• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    
Neden Baltalama?

 

Bu inanılmaz bir yolculuk oldu. Yolculuğun bu bölümü sona eriyor, hiç kuşku yok. Ayrılık noktası. Mezuniyet günü.

Ben artık size bu şekilde fazla konuşmayacağım. Birlikte birkaç oturumumuz kaldı, ama bu bizim son düzenli Şaudumuz. Bu, zaten bildiğiniz şeyi size hatırlatmak için son kez gelişim.

Böylece, bir dakika kadar, şu anda nasıl hissettiğiniz hakkında konuşmak istiyorum. Biz gerçekten, Dünya üzerinde insan melekler olmak için kendimize izin vermenin eşiğindeyiz. Bu, mezuniyet günüdür. Birçoğunuz diyor ki, “Peki sonra?”

Bazılarınıza hatırlatayım, liseden ya da üniversiteden mezun olduğunuzda nasıldı anımsıyor musunuz? O programı bitirdiğiniz için ne kadar da mutluydunuz, çünkü zordu. Özgür olduğunuz için ne kadar mutluydunuz, ama aynı zamanda önünüzdeki belirsizliğin, korkunun, rahatlık noktanızı kaybetmenin enerjisi ya da bilinci de vardı. Bir yanınız mezuniyetinizi kutlarken, bir yanınız da olacaklardan korkuyordu ve işte birçoğumuzun şu anda içinde bulunduğu durum bu. Ha, buna ben de dâhilim. Ben de dâhilim. Benim kendi kaygılarım var – her gün giderek daha fazla insanlaşıyorum – ve siz sırada ne var diye merak ediyorsunuz.

Yolculuğun bu bölümü bitti. Kontratlar bitirildi. Artık spiritüel bir kontrat yok. Bitirildiler. Ve siz diyorsunuz ki, “Peki, sırada ne var?” Ve (o zaman) ilginç bir şey oluyor. Bir baltalama türü, bir gevşeme devreye giriyor. Bu sizin doğal bir yanınız değil, ama sonradan edinilmiş bir yanınız, çok eğitimli ve gelişmiş, o kadar ki, tam da mezun olurken, tam da başka âlemlerde yarattığınız şeyi tezahür ettirirken, gelip ayağınızın altından halıyı çekebiliyor. Tam başarmak üzereyken, başaramamak.

Bu neden oluyor? Bu neden oluyor, Şambra? Kötü bir kişi olduğunuz için mi? Sadece birkaçınız. (kahkahalar) Değerli olmadığınız için mi? Hayır. Belki sınırlarınızı aştığınız için mi? Acaba fazla açıldığınız için mi? Bahanelerden biri budur. Neden, sizin başarı diyeceğiniz ya da bizim dairenin tamamlanması dediğimiz şeyin akşamına sanki (o şey) dağılıyormuş gibi görünüyor? Bunu size kim yapıyor?

Şu büyük komploların bir parçası olanlar mı? Sanmıyorum. Ruhunuz mu? Hiç sanmıyorum. O lanet eşiniz ya da partneriniz mi? Eh, evet! (yoğun kahkahalar) Çünkü onlara izin veriyorsunuz. Yani aslında onlar da değil, sizsiniz. Ama siz – nasıl desek – arkadaşlarınızın ve ailenizin gözlerinden sanki vekâleten yaşıyorsunuz ve sizin için sınırlar koymalarına izin veriyorsunuz.

Neden Baltalama?

Neden, tam da bu Dünya’daki bu yaşamda daire tamamlanırken, sizler dairelerinizi tamamlarken – bu o yaşam, bu o ayrılık noktası, bu o yaratıcıyı/tezahür-ettireni olma zamanıyken – neden o enerji geliyor? O karanlık, soğuk, yaşamsızlık-benzeri, aldatıcı, sevgisiz, iğrenç enerji neden geliyor? Böyle bir anda neden bazılarınız kaygı ve gerginlik hissediyor? Böyle bir zamanda neden bazılarınız kaçıp saklanmak istiyor? Neden kendinize böylesine büyük beklentiler yüklüyorsunuz da, kendi beklentilerinizi bile karşılayamaz hale geliyorsunuz? Tezahür ettirmenin, anında bedeninizi şifalandırıp dönüştürmek anlamına geldiğini (düşünüyorsunuz) ve sonra da bunu yapabileceğinizden kuşku duyuyorsunuz. Hâlâ fazlasıyla insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Neden gerçek sevgiye, gerçek bolluğa, sağlığa, kalbinizin yaratmak istediği tüm o şeylere bu kadar yaklaşıyorsunuz da, sonra olmuyor? Neden insanlar kendilerini baltalıyor?

Bu kendi içinde bir kitaptır. Bunun tek bir yanıtı yok, ama ben size bugün yaptığım bu diploma töreninde kendi bakış açıma göre birkaç yanıt sunayım. Sanırım insanların da meleklerin de korktuğu şeylerden biri, tamamlanmadır. Bitiş, sona erme.

Bundan korkmalarının nedeni, bir kez bir şeyi bitirdiniz mi, özellikle de bu sahip olacağınız tüm yaşamları kapsıyorsa, geriye ne kalır? Bunu bir kez tamamladınız mı, tutku yoktur. Dram dediğiniz şey yoktur. Önünüzde sallanan bir havuç yoktur. O zaman sık sık olan şey nedir, biliyor musunuz? Eğer hayat büyük bir daireyse, tam onu tamamlama noktasına geldiğinizde, daireyi bozuveriyorsunuz. Aslında yarattığınız şeyi bozuyorsunuz, böylece daireyi tamamlamak zorunda kalmıyorsunuz.

Bir korku var, melekler arasında bile, bunların tümü tamamlandığında, hiçlik olacağınız korkusu. Varoluşunuz bitecek (korkusu). İnsanlar cennete ya da cehenneme gitmeye inanıyor; melekler var olmama korkusuna sahip. Onlar, düzeltilecek ya da onarılacak ya da iyileştirilecek bir şey olmadığında, ulaşılacak bir hedef ya da gün için bir plan olmadığında, tırmanılacak tepeler ya da aşılacak okyanuslar olmadığında, var olmayacaklarından korkuyorlar. Ve bu, çok derin bir biçimde hepinizin bir parçasıdır.

Ben size şunu söyleyebilirim ki ve Adamus da bunu söyleyecektir – bu doğru değildir. Ama öte yandan, buna Kuthumi’yi de dâhil edersem, size doğru/gerçek olduğunu gördüğümüz bir şeyden söz edebiliriz. Siz var olduğunuz şekilde var olmaktan çıkarsınız. Yani bu korkunun ya da kaygının bir bölümü aslında yerindedir. Doğrudur. Önceden var olduğunuz biçimde asla var olmayacaksınız. Varoluş farklı bir hal alır. An haline gelir, Ben Ben’im haline. Hedefler olmaz ya da herhangi bir şeyi onarıp düzeltmeye çalışmak olmaz, dünyayı düzeltmeye çalışmak olmaz. Ve burada bulunan, kulübemin Şambra Odası’nda oturan bazı siz melekler, bu konuda zorlanıyorsunuz.

Siz değerinizi, önünüzde uzanan görevlere, kendinizle çalışmaya ya da başkalarıyla çalışmaya dayandırıyorsunuz. Yarınlarınızı, bugün yazdığınız yapılacaklar listesine dayandırıyorsunuz. Değerinizi – ki bu ister Dünya’daki diğer insanların gözünden olsun ya da spiritüel ailenizin meleklerinin gözünden ya da Kırmızı Meclisin olsun – ne başardığınıza ve ne yaptığınıza dayandırıyorsunuz. Kimliğinizi, benlik farkındalığınızı, ne gerçekleştirdiğinizden çok, daha neleri düzeltmeniz gerektiğine dayandırıyorsunuz.

Böylece kendinizi baltalıyorsunuz. Biliyorum, bugün bu odada oturanların arasında bu kişilerden çok var – ve ben yalnızca bu fiziksel odadan söz etmiyorum, ben Şambra Odası’nı kastediyorum – sizlerin kim olduğunu biliyorum. Ne yapabildiğinizi gördüm ve birkaç yaşam önce (dünyayı) terk edebileceğinizi, kendi Üçüncü Çemberinize gidebileceğinizi, yükselişten konuşmak yerine, kendi yükselişinizin deneyimine gidebileceğinizi gördüm. Zenginliklere sahip olabilirdiniz; üne sahip olabilirdiniz – ki ikisi de öyle kötü şeyler değildir.

Her şeye sahip olabilirdiniz, ama bunun bir daireyi, binlerce yıl önce başlayan bir daireyi tamamlayacağından korktunuz. Yükselişe yönelmekten korktunuz, çünkü onun hiçbir şey olduğundan, orada hiçbir şey olmadığından, kimsenin olmadığından, yapılacak bir şeyin olmadığından, kendinizle ya da değerinizle ilgili gerçek bir anlayışın olmamasından korktunuz.

Kendinizi neden baltalıyorsunuz? Kötü olduğunuz için değil, onarmak ya da yapmak zorunda olduğunuz şeylerden ötürü değil, değersiz olduğunuzdan değil. Biliyor musunuz, komik olan, herhangi bir insanın – herhangi bir noktada her insanın – “Yeter” diyebilmesidir. O insanların en kötü suçlamalarla hapiste olması umurumda değil; onların yoksul, evsiz olması umurumda değil; onların aranan günahkârlar listesinin en tepesinde yer almaları, umurumda değil, ama sevgili Şambra, bir insan melek “Bu kadarı yeter” dediği an, her şey değişmeye başlar. Her şey arınmaya başlar ve yükselişin gerçekleşmesi devreye girer.

Ben, birlikte geçirdiğimiz bu on yıllık deneyimden bugün mezun olan sizlere bakıyorum da, yaşantınızın yepyeni bir bölümüne geçmeye hazırlanıyorsunuz; yaratılarınızın gerçek tezahürü için Adamus ile çalışacaksınız; Yeni Enerjiyle çalışacaksınız; yeni bilincin gerçek bilim adamları olacaksınız – ve bu kelimeyi hafife alarak kullanmıyorum. Sizler fizikçiler ve bilim adamları ve araştırmacılar olacaksınız. Tanımlanamaz olanın tanımlanmasına yardımcı olanlar, Yeni Enerjinin öğretmenleri olacaksınız. Yeni Enerji işlerini, şifa yöntemlerini yaratanlar olacaksınız.

Diğer insanlar için yolu gösterenler olacaksınız, ama bugün göz atmanız gereken bir şey var, hemen şimdi. Baltalama. Tamamlanma korkusu. Ve biliyorum, zihinlerinizde, bazılarınızın şu anda zihinsel olarak bana şöyle dediğini duyabiliyorum, “Ama hayır, Tobias, ben gerçekten tamamlanma istiyorum.” Kalbinize ve ruhunuza gidin. Benliğinizin en derin yerine gidin.

(duraklama)

Tamamlanmanın anlamı, herhangi bir başka hedefinizin asla olmamasıdır, herhangi bir şeyi bir daha asla yapmak zorunda olmamanızdır, herhangi birini asla düzeltmek zorunda olmamanızdır, kendinizi asla düzeltmek zorunda olmamanızdır. Tamamlanmanın anlamı, insan bedenini aşabilirsiniz, insan zihnini aşabilirsiniz demektir. Tamamlanmanın anlamı, maddesel mallara herhangi bir ihtiyacınızın, arzunuzun ya da isteğinizin olmaması, ama istediğiniz her şeye de sahip olmanızdır. Tamamlanmanın anlamı, kendinize mutlak biçimde âşık olmak ve artık daha fazla kitap okumayı, ya da aynaya bakarken kendinize küçük, şirin cümlecikler söylemeyi gereksinmemek, bunu yaptığınız zaman boyunca da kendinizden tiksinmektir. (bazı gülüşmeler) Tamamlanma, sevgili varlıklar, kendine karşı gerçek ve sadık olmak ve büyük bir olasılıkla da, şimdiye kadar kendinizi bildiğiniz var olma biçiminden çıkmak anlamına gelir.

Neden kendinizi baltalayıp durdunuz? Neden o sarayı inşa ettiniz de sonra yıktınız? Neden gördüğümüz diğer insanlardan ileriye gitmek için bilinçte gelişmeler  – büyük bilinç sıçramaları – gerçekleştirdiniz de, sonra da karanlığın uçurumlarına düşmenize izin verdiniz. Neden?

Yanıtı size ben veremem. Ben sadece, yaptığınızı gördüğüm şeyi size gösterebilirim. Kendinizi dairenizde tamamladığınız zaman, bunun neye benzeyeceğine dair size bir söz ya da garanti veremem, ama bunun, evrimin bir sonraki dairesini başlattığını söyleyebilirim.

Bakın, daire tamamlandığında, bu daha çok bir spiral gibidir. O şimdi genişler. Şimdi büyür. Şimdi devam eder. Şimdiye kadar deneyimlediğiniz biçimde değil, değişir.

Sevgili Şambra, yaz tatili boyunca, kendinizi baltalayıp baltalamadığınıza ve neden baltaladığınıza gerçekten bakmanızı istiyorum. Bunu size yapan başka biri yok. Başarınızın akşamı gelen o karanlık, soğuk, enerji-hırsızı enerji, sizindir. Siz onu uzun süre önce içeriye davet ettiniz ve onu içeri davet ettiğiniz gibi, dışarı da davet edebilirsiniz. Onu yarattığınız gibi, yok olmasını da yaratabilirsiniz. Bu, güzel bir spiritüel fizik kuralıdır: Yarattığınız her şeyin yok olmasını da yaratabilirsiniz.

Mezuniyet Şaudundan alınmıştır.

  
6559 kez okundu