• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ALT DİZİSİ "ŞAUD: 10"

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

ALT Serisi; Şaud 10

Geoffrey Hoppe tarafından yapılan  ADAMUS SAINT-GERMAIN kanallığı,

1 Temmuz 2023 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur

 

www.crimsoncircle.com            www.kirmizicember.com


 

 

Ben Ben’im, Egemen Alandan Adamus.

Hepiniz hoş geldiniz. ALT Serisinin 10. Bölümüne hoş geldiniz. Hoş geldiniz.

Normalde bu gezegendeki çağdaş müziğin büyük bir hayranı değilim. Ben daha klasik bir geçmişten geliyorum. Epeyce beste yaptım ve beş-altı farklı enstrümanda gerçekten üst düzey performans sergileyebilirim (birkaç kıkırdama).

LINDA: En azından.

ADAMUS: Hepsinde uzmanlık düzeyindeydim – hemen hemen, uzman düzeydeki pek çok kişiden daha da uzmandım.

LINDA: Elbette.

ADAMUS: Shaumbra ile çalışmaya başladığımda ve çalan müziği işittiğimde ve onu dinlediğimde, ondan pek hoşlanmadım. Bunu Cauldre'ye de bildirdim. Ama sonuçta Kırmızı Çember personelinin geri kalanıyla birlikte müziği seçen kişi o. Sadece dedim ki, "Biraz klasik müziğe ne dersin? Güzel olmaz mı? Açılışı güzel bir klasik müzikle yapalım." Buradaki birkaç yaşlı insan evet diyor (bazı kıkırdamalar). Ama aslında az önce çalan şarkıyı, daha fazla takdir etmeyi öğreniyorum. Şarkının adı "Diamonds", bir elmas gibi parla.

Geçen gün bunu duyduğumda - benim büyük girişim için müzik hazırlanırken - "İşte şimdi bunu sevdim" diye düşündüm. Ve ben kendimi  - Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde oturuyordum ve kendimi şöminenin yanındaki büyük sandalyemde oturmuş, şarkı eşliğinde ayağımla ritim tutarken buldum (birkaç kıkırdama). Şaşırmıştım. Evet, bizim de ayaklarımız var - bilirsiniz, Yükselmiş Üstatlar, biz de insanız. Ve şarkı sözlerini biraz dinledim ve "Bir elmas gibi parla." diyordu. İşte yaptığınız şey bu! Ve gittikçe daha fazla dinledikçe - bazı noktalarda oldukça gürültülü, sanırım ben, orkestrasyonu biraz farklı yapardım - ama öylesine bir tutku var ki. Cauldre'nin gözünden, başlangıçta gördüğünüz videoyu izliyordum, onu izliyordum ve şarkıcıda öyle bir tutku vardı ki. Adının ne olduğunu unuttum ama öyle- Rihanna, evet - öyle bir tutku ki.

Bu göz ve kulakla giderek daha fazla insan müziği dinliyorum. Artık mesele sadece mükemmel bir klasik beste değil, insanların kendi yolculuklarını ifade etmeleri. Hala anlamadığım şeyler var. Hip hop. Bir insan müziğine neden böyle bir isim verir ki? Bunu yapsaydım Avrupa'dan atılırdım (birkaç kıkırdama). Hip hop. Country Western. Aslında bazılarını severim ama benim için çok fazla römork ve çok fazla kasırga var (daha fazla kıkırdama). O yüzden bunu pas geçiyorum. Ama bazılarını gerçekten takdir etmeyi öğreniyorum.

 

Aslında, birkaç gün önce Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde bir toplantı yaptık. Merlin'in Işığının bir parçası olacak olan dostlarımı bir araya çağırdım. Merlin'i çağırdım. Elbette Kuthumi'yi de çağırdım. St. Germain'i çağırdım, ki bu aslında benim, bu yüzden gereksizdi. Ama işe yaradı. Sevgili Kuthumi'yi ve sonra Gaia'yı çağırdım. Gaia. Bugün burada. Onu, o konferansa davet ettim ve daha sonrasında geri yanıma geldi ve "Bana şu Shaumbra'lardan biraz daha bahsetsene" dedi. Ben de dedim ki, "Sana anlatacağım, sadece bugünkü toplantıya gel. Koltuğa otur ya da bir kütüğe otur ya da her neresiyse" (bazı kıkırdamalar) - ağaçlara otur - " otur bi, bilmiyorum, bir çiçeğe otur. İçeri gir ve Shaumbra'yı hisset."

 

Ona biraz sizden bahsettim. Dedim ki, "Bu gerçekten asi bir grup. Bu sizin tipik Gaia grubunuz değil, ne demek istediğimi biliyorsun. Fındık toplayıp gülleri koklamak gibi bir şey yapmayacağız. Bu grup içmeyi seviyor." Ve dedim ki, "Ama bu Gaia'ya özgü bir şey, çünkü şarap üzümden elde edilir. Üzüm bağlarıyla ilgili gözetiminizin bir parçası da bu. Yani, evet, Gaia'ya benziyorlar. Ama tipik bir grup değiller."

 

O bugün burada. Lütfen derin bir nefes alın. Gaia'nın enerjilerini hissedin ve toplantımıza hoş geldin deyin. Umarım günün sonunda hala Merlin konferansının bir parçası olmak isteyecektir (Linda gülüyor), ama asla, asla bilemezsiniz.

 

Müzik hakkında konuşmaya başladık ve Gaia ilk olarak "Oh, hayır. İnsan müziği, ayakları yere basan bir şey. O çok gerçek. İnsanlar artık kalplerinden şarkı söylüyorlar." dedi. Bu, yüzlerce yıl önce bestelerimizde yaptığımız gibi sadece kulak için çalmak değil. Eskiden kulak için çalardık, sanırım buna titreşimsel etki de diyebilirsiniz. "Ama şimdi insanlar," dedi Gaia, "İnsanlar, kalplerinden çalıyorlar ve müzikleri konusunda çok duygulular." Bu yüzden ben de farklı bir kulakla dinliyorum ve kibrimi biraz azaltıyorum.

 

LINDA: Gerçekten mi?

 

ADAMUS: Biraz dedim (seyirciler kıkırdar). Onu kapatmadım diyorum. Sesini biraz kıstım ve bazı müziklerden gerçekten keyif almaya başladım. Bu nedenle, bu yılki Merlin konferansımız için neler bulacağımızı merak ediyorum.

 

LINDA: Oh, adamım.

 

ADAMUS: Evet. Ama o şarkı, dinlerken bana sizi hatırlattı, o sözler, "Bir elmas gibi parla." Yaptığınız şey bu - parlamak - ve biz bugün ışık hakkında, ışığın etkisi hakkında konuşacağız. Bu bizim metafizik tartışmamızın devamı gibi bir şey ama bir an için bu şarkının sizinle ilgili olduğunu hissetmenizi istiyorum. Başkası hakkında bir aşk şarkısı değil, bu şarkı sizin hakkınızda, bir elmas gibi parıldayan- bu arada elmasları, kristalleri severim - ışıl ışıl parlayan.

 

(duraklama)

 

Şarkıyı dinledikçe ve şarkıcının tutkusunu hissettikçe, buraya bu yüzden geldiğinizi fark ettim; elmaslar, kristaller gibi parlamak için; ışığınızı parlatmak için. İşte tam da bu yüzden buradasınız ve işte bu yüzden Cauldre ile bu şarkının çalınması konusunda anlaştım. Benim tarzım değil ama bu grup için çok uygun olduğunu düşündüm. Bir elmas gibi parla.

 

Bir elmas gibi parlama meselesi, aslında buraya bunu yapmak için geldiniz ve bu konuda oldukça iyisiniz. Ama hala bazı katmanlar var. Parlamasına izin vermemek, onu geride tutmak. Onu parlatabileceğinizi bilmek ama yine de parlatma konusunda biraz çekingen ve temkinli olmak. Ya tüm ışığınızla gezegendeki devreleri patlatırsanız? Ya başkaları tarafından fark edilirseniz? Bu zor bir soru, değil mi? Birdenbire sizi görürler. Birdenbire, gerçekte kim olduğunuz ortaya çıkar, bu gezegende yürüyen meleksi varlıklar, - birçoğunuz - bir sürü alem işi yapmış varlıklar, bu özel zamanda buraya geri gelmiş varlıklar. Ya sizi görürlerse? Ya sizi bunaltırlarsa? Ya sizi rahat bırakmazlarsa? Ya size İsa'nın yaptığı şeyi yaparlarsa? (birkaç kıkırdama; biri "İsa!" der) İsa, evet.

 

Yani, hala bu tür bir engel var ve çok anlaşılabilir. Ama bu ay size meydan okumak istiyorum, tıpkı geçen ay farklı bir şeyle meydan okuduğum gibi. Ya şimdi ışığınızın açıkça parlamasına izin verirseniz? Ya sadece dışarı çıkmasına, yayılmasına izin verirseniz?

 

Gerçekten görecekler mi, sizi görecekler mi? Bazıları, evet. Birçoğu, hayır. Başka bir deyişle, birdenbire hepsi peşinizden gelmeyecek. Hepsi anında iyileşmek istemeyecek.Böyle birşeyin olması iyi olmazdı. Hepsi ışığın aslında iblis, şeytan olduğunu iddia etmek istemeyecektir.

 

Işığınızı parlatmanın, son zamanlarda kendi bedeninizde yaşadığınız şeylerden çok daha kolay olduğunu göreceksiniz. Cennetin Haçı'ndan bu yana olanların çoğu bedeninizi etkiliyor. Başka düzeylerde, ama şu anda gerçekten fark ettiğiniz şey, özellikle de kendinizi geri tutuyorsanız, bu bedeninize zarar veriyor, değil mi? Evet. Bu ve deneyimliyor olabileceğiniz diğer birkaç semptom. 

 

Birçoğunuz bir süredir yaşamadığınız düzeyde kaygı yaşıyorsunuz. Birçoğunuz daha önce hiç yaşamadınız bile, aniden kaygı hissediyorsunuz. Bunun bir kısmı kendinizi tutmaktan kaynaklanıyor. Bir kısmı da işlerin gerçekten hızlanacağını ve değişikliklerin meydana geleceğini bilmekten kaynaklanıyor. Yine, bugün bunun hakkında konuşacağız. Ama bu kaygı, neredeyse nefes alamamak gibi bir şey. Neredeyse bir şeylerin olacağını bilmek ama olabileceklerden korkmak gibi.

 

Size hemen şimdi söyleyeceğim ve bunu söylemenin kolay olduğunu biliyorum, ama korkacak hiçbir şey yok. Hiçbir şey yok. Hiçbir şey yok.  Bazılarınızın "Öleceğim" ya da "Gezegen havaya uçacak" ya da "Sınırlarımı korumalıyım, bu yüzden duvarın ardına geçmemeliyim" diye korktuğunu biliyorum. Bu konuda endişelenmenize gerek yok. Şu anda, daha önce hiç olmadığı gibi, siz ve ruhunuz var. Siz ve bilgeliğiniz var.

 

Şimdi, bilgelik size zarar verecek bir şeyin başınıza gelmesine izin vermeyecektir. Siz isteseniz bile, kötü bir şey yapmanıza bile izin vermeyecektir. Nihayetinde, bu şu anda insan ve ruh arasındaki yeni ilişkiyle çok ilgili. Sizden, insandan gelen güven düzeyi; nihayetinde Benliğinize - ama küçük insan benliğinize değil, ruh Benliğinize - olan güven düzeyi ve bunun içeri girmesine izin vermek.

 

Yani, evet, parlayan elmaslar gibisiniz ve şu anda bunu ortaya çıkarmanın tam zamanı. Bu sizin için işleri kolaylaştıracak, fiziksel olarak, özellikle de şu anda.




Işığın Biyoloji Üzerindeki Etkileri

 

Şu anda olan şey ve Cennetin Haçı'ndan gelen fiziksel tepkileri hissetmenizin nedeni, ışık bedeninizin tam orada olmasıdır. Yani, o tam orada. Şu anda biyolojinizle uyum içinde çalışıyor. Biyolojiniz zamanının geldiğini biliyor. Gezegendeki eski biyoloji  gerçekten sona eriyor.

 

İnsan biyolojisi uzun zamandır var ve yarın yok olacak değil. Ancak o, pek çok, pek çok, pek çok farklı düzeyde hızla değişiyor.Bazıları geliştirme, implantlar, nihayetinde tamamen yapay diyebileceğiniz - ama aynı zamanda gerçek olan - tamamen yapay bir bedene sahip olma yoluna gidecekler. İçinde neredeyse hiç biyoloji olmayan. Ve evet, bilinç, robotik bir varlığa aşılanabilir. Bunu karbona yaptınız. Neden robotlara da yapmayalım ki? Bu kesinlikle yapılabilir. Gidilmesi gereken yolun bu olduğunu söylemiyorum ama bu gezegende işler bu şekilde yürüyor.

 

Eski biyolojinin, özellikle de gerçekten anlamadığınız bir biyolojinin -  o çok, çok karmaşıktı - yok olduğu gün. Sizin için mesele geliştirme, robotiklik, implantlar ya da buna benzer şeyler değil. Bu ışık bedenle ilgili. Işık beden tam burada. İşte bu yüzden bedeninizde bu kadar çok şey hissediyorsunuz. Bu yüzden bazı tepkiler veriyorsunuz, ister çok kötü bir zatürreye yakalanıyor olun, ister - bazılarınız mikroplar veya diğer birkaç şeyle ilgili talihsiz bir durum yaşadınız - bunun nedeni o eski insan bedeninin şu anda temizleniyor olması ve ışık bedene geçerken bazı muazzam değişimlerden geçiyor olmasıdır. Ve bu derin seviyelerde gerçekleşiyor ama siz bunu yüzey seviyelerinde de hissetmeye başlıyorsunuz. Bunların hepsi şu anda gerçekleşiyor.

 

Bu harika bir şey. Gülümsüyor olmalısınız. Burada seyirciler arasında oturan herkes, "Ohhhh!" (birisi "Evet!" diye bağırır) "Eski güzel günlere geri dönmek istiyorum!" (Adamus kıkırdar) Hayır, bunu siz istediniz, üzgünüm. Bu tren istasyondan ayrıldı.

 

Ama bir dakika durun. Sadece ışık bedenini hissetmek için bir dakikanızı ayırın. O oralarda değil; o tam burada. Biyolojinizle gerçekten nasıl ilişki kuracağınızı, uyum sağlayacağınızı öğreniyorsunuz. Biyolojiniz başlangıçta bunu pek önemsemez. Biyolojiniz bir tür kapalı devre sistemdir, seks dışında yabancı şeyleri sevmez (birkaç kıkırdama). Bilirsiniz, gerçekten kapalı döngüdür. İçindeki (çn: yabancı olan) hiçbir şeyi sevmez ve ortaya çıktığında ona saldırır. Ve işte tam şu anda o ışık bedenle bütünleşiyor ya da onunla uyumlanıyorsunuz. O çok basittir. Işık bedeni karmaşık bir şey değildir. Kendi başına bir bütündür. Büyük bir ağa ihtiyacı yoktur.

 

Fiziksel bedeninizi bir an için hissedin. O çok büyük bir ağdır. Yani, devasadır demek istiyorum ve onun (çn: yerini ışık bedene bırakma) zamanı geldi. Gerçekten zamanı geldi. Ve şimdi soruları duyuyorum, bu yüzden çok yakında, takviminizde zamanınız olur olmaz, bu konuda yepyeni bir oturum yapacağız, sevgili Linda ve Cauldre.

 

LINDA: Evet, evet! Teşekkür ederim. Elbette, hemen!

 

ADAMUS: Tüm bu geçiş sürecinde biyolojiye ne oluyor? Ona neler oluyor? Şey, size bir ipucu vereyim, ölüyor. Hayır, ölür (Adamus kıkırdar) .Kahkahalar var! Hayır, biyoloji ölür ama siz hala var olabilirsiniz. Diyelim ki, eğer başka bir yaşam için geri gelecek olsaydınız - çoğunuzun öyle olduğunu sanmıyorum, ama gelseydiniz - biyolojik bir varlıkla, biyolojik bir bedenle başlayabilirdiniz, ama sonra tam bir ışık bedene dönüşürsünüz. Ve fiziksel özelliklerin pek çoğuna sahip olursunuz ama aslında fiziksel değilsinizdir. Ya da başka bir deyişle, gezegenden ayrıldıktan sonra, bu fiziksel biyoloji bedenini geride bıraktığınızda, ki ileride yapacağınız şey budur. Siz bir ışık bedenisiniz, artık bir ağ değilsiniz. O birliktir. Ama istediğiniz fiziksel özellikleri, istediğiniz zaman, istediğiniz şekilde ortaya çıkarabilirsiniz. Yani, böylesi bir muazzam değişim.

 

Geçen günkü görüşmemiz, “Merlin'in Işığı” için bir tür hazırlık toplantısı gibiydi ve kimin ne hakkında konuşacağını konuşuyor ve özellikle benim hakkımda söyleyecekleri şeyler konusunda onları yönlendiriyorduk (birkaç kıkırdama). Gezegende meydana gelen hızlı değişimler hakkında konuşuyorduk ve Gaia, "Sence grubun, bu Shaumbra grubu, her şeyin ne kadar hızlı değiştiğini anlıyor mu?" dedi.

 

Dedim ki, "Hayır, pek sanmıyorum. Bir dereceye kadar, bunun hakkında konuşuyoruz. Ama," dedim, "Gaia, sorun şu ki, onlar daha hızlı olmasını istiyorlar. Sorun bu" (daha fazla kıkırdama). "Aman Tanrım," dedi. "Şu anda o kadar hızlı gidiyor ki, buna ayak uyduramıyorum - gezegendeki değişimler, yok olan türler ve yeni gelenler. Ve bu,hiç de kötü bir şey değil. Bu gezegenin evrimi." dedi.  Ve Gaia temel olarak, "Peki, ne yapmalılar?" diye sordu.

 

Ben de dedim ki, "Bu bir paradoks, çünkü Shaumbra-lar bir an 'Daha hızlı olmasını istiyorum. Çok yavaş ilerliyor diyorlar ve bir sonraki andaysa biraz hızlandırdığımızda ağlıyorlar. Yerlerde sürünüyorlar. "Ohhh! Bana ne oluyor?!" diyorlar.

 

Yani, Gaia buradan ayrılırken söyleyecek bazı ilginç şeyleri olacak. Son kapanış sözleri değil ama neden ayrıldığını, nasıl ayrıldığını ve insanların bunu nasıl karşıladığını anlatacak. Bunu dört gözle bekliyorum. Ama biz konumuza dönelim.

 

Derin bir nefes alın. Şu anda gerçekten elmas gibi parlıyorsunuz. Ama bırakın (o parlaklık) dışarı çıksın. Nefes alıp verdikçe kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz. Bırakın açılsın.

 

 

 

Görünür Işık Etkileri

 

Gökyüzünden bahsetmişken, bir tahminde bulunacağım. Ben - hah! - bu grupla ilgili asla tahmin yapmamalıyım, ama bir tane yapacağım. Bu, biraz geleceğe, belki sonbaharın başlarına, sonbaharın sonuna ve belki biraz da sonrasına kadar diyeceğim ve bu, tam olarak ne olacağını bilmemeye dayanıyor. Kimse bilmiyor. Kimse bilemez. Herhangi bir okuyucu ya da psişik, herhangi bir meleksi varlık tam olarak ne olacağını bilemez çünkü bunlar potansiyellerden başka bir şey değildir. Şimdi, bazıları diğerlerinden daha barizdir ve bu yüzden bu tahmini bazı bariz gerçeklere dayanarak yapıyorum.

 

Birkaç şey var. Şu anda gezegende üç ay öncesine göre çok daha fazla ışık var. Bu oldukça açık bir gerçek. Gezegende çok daha fazla ışık, çok daha fazla bilinç var. Şu anda özellikle gezegen, Gaia ve doğa söz konusu olduğunda muazzam miktarda değişim yaşanıyor. Şu anda çok, çok, çok hızlı bir şekilde değişiyor ve bu kötü bir şey değil. İnsanlar suçlama oyununa ve her şeye kendilerini kaptırıyorlar. Evet, düzeltilmesi gereken bazı şeyler var ama esasen insanlar bunun üzerinde çalışıyor.

 

Gaia şu anda değişiyor. Cennetin Haçı'ndan bu yana ışığın bu gezegene geliş şekli değişti. Işığın geliş şekli farklı. Ve tekrar ediyorum, meydana gelen tüm bu yangınlarla ilgili olan ve atmosfere duman gönderen çevresel faktörler gibi başka faktörleriniz de var. Tüm bu faktörleri bir araya getirdiğinizde ve özellikle de bu gezegenden yayılanışığınızla birlikte, önümüzdeki aylarda bazı şaşırtıcı atmosferik görüntüler göreceksiniz. Özellikle de Kuzey Yarımküre'de havaların soğuyup, soğuk ve sıcağın, nem seviyesinin, havadaki doğal ve insan kaynaklı kirliliğin ve ışığınızın içeri girdiği zamanlarda, bazı şaşırtıcı atmosferik ışık gösterileri olacak, iyi bir potansiyel. Ve tabii ki ne olacağını biliyorsunuz. Herkesin kendi teorileri ve görüşleri olacak ve bunun uzaylılar olduğunu söyleyenler olacak. Hayır, uzaylılar değildir. O sizsiniz.

 

Işığınız parlıyor, farklı bir şekilde kırılıyor. Ve siz burada gezegendesiniz ve bu ışık parlıyor ve Kanada'daki dumandan - teşekkürler Kanadalılar - ... (bazı kıkırdamalar) Şaka yapıyorum, ha? (daha fazla kıkırdama) - sadece gezegendeki değişen sıcaklık seviyelerine kadar tüm bu faktörleri, nemi ve diğer her şeyi bir araya getirdiğinizde birdenbire inanılmaz ışık gösterileri ortaya çıkıyor.

 

İnsanlar ne diyecek? Tipik bir insan. Spektrumun bir ucunda uzaylı varlıklar olduğunu ve uzay gemileriyle buraya geldiklerini söyleyecekler. Spektrumun diğer ucunda ise, "Çünkü gezegenimize yaptığımız tüm kötü şeyler yüzünden onu mahvediyoruz ve bu da sonun geldiğine işaret ediyor" diyenler olacak. Her şeyi anlayacaksınız. Ama şu anda bilmenizi isterim ki bu gerçekleştiğinde, bu sadece sizin ışığınızın atmosferdeki parlamasıdır.

 

Bu bir tür ters ekin çemberidir (birkaç kıkırdama). Hayır, öyle. Ekin çemberleri, Melekler Düzeninden geliyor. Kasıtlı olmaları gerekmiyordu. Melekler Düzeninde ellerinde büyük bir lazerle oturup, "Pekala, Çiftçi Jones'un tarlasını şuraya getirin ve zaplayın ve büyük bir ekin çemberi yapın" demiş değiller. Bu sadece Melekler Düzeninden gelen enerjilerin, ışığın gezegene yansımasıydı ve toprak bileşimine, hava durumuna, sıcaklığa ve her şeye bağlı olarak belirli noktalara çarptı ve ekin çemberlerini oluşturdu.

 

Artık eskisi kadar çok sayıda ekin çemberi olmadığını fark edeceksiniz. Bir sürü sahte ekin çemberi var ama ekin çemberleri gerçek bir şeydir. Onlar basitçe Melekler Düzeninden gelen bir tasarım gibiydiler, güzel, sembolik tasarımlar. Sonra insanlar onları kopyalamaya başladı ve her şeyi mahvetti. Ancak eskisi kadar çok sayıda gerçek ekin çemberine sahip olamayacaksınız, çünkü Melekler Düzeni bir nevi kapandı. Bir tür artçı etkiyi görüyorsunuz. Burada ve orada birkaç ekin çemberi, ama gökyüzünde elmaslar, gökyüzünde ışıklar, gökyüzünde çok güzel, olağandışı ışık desenleri görmeye başlayacaksınız. Kuzey ışıkları gibi değil ama oldukça farklı bir şey. Ve eğer bu gerçekleşirse, ki gerçekleşeceğinden oldukça eminim - Cauldre bana susmamı söylüyor (birkaç kıkırdama), gerçekleşeceğinden oldukça eminim - bunu ilk kez burada duydunuz. Onlar sizden geliyor. Şu anda gezegendeki ışıktan, ışığın yeni seviyesinden geliyor.

 

Şimdi bununla derin bir nefes alalım ve bir kez daha ışık bedeninizi hissedelim. Işık bedeninizi. O biyolojiyi değiştirir. Tamamen değiştirir.

 

 

 

Almak

 

Tamam. Başlayalım (Linda kıkırdar). Ne? Daha 15 dakikam var (Linda gülmeye devam eder). 30 dakika sonra başlayabiliriz, o zaman başlayabiliriz. Alma hakkında konuşalım. Linda'yı mikrofona alacağım ve o da bu gönüllü izleyicilerin içine girecek.

 

Bu çok büyük bir şeydir. Bu sadece "Hadi şimdi hepimiz alalım" gibi hoş bir şey değil. Bu metafiziğin şu anda en iyi, en büyük halidir. Almak. Daha yeni bir “Üstadın Molası” yaptık - bu arada harikaydı - almakla ilgili bir Üstat Molası (burada). Bu, oturup müziği dinlemek ve benim alma hakkında konuşmamı dinlemek için bir fırsat. Alma konusunda pek iyi değilsiniz. Şimdiye kadar da değildiniz. Hayır, değilsiniz. Yani, burada not verdiğimden değil, ama alma konusunda C- alıyorsunuz. Hayır, D, D+. Alma konusunda pek iyi değilsiniz. Enerjinizi dağıtmakta iyisiniz. Kendinizi yormakta iyisiniz ve bilirsiniz işte, falan filan. Ama almakta? Hayır.

 

Bu çok büyük bir şey ve bu sadece sizin başkalarına iyi davranmanızı, onların da size iyi davranmasını dengelemeye çalışmakla ilgili bir mesele değildir. Bu almakla ilgili bir fiziktir, metafiziktir.

 

Kendi enerjinizi gerçekten alabilir misiniz? İşte budur. Almanın, o büyük kitle bilincinden almakla ilgili olduğuna dair bir yanlış anlama var ve siz hak ettiğinizden fazlasını alıyorsunuz, geriye kalan her şeyi alıyorsunuz. Kendi enerjinizi almaya, onu varlığınıza almaya hazır mısınız? İşte mesele budur. Bir çoğunuza ters gelen bir şey bu. Sizler vericisiniz. Her zaman veriyorsunuz. Birçoğunuz ömür boyu bakıcılık yapıyorsunuz ve kendinizi ancak son anda, neredeyse çok geç olduğunda, hasta olduğunuzda, delirdiğinizde ya da parasız kaldığınızda düşünüyorsunuz. Arabanızda yaşıyorsunuz. Hayır, arabayı aldılar. Sokakta yaşıyorsunuz.

 

Bu çok büyük bir değişim. Gezegenin fiziğinde meydana gelmekte olan diğer tüm değişimlerle bağlantılı büyük bir değişim. Biyolojideki değişimler, bilinçteki değişimler, güçteki değişimler ve geri kalan her şeydeki değişimler. Şimdi sizden almanız isteniyor. Almanız.

 

Son Şaud'da bunun hakkında konuşmaya başlamıştım. Başka bazı toplantılarda da konuştuk. Ama bu sadece kendi enerjinizi kabul etmek ve almakla ilgilidir. Ve sorgulamamak. Bu konuda zihinsel olmamak. Ne kadar alacağınızı düşünmemek. Sadece almak. İşte bu kadar. Bu sizin enerjiniz! Bu aynı zamanda, işin gerçek fiziğine girdiğinizde, bunun sizin enerjiniz olduğunu ilk ve son kez kabul etmektir. Bu dışarıdan gelen bir şey değildir. Almaktır. Almak aslında güzeldir ve çok duyusaldır. Çok duyusal.

 

Ama daha ileri gitmeden önce, Linda, mikrofonla. Soru şu, geçen ay kişisel alıcılığınız nasıldı? Linda, lütfen. İyi bir alıcı oldun mu? Almak için kendine izin verdin mi?

 

Merhaba, Vince.

 

VINCE: Hayır.

 

ADAMUS: Hayır. Hayır. Tamam. Teşekkür ederim (Adamus kıkırdar). Biraz açıkla. Neden almıyorsun, Vince?

 

VINCE: Birşeyler yapmakla çok meşgulüm.

 

ADAMUS: Birşeyler yapmakla çok meşgulsün. Tamam. Hayır, bu iyi bir Shaumbra cevabı. Birşeyler yapmakla çok meşgulsün. Sadece almak için biraz zaman ayırmayı hiç düşündün mü?

 

VINCE: Bunun hakkında konuşup duruyorum.

 

ADAMUS: Doğru. Doğru (Adamus kıkırdar). Ama yapmıyorsun.

 

VINCE: Bunu eyleme geçirmek ...

 

ADAMUS: Ne kadar zor?

 

VINCE: (duraklayarak) Belli ki zor, çünkü ben yapmıyorum (kıkırdarlar).

 

ADAMUS: Ne gerekir? Sadece küçük bir parça alman için ne gerekir? Bugünün sonunda bir merabh'a ne dersiniz, bu işe yarar mı? Sana kişisel olarak "Ben Alıyorum "u hediye edebilir ve onu dinlemenizi isteyebilir miyim?

 

VINCE: Bu çok güzel olur.

 

ADAMUS: Güzel. Bunu şahsen yapacağım. Lütfen oraya not alın. Bir "Ben Alıyorum" Vince'e gidiyor. Evet. Bu birazcık almanı sağlar mı?

 

VINCE: Öyle umuyorum.

 

ADAMUS: Ben de. Evet. Güzel. Tamam. Gelecek ay tekrar rapor verir misin?

 

VINCE: Memnuniyetle.

 

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. Almak. Kerri'ye mikrofonu ver. Onun hemen yanında oturuyor. Linda, Kerri'ye git. Kerri.

 

LINDA: Hayır.

 

ADAMUS: Evet.

 

LINDA: Hayır!

 

KERRI: Evet.

 

ADAMUS: Evet.

 

LINDA: Oh!

 

KERRI: Neden, Linda?

 

LINDA: O (Adamus) şimdi benim işimi yapıyor.

 

KERRI: Linda bazen beni sever..

 

ADAMUS: Almak.

 

KERRI: Evet, Adamus?

 

ADAMUS: Peki, burada küçük bir ayarlanma yapabilir miyim?

 

KERRI: Lütfen.

 

ADAMUS: Şu anda çalkantılı bir dönemden geçiyorsun, değil mi?

 

KERRI: Iıııııı! Yani, neden şimdi kirli çamaşırlarımı ortaya dökeyim ki?

 

ADAMUS: Ehh, sen onu zaten (buram buram) yayıyorsun.

 

KERRI: Tamam, evet!

 

ADAMUS: Zaten sen onu her zaman yayıyorsun, o yüzden ben de burada bunu yapabilirim! (orta parmağını uzatır ve bazı kıkırdamalar) Peki, almak.

 

KERRI: Evet.

 

ADAMUS: Hazır mısın ...

 

KERRI: O benim kırık parmağımdı.

 

ADAMUS: Bunun için hazır mısın?

 

KERRI: Bunu yapmak istememiştim bile.

 

ADAMUS: Hazır mısın?

 

KERRI: Tamam, hazırım.

 

ADAMUS: Tamam.

 

KERRI: Hadi yapalım şunu.

 

ADAMUS: Hayır, bu senin için zor bir şey ve bu yüzden seni mikrofona almak istedim.

 

KERRI: Ama kafamda hep bunun hakkında konuşuyorum.

 

ADAMUS: Öyle olduğunu biliyorum. Ama bu zor bir durum, Kerri. Bunu (almayı) engelleyen nedir?

 

KERRI: Yeterince seks yaptığımı sanmıyorum. Bu sonuca vardım.

 

ADAMUS: Doğru. Yani, almıyorsun. Bu kesin.

 

KERRI: Ben değil…

 

ADAMUS: Tamam (kahkahalar).

 

KERRI: Sıfır, sıfır, hiç!

 

ADAMUS: Oh, hayır, bu işin bir parçası ...

 

KERRI: Kendim hariç tabii. Ben kendimden bazı şeyler alıyordum.

 

ADAMUS: Buradaki kek karışımının bir parçası da bu almak, bilirsin işte, bunu fiziksel, duyumsal, cinsel bir düzeyde yapmıyorsun. Almaya layık değilmişsin gibi davranıyorsun (iç çeker). Almadan önce hayatınızdaki tüm o diğer şeyleri düzeltmen gerekiyor. Neden? Şu anda bir tür muamma içindesin, değil mi?

 

KERRI: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Büyük bir yanıtın, bir şimşeğin gelmesine hazır mısın?

 

KERRI: Hadi güreşelim.

 

ADAMUS: İşte bu.

 

KERRI: Tamam.

 

ADAMUS: Almak.

 

KERRI: Tamam, hemen şimdi alıyorum.

 

ADAMUS: Neden olmasın, Kerri? Neden yapmıyorsun? Görebiliyorum; seni izliyorum. Sen benim özel listemdesin. Seni her zaman izliyorum (bazı kıkırdamalar).

 

KERRI: Bu ürkütücü (daha fazla kahkaha). Çok ürkütücü!

 

ADAMUS: Tek yapması gereken almak, ama sen bununla savaşıyorsun. Neden mücadele ediyorsun?

 

KERRI: Çünkü ben bir savaşçıyım, Adamus.

 

ADAMUS: Tamam. Ama bırak gitsin o zaman, tamam mı?

 

KERRI: Deniyorum! Yani, o kılıcı yere atıyorum. Onu bir ateşin içine koydum - tamam mı? - Kendi Melekler Zirvemdeyken. (Melekler Zirvesi; Hayatınızda ve dünyada neler olup bittiğine dair çok daha geniş, daha yüksek ve daha net bir bakış açısı sunan bir iç alan veya boyut, tıpkı karaya bakan bir dağ zirvesinde durmak gibi. https://kirmizicember.org/2007/01/06/saud-6-yeni-donem-yeni-enerji-yeni-yol/)

 

ADAMUS: Kerri, o kılıcı alıyorsun, ateşe ya da çöpe ya da her neyse ona atıyorsun ve dolaba gidiyorsun ve orada 800 tane daha var (kahkahalar).

 

KERRI: Onu ben koymadım - yani, bana yardım et, tamam mı? Benimle uğraşıyorsun ve çözüm yok. Arabada giderken " Alıyorum!" demediğim gibi.

 

ADAMUS: Kerri, bugün bir merabh yapacağız.

 

KERRI: Oh, bu bir yanıt olacak.

 

ADAMUS: Ve burada oturmanı istiyorum. Oraya yerine geri dönme. Burada oturmanı istiyorum ve bunu yapmanı istiyorum. Ve sonra - ve ...

 

KERRI: Geri bildirimde bulunmak mı?

 

ADAMUS: ... almayı öğren.

 

KERRI: Tamam.

 

ADAMUS: Almayı öğren, tamam mı?

 

KERRİ: Evet, öğreneceğim.

 

ADAMUS: Ve sonra rapor ver. Sen ve Vince, gelecek ay, önde ve merkezde olun.

 

KERRI: Tamam, yapacağım.

 

ADAMUS: Tamam.

 

KERRI: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Linda, sıra sende.

 

KERRI: Gördün mü, iyiydim.

 

ADAMUS: Kerri mikrofonu ona vermem için bana on dolar ödedi (daha fazla kıkırdama).

 

KERRI: Kahve ister misin? Umarım içine tükürmemişimdir (Adamus kıkırdar ve seyirciler "Ooh!!!" der).

 

ADAMUS: Devam edin, herhangi biri.

 

LINDA: Herhangi biri?

 

ADAMUS: Herhangi biri. Almanız nasıl?

 

LINDA: Tamam. Peki ya ...

 

ADAMUS: Alma düzeyin nasıl? Merhaba, Nancy (Linda kıkırdar). Nasılsın?

 

NANCY: Daha iyi.

 

ADAMUS: Daha mı iyi...?

 

NANCY: Birkaç ay öncesine göre.

 

ADAMUS: Tamam. Harika. Fiziksel olarak mı? Zihinsel olarak?

 

NANCY: Fiziksel olarak.

 

ADAMUS: Tamam. Güzel. Alman nasıl?

 

NANCY: Şöyle böyle.

 

ADAMUS: Neden?! Sorun ne? Demek istediğim, almak ...

 

ADAMUS: ... o kadar zor mu?

 

NANCY: Bilmiyorum.

 

ADAMUS: Şu anda ne almak istersin?

 

NANCY: Her şeyi.

 

ADAMUS: Oh, güzel (Adamus kıkırdar). Pekala, bu (almak istediğinin ne olduğuna dair seçenekleri) daraltır. Ama neden engelliyorsun? Sözleri duydun. Geçen ay bunun hakkında konuştuk. Keahak'ta da konuştuk. Ve bunu izleyen herkesin iyiliği için yapıyorum. Hepiniz aynı gemidesiniz ve bu gemide büyük bir delik var (Adamus yine kıkırdar). Ve eğer alırsanız, yeni bir tekne gelecektir, biliyor musunuz? İşler böyle yürür. Ama sizi engelleyen şey nedir? Küçük toplantımızı, Merlin toplantısını yapıyoruz ve diyoruz ki, " Geri tutan şey ne? Artık her şey burada. Gelen o Yeni Işığa sahipsiniz. Bu harika fiziğe sahipsiniz. Neden?"

 

(duraklar)

 

O kelimeleri söyleme.

 

NANCY: Söylemem (kıkırdar).

 

ADAMUS: Arka odaya gideceksin (kıkırdarlar). Bunu yapmak için başka birini mi bekliyorsun?

 

NANCY: (iç çeker) Sanırım öyle.

 

ADAMUS: O kelimeleri söyleme.

 

NANCY: O kelimeleri söylemeyeceğim.

 

ADAMUS: Tam orada. "Adamus, henüz farkına varmadım." de. Tamam. Yani, yine, gelecek ay da burada olacaksın (kıkırdar) ve rapor vereceksin, biz merabh yaptıktan sonra. Ve sonra da "Ben Alıyorum "un ücretsiz hediyesine ihtiyacın var mı?

 

NANCY: Şey, benim ...

 

ADAMUS: Evet, onu da listeye ekle.

 

NANCY: ... onun ücretsiz olmasına ihtiyacım yok. Ama ben ...

 

ADAMUS: Eh, bedavaya vereceğiz (Adamus kıkırdar). Bu sadece gerçekten içine dalmanı sağlamak için. Almak, çok kolay, "Ah! Tamam!" gibi. Bunun gibi. Ama siz bunun üzerine düşünüyorsunuz, "Almak ne anlama geliyor? Ne kadar alabilirim? Ve bunu kimden alıyorum? Birazcık geliyor ve sonra duruyor mu? Sonra ödemem gereken bir fatura var mı? Aldığım her şey için bir fatura alacak mıyım?" (bazı kahkahalar) Gaia'ya "Tamam, bu grubu seviyorum ama bir meşe ağacı kadar kalın kafalılar" diyordum. Güldü, "Bir meşe ağacı" (daha fazla kıkırdama). Ama sadece al, tamam mı?

 

NANCY: Tamam.

 

ADAMUS: Tamam. Tamam, sana gelen ücretsiz bir ‘Ben Alıyorum’ var. Bunlardan bir sürü dağıtacağız. Tamam. Senin alışın nasıl?

 

LINDA: Mikrofonu aldı ve mutlu değildi (bazı kıkırdamalar).

 

ADAMUS: Bunu hemen fark ettim.

 

TAMERA: Mm. Pekala.

 

ADAMUS: Güzel. Sen neyi aldın?

 

TAMERA: Beni (aldım).

 

ADAMUS: Güzel. Nasıl bir Ben?

 

TAMERA: Harika.

 

ADAMUS: Harika. Tamam.

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: "Sen" sen miydin? Genişlemiş bir sen gibi miydi? O ...

 

TAMERA: Bilmiyorum (Linda ve seyirciler nefessiz kalır). Oh!

 

ADAMUS: (kalbini tutar, çöküyormuş gibi yapar) Kriptonit gibi (Çn: Kriptonit, Süperman’in kurgusuna göre, kahramanın gezegeninden gelmiş bir taş. Süperman’in gezegeninin ana maddesi, aynı zamanda Süperman’e yakın durduğunda da onun gücünü azaltan bir özelliği de var. )! Iıh! Bırakalım gitsin.

 

TAMERA: Tamam. Güzel.

 

ADAMUS: Gelecekte, stüdyodaki izleyiciler için bir uyarı yazısı koyacağız, "Birincisi, cep telefonlarınızı kapatın. İkincisi, 'bilmiyorum' demeyin." Ve tam şuraya asacağız. Tamam. Evet, alman iyi mi?

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Hangi açıdan, bolluk açısından mı? Mutluluk? Neşe? İçgörü?

 

TAMERA: Aşk.

 

ADAMUS: Aşk. Senden gelen mi?

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Güzel. Bunu gerçekten hissedebiliyorum.

 

TAMERA: Ama benim biraz bolluğa ihtiyacım var.

 

ADAMUS: Biraz bolluğa ihtiyacın var.

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Peki, al onu.

 

TAMERA: Tamam.

 

ADAMUS: Yani, aşırı basitleştiriyorum ama aslında basitleştirmiyorum. Sen sadece onu alıyorsun.

 

TAMERA: (fısıldar) Tamam.

 

ADAMUS: Peki, muamma nedir? Sana neler oluyor?

 

TAMERA: Şey, Cennetin Haçı'ndan önce - oh!

 

LINDA: (fısıldar) Mikrofonu yukarıda tut.

 

TAMERA: Oh, üzgünüm.

 

LINDA: (Fısıldar) Tamam.

 

TAMERA: Bir şey aldım.

 

ADAMUS: Daha önce mi?

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Ne, malzeme mi?

 

TAMERA: Hayır.

 

ADAMUS: Duygusal mıydı?

 

TAMERA: Hayır.

 

ADAMUS: Enerjik mi?

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Ve sonra, sorun ne?

 

TAMERA: Sorun yok. Ben sadece ne aldığımı bilmiyorum.

 

ADAMUS: Oh, tamam.

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Bu ...

 

TAMERA: Bir şey aldığımın farkındayım.

 

ADAMUS: Tamam. Bu aslında gündeme getirmek için iyi bir konu çünkü bazen bir şey alırsınız ve ne olduğunu bilmezsiniz. Ve bu aslında hoş bir şeydir. Kraker kutusunda bir sürprizle karşılaşmak gibi. Ama oradadır.

 

TAMERA: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Ve tek yapmanız gereken izin vermektir.

 

TAMERA: Bunu nasıl yapacağımı biliyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Güzel. Hayır, iyi gidiyorsun. Teşekkür ederim.

 

TAMERA: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Kerri, buraya geri gel! Kerri! ( Adamus kıkırdar) Tamam. Birkaç tane daha. Alma düzeyiniz nasıl?

 

TANIA: Son zamanlarda hayatımda pek çok şey aldığım için minnettarım.

 

ADAMUS: Tamam. Tamam.

 

TANIA: Buraya son gelişimden bu yana, sarıldığınız için teşekkür ederim. Bana pek çok iyi şey getirdin.

 

ADAMUS: Peki, ne alıyorsun?

 

TANIA: Sevgi. Kendim için sevgi.

 

ADAMUS: Güzel.

 

TANIA: Buraya geldiğimden beri ejderhamın farkına varıyorum.

 

ADAMUS: Doğru. Güzel.

 

TANIA: Ve kendimi değil başkalarını memnun etmek gibi pek çok şeyi bırakmam gerektiğinin farkına varıyorum.

 

ADAMUS: Peki, son üç ayda hayatında ne gibi önemli değişiklikler oldu?

 

TANIA: Kendimi sevmeye başladım. Çocuklarımı bırakıyorum.

 

ADAMUS: Evet.

 

TANIA: Bu zor olanlardan biriydi.

 

ADAMUS: Çocuklarını bırakmak mı?

 

TANIA: Evet.

 

ADAMUS: Onları nasıl bıraktın? Tasmalarını çıkardın mı?

 

TANIA: Seni dinliyorum.

 

ADAMUS: Güzel. Güzel (kıkırdarlar). Peki buna nasıl tepki verdiler?

 

TANIA: Hiçbir tepki yok. Aslında, onları bırakmam için bana yardım ettiler.

 

ADAMUS: Oh, iyi, iyi.

 

TANIA: Şimdi ruhuma geliyorum. Daha önce burada olan bir hanımefendi vardı ve ben onunla çok benzerlik kurdum.

 

ADAMUS: Doğru.

 

TANIA: Ve bu - bu benim cesaret kazanmam ve onu bırakmam için açık bir kapıydı.

 

ADAMUS: Güzel.

 

TANIA: Durum, dramatik ve yıpratıcıydı.

 

ADAMUS: Çok dramatik. Evet.

 

TANIA: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Senin için mi, onlar için mi, yoksa hepiniz için mi?

 

TANIA: Sanırım daha çok benim içindi ve hatta çocuklar bile, daha açık olmak gerekirse, o şöyle dedi, "Seni seviyorum, ama sadece babamla olmak istiyorum. Sadece gitmek istiyorum. Seninle olmak istemiyorum" (kıkırdar). Bu bir insana saygı açısından inciticiydi. Ben sevgi dolu bir anne olduğumu düşünüyorum. Çocukları seviyorum.

 

ADAMUS: Mm hmm. Onları bıraktığında çocukların kaç yaşındaydı?

 

TANIA: O - fiziksel olarak, altı yaşındaydı.

 

ADAMUS: Doğru.

 

TANIA: Beş, altı. Ama bu kişilikle geldi, çok güçlü bir kişilik, benden kopuktu. Ben ona daha çok bağlıydım. Ona bakmam gerekiyordu. Onun ihtiyaçlarını karşılamalıyım, onun için acı çekmeliyim, onun için orada olmalıyım, onun için kendimi feda etmeliyim.

 

ADAMUS: Doğru.

 

TANIA: Ve dedi ki, "Ben sadece babamla birlikte olmak istiyorum." Babasına karşı çok hipnotikti ve ben de " Nasıl olur da babasını sever, o bir suçlu?" diyordum. (kıkırdar)

 

ADAMUS: Doğru.

 

TANIA: Onu nasıl sevebilirsin? Ve sonra onu bırakmam ve salıvermem gerektiğini fark etmeye başladım çünkü o iyi.

 

ADAMUS: Bu arada, atalarla bağlantıları çok, çok güçlü. Babaları hakkında ne düşündüğünün bir önemi yok; onları bağlı tutan şey atalarından gelen şeyler.

 

TANIA: Bu çok ilginç. Hissettiğim dinamik çok ilginç.

 

ADAMUS: Daha hafif, daha mutlu hissediyor musun?

 

TANIA: Daha hafif hissediyorum. Bir şeylerin yandığını hissediyorum. Özgür hissediyorum. Tanrım, sadece bu kelime, bu his. Kendimi özgür hissediyorum.

 

ADAMUS: Güzel.

 

TANIA: Zaman zaman, ruhsal seviye, ruh seviyesi açısından, onunla zihinsel olarak ya da telepatik olarak bağlantı kurmaya çalışıyorum. Ben onun bu becerilere sahip olduğunu düşünüyorum.

 

ADAMUS: Doğru.

 

TANIA: O çok yaratıcı - çocuklar. Yani, belli bir dereceye kadar enerji bağlantısı gibi hissediyorum.

 

ADAMUS: Yani temel olarak, kendin için biraz özgürlük elde ettin.

 

TANIA: Muazzam.

 

ADAMUS: Evet.

 

TANIA: Herkes için muazzam. Herkes için. Büyük bir virüsüm vardı (kıkırdar).

 

ADAMUS: Evet.

 

TANIA: Aslında hediyen için teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Aslında, özgürlüğü almak ve ...

 

TANIA: Evet.

 

ADAMUS: Bilirsin, biraz drama pahasına.

 

TANIA: Aman Tanrım, evet.

 

ADAMUS: Ama üstesinden geldin, değil mi?

 

TANIA: Çok.

 

ADAMUS: Evet. Güzel. Teşekkür ederim. Bir ya da iki tane daha.

 

LINDA: Tamam.

 

ADAMUS: Neyi aldın? Ya da şu anda alma konusunda ne kadar iyisin? Merhaba, Pablo.

 

PABLO: Merhaba. Evet, kendim için mutluluk alıyorum.

 

ADAMUS: Güzel.

 

PABLO: Ayrıca başka şeyleri de bloke ediyorum. İnsanları kendimin önüne koyuyorum.

 

ADAMUS: Evet.

 

PABLO: Ve bu beni engelledi ya da kendimden daha fazla şey öğrenmemi engelledi. Ve şu andan itibaren bunu değiştirmek istiyorum.

 

ADAMUS: Evet. Ve bilirsiniz, başkalarına öncelik vermeniz gerektiğine dair o eski kitle bilinci kavramı var ve bu çok yanlış. Yani, bu çok yanlış. Ve bu - bunun nasıl ortaya çıktığının kökenlerine inmek istemiyorum; evet, başkalarını sevin, saygı gösterin, onlara iyilik yapın, bilirsiniz, tüm bu şeyler - ama kendinizi ön plana koymazsanız, kimse ilerleyemez. Yani, kendinizi ilk sıraya koymazsanız gezegen evrimleşemez. Ve bu bencillik değildir. Kendinize iyi bakmaktır. O zaman başkalarına gerçekten yardım edebilirsiniz.

 

PABLO: Evet.

 

ADAMUS: Kesinlikle.

 

PABLO: Bu bana çok pahalıya mal oldu.

 

ADAMUS: Evet. Sana çok mu pahalıya mal oldu?

 

PABLO: Evet.

 

ADAMUS: Peki, bir ile on arasında bir ölçekte, alma konusunda nasılsın?

 

PABLO: Bazı şeylerde sanırım beş ya da altı, bazı şeylerde ise sıfır.

 

ADAMUS: Tamam (kıkırdarlar). Seni geride tutan nedir?

 

PABLO: Pardon?

 

ADAMUS: Seni engelleyen ne?

 

PABLO: Çoğunlukla, sanırım bazı şeylerin gitmesine izin vermekten korkuyorum. Daha sonra geri gelip gelmeyeceklerini bilmiyorum.

 

ADAMUS: Doğru.

 

PABLO: Bu yüzden onları bırakmak yerine onlara bağlanmaya çalışıyorum. Ama onları bırakmanın beni daha iyi yapacağını ve daha mutlu edeceğini düşünüyorum.

 

ADAMUS: Bolluğun nasıl?

 

PABLO: Şöyle böyle.

 

ADAMUS: Yaklaşık dört ya da beş. Tamam.

 

PABLO: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Tamam. Teşekkür ederim.

 

PABLO: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Son bir tane. Birini arıyorum... siz seçmeden önce, burada gerçekten güzel bir hediye almış biri var. Fiziksel, maddi olması gerekmiyor, ama gerçek bir değişim. Ama elinizi kaldırmıyorsunuz ya da söylemek istemiyorsunuz. Birinin başına gerçekten güzel bir şey geldi.

 

Tad’a götür mikrofonu.(Linda’ya söyler)

 

TAD (kadın): Her şeyden önce şunu söyleyeyim, uyumaya gittiğimde - almayı unutuyorum - ve bu yüzden bir merabh ya da müzik açıyorum ve çoğunlukla hücrelerimde görselleştirebiliyorum. Ancak daha sonra araba sürerken, etrafta dolaşırken... Aldığım şeyi - sadede geleceğim...

 

ADAMUS: Teşekkür ederim.

 

TAD: ... bu ... (birkaç kıkırdama) bıraktım. Bunun Tad'in Babasının Chili biberi ( ‘Tad’s Dad’s Chili’ Tad’in kendi geliştirdiği chili biberi satış firmasının adı) ile ilgisi var ve umurumda değil!

 

ADAMUS: Doğru.

 

TAD: Sadece, onu elden çıkarmıyacağım ama olabilecekler konusunda da çok rahatım.

 

ADAMUS: Tüm o program ne hakkındaydı? Yani, "Tad'in Babasının Chili biberi." Beş, altı yıldır bunun üzerinde mi çalışıyordunuz?

 

TAD: Ondan biraz daha fazla.

 

ADAMUS: Biraz daha fazla, tamam.

 

TAD: Evet.

 

ADAMUS: Bu neyle ilgiliydi?

 

TAD: (iç çeker) Harika bir soru.

 

ADAMUS: Güzel, güzel (Adamus kıkırdar).

 

TAD: Bu bir - hayır, bunu söylemiyorum - bir massiondu(tutku-misyon). Bu benim nefes alma ve yaşama nedenimdi ve ...

 

ADAMUS: Ama artık onu bırakmaya hazırsın.

 

TAD: Evet.

 

ADAMUS: Evet.

 

TAD: Bu gerçekleşebilir ama ben - evet, ben bunu bıraktım.

 

ADAMUS: Burada sözünü kesebilir miyim?

 

TAD: Evet, lütfen.

 

ADAMUS: Yani bu senin ne kadar iyi bir yaratıcı olduğunu görmekle ilgiliydi.

 

TAD: Tamam.

 

ADAMUS: Kendinizi test ediyordunuz, "Bir kez olsun yaratıcı olabilir miyim?" Geçmişte bazı başarısız yaratımlarınız oldu ve herkesin olmuştur. Önemli kişilerin hepsinin vardı. Birçoğu başarısız oldu. Ama siz kendinizi test ediyordunuz, "Yapabilir miyim?" Burada bahsettiğimiz metafiziğin bir kombinasyonunu ve kendi dik başlılığınızın, kendi inatçılığınızın ve azminizin bir kombinasyonunu uygulamaya çalışıyordunuz. Ve bir dereceye kadar işe yaradı ve sonra işe yaramadı. Ve kendinizi buldunuz, öne geçtiniz, sonra geride kaldınız. Öne geçersiniz, geride kalırsınız. Ve şunu öğrendiniz - umarım öğrenmişsinizdir - yaratmak güçle ilgili değildir. Yaratmak güç ve kasla ilgili değildir. Yaratmak izin vermek ve şimdi almakla ilgilidir.

 

Yani, bazı eski becerilerinizi, eski numaralarınızı, eski malzemelerinizi, tabiri caizse, bazı yenileriyle birlikte kullanmaya çalışıyorsunuz ve bunların birlikte nasıl çalıştığını görüyorsunuz. Ve bir dereceye kadar başarılı oluyorsunuz ama bir dereceye kadar da hayal kırıklığı yaşıyorsunuz. Şimdi bununla ne yapıyorsunuz?

 

TAD: Oluruna bırakıyorum. Ben ... Ben ... (iç çeker) Potansiyeli hissedebiliyorum. Ben sadece - ben ... değilim

 

ADAMUS: Sen zihinsel olarak rüya görüyorsun, canım. Zihinsel rüya görüyorsun.

 

TAD: Tamam.

 

ADAMUS: Tamam. Ve bu hiçbir yere gitmeyecek. Birazdan açıklayacağım. Kıç üstü düşecek çünkü siz hala eski zihinsel olumlu düşünme, onaylama, "Yapabileceğimizi biliyorum" tekniklerini uyguluyorsunuz. Bu siz ve kılıcınız. Siz ve savaş zırhınız, "Kahretsin! Bunu yapacağım. Dünyaya ama en çok da kendime iyi bir yaratıcı olduğumu kanıtlayacağım." Ama siz bunu - siz bunu Yeni Enerji yöntemiyle yapmaya çalışıyorsunuz ama bunu eski enerji hileleriyle yapıyorsunuz. Ve bu eski enerji numaralarını alıp onları yeniden boyuyor ve Yeni Enerji gibi görünmelerini sağlamak için onları tamir ediyorsunuz.

 

TAD: Sanki onları kaplıyormuşum gibi.

 

ADAMUS: Evet.

 

TAD: Eski hala orada altta duruyor, ama bu var ...

 

ADAMUS: Ama öyle değil. Her şey gerçekten çok basit ve siz bunu çok zorlaştırıyorsunuz! Neden biliyor musunuz?

 

(hafif bir duraklama)

 

TAD: Söyle bana! (o kıkırdar)

 

ADAMUS: Çünkü sen öyle seviyorsun (Adamus kıkırdar). Teşekkür ederim. Hayır, sen bu şekilde seviyorsun. Siz bir şeylerin üstesinden gelmeyi ve zoru başarmayı seviyorsunuz. Yani, sizin için almak gerçekten zor. Kelimeleri duyuyorsunuz ve diyorsunuz ki, "Ben alıyorum. Oraya gidip onları döveceğim ve biberimi satın almalarını sağlayacağım." ("Hayır! Hayır, hayır, hayır, Tad. Bu almak değil." Bunlar aynı eski numaralar, sadece yeni bir elbise ya da yeni bir rujla ya da her neyse onunla yapılan..

 

Sizden ve tüm Shaumbra'dan şimdi gerçekten almanızı istiyorum. Bunu yapmak o kadar da zor değil. Yapması çok kolay. Bu, bunun sizin enerjiniz olduğunu ve buna izin vereceğinizi kabul etmektir. Ve artık hiçbir şeyle savaşmayacaksınız. Gıda alıcılarıyla, Gary'yle (Tad’in eşi), arkadaşlarınızla ya da bunların hiçbiri ile savaşmayacaksınız.

 

TAD: (kameraya) Merhaba, Gary.

 

ADAMUS: Evet. Selam Gary. Gary sanki  "Tanrıya şükür! Adamus, konuşmaya devam et!"der gibi (Adamus kıkırdar). Ve sonra yaratımın gerçek doğasını, nasıl bir şey olduğunu göreceksiniz. Ve bu tam olarak insanın düşündüğü gibi olmayabilir. Çok daha büyük başka bir şeye dönüşebilir. Ama artık savaşmıyorsunuz. Geçen ay da bunu söyledim. Çabalamayı bırakın. Mücadeleyi bırakın. Kendinizi yıpratıyorsunuz. Kendinizi mahvediyorsunuz.

 

TAD: Bunu hissettim. Yatağa uzanıp "Tamam! Tad'in Babası, işte başlıyoruz! Yataktan çıkmayacağım. Yapmayacağım... Kahve içeceğim..."

 

ADAMUS: Muhtemelen şu anda yaptığınızdan daha iyi durumda olurdunuz, evet (Adamus kıkırdar).

 

TAD: Tamam.

 

ADAMUS: Ama siz izin verdikçe ve aldıkça, o zaman birden farklı bir akışta olursunuz. Şimdi, akışta olur, bir yere doğru hareket edersiniz. Sadece yatakta yatmazsınız. Bir şeyler olur. Ama onlara sevinçle karşılık verirsiniz, çabayla değil. Kas gücüyle değil.

 

TAD: Tamam.

 

ADAMUS: Ve siz - ve siz pek çok Shaumbra'yı temsil ediyorsunuz - sizde şu var, "Ben yolumu hayal edeceğim. Güç rüyası göreceğim. Bu gerçekleşecek ve ben asla 'hayır' demeyeceğim. Gardımı asla düşürmeyeceğim. Her zaman pozitif olacağım. Olumlu olmak zorundayım." İşe yaramaz. Şimdi size söylüyorum, pozitif düşünceyi siktiredin (kahkahalar).

 

TAD: Peki, "Tad'in Babasının Acılı Yemeği "ni sikeyim mi?

 

ADAMUS: Hayır... (kıkırdar) Toplamam lazım - Cauldre burada yere düştü (daha fazla kahkaha). Kalk ayağa, evlat! (Adamus kıkırdar) Burada yapmamız gereken bir kanallık var.

 

LINDA: Bunu söylediğini hatırlayacağım ve ihtiyacım olduğunda bunu kullanacağım.

 

ADAMUS: Ben sadece patentini aldım ve telif hakkını aldım. Bunu kullanamazsın (daha fazla kıkırdama).

 

LINDA: İzle beni!

 

ADAMUS: Bunu söyleyen Cauldre'ydi, ben değil (Linda güler). Pozitif düşünce işe yaramaz (Linda gülmeye devam eder). İşe yaramaz. Bu güç düşüncesi. Sahte hayallerdir. İşe yarayan tek bir şey var ve birazdan onun hakkında konuşacağız. İşe yaramaz.

 

Diyebilirim ki, 20, 30, 40 yıl önce yol boyunca öğrendiğiniz bazı teknikleri kullanıyorsunuz ve bunları güzel bir dokuma haline getireceğinizi, babanızın biberine uygulayacağınızı ve hayatın harika olacağını düşündünüz. Ve aslında, bir bakıma, işe yaramadığı için şanslısınız, çünkü hayat o kadar da harika olmazdı. Acı biber sosuna kendinizi o kadar kaptırırdınız ki, gezegendeki gerçek göreviniz olan kendinize ayıracak zamanınız olmazdı. Acı sosu yapıyor olabilirdiniz, ama onun içine gömülmüş olurdunuz. Kendi biberinizin içinde haşlanırdınız (birkaç kıkırdama) ve buraya gerçekten yapmak için geldiğiniz şeyi yapmazdınız. Yani bir nevi kendi kendini düzeltiyordun.

 

Bir taraftan bunun işe yaramasına izin vermediniz, çünkü yaratımınıza yaklaşma tarzınızın onu çok derinden etkileyeceğini biliyordunuz ve sonra, yaratıma savaşarak girdiğiniz için, orada bulunan her fasulye ve her baharatla sürekli savaşacaktınız. Bu sizi hasta ederdi. Ve nihayetinde sizi, bu hayatta olmak istediğiniz yere ulaştırmazdı. Yani bu bir nimetti ama bunu yapmanın daha kolay bir yolu var. Biberin devam etmesini istiyorsan, sorun değil. Ama bunu çaba sarf ederek değil, kabul ederek yapabilirsiniz.

 

Çabalamanın, gücün, kas yapmanın, bunu gerçekleştirmenin poster çocuğu gibisin (Tad esnemeye ve aşağı yukarı zıplamaya başlar ve Adamus kıkırdar). Evet! Ve gelecek ay, boks eldivenlerini ve ...

 

TAD: Tamam. Yapabilirim.

 

ADAMUS: ... şortlarını giy. Onlardan gerçekten hoşlanıyorum (kıkırdarlar). Çünkü siz bunun poster çocuğuydunuz ve bu hayatınızın çok önemli bir parçasıydı, "Bunu gerçekleştirmeliyim." Artık öyle değil. Olmasına izin veriyorsun. Artık bu numaralar yok (saati çalar). Evet. Gary arıyor (Adamus kıkırdar). Teşekkür ederim. Konuşmak istediğim kişi sendin.

 

TAD: Oh, teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Emin olabilirsin.

 

Hadi bununla derin bir nefes alalım.

 

Alma konusunda ne kadar iyisin? D+, C- belki. Belki on üzerinden dört ve ben çok cömert davranıyorum. Bu sizin doğanız değil. Bu sizin şartlanmanız değil. Hep savaşçı oldunuz. Liderler oldunuz. Güç yaratıcıları oldunuz. Ama bu artık sona eriyor, tamam mı?




Değişim

 

Değişim hakkında konuşmak istiyorum. Değişim. İşler aslında çok fazla değişmez ama şimdi değişiyor. Ama normalde işler o kadar da değişmez. Geçmiş yaşamlarınıza, geçmiş tarihinize geri dönün; yaklaşık dört ya da beş yüz yıl öncesine, o zamanki bir yaşamınıza gidin. Pek bir şey olmamış. Buhar makinesi vardı ve yaklaşık 80 yıl sonra da dikiş makinesi yapıldı. (Adamus esniyormuş gibi yapar; bazıları kıkırdar). Pek bir şey değişmedi. Köyler değişmedi. İnsanlar değişmedi, özellikle de aynı köylerde, aynı ailelerde yeniden dünyaya geldiklerinde. Politika pek değişmedi.

 

Hava durumu dışında hiçbir şey değişmedi. Yaşanan en heyecan verici değişiklik buydu ve bu çok fazla yaşam önce değildi. En önemli şey, " Oh, bugün yağmur yağıyor" idi ve bunu dört gözle beklemek zorundaydınız. Yani hayat gerçekten de hava durumu etrafında dönüyordu.

 

Şimdi değişim oldukça hızlı gerçekleşiyor. Değişim gerçekten ama gerçekten çok hızlı gerçekleşiyor. Ancak değişimin çok önemli bir unsurundan bahsetmek istiyorum. Bir süreliğine almaya geri döneceğim. Hayır, bekleyeceğim. Diğer ucundan geri getireceğim (bazı kıkırdamalar).

 

Yani, değişim gerçekten çok fazla olmuyor. Değişime neden olan tek bir şey vardır, tek bir şey. O da olumlu düşünmek değildir. Şu anda hepinizin bunu bir kenara bırakmasını istiyorum. Çoğunuz bunu hayatınızda kullandınız. Ve eğer bunu Tad gibi işle ilgili bir şey için kullanmadıysanız, şeytanı uzak tutmak için kullandınız, "Olumlu düşünmeliyim. Işıkta düşünmeliyim." Düşüncelerinizi kontrol etmeniz gerekiyordu, "Olumlu şeyler düşünmeliyim, o zaman başıma olumlu şeyler gelir." İşe yaramadı, değil mi? (birisi "Hayır" der) Hayır (Adamus kıkırdar).

 

Karanlık düşüncelerinize aydınlık düşüncelerinizden daha fazla itibar ettiniz. Başka bir deyişle, karanlık düşüncelerinizin çok fazla gücü vardı, değil mi? Onları düşünmek zorunda bile değildiniz. Onlar tam oradaydı ve hayatınıza karanlık şeyler getireceklerdi. O yüzden, çabuk! Kaçın onlardan! Çabuk olumlu şeyler düşünün! Olumlu düşünün! "Ben iyiyim! Ben harikayım! Aslında aptalın tekiyim ama bu sözleri söyleyeceğim (kahkahalar) ve umarım karanlık şeylerin gitmesini sağlayacağım." Karanlığa güç verdiniz ama aydınlığa, olumlu tarafınıza asla güç vermediniz.

 

Ama pek çoğunuz, özellikle de bu yaşamınızda, ilk çalışmalarınızda, Aydınlanmaya olan ilk yolculuğunuzda bu şeyle, olumlu düşünceyle, iyi düşüncelerle, olumlamalarla karşılaştınız. "Ben güzelim. Ben güzelim," ta ki gözlerinizi açıp aynaya bakana kadar, "Oh, kahretsin! Neler oluyor?" (Sonra da "Hayır, bunu söylemeye devam edersem, bir gün gerçekten güzel olacağım" diye düşünürsünüz. Hayır! Tek yaptığınız olumlamalarınızla oturup, "Ben gerçekten çirkinim. Güzel olmak istiyorum. Ben gerçekten kötü bir insanım. İyi olmak istiyorum." demekti. Böylece, kendinizi her zamankinden daha fazla gömüyor, pekiştiriyorsunuz. Bu onaylamalar, bu olumlu düşünceler, onlardan kurtulun. Ve sonra kötü düşüncelerden de korkmayın, çünkü onlar gerçekten sizin değil. Kendinizi şekillendirmeye çalışmayı ve bunları kullanmayı bırakın.

 

Almak tüm bunları bırakmakla ilgilidir. Bir şeylerin gerçekleşmesi için iyi düşünceler düşünmenize gerek yok. İşe yaramadı! Gerçekten işe yaramadı. Siz de "Hayır, bir kez işe yaradı" diyorsunuz (bazı kıkırdamalar). Biliyorum, ama diğer 10 milyonda gerçekten işe yaramadı, değil mi? İşe yaradığı o bir kereye takılıp kalmayın. İstediğinizi gerçekten elde edemiyordunuz. Güçlü düşünceler, onaylamalar, geri kalan her şey. Kaçınız bu posterleri yaptınız ve bu resimleri oraya astınız. O postere koyduğunuz ıvır zıvırlardan herhangi birini elde ettiniz mi? Arabalar, romantizm, sağlık ya da başka bir şey? Hayır.

 

KERRI: Vizyon panosu.

 

ADAMUS: Vizyon panosu. Teşekkür ederim. Seninki nasıldı?

 

KERRI: Hayır, bu saçmalık. Ben hiç yapmadım.

 

ADAMUS: Hiç yapmadın.

 

KERRI: Belki de bu yüzden bu şeyleri alamadım (Adamus kıkırdar). Ben hiç yapmadım.

 

ADAMUS: Gerçekten değişime neden olan bir şey var. Bu ne olabilir? Herhangi bir tahmininiz var mı? Değişime neden olan tek bir şey. Neden mikrofonu almıyorsun? (Linda'ya; birisi "Ölüm" der) Ölüm (daha fazla kıkırdamalar). Pekala, iki şey.

 

DAVID: Değişimin kabul edilmesine izin vermek.

 

ADAMUS: Kabul etmeye izin vermek. Yaklaşıyoruz. Bu oldukça iyi. Teşekkür ederim. Değişime izin veriyorum. Bu çok iyi. Değişimi etkileyen bir şey var. Tek bir şey. Lütfen.

 

VANESSA: Oh, benim (kıkırdar).

 

ADAMUS: Evet.

 

VANESSA: (duraklar) Peki, alıyorum.

 

ADAMUS: Oh, tamam. Bu onun bir parçası ama hepsi değil.

 

VANESSA: Oh.

 

ADAMUS: Değişime neden olan bir şey. Devam edin. Linda mikrofonunuzu alacak. Kanada Gününüz kutlu olsun.

 

PILAR: Seçim. Bilinçli seçim.

 

ADAMUS: Hayır (Linda kıkırdar).

 

PILAR: Gerçekten mi? Çünkü benim için işe yaradı.

 

ADAMUS: Hayır.

 

PILAR: İnanılmaz bir şekilde.

 

ADAMUS: Hayır. Senin için başka bir şey işe yarıyor. Siz buna seçim diyorsunuz ama aslında başka bir şey.

 

PILAR: Şey, duyusallık. Enerjiyi çağırırım... Enerjileri hissederim. Bu konuda iyiyimdir.

 

ADAMUS: Mm hmm.

 

PILAR: Ve onlarla birlikte akıyorum ve hemen bir sürü bilgi alıyorum.

 

ADAMUS: Elbette.

 

PILAR: Bu sadece bilgelik. Bu benim için işe yarıyor.

 

ADAMUS: Tamam.

 

PILAR: Ama ...

 

ADAMUS: Sizin için ne kadar iyi çalışıyor?

 

PILAR: Aslında, oldukça iyi.

 

ADAMUS: Yani, birden ona kadar.

 

PILAR: On demek istiyorum.

 

ADAMUS: On, tamam.

 

PILAR: Evet (kıkırdar).

 

ADAMUS: Evet.

 

PILAR: Evet, bazen böyle şeyler olur.

 

ADAMUS: Doğru.

 

PILAR: Almak hakkında konuşurken, sen - ben kendimdeki direnci yakalıyorum. Bu benim yeni hobim.

 

ADAMUS: Direncini yakalıyorsun.

 

PILAR: Evet, bütün gün boyunca. Ben direncime bakıyorum ...

 

ADAMUS: Büyüleyici değil mi?

 

PILAR: ... ve sonra diyorum ki, "Tamam, berbat bir şey olsa bile, tamam, alıyorum." Ve sonra aniden bu harika bir şeye yol açıyor. Yani, her gün sürprizlerle doluyum.

 

ADAMUS: Güzel.

 

PILAR: " Eh, olur böyle şeyler. Olur böyle boktan şeyler." demiyorum. 

 

ADAMUS: Evet.

 

PILAR: Sinirleniyorsun ya da her neyse, ama biraz kontrolü ve her şeyi çözme dürtüsünü bırakıyorum, çünkü ben bir anneyim ve çözmem gereken bir sürü şey var. Kendime başkalarının oldukları gibi olmalarına izin veriyorum.

 

ADAMUS: Güzel.

 

PILAR: Ama ben her zaman seçimin tek şey olduğunu düşünmüşümdür ...

 

ADAMUS: Şey, seçim güzeldir, ama ...

 

PILAR: ... gerçekten değişen tek şey, çünkü "Hey, artık bundan hoşlanmıyorum. Yeter. Bunun gitmesine izin vermeyi seçiyorum." Ne olacağı değil ama hayatımda neyin yeterli olduğu.

 

ADAMUS: Seçim önemlidir ama değişime neden olan şey o değildir.

 

PILAR: Yani, aradığın şey bu değil. Tamam.

 

ADAMUS: Aradığım şey bu değil.

 

PILAR: Tamam.

 

ADAMUS: Birazdan göreceksin.

 

PILAR: Ve ben sadece "Merhaba dostum" deme şansını elde ettim.

 

ADAMUS: Evet, teşekkür ederim.

 

PILAR: Çok güzel.

 

ADAMUS: Seni görmek güzel, Üstat. Evet. Tamam, bir tane daha. Değişime ne sebep olur? Nereye gittiğini biliyorum. Tamam.

 

LULU: Şanslı olan benim. Algı olabilir mi? Bir şeyleri nasıl algıladığım.

 

ADAMUS: Bu da bir şekilde seçim gibi. Algı önemlidir ama kendi başına değişime neden olmaz. Tamam. Mary Sue. Mikrofon lütfen.

 

MARY SUE: Ben perspektif derdim.

 

ADAMUS: Algı ile aynı, biraz farklı yazılıyor.

 

MARY SUE: Evet, onlar neden ve sonuç.

 

ADAMUS: Evet. Evet, bu onun bir parçası, ama işte büyük ifşaat, eğer istemiyorsanız...

 

MARY SUE: Evet. Sanırım değişiklik olsun diye... (Adamus kolunu fotoğrafçı Dave'in, nam-ı diğer Crash'in omzuna atarken kıkırdar)

 

ADAMUS: Bunun fotoğrafını çekmeliyiz. Evet (Adamus kıkırdar).

 

CRASH (fotoğrafçı): İşte. Sadece bu düğmeye bas.

 

ADAMUS: Şunlardan birini yapma ve ... (selfie çekme taklidi yaparken kahkahalar)

 

CRASH: Yapmayacağım (Adamus kıkırdar), çok yakınız.

 

ADAMUS: Çok yakınsınız. Tamam. Kocaman gülümse (birisi fotoğrafını çeker ve Adamus'un aptal suratına daha fazla kıkırdamalar). Tamam. Güzel. Teşekkürler, Crash.

 

CRASH: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Oh, Mary Sue? Evet.

 

MARY SUE: Tamam. Sanırım benim için en büyük değişiklik hepsinin benim olduğunu fark etmek oldu.

 

ADAMUS: Hepsi senin. Evet, tamam.

 

MARY SUE: Evet. Her şey içeride.

 

ADAMUS: Bu iyi. Evet.

 

MARY SUE: İçeride.

 

ADAMUS: Alma konusunda nasılsın?

 

MARY SUE: Kendimi oldukça iyi olarak değerlendirirdim. Ben ...

 

ADAMUS: Bu çok belirsiz. Şu sözleri duyabiliyor musunuz? Bir anda, "Ah, evet, kendimi çok fazla takdir ediyorum. Ama gerçekten o kadar da iyi değilim." (Adamus kıkırdar)

 

MARY SUE: Tamam. Hayır. Hayatım boyunca hediye vermeyi herkesten farklı bir düzeyde anladığımı hissediyorum. Temelde fiziksel hediye vermekten ve almaktan nefret ettim.

 

ADAMUS: Hm. Ben bu konuda iyiyim. Alma konusunda. Evet.

 

MARY SUE: Bundan hoşlanmıyorum çünkü kimse tanımıyor - diğer insanlar beni tanımıyor ve ben farklı olduğumu hissediyorum. Ve benim için önemli olan hediyeler diğer insanların istedikleri şeyler değil. Neyse, kendime geri döneyim…

 

ADAMUS: Evet.

 

MARY SUE: ... çok ...

 

ADAMUS: Senin alışın.

 

MARY SUE: Benim almam.

 

ADAMUS: Tamam.

 

MARY SUE: Ve şu anda odaklandığım şey de bu.

 

ADAMUS: Tamam. Güzel. Teşekkür ederim.

 

Buradaki büyük ifşaat. Değişime neden olan tek şey ve tek değişim ve sonra bunun sonucu olarak yerine gelen şeyler var. Bu gezegende gerçekten değişime neden olan tek şey ışıktır.

 

LINDA: Ohhh.

 

ADAMUS: Bu - bu çok kolay. Bu ışık. Işıkta bir değişiklik olmadan bir değişiklik yapamazsınız, ya daha fazla ya da daha az. Ya da daha fazla parlaklık ya da daha az parlaklık diyebilirsiniz. Aksi takdirde her şey hep aynı kalacaktır. Gezegende belli bir miktarda ışık var diyebiliriz. Diyelim ki 300-400 yıl önce bu miktar hemen hemen aynıydı, sabitti. Pek değişmezdi. Arada bir, biraz daha fazla ve sonra arada bir, biraz daha az. Ama hiçbir şey değişmedi. Yaşamınızda gerçek bir değişim olması için daha fazla ışık ya da daha az ışık olması gerekir. Ama hadi daha fazlasına bir göz atalım.

 

Olumlu düşünmek işe yaramıyor. Kendinizi beş parasız, kırık dökük ve meteliksiz olana kadar pozitif düşünebilirsiniz. Olumlamalar bir fark yaratmaz. Ancak ışık değiştirir. Diyelim ki yaşamınıza biraz daha fazla ışık aldığınızda - daha fazla ışığa izin verdiğinizde, enerjinizi, bilincinizi aldığınızda; bunun diğer alemlerde olduğunu düşünmeyi bırakıp tam burada olmasına izin verdiğinizde - değişim gerçekleşecektir. Ve bu,  ışığa, sizin ışığınıza dayandığı ve siz onu aldığınız için, değişim eninde sonunda size hizmet edecektir.

 

Şimdi, insan benliği ilk başta şöyle diyebilir: "Evet ama bir şey oldu. Kötü bir şey oldu. Yüklü bir hesabımı kaybettim." Ya da Tad'in durumunda olduğu gibi, bazen bir yeniden düzenleme gerçekleşir. Panik yapmayın. İçinizdeki ışığa güvenmeyi öğrenmelisiniz, çünkü o zaman başka bir şey ortaya çıkar. Çoğu zaman, yeni şeyler gelmeden önce eski şeylerin yoldan çekilmesi gerekir. Bu özellikle ilişkiler söz konusu olduğunda geçerlidir. Siz de daha fazla ışığın içeri girmesine izin verirseniz ilişkinizin değişeceğini düşünürsünüz. Örneğin bunu yapmak zordur ama sonuçta her ikiniz için de daha iyidir.

 

Herhangi bir değişimin meydana gelmesi için - yukarı veya aşağı, sol veya sağ, iyi veya kötü - ışık seviyesinde bir değişim olması gerekir. Bunu kesinlikle alma düzeyinize göre belirleyebilirsiniz. Postayla gelen hediyeler gibi şeyler almıyorsunuz. Daha fazla sağlık almıyorsunuz. Daha fazla para ya da daha fazla zekâ almıyorsunuz. Siz sadece - aldığınız zaman, ışığı alıyorsunuz. İşte bu kadar.

 

Işık bilinçtir. Gerçeklik, bilinç olmadan, ışık olmadan var olamazdı. Yaptığınız şey, "Ben bir değişime hazırım. Işığımı, bilincimi almaya hazırım." halidir.  Ve sonra, sevgili insan, kendi yolunuzu düşünmeye, kendi yolunuza güç vermeye ya da kendi yolunuza olumlu düşünmeye çalışmayın. Bundan sonra olacaklara izin verin. İşte o zaman ışık gibi bazı özellikler kendi bakış açınızı değiştirmenize yardımcı olacaktır. Daha akıllıca bir seçim yapmanıza yardımcı olur. Ama herhangi bir değişimin meydana gelmesine neden olan şey ışıktır.

 

Şu anda olan şey, siz alırken - ve alma konusunda size karşı sert davranıyorum, "Gerçekten çok iyi yapmıyorsunuz" diyorum, çünkü bunun özünde, yaşamınızdaki değişiklikleri etkilemek için daha fazla ışığın içeri girmesine izin vermek var. Pozitif düşüncenin canı cehenneme. İşe yaramıyor ve tüm o eski teknikler, hileler ve sahip olduğunuz diğer her şey işe yaramıyor. Mücadeleyi, güçlenmeyi, kararlı savaşçılığı, tüm bunları bırakın. Işığa izin vermeyi öğrenin. Işık fiziksel gerçeklikte değişime neden olacak tek şeydir - kişisel düzeyde, derin kişisel düzeyde - ve bunu yapmak çok kolaydır. Bugünkü merabhımızda bunu yapacağız, eğer o noktaya gelirsek (Adamus kıkırdar).

 

Bu yüzden bunu aklınıza kazımak istiyorum. Değişime neden olan tek şey ışıktır. Bu yüzden bunu aklınıza kazımak istiyorum. Değişime neden olan tek şey ışıktır. Ve daha az ışık saçabilirsiniz. Daha da kapatabilirsiniz ve bu hayatınızdaki şeyleri değiştirecektir. Ya da onu alabilirsiniz. Işığınız, enerjiniz, bilinciniz, her şeyi değiştirecektir. Onları kesinlikle değiştirecektir. Yani, daireler çizerek koştuğunuzda ve "Ah, ne yapacağımı bilmiyorum" dediğinizde, gece yatağa girdiğinizde ve stresli olduğunuzda ve her şeyi aşırı düşündüğünüzde ve "İçinde bulunduğum bu ikilemden nasıl kurtulabilirim?" dediğinizde durun ve ışığınızı alın. İşte bu kadar. Koşul yok. "Peki, bu ışığı sağlığıma ya da ilişki sorunlarıma uygulayacağım" demek yok  ya da başka bir şeye uygulamak yok. Sadece ışığı kabul ediyorsunuz.

 

Özünüzde, siz, bir insan olarak, siz, ruhlu bir varlık olarak, gerçekten ne istediğinizi zaten biliyorsunuz. Bunu söylemek zorunda değilsiniz! Ne sanıyorsunuz, ruhunuz aptal mı? Ona söylemek zorunda değilsiniz. Kendi enerjinize söylemek zorunda değilsiniz. Bazen ne istediğinizi Tanrı'ya ya da ruhunuza ya da Ben'iminize söylemeniz gerektiğini düşünürsünüz. O zaten bilir. Zaten bilir. Genellikle, siz bilmeseniz bile.

 

Şimdi ışığın içeri girmesine izin verin. Onu kabul ediyorsunuz. Ona ne yapacağını söylemeye çalışmıyorsunuz. "Bugün 200 kasa biber satmam gerekiyor" falan demiyorsunuz. Ve sonra o ışıkla şimdi ne olacağına kesinlikle izin verirsiniz. Onu kontrol etmenize gerek yok. Ellerinizi ondan uzak tutun. Beyninizi ondan uzak tutun. Sadece onu mahvedersiniz. Şimdi onun yaşamınıza girmesine izin verin. Ve keşfedeceğiniz şey, benim gerçek yapay zeka dediğim şeyi, beyninizi, çok uzun zamandır bir şeyler üzerinde kullandığınızdır (Linda kıkırdar). O yapay. O bilmiyor. Işığı anlamıyor. O sadece mantığı anlar.

 

O ışığı alın ve içeri girmesine izin verin ve ne olduğunu izleyin ve sonra olanlarla dans edin. Ama onu kontrol etmeye çalışmayı bırakın. Ona "Şuna ihtiyacım var, buna ihtiyacım var." demeyi bırakın. O zaten biliyor. Anladınız mı? O zaten biliyor. Işığın, ruhunuzun ve Ben'inizin ona ne istediğinizi söylemek zorunda kalacak kadar aptal olduğunu düşünerek, bunu mahveden tek kişi sizsiniz.

 

Derin bir nefes alın ve izin verin.

 

Değişim yaratan, değişimi etkileyen tek şey ışıktır, ışığın seviyesidir. İşte budur. Ve bu bilinçtir ve bu çok basittir. Çok basit.

 

Bununla derin bir nefes alalım. Çok güzel, derin bir nefes.

 

Değişim yalnızca ışık seviyesi azaldığında ya da arttığında gerçekleşir. Işık, değişimi gerçekten etkileyen tek şeydir. Geri kalan her şey sadece bir oyundur. Sadece bir oyun.




Nefes Al, İzin Ver, Al ve Ak - Merabhı

 

Şimdi derin bir nefes alalım ve şimdi merabh'a başlayalım.

 

Siz, insan olarak, daha fazla ışığın içeri girmesine izin verebilirsiniz. Yapabileceğiniz tek şey bu.

 

(müzik başlar)

 

Ama size söyleyeyim, siz izin verseniz de vermeseniz de o zaten orada olacak. Ona direnebilirsiniz. Onu uzaklaştırabilirsiniz. Ama er ya da geç, o yolunu bulacaktır.

 

Almak hakkında konuştuk ve o, ışığınızı, bilincinizi almakla ilgilidir.

 

(duraklama)

 

Onu yönetmeye ve kontrol etmeye çalışma arzusu vardır. Ama sonra derin bir nefes alırsınız ve tüm bunları bırakırsınız ve alırsınız.

 

(duraklama)

 

Nefesle başlar. Her şey nefesle başlar.

 

Nefes, derin nefes sizi topraklar ve merkezler, sizi Varlığınıza getirir ve zihninizden çıkarır. Şimdi bunu yapalım. Güzel, derin bir nefes.

 

(duraklama)

 

"Ahhh!" gibi. 

 

Nefes aldığınızda, alıyorsunuz. Elbette hava, oksijen alıyorsunuz. Ama aynı zamanda Benliğinizi, Varlığınızı da alıyorsunuz.

 

Derin bir nefes alın ve ‘Alın’

 

Almak gerçekten de zihinsel bir şey değildir. Kendinizi zihinsel olarak düşünürken bulursanız, sadece derin bir nefes alın. Bu, almanın çok güzel bir sembolüdür. Nefes alırsınız ve sonra akmasına izin verirsiniz.

 

Bedeninizden akar ve sonra dışarı akar.

 

(duraklama)

 

Şimdi ışığı soluyorsunuz. Evet, ışığı soluyabilirsiniz, kesinlikle.

 

Derin bir nefes alın ve sadece kendi ışığınızı alın.

 

(duraklama)

 

Nefesle aldığınız şey sizin enerjiniz.

 

(duraklama)

 

Bu, nefes alırken kendi enerjinize izin vermeye başlamanın gerçekten iyi bir yoludur.

 

Ve onu içinize çektiğinizde, bu sadece hava değildir. İçinize çektiğiniz sadece ortak hava değildir. Şimdi bilinçli olarak nefes alıyor ve ışığınızı alıyorsunuz.

 

Her şey nefesle başlar. Çok basit.

 

(duraklama)

 

Ve sonra izin verin.

 

Biliyorsunuz ben izin vermenin en büyük savunucularından biriyim.

 

Gerçek şu ki, her şey zaten orada. İzin verebilir misiniz? Kendi öz değer eksikliğinizin, sadece yeterince şeye sahip olabileceğinize dair olan o eski inançlarınızın ötesine geçip, gerçekten izin verebilir misiniz?

 

İzin verdiğinizde, kendinizi bir insan olarak algılamanın ötesine geçersiniz. Yüksek Benliğinize, ruhunuza, Ben'imi’nize izin veriyorsunuz. Bilince ve ışığa gerçekten izin veriyorsunuz.

 

Shaumbra'nın sık sık bolluk, sağlık ya da cevaplar aradığını görüyorum. Bu izin vermek kadar basittir. O zaten orada. Zaten orada. Oraya gitmeyi bırakın.

 

Bu arada, daha önce Zaman Yolculuğu hakkında konuşmuştuk, yeni yayınımız, yeni Bulut Sınıfımız ve zaman yolculuğuyla ilgili her şey, hiçbir yere gitmemeniz hakkında.. Küçük bir makineye atlamıyorsunuz, 300 yıl öncesine ya da 20 yıl geleceğe astral seyahat bile yapmıyorsunuz. Hiçbir yere gitmezsiniz. Size gelmesine izin verirsiniz. O kadar. Zaman yolculuğu böyle yapılır.

 

Astral alemlere fırlamazsınız. Orası çok tehlikeli. Varoşlardaki bir izci çocuk gibi olursunuz. Sizi çok hızlı kovalayacaklardır! Bu çok safça. Hayır! Zaman yolculuğunda, geçmişin ya da geleceğin size gelmesine izin verirsiniz. Bu izin vermekle aynı şeydir.

 

Derin bir nefes alırsınız - hadi bununla başlayalım, derin bir nefes - ve sadece izin verirsiniz. Neye izin veriyorsunuz? Size, ışığınıza.

 

Derin bir nefes alın ve sadece izin verin. Bu açılmak demektir. Açın. İnsan benliğinizin kapılarını ve pencerelerini açın. Kapıları açın ve zihninizi açın. Sadece açın ve izin verin.

 

(duraklama)

 

Ve sonra, nefes alırken ve izin verirken, şimdi alın.

 

Biliyorum, izin vermek ve almak birbirine oldukça yakın. Ama biraz da farklılar. Şu anda pek çok Shaumbra'nın izin verdiğini gördüm. İnsan benliklerinin kapılarını ve pencerelerini açıyorlar, ışığın içeri girmesine izin veriyorlar ama onu almıyorlar.

 

Sanki, tamam, ışık orada ama onu almıyorlar. Onu özümsemiyorlar.

 

Şimdi o ışığı alın.

 

Onun yaklaşmasına izin verdiniz, şimdi onu alın.

 

(duraklama)

 

Bunların hepsi oldukça kolay. Eğer milyonlarca katman ve direnç olmasaydı, her şey çok kolay olurdu. Nefes alırsınız. İzin verirsiniz ve sonra alırsınız. İçeri alırsınız.

 

Hayır. Bazılarınız şunu yapmaya çalışıyor - hayır, hayır. Pff! Gerekirse bir dakika içinde müziği durdurmamı sağlayacaksınız. Katı kurallar koymaya çalışıyorsunuz. Diyorsunuz ki, "Tamam, sağlığımın değişmesine izin veriyorum. Çocuklarımın evden taşınması için enerji alıyorum. Yeni bir arabaya izin veriyorum." Kesin şunu! Bu süreci zihinselleştirmeyi bırakın. Bu kadar insan olmayı bırakın.

 

Bu açık uçlu bir izin verme. Hepsi bu. Sadece ışık. Bu sizin bilinciniz ve enerjiniz. Derin bir nefes alırsınız, izin verirsiniz ve onu alırsınız.

 

Tüm bu sürecin doğasında var olan şey, daha fazla parlaklık, daha fazla ışık ve ardından değişimin gerçekleşmesidir.

 

Siz, insan ve ruhunuz, tüm bunlarla nereye gideceğinizi zaten biliyorsunuz. Tüm bunları yönlendirmek zorunda değilsiniz. Sadece onunla oynamak zorundasınız. Deneyimleyin.

 

Bazılarınız hemen, "Tamam, kendime yeni bir araba almam için izin veriyorum" dedi. Kesin sesinizi! Sadece izin verin, olur mu?

 

Tamam, temellere geri dönelim. Şimdi nefes alalım.

 

(duraklama)

 

İyi nefes alalım. Şimdi bu ışığın ve enerjinin mevcut olmasına izin verelim.

 

Nefes alın ve ışığa izin verin.

 

Tam orada duruyor. Kullanıma hazır. Orada oturuyordu. Boş boş öylece bekliyordu. Öyleyse ona izin verin.

 

Artık orada olduğuna göre, onu alın. İçeri getirin. İçeri getirin.

 

Ah! Gördünüz mü? Oldukça basit.

 

O kadar basit ki, Susam Sokağı aydınlanması gibi. Derin bir nefes alırsınız ve izin verirsiniz.

 

Derin bir nefes alırsınız, ışığınıza, enerjinize izin verirsiniz ve sonra onu alırsınız. Onu bütünleştirirsiniz. İçeri alırsınız.

 

(duraklama)

 

Derin bir nefes alın.

 

Işığınızın mevcut olmasına izin verin.

 

Tam şu anda onu alın.

 

(duraklama)

 

Derin bir nefes alın.

 

Tanrısallığınıza, ışığınıza izin verin.

 

Sonra onu alın. Onu bu gerçekliğe, bu yaşamınıza getirin.



Ve görüyorsunuz, bunu yaptığınızda, ki bu çok basit, kendi yolunuzu düşünmek zorunda değilsiniz. Ne kadar ışık olduğunu ya da onunla ne yapacağınızı merak etmenize gerek yok. İçsel bilgeliğiniz bunu zaten anlıyor.

 

Siz, insan, artık tüm o "Ne kadar?" ve "Ne yapmalıyım?" ve "Ne kadar çalışmalıyım?" ve "Nereye koymalıyım?" ve  "Ya yanlış yaparsam?" oyunlarından kurtuldunuz.

 

Susam Sokağı aydınlanması. Gerçekten çok kolay. Merkezlenmeniz için derin bir nefes alın. Sonra bu ışığa, ışığınıza, enerjinize izin verin, böylece, o sizin Varlığınızda olsun. Ve sonra onu alın. O bedeninize akar. Zihninize akar.

 

(duraklama)

 

Geçmişinize akar, geleceğinize akar ve şimdi akışa sahipsinizdir.

 

Nefes alın.

 

Işığınıza izin verin.

 

Onu gerçekliğinize, yaşamınıza alın.

 

Ve şimdi akışa sahipsiniz.

 

(duraklama)

 

Derin bir nefes alın.

 

Işığınıza izin verin.

 

Onu bu gerçekliğe kabul edin ve şimdi her şey akıyor.



Ve bunu yaparken, bunun içinden geçerken, bir şeyler için gerçekten çok çalıştığınızı fark ediyorsunuz. Bir tür trafik polisi, hapishane müdürü, enerjilerin her şeyi olmaya çalışıyordunuz ve çok zihinselleştiniz ve beyninize çok bağlandınız ve çıkış yolunu bulamadınız. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilirim. Size bir ara anlatacağım bir hikayem var. Ben 100,000 yıl boyunca kristal bir hapishanedeydim (Adamus kıkırdar). Yeni olanlar için, hikayeyi duymadılar, yakında tekrar anlatacağım. Ama durup derin bir nefes alıyorsunuz ve sadece açılıyor ve izin veriyorsunuz.

 

Bu gerçekten çok kolay. Ve sonra o ışığı alıyorsunuz ve tüm bunlar olurken - o ışık şimdi içeri akıyor - sadece ışık, değişime neden olabilir. İşte bu kadar. Olumlu düşünme değil, bir süreliğine öyleymiş gibi davranabilirsiniz. Olumlamalar değil. İyi bir kilise müdavimi olmak değil. Her gün dua etmek değil. Herkesle ilgilenen biri olarak değil.

 

Sadece ışık değişimi getirebilir. Sadece ışık.

 

Derin bir nefes alırsınız.

 

O ışığa izin verirsiniz.

 

Onu bu gerçekliğe kabul edersiniz.

 

Ve sonra her şey akmaya başlar.

 

Akmaya başlıyor ve bu şeylerle ne yapacağınıza ya da hayatınızı nasıl değiştireceğinize dair büyük bir plana sahip olmanız gerekmediğini fark ediyorsunuz. Hayatınız gözünüzün önünde ilahi bir şekilde değişiyor. Size rağmen ilahi bir şekilde değişiyor.

 

Derin bir nefes alın. Hadi alalım. Derin bir nefes. Haydi! Derin bir nefes alın.

 

Ve ışığınızın içeri akmasına izin verin.

 

Ve onu bu gerçeklikte, bu bedende kabul edin.

 

Ve her şey yeniden akmaya başlar.

 

(duraklama)

 

Oldukça basit. Ve eğer unutursanız, "Şimdi, o ne dedi? Almam, sonra düşünmem ve sonra egzersiz yapmam mı gerekiyor? Ne dedi o?" Bu çok basit.

 

Nefes al. İzin ver. Al. Ve Ak. B.A.R.F.( Breath-Allow-Receive-Flow) (bazı kıkırdamalar; "barf" "kusmak" ile eşanlamlıdır).

 

Kusmak. Biliyorsun, sorun değil, çünkü şimdi hatırlayacaksınız. Hatırlayacaksınız. "O ne dedi? Oh, kusmam gerekiyormuş." Evet (öğürme sesi çıkarır). Tüm eski şeyleri dışarı atın ve ışığınızın içeri girmesine izin verin. Tüm o eski zihinsel, sıkıcı, külfetli, mücadele eden, savaşan yolları kusun. Sadece kusun. Sonra derin bir nefes alın ve izin verin, alın ve akın.

 

Bunu hatırlayacaksın, değil mi? Evet. Güzel.

 

Şimdi bunu birlikte yapalım. LINDA: Ööööh! (kusma sesi çıkarır; çok kahkaha atılır).

 

ADAMUS: (kıkırdar) Buraya gel, Linda. Buraya gel. Buraya gel. Buraya gel (tövbe etmiş gibi sahneye gelir). Linda bir zamanlar okul öğretmeniydi. Şimdi sevgili sınıf, Linda'yla birlikte kusalım (daha fazla kahkaha). Hadi bakalım.

 

LINDA: Ööööh! 

 

ADAMUS:Ööööh!  Tekrar.

 

LINDA: Ööööh! !

 

ADAMUS: Ööööh! ! Ve tekrar.

 

LINDA VE SEYIRCILER: Ööööh! !

 

ADAMUS: Ööööh! !

 

Neden Shaumbra bu konuda çok iyi ama onlar alamıyorlar? (kahkahalar) Neden - hadi hepimiz yapalım. Nerede olursanız olun, genellikle nefes alıp veren Linda'yla birlikte çevrimiçi olarak katılalım, ama şimdi Linda'yla birlikte üçe kadar sayalım. Bir, iki, üç ...

 

HERKES: Ööööööh!  (Adamus kıkırdar)

 

ADAMUS: Tamam. Gaia az önce gitti (bir sürü kahkaha). Kahretsin! Kuthumi, onunla konuşur musun? Lütfen burada ne yaptığımızı açıklar mısın? (daha fazla kıkırdama) Lütfen?

 

Oh, neyse ne.

 

Yaratılışta her şeyin yolunda olduğunu unutmayın.

 

ADAMUS VE SEYIRCILER: Ööööööh!  (seyirci alkışları)





Hikmet, Çağrı




.