• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 9: “Nasıl Yaşamalı”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

ÖZGÜRLÜK SERİSİ

ŞAUD 9: “Nasıl Yaşamalı”

Geoffrey Hoppe kanallığıyla  

ADAMUS tarafından,  Kırmızı Çembere sunulmuştur.
6 Temmuz 2013

 

Ben O Benim, Egemen ve Özgür alandan Adamus.

Toplantımıza hoş geldiniz. Güzel müzik için Yoham’a özellikle teşekkürler. Sizi, birazdan davet edeceğiz. (Bazıları kıkırdar)

*Gerhard Fankhauser, Einat Gilboa and Amir Yakobi den oluşan, Yoham müzik grubu.

Ah, işte sadece rol yaptığınızı var sayarak, ama en çok da kendiniz olarak, böyle sahneye herkesin önüne çıkmanız gerçek bir Üstatlık göstergesi. Yalnızca orada olun, derin bir nefes alın, korkularınız ve şüphelerinizden sıyrılın ve sadece kendinizin gelmesine izin verin. Biraz sonra onlar bunu sadece biraz deneyimleyecekler.  (Adamus kıkırdar)

Hoş geldiniz sevgili Şambra, hoş geldiniz. Sizleri, hepinizi görmek ne güzel. Aslında hepinizi birden görmek sürpriz oldu. (Adamus kıkırdar) Neden söz ettiğimi çok iyi biliyorsunuz.

 

Aydınlanma

Bu bedenlenmiş aydınlanma denen şey, zor bir yolculuk. Onu bu şekilde, ancak birkaç kişi yapabildi. Öyle kolay değil, değil mi? O kadar kolay değil. “ Bedenlenmiş aydınlanma. Kulağa harika geliyor. Merak ediyorum bu ne çeşit bir şey.” (Adamus kıkırdar.)

İşin komik tarafı, yaptığımız toplantı ve derslerde,  “Bedenlenmiş Aydınlanma nedir?” sorusunu sorduğum zaman, aslında çok az kişi bir yanıt verebiliyor.  Ama işin ilginç yanı, buradan ( Kafayı gösterir) yanıt veremeyebilirsiniz. Ama zaten biliyorsunuz. Böylesi bir tutkunun, böylesi bir isteğin nedeni bu. Bizim bu bedenlenmiş aydınlanma dediğimiz şey için,  öylesine doyulmaz bir arzunuz var.

Ne olduğuna dair bir ipucu yok. Zihin anlamaz -asla anlamayacak, asla anlayamaz, hatta planlayamaz bile - ama siz onun ne olduğunu biliyorsunuz. Kelimelere dökemiyorsunuz. Belki onun hakkında birkaç şarkı yazabilirsiniz- sözsüz şarkılar.  Ama biliyorsunuz. Bu nedenle, bu aydınlanma denen şey için derin, çok derin arzu var.

Bir defa aydınlanmanız için bu gerçek ve bilinçli seçimi yaptığınızda - çoğunuzun bu seçimi yaptığını var sayıyorum- bir kez bu seçimi yaptınız mı, artık öğrenci değilsinizdir. Bu noktada, artık bir Üstatsınızdır. Lütfen bu sözleri duyun. 

Bakın, hala karar vermeye çabaladığınız zaman, potansiyel aydınlanma pastasına burnunuzu değdirdiğiniz zaman, hala karar vermeye çabalıyorsanız, gerçekten bir öğrencisinizdir. Öğrenci rolü yaptığınızı var sayıyorsunuz ve öğrenci olacaksınız. Öğrenci enerjisi alacaksınız. Öğrencilere öğreten öğretmenleriniz olacak. Ama bir kere bedenlenmiş aydınlanma için derin, net ve bilinçli seçimi yaptığınızda, gerçekten bir Üstadasınızdır. Ve yalnızca bir Üstat bu enerjileri çekebilir.

 “Ben bilinçli aydınlanmamı seçiyorum” dediğiniz zaman, artık öğrencilik yoktur.

Arada çok büyük fark olduğunu fark etmişsinizdir. Bu sizi üstün ya da daha iyi yapacak bir şey değil- belki biraz daha çılgın yapacak bir şey- sizi ayrıcalıklı yapacak bir şey değil. Ama ruhsallık (spirituality) eğitimi alanlarla arada büyük bir fark var. Çünkü onlar, gerçekten bir dizi kurallar ve diğer insanların rehberliği için çalışıyorlar. Çok doğru. ( Fanı kapatmak için eğilir.) Elektromanyetik enerji. Ohh! Iıığh.

Çok büyük fark var çünkü onlar, “bedenlenmiş aydınlanmayı” her şeyden önce ve her şeyin üstünde (aziz ve üstün tutanlara göre) seçenlere göre, farklı çeşitte enerji alacaklar. Üstünde. Böyle dediğim için özür dilerim, aile, sevdikleriniz… Ve kendinizi tüm diğerlerinin üstüne koymanızı söylememin, böyle konuşmamın ruhsal olarak doğru olmayabileceğini biliyorum ama bu belki de eski enerjinin aldatmacalarından biri. Hatta Yeni Çağ aldatmacalarından biri-diğer herkese hizmet etmek için orada bulunmak zorundasınız. 

Net ve cesur olarak şöyle diyebildiğinizde;  “Bunu kendim için seçiyorum, her şeyin üstünde, ailenin üstünde, zenginliğin üstünde, tabi ki -herhangi her şeyin üstünde, tüm kuralların üstünde, hatta yaşamın da üstünde” – hatta yaşamında üstünde.  Artık ölüm korkusu olmadığında birçoğunuzun da bildiği gibi, bu bedenlenmiş aydınlanma sürecinde, ölümle tekrar, tekrar karşılaşırsınız. Ölümle fiziksel olarak karşılaşabilirsiniz. Onunla yalnızca rüyalarınızda ve korkularınızda karşılaşabilirsiniz.  Sonunda hayatın güzelliğini anlamanıza yardım etmek için, ölüm size tekrar, tekrar gelir.

 

Bugün

Bugünün Şaud’u biraz farklı olacak.( Yüzüne anlamlı bir ifade takınırken, güler.) Siz, geçen ayın farklı olduğunu düşünmüştünüz. (Adamus kıkırdar) Bu Şaud biraz farklı olacak. Normalde, ayda bir kez Şaud’da derin bir nefes almak, biraz rahatlamak, enerjileri yakalayıp daha iyi bir yola koymak ve belki sizi birkaç saat olsun burada yoldan çıkarmak için,-belki de biraz fazla dangalakça- toplanırız. Ve sonra bir biçimde gelecek otuz günde, enerjileri özümsemek için yumuşakça izin verirsiniz. Dinamiğiniz budur. Siz onu böyle düzenlediniz.

Bugün? Birazcık farklı. Büyük bir adım, büyük bir sıçrama yapacağız. (Biri “Cool” der.) Evet, havalı. Cool. Böyle diyebilirsiniz.( Güler) Linda depoda neyim olduğunu, pek az biliyor.

Birkaç nedenden dolayı, bugün bilinçte büyük bir adım atacağız. Bu Yeni Çağın, ilginç ve meydan okuyucu ilk altı ayı geçti. Yeniçağın birinci yılı. Ne dersiniz? Hakkında konuşacağımız çok şeyle dolu ilginç ve meydan okuyucu bir altı ay geçti.

Aldığınız enerjiler biraz sertti, biraz sıkıydı. Ve siz bu, değişim-dönüşüm olmalı dediniz. Bizde, değişim-dönüşüm yapacağız. Güzel bir Merabh yaparken, bize rehberlik edecek olan Yoham’ın burada olmasından onur duyuyoruz. (Bazıları alkışlarlar) Merabh, sadece izin vermenizdir. Yolunuzdan çekilmenizdir. “Ama-larınızı”  yolunuzdan çekmenizdir, birebir budur. Eğer geçen ay için, “Kapa çeneni!”  Şaud’u dersek, bu aya, “Şu koca -ama-larınızı yoldan çekin” Şaud’u diyebiliriz. (Güler)

LINDA: Oh! Oh!

ADAMUS:  Ne diyecektim…

EDITH:  Umarım, buna da bir aç-kapa düğmesi yapmazlar. (Gülüşmeler; Adamus Edith’ i öper) ( Şaud öncesinde gösterilen “Kapa çeneni” için yapılan, bir butonla açılıp kapatılan, minik sesli oyuncağı kastetmektedir.)

ADAMUS:  Edith  “Umarım, buna bir aç-kapa düğmesi yapmazlar.”  dedi. Hayır, bir poster yapacağız.( Daha çok gülüşmeler)

Söylemeye çalıştığım şey .. ya ama’sız aydınlanmaydı. Aydınlanma güzel, harikulade şey.  Oraya –ama-larınızı koyduğunuzda, “ Evet, aydınlanma, evet ama….” dediğinizde, heh, hm. Bu şekilde çeşitli –ama-lara sahip olduğunuzda, onlar yolunuza çıkma eğilimindedirler. 

Bugün Merabh’dan önce,  “Ama” nızın enerjileri nasıl saptırdığını açıklayacağım. Gerçekten öyle yapıyor.(Güler) Size bugünün farklı olacağını söylemiştim. (Adamus kıkırdar)

Ben, “Ben aydınlanmayı seçiyorum, ama ya…” sız “Bedenlenmiş Aydınlanmayı seçiyorum. Nokta.”  Ve boşlukları doldurun.

Bu tartışmaları yapmıştık. Boşlukları doldurun. “Ailem ne olacak?”  olabilir. Bu en büyük ve önemli olanlardan. Ve onlara önem verdiğiniz için onur duydunuz amaaaaaa. Evet.

Şimdi bugün, bu –ama-larımızı ortaya koyduğumuzda, bunlar sadece “Ama” değil. Bunlar, “Amaaaaaaaaaa! Amaaaaaaaaaa!” Ve şansımız varsa, Yoham bize bir ”Ama “ şarkısı bile yapar! (Güler) Üstat G, hepsini duyduğunu zannettin. (Daha fazla kıkırdar) Gizem Okullarında beraber çalıştık. Kutsal müzikte bir sanatçı o.  Ama- amaaa- asla bir –ama- şarkısı yapmadı. Şimdi, burada çok yaratıcı.

“Bedenli aydınlanmayı seçiyorum. Nokta.” Hepsi bu.

Şimdiden, gelen –ama-ları duyabiliyorum. “Ama… ama …” Bütün bu şüphe ve sorular, gerçekten çok miktarda enerjiyi saptırıyor. Çok, çok daha zor hale getiriyor. Ama-lar yok. Ya bedenlenmiş aydınlanma var, yada yok. Ona istediğinizi söyleyin - eski enerji insan formunda tereddütlü, bir ileri bir geri ve kararsız olmak ve şüphede kalmak.- Bunlar gerçekten çekeceğiniz enerji çeşitleri ve bugün bunun hakkında konuşacağız ve bir Merabh yapacağız.

Evet, normalden biraz daha farklı olacak. Cauldre çok konuşmadığı sürece, bunu kısa tutmaya çalışacağım. (Birkaç kişi kıkırdar)

LINDA: Ohhhh!

ADAMUS: Yoham’ın yeni CD sinin tanıtımı ile ilgili yorumlarını duydum-tutkulu, esinlendiren tanıtımı. Mystic Traveler –Mistik Yolcu. ( Önceki “Launch Pad” e gönderme yaparak)

Evet, şimdi başka bir yere geçmeden önce, biraz Mısır’ı konuşalım. Cauldre, Mısır’ı konuşmak için biraz zaman ayırmamızı istedi.

 

Mısır’daki dinamikler

Birçok ilginç dinamik ve ben sizden bir şey izlemenizi isteyeceğim. Biliyorum, birçoğunuz haberlere muhalifsiniz ve sizi bunun için hiç suçlamıyorum ama burada gözler önüne serilmekte olan, çok eşsiz bir tarihi durum var.

Mısır, Atlantis zamanlarından gelerek ortaya çıkan özgün kültürlerden biridir. Atlantis’ten sonra, tabii on binlerce yıl, yeraltına saklanıldı- yer altında yaşandı- ve sonunda ortaya çıkıldı. Yeryüzüne dönüldü. Yeniden uygarlıklar kuruldu ve işte Mısır onlardan biridir. Mısır’ın, Atlantis sonrası Dünya’nın, bu Yeni Dünya’nın ruhsal merkezi olduğunu söyleyebilirsiniz..

Mısırlılar, Ruh (spirit) konusunda çok çalıştılar. Çok fazla enerji ve bilinçlerini koyarak, bu konuda çok fazla çalıştılar. Bakın, Atlantislilerin gerçekten bir Tanrı kavramları yoktu ya da anlamıyorlardı. Onların Tanrı bilinci yoktu. Yaşamın kaynağını araştırıyorlardı.  Ama sizin, sonsuz olan, Tanrı, Ruh (spirit) olarak bildiğiniz bilinçte araştırmıyorlardı. Aslında daha dünyevi ve daha mekanik olan bir şey için araştırma yapıyorlardı. “Yaşam nereden doğuyordu?”

Böylece insanlar yeniden yeryüzüne çıktığında, bunların içinde Mısır’a gitmiş olanlar, özellikle Ruh(spirit) ile ilgilendiler. Şimdi buna çoğunlukla ölümden ki sonra yaşam deniyor. Onlar, diğer boyutları nasıl ziyaret edeceklerini öğrendiler. Yakın Dünya alemleri denilen yerlere nasıl gidilip,  dönüleceğini öğrendiler. Yolculuk ettiler. Yıldız tekneleri, güneş gemileri ile özgün astral yolculuklar yaptılar.

Diğer kültürler, diğer uygarlıklar, örneğin Yunanlılar gibi, daha ziyade kültür oluşturma, felsefe, toplumsal ve sosyal denge ve dengeli yargılamayla ilgiliydiler. Romalılardaysa kültür,  uygar olmak ile ilgiliydi. Uygar yapılar kurmak-yollar, kentler ve sistemler. Birçok, birçok başka kültürler vardı ama Mısırlılar Ruh(spirit) ile ilgileniyordu.

Bakın, piramitleri inşa eden firavun ve kölelerin hakkında birçok hikâye duydunuz. Duyduğunuz gibi olduğunu zannetmiyorum. Hatta firavunlar bile, mevcut tarihte haklarında yazılanlar gibi değillerdi. Çünkü tüm insanlara verilen, diğer dünyalara gitmek ve diğer boyutlara girmek ve onları buraya geri getirmek için- bu size biraz tanıdık geliyor mu- muazzam düzeyde hizmet, muazzam düzeyde eğitim veya deneyim vardı. Enerjiler çok daha fazla yoğun olduğu için, geri dönmek çok daha fazla zordu.

Her ne nedenle olursa olsun, Mısırlılar içinden geçtikleri binlerce yılın baskısını sona erdirdiler. Kendilerine izin vermişlerdi. Ruhsal yolculuklarıyla bir biçimde şimdiki anı ve günlük insan hayatını unutmuşlardı. Böylece, bu durum, yönetimi ele geçirmeye ilgisi olanlara kapı açtı. Özellikle dış kaynaklar, dış hükümdarlar ve liderler geldiler ve yönetimi ele geçirdiler. Ve sonra birçok Mısırlı köleye dönüştü. Temel özgürlükleri elden gitti.

Ve binlerce yıl Mısırlıların özgürlük anlayışı ya da kalpleri olmayan firavunları, diktatörleri oldu. Başkaları tarafından kontrol edildiler ve yönetildiler.

Özgürlüğü geri getirmek için, muazzam bir istek oluşmuştu. Bütün bu baskı ve tiranizmin dibine inmek ve başkalarının emri altında olmak, gerçekte boyutlar arası deneyimin bir parçasıydı. Özgürlüğün ve Ruh’un (spirit)gerçek anlayışının kazanılması  ve onun şimdiye getirilmesi, bedenlenmesi içindi diyebilirsiniz. 

Böylece, bu özgürlük arzusu geçenlerde ayaklandı. Gördünüz.  Yapılan tarihi gördünüz ve çok ilginçti. Ben, onun hakkında daha fazla yorum ve tartışma olmamasına şaşırdım. Bu bir şiddet ayaklanması değildi. Çok az insan hayatının kaybıyla, çok kısa bir zaman süresinde oldu. Basitçe değişimdi. Aniden, uzun zamandan beri ofisinde olan bir diktatör, birdenbire düşüverdi. Askerler, ordu destek vermedi, aslında halkı savundu. Çünkü Mısır da  özellikle, son 20-25 yıldan sonra  ilginç bir şey oluyordu.

Kutsal tapınaklarda, piramitlerde, ülkenin kendi toprağında çok fazla enerji tutulmuştu, Geçmişin birçok firavunu, diğer âlemlerden getirilmiş ama fiziksel olarak bedenlenmemiş Ruh (spirit) enerjisi- kutsal tapınaklarda kalmış-bu duvarlarda tutulmuş, çok fazla enerji ve bilinç ve hatta varlıklar salınmaya başladı. 

Bu son on, yirmi yıllık zaman içinde birçoğunuz Mısır’a gitmek için çekildi. Çünkü oraya gidiş sürecinin bir kısmı, yalnızca tapınakları görmek ve  Büyük Piramit’te tonlama yapmak değildi. Sürecin büyük bölümü, sizin Yeni Enerjiyi getirenlerden biri olarak, sadece orada bulunmanızdı.-Yeni enerjiyi getirenler, geçen Şaud’un başlığıydı- (önceki bir tartışmaya gönderme yaparak güler) Yeni Enerjiyi getirenlerden, bedenlenmiş aydınlanma için net ve bilinçli seçim yapmış olanlardan biri olarak. 

Bu tapınaklara girdiğinizde, duvarlara dokundunuz, havayı soludunuz, bu tapınaklarda tonlamalarınızı yaptınız. Bu duvarların içindeki enerjiler, ülkenin topraklarındaki, hatta insanlarındaki enerjiler salındı ve özgürleşti. Bu görev devretmek gibiydi. Sonunda onlar, yenilerin burada olduğunu biliyorlardı ve çok uzun süreden beri yaptıkları enerji tutuculuğu işini bırakabilirlerdi. 

Böylece, onlar enerji tutuculuğundan özgürleştiklerinde, bir bakıma  bir nevi kristal hapishanelerinden çıktıklarında, yenilerin burada olduğunu biliyorlardı ve bu ayrıca, Mısır denilen yere duydukları derin sevgi ve tutkuyu da salıverdi. 

Ve sahip oldukları bu sevgi, bu tutku dinlerin ötesindedir. Politikanın ötesindedir. Bu, batı- doğu kültürü karşıtlığının ötesindedir, bunlardan her birinin, hepsinin  ötesindedir. Bu topraklara duyulan derin sevgi, insanlığın, - herhangi bir dinin ve herhangi bir kuralın ötesinde ki- gerçek Ruh’un(spirit)  bilincine açılışında çok önemli bir rol oynadı. 

Bu varlıkların enerjilerin çoğu perdenin öbür tarafına geçip gidivermedi. Mısırda kalmayı tercih ettiler. Ülkenin ve insanlarının, Mısır’ın özgürlüğünü seçenlerin her birini seven destekçiler olarak orada olmayı seçtiler. Böylece, bu enerjilerin pek çoğu hala oradalar, mevcutlar. Ve siz,  Mısır denilen bu yerde, tam şimdilerde, alışılagelmedik ve tuhaf  bulacağınız şeylerin olduğunu göreceksiniz.

Bunun olduğunu göreceksiniz, son  birkaç gündür  gördüğünüz gibi. Bazılarının darbe dediği şeyi gördünüz- ama gerçekte, -bu çok tuhaf gelebilir- burada kadim varlıklar var. Boyutlar arası yolculuğu, astral yolculuğu  gerçekten anlayan, firavunlar, rahipler var, bunlar Mısır da özgürlüğü seçenlere yardım için çevrede bulunuyorlar. Bunu anlayacaksınız. Ve bu kadim varlıklarla, ordu arasında yapılmış olan ilginç bir anlaşma var. Bunu pek sık görmediniz. Hatta çok sık olarak da hiç görmediniz. Bunların… olduğu noktaya kadar.(Duraklar) Cauldre, dinleyen başkaları var mı, diye endişelendi. Bu fark eder mi, artık? Hayır. Güzel. Öyleyse, sadece söylüyoruz.

Evet, general ya da bazı başkumandan olan ordu liderleri arasında, gerçekte çok ruhsal olanlar var. Ruhsallığı gerçekten anlıyorlar. Mısır’ın Ruhunu (soul) ve kalbini anlıyorlar. Üniforma giyseler de, içlerinde kutsal varlıklar barındırıyorlar.

Onlar, şimdi tapınaklardan gelen, geçmişten özgür kalmış bu  varlıklarla çalışıyorlar. Mısır’ın ve insanların özgürlüğü için gerçekten çalışan bu varlıklarla çalışıyorlar..

Şimdi, insanlar genelde… eh, bir adım geri atar. Birkaç yıl önce, sizinle özgürlük hakkında konuştum. İnsanlar gerçekten buna hazır mı? Ve tabii, herkes başını salladı ve “ Kesinlikle ” dedi. Ama gerçekten hazırlar mı? Bu sizin aydınlanmanız için, “Hazır mısınız- gerçekten hazır mısınız?”  dememiz gibi. Ve siz, “ Evet, kesinlikle. Evet, kulağa harika geliyor, gelsin. Aaamma… Ama.” İşte, ama-ya başlıyoruz.

Böylece, Mısır, şimdilerde dünya için oldukça ilginç bir örnek. En temel özgürlüklerin kaybı ve dikta ile geçen yıllardan sonra, şimdi  ki duruma geliyorsunuz. Özgürlüğün altından kalkabilecekler mi? 

Şimdi bir biçimde, evet, dediler. Çok fazla kan dökmeden, bir diktatörü başlarından attılar. Birdenbire, bir tat almaya başladılar. Sadece özgürlüğün tadı. Ama aniden ama-lar geldi, şüpheler geldi. Merak etmeye başladılar,” Gerçekten özgürlüğü becerebilir miyiz? Özgürlük bizi bozar mı? Özgürlük bizi kapitalist yapar mı? Bu özgürlük, Tanrı’ya, Allah’a karşı olumsuz bir şey mi?“ Ve orada bir sürü ama-lar denir. Ve ne olur? Bunu yaptıkları anda- diğer enerjiler- gelirler, işte bu tam olarak olandır. Mısır’da özgürlükleri hakkında şüpheye düştükleri anda- gerçekten becerebilirler mi? Alt yapı kurabilirler mi?  Kişisel olarak altından kalkabilirler mi? Diğerlerine şefkat gösterebilirler mi?  Özgürlüğün getirdiği tüm bu şeyler. Hayatları için sorumluluk alabilirler mi? Dış yardım almayı bırakabilirler mi?

Onlar, bu konuları ama-larken, bunları düşünürken- başlangıçtaki harikulade tattan sonra- ne olur? Evet, virüs girer diyebiliriz. SES virüsü, ona her demek isterseniz.  Ama gündemleri olan, dengesizlikleri olanlar hızlı bir şekilde hareket eder. Çünkü bu aşamada savunmasız durumdadır. Savunmasız biridir. Bir yandan, “Evet, özgürlük istiyorum,” derken, diğer yandan, onun hakkında endişe ve bilinmezlik içindedir.

Tobias’ın Seksüel Enerji Okulundaki, enerji virüsü konusuna göndermede bulunur.

Evet, sonra ne oldu? Bu bir isim yâda organizasyonla ilgili değil.  Adı ister, İslam kardeşliği ya da isterse İlahi kız kardeşlik olsun fark etmez. Ama Mısır’a gündemi sevgi ve tutkuyla ilgili olmayan birisi geldi.  Çabucak işe koyuldu ve her şeyi değiştirmeye başladı. Ama bu kez, ilginç bir şey meydana geldi.

Mısır’a olan derin sevgi, derin tutku hala orada ve hala güçlüydü. Geriye çekildi, izledi ve bekledi. Ne olup bittiğini izledi. Geçmişin bu varlıkları, bu toprakları gerçekten seven insanlarla birleşti ve “ Yeter artık” dedi. Tıpkı-şakkk- “ Yeter artık “ gibi. Savaş tehdidi yoktu, çok patırtı yoktu. “48 saatiniz var ya da gitme vakti.” Ve oldu. Yine o gün, çok kan dökülerek değil.

Şimdi… bu güçlerin gündemi, Mısır’ın gündemi değildi. Şimdi, tabii Mısır’ın gerçek kalbi ve Ruhunu(soul) denemek isteyecekler ve   “Gerçekten ciddi misiniz? Belki de bize ihtiyacınız var. Belki de özgürlük için hazır değil siniz. Belki de birçok düzenleme ve yapılara ihtiyacınız var. Belki disipline ihtiyacınız var. Belki de tüm kadınlar peçe takmalıdırlar” diyeceklerdir  ve bunu böyle sürdürebilir, uzatabiliriz.

Bu dinle ilgili değil. Bu kontrolle ilgili. Bu, belli bir felsefi inanç ya da dinle ilgili değil. Bu özgürlükle ilgili. Ve özellikle, önümüzdeki birkaç hafta içinde bunun nasıl silkelendiğini  göreceksiniz ve izlemek büyüleyici olacak.

Bu Mısır'ın hikâyesi ama bildiğiniz gibi aynı zamanda sizin de hikâyeniz. Mısırdaki "Özgürlük" sözcüğünün yerine, kendi  içinizdeki " Ben-im"i koyabilirsiniz.

Gerçek siz olmayan bir şeyin diktatörlüğüne, uzun süreden beri izin vermiştiniz. Ona, ebeveynleriniz, öğretmenleriniz, toplum, inanç sistemleri, büyük olasılıkla hepsinden çok veçheleriniz ve bir dereceye kadar da zihin kontrolü ve yargı diyorsunuz. Ancak, tüm bu zaman boyunca, özgürlük arzusu, aydınlanma arzusu da vardı.

Aydınlanma arzusu, aynı zamanda bu gezegende tekrar tekrar ölüm-doğum döngüsünden özgürleşmedir. Bu bir süre sonra sıkıcı olur. İlerleme zamanı.

Evet, bu kendi özgürlüğünüzün, kendi aydınlanmanızın bir  hissiniz vardı ya da bunu seçtiniz. Ve bir yer geldi, tüm  diktatörleri def ettiniz. Aspektoloji öğrendiniz ve “Defol dediniz, bütünlen ya da her neyse ne. Ama ben artık gerçekliğimi  yönetmene  izin vermeyeceğim.” dediniz.      “Ben-im,”  i öğrendiniz ve bunu  beyan etmeye başladınız. Ve içinizin derinliklerinde hissedildi. “ Ben O Benim. Bu benim özgürlüğüm. Benim Egemenliğim.”  Şimdi, burada  Özgürlük serisindeyiz. Gerçekte, geçen birkaç yılda, bir değişim-dönüşüm oldu. Bir değişim, birçok değişim, meydana geldi.

Ama–ama, ama…  Orada duran birçok ama-lar vardı. Birçok ama birçok endişe, birçok merak, “ Ne olacak? Belki de, ben bunu  doğru yapmıyorum.”  Bu şeylere, birçok geri dönüş oldu arkadaşlarım. Ama bunların size hizmet etmediğini biliyordunuz fakat çok rahattılar ve hala geri dönüyordunuz. Hatta belli bir dereceye kadar, bu geri dönüşlerle, diğer insanların, diğer şeylerin, diğer veçhelerin hayatınızı yönetmesine izin verdiniz.

Sonra ne oldu? Bu gündemli enerjiler geldiler. Bunlar, diğer insanlar ya da daha ziyade kendi veçheleriniz olarak geldiler ve başladılar- yönetimi ele geçirmeye, yönetmeye başladılar. (Linda bir içecek verir) Oh, teşekkür ederim. Çünkü bu noktada  çok kırılgandınız (savunmasız- saldırıya açık) -çok çok kırılgan.

Ama bugün gibi bir günde, beraberce dönelim ve diyelim ki; “Yeter  artık.”  Kendinize 48 saat bile vermeyin. Saat beşe kadar, bir saat yirmi dakika. (Şaud saatine göre söyler) (Bazıları kıkırdar) İşte bu kadar, neden olmasın.

Aslında Mısır, insanlar olsun, ülkeler olsun, her ne denirse, özgürlüklerini seçtiklerinde ve sizin içinden geçtiğiniz, döngülerde, evrimde, içinden geçtiğiniz bir takım meydan okumalarda neler olduğuna dair gerçekten güzel bir dış örnek. 

Böylece bugün, birazdan, büyük dönüşüm-değişimimizi yapacağız. Küçük bir tane değil, büyük bir tane. Büyük bir tane.

 

Nasıl gidiyor?

 Ama bunu yapmadan önce, size bir soru. Geçen ay, sizin Yeni Enerjiyi Getirenler olduğunuzdan söz ettik. Aslında bu oldukça etkileyici bir başlık. Hatta orduda general olmaktan bile daha etkileyici. Aslında, bir ülke ya da şirkette başkan olmaktan daha fazla meydan okuyucu. Ben daha da ileri giderek diyeceğim ki, var olan tüm işlerin stres düzeyini listeleseniz,  ihtimal ki en üst sırada yer alır. Gerçekten. En üst sırada yer alır. Siz yalnızca küçük değişiklikler yapmıyorsunuz, muazzam değişiklikler yapıyorsunuz ve her gün kendinizle yüzleşmek zorundasınız. Bir insanın yapabileceği en zor iş. İnsanlar, kendileri ile yüzleşmek zorunda kalmamak için, kendilerine her günlerini aktivitelerle dolduracak her nedeni bulurlar. Siz? Siz, kendinizle yüzleşmeyi seçtiniz. En zor şey,  bir insanın yapabileceği en zor şey.öylece, Yeni Enerjiyi Getirenler- ya da her ne derseniz- buradasınız, pek yakında aydınlanacak olan sizler, gezegene Yeni Enerjiyi Getirenler. Sizler. Cauldre bana soruyor, sadece , nasıl diyorsunuz, sizi biraz şişiriyor muyum. Kesinlikle hayır. Onun için( toplantının başını kasteder.) burada olduğunuza şaşırdığımı söyledim. Bunu kastettim. Hala bu gezegende olmanıza şaşırıyorum.( Adamus ve dinleyiciler kıkırdarlar)

 

Bu, çok stresli. Çok meydan okuyucu. Marjinal değil. Lineer değil. Yaptığınız akıllara durgunluk verici.

 

Evet, işte buradasınız. Yeni Enerjiyi Getirenler, kendilerini azat edenler. Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor?  Ve soruyu soruyorum, bu soruya bir Adamus yanıtı yok çünkü ben zaten yanıtladım. Ben, sizin kendinizi duymanızı ve diğerlerinin sizi duymasını istiyorum çünkü kendinizden şüphe ettiğiniz “Bu gerçek mi? Doğru şeyi mi yapıyorum? Ben biraz deliriyor muyum yâda gerçekten delirdim mi ?” diyerek merak ettiğiniz çok zaman oluyor. Böylece, bir an için diğerlerinin ne yaptığını duyarak, gerçekte yaptığınız şeyin önemini anlamaya başlayacaksınız.

 

Bazılarınız, “Şey, ben yalnızca orta düzey yöneticiyim” diye düşünüyor. (Adamus kıkırdar) Özel bir seans yapacağız. Bunu düzelteceğiz. Ama siz, “ Şey, ben yalnızca buyum. Ben, kendi özgeçmişimde hiç büyük bir şey yapmadım”  diye düşünüyorsunuz. Ben yalnızca…”  Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Siz yalnızca… değilsiniz. Yaptığınız şeyle, mutlak surette harikasınız. 

 

Her şeyden geçiyorsunuz. Hatta geriye gidip, bu gezegende olmadığınız zamanlardaki her şeyden geçiyorsunuz. Geriye gidip, enerjileri yeniden dengeliyor, salıveriyorsunuz. Enerji ve bilinci özgürleştiriyorsunuz. Tam şimdilerde içinden geçtiğiniz şeyin, hiç bir şekilde benzeri yok ve ben, bunun için kendinizi onurlandırmanızı canı gönülden isterim. Günlük işlerinizin bununla bir ilgisi yok. Onlar sadece kılık değiştirmişler, dikkat dağıtıcılar. Bu, kendiniz için yaptığınız ama tüm gezegeni etkileyen, bilinçteki hareketlerle ilgili. Oh, bundan da fazlası, tüm evreni etkiliyor. Tüm yaratımı etkiliyor.

 

Evet, nasıl gidiyor? Linda’da mikrofon var. Mikrofonu, harika gönüllülerimize götürecek.

 

Nasıl gidiyor? Ne deneyimliyorsunuz? Neler zor geliyor? Ve size sonunda birazcık Adamus yanıtı olduğunu söylemem lazım, ama yanıtın aynı derecede geçerli. Nasıl gidiyor?

 

 

LINDA: Ohh. Ne kadar şok edici.

 

IWONA: Aslında mükemmel.

 

ADAMUS: Güzel. Nasıl gidiyor?

 

IWONA:  Gerçekten mükemmel.

 

ADAMUS: Evet. Bir kez daha. Bunu yapmak zorundayız. Nasıl gidiyor?

 

IWONA: (Daha yüksek sesle)  Kesinlikle; deli edici mükemmel.(Kıkırdar)

 

ADAMUS: Güzel. Güzel. Güzel. Beden ağrıları?

 

IWONA: Biraz.  Mide sorunları, evet. Ama daha önce hiç olmadığı kadar fazla netlik.

 

ADAMUS: Artan netlik. Güzel. Tutumlarında, herhangi bir uyumlanma var mı?

 

IWONA: Oh, daha cadalozca (şirret) olmak gibi? Evet. ( Gülerler)

 

ADAMUS: Ah! Güzel. Güzel. Güzel. Ve… Evet.  Şimdi gerçeğe gidiyoruz. Güzel, güzel. Cadaloz olabilmen seni rahatsız ediyor mu?

 

IWONA: Oh hayır! Onu sevdim!

 

ADAMUS: Güzel.

 

LINDA: Bu bir kulüp.

 

IWONA: Evet! (Güler)

 

ADAMUS:  Güzel.  Niye cadalozlaştığını düşünüyorsun?

 

IWONA: Sadece artık, hiç takmıyorum. Tamamen aydınlanmama bakıyorum.

 

ADAMUS: Eh, eh, Ben… Hayır.  Ben gerçekten ..isterdim..

 

IWONA: Ama-larım yok! (Bazıları alkışlarlar)

 

ADAMUS: Bunu tekrarlar mısın? 

 

IWONA: Ama-larım yok!

 

ADAMUS:  Tam burada. Tekrar et bunu. Neden biraz cadalozcasın?

 

IWONA: Takmıyorum.

 

ADAMUS: Güzel.

 

IWONA:  Bütünüyle aydınlanmamdayım. Bunda ama-lar yok.

 

ADAMUS: Ah güzel, güzel, güzel. Teşekkürler. Teşekkürler. Mükemmel. (Bazıları alkışlarlar)

 

Sonra ki. Nasıl gidiyor? Ehh.

 

LADONNA:  Evet, geçen ay gerçekten meşguldüm veya öyle…

 

LINDA:  Sanırım hak ettiğin saygıyı alabilmen için ayağa kalkmalısın.

 

LADONNA: Tamam. Vay.  Tam şimdi çok fazla boyun ağrısı çekiyorum.

 

ADAMUS: Boyun ağrısı.

 

LADONNA: Evet, bilmiyorum. Beş gün kadar oldu.

 

ADAMUS: Bunu, bugün değiştireceğiz.

 

LADONNA: Okey.

 

ADAMUS: Okey.

 

LADONNA: Yani…

 

ADAMUS:  Neden boyun ağrıları?

 

LADONNA:  Belki de boynumda ki bir şeyin acısı.(Güler) Ben sadece ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.(Kıkırdar)

 

ADAMUS:  Boynundaki acı nedir? Bu yolda gittiğimizden beri, biliyorsun zaten.

 

LADONNA:  Sanırım, sadece ilerlemek istiyorum ve sanırım bazen ailem yoluma çıkıyor gibi hissediyorum.(Kıkırdar)

 

ADAMUS:  Niye böyle gülüp duruyorsun Seni şimdi izliyorlar! (Güler)

 

LADONNA:  İzlemiyorlar! İnan bana, izlemiyorlar Benim çatlak olduğumu düşünüyorlar, yani.

 

ADAMUS:  Evet, aile. Niye yoluna çıkmalarına izin veriyorsun?

 

LADONNA: (İçini çeker) Bilmiyorum.

 

ADAMUS:  Evet, biliyorsun. Ohh, eh, brrr …

 

LADONNA: (Kıkırdayarak) Bilmiyorum!

 

LINDA: Ohhh!

 

ADAMUS:  Kendi başına, beş dakika kadınlar tuvaletine gitmek zorundasın.(Güler) Haydi, kadınlar tuvaletine. Burada söyleyemeyeceğimiz tek şey- “ Bilmiyo…..”  Bunu artık söylemiyoruz bile. Beş dakika, kendi başına. Işıkları kapa. (Daha da kıkırdar)

 

LINDA:  İnsanlar neden seni dinliyorlar?

 

ADAMUS: Sandra, gidip ona bir bakar mısın? Bu tuhaf. Evet… (Adamus kıkırdar )

 

LINDA:  Yanlış olan bu.

 

ADAMUS: Şaka yapmamızın nedeni- ama ben bunun hakkında ölesiye ciddiyim- “Bilmiyorum,” demeyin, çünkü tamamen aynısını alırsınız. Derin bir nefes alın. Her şeyi biliyorsunuz. İşte bu inanılmaz olan.(Güler) Mantra söylemeye yâda Om-lamaya yâda başka bir şeye başlayın.

 

 Güzel. Sonra ki. Nasıl gidiyor?

 

KERRI: Enfes.

 

ADAMUS: Enfes. Nasıl gidiyor?

 

KERRI:  Yooo.  En çok ilişkiler içine çekiyor.

 

ADAMUS: Neden? Neden? Neden?

 

KERRI: (İçini çeker)  Biliyorum, gerçekten kötüler.

 

ADAMUS: Evet.

 

KERRI:  Çünkü kendinden taviz veriyorsun. 

 

ADAMUS:  Evet. Niye böyle yapıyorsun?

 

KERRI: Şey,  seks güzeldi. (Güler) Dürüst olacağım!

 

ADAMUS: Aslında…

 

KERRI: Öyle.

 

ADAMUS: … Son konuştuğumuzdan beri. Öyle değildi. Zor hatırlıyordunuz.( Daha çok güler, birisi “Nereden biliyorsun?” der.)

 

KERRI: Ne?

 

ADAMUS: İzliyordum! (güler)

 

KERRI: Bu tüyler ürpertici.

 

ADAMUS:  İlişkiler. İlişkiler. İlişkileriniz nereden geliyor?

 

KERRI: Ne? Benim ki nereden mi geliyor?

 

ADAMUS: Evet, evet, evet.

 

KERRI:  Burada tanıştık.

 

ADAMUS: Gerçekten mi?

 

KERRI: Evet.

 

ADAMUS:  Nerede tanıştınız…

 

KERRI: Kim? Hangi adam? (Güler)  Biliyorsun ve sonra da bir çocuk oldu. Sen bize, yeterli rehberlik vermiyorsun. Tamda sırası, bunu söyleyeceğim. Bize yardım ettiğini hissetmiyorum. 

 

ADAMUS: Oh, ama ediyorum canım. Ben aydınlanma yaşamımda, çocuk sahibi olmadım.(Güler)

 

KERRI:  Biliyorum! Benim bir tane oldu ve ben şimdi ne halt edeceğim? Evet, onu çok seviyorum. Ama bazen, kıçına bir tekme atmak istiyorum. Anlıyorsun ve onu bir sandığa tıkmak.

 

ADAMUS: Kocan hakkında mı, çocuğun hakkında mı konuşuyorsun?

 

KERRI:  Şey, ikisi de, her ikisi de.

 

ADAMUS: Evet. Burada biraz ilişki meseleleri var. Ben ilk dediğini sevmiştim. Neydi? “ Oh, Mükemmel”  Şimdi nereye geldik? 

 

KERRI:  Hayır, mükemmel değildi. Yalan söyledim.

 

ADAMUS:  Evet, evet, evet, evet. Yalan değildi. Sadece, biraz-Tobias’ın her zaman dediği gibi…

 

KERRI: Abartma.

 

ADAMUS: … Üç kez sor. İlişkiler. Onlar için ne yapacaksınız?

 

KERRI: Şeylere izin ver…. 

 

ADAMUS: Onların olduğu gibi olmalarına izin ver. Kesinlikle. Doğrusu bu. Yaptığımız da bu.

 

KERRI:  Bolluğum için nefes alacağım ve böylece onu başımdan atarım atabilirim! Kıçına tekmeyi vururum.

 

ADAMUS:  Ne yapacaksın?

 

KERRI:  Açıkçası bir planım yok. Durum belli.

 

ADAMUS:  Açıkça! (Güler) Vay!

 

KERRI:  Eğer izliyorsa, sonrası kötü olacak.

 

ADAMUS:  Hayır, aslında o seni bekliyor. Seni şey için bekliyor…

 

KERRI: Kapıda beklerler.

 

ADAMUS: Senin kabul edip, aydınlanmanı seçmeni bekliyor.

 

KERRI: Bu çok derin. Bunun için teşekkürler. 

 

ADAMUS: Evet.

 

KERRI: Bunun üzerinde hemen çalışacağım. Teşekkür ederim.

 

ADAMUS:  Başka ne deneyimliyorsun? Yüksek düzeyde neyi? Boşluğu doldur.

 

KERRI: Stres.

 

ADAMUS: Teşekkür ederim. Güzel. Bunun için ne yapıyorsun?

 

KERRI:  Biraz ağladım.

 

ADAMUS: Okey. Güzel.

 

KERRI: Öyle yaptım. Kendimi kovaladım ve…

 

ADAMUS: Ama aslında… dur, bekle. Eğer, yapabilirsek… bütün bunları düzelteceğiz.

 

KERRI: Tamam.

 

ADAMUS: …Önce konuşmayı bırak. Bugün büyük bir değişim-dönüşüm yapacağız. .

 

KERRI: Ohh.

 

ADAMUS: Evet, ben konuşuyorum. Siz konuşmuyorsunuz. Bugün büyük bir değişim-dönüşüm yapacağız. Evet. Parti günü olduğunu zannediyorsunuz ama kutlama günü.

 

KERRI:  Her ikisini birden yapabilir miyiz? Ya da…

 

ADAMUS: Tabii.

 

KERRI: Okey. Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Tabii, sonrasında hala ayakta olursanız.( Bazıları kıkırdar)

 

KERRI: Ben olacağım.

 

ADAMUS: Evet. Güzel.

 

KERRI: Bu kişisel bir meydan okuma.

 

ADAMUS:  Çok stresli. Birkaç kişi daha. Bu bedenli aydınlanma nasıl gidiyor? Yeni Enerjiyi Getiren olmak nasıl gidiyor? Aslında şu ana kadar insanları baştan çıkaracak bir liste yok ortada.(Bazıları kıkırdar) Evet, bayım. Evet, bayım.

 

LAWRENCE:  Merhaba, Kesinlikle çok sınıyor.

 

ADAMUS: Ne sınanıyor?

 

LAWRENCE: Ben sınanıyorum. Benim… korkuyla yüzleşmem.

 

ADAMUS: Güzel. Bu, ifade etmek için mükemmel bir yol. Seni kim sınıyor ve korkular neler?

 

LAWRENCE:  Yargıçlar, polis,  FBI. (Birkaç kişi kıkırdar)

 

ADAMUS: Seni sınayacaklar. Seni test edecekler. Evet.

 

LAWRENCE: Hayatım boyunca, iyi bir çocuk oldum ve sonra uyandım ve bir şeyler öğrendim. Ben sadece, uygun olmak ya da razı olmaktan bir adım kenara çekilme kararını aldım.  

 

ADAMUS: Evet.

 

LAWRENCE: Ve onlar bundan hoşlanmadı.

 

ADAMUS: Hayır, hoşlanmazlar. 

 

LAWRENCE: Ve onlarla uğraşıyorum…

 

ADAMUS: Ama gerçekten hoşlanmayanlar kimler? Büyük ama-yı oraya koyan gerçekten kim? Otoriteler, yargıçlar, polisler kim?

 

LAWRENCE: Kurumlar…

 

ADAMUS: Kurumlar.

 

LAWRENCE: Size hükmeden…

 

ADAMUS: Peki ama gerçekten bu polisler, yargıçlar, kurumlar kim? Gerçekten seni kim kontrol ediyor?

 

LAWRENCE: Ben.

 

ADAMUS: Teşekkür ederim Teşekkür ederim. Ama bu dışsallaştırılıyor. Bu, dışarıda tezahür ettiriliyor. Neydi?  Seni sınamak.

 

LAWRENCE: Beni sınamak.

 

ADAMUS: Seni sınamak.

 

LAWRENCE: Bana bir şeyi geri yansıtıyor.

 

ADAMUS: Kesinlikle. Ve bir biçimde, kendi üzerinde uyguladığın ilginç bir test. Bu, senin kendi üzerinde kurduğun, kendi içsel otoriten ve kendi üzerinde kurduğun kontroller. Şimdi daha iyi görebilmen için, onu geniş bir biçimde dışsallaştırıyorsun. Böyle yaparak, onu dışarıda görebiliyorsun. Ama onları suçlama eğilimin de var. Onlara karşı şimdi silahlanıyorsun. Bunu gerçekten kendine karşı yapıyorsun. 

 

Benim tüm yaşamlarım içinde tanıdığım en özgür kadınlar ve erkekler, diktatörlerin kontrolü altındaki ülkelerdeydi. Onlar bunun farkında bile değildiler. Hatta aldırış bile etmiyorlardı. Ne polise, ne yargıçlara, nede kurumlara hiç bir şeye aldırmıyorlardı. Çünkü özgürdüler. Gerçekten özgür olduğunuzda başka bir insan, uzaylı, bunu sizden alacak herhangi biri yoktur. Bir hapishanede yaşayabilir ve bütünüyle özgür olabilirsiniz. Bunu unutmayın. 

 

LAWRENCE: Hm.

 

ADAMUS: Evet, korkular. Neden korkuyorsun? Sınanmaktan. Korkuların test ediliyor. Eğer sözcüklere dökmemden rahatsız olmazsan..

 

LAWRENCE: Gerçekte, benim güvenimi sınıyor…

 

ADAMUS: Hangi konuda?

 

LAWRENCE: Her şeyin olduğu gibi mükemmel olduğu konusunda.

 

ADAMUS:  Ve öyle değil mi?

 

LAWRENCE:  Evet, öyle… (Kıkırdar)

 

ADAMUS:   Birazdan…

 

LAWRENCE:  Mükemmel iyi bir nedenle, mükemmel olarak mükemmel değil. Eminim. 

 

ADAMUS:  Birazdan değişme yeteneği kazanacaksın.

 

LAWRENCE: Buna çalışıyorum.

 

ADAMUS: Evet.

 

LAWRENCE:  Ve çabalıyorum…

 

ADAMUS:  “ Yel değirmenleriyle dövüşmek” kavramını duymuşsundur. Gerçekte orada olmayan düşmanlarla savaşmak.

 

LAWRENCE: Evet.

 

ADAMUS: Bir süre için eğlencelidir. Kurumlar, ordu, baskı yapanlar, zalimler- hepsi size hizmet için orada.

 

LAWRENCE:  Evet. Ben çaba gös…

 

ADAMUS:  Ve bu sadece büyük bir psikolojik anlaşma değil. Gerçek. Onlar, sadece size hizmet için orada. Yıllar, yıllardan beri, Mısır’a hizmet eden diktatörler vardı. Sonra fanatik uç gruplar hizmete geldi. Evet, orada olan her şey, orada olan her şey size hizmette. Bu kadar basit. 

 

Size baskı yapan komploları ve dış güçleri başınızdan atmaya hazır olduğunuzda,  bunu siz, siz yapacaksınız. Bu bir –şak- olacak. Tıpkı bir tokat gibi. Tıpkı bir tokat gibi.

 

Her birinizin içinde sürüp giden, biraz ilginç bir oyun (game= mücadele içeren oyun) var.  Her birinizde. İlginç bir oyun. Dikkat dağıtıcı. Kendinizle yüzleşmemenin harika bir yolu. Aynı zamanda, kendi konularınızı dışarıda görmenin harika bir yolu. Ama ben size, “Özgür bir bireyden egemenliğini alacak bir komplo olmadığını, bir hükümet olmadığını-hiçbir şekilde olmadığını- gizli bir topluluk olmadığını-hiçbir zaman olmadığını-“ söyleyebilirim. Bu olmaz. Unutmayın bunu.

 

LAWRENCE: Teşekkür ederim..

 

ADAMUS:  Güzel. Yel değirmenleriyle oynamayı bırakın. Bir süre için eğlencelidir. Ama her şeyden önce bunun, asla kazanamayacağınız bir savaş olduğunu garanti ederim. Onlar kazanacaklardır, çünkü gücünüzü zaten dışarı vermiş oluyorsunuz. Muazzam miktarda enerjinizi çekiyor. Fiziksel bedeninizden ve aşırı miktarda kendi mutluluk ve neşenizden enerji çekiyor. Gerçekten böyle. Size söylüyorum ve burada olan herkese söylüyorum. 

 

Evet, iki kişi daha ve egzersizimize doğru ilerlememiz gerek. Nasıl gidiyor?

 

YVONNE: Gerçekten iyi.

 

ADAMUS: Güzel. Nasıl gidiyor?

 

YVONNE:  Yoo, gerçekten şaşırtıcı derecede iyi.

 

ADAMUS: Evet. Şaşırtıcı derecede iyi. Ne olacağını düşünüyordun?

 

YVONNE: Hmm.

 

ADAMUS: Neden o kadar şaşırtıcı?

 

YVONNE:  Şey, ne olacağını bilmiyordum.

 

ADAMUS: Ah,  bu… korkunun nedeni. Evet.

 

YVONNE: Mm hmm.

 

ADAMUS: Ve gelen herhangi bir dengesizlik var mı, kızdıran dengesizlikler, benden başka? (Adamus kıkırdar) Zihnini okuyorum.

 

YVONNE: Kızdıran dengesizlikler. Eh, şey, biliyorsun hala zihin şeyleri var. Bu kızdırıcı.

 

ADAMUS:  Evet. Nasıl? Eğer sözlere dökebilirsen….

 

YVONNE:  Devam et.

 

ADAMUS: Can sıkıntısı?

 

YVONNE: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Evet, evet, evet.  Evet, evet, evet... Can sıkıntısı. Ahh. Bu kadar sıkıcı olacağını düşünmemiştiniz değil mi?

 

YVONNE: Düşünmemiştim. (Kıkırdar)

 

ADAMUS: Evet. Evet.

 

YVONNE: Mm hmm.

 

ADAMUS: Sıkıcı. Evet. Kesinlikle. Peki, ne yapacaksınız? İşte buradasınız. Kendinizi oldukça iyi hissediyorsunuz. Birdenbire hayat sıkıcı. Evet, ne yapıyorsunuz?

 

YVONNE:  Günlük temelde mi? (Kıkırdar)

 

ADAMUS: Evet.

 

YVONNE:  Çokça bahçe işi.

 

ADAMUS:  Evet. ( Yvonne kıkırdar) Vay! (Güler)

 

YVONNE: Ne demek istediğimi anlıyor musun? Sıkıcı olabiliyor.(Her ikisi de kıkırdarlar)

 

ADAMUS:  Hayır, aslında, bahçe işi güzeldir.

 

YVONNE: Evet.

 

ADAMUS: Sizi bir nevi bağlantıda tutar.

 

YVONNE: Mm hmm.

 

ADAMUS: Arkadaşlarla bir hayli sosyalleşme?

 

YVONNE: Hayır.

 

ADAMUS:  O kadar çok değil. Hayır. Bunu yapmak için arzu var mı?

 

YVONNE: Hayır.

 

ADAMUS:  Evet. Büyük şehre git. Alışverişe git.( Yvonne başını sallar “Hayır.” ) Hayır.

 

YVONNE: Hayır.

 

ADAMUS:  Hayır. Anladım. Biraz sıkıcı. Biraz sıkıcı. Evet. Tamam. Güzel. Bunu da değiştireceğiz. Eh, bugün büyük bir değişiklik yapacağız. Güzel. Ve bir tane daha. Çok hızlı.

 

LINDA:  Büyük ne? Büyük ne? ( Dinleyiciler “değişim-dönüşüm” der) Oh, bu sözcük hep benim aklımı karıştırır!

 

ADAMUS: Burası sıkıcı mı? Burası? (Dinleyiciler “Hayır” der.) Hayır. Öyle olduğunu sanmıyorum. Evet. David.

 

DAVID: Imm.

 

ADAMUS: Nasıl gidiyor?

 

DAVID: Dışarıda zor, buradan bile zor.

 

ADAMUS: Güzel. Nerede olmayı tercih ederdin? Dışarıda mı yoksa burada mı?

 

DAVID: Oh, tam burada. Kesinlikle.

 

ADAMUS: Evet. Güzel. En zoru hangisi ya da ikinci derecede zoru?

 

DAVID: Evet.

 

ADAMUS: Ona bakacağız.( Kıkırdarlar)

 

DAVID:  Tam olarak kendini kabul, muhtemel ki en zoru-kendini sevmek.

 

ADAMUS: EVET, EVET. Evet, evet.

 

DAVID:  Ve aslında, diğer insanların onayını aramak. Bende ki en zoru bu.

 

ADAMUS:  Evet. Neden bu ikisi yan yana gider.

 

DAVID: Evet.

 

ADAMUS: . Evet.

 

DAVID:  Kendinden şüphe, güvende olmamak.

 

ADAMUS:. Evet.  Neden? Ayrıntılara girmek zorunda değilsin ama…  çünkü, hemen hemen herkes için de konuşuyorsun. Ama bu bütün kendini sevmek ve kabul konuları tek bir şey, ama hala onu dışarıda arama çabası neden.

 

DAVID: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Bu çok zor bir meydan okuma.

 

DAVID: İmkânsız.

 

ADAMUS:  Neden – Tam burada, yakalamak için kesiyorum- Neden sen ya da bir başkası, neye ilişkin olduğunu bile bildiğinizden emin olmadığınız bir suçluluğa tutunuyorsunuz? Ve bildiğiniz gibi, ben daha önce geçmişte olduğunu düşündüğünüz şeylerin, sizin düşündüğünüz gibi meydana gelmediğini söyleyerek, bu konuda konuşmuştum. Aydınlanmada ki en harika keşiflerden biri, onun ne kadar inanılmaz bir kurgu olduğunu idrak etmenizdir. Ve gerçekte ne olduğunu hatırlamazsınız bile.   Neden o kadar çok…ne..  nasıl  herhangi bir suçluluk- suçluluk ya da kendinden şüphe-  size hizmet edebilir ki??

 

DAVID:  Ve aslında, bana hizmet ediyor. Çünkü kafasını uzatıyor.

 

ADAMUS: Evet.

 

DAVID:  O, orada…

 

ADAMUS: Oh Evet.

 

DAVID: …benim salıvermem için.

 

ADAMUS:  Sadece kafasını göstermiyor, kafa da atıyor.

 

DAVID: Evet. Kafa atıyor ve tırmalıyor.(Güler)

 

ADAMUS: Yarrgh!   Evet. Evet. Evet.

 

DAVID:  Ve cadı tokadı da. Evet.

 

ADAMUS: Hepsi bundan ibaret!

 

DAVID: Hepsi bundan ibaret.

 

ADAMUS:  Hepsi bundan ibaret. Evet. Ama-ama- neden hala orada? Tam şimdi onu bırakabilirsin; gitmesine izin verebilirsin. 

 

DAVID:  Bana hizmet etti. Ben izin verdim.

 

ADAMUS: Evet, ama şimdi nasıl hizmet ediyor?

 

DAVID:  Berbat. Bırakmaya hazırım. Bu yapacağımız Merabh için hazırım. Gerçekten hazırım demek istiyorum. (Güler)

 

ADAMUS: (Kıkırdar) Ben de! Evet! Evet. (Bazıları alkışlarlar) Güzel. Güzel. Güzel. Bütün duymak istediğim buydu. Teşekkür ederim.

 

DAVID: Teşekkür ederim.

 

 

Neyle ilgili

 

ADAMUS:  Böylece, sizin geçtiğiniz şeylerin, diğerlerinin geçtiği şeylerle aynı olduğunu anlayabilmeniz için bu tartışmayı yapmak istedim. Yalnız değilsiniz. Çıldırmıyorsunuz. – “Vayy!  Gelişme gösteriyorum, şeyler gerçekten değişiyor,”  demenize rağmen, şu sıralarda en fazla hissettiğiniz belirtilerin - muhtemel ki fark ediyorsunuz- yoğun kıllık-cadalozluk, rahatsızlık, gerginlik, muazzam miktarda gerginlik olduğunu söyleyebilirim.–Özellikle dış dünya için, tıpkı öğğgg der gibi. Dış dünyada,  önceden alışkın olduğunuz belli düzeyde mutluluk ya da neşeyi bulabiliyordunuz. Şimdi, sanki oraya gitme isteğiniz bile yok.

 

İşin aslı, kendinize “ Ben nazik, kibar, spiritüel bir insan olarak biliniyorum.” diyorsunuz. Bunu bırakabilirsiniz.(Bazıları kıkırdar) Ama siz hala… yeri gelmişken söyleyeyim, bu kendi içinde çelişkili bir durum. Eğer spiritüel bir insansanız,  nazik olamayacaksınız. 

 

LINDA: Vay!! (Kıkırdarlar) Vay!

 

ADAMUS: “ Kibarlık” kendinizle büyük bir oyun (game)  oynamaktır. Ve aslında kibar kız, kibar oğlan sendromu, ya içte oyun oynuyorsunuz ya da diğer herkese taviz veriyorsunuz anlamındadır. Kendi aydınlanmanıza gerçekten izin verdiğinizde, artık nazik olamazsınız. Toleransınız olmaz. Diğer insanlara karşı sabırsız olursunuz. Bu, onlara karşı saldırgan olacaksınız demek değildir ama onların enerji beslenmesi yaptıklarını hissettiğinizde böyle olur…

 

LINDA: (Adamus’a yaklaşarak ) Cauldre – bunu duydu mu? (Bazıları kıkırdar)

 

ADAMUS: Bir durum olduğunda, sadece sırıtıp tahammül ederdiniz. Şimdi yalnızca yürüyüp gideceksiniz. Bu, diğer insanlarla savaşacaksınız ya da onları inciteceksiniz, demek değil. Bu sadece, hiç sabrınız yok demek. Evet, cadalozluk, sabırsızlık, rahatsızlık. Çok doğal.

 

LINDA: Evet.!

 

ADAMUS: … Şimdi neresi için. (Linda kıkırdar)

 

Hayır – siz… Bu diğerlerine karşı saldırgan olmanız gerekecek anlamına gelmiyor. (Linda çok güler, bazı dinleyiciler alkışlarlar)  Ama özellikle yılın başından beri, son geçen birkaç haftadır yoğunlaşan tam bir rahatsızlık hissi var. Buna asabiyet yâda her ne derseniz deyin,  sadece eski enerjiden, eski Dünya’dan çıkıyorsunuz. Ve nerede olduğunuzu bilmediğiniz, ne yapacağınızı, bir sonra neyin geleceğini bilmediğiniz bir boşluktasınız. Yani bir biçimde sıkıcı bir yerdesiniz. Bu sizi daha da rahatsız ediyor. Evet, lütfen dışarı çıkın ve bahçede çalışın. Ya da başka bir şey yapın. Ama bugünlerde, toplum içinde olmayı çok meydan okuyucu bulacaksınız.

Ve Tobias’ın söylediği gibi, bu da geçecek. Ama siz sadece- evet, teşekkürler tanrım, evet- bu zamandan geçiyorsunuz. Bakkala bile gitmek istemezsiniz. Açlıktan kıvranıyor olsanız da, bakkala gitmemeyi yeğlersiniz. Evet, ne yapacaksınız? Eve teslim pizza söyleyip, parayı kapını altından uzatacaksınız.(Güler)  “Benimle konuşma!” “ Bu bayan, şu garip evdeki tuhaf bayan değil mi? Artık dışarı çıkmıyor.”

 

Evet, güzel, derin bir nefes alalım.

 

Ve sizin sıklıkla  “Şey, bu yolda olmamalıydım. Her şey mutlu ve elma şekerleri gibi olmalıydı”  diye düşündüğünüzü bildiğim için bu konuyu gündeme getirdik. Evet. En zor kısım. Gerçekten en zor kısım. Muazzam rahatsızlık. Ve...

 

Böyle gülebildiğinizde, sadece bahçe işi yaptığınızda ya da araba kullandığınızda ya da bunlar gibi şeyler yaptığınızda, bunlar sıkıntıların bir kısmının hafiflemesine yardım eder Ama tam şimdi bunlar, yalnızca geçişin bir parçası.

 

LINDA:  Bunun çaresi nedir? Onu hafifletmek için neler yapabiliriz yani?

 

ADAMUS:  Neler yapabilirsiniz?  Bu güzel bir soru. Birkaç dakikamız var.

 

Ne yapabilirsiniz?

(a) Kabul edin. (b) Diğer insanlardan uzak kalın, lütfen. (Güler; birisi “İçki” der.) Okey, -işte Şambra’nın önerileri – içki. (Daha çok güler) Tamam. Aslında, Ölçülülükte bilimsel bir erdem var. Lütfen -Ölçülülük- bir bardak şarap. Bu sizi, kendi-ama-nızdan biraz çıkaracaktır. Hafif fiziksel egzersizler de iyi gelir. Her çeşit gülme iyidir. Gülmek gerçekten iyidir.

 

Başka? Diğer öneriler?(Birisi “Banyo yapın ” der.) Banyo yapın. Bana mı diyorsun?(Bazıları güler)  Bir banyo, harikulade bir şey. Neyle? Oh! Evet. (“Tuz” la diye yanıtlar) Deniz tuzu, kesinlikle. Başka ne var? (Birisi “Masaj” der) Masaj, güzel. 

 

LINDA: Evetttt!

 

ADAMUS: Yalnızca, masaj yapanın enerji emici olmadığından emin olun. 

 

LINDA: Ohh.

 

ADAMUS: Nasıl anlarsınız? (Birisi  “ Sonrasında nasıl hissettiğinizle” der.)  Sonrasında nasıl hissederseniz. Ama aynı zamanda, hemen, net bir biçimde, enerjetik olarak “Beslenme yok.”  diyerek yapabilirsiniz. Evet. Güzel.

 

Başka? Rahatsızlık belirtileri için, başka ne yapıyorsunuz?(Biri “Nefes”   birisi de “Uyku” der.)  Bir hayli nefes, uyku. Çok uyku. Ama fark etmişinizdir, uykularınızda bile rahatsızsınız, değil mi?(Dinleyicilerin içinden bazıları “Evet” der ve bazıları kıkırdar.) Cadaloz rüyalar.! Evet.  Ve bazen uyanmaktan çok mutlu oluyorsunuz çünkü rüyanız çok can sıkıcıydı. Yalnızca, artık kendinizden uzaklaşamıyorsunuz. (Adamus kıkırdar) ( Birisi “Çikolata yiyin” der.) Çikolata. Güzel. Başka? (Birisi “Yürüyüş” der.) Egzersiz, müzik. Kesinlikle. (Birisi “Yazmak” der.) Güzel. Bunların hepsi.

 

Ama sadece, rahatsız olacağınızı kabul etmeyi unutmayın. Özellikle diğer insanlardan. Rol yapmayı bırakın. Ne söyleyeceğinizi gerçekten bilirken, ailenize karşı kibar olmaya ve suratınıza bu ifadeyi yapıştırmaya çalışmayı bırakın. Bu düşmanca davranacağınız anlamına gelmiyor. Bu, sınırlarınızı koymak anlamında. 

Tartışmamızın bir sonraki bölümüne ilerleyelim.

 

Güzel, derin bir nefes. Güzel, derin bir nefes.

 

 

Nasıl Yaşamalı

 

Buna ,“Nasıl yaşamalı” başlığını koyacağım. Bir çeşit çerçevelemek. Ne dersiniz? Bunu yazar mısın?  “Nasıl yaşamalı.”

 

LINDA: Tabii.

 

ADAMUS: Nasıl yaşamalı. Şimdi bu, geçenlerde Sedona’da konuştuklarımızla bağlanıyor. Çok, çok basit. Çok basit dinamikler. (Durur) Linda’nın yazmayı bitirmesini bekleyeceğim.-Nasıl Yaşamalı- bu aydınlanmayla bağlanıyor.

 

Ve bu geçmişte, pek de güzel bir sözcük olmadı. Linda bu sözü hiç sevmiyor.

 

LINDA: Oh!

 

ADAMUS:  Ama onu tahtaya yazacaksın. (Birisi “Cumhuriyetçi” der. Hayli gülüşmeler.) Cumhuriyetçi! Cumhuriyetçi!  Evet, kötü bir söz ama Linda ve…..şimdi onu yazmak zorunda, Cumhuriyetçi  ve…..

 

LINDA: Ciddi misin?

 

ADAMUS: Şimdiden itibaren, eğer gerçekten yaşamak istiyorsanız, aydınlanmak istiyorsanız, Cumhuriyetçi olmak zorundasınız.(Daha çok kıkırdar)  Sadece  bir Şambra toplantısında.

 

Sözcüğümüz, “Varsaymak”. Varsaymak.

 

LINDA: Oh!  Bu sen ve ben dışında bir popo yapıyor.( assume sözcüğündeki ass: popo, u: sen, me = ben olarak kelime oyunu yapıyor)

 

ADAMUS:  Hayır, yalnızca senin dışında bir popo yapıyor.

 

LINDA: Ohhh! (Güler)

 

ADAMUS:  Varsayın. Lütfen, yapabilirseniz?

 

LINDA: Gerçekten?

 

ADAMUS:  Kendi kağıdının üstüne..

 

LINDA: Ugh!

 

ADAMUS: Varsayın.

 

LINDA:  Bu sözcükten nefret ediyorum.

 

 

Aydınlandığınızı Var sayın

 

ADAMUS: Yapacağınız-varsaymak. Soru sormayı ve şüphe etmeyi bırakın. Varsayın. Eğer aydınlanmayı seçtiyseniz, açık bir seçim yaptınız. Ve yalnızca her şeyin buna hizmet ettiğini var sayın. Her şeyin. Her şeyin. Ama-lar yok.

 

Şimdi, burada birkaç uyarı. Eğer gerçekten bunu seçmediyseniz, hala ruhsallık çalışıyorsanız, hangi grupla devam edeyim diye karar vermeye çabalayarak hala grup grup dolaşıyorsanız, bu sizi gerçekten incitecek. Ama eğer, içinizde bedenlenmiş aydınlanmanız için, bu yaşamınızda net bir seçim yaptıysanız, bu kadar.-Sadece bu kadar. O zaman varsayın. 

 

Varsayın. Çünkü olan şey şüphe duymanızdır. Olan şey-size burada bir örnek veriyim. (Odanın arka tarafına doğru yürür)

 

LINDA: Oh, hayır.

 

ADAMUS: Oh, hayır. Bakın, çoktan şüphe duydunuz. (Linda kıkırdar) Çoktan şüphelendiniz. Özür dilerim baylar. (Birkaç kâğıt tabak alır) Bunlardan daha fazla lazım, beraberinde de biraz çikolata gerek. Tamam, bu güzel. Teşekkür ederim.(Bir parça çikolata yer) Mm.

 

Evet, varsayın. Yüzünüzde bir endişe var.

 

Evet, işte bir tabak (Adamus, kâğıt tabağa, circumpunct’a’ benzer bir nokta çizer. Merkezinde nokta olan daire.) Bilinç. Bilinç. Bedenlenmiş aydınlanma için net bir seçim yaptınız. Ve bu net seçimi yaptığınızda, ancak ondan sonra, yalnızca ondan sonra, tanrısallığınız dediğiniz, Ben-im-iniz size katılabilir. Çünkü emin olmadığınızda sizden uzak kalır. Sizle, sizin aranızda ayrılık yanılsaması var. Siz bu engeli yarattınız. Böylece, sizin gerçek Ben-im dediğiniz, Ruhunuz(spirit)  bir biçimde uzak kalır ve izler. İzler. Sadece “Hey, ne olup bitiyor?” gibi. Siz meydan okumalardan, karanlık, aydınlık günlerinizden geçerken izler. Geride durur.

 

Bir kere o çok net, ama-sız seçimi yaparsınız, sadece bu kadar.  “Ben bedenlenmiş aydınlanmayı seçiyorum. Bu kadar.”  Böylece Ben-im, tanrısallık gelir, ve siz yalnızca körü körüne, safça, aptalca var sayarsınız. Evet. (Adamus kıkırdar)  Kendinizle adeta çok aptal olmalısınız. Naifsiniz - basit, sade, saf diyelim, yâda her hangi bir sözcük- ama sadece bu olanları, varsayarsınız. 

 

İçinizden geçtiğimiz günlerde, Kauai’deki  “Kuantum İzin veriş”i alanlar, hemen arkasından ilginç deneyimlerden geçtiniz. İlginç. Yalnızca varsaymak zorundasınız. Kuantum İzin vermenin ortasındasınız, bunu varsayın ve sonra o olur. Sonra o olur.   

Ama şüphe girdiğinde, bir veçhe yoluyla girdiğinde- büyük şüphe gelir- ve onu gölgelemeye başlar. (Adamus, kâğıt tabaklardan birine şüpheyi temsilen bir soru işareti koyar) ve “Ben-im” tabağının önünde tutar.) Ve o, kendine enerji çekmeye başlar. Ve birdenbire, bu güzel aydınlanmaya gitmesi gereken enerji, büyük şüphe ile saptırılır. Ancak, eğer siz, yalnızca körü körüne varsayarsanız, Ben’im tabağı yine böyle gelir.(Ben-im tabağı, şüphe tabağının önüne geçer.) 

 

Ama daha sonra, elbette ki bazı şeyler olur.(Daha fazla tabağa soru işaretleri koyar) Hayatınızda insanlar var, içine girdiğiniz durumlar var ve yine şüphelenmeye başlarsınız.(Şüphe tabakları yine Ben-im tabağını gölgeler) Ve enerji çekmeye başlar ve sizin saflığınızı diyelim, örtmeye başlar. Ve siz bütünüyle şaşırırsınız. Enerji, sizin dışınızda her yere gitmektedir. Hepsi şüphelerle bağlanmıştır.

 

Sonra ne yaparsınız? Aptallaşırsınız. Ama-lara hayır. Sadece netliğe dönün.

 

Safça, körü körüne varsayın. Ama bunu yapmak zor. Çünkü siz “Şey, eğer yalnızca varsaydığımda, ya gafil avlanırsam? dersiniz. Pekâlâ, yalnızca varsayın. (a)Yapmayacaksınız ve  (b) eğer yaparsanız, bu aslında muazzam bir hediye. Bakın, gelen bütün bu şüpheler her yerden geliyorlar David. Onlar veçhelerden ve suçluluktan geliyorlar ve hepsi başlıy…. . Linda şunu tutar mısın? 

 

LINDA: Memnuniyetle. Oh, güzel olanını tutmalıyım! (Linda Ben-im tabağını tutarken, bazıları kıkırdar)

 

ADAMUS: Görüyorsunuz, çünkü ben şüphelerle gerçekten çok meşgulüm.(Adamus, daha fazla kâğıt şüphe tabakları yapıyor.) ve onların hepsi enerji alıyorlar, hepsi dikkat dağıtıyorlar. Onlar, engel oluyorlar, sıkıntı veriyorlar ve sonra hepsi Ben-im’i örtüyor. Ve gördüğünüz gibi hepsi alıyorlar, alıp götürüyorlar .(Şüphe tabaklarını, Ben-im tabağı önünde tutmaktadır. Linda onları vurarak uzaklaştırmaya çalışırken bazıları güler)

 

Öyleyse, ne yapacaksınız? Derin bir nefes alırsınız ve sadece var sayarsınız.

 

LINDA: Ahhh.

 

ADAMUS: Var sayarsın, sevgili Tanrı. - Yani size, Tanrı diye sesleniyorum. Eğer bedenlenmiş aydınlanmayı seçtiyseniz, varsayarsınız.  Bütün olacak olan bundan ibarettir.

 

Şimdi, tabii, -buraya ilerlet – (Linda’ya söyler ) Şimdi, bütün… (Adamus kıkırdar) Bütün şüpheler gelmeye başlıyor ve örtüyorlar, görüyorsunuz.  Bu enerji alıyor. (Ben-im tabağını örten şüphe tabaklarını gösterir) Bu çok dikkat dağıtıcı. Çok geçmeden, buraya ne halt etmeye geldiğinizi bile unutursunuz.-bedenlenmiş aydınlanma- Ve bundan şüphe etmeye başlarsınız, çünkü sürüp giden bir sürü sorunuz olur. (Linda ağlama taklidi yapar)  Ve yalnızca durun, derin bir nefes alın (Linda, Adamus tabakları uzaklaştırırken rahatlar) ve şöyle deyin,“ Bugün bir merabh yapacağız. varsayma merabh ‘ı ve ..ları başımızdan atacağız.(Bütün şüphe tabaklarını dinleyicilere doğru fırlatır) Kimse yaralanmadı. Sizin Üstatlar olduğunuzu var sayıyorum. Kimsenin yüzü gözü dağılmadı.

 

LINDA: Buraya bantlayalım mı? (şövaleye)

 

ADAMUS: Oraya bantlayabilirsin.

 

Doğru spiritüel kavramlar, karmaşık değildir. İşin doğrusu, onlar çok basittir, kolayca erişirsiniz. “Gerçekten mi? Bu kadar mı?  Aydınlanmak için bütün yapmak zorunda olduğum var saymak mı?” Kesinlikle. Ama unutmayın, şüpheler gelir. Onlar oradalar. Bu küçük Mısır örneğini verdim. Oh, özgürlüğü seçmek. Bu harika olacak. Bomm!  Birdenbire tüm dış unsurlar gelir.

 

Siz kendinizlesiniz, siz seçiyorsunuz. Bir parçanız, bunun özlemi içinde. Aydınlanma için olan bu hasreti, sözcüklere dökemiyorsunuz. Aydınlanmayı seçiyorsunuz ama ardından-ama-lar geliveriyor. Şüpheler geliyor. Onlar birebir enerji almaya başlıyorlar, bilinç bile uzaklaşıyor. Onlar dikkat dağıtmaya başlıyorlar. Ve siz daha da fazla sormaya başlıyorsunuz, “Belki de bunu doğru yapmıyorum. Belki de şu kitabı okumam lazım. Belki de şu terapiye gereksinimim var. Belki de bunu,şunu yapmalıyım.” Hayır. Tüm yapmanız gereken varsaymak.

 

Varsaymak, çok güven ister diyebilirsiniz. Evet, tam güven ister. Ama bu noktada, güvenmek zorunda olmaktan başka ne yapacaksınız? Hiç bir şey! Hiç bir şey!

 

Varsaymanın anlamı kendini kabul etmektir, bu sizi kabul anlamına gelir. Varsaymak, kabul etmek, benimsemek ve eğer aydınlanmayı seçtiyseniz, bu seçimin gerçekliğini sahiplenmedir. Neden aydınlanmadan başka bir şey meydana gelsin ki? Neden? Tanrı- yeri gelmişken, sizin düşündüğünüz gibi değil- bir yere oturup da “Bilmiyorum. Sanırım, aydınlanmaya henüz hazır değiller.” demiyor. Tanrı aldırış etmez. Siz aydınlanmayı seçebilirsiniz, siz tamamıyla ayrılığı seçebilirsiniz. O umursamaz.

 

Gerçekte dışarıda, sizin aydınlanmanıza karşı çalışan güçler yok. Hiçbir yerde hiçbir güç yok, anlayın. Dışarıdaki güçler, aydınlanmayı istemeyen insanlar için çalışıyorlar. O insanlarla çalışmak daha kolay. 

 

Bizim suçluluk ya da şüphe dediğimiz, içinizdeki bazı veçhelerinizden başka, size karşı çalışan hiçbir şey yok. Ve aslında onlar, gerçekten size karşı çalışmıyorlar. Onlar sadece, sizin onlardan yapmalarını istediklerinizi yapıyorlar.-müdahale etmek. Müdahale ediyorlar. Şüphe veçheleriniz, suçluluk veçheleriniz, çeşitli veçheleriniz. Onlar sadece istediğinizi yapıyorlar.

 

Her şeyin aydınlanmanıza ilişkin olduğunu varsaydığınız anda, öyle olur. Bu bir bakıma, kendi üzerinizde küçük bir hile. Ama dürüst bir hile. Çünkü aksi halde, aydınlanmayı düşünüp duracaksınız ve onun hakkında stres yapacaksınız. Bedeniniz acımaya başlayacak ve siz neyi yanlış yaptığınız düşünmeye başlayacaksınız. Ve çok geçmeden sadece vaz geçeceksiniz ki, bu aslında yapabileceğiniz en iyi şey. Ama bu biçimde bir vazgeçiş de,  kendi yolunuzdan çekilirken çok acı veren duygusal ve fiziksel acı çekmek zorundasınız ki sonunda sadece vaz geçin, teslimiyete geçin diye. 

 

Bunu şimdi, bütün bu acılar olmaksızın yapabilirsiniz. İşin doğrusu, bu Merabh’da, bu fiziksel acıların bir kısmını salacağız. Bu Merabh’da, şüpheye ve hissettiğiniz fiziksel ve duygusal bitkinliğe neden olan birçok veçheyi,- eh, tüm veçheleri- salacağız. 

Aydınlanma, her hâlükârda yeterince zor çünkü zihnin ötesine geçtiğiniz gibi, aynı zamanda derin düzeyde biyolojik değişimlerden de geçiyorsunuz. Ama enerji, bu şüphe veçhelerine gittiği zaman, bu onu çok, çok daha fazla yorucu yapıyor.

 

Evet, bizim fırsatımız burada, bu güzel Merabh’da, yalnızca varsaymak. Yalnızca varsaymak. Ona isterseniz güven deyin, ne isterseniz deyin ama varsayın. Bedenli aydınlanmayı seçtiniz. Şimdi, sadece öyle olduğunu varsayın. Bu kadar basit. 

Ah, ama-lar yok. Ama-lar yok. Ama-lar yok. “Ama çocuklarım.” Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır, hayır. Eğer böyle yapacaksanız, hemen şimdi kapıdan çıkıp yürüyüp gidebilirsiniz. Çünkü aksi halde, bu merabh sizi ya incitecek ya da düş kırıklığına uğratacak.( Bazıları odanın arkasına geçer.) Nereye gidiyorsunuz? (Adamus kıkırdar)

 

Ama-lar yok. “ Evet, ama!....ama….” hiçbir şey için. Bunun içinde ama-lar yok.  “Ama ne olacağı hakkında endişeliyim”  diyen ama-lar yok. Çünkü bu büyük bir –ama-. “ Eğer aniden bu bedenlenmiş aydınlanma olursa, ne olacak diye kaygılanıyorum.” Yok. Ama-lara hayır. İşte bu kadar. İşte bu kadar.

               

Evet, aydınlanmayı varsaymak. Yalnızca varsaymak çünkü diğer şıklarınız, ondan şüphe duymak, onunla savaşmak, onun için endişelenmek, onun için üzülmek, onu beklemek. Neden? Sadece aydınlanmayı var sayın.

 

Ve sevgili Yoham, sahneyi varsayın.(Bazıları alkışlarlar)

 

Işıkları biraz hafifletelim. Evet. Güzel. Güzel. Bu güzel bir Merabh müziği.

 

Evet, Yoham hazırlanırken güzel, derin bir nefes alalım.

 

 

Varsaymak Merabb’ı

 

 Varsayın …

 

(Müzik başlar)

 

Şimdi, eğer aydınlanmayı gerçekten seçmediyseniz bu farklıdır. Bu toplantının başında söylediğim gibi, böyleyse hala öğrencisiniz. Eğer aydınlanma için net bir seçim yaptıysanız, siz bir Üstatsınız. Yalnızca bunu varsayın. Soru sormayı bırakın. Şüphe etmeyi bırakın.

 

Bildiğiniz gibi insanlık, kendinize karşı gerçekten dürüst müsünüz, gerçek misiniz diye emin olabilmek için, daima soru sormaya ve şüpheye bir nevi programlanmış halde. Çünkü geçmişte kendinizle oyunlar oynadığınızı düşünüyorsunuz. Dürüst olmamıştınız. Yalancı, hırsız ve geri kalan bütün her şey olmuştunuz.

 

Bunların artık önemi yok. Kendinizi sınamak zorunda değilsiniz -hiçbir şekilde- bunu yapmaktan hoşlanmadıkça. Ama hoşlandığınızı sanmıyorum.

 

Olan her şeyin, size gelen her enerjinin, aydınlanmayla ilgili olduğunu sadece var sayın. Sinirliliğiniz, çileden çıkmanız da dâhil olmak üzere olan her şeyin aydınlanmanızla ilgili olduğunu sadece var sayın. Bu arada zaten öyledir. Sinirlisiniz çünkü tahammül edilemez olarak gördüğünüz şeylere artık sahte bir şekilde katlanmayacaksınız.

 

Olan her şey-yolda yanlış dönüş yapmanız-yalnızca kader değil. Bir grup melek size bunu yapmıyor. Bu, kötü bir insan olduğunuz için değil. Yalnızca varsayın, muhteşem bir biçimde varsayın. Olan her şey, ister Dünya, ister kozmik ya da kristal olsun, her zerre enerji, her enerji ışını, aydınlanmanıza ilişkin.

 

Ve komik bir şey olur. Sonra, öyle.

 

Eğer oraya –ama-ları koymaya başlarsanız-– “ Ama şey, emin değilim…” –  az önce gösterdiğim tabakları düşünün. Kapatışlarını ( Şüphe tabaklarının, Ben-im tabağını örtüşlerini kastediyor) düşünün. Enerjiyi alıyorlar. Onlar, öz Ben-lik’i görünmez yapıyorlar ve onu gölgeliyorlar.

 

Her şeyi sadece varsayabilirsiniz. Bu bir bakıma, sihir. Sihir.

 

Bazıları tartışacak- evet, gerçekten tartışacaklar. “Evet, sen yalnızca kendini aldatıyorsun” diyecekler. Ben başka bir biçimde tartışma çıkaracağım- tüm şüpheler, tüm beklemeler- bunlar gerçek aldanmadır. “Sadece varsaymak, kendinizle gerçek olmak, kendinize güvenmek, kendinize izin vermek ve kendinizi yeniden yaratmaktır.” diyeceğim. 

 

Hayal edin.  Bu Şaud’un sonunda, ışıkların geldiğini hayal edin. Kalkıyorsunuz ve tuvalete gidiyorsunuz. Tuvaleti kullanmanızın dahi aydınlanmanıza ilişkin olduğunu varsayın.(Birkaç kişi kıkırdar)  Her bir küçük şey. Bu gece olan her şeyin aydınlanmanıza ilişkin olduğunu varsayın. 

 

Yarın sabahleyin uyandığınız zaman, derin bir nefes alın ve şöyle söyleyin.“ Bugün, her şey benim aydınlanmamla ilgili. Hepsi benimle ilgili. Hepsi benim aydınlanmamla ilgili. Ben yalnızca varsayacağım. Bazı küçük, anormal etkenlerin karışıvereceğini varsaymayacağım, Geçmişten gelen bazı karanlık enerjilerin hayatıma girip, işe karışacağını varsaymayacağım. Bana olan şeylerin sadece % 80’inin aydınlanmama ilişkin olduğunu varsaymayacağım. Ben her şeyi varsayacağım.

 

Bu varsaymakta, -ama-lar yok. Yalnızca –ama-lar sizi aptallaştırabilir- ama ben değil. 

 

Varsaymak, aslında bir çeşit oyun bazlık. O gerçekten eğlenceli. Varsayarken, birdenbire bedeniniz düzene girmeye başlar. “Bu acılara ve ağrılara ne oldu. Oh, Allah Allah, geçenlerde berbattılar.” Her şeyin aydınlanmayla ilgili olduğunu varsayarak, birdenbire bedeninizde çalışan bu aynı enerjiler, aniden acı vermezler. Şifa yaptığınız için yâda onları başınızdan attığınız için değil. Size karşı çalışmadıklarını, size hizmet ettiklerini varsaydığınız için acı vermezler. Onlar sadece, siz onların size karşı çalıştığını düşündüğünüz de, yanlış bir şey yaptığınızı düşündüğünüz de, kendiniz hakkında değersiz bir şeyin var olduğunu düşündüğünüz de acı verirler.

 

Böylece, varsayın. Körü körüne, safça, masumane, utanmadan. Ama-lar yok.

Yaptığınız her seçimin, televizyonda ne izleyeceğiniz olsun, ne giyeceğiniz olsun, yaptığınız her seçimin, aydınlanmanızla ilgili olduğunu var sayıyorsunuz. Ve birdenbire, tuhaf biçimde, sihirli bir biçimde aydınlanmış seçimler yapıyorsunuz. Korkudan, endişeden, şüpheden, şaşkınlıktan,” Başkaları ne der”  diye seçimler yapmıyorsunuz. 

 

Birdenbire, ne kadar basit olursa olsun tüm seçimler aydınlanmış oluyor. Bu su ya da meyve suyu içmek olabilir. Birdenbire, aydınlanma var sayımıyla birlikte o, aydınlanmış seçim oluyor. Ve aniden ne içmeyi seçerseniz, o, aydınlanmış içki oluyor. Bu sihir gibi. 

 

Aydınlanmayı varsaymakla, her şey aydınlanmayla ilgili oluyor. Eğer, su yerine meyve suyu içmeye karar verirseniz, o, aydınlanmış meyve suyu oluyor.

 

Sizin, gerçeklik dediğiniz, gerçekte öyle değil. Gerçeklik seçtiğinizdir. İşte budur. 

Aydınlanmayı var sayabilirsiniz ve gerçekliğiniz aydınlanma olacaktır.

 

Bir Üstat olduğunuzu var sayabilirsiniz ve her şey size, bir üstat olarak yanıt verecektir.

 

Sizin, diğerlerinin yaptığı-diğerlerinin çoğunun, aslında her birinin yaptığı- şey, bir nevi, yanlış bir şey yaptığını varsaymak. Yüzde beş bile yanlış yaptıklarını var saysalar, aynı yanlış enerjiyi alırlar. Tuhaf bir biçimde, odak yüzde doksana gideceğine, yüzde beşe gider. Böylece o, yüzde beşten çok daha fazla olur. Bir yaşam biçimi olur. Siz, birinin sizden aldığını, şeylerin kötüye gideceğini var sayarsınız ve sonra öyle olur. 

 

Bu zihinsel bir şey değil. Bu bir düşünce değil. Bu seçtiğiniz şey, bir seçim.

 

Derin bir nefes alalım ve şimdi, müzikle birlikte var saymaya derinleşelim.

 

Evet!  Körü körüne bir Üstat olduğunuzu var sayabilirsiniz. Enerji aldırmaz. Enerji size hizmet eder. Enerjiler, siz her ne seçerseniz ona göre uyumlanırlar. Yoksunluğu seçin, yoksunluğa inanın, o oradadır. Komplolara ve diğer şeylere inanın, onlar orada olacaktır.

 

Her şeyin aydınlanmayla ilgili olduğunu varsayın ve o öyle olur. 

 

Yoham’ın güzel müziği çalarken, şimdi gerçekten hissedin, sadece aydınlanma varsayarak yaşam(günlük yaşam). Günlük hayatınızda enerjilerin nasıl değiştiğini hissedin. Sabahleyin uyanıp, günlük rutininizde olduğunuzu hayal edin, yapacaklarınızı yapıyorsunuz. Rutini değiştirmeye çabalamayın, altındaki varsayımı değiştirin. 

 

Derin bir nefes alın.

 

Şimdi yarın sabaha, bu varsayımla başladığınızı hissedin. “Her şey benim aydınlanmamla ilgili, olması gerektiği gibi, kahretsin.”  Bütün enerjilerin size hizmet etmek için orada olduğunu varsayın. Gerçekte, çok fazla bir şey yapmaya gereksinimiz olmadığını çünkü enerjilerin size geldiğini var sayın. 

Evet, var saymaya başlıyoruz.

 

Siz, Üstatsınız.

 

Bedenlenmiş aydınlanmayı seçtiniz. 

 

Deneyimlerinizin yolculuğunda, bir esasın, bir değerlendirmenin, olduğu bu noktaya geldiniz. Ona bakıp, “Üstat var sayar” diyorsunuz. Üstat var sayar. 

 

“Vay. Bu noktaya geldiğime göre, bu, gerçekten düşünmenin ötesindeyim demektir. Ben yalnızca var sayıyorum. Planlamanın ötesindeyim. Yalnızca var sayıyorum. Ben şüphelerin ötesindeyim çünkü onlar eğlenceli değil. Ben yalnızca var sayıyorum. Ben şimdi bir çeşit sihirli gerçekliğe adım atıyorum çünkü yalnızca var sayıyorum. 

 

İsterseniz, buna başka bir isim verebilirsiniz; bilme, güven- ama ben, var saymak sözcüğünü seviyorum. Yalnızca var sayacaksınız. “Her şey bana hizmet edecek.”

 

Şimdi, günlük aktivitelerinizi, gününüzü hissedin. Oh, şimdi orada ne olacak. Bazı yüzler göreceksiniz - tanıdığınız insanların yüzlerini, tanımak zorunda olmadığınız insanların yüzlerini - ve onlar bu varsaymaya meydan okuyacaklar. Peki, siz ne yapacaksınız? Derin bir nefes alacak, gülümseyecek ve sadece varsaymaya devam edeceksiniz. Siz sadece her şeyin aydınlanmanız için olduğunu- ki gerçekte öyle- var saymaya devam edeceksiniz. 

 

(Müzik devam ederken, uzun bir duraklama)

 

Evet, işte burada Merabh’dayız. Merabh’lar hoştur. Beni çok iyi dinlemek zorunda değilsiniz. Biraz uykuya kayabilirsiniz. Merabh bir çeşit hoş, zarif değişim-dönüşümdür.

 

Ama bunun yalnızca her zaman ki gibi bir Merabh olmadığını var sayalım. Bugün buraya muazzam bir değişim-dönüşüm için geldiğinizi var sayalım. Eh, çok zor bir altı ay geçti. O, geçiş maliyetini aldı, içine birçok şüphe sızdı. Birçok iyi şey de oldu, ama çok zordu.

 

Evet, yalnızca bunun süper bir Merabh olduğunu var sayalım.

 

Bunun çifte süper Merabh olduğunu var sayalım. Değişim-dönüşümlerin ötesinde bir değişim-dönüşüm. 

 

Tam şimdi, bu odada harika bir şey olduğunu var sayalım -tamamen inanılmaz, harika. Şüphelerin ötesine gidelim, hatta direncin ötesine, çünkü direncinizi hissedebiliyorum. Bir parçanız,” Şey, ben… şey, ama eh..” diyor. Hayır, sadece var sayalım. 

 

Şimdi gerçekten derine dalacağız. Büyük bir değişim-dönüşümün olduğunu var sayacağız.

 

Ve komik olan, sonra o hemen olur. Oh, zihniniz ciyak ciyak olacak. Kapa Çeneni!  Zihniniz tüm –ama-larını yapıyor olacak. Biz derin bir nefes alacağız ve bu Merabh’da enerjilerin size geldiğini sadece var sayacağız. Önünüze geliyorlar, sizin önünüze. Bütün enerjiler sizin önünüze geliyorlar. 

 

Böylece, derin bir nefes alıyoruz. Süper Merabh’a giriyoruz. Süper Merabh’a giriyoruz. Evrende herhangi bir yerde ilk defa bir Süper Merabh yapılmış oldu. Ve biz muazzam değişim-dönüşüm, muazzam salıvermeler var sayıyoruz. Evet, derin bir nefes alalım.

 

Evet, Yoham bizi bu sonraki düzeye götürürken, derin bir nefes alalım.

 

(Müzik devam ederken, uzun bir duraklama)

 

Siz, dışarıya doğru “Evet, şimdi ne oldu? Bir şey oldu mu” diyen, enerji sondaları gönderirsiniz. Bunu yapmaya alışkınsınız. Sonra derin bir nefes alırsınız ve varsaymaya dönersiniz.  “Evet, oldu. Evet, oldu. Niye? Çünkü ben onu seçtim” Bu kadar basit. 

 

Enerji sondaları dışarı doğru gider ve “Peki, farklı mı hissediyorum? Daha az mı yorgun görünüyorum? Daha mı akıllıyım?”  derler. Bu noktada zihnin ne söyleyeceğini biliyorsunuz. Yalnızca derin bir nefes alırsınız ve bir şeyin olduğunu var sayarsınız. Bunun aslında, muhtemelen yaptığımız en iyi Merabh olduğunu varsayarsınız. En az miktarda dirençle, en büyük düzeyde değişim-dönüşüm ve değişiklik oldu, şimdi oldu.

 

Siz enerjilerin her zaman hizmetinizde olduğunu var sayarsınız. Onlar da buna uyarlar. Kendilerini yeniden düzenlerler ve sonra bu gerçeklik olur. Lanet olsun! Bu en büyük enerji değişimiydi. Şimdiye kadar içinde bulunduğum, herhangi bir grupta hiç görmediğim bir bilinç dönüşümü. Bu kadar kolay. 

 

Bakın, Üstatlar- Üstatlar, gerçek Üstatlar ne kadar kolay olduğunu anlarlar. Onlar çok iyi anlarlar. Bu, yıllar önce Tobias’ın teslimiyet dediği şeyle başlamıştı, teslimiyet. Teslimiyet. Sonra ben izin vermeyle ilgili konuştum 

 

Şimdi anlaşıldı. “Var sayıyorsunuz.”  Kabul ediyorsunuz. İzin veriyorsunuz. Her şeyin aydınlanmanızla ilgili olduğunu var sayıyorsunuz. 

 

Bu güzel Merabh’a izin vererek, derin bir nefes alalım. Onu içimize alalım, son küçük dönüşümü yapmasına izin verelim. 

 

Bakın, onların aydınlanmayla ilgili olduklarını var saydığınızda, buraya beraberinizde getirdiğiniz şu fiziksel konularınız, duygusal konularınız, hah, ilişki konularınız, bütün diğer şeyler birdenbire dönüşür ve uyumlanırlar. Birdenbire, artık gerçekten sorun değildirler. Ya giderler ya da size hizmet ederler. Aydınlanmanıza nazikçe hizmet ederler.

 

Bütün bunların biraz özümsenmesine izin verelim. Bir Süper Merabh’dan sonra, sadece biraz rahatlamanız gerekir. 

 

Derin bir nefes alın.

 

Ahh… Var saymak, şüphe duymaktan çok daha eğlenceli.

 

(Müzik devam ederken, duraklama)

 

Birçok gün, çocuklarla olsun, işinizle olsun yâda kendinizle olsun savaş zırhlarınızı giymek zorunda hissettiğiniz zamanlar oldu ki giymek zorundaydınız. Birçok gün, çok yorgun, çok bitkin hissettiğinizde, diğer bir savaş gününe hazır olmak için yine bu zırh giysisini giymek zorundaydınız. Artık değilsiniz. Yalnızca, her savaşın bittiğini var sayın. Her şeyin, burada size hizmet için olduğunu var sayın.

 

Ben-im’inizi, tüm varlığınızı, hayatınızda yaşamaya izin verdiğinizi var sayın ve öyle olur. Öyle olur.

 

Bu yaşamınızın, bedenlenmiş aydınlanma yaşamı olduğunu ve Üstat olduğunuzu var sayın. Ve öyle olur.  Bütün enerjiler varsaydığınızda ve seçtiğinize, size hizmet için uyumlanırlar. Bu kadar basit. Başka herhangi bir şey sadece örter. Şüpheler ve ama-lar erteler, geciktirir. 

 

Derin bir nefes alın.

 

Bedenlenmiş aydınlanmayı var sayın.

 

Derin bir nefes alın. Egemenliğinizi var sayın. Neden? Çünkü onu seçtiniz. Bu sizin arzunuz. Sizin tutkunuz. 

 

Ve güzel bir derin nefes alın ve bugün burada,  gerçekten muazzam bir değişim-dönüşüm yaptığımızı idrak edin. 

 

(Duraklama)

 

Ve derin güzel bir nefes alın ve tüm yaratımda her şeyin yolunda olduğunu var sayın.

 

Ve öyledir.

 

Böylece sevgili arkadaşlarım, sizleri içtenlikle seviyorum. Gelecek toplantıda görüşmek üzere. 

 

Ben Adamus, hizmetinizdeyim. Teşekkür ederim. (Dinleyiciler alkışlarlar)