• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Şaud 9 "Netlik sonuç getirir "

 

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ
e2012 Serisi

Geoffrey Hoppe kanallığıyla ADAMUS mesajı

Şaud 9  "Netlik sonuç getirir "

5 Mayıs, 2012 tarihinde

Kırmızı Çembere Sunulmuştur

www.crimsoncircle.com               www.kirmizicember.com

 

Ben, ben olan, Egemen Mutlak Alandan Adamus.

Toplantımıza hoş geldiniz, sevgili Şambra.

(Çoğu seyirci uygun şekilde katlandığında küfürlü sözler ortaya çıkan garip karakterli tişörtler giymektedir. Adamus başladığında seyirciler ayağa kalkar ve tişörtlerini ona gösterirler.)

(ÇN: Tişörtlerin üzerinde “Siktir git!” yazmaktadır)

Bu Şaud boyunca gözlerimi kapalı tutacağım! (Adamus ve seyircilerden bolca alkış. Sart:  “Gördün mü?” diye bağırır.) Sadece burada! Sadece Şambra’yla! Neden bana göğüslerinizi gösteriyorsunuz! (kahkahalar) Anlamıyorum. Bazı erkeklerin ki kadınlarınkinden büyük! İnanılmaz. … Oh, ondan uzak duracağız! (daha fazla kahkaha)

Demek bugün öğretmene şaka yaptınız! (kahkahalar) Bu uzuuuun bir Şaud olacak. Uzun bir Şaud. Dünyanın her yerinden dinleyen tüm o insanlar ne düşündü sanıyorsunuz? Kahkahalar, kahkahalar, kahkahalar. Bunca bağırış çığırış ve alkışlar. Biri bana bu deyimin ne anlama geldiğini söylemek ister mi? Evet? (Sart’la konuşur) Kışkırtıcı. Yaratıcı. Suçlu. Evet. Bunun anlamı?

SART: Onlara yapmayalım dedim. (kahkahalar)

LINDA: Bir dakika, bir dakika, bir dakika. (Ona mikrofonu verir)

ADAMUS: Evet.

SART: Onlara yapmayalım dedim.

ADAMUS:  Ve biliyorsun… Yalan söylemenin sana hayır getirmeyeceğini biliyorsun.

SART: Ben bu konuda iyiyimdir gerçi.

ADAMUS: Ve Adamus’a yalan söylemek daha da kötüdür.

SART: Ehh, bu sevgi ve şefkat demek. (bol kahkaha)

ADAMUS: O-hoo. Ve kendini sen böyle mi seviyorsun? Bu kendine olan şefkatin mi?!

SART: Teşekkürler arkadaşlar!

ADAMUS: Bu tüm okullarım ve  verdiğim dersler içinde bir ilk. (Kahkahalar) Uyuyakalan öğrencilerim olmuştu. Ah, bazılarına bana çiçek verdirmiştim. (Biri ona çiçek verir, seyirciler “oooooo” der ve  Adamus onu öper) Şaud boyunca o ve ben arka odaya geçeceğiz. Şarabın olduğu yere ..

Bu bir ilk. Size şunu söylemeliyim ki, bugün benimle burada olan diğer Yükselmiş Üstatlar, sizden çok daha fazla güldüler. (kahkahalar) Teşekkürler. Teşekkürler. Evet. Sadece burada. Oh, kabul edersen canım. (Çiçekleri Linda’ya verir.)

LINDA: Teşekkürler. Onlara bir vazo bulalım.

ADAMUS: Ah, Bunu hak ettim. Sert bir mesajla başlayacaktım. (kahkahalar) Şimdi nasıl yapabilirim? (Birileri “Ooo hayır!” diye bağırır) (Adamus kendini toplamaya çalışır, sonra gene gülmeye başlar. Daha fazla kahkaha)

Belki de nefes almaya geri dönmeliyiz. Tekrar müziği çalabiliriz. (kahkahalar)

Şu kelimelerle açılışı yapacaktım… “Sanırım eğer buradaysanız” – Oldukça dramatikleşip, biraz da işi şiirselleştirecektim – “ Sanırım eğer buradaysanız, eğer şuan seyrediyor ya da

bunu okuyorsanız, bu aydınlanmaya hazır olduğunuz içindir.” diyecektim (seyirciler coşar ve alkışlar) Benim güzel açılışım!

Bunu hak ettim. Bunu hak ettim. Bugün biraz fazla ciddi olacaktım. Evet.

Ama eğer buradaysanız,  şuan izliyorsanız ya da okuyorsanız, emin ki bu, bu gezegendeki son yaşamınız olacak. (seyirciler “Evet” der) Oh, bu çok kalpten bir evetti!  Eğer meleksi bir varlık gelip, sana “Sanırım bir hayat daha yaşaman gerekiyor” dese David ne dersin?

DAVID: Hadi oradan!

ADAMUS: O laf tam da üzerindeki tişörtte yazıyor! (kahkahalar) Tam burada. Evet. (Adamus kıkırdar)

 

Aydınlanmanız

Eğer buradaysanız, kesinlikle aydınlanmanız konusunda ciddi olduğunuzu varsayıyorum. Kesinlikle son raddesine kadar. Bu tam olarak o. Niçin mi? Çünkü bu tavşan kovalamacasına pek çok yaşam harcadınız. Çok fazla araştırdınız, çok fazla fedakârlıkta bulundunuz, çok fazla acı çektiniz ve artık “Bu, ,o. Bu, o.” dediniz.

Başlarken, bunun altını çiziyorum – başlarken, ciddi bir konu – çünkü şuan yaşamınızda olmakta olan her şeyin –her şeyin- bu amaca hizmet ettiğinin bilincinde olun. Bilinçli bir seçimde bulundunuz. Çok net bir seçim yaptınız. Aksi takdirde, burada olmazdınız. Bir süre önce ayrılmış olurdunuz. (Adamus kıkırdar) Ciddi olmaya çalışıyorum! Affedersiniz beyefendi, dudağınızın üzerinde bir böcek var. (fötr şapkalı ve kalın takma bıyıklı bir kadınla konuşurken kahkahalar) Bütün bunlarla – sevgili Tanrım, nasıl? – nasıl ciddi olabilirim ki?

Aydınlanma için bilinçli kararınızla birlikte, yaşamınızda gerçekleşmekte olan her şeyin, şuan buna odaklandığını var sayıyorum. Her bir olay aydınlanmayla ilgili. Olan her şey – hepsinden hoşlanmayabilirsiniz, çünkü olmakta olan pek çok şey, temizlenme ve değişimle alakalı– ama olan her şey, bu aydınlanma deneyimine akmakta.

Biliyorum, sık sık “Neler oluyor böyle? Neden bu olanları bir türlü anlayamıyormuşum gibi geliyor? Neden bu iniş çıkışları deneyimliyorum ki?” diye merak ediyorsunuz. Sevgili dostlarım, hepsi aydınlanma ile alakalı. Her şey. Her şey. Bunların neden olduğunu sormanıza gerek bile yok. Hepsi aydınlanmayla ilgili.

Şimdi, bu pek çok soruyu akla getiriyor – Aydınlanma nedir? – Ve ne yazık ki bu konuda çok fazla kafa karışıklığı söz konusu. Yükseliş nedir? Pek çok kafa karışıklığı. Bunun, bu yaşamdaki fiziksel bedende her bir parçanızı geri getirerek, sizin tanrısallığınızın ve veçhelerinizin bütünlenmesi olduğunu söyleyelim.

Şimdi, bu bedeni terk mi edeceksiniz, yoksa burada kalıp keyfini mi çıkaracaksınız, bu hala belirsizliğini koruyor. Bu, benim sizin adınıza veremeyeceğim bir karar. Sizi, biri ya da diğeri konusunda yönlendirmek bile istemiyorum. Ama o aydınlanma anında bileceksiniz. Bileceksiniz. Ondan korkmanıza gerek yok. Bu, belki de şimdiye kadar yapacağınız en büyük seçim. Fizik bedenden ayrılmaktan korkmaya gerek yok. Daha önce de söylediğim gibi, bunu defalarca yaptınız. Çok kolay.

Aydınlanmış bir durumda insan yaşamının nasıl olacağını tahmin etmek çok güç ve biliyorum ki, bu konuda kafa patlatıyorsunuz.  Bunun hakkında düşünüyorsunuz – “Hem fiziksel hem de aydınlanmış olmak, nasıl bir şey olacak acaba?” – ama şuan en azından zihniniz bunu hayal edemiyor. Hayal edemiyor bile. Sizler, yaratıcılığınız, kalbiniz ve duygularınız aracılığıyla diyelim, hayal edebilirsiniz; ama zihin bunu hayal bile edemez. Bu nedenle olan şey, zihin, insan kısmı korkmaya, meraklanmaya ve geri çekilmeye başlıyor.

Sevgili dostlarım, bundan kaçamazsınız. Gerçekten kaçamazsınız. Çok bilinçli bir seçim yaptınız. Her şey hareket halinde. Şuan bildiklerinizle artık uykuya geri dönemezsiniz. Dönemezsiniz. Ve denediniz de. Denediniz ama yapamazsınız. Çok fazla şey biliyorsunuz. Çok fazla şeyin farkındasınız.

Geciktirebilirsiniz. Kendi kendinizin dikkatini çelebilirsiniz ki, bu konuda uzman olmak üzeresiniz. Ya da sadece derin bir nefes alır ve korkuyu serbest bırakırsınız.

Sevgili dostlarım, en son Şaud’da da dediğim gibi – ister beş, ister bin kişi olsun, fark etmez – ama aydınlanmış olarak bu bedende kalmaya devam eden, sadece birkaç varlık, insan, sadece bu dünya da değil, tüm diğer âlemlerle büyük bir fark yaratacak.

 

Gelmekte Olan Enerjiler

Enerjiler, şu an çok yoğun. Bunu dört bir yandan hissediyorsunuz. Ve tüm bunlara ek olarak -şimdi buraya küçük bir bomba atacağım. Evet, enerjiler çok yoğun. Yıl 2012, tabii ki, 2012- 10 Mayıs’tan başlayarak, yepyeni bir enerji dalgası gelecek ve yaklaşık bir hafta sürecek. Aşırı derecede yoğun olacak. Bunu daha önce deneyimlemiştiniz. Bunu tekrar atlatabileceğinizi biliyorum; ama yaklaşık bir hafta, enerjiler aşırı derecede yoğun olacak.

Bu enerjilerin ilginç yanı -onlar solar dalgalar değiller, elektromanyetik dalgalar da değiller, bunlar tamamen bu gezegen üzerine gönderilen boyutlar arası bir enerji bombardımanı-  buraya vardıklarında, dünyanın derinliklerine inecekler ve dünyadan bir şeyi salıverecekler. Eski Enerji’yi. Eski sıkışmış tarihi. (bazı seyirciler inler) Bunu gözünüzün önüne getirin… Oh, hayır korkacak bir şey yok! (Adamus kıkırdar) Bu, farkında olmanız gereken bir şey sadece.

Bu yoğun enerjilerin geldiğini ve Dünya’daki sıkışmış enerjiyle çarpıştığını düşünün. Neler olabileceğini düşünün. (birisi “depremler” der, bir diğeri “dünya değişir” der) Hımm… Şart da değil… Ama muhtemelen. Muhtemelen. Fiziksel bedeninizdeki yoğunluk, yaklaşık bir haftaya başlıyor.

Ne yapacaksınız? (seyirciler “Nefes alın” der)

MARTY: Uçaktan serbest atlayış yapmayın.

ADAMUS: Evet, serbest atlayış yapmayın! (kıkırdayarak) Güzel. Güzel. Mofo, bugün tam da dorukta. Evet… Ya da… Ya da belki de… (biri “içiniz” der) Serbest dalış yapmaya gidin. (Adamus kıkırdar ve seyirciler kahkaha atar) İçin diyorlar, evet. Belki de her türlü saklanmayı bırakmanın tam zamanıdır. Belki de serbest atlayış yapmanın, biraz delice bir şeyler yapmanın ve zihinden çıkmanın tam zamanıdır.

Bunu gerçekten de bedeninizde hissedeceksiniz. Bunu, her yanınızda hissedeceksiniz. Diğer insanlar belki hissedecek, belki de hissetmeyecek. Dünya da hissedecek ve bu, deprem ya da yanardağ patlamaları gibi şeylere de neden olabilir. Ama zorunlu değil. Zorunlu değil. Böylesine büyük miktarda enerji geldiğinde, buna neden olabilir. Tekrar bir sonraki Şaud için bir araya geldiğimizde, etkilerin neler olduğunu görmek ilginç olacak..

Bunda bir de benzetme var. Bu enerjiler gelip dünyaya çarptığında, onlar ayrıca sizin fiziksel bedeninize de çarpacaklar. Fiziksel bedenleriniz şu an ne durumda? (seyirciler biraz söylenir) Hımmm… Hımmmm… Biraz ağrı. Birazcık da sızı belki. Biraz baş dönmesi.  Peki, ne yapmanız gerekiyor? Nefes alın. Topraklanın. O bedeni sevin. O bedeni besleyin. (biri “yaşasın” der) Yaşasın! O bedeni tekrar besleyin. Bedeni istismar eden o şeyleri yapma zamanı değil. Kendinizi aç bırakarak çokça kilo kaybetmek zorunda olduğunuzu düşünme zamanı değil. Yemek yiyin. Sağlam yiyin. Evet. (Adamus kıkırdar)

Sevgili dostlarım -uyarı olarak- enerjiler çok yoğun. Hepsi  bu gezegenin gelişimi, evrimi için… Bazen büyük enerjiler geldiğini söylediğinizde, insanlar “Oh! Kaçın, yeraltına sığının!” demeye başlıyorlar. Her neyse, bu enerjilerin güzel ve belirli bir amaç için burada olduğunu anlamalısınız.

Size şu an olmakta olanlar nedensiz değil. Öylesine olmuyorlar. Bu –o deyim neydi– “olacağı vardı oldu” gibi bir durum değil…

DAVID: Sıçıcaz yani.

ADAMUS: Gördünüz mü? Bunu o dedi. Ben değil.

SART: Bok püsür.

ADAMUS: Evet! Evet. Bu yükselmenizin, aydınlanmanızın bir parçası.

Hadi bununla derin bir nefes alalım.

Bu enerjilere hoş geldin diyelim. 10 Mayıs. 10 Mayıs’ta gelmeye başlayacaklar. Büyük. Destekleyici. Sizin için!

Şimdi, eğer hayatınızda kenarda duran bir şeyler varsa, gelen enerjiler onu bu ya da öte yana itecektir. Ama bu iyi bir şey değil mi? (bazı insanlar “Evet”, diğerleri “Hayır” der) Hayır. (Adamus kıkırdar ve seyirciler güler) Bugün sıkı bir grubumuz var. Sıkı bir grup.

 

Kutsal Şaud

Hadi biraz konuşalım. Bu kutsal bir Şaud –ya da kutsal bir Şaud olduğunu sanıyordum. (kahkahalar) Bu açılış mesajımın bir parçasıydı– “Kutsal Şaud” ve şu yaptığınıza bakın. Ama bu gerçekten de kutsal bir Şaud. Şaud, ilk kez Tobias’ın kullandığı bir kelime. Bu eski İbranice bir kelime. Şaud, kutsal toplantı, ilham olmuş toplantı demektir.

Bu çok kutsal bir Şaud. Ve bu kutsal Şaud’ta gülebiliriz. Ayıp şeyler yazan tişörtler giyebiliriz.(Adamus kıkırdar) Ne istersek onu yapabiliriz. İstersek kahvemizi yudumlayabilir, şarap içebilir, gülebilir, ağlayabilir, kendimiz olabilir, ilginç kıyafetler giyebilir ve dans edebiliriz. Kutsal bir Şaud’ta, gerçi her şey, enerjinizi katan sizlerin –tüm Şambra’nın– kolektif çalışmasıyla alakalıdır. Enerjisini katan Cauldre ve Linda hakkındadır. Enerjilerini katan Aandrah ve On. Şu an internetten izleyen herkes. Daha sonra bu çalışmaya bağlanan herkes, bu kutsal Şaud’a enerjilerini katmaktadır.

Bu konuyu açmamın nedeni, çünkü siz sevgili dostlarım, şu an çok nazik, güzel ama çok da hassas bir durumdasınız. İnsandan, tanrısal insana dönüşüyorsunuz.  Zihinsel çağınızdan, yaratıcı-zihinsel-tanrısal alana geçiş yapıyorsunuz. Yaşamlarınızdan pek çok şey salınıyor. Yeni şeyler, beklenmeyen şeyler geliyor. Çok ama çok kırılgan bir dönem. Gülebilmeniz çok güzel. Gülebilmeniz harika; çünkü birinizden duyduğum gibi “eğer gülmeyecek olsam ağlıyor olurdum.” Ama gülebiliyor olmanız çok harika.

Bu, tüm enerjilerimizin eşsiz bir birleşimi. Ve bu, sadece burada yapılıyor ve sadece bu şekilde yapılıyor.

Buna olan saygımdan dolayı ve şimdi nelerin içinden geçtiğinizi bildiğim için… O sadece burada yapılıyor. Başka hiçbir yerde değil. Bu benim ismim altında kanallık yaptığını iddia eden, Şaud’lar düzenlediklerini söyleyenlere bir mesaj. Bu hiç de doğru bir şey değil. O yer, burası. O, bu grup. O, bu kanal. O, bu insanlar. O, hepsini bir araya getiren bu ekip. Tobias, Kuthumi, aynı isteklerde bulunmamıştı. Onlar, biraz farklı bir enerjiyle çalışıyorlardı.

Ben geldiğimde, ilk mesajımda “O, bu olacak” dedim. Konuştuğum tek bir kanal ve tek bir grup. Hepsi bu. Diğerleri, açıkça söylemeliyim ki, ya kafaları karışık, ya yanılsama içindeler ya da sahtekârlar. Vayy… Hımm. (biri “âmin” der) Bu sadece başlangıç. (Adamus kıkırdar)

Biliyorum ki, Cauldre ve Linda yaptıkları son geziden oldukça yorgun döndüler ki ben bu geziden büyük keyif almıştım. Mm! Fransa, aşk ve şarap. Daha fazla ne isteyebilirsiniz ki? Biraz yorgun düştüklerini görebiliyorum. Böylece, bugün biraz değişiklik yapacağız. Daha önce zaten yaptığınız gibi, bugün enerjilerinizin daha fazlasını buraya getireceğiz. Benimkinin de birazcık daha fazlasını. Cauldre ve Linda biraz geride durabilirler. Hala kaynaşıyoruz; ama sadece oranı biraz değiştiriyoruz.

Devam ederken size soracağım sorulara gelelim, bugün nasıl istersiniz? Direkt ve kışkırtıcı olmalarını ister misiniz? (seyirciler “evet!” diye bağırır) Ya da nazik ve kucaklayıcı mı olmalarını istersiniz? (çoğu seyirci “hayır!” der) Edith nazik ve kucaklayıcı olmasını istiyor. Bir dakika. Bir şeyi kontrol edeyim. Üzgünüm Edith, nazik ve kucaklayıcımız kalmamış! (kahkahalar) Menüdeki diğer seçeneklere bakmak ister misin? (Adamus kıkırdar) Direkt ve kışkırtıcı. Ve öyle olacak. Bugün olaylar konusunda direkt olacağız.

Tüm bu Şaud boyunca, aslında tek bir konuya değineceğim. O da sadece beş dakika alacak. Ama burada olmaktan, sizlerle konuşmaktan ve hepsini bir araya getirdiğimiz bu Şaud sürecinden keyif alıyorum.

Bugün konuşacaklarımız… Tahtayı şuraya alabilir miyiz? (David yazı tahtasını canlı müzik alanına taşır.) Evet. Müzik.

 

Sorular

Şimdi bu Şaud’ta enerjilerin hızlı bir değerlendirmesini yapalım ve şu soruları soralım: “Neler oluyor? Şu an Şambra ile olup biten ne? Hissedilen nedir? Sorular nedir? Güncel sorunların yanı sıra ortada dönen büyük sorular nelerdir? Linda, tatlım, tahtaya yazmanı rica edebilir miyim?

1. “Nasıl gidiyorum?”

Son zamanlarda bize gelen bir numaralı soru: “Nasıl gidiyorum?” Ben nasıl gidiyorum değil –bende her şey yolunda biliyorum– peki siz nasıl gidiyorsunuz? “Nasıl gidiyorum?” Bu ilginç. Bu epey değişti. Geçmişte diğer tür sorular vardı. Şimdiyse “nasıl gidiyorum?” sorusunu soruyorsunuz.

Bu iyi bir soru. Nasıl gidiyorsunuz? Bu şartlar altında gayet iyi. İnanılmaz derecede iyi. Hala bu fiziksel bedendesiniz ve bu önemli bir nokta. Hala buradasınız. Bu güzel. Bu içinden geçilmesi çok zor bir süreç. Biyolojik olarak da zor. Hepsi tekrardan programlanıyor. Tekrardan yapılandırılıyor. Bu nedenle, bedenin dışına çıkmak çok kolay.

Bu özellikle ölüm demek değil, ama bedeninizde yaşamıyor olmak anlamına gelebilir. Kendinize burada, bu bedende olmayı hatırlatıyorsunuz. Aslında söylemesi ilginç –bu arada evet, bu bir çeşit karne– yani aslında bu bedeni sevmeye başladığınızı söylemek ilginç.  Oh, onu çok uzun zamandır sevmiyor, her açıdan onu eleştiriyordunuz; ama şimdi gerçekten giyinip kuşanmaya başlıyorsunuz! (Birinin kostümüne bakmaktadır.) Bedeninizi sevin! İçinde yürüdüğünüz ve dans ettiğiniz o varlığı sevin.

Dans etme zamanı mı? (Güzel parlak bir elbise giyen Lulu’ya) Hadi dans edelim. Cinco de Mayo zamanı (bir Meksika bayramı). Şaud zamanı. Budda’nın doğum günü. Hadi dans edelim. Lütfen. (Lulu öne gelir, seyirciler alkışlar) Güzel elbise. Bugün harika görünüyorsun. Vaayy.

LINDA: Vaayy! (Seyirciler onaylar ve ıslık çalar.)

LULU: Burada dans edebilir miyim?

ADAMUS: Evet. Sert zemine mi ihtiyacın var?

LULU: Biraz beklenmedik oldu, bu nedenle yapmam gereken…

ADAMUS: Derin bir nefes almak.

(Herkes için dans eder, Adamus ve seyircilerden alkış alır.)

Teşekkürler. Teşekkürler. Ah, sadece Şaud’ta. Sadece Şaud’ta.

Pekala, “Nasıl gidiyorum?” sorusuna geri dönelim. Güzel. Bu şartlar altında inanılmayacak kadar iyi. Çok zor olmasına rağmen gayet iyi idare ettiniz, inanılmaz. Çok, çok güzel. Şu an biraz fazla endişe ve şüphe var. Bu konuya daha sonra değineceğiz. Nasıl gittiğiniz konusunda, hala çok fazla endişe duyuyorsunuz.

İnanılmaz derecede iyi gidiyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bunun farkına varır mısınız? Bu yolda ilerleyip, bu kadar mesafe kat etmeyen pek çok kişi var. Vazgeçen pek çok kişi var -bu yaşamda vazgeçen ya da tüm aydınlanma sürecinden vazgeçenler- ama siz hala buradasınız. Ve gülüyorsunuz. Gülüyorsunuz! Bu inanılmaz! Olaylara meydan okuyorsunuz ki, bu harika. İçinizdeki, organizasyonların içindeki, burada Kırmızı Çember’ deki, eski inanç sistemlerine meydan okuyorsunuz. Bu hayran olunası bir şey.

Nasıl gidiyorsunuz? İnanılmaz derecede iyi. Size A vereceğim (En yüksek not). Kesinlikle. (seyirciler alkışlar) Kim oluyorum da size “A” veriyorum, ama yaptım bir kere.

 

2. “Neyi farklı yapıyor olmam gerekiyor?”

Sorduğunuz bir sonraki soru, “Neyi farklı yapıyor olmalıyım? Neyi farklı yapıyor olmalıyım?” Bunu çok sık duyuyoruz. “Şu an neyi farklı yapıyor olmam gerekiyor?” Aslında, şu an yazmakla meşgul olan Linda’dan, dinleyicilerin yanına gidip sormasını isteyeceğim. İşleri biraz daha kolaylaştırmak, daha keyifli kılmak, gelmekte olan bu enerjilerden faydalanmanıza ve kendinize gerçekten izin vermek için, biraz daha farklı yapıyor olmanız gereken şey nedir? Neyi daha farklı yapıyor olmanız gerekiyor? Lütfen ayağa kalkar mısınız? Evet.

CAROLYN: Serbest bırakmam gerekiyor.

ADAMUS: Neyi?

CAROLYN: Sahip olduğum, hayatımda benim için önemli olduğunu düşündüğüm, tutunduğum, mükemmel bir şekilde yapmaya çalıştığım her şeyi. Sadece denemek zorundayım sanıyorum.

ADAMUS: Neden serbest bırakmıyorsun?

CAROLYN: Bilmiyorum! Bilmiyorum.

ADAMUS: Bence bariz bir şekilde bunlardan keyif alıyorsun.

CAROLYN: Hayır!

ADAMUS: Hayır?

CAROLYN: Hayır. Çok fazla değil.

ADAMUS: Hayır, ama hala oradalar.

CAROLYN: Evet.

ADAMUS: İçlerinde gerçekten keyif aldığın bir şeyler olmalı. İçlerinde…

CAROLYN: Tutunduğum bir şeyler.

ADAMUS: …hala tutunuyorsun. Bir amaca hizmet ediyorlar. Aksi takdirde gitmiş olurlardı.

CAROLYN: Evet.

ADAMUS: Evet.

CAROLYN: Bunu yapmam gerekiyor değil mi?

ADAMUS: Sadece onların ne olduğunun, niçin hala doğru şeyi yapmaktan, kuralları takip etmekten, başkaları için bir şeyler yapmaktan, keyif aldığının farkına var.

CAROLYN: Belki de başkalarının ne düşünebileceği konusuna çok takılıyorum.

ADAMUS: Evet. Güzel. Ve onu serbest bıraktığında?

CAROLYN: Sonra sadece ben olabilirim.

ADAMUS: Evet. Ve onlar da…

CAROLYN: Ve hepsini serbest bırak.

ADAMUS: …alay edip eğlenebilirler ama zaten öyle yapıyorlar. Kısaca fark etmez. (Kahkahalar) Evet.

CAROLYN: Bana gülmeyin sakın. (Kahkahalar)

ADAMUS: Güzel.

Öyleyse nedir? Neyi farklı yapıyor olmam gerekiyor diye sorduğunuzda, o şey nedir? Neyi farklı yapıyor olmanız gerekiyor?

JOYCE (Kadın): Eski alışkanlıkları serbest bırakıyor olmam gerekiyor.

ADAMUS: Evet. Örneğin?

JOYCE: Yapmanız gerektiğini düşündüğünüz, tüm o şeyleri.

ADAMUS: Birini söyle.

JOYCE: Oh, eşyaları temiz tutmak. O günlük rutin şeyler.

ADAMUS: Evet. Neden bunlara sahipsin?

JOYCE: Bana böyle öğretildi.

ADAMUS: Evet. Burada duyduklarım daha çok insani detaylar, programlanma, şartlanmalarla ilgili. Bu şeyler, sizi alıkoyuyor.

JOYCE: Alıkoyuyorlar. Size sıkıntı veriyorlar.

ADAMUS: Size sıkıntı veriyorlar.

JOYCE:  Bunun son zamanlarda farkına vardım.

ADAMUS: İnanılmaz derecede zaman harcıyorsunuz –sadece sen değil, hepiniz–yaşamın küçük detayları üzerinde inanılmaz zaman harcıyorsunuz. Yaşamın ayrıntıları. Aslında buna hiç de gerek yok. Benim bir teorim var. Bence bunu bazen kasten seçiyorsunuz; çünkü bu bir dikkat dağınıklığı. Bazen, eğer onu yapmazsanız, gezegenden puf diye uçacağınızı sanıyorsunuz. Diğer bir deyişle, bu sizi burada tutan şeylerden biri.

JOYCE: Büyük bir kısmını bize kitle bilinci veriyor.

ADAMUS: Kitle bilinci, kesinlikle. Ama hepiniz kitle bilincini artık çok fazla umursamadığınız bir noktaya gelmektesiniz. Bu iyi bir şey. Bu iyi bir şey.

Bir sonraki. Neyi farklı yapman gerekiyor?

EDITH: Bir temizlikçi tutmalıyım. (Bol kahkaha ve alkış)

ADAMUS: Lütfen anlamama yardımcı ol. Birinin senin pisliğini temizlemesini mi istiyorsun?

EDITH: Kesinlikle.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Güzel. Ona iyi para verecek misin?

EDITH: Evet.

ADAMUS: Güzel. İyi davranacak mısın?

EDITH: Evet.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Peki, şimdiye kadar neden yapmadın?

EDITH: Fakirim.

ADAMUS: Nesin?

EDITH: Bolluk yaratmam gerekiyor. Başka bir şekilde tekrar söyleyeyim.

ADAMUS: Hayır, onu yaratman gerekmiyor. O zaten orada.

EDITH: O halde onu kazıp çıkarmam gerekiyor. (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Sadece, onun zaten orada olduğunun farkına varman gerekiyor. Evet. Hiç bir şey yapmana gerek olmadığını anlaman gerekiyor –ve birazdan bir egzersiz yapacağız– bunu anlaman gerekiyor.

Bolluk dileğinde bulunamazsın. Düşünerek… Düşünerek bolluğa ulaşamazsın. O zaten orada, sevgili Edith. Tek sorun bunun farkına ne zaman varacağın?

EDITH: İyi bir nokta.

ADAMUS: Ne zaman…

EDITH: Bana nerede olduğunu gösterebilir misin? (Kahkahalar)

ADAMUS: Daha sonra tatlım. O gerçekleşiyor. Bu çok temel metafizik, spritüel, psikolojik bir nokta. Zaten içinde her şey hali hazırda mevcut, iki karşıtlık da. Bolluk da, bolluk eksikliği de, zaten orada içinde. Bazı nedenlerden dolayı eksikliği seçiyorsun. Evet ve bir noktada bundan sıkılacaksın ve ilerleyeceksin. Kesinlikle.

Bolluk, bolluk eksikliğinden daha doğaldır. Kesinlikle. Güzel.

Bolluk, –direkt gözlerinin içine bakacağım– bolluk direkt olarak yaşama arzunuza eşittir. (Biri “vay canına” der) Vay canına! Direkt olarak yaşama arzunuza eşittir. Pek çoğunuzun bollukla sıkıntı yaşaması çok da şaşılası bir şey değil. Niçin? Burada olmak isteyip istemediğinizden emin değilsiniz. O konuya da geleceğiz.

Burada olmak istediğinize karar verin, olmak istediğinize karar verin, aniden bolluk içinde olacaksınız. Tüm enerjiler hızla gelecek.

Enerjiler, kelimenin tam anlamıyla size hizmet ediyorlar. Bu gezegende artık olmak isteyip istemediğinizden emin değilseniz, çitin üzerinde oturuyorsanız, bir esintinin gelip sizi bu ya da diğer tarafa itmesini bekliyorsanız, o zaman sorumluluk almak yerine rüzgârı suçlayabilirsiniz. İşte bu tam anlamıyla size destek olmak için gelecek enerjinin düzeyidir. Çok fazla değil. Sadece hayatta kalacak kadar. Yaşamaya yetecek kadar. Sadece idare edecek kadar. İşte çoğunuzun olduğu yer burası. Bolluk konusunu çözmediğiniz için değil. Burada kalmak isteyip istemediğinizi henüz seçmediğiniz için! (Joe’yu sallar) Burada kimseyi özellikle işaret etmiyorum. (Kahkahalar)

‘Eğer’ler, ‘ama’lar ya da ‘veya’lar olmaksızın bunun kendine bağlılık, burada olmaya bağlılıkla ilgili olduğu söylenebilir.  Benim en sevdiğim: “Eğer lotoyu tutturursam, gerçekten burada olmak isteyeceğim. Kalmak isteyeceğim.” Hayır, hayır, hayır. İşler öyle yürümüyor. Kalmayı seç, lotoyu sonra kazan. Bolluk gerçekten de çok basittir. Çok, çok basit. Yaşama aşkıyla alakalıdır. Evet. Güzel. Şu an başka neleri farklı yapmak isterdiniz?

LUCIA:  Sanrım ben sadece gerçekten, ama gerçekten kendime güvenmeliyim.

ADAMUS: Neden güvenmiyorsun?

LUCIA: İniş çıkışlarım oluyor. Kendime gerçekten güvendiğimde, enerjinin nasıl çalıştığını ve gerçekten olayların nasıl değiştiğini görebiliyorum.

ADAMUS: Bir varlık neden… (Onun yanında durur ve birlikte direkt kameraya bakarlar) Bir varlık neden kendine güvenmez?

LUCIA: Çünkü… (Kıkırdar) Bu gerçekten sana sorumluluk yükler. Bu gerçek bir sorumluluktur.

ADAMUS: Bu çok korkutucu değil mi? (Lucia kıkırdar) Berbat. (Adamus güler) Çünkü… Soruyu senin için ben cevaplayacağım.

LUCIA: Evet.

ADAMUS: Yanlış  giden deneyimler yaşadığın için.

LUCIA: Evet.

ADAMUS: Eksik ya da yanlış yaptığın için, kendini yargıladığın şeyler oldu. Hepiniz kendinizin geçmişe gitmesine izin verdiniz. Açıldınız ve kendinizi ifade ettiğiniz ve aniden ne oldu? (Biri “kafanı uçurdun” der) Evet, Kafanı uçurdun. Kesinlikle. Veya yaktın ya da öyle bir şeyler. Ama hala orada olan, o eski hatıralar mevcut.

Artık bunları serbest bırakmak zamanı. Kesinlikle öyle; çünkü eninde sonunda, her şey kendine güvenmekle alakalı.

LUCIA: Evet.

ADAMUS: Evet. Ve bunu yaptığında olaylar değişmeye başlayacak. Ooo, diğer insanlar tepki gösterecekler. Pek çok insan kibirli birine dönüştüğünü, sadece kendini düşündüğünü söyleyecek. İşte o zaman, sen derin bir nefes alıp tişörtünü göstereceksin. (Kahkahalar) Ve “evet, haklıymışsın” diyeceksin. Başka?

LUCIA: Onlara tişörtümü mü göstermeliyim? (Kıkırdar)

ADAMUS: Evet.

LUCIA: Kameranın önünde.

ADAMUS: Evet. Güzel. Başka?

LINDA: Bak, tatlı İtalyan kızlarına ne yaptırıyorsun. Mm hmm. Mm hmm.

ADAMUS: Gurur duyuyorum.

LINDA: Hayır, ben tişörtten bahsediyorum.

ADAMUS: Evet.

CAROLE (Kadın): Ölmeden önce yapmak istediklerini yap*.

ADAMUS: Ölmeden önce yapmak istediklerini yap.

CAROLE: Evet.

ADAMUS: Bu liste nedir?**

*/**(ÇN: Carole, “live your bucket list” der. Bucket list bire bir çevrildiğinde kova listesi anlamına geldiğinden- Türkçe’ye çevrildiğinde bu bağlam dışı kalıyor- Adamus onun ne olduğunu sorar.)

CAROLE: Her zaman yapmak istediğin şeyler listesi.

ADAMUS: Evet.

CAROLE: Her zaman yapmak istediğin şeyleri yapmak eğlencelidir.

ADAMUS: Güzel. Sen ne yapmak istiyorsun?

CAROLE: Seyahat etmek. Seyahat etmek.

ADAMUS: Seyahat etmek. Güzel. Güzel. Nereye? (Biri Fransa diye fısıldar)

CAROLE: Mısır! (Kahkahalar)

ADAMUS: Fransa’dan sonra Mısır’a gidersin.

CAROLE: Fransa’dan sonra! Tamam.

ADAMUS: Güzel. Yap öyleyse.

CAROLE: Hıım.

ADAMUS: Bu tereddüt niye?

CAROLE: Bolluk.

ADAMUS: Ohh! Ohh! Ohh! Bana kusacak bir kova getirin çabuk. (Bazıları güler)

CAROLE: Bolluk.

ADAMUS: Neler olduğunu görebiliyor musun?

CAROLE: Mm hıımm.

ADAMUS: Daha şimdi Mısır’a gitmeyi hayal ediyordun, seyahat etmeyi ki, bu harika bir şey, inanılmaz bir deneyim. Öyleyse git. Bunu sana söylediğimde, sen aniden geri çekildin. Ne oldu? Zihin araya girmeye başladı.

CAROLE: Doğru.

ADAMUS: Bugün o konuya değineceğiz. Sonra da korku ve bu korku sanki -yaslanacak birine ihtiyacım var (Linda’ya yaslanır)– ben buna değer miyim? Ben değerli miyim?

CAROLE: Ben değerli miyim?

ADAMUS: Param var mı?

CAROLE: Doğru.

ADAMUS: Doğru. Ve belki de o kadar farklı ve garip olacak ki başa çıkamayacağım.

CAROLE: Bu gerçek. (Kıkırdar)

ADAMUS: Evet. Evet. Evet. Ya uçak düşerse.

CAROLE: Oh, o canımı sıkmaz. (Kıkırdar)

ADAMUS: Sıkmalı. Bu sanki… (Bolca kahkaha) Bu nedenle hepsi geri çekiliyor. Niçin? Mısır’a git. Mısır’a git. Keyfini çıkar. Kesinlikle. Ruhunu yanına al. Veçhelerini de birlikte götür. Zaten orada olan başkalarını da bulacaksın. Onlar oraya senden önce vardılar.

CAROLE: Borca gir.

ADAMUS: Niçin? Borca girmek niye?

CAROLE: Henüz bolluğuma ulaşamadım.

ADAMUS: Evet ulaştın! O tam şurada. Bunun ne kadar çılgınca olduğunu görebiliyor musun? Bir şekilde yükselmeyi ve aydınlanmayı seçtin. Hayatındaki her şey ona odaklanıyor, ona destek olmak istiyor, geri dönmek istiyor. Ama hala bu insani kısmın mevcut… (Biri hapşırır) O hapşırıkla, İsa’yı çarmıhından uçururdun. (Bolca kahkaha)

Aniden Cauldre uyandı! Geri geldi! Görüyorsun ya Cauldre? Uzaklaşıyorsun bak neler oluyor?

Aydınlanma seçimi yapıyorsunuz ve aydınlanmanın bir noktasına geldiğinizde -hep yapmak istedikleriniz listesi- ve buum. Aniden, “bolluktan yoksunum” diyorsunuz. Hayır değilsiniz. Kesinlikle değilsiniz. Yaşamdan keyif alın. Bu bolluktur. “Kahretsin! Mısır’a gidiyorum işte” deme arzusuyla yaşamak. İnanılmaz. Aniden bolluk karşınıza çıkacaktır; çünkü o, tutkuya, seçime, yaşama arzusuna cevap vermektedir.

Eğer her gün sandalyenize oturup, ne yapacağınızı merak eder, aydınlanmanın ne olduğu konusunda endişelenir, yaşamınızın geri kalanında hayatta kalmak için faturaları nasıl ödeyeceğinizi düşünürseniz, bu şekilde, sadece bu tür enerjileri kendinize çekersiniz.  Bu sizi aynen bu şekilde destekleyecektir; çünkü “ne yapacağımı bilmiyorum” durumundasınızdır. Ve kendinize tam olarak çekeceğiniz şey de, bir sürü “bilmiyorum” dur.

Bolluk mevcut, Aandrah’nın da size söyleyeceği gibi. “Hiç bir şeyin” bolluğunu kendinize çekiyorsunuz! (Kahkahalar) “Hadi şurada oturup, onun hakkında düşünelim”in bolluğunu çekiyorsunuz. “Yapmak istediklerim var ama onları gerçekleştiremeyeceğim”in bolluğu. Oh!  İnanılmaz bir şekilde, tam olarak seçtiğinizin bolluğunu yaratıyorsunuz.

Zihnin ötesine geçtiğinizde, burada olduğunuz ve aydınlanacağınız gerçeğini, insan olma deneyimini, hatta aydınlanmış bir insan olmanın harika bir şey olduğu gerçeğini kucakladığınızda, işte o zaman enerjiler akın edecekler.

Bir haftaya burada olacak enerjiler, seni devirmek yerine ayaklarını yerden kesecek.

Evet.

CAROLE: Tamam, iyi fikir.

ADAMUS: Evet, harika fikir. Sadece iyi bir fikir değil, inanılmaz bir fikir. Basit bir fikir.

CAROLE: Doğru.

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler.

CAROLE: Teşekkürler.

ADAMUS: Kesinlikle. Motive edici bir konuşmacı olmalıydım. (Kahkahalar) Bu spritüel çalışmadan sıkıldım.

LINDA: Zaten motive edici bir konuşmacısın.

ADAMUS: Bir sonraki. Neyi farklı yapardın? Neyi farklı yapıyor olman gerekiyor?

PETE: Yapmıyor olmak, derdim.

ADAMUS: Yapmıyor olmak.

PETE: Yapmıyor olmak.

ADAMUS: Güzel.

PETE: Yükselişim ya da aydınlanmam için bir planım var ve gerçekten bundan vazgeçmeyi kastediyorum. 

ADAMUS: Güzel!

PETE: Benimkinden bile daha iyi olan dışsal bir tane var. Ve o,  tüm mizacımdan vazgeçtiğimde bana geliyor.

ADAMUS: Evet.

PETE: Evet.

ADAMUS: Kesinlikle. Pete, bugün tam olarak yapacağımız şey de bu. Bu artık yapmakla alakalı değil. Bunun ötesine geçmek için bir çalışma yapacağız. Güzel. Harika. Bir sonraki.

ALIYAH (Çocuk): Ben Japonya’ya giderdim.

ADAMUS: Niçin Japonya?

ALIYAH: Çünkü erkek kardeşim orada.

ADAMUS: Ahh, bu iyi bir neden. Ve ne zaman gitmek isterdin?

ALIYAH: Bugün. (Kahkahalar)

ADAMUS: Bu güzel. Bu güzel. Japonya’da ne yapmak isterdin? Güzel bir ülkedir.

ALIYAH: Uyumak. (Kahkahalar)

ADAMUS: Tam da Şambra gibi! (Kahkahalar) Aydınlanmaya gidecekler. Uyuyacaklar. (Adamus kıkırdar) Güzel. Teşekkürler. Teşekkürler. Bir iki tane daha...

PAULA: Tekrar güven sorununa geri dönmek istiyorum.

ADAMUS: Güzel.

PAULA: Kendimi açacağım. Ne zaman o noktaya gelsem, kafamın uçurulduğuna dair bir rüyam var.

ADAMUS: Evet.

PAULA: Tamam. Ve tekrar…

ADAMUS: Rüya?

PAULA: Evet! Burada kendimi sizlere açıyorum. O burada. Sanki dokunulabilir. Bir çeşit… Bir duvar var ve tek başıma olmadığımdan eminim.

ADAMUS: Anlıyorum.

PAULA: Ondan bahsettin ve bahsettiğinde “Aman Tanrım!” dedim.

ADAMUS: Evet.

PAULA: Öyleyse ne yapmalıyım?

ADAMUS: Ne yapmalısın? Derin bir nefes al ve aydınlanmanın şu an en önemli şey olduğunun ayrımına var. Başka bir yaşamda, başka bir kafayla her zaman geri gelebilirsin. (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar)

PAULA: Sen ondan bahsettiğinde, bunun geçmiş yaşamlarımla alakalı olduğunu düşündüm.

ADAMUS: Oh kesinlikle. Kesinlikle.

PAULA: Ve ben o iki şeyi asla yan yana getirmiyorum.

ADAMUS: Kesinlikle. Siz ve diğer Şambra, pek çok şey deneyimlediniz –kazıkta yakılmak, kafanızın uçurulması, işkence, dilinizin kesilmesi –her zaman ondan nefret etmişimdir; dilin kesilmesinden– türlü türlü işkenceler, ne zaman ki…

SART: Evet!

ADAMUS: Ah, buradaki pek çoğunuza yapıldı. Bu nedenle açılıp kendiniz olmaya başladığınızda, tabii ki korku çıkageliyor. Bu nedir? Bu nedir?

LINDA: Veçhe.

ADAMUS: Bu bir veçhedir. Veçhelerle ne yaparız?

PAULA: Onları içeri davet edin ve sevin. Onları partiye davet edin ki, kendilerini ifade edebilsinler.

ADAMUS: Kesinlikle. Onları geri kabul edin. Onlar için, gerçekliğinizde güvenli bir alan yarattınız. Geri davet edilmenin hissini hissetmeye ihtiyaçları var, başlı ya da başsız.

PAULA: Pekâlâ.

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler.

PAULA: Teşekkürler.

ADAMUS: Evet.

STEPHANIE (Kadın): Sanırım,  hımm, biliyorum,  sağlık…

ADAMUS: Sağlık. Ona ne olmuş?

STEPHANIE: Onu istiyorum, ama bir sebeple yaratımlarımda dramı tercih ediyorum.

ADAMUS: Evet. Ve tekrar, bu niçin böyle oluyor? Şu an niçin insanlar sağlık sorunları yaşasın ki?

STEPHANIE: Sorma. Gerçekten tam olarak yaşamak için. Yani, bu şey gibi…

ADAMUS: Ama öncelikle niçin bir sağlık sorunu var, vardı?

STEPHANIE: Niçin mi vardı?

ADAMUS: Evet.

STEPHANIE: Bu milyon dolarlık bir soru.

ADAMUS: Doğa nedeniyle mi? Fiziksel bir bedende yaşadığınız ve sağlık sorunları yaşamanız gerektiği için mi?

STEPHANIE: Bilmiyorum. Dört kez kanser atlattım.

ADAMUS: Evet çok fazla. Çok fazla.

STEPHANIE: Göründüğünden daha fazlası varmış gibi geliyor.

ADAMUS: Senin…

STEPHANIE: Tesadüf.

ADAMUS: …istatistiki olarak talihsiz olmandan daha fazlası.

STEPHANIE:  Doğru.

ADAMUS: Evet. Peki, sağlık sorunu ortaya çıktığında olan şey nedir? Oldukça basit. Evet. (David “kendini sevmek” der)

STEPHANIE: Kendini sevmek.

ADAMUS: Evet. (biri “yaşamamak için bir bahane” der) Yaşamamak için bahane.

STEPHANIE: Doğru.

ADAMUS: Daha açık ve direkt olabilir miyim?

STEPHANIE: Kesinlikle.

ADAMUS: Gerçekten mi?

STEPHANIE: Evet.

ADAMUS: Gerçek… Üç kez soracağım. Gerçekten mi? Gerçekten mi?

STEPHANIE: Evet gerçekten. Gerçekten.

ADAMUS: Pekâlâ, güzel. Dikkatli dinle.

STEPHANIE: Evet.

ADAMUS: Dikkatli. Çok dikkatli.

Kendini yargılama. Bu kötü değil. Hepiniz bunu daha önce yaptınız. Bu şekilde üzerinize çok fazla ilgi çekebiliyorsunuz. Daha önce çekemediğiniz ilgiyi, hep başkalarına gösterdiğiniz, ama karşılığını alamadığınız ilgiyi. Aniden sağlık sorunları yaşamaya başlıyorsunuz ve bol ilgi görüyorsunuz. Bu enerji beslenmesidir – kötü niyetli beslenme değil– ama neler yaptığına bir bak. Ve sonunda, kendinden ilgi görmeye başlıyorsun; ama bunu yapmak için çektiğin acı ve sıkıntı çok fazla.

Bunu hak etmiyorsun. Kanser genelde nefretle alakalıdır –nefret enerjileri, öncelikle kendinle ilgili– bu nedenle bunu alıyorsun ve kendini koşulsuz ve tam olarak sevmeye başlayıncaya ve çevrendeki insanlardan ilgi toplamayı bırakıncaya kadar, o durmadan geri dönüyor. İlgi, doktordan, Şambra’dan, şu an “oh, kanser olduğu için kendimi çok kötü hissediyorum” diyen insanlardan gelebilir.

STEPHANIE: Bunun bir nedeni de sanırım babam bir doktordu ve bizi terk etmişti.

ADAMUS: Evet.

STEPHANIE: İlk kansere 19 yaşında yakalandığımda, bunun onu bana getirebileceğini düşünmüştüm.

ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle. Çok iyi bir gözlem. Çok iyi bir gözlem; ama buna değmez.

STEPHANIE: Hayır.

ADAMUS: Değmez. Bu cehennem gibi.

STEPHANIE: Oh kesinlikle öyle.

ADAMUS: Bu cehennemdir. Yorucudur. Ve bunlar oluyorken yaşamdan keyif alamazsın. Çok güzel ve derin nefeslerle ilgiyi kendine yönelt. Başkalarından aldığın ilgiyle bağını kes. Onları reddet. Sana bilinçli olarak bunu vermeseler de, yine de ilgi gösteriyorlar. Hayır de. İlgiyi kendinden göreceksin.

Sana o sevgiyi, o ilgiyi, ruhun, tanrısallığın, özün vermek istiyor. O ilgiyi başka bir yerden almaya ihtiyacın yok. O tam burada. Ve her şeyden fazlası, onu gerçekten de hak ediyorsun. Yeterince çektin.

STEPHANIE: Mm hımm.

ADAMUS: Derin nefesler. Nefes almakta sıkıntı çekiyorsan Aandrah ile konuş.

STEPHANIE: Konuşacağım.

ADAMUS: Bedenine gir. Kanser olmuş kişiler için bedene geri dönmek korkutucudur. Bunu yapmak ürkütücüdür; çünkü siz bedenin  size ihanet ettiği varsayımına dayanırsınız. Bedeniniz size ihanet ediyorsa, kendinize nasıl güvenebilirsiniz? Karmaşık başka konular da var; ama sonuçta konu, ilgi çekmeye, kendinizi sevmeye geliyor. Ve “kendiniz”; ruhunuz, tanrısallığınız anlamına gelir. Size gerçekten sevgiyi vermek isteyen işte odur. Güzel. Teşekkürler.

STEPHANIE: Teşekkürler.

LULU: Başka insanların öyküleri ya da dramlarına dâhil olmamak.

ADAMUS: Dram. Öyküler. Evet.

LULU: Gör ve görmezden gel.

ADAMUS: Evet ama bunu nasıl yapıyorsun? Bunu, başkalarına nasıl söylersin? Onların öykülerine dâhil olmak çok baştan çıkarıcı. Çok harika şekilde baştan çıkarıcı. Ona karışıyorsun. Ona dâhil olmanın yanlış bir şey olduğunu da biliyorsun; ama yine de insana kendini gayet iyi hissettiriyor.

LULU: Biliyorum. Yaptığım şey, içime dönüp, ilgilenmediğimi söylemek oluyor.

ADAMUS: Şefkatten yoksunmuşsun gibi geliyor kulağa.

LULU: Senin hikâyenle ilgilenmiyorum. Demek istediğim…

ADAMUS: Oh, kulağa bencilce geliyor.

LULU: Ama ilgilenmiyorum! (Kıkırdar) Üzgünüm!

ADAMUS: Güzel. Güzel. Güzel.

LULU: Çünkü sonra beni içine çekiyor ve ben duygusallaşıyorum. Buna ihtiyacım yok.

ADAMUS: Ve o senin dikkatini dağıtıyor.

LULU: Evet.

ADAMUS: Bu konuyu dile getiriyorum; çünkü insanlar eğer onların ıvır zıvır hikayelerine dahil olmazsan, senin bencil, kayıtsız ve duyarsız olduğunu söyleyecekler.  Oh ve suçu bana yükleyecekler. Hah! Umurumda değil çünkü umurumda değil. Katılmakta olduğunuz bu tarikatı ve tüm diğer şeyleri suçlayabilirler; çünkü besleniyorlar. Dramın parçası olmanızı istiyorlar.

Tek başına dram çok ama çok sıkıcıdır. Bu nedenle, diğer insanları içine çekme eğilimindesinizdir. Diğerleri sizi içine çekmeye çalışır. Özellikle de, şu an olduğunuz gibi ışıdığınızda, daha yüksek bir enerjiye, daha yüksek bir bilinç düzeyine sahip olduğunuzda, dramın parçası olmak için harika bir adaysınızdır. Bu çok iyi rol yapan bir aktöre sahip olmak gibidir. Onları oyununuzda istersiniz. Burada Şambra’yı oyunlarında istiyorlar ama buna gerek yok.

LULU: Hayır. Çocuklarımlayken bu kelimeleri sürekli duyuyorlar,  “Umurumda değil!”

ADAMUS: Evet. Evet. Güzel.

LULU: Ve “Ne?” diyorlar. Üzgünüm umurumda değil.

ADAMUS: Evet. Onu siz yarattınız, şimdi onunla siz yaşayın.

LULU: Ve şimdi daha kolay kabulleniyorlar.

ADAMUS: Güzel.

LULU: “Pekâlâ. Annemiz böyle.” der gibiler.

ADAMUS: Evet. (Lulu kıkırdar) Bu ayrıca onlara yaptıkları şeylerin sorumluluğunu almayı öğretirken, senin egemen alanını anlamaya ve saygı duymaya başlayacaklar.

LULU: Evet.

ADAMUS: Güzel.

 

3. “Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?”

Bugünlerde Şambra’dan gelen ikinci büyük soru: “Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?” Bu şarkı değil mi? Onu çalabilir misin? (Marty’e) Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim? Evet. Evet.

Bana bu büyük soruyu soruyorsunuz sanki sizin için buna ben cevap verecekmişim gibi. Sonra da pazarlık yapmaya başlıyorsunuz. Biraz tavsiye istiyorsunuz.

Sorunun içindeki gerçekten büyük soru “Neden kalmalıyım? Neden kalmalıyım?” ve sonra tüm gerçekleri öğrenmek istiyorsunuz. “Diğer tarafa geçince ne oluyor? Can yakıyor mu?” Bu her zaman ilk sorulan sorudur– Acıyacak mı? “Diğer tarafta olmak nasıl bir şey? Mutlu olacak mıyım? Tüm akrabalarımı görebilecek miyim?” Mutlu olmak istiyorsan, muhtemelen tüm akrabalarını görmemelisin. (bol kahkaha ve alkış)

Şunu söylemeliyim ki, sevgili dostlarım, tüm bu konu – ve birazdan daha derine ineceğim – ama tüm bu konu.. “Nasıl gidiyorum?” diye sorduğunuzda  inanılmaz derecede başarılıydınız. Çünkü biyolojik ailenizin artık bir boks ringi olmadığını öğrendiniz.

Sizi dünyaya getirdiklerini, bir sorumluluk aldıklarını, onlarla bir geçmişinizin olduğunu, bol miktarda sevgi ve paylaşım yaşandığını öğrendiniz; ama şimdi, daha negatif bir veçheniz diyeceğim şeyi serbest bırakıyorsunuz. Eski karma, eski çöplük. Bu,” Atasal dengesizliği ebedileştirmenin” parçası olmanızı isteyen bir çöplük. Pek çok kereler bu, nesiller, nesiller, nesiller boyunca devam eder. Bir zaman sonra, ruhsal düzeylerde bile, ne bu çılgınlığın ne zaman başladığını ne de ailenin geçmişinde çok dengesiz şeyler yapan o kişiyi hatırlamazlar. Unuturlar; ama rolünü oynamaya devam ederler. Bu nedenle bunu salıveriyorsunuz. Ailenizin onurlandırılacak ve şefkat duyulacak diğer insanlar olduğunu anlıyorsunuz. Ama artık onlarla kilitli kalmış vaziyette değilsiniz. Bu büyük, büyük, büyük bir başarı.

Şimdi, şüphesiz,  “ben aile karşıtıyım” diyenler olacak.. Bir bakıma, evet, çünkü aile, en büyük karmik, biyolojik ve mental dengesizliklerden bazılarını yaratıyor. Eğer aile karması nehrinde sürükleniyorsanız kesinlikle durum budur. Şuan tüm detaylarına girmeyeceğim; ama iyi oldu.

Peki, “Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?” Büyük soru ve bu bollukla alakalı. Hayatta başınıza gelen her şeyle alakalı.

Sanırım iyi haber, kendinize bu soruyu sorabilecek olmanız. Kaç insan gerçekten bunu yapıyor? Yanlarına gidip “Gerçekten ölmek mi yoksa yaşamaya devam mı etmek istiyorsun?” diye sorsanız şok geçirirlerdi.  Muhtemelen derhal 911’i ararlardı. Ancak çok az insan gerçekten kendilerine bu soruyu yöneltiyor ve bu çok önemli bir soru.

Niçin kalmak istediğini kendine sormak çok önemli. Ne için? Kalmak istememek için kendinize pek çok neden gösteriyorsunuz.  Bu hayat çok zor. Enerjiler çılgın, çılgın gibi. Hastalıklarla, bolluktan yoksun olmakla, sizi tüketen aile üyeleriyle ve kafa karışıklığıyla yaşamaktan bıktınız.

Şöyle bir inanış var. Eğer burada olmazsanız, eğer fiziksel bedeninizi terk ederseniz, aniden akıllanacağınıza ve tüm soruların cevaplarını bilmeye başlayacağınıza inanıyorsunuz. Üzgünüm. Aslında onu burada çözmek, yukarıda çözmekten çok daha kolay. Oraya varıncaya kadar beklemektense, süreçleri burada yaşamak çok daha kolay. Bedensiz olacağınız için, o sorunlara da sahip olmayacağınızı varsayıyorsunuz. Ama orada, burada olduğu gibi yaşam dokunulabilir değil. Burası kadar gerçek değil. Burada eğer odaklanırsanız, bilinçte değişimi çok, çok daha çabuk etkileyebilirsiniz. Diğer âlemlerde, ne yapacağınızı hatırlayacağınızı sanarak tekrar dünyaya, buraya, dönmeyi beklemek zorundasınız. “Bu sefer hayatımı nasıl yaşayacağımı tam olarak biliyorum” diye düşünüyorsunuz ama geldiğinizde çoğunu unutuyorsunuz.

Bu, bugünlerde çok büyük bir soru ve bunu dile getirmemin nedeni önümüzdeki hafta gelecek olan enerjilerle bağlantılı olması. Eğer şuan merak ediyorsanız, enerjiler bu sorunu karşınıza çıkartacak.  Bunun şununla hiç ilgisi yok… Bu intihar düşünceleriyle alakalı değil. Onunla hiç mi hiç alakası yok. “Gerçekten burada olmak istiyor muyum?” sorusu; tutku, yön duygusu ve enerjileri buraya getirmek için ne yapacağınızla alakalı.

Burada direkt bir saptamada bulunacağım. Eğer olaylar hayatınızda istediğiniz gibi gerçekleşmiyorsa; eğer her şey beklemede gibi görünüyorsa, günü kurtarabilirsiniz. Ama her şey gene de beklemededir, çünkü siz beklemedesiniz. Kalmak mı yoksa gitmek mi istediğinizi hala bilmiyorsunuzdur.

Şuan burada olma seçimini yapmak, kalma seçimini yapmak büyük bir adım. Ve pek çoğunuz bunu yapmak istemiyor. “Bakalım bir sonraki ne olacak” tavrı sergiliyorsunuz. Bir sonraki olacak şey, hiçbir şeydir. Pek çok kişi ne olacağını görmeyi bekliyor.

Şuan kendinize, ruhunuza, tüm veçhelerinize, kalacağınıza ve yaşayacağınıza dair  bağlılık sözü vermeniz kocaman bir adım. Çünkü hemen sonra “Şuna ne olacak? Buna ne olacak? Ya da sağlığıma, parama, ilişkilerime ne olacak?” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Böylece olan tek şey, sizin öylece bekleme eğiliminde olmanız. “Kendimi yarın biraz daha iyi hissettiğimde bu konuyu tekrar düşünürüm.” diyorsunuz. Ve sonra da, enerjiler de tam olarak bu durumu destekliyorlar.

Büyük soru: “Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?” Size cevabı ben veremem. Doğru ya da yanlış cevap yok. Söyleyebileceğim tek şey, şu ya da bu şekilde artık bir seçim yapın. İki arada bir derede beklemede kalmak, pek çoğunuzu delirtmek üzere.

Bir süre bunu hissedin. Onun hakkında düşünmeyin, sadece hissedin. Kalmak istiyor musun ve niçin?

(duraklama)

Çocuklarınız için değil. Hayır. Hayır. O işe yaramaz.

Ölmek istemediğiniz için değil. O da işe yaramaz. İnsanları burada kalmaya iten ölüm korkusu aslında çok daha güçlü.

Bir sonra ne olacağını görmeyi beklediğiniz için değil.

Bir süreliğine bunu hissedin. Niçin burada kalmak istiyorsunuz? Gerçekten. Tutkunuz nedir? Burada ne var? Niçin kalmak isterdiniz? Doğru ya da yanlış cevap yok. Bu fark etmez de zaten. Niçin kalmak isterdiniz?

(duraklama)

EDITH: Çünkü seks daha iyi. (kahkahalar, Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Onu burada hissedin. Sadece hissedin. Kelimeler yok. Bu çok büyük bir soru ve gelmekte olan enerjilerle nasıl başa çıkabileceğinizle direkt ilgili. “Niçin kalmak istiyorum?”

Lütfen çocuklarınız, kocanız, karınız ya da her kim olursa onun için demeyin. Niçin burada olmak istiyorsunuz?

(duraklama)

Bilmiyor musunuz? Emin değil misiniz? Çünkü?

LUCIA: Ruhumla bu bedende olmak için. Gerçekten bunu hissetmek için ve bu dansta olabilmek için…

ADAMUS: Linda sana mikrofonu getirsin.

LUCIA: Bunu İngilizce nasıl söylerim bilmiyorum. Deneyeceğim.

ADAMUS: İtalyanca söyleyebilirsin.

LUCIA: Posso dire in italiano perfet. Hayır, İngilizce deneyeceğim. Burada ya da değil, bir bedende ruhu hissetmekle ilgili. Gerçekten de o deneyimi hissetmek istiyorum.

ADAMUS: Kimsenin lafını ağzına ya da zihnine tıkmak istemem. Bu çok kişisel bir seçim. Pek çoğunuz bunu bu şekilde dile getiremeyebilir bile, ama sen, pek çok yaşam boyunca bütünlenme ve tanrısallığı anlama konusunda bu kadar yol aldın.  Bu kadar yaklaştın. Bu artık son dakikalar. Neden olmasın? Neden aynı anda hem aydınlanmış- tanrısal- ve insan olmak mümkün olmasın? (seyirciler alkışlar) Evet! Evet!

LUCIA: Kesinlikle.

ADAMUS: Bu geçerli bir soru mu? Kesinlikle. Kesinlikle. Neden olmasın? Çünkü sonra tüm kozmosu gezip, diğerlerine nasıl olduğunu anlatabilirsin. “Başardım” diyebilirsin. Çünkü onu burada deneyimleyebiliyorsun; çünkü bu hep planladığın beklediğin şeyin ta kendisi. Evet, Vince?

VINCE: Bu sefer geri gelmeyi seçtim, çünkü burada olmak istiyorum. Burada olmanın keyfini çıkartmak istiyorum.

ADAMUS: Güzel. Güzel.

VINCE: Ve “Oradaydım! Oradaydım!” tişörtü istiyorum.

ADAMUS: (gülerek) Oradaydım! Kesinlikle. Kesinlikle. Ve Vince, burada kalacak mısın?

VINCE: Oh, elbette!

ADAMUS: Güzel, güzel, güzel. Güzel. Pekâlâ, güzel.

Bu diğer büyük soruydu: “Kalmalı mıyım? Gitmeli miyim?”

 

 4. “Şimdi ne yapıyor olmam gerekiyor?”

Bir öncekinin ardından gelen yeni sorumuz ise “bilmem gereken nedir?”. Ya da daha net bir şekilde şunu soruyorsunuz: “Bilmem gereken tüyolar nedir?” Şuan ne yapıyor olmam gerekiyor?” Büyük soru. “Şimdi ne yapıyor olmam gerekiyor?” (Linda seyircilere yaklaşır) Hayır, buna ben cevap vereceğim! (Adamus kıkırdar) Bu noktada hepsini bir araya getirmeye başlayacağız.

Bir önceki Şaud’umuzda, zihinsel yapıdan çıkmakta olduğunuzu söylemiştim. Bu büyük bir başarı, çok çok büyük. Deneyimlenmesi kafa karıştırıcı ve güç bir şey bu; ama yaratıcı enerjileri ve hatta tanrısal zekânızı tam anlamıyla birleştirmeye başlıyorsunuz. Bu, şu anda zihinsel sisteminizde her şeyi alt üst ediyor. Zihinsel sistem bununla nasıl başa çıkacağından pek emin değil.

Bu süreçte oldukça kendine has bir şey yapmaya başlıyorsunuz. Kendiniz için yeni bir rüya-durumu boyutu oluşturuyorsunuz. Size ait.

Rüyalar çok, çok ilginçtir. Pek çok farklı katman ve boyutta gerçekleşirler. Geceleri çoklu rüyalar görebilirsiniz ve görüyorsunuz da. Uyandığınızda onları hatırlamasanız da, hala onları görüyorsunuz. Geceleri uykudayken çoklu rüyalar görmediğiniz tek bir an bile yok.

Şuanda, fiziksel duyularınızı kullandığınız insani farkındalığınızda olsanız bile, pek çok rüya görüyorsunuz. Hepsi şuan gerçekleşmekte. Çok, çok ilginç. Dikkat dağıtıcı olabilir; ama bir noktada, hareket halinde olan çeşitli rüyaların farkına varabilecek ve nedenlerini anlayabileceksiniz.

Şimdi gittiğiniz bu yeni rüya durumunu siz yarattınız. Sorunlarınız hakkında düşünmek yerine, çözümlerini hayal etmeye başlıyorsunuz. Endişelenmek yerine… Hepinizin endişe verici rüyaları oldu – ve endişe verici gerçeklikleri – ama siz zaten olaylardan dolayı endişe etmeye, zihinsel enerjiye odaklanmaya alışıksınız. Bir sorun hakkında düşündüğünüzde, uyanık durumunuzun yanı sıra rüya durumunuzda da bu sorunları deneyimliyorsunuz.

Para, finans ya da faturaları ele alalım. “Faturaları nasıl ödeyeceğim?”, “ Daha fazla parayı nasıl kazanacağım?”, “Nasıl hayatta kalacağım?” “Nasıl araba kullanabileceğim ya da yemek yiyebileceğim?” gibi sorular hakkında endişelendiğinizde, endişenin içine zihinsel bir süreç giriyor.

Bu, çok ama çok kafa karıştırıcı. Bu özellikle çok da etkili değil, çünkü bu geleneksel endişelenme şekliyle kendinize diğer potansiyelleri görme iznini vermiyorsunuz. Bu çok dar bir odaklanma biçimi. Bu daha çok şöyle gibi: “Daha çok yiyeceğim olması için başka bir şeylerden kısmalıyım ya da iki yakamı bir araya getirmek için birilerine yaslanmalıyım veya part time bir iş daha bulmalıyım.” Zihin işte uzun zamandır sorunları böyle çözmeye çalışıyor. Çok ama çok sınırlı bir şekilde.

Uyurken, o aynı endişeyi alıp rüya durumunuza götürüyorsunuz; ama temelde gene aynı şeyi yapıyorsunuz. Onun hakkında endişelenmeye devam ediyorsunuz. İçinde çok az çözüm mevcut. Sizi yoruyor. O, esasında size yeni bir bolluk düzeyi sağlamak için gereken değişimi başaramadı. Şimdiyse bir şeyler değişiyor.

Zihinsel ve yaratıcıyı birleştirdiğinizde  bu iyi bir karışımdır çünkü zihinsel günlük gerçekliğinizde yapılması gerekenleri anlar ve yaratıcı da çözüm ve enerjileri getirir. Yaratıcı, daha önce görülmeyen bazı potansiyelleri görmenize izin verir. Bu, para, fiziksel sorunlar ya da ilişki sorunları için de geçerlidir – sorunlar hakkında endişelenmek, gerçek çözümler üretmekten ziyade, çok fazla zihinsel enerji harcar.

Artık farklı bir dinamiğe sahip olmaya başlıyorsunuz ve bugün burada birkaç dakika boyunca buna odaklanmak istiyorum.

Bir sorununuz var diyelim. Zihniniz onun hakkında endişelenmeye başlıyor. Şuan hayatınızda olmakta olan her hangi bir şeyi düşünün. Büyük ya da küçük olabilir. Fark etmez. Herhangi bir sorun olabilir.

(duraklama)

Bir vergi problemi ya da bir zamanlama problemi. Herhangi bir şey. Tıbbi. Herhangi bir şey.

Genellikle onun için endişe duyarsınız ve zihniniz tüm detayların üzerinden geçer. Ama şimdi zihinsel-yaratıcı bir araya gelmeye başladığından aslında derin bir nefes alabilirsiniz ve… Açıklaması biraz zor, ama onun için endişelenmeyi ya da onun hakkında düşünmeyi bırakabilirsiniz.

Sorun hala orada; ama onun için endişelenmek yerine, sadece onu serbest bırakırsınız. Onu serbest bırakırsınız. Detaylar üzerinde yoğunlaşmazsınız. Bu noktada yaratıcı enerjileri çağırırsınız.

(duraklama)

Bu sizsiniz. Bu, sizin yaratıcı enerjiniz ve gelmelerine izin veriyorsunuz.

(duraklama)

Sorun için zihinsel olarak endişelenmek yerine – bu güven noktasına geri dönüyor – yaratıcı enerjilerin onu yıkayıp, onunla akıp gitmesine izin verirsiniz.

(duraklama)

Zihne odaklanmazsınız. İlgilenmeniz gereken hangi küçük detaylar kaldı diye düşünmeye çalışmazsınız, çünkü o zihinsel bir şey. Düşünceleriniz ya da kararlarınızın sonuçları hakkında endişelenmeye başlamazsınız.

Derin bir nefes alırsınız… Ve bu, bu arada, Kuthumi’nin bahsettiği Yeni Düşünüş’e (The New Think)  çok benziyor.

Derin bir nefes alırsınız. Yaratıcı enerjinin gelmesine izin verirsiniz.

(duraklama)

Ve sadece bir anlığına onunla olursunuz. Çok ama çok basit. Bir anlığına onunla olun.

(duraklama)

Ve onun hakkında birçok zihinsel düşünce üretmekten mümkün olduğunca kaçınmaya çalışırsınız. O zihinsel düşünce aslında  bir noktaya kadar sizi idare etti; ama zihinsel düşünmek aslında sizi sınırlamaktaydı, potansiyelleri sınırlamaktaydı, sonuçları sınırlamaktaydı ve sorunlar için endişelenmek inanılmaz miktarlarda enerji tüketmekteydi. Temel olarak endişelenmenize gerek olmadığını söylüyorum.

Bu ondan kaçmak, görmezden gelmek, ondan saklanmak anlamına gelmiyor. Bu, burada, bu anda oturabilir ve derin bir nefes alabilirsin demek, Mary. Problem ne olursa olsun… Ve o yaratıcı enerjinin gelmesine izin verebilirsin.

(duraklama)

Burada artık düşünmüyorsunuz. Bu enerjilerle birliktesiniz. Artık düşünmüyorsunuz.

(duraklama)

 Sadece bir süre onu içinize çekin. Onu içeride hissedin.

Zihniniz endişelenerek, daha önce duyduğunuz “peki ya?”’larla detaylar üzerinde çalışmaya başladığı an… Sevgili arkadaşımız Mısır’a gitmek istediğini söyledi ve sonra da aniden zihin araya girdi ve endişelenmeye başladı. Hayır. Mısır! Mısır!

Sadece nefesinizle içinize çekin. “Param yok. Zamanım var mı bilmiyorum. Oraları güvenli olacak mı bilmiyorum” yerine nefes alın. Tutkunuzu hissedin. Bu aniden yaratıcı enerji akışını başlatacak. Ve yaratıcı, sorun çözücüdür. Yaratıcı, yeni kapılar açar. Yaratıcı, tutku ve enerjileri getirir.

Onun için endişelenmek ya da detayları düşünmek yerine ki, zihin bununla sonra ilgilenebilir, şimdi sadece o yaratıcı enerjileri nefesle içinize çekin. Bu tamamen zihinsel-yaratıcının  bu anla bütünleşmesidir.

Bu bir çeşit merabh, bir enerji değişimi. Düşünce içermiyor. Stres yok. Çabalama yok. Zihinsel bir mücadelede olduğunuzu farkında varırsanız, zihne geri dönmüşsünüz demektir.

Bu çok basittir ve sevgili dostlarım, gittiğiniz yön de burasıdır.

Güven gerektirir, evet. Gerektirir ama bir kez en azından onunla pratik yapmaya ve oyun oynamaya başlarsanız göreceksiniz ki, aniden olaylar kendi başlarına çözüme ulaşmaya başlayacak. Çabalamanıza gerek yok. Hayatınızı mücadele ederek yaşamamanız gerekiyor. Gerçekten de öyle. Evet, bir noktaya kadar, dışsal enerjiler, diğer insanlar var ve bunlar bazen üzerinde çalışma gerektiriyor, ama hayatınız için mücadele etmenize gerek yok. Düşünerek yolunuzu bulmak zorunda değilsiniz. Onun için endişe duymamalısınız. Habire “benim neyim var böyle” plağı çalıp durmamalısınız.  Mücadele etmemeli yâda stres yapmamalısınız. Ve eğer yapıyorsanız bu eski programdır. Bunun nedeni hala zihinde kapalı kalmanızdandır.

Yaratıcı enerjilerle bu akışın içine girersiniz – uyum içinde çalışarak, zihinle birlikte çalışarak – bu akışa girersiniz ve aniden her şey kolaylaşır. Aniden her şey kolaylaşır.

Soru, mikrofonla lütfen.

ELIZABETH: Gıcıklık etmek istemiyorum, ama bunun gnost ‘dan* farkı nedir? … Yani, bana göre tam olarak gnost’u tarif ettin.

(ÇN: Gnost: Sezgi yoluyla elde edileceğine inanılan gerçek bilgi. Kaynak. Wikipedia) 

ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle. Gnost  yaratıcı enerjidir. Kesinlikle. Şimdi artık  onu uyguluyoruz. Artık sadece bir kavram değil. Sadece onun hakkında düşünmüyoruz. Artık onu uyguluyoruz. Kesinlikle. Aynı şey.

ELIZABETH: Teşekkürler.

ADAMUS: Aynı şey. Yaratıcı çözüm olarak tarif edilirdi. Yaratıcı çözüm.

Ama konu şu ki, siz oraya ulaşmaya başlıyorsunuz, ama hala çekimsersiniz. Gnost’u ya da zihinsel-yaratıcı enerjiyi gerçekten kullanmaya başlıyorsunuz. Ama hala doğru şeyi mi yapıyorum diye merak ediyorsunuz. Evet. Güzel.

Daha hala olaylar hakkında çok fazla endişe ve stres söz konusu. Çok fazla mücadele. Bu şekilde olmamalı. Yaşamlarınız – ve bu konuyla biraz sonra değineceğim şey – yeni bir nesil yaratıyorsunuz. Sadece kendiniz için değil. Yeni bir insan nesli. Onu siz yaratıyorsunuz. Bu diğerleri için bir şablon. Bu, aile karmasının, aile bağlantısının ötesine geçmek gibi şeyler demek. Sorunlar hakkında endişe duyup stres yapmak yerine, bu yeni yaratıcı enerjileri getirmek, çözüme bu şekilde sahip olmak gibi şeyler demek.

Enerjileri diğerlerinden değil, kendi içinizin derinliklerinden getirmekle alakalı. Diğerlerinden almak zorunda olmak yerine enerjileri kozmostan ve dünyadan almakla ilgili. Sonuçta bu tanrısal olanı buraya getirmek, sizin günlük yaşamınıza girmesine izin vermek demek. Bu tamamen yepyeni bir şablon. Mücadele etmeden, stressiz yepyeni bir yaşam biçimi.

 

Çoklu Yaşamlar

Hepinizin yaptığı bir diğer şey de, aynı fiziksel bedende çoklu yaşamlar yaşıyor olmanız. Aynı fiziksel bedenin içinde. Fiziksel ölümü atlatarak. Bu bedende şimdiden kaç tane yaşam yaşadınız? Aandrah, lütfen.

AANDRAH (Norma Delaney): Ben…

ADAMUS: Güzel. Ayağa kalk. Kaç yaşam?

AANDRAH: (kıkırdar) Oh, tam bir rakam belirlemedim, ama sonsuz gibi geliyor.

ADAMUS: En azından bir düzine olmalı.

AANDRAH: Kesinlikle.

ADAMUS: En azından bir düzine. Öyleyse, aynı bedende kalırken, bir yaşam değişimi ile ömür değişimi arasındaki fark nedir?

AANDRAH: Hm. Oh, Çok derin. Çok zengin. Eşsiz.

ADAMUS: İnsana ismini değiştirtmek istetiyor.

AANDRAH: Evet.

ADAMUS: Öyle, gerçekten de öyle.

AANDRAH: Evet! Tam da öyle. Kesinlikle. Diğer âlemlere gidip geldiğinizde Aandrah olmak daha kolay.

ADAMUS: Aynı fiziksel bedenle, başka bir yaşama gittiğinde sanki neredeyse kendini artık tanımıyormuşsun gibi.

AANDRAH: Evet. Bu harika bir şey.

ADAMUS: Onun gerçekten siz olup olmadığını merak ediyorsunuz.

AANDRAH: Başka bir yaşam gibi geliyor insana.

ADAMUS: Evet.

AANDRAH: Sanki hangi yaşamın gerçek olduğunu unutuyormuşsunuz gibi.

ADAMUS: Evet. Bu hepinize özgü bir durum Aslında hepiniz için– ve bu genel bir bilgi –bu fiziksel enkarnasyonda yaklaşık altı yaşam yaşadınız. Gerçekten de yaşadınız. Kuantum değişimleri diyebileceğim, altı değişim yaşadınız. Aslına bakarsanız, üç ya da dört tanesi son on yıl içinde, diğerleri daha önceydi.

Bu ilginç bir şey. Yaratmaya yardımcı olduğunuz bu yeni insan neslinde, yeni bir yaşama sahip olup, hala aynı fiziksel bedende kalabilirsiniz. Bu inanılmaz bir kavram.

Anlaşılması gereken şey – bunu anlamak birazcık zor–  ama o yaşamların hiç biri… Bunu nasıl desem? Diğer  yaşamlardan sorumlu değilsiniz. Hiçbir yaşamınızdan artık sorumlu değilsiniz. Bazıları bu ifadeyi sevmeyecekler, çünkü onlar hala geçmişteki kendilerinin bugün bile onlar olduğunu hissediyorlar. 24 yaşındayken yaptığınız bir şeyi, hala sırtınızda taşıyorsunuz. İsterseniz taşıyabilirsiniz, âmâ zorunda değilsiniz. Bu önemli bir konu.

Bazılarınız hala beş yıl, hatta bir yıl önce olmuş şeyleri sırtında taşıyor. Bu sıkıntıyı çekerken, bir de şunu söylüyorlar “Hala dersimi almadım. Bunu sırtımda taşımazsam kötü şeyler yapmaya devam edeceğim.” Yeni nesil, bunun artık siz olmadığınızı anlıyor. O başka bir yaşamdı.

Hala daha eski suçları, utançları taşıma eğilimi var; ama düşünün ki – bir anlığına düşünün, derin bir nefes alın ve gözlerinizin önüne getirin – yaşamınızda ya da geçmiş yaşamlarınızda, kötü ya da negatif yaftasını yapıştırdığınız şeyler, gerçekte size ait değiller. Gerçekten sizin değiller. Onları hala peşinizde sürüklemediğiniz, yeni bir başlangıç hayal edin. Hiç birini inkâr edin demiyorum, ama artık onları yanınızda taşımak zorunda değilsiniz.

Şuan, Ben olan beni hayal edin.

(duraklama)

Bu yapabileceğiniz bir şey mi? (seyircilerden bazıları “Evet!” der) Çünkü kısmen kimlik uğruna kısmen de kimliği korumaya yardımcı olmak için ona tutunma eğilimi var. Ancak yeni insan neslinde, bu yeni Enerji insanında, kesinlikle bunu ve onun getirdiği her şeyi serbest bırakabilirsiniz.   

Şimdi derin bir nefes alalım. Hm. Evet.

(duraklama)

 

Kolay olabilir

Sevgili dostlar, şimdi özet yapacağım ve birkaç soru almaktan da mutluluk duyacağım. Bugün basit tutmak istedim. Kolay olmalı. Gerçekten de öyle olmalı. Uzun zaman önce Tobias’ın üzerinden geçtiği sorunlar  -  dört büyük alan- sağlık, bolluk, ilişkiler ve öz değer ile alakalıydı. Sahip olduğunuz herhangi bir sorunu alın ve o kutulardan birinin içine koyun.

Stres yapmak ya da onlara kafayı takmak yerine, aslında sadece o sorunu gnost edebilir, bu yaratıcı enerjileri içinize çekebilirsiniz. Onlar şuan buradalar.

Gelecek hafta, daha fazla enerji gelecek. Yıl boyunca başkaları olacak. Çok yoğun, ama bu kuantum değişimleri yaşamak, bu gezegende yeni Enerji insanı olarak yaşamaya başlamak için şuan çok güzel bir zaman, çok güzel bir zaman.

 

Sorular ve Cevaplar

Bu konuştuklarımızın üzerine eğer varsa bir kaç soru cevaplamaktan mutluluk duyacağım. Sorunuz var mı?

ALI: Adamus, dizimdeki ağrıların otostopçu veçhemden kaynaklandığını söylemiştin ve bunu anladım ve inanıyorum.

ADAMUS: Evet.

ALI: Onlara gitmelerini emrediyorum.

ADAMUS: Güzel.

ALI: Tüm varlığımın içine ya da diğer boyutlara gitmelerini. Gitmiyorlar.

ADAMUS: Evet. Onlar… (duraklama)  Onlar çok zordur. Ah! Sesini duymak istiyorum.

ALI: Tamam!

ADAMUS: Onlara nasıI söylediğini, nasıl emir verdiğini duymak istiyorum. Mikrofonsuz. Evet. Ah, hadi ön tarafa geçelim. Biliyorum  dizlerin ağrıyor. Evet, evet, evet, ama diğer türlü eğlenceli olmazdı. Evet. Ve eğer yürümekte zorluk çektiği için, ona acıyan olursa size bu mikrofonla vurmak zorunda kalacağım. Ciddiyim.

ALI: Kimsenin acımasını istemiyorum.

ADAMUS: Kesinlikle. Bu korkunç bir şey.

ALI: Korkunç.

ADAMUS: Evet. Yürümekte zorluk çeksen de, bir potansiyel var kesin ve tam…  

Evet. Pekâlâ.

ALI: Biliyorum.

ADAMUS: Pekâlâ. Şimdi ben… Hayır, aslında Linda, dizindeki otostopçu veçhelerden

birinin rolünü oynayacak. (kahkahalar)

LINDA: Vayy, Şanslı mıyım acaba?

ADAMUS: Onurlandırılıyorsun. Onurlandırılıyorsun!

LINDA: Vay!! Nasıl oluyor da onurlandırılıyorum?!

ADAMUS: Adamus Tiyatrosu’nda rol alacaksın. Tüm yapman gereken, dizlerinin üzerinde otostop yapıyor rolü yapmak. (Linda, Ali’ye asılı numarası yapar) İşte böyle. İşte böyle. Şimdi bu daha iyi.

LINDA: Oh. (Ali’nin bluzuna yapışır; kahkahalar)

ADAMUS: Tamam. Güzel. Güzel. Şimdi ona emret. Ona emret.

ALI: Sevgiyle seni, tüm varlığıma katılmaya ya da başka boyutlara gitmeye davet ediyorum. Ama git artık! Alanımda artık sana yer yok!

ADAMUS: Eh, çok da ikna edici değil. Üzgünüm. Üzgünüm. Çok ikna edici değil. Kelimeleri bulmakta zorluk çektin. Sözcükler buradan, yukarıdan (boyun) geliyordu. Hiç biri buradan gelmiyordu (karından). Daha çok kendi kelimelerinden, kendi sesini duymaktan korkuyordun. Bir süredir Cauldre’yle sadece sesi üzerinde değil, oradan gelen enerjiler üzerinde de çalışıyorum. Aslında sesini yükseltmen bile gerekmiyor. Bu beni hiç de ikna etmezdi. Birazcık gerilerdim ama…

LINDA: Daha sıkı tutunayım mı?

ADAMUS: (kıkırdayarak) Şimdilik iyi gidiyoruz. Gerçekten ikna et… Gerçekten o enerjilerin gitmesini istiyor musun?

ALI: Gitmelerini istiyorum!

ADAMUS: Ne kadar çok?

ALI: Her şeyden çok.

ADAMUS: Onlara emret.

ALI: Alanımı terk etmenizi emrediyorum!

ADAMUS: Eh, çok ikna edici değil. Üzgünüm. Üzgünüm. Sana burada… Şunu tutar mısın? (mikrofonu başkasına verir) Şunu tutun. Evet, teşekkürler.

Bu otostopçu veçhelere sahipsin. Onları çağırıyorum. Bunlar senden, biyolojinden beslenen veçheler. Bu da hayatı zorlaştırıyor. GİTMENİZİ EMREDİYORUM! (bağırarak) Gördün mü? İşte böyle. (kahkahalar ve bazıları alkışlar) Bu kadar basit. Bu kadar basit. Ama bunu kalbinle, gerçekten kastederek söylemelisin! Sesini yükseltmekle bile alakalı değil. İş gerçekten kastedip, kastetmediğinde.

ALI: Kastediyorum!

ADAMUS: Hala hissetmiyorum. Üzgünüm. Tüm varlığından gelmesi gerekiyor. GİTMENİZİ EMREDİYORUM!

ALI: Bedenimden gitmenizi emrediyorum!

ADAMUS: Hala çok ikna olmadım. Hala çok ikna olmadım. Daha iyiye gidiyor; ama… Hepiniz için – bu sadece senin için değil Ali, hepiniz için – Gerçek varlığınız olmakla alakalı. Hala onların gitmesini istediğinizi düşünüyorsunuz. Bunun hakkında düşünüyorsunuz. Ama asıl olan, GİTMENİZİ EMREDİYORUM! Evet!

ALI: GİTMENİZİ EMREDİYORUM.

ADAMUS: Evet. Daha iyiye gidiyor. Yolu yarıladın. Yarı yoldasın. Şimdi öfke gerektirecek mi? Evet. Ama olan şey şu: Öfken duygularınla birleşiyor ve o nokta da çoktan yenilmiş oluyorsun.

ALI: Ve sonra korkuyorum.

ADAMUS: Korkuyorsun!

ALI: Korkuyorum ve ağlamaya başlıyorum.

ADAMUS: Kesinlikle. Ve “Benim neyim var böyle? Neden bunu başaramıyorum?” diye düşünüyorsun.

ALI: Kesinlikle!

ADAMUS:  Sadece o veçhelere karşı net ol. Aandrah  bunun nasıl yapıldığını biliyor. Bir veçheyle konuşurken ona nasıl… Eh, sakıncası yoksa? Hazır yeni sesin varken. (kahkahalar) Artık yeni bir sesin var. Nasıl gidiyor?

AANDRAH: Bu sana değildi (tişörtüne işaret ederek). İşte anahtar bu. Bu eğlenceli bir oyun” oyununu oynayabiliriz; ama bu sen değilsin. Gerçekten olduğun kişi haline geldiğin zaman, asla böyle konuşamazsın.

İstekliysen buraya gel (karnına dokunarak). Gördüğün gibi buradan nefes alıyorsun (göğüs). Buraya aşağıya. Beni hisset. Beni hisset. Çok yukardasın, tatlım. Pekâlâ. (Aandrah, Ali’nin ayağına basar) Garret eskiden hep bunu yapardı, ayağıma basardı. Bunu hissediyor musun?

ALI: Evet.

AANDRAH: Tamam. Buraya inmelisin. Karnının çok derinliklerindeymiş gibi… Gel… Hayır, hayır, gene yukarı çıkıyorsun. Gerçekten de bu en temel şeylerden biri. Bunun hepsini yapmamı istiyor musun?

ADAMUS: Hı hııı.

AANDRAH: Pekâlâ. Elimi it. Elimi it. (nefes alırken Ali’nin karnıyla elini yukarı itmesini ister) Hadi. Bana kız. Hadi. İt beni. Beni karnından dışarı it. İşte böyle. Buraya in. Buraya aşağıya. Nefes nefese kalma. Burada aşağıda. Kız bana. Buradan, aşağıdan kız. Bu öz. Bu yuva. “Defolun buradan”. Burada, aşağıda böyle hisset. Kendini düşüyormuşsun gibi hisset. Aşağıya düşüyormuş gibi. “Evimden defolun gidin.” Bunu hissediyor musun?

ALI: Evet.

AANDRAH: Çok farklı, değil mi?

ALI: Evet.

AANDRAH: Burada aşağıda olman gerekiyor. “Evimde böcek istemiyorum. Evimde fare istemiyorum. Evimde otostopçu istemiyorum.” Anladın mı? Gerçekten derinde ve net olman gerekiyor. “Burası benim evim.” Anladın mı?

ALI: Burası benim evim.

AANDRAH: Evet, oraya yaklaşıyorsun. Anladın mı? Tamam.

ADAMUS: Ve senin ayrıca farkına varmanı istediğim şey, Aandrah’nın sesiydi. Net, kesin; ama yüksek değil. Net ve kesin. İstediğim bu…

AANDRAH: Evet. Bu anahtar ve gerçekten de burada aşağıda olması gerekiyor.

ADAMUS: Ve Aandrah da kızdıktan sonra sesini nasıl kullanacağını öğrendi.

AANDRAH: Evet. Gerçekten de öyleydi.

ADAMUS: Gerçekten. Gerçekten. Her zaman bu sese sahip değildi. Bir öfke gerekiyordu –teşekkürler tatlım – kendine kızması gerekiyordu – üzgünüm – Yaşamın ya da yaptıkların hakkında, içinden gelen bir öfke. O öfke sonunda sesinden çıktı ve sesi o zamandan beri bu kadar net. Bunun özellikle, sesin ne kadar yüksek olduğuyla bir ilgisi yok. Ses yüksek ya da alçak olabilir. Önemli olan net olması. Aandrah, sizin ya da senin veçhelerinle  konuştuğunda, sesindeki netliği ve veçhelerin hemen aradan çekildiğini görmenizi istedim.

Ve Ali, yapman gereken işte bu – emrediyor olman, korkup saklanman değil. Aandrah’nın yıllar yıllar önce yaptığı gibi öfkeden geçmen gerekmiyor. O varlık durumuna şuan geçmen gerekmiyor ama net ve kesin olmalısın.

Ve hepiniz – bir ara ses konusunda sizlerle çalışmak istiyorum – ses sizin ve gelmekte olanın tam bir göstergesidir. Ve siz buradan konuşuyorsunuz (boyun). Buradan konuşuyorsunuz (kafa). Bu sesi kullanmaya başladığınız zaman ve enerjiler net bir şekilde açığa çıktığında bu değişimi etkiler. Etkiler.

Şuan Cauldre ile özellikle tonu ya da volümü üzerinde değil ama, sesi aracılığıyla çok büyük miktarda enerji getirmesi konusunda çalışıyorum. Ses aracılığıyla, şuan yaptığımız gibi. Evet.

VINCE: Bir yıl önce Ocak ayında Nefilim’le konuştuğun gibi.

ADAMUS: Evet.

VINCE: Kesin.

ADAMUS: Kesin

VINCE: Sadece bu kadar yeter dedin.

ADAMUS: Bu kadar yeter. Evet. O kadar.

Enerji çeşitli biçimlerde dışarı çıkar. Tam olarak karnınızdan dışarı ışıyabilir. Yüz ifadelerinizin yanı sıra, gözlerinizden çıkabilir. Ama şuan ses, enerjilere emretmenin, istediğinizi seçmenin  muhtemelen anahtarı. Diz ağrıları ile bir gün daha geçirmemelisin. Sen ya da hiç biriniz bir gün, daha hiçbir tür soruna katlanmak zorunda olmamalısınız. Hem de hiç. Bu konuda düşünmeyi bırakın. Güzel.

Bir sonraki. Evet?

SHAUMBRA 1 (kadın): Sanırım karıncalarıma evimden defolmalarını emretmem gerekiyor. (kıkırdar)

ADAMUS: Evet!

SHAUMBRA 1: Aslında sorum, tahtadaki sorulardan biri: “Şimdi başka ne yapmalıyız?”

ADAMUS: Tamam.

SHAUMBRA 1: Kuthumi ile şarkılar besteliyordum, mutlu ve keyifliydim. Kocam öldükten sonra, gökteki kuşlar kadar özgür olmuştum. Kısa süre önce aklıma bir fikir geldi ya da bir mesaj aldım: “ Biraz meditasyon yapabilirsin.” Meditasyon yapmaya gerek olmadığını  bilmeme rağmen, bunu denemeye karar verdim. Buna piramit meditasyonu deniyor.

Kendime bir piramit inşa etmeye başladım. Merkez güneş, omurgamdan aşağı iniyordu, dünyaya, Gaia’ya. Minnettar…

ADAMUS: Bütün bunlarla nereye gidiyoruz?

SHAUMBRA 1: Sizinle buluşmak için ışık tüpünden yukarı tırmanıyordum!

ADAMUS: Ah! Ah!

SHAUMBRA 1: Sizler! Adamus, Kuthumi ve…

ADAMUS: Komikmiş. Ben aşağılarda yer altındaydım!

SHAUMBRA 1: Buraya geldiğimde de sizinle burada buluşabiliyorum ama Kuthumi’yi özlüyorum.

ADAMUS: Evet, aslında o çok meşgul.

SHAUMBRA 1: Benim sorum Kuthumi nerede? (kahkahalar) Biraz komiklik olsun diye.

ADAMUS: (gülerek) Sevgili Kuthumi hakkında sana bir şeyler söyleyeyim. O,sizlerle bireysel olarak ve şefkatle çalışma eğilimindedir. Çok fazla buralara gelmez çünkü yeterince açık sözlü değil. Yeterince sert değil. Sadece ara sıra şefkat ve sevgi dolu olmak için gelir. Ama şuanda, senin önünü kapayan Makyo’yu, bazı saçmalıkları ve bu zihinsel konuları geride bırakmanın, yaşadıklarından bahsetmenin ve senin için işleri kolaylaştıracak birkaç araç vermenin artık tam da zamanı. Kesinlikle. Selam söylediğini ona söyleyeceğim ama.

SHAUMBRA 1: Tamam. Teşekkürler.

ADAMUS: Teşekkürler. İki kısa soru daha.

Bir anlığına burada duralım. Hadi daha önce bahsettiğimizi yapalım. Zihinden çıkın. Yaratıcı enerjilerin gelmesine izin verin. Harika. Şuan içinizde harika şeyler gerçekleşmekte. Son zamanlarda yaşadığınız sorunlar, burada hakkında konuştuğumuz şeylerin bazıları. Şimdi sadece bunu uygulayın, stressiz, zihinsel enerjisiz.

(duraklama)

Sadece o yaratıcı akış, o Gnost.

(duraklama)

Güzel. Bir sonraki soru.

SHAUMBRA 2 (kadın): Merhaba  Adamus, sese dönmek…

ADAMUS: Ayağa kalkar mısın lütfen?

SHAUMBRA 2: Ses konusuna dönmek istiyorum çünkü içimde çok şey olduğunu, ama kendimi ifade etmek için bunu dışarı çıkaramadığımı hissediyorum.

ADAMUS: Herkes gözlerini bir süreliğine kapatsın. Pekâlâ, şimdi. Oh, dik oturun ve arkanıza yaslanın. İşimiz daha bitmedi. Tamam. Şimdi mikrofonu ona verin lütfen. Tekrar, sorun neydi?

SHAUMBRA 2: İçimdekini paylaşmak istiyorum ama kimsenin anladığını sanmıyorum.

ADAMUS: Pekâlâ. Tam orada dur.

Şimdi, kelimeleri düşünmeksizin, sesteki enerji nasıldı? (seyirci “çekingen” der) Çekingen! Çekingen, kendinden korkan! Seni hedef gösterdiğimiz için özür dilerim.

SHAUMBRA 2: Evet… Ben… Ben… Hazırım.

ADAMUS: Kendinden korkuyor. Kararlılık yok! Bu rüzgâr, bir yelkenliyi bile harekete geçiremez. Burada hiç bir şey yok. Bu kelimelerde sözlerden çok, sorular var. Söylediği kelimeleri bile görmezden geliyor. Temel olarak “Ben herhangi bir konuda ne yapacağımı bile bilmiyorum.” diyor.  Ve lütfen, bu pek çoğunuz için de geçerli.

Bana bir şey söyle – diğerleri gözlerini kapalı tutsun – bana bir şey söyle.

SHAUMBRA 2: Eh, ne yapıyor olmamız gerektiğinden bahsettiğimizde, aklıma gelen hiç bir şey yapıyor olmaya gerek olmaması. Sadece o an yaptığımız ve bize doğru gelen şey ve bunun için kendimizi sevmemiz.

ADAMUS: Güzel. Buna inanıyor musun?

SHAUMBRA 2: Evet.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Ve sana neşe veren şey nedir?

SHAUMBRA 2: Yani ne?

ADAMUS: Evet, senin için neşe nedir?

SHAUMBRA 2: Buna nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Bana keyif veren şey, burada olma nedenim, dünyayı seviyor olmam.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 2: Ve bende olanı, diğerleriyle paylaşmak istiyorum.

ADAMUS: Hayır. Hayır.

SHAUMBRA 2: Paylaşmamalı mıyım?

ADAMUS: Hayır. Hayır. Hayır. (Adamus kıkırdar) Ve sadece seninle konuşmuyorum. Hepinizle konuşuyorum. Makyo’yu geçin lütfen! Lütfen! Onu başkalarıyla paylaşmak için, istediğiniz için bu işe girdiğinizi söylerseniz, tüm bu aydınlanma sürecinde gerçekten sıkıntı yaşayacaksınız.  İşe yaramaz. Üzgünüm!

SHAUMBRA 2: Pekâlâ, bunun nedeni…

ADAMUS: Bunu daha sonra yapacağız. Aydınlanmadan sonra geri geleceğiz ve diğerleriyle paylaşmaktan bahsedeceğiz.

SHAUMBRA 2: Tamam. Yalnız hissetmek istemediğimden olabilir mi?

ADAMUS: Bilmiyorum.

SHAUMBRA 2: Bu kabul edilebilir bir cevap olabilir mi? (kıkırdar) İlki doğru çıkmadığına göre.

ADAMUS: Bu programlama. Eski programlama. Kendin için yapamıyorsun, öyleyse başkalarıyla paylaşmak için yapmalısın. Unut gitsin.

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Evet. Üçüncü Çember’de paylaşım yoktur.

SHAUMBRA 2: Pekâlâ öyleyse “Hiçbir şey yapmama gerek yok”a geri dönelim. (kahkahalar) Hiçbir şey yapmama gerek yok. Paylaşmama gerek yok.

ADAMUS: Ve bu kulağa bencilce geliyor. Öyleyse sana neşe getiren şey nedir?

SHAUMBRA 2: Ne?

ADAMUS: Sana neşe getiren şey nedir?

SHAUMBRA 2: Dışarı çıkıp bir şeyler yapmak.

ADAMUS: Güzel.

SHAUMBRA 2: Buna bayılıyorum.

ADAMUS: Harika.

SHAUMBRA 2: Bu benim için bir tutku.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Güzel. Ve o sese geç, böylece herkes onu duyabilir. İçinde çekingenlik vardı. Evet.  Ve diğer şeylerin seni etkilemesini… Yolundan çelmesini, yapmak istediklerini yapmalarını engellemesine izin veriyorsun.

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Evet. Biri her ayağa kalktığında, hepinizin adına konuşuyor oluyor. Hala çekingenlik var. Bu yükselişi hak ediyor musun? Gelmekte olan enerjilerin hepsini kabul edebilecek misin? Ya başka birinin enerjilerine el koyuyorsan? (kahkahalar) Kesinlikle. Kesinlikle.

SHAUMBRA 2: Hissettiklerimi paylaşmada, diğer insanların onayını mı almak istiyorum? Yoksa bu sahip olduğum bir ihtiyaç mı?

ADAMUS: Aslında, açık sözlü olmak gerekirse,  ne istediğini tam olarak bildiğini sanmıyorum. Bugün açık sözlü olmamı sen istedin.

SHAUMBRA 2: Evet. Açık ve net.

ADAMUS: Bence tam olarak net değilsin.

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Belirsiz.

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Sorun değil, ama netlik sonuç getirir.

SHAUMBRA 2: Tamam.

ADAMUS: Bunu tahtaya yazmalıyız. Netlik sonuç getirir.

LINDA: Hemen efendim.

ADAMUS: Güzel. Ve son bir soru daha. Oo, iki. Evet?

ANISHA: Bende de aynı sorun var. Sanırım kendimden korkuyorum.

ADAMUS: Oh kesinlikle.

ANISHA: Ve biliyorsun, pek çok kendime ait sorunum var. Senin Makyo dediğin türden. Açık sözlü olmaya devam et.. Söylemek istediğim, ben…

ADAMUS: (kıkırdayarak) Onlar öyle derler!

ANISHA: Hayır ciddiyim. Belki de buna ihtiyacım vardır. Belki de bir uyandırma ikazına ihtiyacım vardır çünkü nerede olduğumu bilmiyorum.

ADAMUS: Evet.

ANISHA: Sanırım anlıyorum, ama sonra tekrar iki adım geri gidiyorum.

ADAMUS: Anladım. Niçin?

ANISHA: Bunu hak ettiğimi düşünmüyorum.

ADAMUS: Evet. Açık sözlü olmama gerek kalmadı. Kendine karşı epey açıktın! (kahkahalar) Neden – anlamama yardım et – Neden onu hak etmeyesin? Kötü bir kız mısın?

ANISHA: Bazı zamanlar.

ADAMUS: Bazı zamanlar. Evet… Evet öyleydin. (kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Belki de, diğerleri sana değerli olmadığını söylemiştir. Belki de ilk olarak ona sahip olmamanı söyleyen kitle bilinci ya da diğer şeyler vardır.

ANISHA: Doğru. Evet.

ADAMUS: Öyleyse bu o. Ayrıca da kapıyı açtığın zaman gerçekleşeceklerden korkmandır. Gerçekte olan bu. Evet. Öyleyse bunun için  sen ne yapacaksın?

ANISHA: Bilmiyorum.

ADAMUS: Ah, kesinlikle. İşte karşılığında aldığın şey de bu – bilmiyorum– ve sonra kayboldum ve kafam karışık diyorsun. Kesinlikle. Kendini bir şeye değer görmediğinde, ne yaparsın?

ANISHA: Şuanda kendimi sevmek ve kendimi kabul etmek üzerinde çalışıyorum.

ADAMUS: (Adamus içkisi boğazına kaçmış gibi yapar; bazıları güler) Cauldre’nin ağzında olmadığı için memnunum. Edith’in üzerine püskürtebilirdim! Evet, bu harika bir makyo. (kahkahalar) ve sen de bunu biliyorsun. Ben biliyorum. Hepimiz biliyoruz. Bu aynı asansördeki osuruk gibi. (kahkahalar) Olduğunu bilirsiniz. Ama herkes olmamış gibi davranır. Ama olmuştur. Bu makyo.

Öncelikle kendini sevme üzerinde çalışmazsın. Seversin ya da sevmezsin. Kendini sadece seversin. Kendine o sevgiyi verirsin.

İkinci olarak, bu – oh, uzun hikâye – diğerlerinin senden beslenmesiyle, kendini değersiz hissetmenle alakalı. “Sadece hayır” de.” Bu kadar basit. Artık buna daha fazla katlanmayacağım. Kim olmayı seçiyorsam, o olacağım.” Hadi sesini duyalım.

ANISHA: (Duraklar sonra da fısıldar.) Yapamıyorum.

ADAMUS: (Fısıldar) Ben de öyle tahmin etmiştim! Evet. Evet.

Ya da yapabilir misin?

ANISHA: Yapabilirim.

ADAMUS: Pekâlâ  güzel. Emret.

ANISHA: Evet.

ADAMUS: Evet. Güzel. Sesini duyalım.

ANISHA: Ne demem gerekiyor?

EDITH: “Ben benim” de.

ADAMUS: Ben benim. Evet. Teşekkürler Edith.

ANISHA: Ben benim. (Adamus, başparmağıyla aşağıyı gösterir ve seyirciler onaylar) Pekâlâ. Ben benim.  (Birazcık daha yüksek) Olmadı mı?

ADAMUS: Ve mikrofonsuz.

ANISHA: Pekâlâ. Bu zor.

ADAMUS: (güler) Aslında değil.

(Anisha durur; biri karnından nefes al der)

Evet, nefes al. Aandrah’nın burada olduğunu hayal et.

(Anisha tekrar durur)

ANISHA: Ben benim. (Biraz hızlıca söyler) Olmadı mı?

ADAMUS: Hayır. Görüyorsunuz ya – ve bunu tekrar örnek olarak kullanmak istiyorum – olaylar hakkına düşünüyorsunuz. Olaylar hakkında endişeleniyorsunuz. Olayları merak ediyorsunuz. O şeylere, artık emir verme zamanı. Ben benim demek, değerli olduğunuzu, var olduğunuzu ve yaşamaya hazır olduğunuzu kendinize söylemektir. O sesle ne kendini ne de başkalarını ikna edemezsin. Yani?

(duraklama)

ANISHA: Ben değerliyim ve ben benim. Olmadı mı?

ADAMUS: Hayır. Hayır. Üzgünüm. Bu kararlılıkla ilgili. (Oturmaya yeltenir) Oh, çengelden o kadar kolay kurtulamazsın. (kahkahalar)

Ben benim. (kendine çok güvenler söyler) Gördün mü? Ben benim. Ben buna kendimi adadım. Ben benim.

Evet, bazen o öfkenin çıkması gerekiyor. Diğer insanlar çıkıp “Sen değerli değilsin. Böyle olmalısın. Şöyle olmalısın” diyorlar. Hatta veçhelerin çıkıp “Henüz hazır değilsin. Henüz yükselmeye hazır değilsin. Aydınlanmaya hazır değilsin”  diyebilirler.

Hayır, daha gidecek çok yolun var. Sen sadece bunun üzerinde çalışan küçük bir kızsın. Öyleyse…

ANISHA: Hayır!

ADAMUS: Ah, gördün mü? Ah! Ah ahhh! Ah ha! Bu iyi bir “hayır” dı.

Öyleyse şimdi, tekrar, hepiniz gelecek ay için, bu sesin üzerinde çalışın. Biliyorum ses hakkında çok konuşuyorum ama bu sizin enerjiniz. Bu sizin imzanız. Kendinizi dinleyin. Nereden geliyor? Buradan mı? O korkuyor mu? Ve tekrar, belki de bir sonraki Şaud’da, Aandrah öfke ve kendi sesini bulma hikâyesini bize anlatabilir. Hala kendi evrimini ve açılımlarını yaşayan o sesi kullandığında, o ses çok net. Gerçekten çok net. Artık kendinizle net olma zamanı.

Hadi bununla birlikte derin bir nefes alalım.

Hadi bu harika, akan yaratıcı enerjiye geri dönelim. Yeni potansiyeller ve olasılıkları açığa çıkarıyor.

(duraklama)

10 Mayıs’ta gelecek olan bu enerji dalgası yaklaşık bir hafta sürecek. Bununla ne yapacaksınız? Sizi devirmesine izin mi vereceksiniz?

SART: Ona güleceğiz.

ADAMUS: Ona güleceksiniz. Ondan, size hizmet etmesini isteyeceksiniz. Evet. Evet.

EDITH: Ondan faydalanacağız.

ADAMUS: Evet. Hadi bunu derin bir nefesle içimize çekelim. Bu enerjiler zihni ve bedeni uyaracak, bedeninizi yenileyecek çünkü eğer burada kalacaksanız sağlıklı bir beden isteyeceksiniz, burada kalacaksanız kesin bir akıl isteyeceksiniz. Kalacaksanız yeni yaşamınıza, güçlü, egemen, enerjiyle dolu ve kesinlikle keyif dolu girmek isteyeceksiniz.

Derin bir nefes alalım.

Ve ne zaman şüpheye düşerseniz, artık o ünlü sözü biliyorsunuz. Derin bir nefes alın ve “Yaratımda her şey mükemmeldir” deyin.

 

Sizinle olmak bir onurdu.

Ben benim – Ben benim! – Adamus hizmetinizde. Teşekkürler!