• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

(BİR SONRAKİ) Dizisi ŞAUD 9: “Kihak II”

ŞAUD 9: “Kihak II”


KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ
(BİR SONRAKİ) Dizisi
ŞAUD 9: “Kihak II”
ADAMUS’un katılımıyla, Kanallık Geoffrey Hoppe
Kırmızı Çembere sunulmuştur
2 Nisan 2011


www.crimsoncircle.com
 –   http://kirmizicember.org

Ben Ben’im, Egemen/Mutlak Alan’dan Adamus. Bugün, bu mükemmel dünyada, bu mükemmel evrende tüm spiritüel korsanlarla birlikte olmak büyük keyif.  Aargh! Aargh! (İzleyiciler de karşılık verir “Aargh! Aargh!”) Gaz mı çıkarıyorsunuz yoksa yorum mu yapıyorsunuz? (Kahkahalar)

Derin bir nefes alın ama eğer karnınızda gaz yoksa. Derin bir nefes alın sevgili Şambra. Burada sizinle birlikte olmak ve sizin tüm bunlara gerçekten de gülebiliyor olmanız büyük keyif. Güç bela tebessüm edebildiğiniz tüm o uzun yıllar boyunca zavallı Tobias sizinle uğraşmak zorunda kaldı! (Kahkahalar) Şimdi buna gülebiliyoruz.


Gerçekten de, bazı günler zor oluyor, gerçekten de, ama bu kötü olmak zorunda değil. Siz şöyle iyi bir meydan okumadan hoşlanıyorsunuz, öyle değil mi?

EDITH: Kesinlikle!

ADAMUS: Kesinlikle ve bu yüzden buradasınız. Biraz daha meydan okuma ister misiniz?

EDITH: Tabii, neden olmasın.

ADAMUS: Neden olmasın. Ah, böyle söyleme! (Adamus güler) Ya da eğer söyleyeceksen, yalnızca kendi adına konuş.

Daha önce konuştuğunuz gibi, nasıl bir zamanda yaşadığınızı biliyorsunuz. Bu konuda hiçbir kuşku olmamalı. Kesinlike hiçbir korku olmamalı. Gülümseme, zevkini çıkarma zamanı. O meydan okumanın içine girme zamanı. Onun içinde yaşama zamanı. Burada olma sebebi sizi uyuşturmak değil. Sizi içine almak için burada.

Bu dünya olaylarının hiçbiri ya da sizin başınıza gelenlerin hiçbiri, sizi yok etmek ya da ezmek için gerçekleşmiyor. Size hizmet etmek için buradalar. Enerji Üstada hizmet eder. Buna inanıyor musunuz? (İzleyicilerden bazıları “Evet” der.) Gerçekten mi? İyi. Enerji Üstada hizmet eder. Ve siz şu anda yüksek enerji zamanları yaşıyorsunuz. Muhteşem zamanlar. Kendinizi bu zamanlardan uzakta tutmanız, sanki gerçekleşmiyormuş gibi davranmanız, bir zamanlar Atlantis’te yaptığınız gibi yeraltına saklanmanız ve tadını çıkarmamanız çok üzücü olurdu.


Duyusal/Tensel Olmak

Bildiğiniz gibi, insanlar – özellikle melekler – insan melekler son derece duyusal/tensel varlıklardır. Meleklerin böyle olduklarını biliyor muydunuz? Son derece duyusal/tensel varlıklardır. Belki bir meleği duyusal/tensel bir varlık olarak düşünemezdiniz ama öyledirler.

Şimdi, – “duyusal/tensel” kelimesini kullanıyorum ama bu ille de seksi demek değildir, her ne kadar bazılarının vahşi pembe şapkaları varsa da. (Kahkalar) Hayır, duyusal/tensel demek, meleklerin hissetmeyi, deneyimlemeyi, hayatta olmayı sevmeleri demektir. Yaratmayı ve ardından yaratımlarından zevk almayı, yaratımlarının içinde pişmeyi, bazen yaratımlarının içine girmek ve çıkmak için savaşmayı severler. Ama bu duyusaldır/tenseldir. Melekler renkleri, sesleri ve hisleri severler. Melekler müziği, özellikle insan müziğini severler, çünkü o oldukça duyusaldır/tenseldir. Duyusal olmak yanlış değildir. Onu yalnızca seksüel/cinsel olmakla karıştırmayın, ki bunu söylediğim için çok üzgünüm ama bazılarınız bunun nasıl olduğunu unutmuş durumda. Hayır, duyusal/tensel olmak yaşamın bedenlenmesi ve deneyimlenmesidir. (Birinin sırtına vurur.) Bu duyusaldı/tenseldi, öyle değil mi? Bir histir. Histir. (Ayağı yaralı birini işaret ederek) Ayağına yaptığın şey, az biraz duyusal/tensel, az biraz delice ama… (Kahkahalar)

Melekler duyusal/tensel olmak için, bir deneyimin içinde olmak ve onu hissetmek için şu derin arzuya sahiptir. İnsanlar bunu kapatmayı denediler. İnsan melekler bunu kesip atmayı denediler. Neden? Belki ona bağımlı olduklarını ya da yenik düştüklerini hissettiler. Ama yolculuğunuzda bu noktaya ulaştığınızda, derin bir nefes alabilirsiniz. Aamyo halindeyken, zarafet halindeyken, – deneyimlerin ve hislerin ve günlük aktivitelerin ve yemeğin ve dans etmenin ve seksin ve tutkunun – sizi alt etmesinden, bunaltmasından endişelenmenize gerek yoktur.

Anlayacağınız, insanlar az çok … yanlış olanın bu olduğunu düşünerek, onu kapattılar ya da akışı kısıtladılar. Onlara yanlış olanın bu olduğu söylendi. Beyne gittiler – “Artık, gerçekten sevmediklerimin dışındaki yiyecekleri yiyemem. Bir kadeh şarap içemem çünkü geçmişte bir ayyaşa dönmüş olabilirim.” Şimdi olmayacaksınız. “Cinsel parçamın zevkini çıkaramam çünkü rahibeler böyle ahlaksız şeylerin kötü olduğunu söyledi ve ellerimin üzerindeki kılları da uzatacağım.” Bu komikti. (Kahkahalar.) Gerçekten komik. Böylece insanlar kendilerinin o parçasını kapattılar. Ama, kendinizle yeniden bağlantıya geçtikçe, kim olduğunuzun köklerine geri döndükçe, yeniden bir melek olma iznini kendinize verirsiniz, duyusal/tensel olabilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Bunu yapabilirsiniz. Bu yaşamın tadını çıkarmaktır, keyfini sürmektir. Evet.

Buna derin bir nefes alın sizi gidi duyusal/tensel korsanlar sizi. (İzleyiciler karşılık verir “Aargh! Aargh!) Aargh. Aslında, daha çok a-a-rgh-h şeklinde. (Seksi bir sesle; kahkahalar) Duyusal/tensel korsan budur. A-a-argh-h. Bunu yapabilir misiniz? (İzleyiciler karşılık verir, “A-a-argh-h”) Ah, hayır, seksi. Bugün seksi olmasını istiyorum! (İzleyiciler tekrarlarlar.) Sesiniz eski bir arabanın patlak lastiği gibi çıkıyor. (Kahkahalar) Hadi birlikte deneyelim. Size bir örnek vereceğim. Aslında, Linda size bir örnek verecek.

LİNDA: A-a-argh. (kedi sesine benzer şekilde, mırlar gibi)

ADAMUS: Ah! Ahhh! (İzleyiciler onaylar ve alkışlarlar) Pekala, bunu yapabilir misiniz? (İzleyiciler tekrarlar “A-a-argh”) Hala kendinizi tutuyorsunuz. Hala “Çok fazla duyusal/tensel olamam, çünkü o zaman aşırı derece cinsel/seksüel ya da aşırı derece insan haline gelirim” der gibisiniz. Tabii ki, çoğunuz bu kahrolası gezegeni terk etmeye çalışıyorsunuz ve eğer gerçekten duyusal/tensel olursanız, bir kez daha sıkışıp kalacağınızı düşünüyorsunuz. Bağımlı olacaksınız. Bu yüzden duyusallığınızı/tenselliğinizi mümkün olan en düşük seviyede tutuyorsunuz. Bu sizin için iyi değil. Hiç iyi değil. Hayır ve aslında… enerjinizi gerip sertleştiriyor. Sfinkterinizi (Doğal bir yolu ya da iki boş organ arasındaki birleşme yerini kapatıp açan kas lifleri halkasına bu ad verilir. Örneğin: a) Anus sfinkteri, b) Mideyle, duodenum arasındaki, pilor sfink­teri.) sertleştiriyor. (Kahkahalar) Ve ondan sonrası da hiç eğlenceli olmuyor.
Umarım aranızdan biri şöyle bir kitapçık hazırlar – “Gerçekten İsteyenler için Bu Dünyadan Paçayı Kurtarma Rehberi.” Son derece kısa. Tek bir bölümden ibaret, çok fazla kelimeye gerek yok – içine dalın. Mutlaka içine dalın.

Bir dağ tepesinde meditasyon yaparak oturmazsınız. Bunu daha önce yaptınız ve bakın – hâlâ buradasınız. (Bazı gülüşmeler) Zikir yapmak ya da dua etmek ya da kristallere tapmak ya da benzerleri gibi yeni uygulamalara tutunmazsınız. Bunu daha önce yaptınız. Kendinizi bir manastıra kapatmazsınız. Bunu yaptınız. Tanrı’yı bulacağınızı düşünerek 62 yıl boyunca gidip bir adada oturmazsınız. Hayır, bunu yapmazsınız. Yapmazsınız. Hayatın içine dalarsınız.

Geçmişte bütün o diğer şeyleri yaptınız. Her biriniz manastırlarda bulundunuz. Rahibe manastırlarında bulundunuz. Kendi kendinize bu spiritüel arayışlara girdiniz ve kendinize ıstırap çektirdiniz, kendinizi disipline soktunuz. Disiplinin ne olduğunu biliyor musunuz? (birisi “Makyo” der) Makyo, teşekkür ederim. Zihin Makyosu. Zihin Makyosu. Disiplin enerjileri kısıtlar. Öğrenmek eğlencelidir, ama bir kez öğrendiniz mi, bırakın gitsin. Disiplin kendinizi çarmıha germenin bir yoludur, biraz ıstıraptır. Tüm bu şeyleri yaptınız. Şu anda bunları yapmakta olan başkaları var.

Geçmişte enerji tutuculuğu yaptınız. Tobias “Off! Bırakın gitsin” diyene kadar bundan gurur duydunuz. Şunun ya da bunun artık her ne ise, onun enerji tutucusuydunuz. Ve bilirsiniz, aslında, enerji tutucular bir amaca hizmet ettiler. Lemurya’nın, Atlantis’in, yıldız ailelerinin tohum enerjilerini tuttular. İnsan bilincinden gitmesinler diye bunları el değmemiş, bozulmamış halde tuttular. Ama bu çok büyük bir işti. Bu enerjileri çok, çok, çok uzun zaman boyunca tuttunuz. Hala enerji tutucu olmanın alışkanlıklarına yakalanıyorsunuz. Buna gerek yok.

Ve bana “Peki, eğer yunuslar ve balinalar için enerjiyi ben tutmazsam, kim tutacak?” diyorsunuz. Eh, diğer pek çok insan. Eğer fark etmediyseniz, gelmekte olan pek çok yeni varlık var. Bir süre için enerji tutucular olarak hizmet edecekler, ama sizin yaptınız kadar uzun zaman değil. (İçeceğini değiştirirken duraklar) Enerjileri devam ettirmeyi ve idare etmeyi, ama şimdi ayrıca hareket ettirmeyi öğrenecekler.

LİNDA: Sen ve Cauldre şu içecek meselesini halletmelisiniz.

ADAMUS: Ah, evet. Ben aslında kahve alabilirim; sütlü ve şekersiz.

LİNDA: Zevkle.

ADAMUS: Evet, teşekkür ederim. (Kahkahalar)

LİNDA: Sana hizmet etmeme izin ver. (Kahveyi getirmeye gider)

ADAMUS: BANA HİZMET ETMENİ EMREDİYORUM! (İzleyiciler onaylar ve alkışlarlar) (Linda) çok tatlı. Çok tatlı. Cauldre’nin ne söylediği umrumda değil, ama o da (Linda’nın) çok tatlı olduğunu söylüyor! (Kahkahalar) Çok, çok tatlı.

Sevgili Şambra, şimdi enerjileri hareket ettiriyoruz. Yepyeni bir yerdesiniz. Tamamen yeni bir bilinçtesiniz. Öteye geçtiniz. Duyusal/tensel spiritüel korsanlarsınız. Ne harika bir sıfat. Şimdi enerjiyi hareket ettiriyorsunuz.

Aslında, enerjiyi hareket ettirmek onu itmek ya da zorlamak değildir. Hareket ettirmek onun üzerine binmektir, aslında, yarattığınız o dalgayı – yarattığınız o bilinç dalgasını, değişim dalgasını – yakalayıp üzerine çıkmaktır. Onu çoktan yarattınız. O tıpkı büyük bir dalga gibi ve siz şimdi üzerinde sörf yapıyorsunuz. Neden yapmayasınız, çünkü duyusal/tensel bir varlık olarak çoktan yarattığınız bir şeyin parçası olmayı hissetmek ve deneyimlemek istiyorsunuz. Bunun hakkında çok fazla düşünürseniz kafanız çok, çok karışır. Sadece hissedin.

Ah. (Kahvesini alır.) Ve kurabiye. (Kahkahalar)

LİNDA: Zevkle. (kurabiyeleri getirmeye gider.)

ADAMUS: (Bir yudum alır) Ahh! Duyusal/tensel. Yiyeceğinizi, içeceğinizi eğer ağzınıza koyacaksanız, en azından tadını çıkarın. Gerçekten. Ve bundan kaçmayın. Tobias sizinle bu konu hakkında konuştu ve ben de bunu tekrarlayacağım, ama bazen “Haberlerde kahvenin benim için kötü olduğunu duydum” diye korkarak kendilerini hayattan koparan spiritüel varlıklar, spiritüel öğretmenler bizi hayrete düşürüyorlar. Püff! Aslında sizin için hiçbir şey kötü değildir. Gerçekten hiçbir şey – kendiniz dışında. (Kahkahalar) Bu bilinen gerçek. Bunu bir yerlerde bir afiş olarak görmek istiyorum. Neden? Çünkü kendi yolunuza çok fazla çıkıyor ve sonra da spiritüel Skype’ınızdan bizi arıyor ve olup bitenler hakkında sızlanıyorsunuz. Bu yüzden, sevgili Şambra, eğer onu yiyecekseniz, tadını çıkarın. Eğer birşey yapacaksınız, onu sevin. Eğer burada olacaksınız, yaşamı deneyimleyin. Gezegenden çıkmanın yolu budur. Bu biraz ironik, çünkü bu gezegenin keyfini gerçekten çıkarmaya başladığınız anda … ah, evet! (Linda bir tabak tatlı getirir.)

Gerçekten keyfini çıkarmaya başladığınız anda… mmm mmm mmm mmm mmm. (pastadan aldığı büyük bir lokmanın tadını çıkarırken kahkahalar)

Dünyada daha önce hiç bulunmamış melekler var, burada dünyada yaşamak için can atan, bunun için herşeyi feda edebilecek olan melekler var – siz buna ne diyorsunuz, canını kanını feda etmek mi? Onlar bunun ne olduğunu bilmiyorlar – şu anda Cauldre’nın yapmakta olduğunu yapabilmek için sol kanatlarını verirlerdi (Kahkahalar) (Bir ısırık daha alır) Ve bazılarınız buna direniyorsunuz, öteye iteliyorsunuz, kendinize bahaneler uyduruyorsunuz. “O kadar iyi ki benim için iyi olamaz. Bu kadar iyi olduğuna göre kötü birşey olmalı. Eğer duyusalsa onu törpülemeliyim. Onu sıkıcı hale getirmeliyim. Sanki pişmemiş hamura benzer birşey haline getirmeliyim.” Yani çok sıkıcı, sıkıcı, sıkıcı.

Hayır, eğer burada olacaksanız, bunu yapın. Size bu yüzden giyinip kuşanmanızı, eğlenmenizi, oynamanızı söylüyorum. Daha önce ne kadar kılı kırk yaran, pimpirikli – Cauldre’nın kelimeleri, benim değil – biri olduğunuzun farkına varacaksınız. (Birinin şapkasını alır ve başına geçirir) Ve bununla eğlenin! (izleyiciler karşılık verir “Ooo”) Kanallık yaparken pembe kovboy şapkası takın. Neden olmasın Cauldre? Saklanmayı bırakın. Kendinizi açığa vurun. Evet, fotoğraf çekiyorlar, sonra bunlar yayılıyor ve “Bu spiritüel bir öğretmen mi?” diye soruluyor. Kesinlikle! İşte bu! S…. edin! (bir dolu kahkaha ve alkış) Evet! Evet!

Yani… (Adamus kıkırdar) işte bu kadar kolay. Bu kadar kolay. Bütün o çalışma, diğer herşey… Bu kitabın* yayınlandığına ve ona benzer başka kitapların da geleceğine gerçekten seviniyorum. “Duyusal/Tensel Melek” – harikulade bir kitap adı. Evet, mmm, evet. “Tek Bir Büyük Kahkahayla Gezegenden Paçayı Nasıl Kurtarırsınız?” “Nasıl Gülümsemeli” Spiritüel arayışçıların gülümsemediklerini hiç fark ettiniz mi? Kötü kabul edilir. Gülümsemek – “O zaman hayattan çok fazla keyif alabilirim, yanlış sinyal gönderebilirim. ‘Burada fazlasıyla iyi zaman geçiriyorum.’” Buradan böyle gidebilirsiniz. (* Giriş konuşmasında bahsi geçen “S…. Spiritüelliği” kitabına gönderme yapıyor. http://thefuckitway.com/)

İronik olan şu ki Edith, bir kez bunu yaptığında, bir kez gerçekten keyif alıp yeniden duyusal/tensel olduğunda, işte o zaman – ki ironi de buradadır – o zaman burada kalmak istersiniz. Ah, ah, ahh. “Ama hayır, ben gitmek istiyorum, bu yüzden bu beni bir bilmecenin içine sokacak” diyorsunuz. Hiç de değil. Hiç de değil, çünkü buraya geri gelmekte olan yeni bir yükselmiş üstatlar zümresi var. Bunu açıklamak biraz güç, ama, anlayacağınız, onlar yükselmişlerdir, geri gelmelerine gerek yoktur ama aslında geri gelmelerine imkan veren de tam olarak budur ve geri gelirler ve asla da sıkışıp kalmayacaklardır. Geri gelirler, Tobias’ın yaptığı gibi. Dünyanın kurtarılmaya ihtiyacı olduğundan değil, (Tobias) buraya derin bir bilgelik getireceğinden değil – ki bunu yapacak – ama çok uzun zaman boyunca çok gergin, çok biçimci olduğundan. Burada Yahudi gerginliğini (kahkahalar) kast ediyorum. Çok, çook uzun zaman boyunca.

(Tobias) Ard arda pek çok yaşamını kahrolası bir kitabı öğrenerek – “S…” kitabını değil, diğer kitabı – kurallara uymaya çalışarak geçirdi. Anlayacağınız – bizi dinlemediğinden emin olmak istiyorum – ne zaman seks yapabileceğine, nasıl seks yapabileceğine ve seksten ne derecede zevk alabileceğine dair bile kuralları vardı. (Birisi “Vay canına” der.) Vay canına demeyin. Sizin de aynı şeyi yaptığınızı duyuyorum! Belli günlerde neler yiyebileceğine ve diğer herşeye dair bir dolu kuralı vardı. Hayattan keyif almak bu değildir. Bu spiritüel olmak değildir. Bu duyusal olmanın zıttıdır.

Melekler, doğaları gereği, son derece duyusaldır. Bu yüzden buraya gelmek isterler. Bu yüzden sizin yerinizi isterler. Bu oldukça komikti aslında. Eğer buraya gelmeye çalışan bir melekseniz feci halde komiktir. Ama bazen o paha biçilmez anlarınızı ve nefesinizi tüm bu kurallarla ve düzenlemelerle ve tüm o şeylerle neden boşa harcadığınızı anlayamıyorlar. Onlar sadece duyusal/tensel olmak istiyorlar. En nihayetinde burada kimsenin gerçekten sıkışıp kalmadığını biliyorlar. Sadece, sanki sıkışmışsınız gibi gelir. En nihayetinde ölüm yoktur. Gerçekten ölene dek ölüm gibi gelir ve ardından yeniden diğer tarafa geçtiğinizde ve duyusal/tensel olmanın nasıl birşey olduğunu hatırladığınızda Dünya’da ölmemiş olmayı dilersiniz. (Bir kaç kahkaha) Püfff! Bunun hakkında bu kadar çok düşünmeyin.

Bu yüzden, her birinizi, yaşarken gerçekleştirdiğiniz yükseliş sürecinizin bir parçası olarak, spiritüel bir öğretmen olmanın bir parçası olarak ve diğerleri için bir Bayrak olarak – duyusal/tensel olmanız için yüreklendiriyorum. Aandrah’ın diyeceği gibi, ölçüsüzce, taşkınca yaşayın. Bazen senin çalışmalarına geliyorum. Umarım senin için bir sakıncası yoktur. (Aandrah “Para ödemiyorsun” der) Evet ve en iyi günde… hayır, ödemiyorum. (Kahkahalar) Aslında, şu ya da bu biçimde, ödüyorum. Ama en iyi günlerde Oama, Adamus birlikte biraz eğleniyoruz. Ara sıra içeri giriyorum ve Aandrah ile On – Norma’yla Garret – gerçekten de insanları sadece ölçüsüzce, taşkınca yaşamaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Taşkınlıkla. Ve Linda’yla Cauldre’nın bana söylediği belki de bu toplantıların biraz taşkınca olduğu, spiritüel toplantıların standardında olmadığı. Tanrıya şükür, s…. (Kahkahalar) Bu ikisini aynı cümlede kullanabilirsiniz.

Bu durumda, hadi bir oy- … biraz eğlenelim. Hadi bir oyun oynayalım diyecektim, ama, hay aksi şeytan, bunların hepsi oyun, öyle değil mi? Öyle.


Zaman-Esaslı Gerçekliğin Ötesi

Benim geldiğim yer… Ben gelecekten geliyorum. Doğrusal bir gelecekten değil, zaman çizgisinde olan bir gelecekten değil. Ama bir süre önce yükseldim ve fiziksel biçimdeki insan enkarnasyonuna geri dönmedim, doğum sürecinden geçmedim, bu yüzden de bir potansiyeli geri getirmek amacıyla, gönüllü olan ve bunu kabul eden varlıkları kullanıyorum – Cauldre beni düzeltiyor, gönüllü olan ve bunu kabul etmiş varlıklarla birlikte çalışıyorum. Anlayacağınız, yükseldiğimde, bütün bu potansiyelleri gelecek dediğiniz şeye saçtığımı söyleyebilirsiniz. Her yere serpilmiş durumdalar. Üzerlerinde sizin isminiz var. Herhangi birinin ismi değil, her ne kadar diğerleri de bundan faydalanabilecek olsa da… Ama üzerlerinde bizim bağlantımız yazılı.

Yani, bunları etrafa serptim ve doğrusal zaman çizginizde ilerlerken bu potansiyellerden hangisini seçeceğinizin size kalmış olduğunu söyledim, çünkü siz hâlâ daha ziyade o an be an, ay be ay, yıl be yıl zaman çerçevesindesiniz. Yavaş yavaş bunun nasıl çözüleceğini öğreniyorsunuz, ama hâlâ o zaman dilimindesiniz. Bu yüzden şimdi benim bırakmış olduğum serpilmiş potansiyellerle karşılaşıyorsunuz.
Şimdi, bunlar son derece gerçektirler. Potansiyeller enerji değildir. Potansiyeller bilincin küçük benekleri, tanecikleridir. Etrafta dolanan küçük bilinç incileridirler. İnsanlar tarafından, sizin tarafınızdan, berrak ve bilinçli bir idrakla etkinleştirildiklerinde, bu potansiyeller enerjiyi kendilerine çeker ve bu enerjiyi hayata getirirler, adeta güzel bir bilinç balonunun son derece dinamik bir enerjiyle kaplanması ve ardından da burada Dünyada tezahür ettirilebilmesi ya da deneyimlenebilmesi gibi.

Bir anlığına duyusal/tensel olacağım. Teşekkür ederim. (İçeceğini alır) Ah! Önceki değildi, işte bu. (Adamus Linda’yı öper)

LİNDA: Biraz daha bebeğim.

ADAMUS: Ah! (Adamus Garret’ı öperken kahkahalar artar)

Bu durumda, bugün size gelecekten geldiğimi, sizinle içinde bulunduğunuz bu Şimdi ânında buluştuğumu söyleyebilirsiniz, çünkü bugün konuşacaklarımızın, bugünün esasının ne olacağının potansiyelini siz ortaya çıkardınız – potansiyelini siz etkinleştirdiniz. Bugün, sizin buraya nasıl geldiğinizden, şu anda otururken sırtınızın ya da poponuzun nasıl hissettiğinden ibaret değil – bunların hepsi dikkat dağıtıcılar. Potansiyel, şu anda burada yaptığımız şeyin esasıyla ilgiliydi.

Yani, gelecekten geldiğimi ve sizinle Şimdi ânında buluştuğumu söyleyebilirsiniz. Ama sizden bunu bir anlığına değiştirmenizi isteyeceğim. Sizden önce derin bir nefes almanızı ve gevşemenizi ya da zaman-esaslı yaşam deneyimini biraz gevşetmenizi rica edeceğim. Bunun (zaman-esaslı yaşam deneyiminin) anlamı sizin bugünü ve sonra yarını ve sonra da öbür günü sırasıyla deneyimlemeye meyilli olmanızdır. Gerçeklikle – sizin gerçekliğinizle – en temel bağlantılarınızdan biri zamandır. Zaman aslında yoktur. Bununla birlikte, deneyimin evrimi vardır.

Şimdi, herşeyin aynı anda gerçekleştiğini söyleyecekler olabilir. Bu tartışılabilir ve gerçekten fark etmez, ama melek varlıkların kol saati takmadıklarını, saate bakmak zorunda olmadıklarını söyleyebilirim. Onlar için açılıp genişleyen, çözülen deneyim vardır. Ve bazı gerçekten büyük ve engin deneyimler vardır ki son derece dinamik bir biçimde genişlemeye ya da açılmaya meyillidirler. Diğerleri küçük deneyimlerdir ama bu deneyimlerin hepsinin açılmayı ya da çiçek açmayı yarattığını söyleyebilirsiniz. Ve melekler gerçekten de geriye – bu çok iyi bir kelime değil ama elimizde başka kelime yok – bakabilir, deneyimlerinin açılmasına bakabilirler. Bu onlara, sıradaki deneyim için seçmek istedikleri potansiyelleri belirlemelerine yardımcı olan, sizin geçmiş – gerçekte geçmiş değildir, deneyimin açılmasıdır – diyebileceğiniz bir anlayış verir. Ohh! (Adamus derin bir iç çeker)

Pekâla, işte bununla bağlantı kurma yönteminiz. İşte bunu nasıl yapabileceğiniz. Zaman çizgisinde sıralanmış deneyimleriniz var ve geçmişe baktığınızda “Bu 10 yıl önce oldu, bu belli bir tarihte 30 yıl önce gerçekleşti” diyorsunuz. Yolunuzu işaretliyorsunuz. Gelişiminize zamanı esas alan küçük çentikler atıyorsunuz. Bu çok, çok doğrusal, çok sınırlı. Bu yüzden şimdi durun ve gevşeyin … zaman kavramınızı – zaman-esaslı deneyimlerinizi – gevşetin.

Bunu nasıl yaparsınız? Derin bir nefes alın. Bu doğaldır. Zamanın içinde yaşamak doğal değildir, hiç doğal değildir. Bunun (zaman içinde yaşamanın) en tepesinde bir sürü gezegensel etki vardır, güneş doğar ve batar ve tüm bunlar zaman dediğiniz şeyi pekiştirir. Evriminizde şu anda olduğunuz noktada artık zamandan kurtulma vaktidir.

Zihninizin ve bedeninizin kaygılarından biri de zamanı bıraktığınızda birdenbire dış uzayda akıntıya kapılmışçasına zincirlerinizden boşanacağınız, bir yerlere sürükleneceğinizdir. Hiç de değil. Zaman-esaslı inançları ve deneyimleri bıraktığınızda, daha çok topraklanmış, daha gerçek ve, evet, daha duyusal/tensel hissedeceksiniz. Hadi bunu yapalım.

Eğer seçerseniz, önce derin bir nefes alın ve eğer seçmezseniz, bunda da sorun yok. Ama eğer seçerseniz, derin bir nefes alın ve zaman-esaslı inancınızı gevşetmek için kendinize izin verin.

(Duraklama)


Zamanın Ötesindeki Potansiyeller

İkinci olarak, gelecekten geldiğimi söylüyorum. Hadi bunu biraz daha farklı biçimde ifade edelim. Ben sizin henüz deneyimlemediğiniz bir potansiyelden geliyorum. Bir potansiyel alanından geliyorum, henüz sizin deneyimlemediğiniz potansiyelleri bilincim her yere serpti – ve bir gün bunu siz de yapacaksınız. Bu yüzden, sizden kendinize havada süzülme ya da yüzme, artık hangisini isterseniz, – gevşeyin – iznini vermenizi ve sahip olduğunuz deneyimin ilerisinde benimle buluşmanızı rica edeceğim.

Başka bir deyişle, Şimdi ânının algısını bırakın. Gelin ve bir potansiyel – henüz gerçekleşmemiş deneyimler – alanında benimle buluşun ve orada süzüldüğünüzü hayal edin. Kaybolmayacaksınız.
Böylece, zamanın ötesine geçeriz, doğrusal deneyimin ötesine geçeriz ve siz birdenbire, şimdi değilse bile bir noktada, farkına varmaya başlarsınız “Sevgili Tanrıbenlik, benim algıladığımdan çok daha fazlası varmış”.

Şimdi, eğer zihninizde mücadele ediyorsanız, ki yaklaşık %63’ünüz şu anda bunu yapıyor, bırakın. Salıverin. Yaptığınızı görüyorum. Biliyorum. Biliyorum ve bunu yapan bir tek sen değilsin ama kafasında takılıp kalanların tipik bir örneğisin. (İzleyicilerden birine söyler) Kafada sıkışıp kalmak. Bırak. Kaybedecek hiçbir şeyin yok ama herşeyi kazanabilirsin.

Bu yüzden derin bir nefes al ve kafandan çık ve hakiki kalp, hissediş, deneyim dediğimiz şeye git. Deneyim.

Ben bir potansiyel bahçesinden, şarkı söyleyen çiçeklerin, dans eden toprağın, yağan güneş ışığının olduğu bereketli, güzel, rengârenk bahçeden geliyorum. Ben bu potansiyel alanından geliyorum. Gelin ve benimle buluşun. Buraya gelin. Benim olduğum yere gelin. Sizinle buluşmam için beni zaman çizgisindeki deneyiminize getirtmekten vazgeçin. Benim olduğum yere gelin.

(duraklama)

Çok fazla uğraşıyorsunuz. Bakın, sorun bu. Çok fazla uğraşıyorsunuz. Düşünerek yapmaya çalışıyorsunuz. Sadece yapın, siz duyusal/tensel varlıklarsınız.

(Duraklama)

Şimdi “Ama ne hissetmem gerekiyor?” diyorsunuz. Hissedeceksiniz. Hissedeceksiniz. Ve sonra size kendinizi bu şekilde açtırdığım için bana küfredeceksiniz ve harika olan da bu.
Derin bir nefes alın …

(Duraklama)

Gelin ve orada bir yerde benimle buluşun.

Ve soru şu hale geliyor, daha gerçek olan ne var? Sevgili, sevgili arkadaşlar, az önce bir şey olmadı mı?
Peki, şimdi, mesele şu. Siz bunun daha önce yaşadığınız şeylere benzer biçimde gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Öyle olmayacak. Geriye dönüp bakıyor “Büyük bir deneyim istiyorum. Yanan bir çalı istiyorum.” ya da “Ben, bilirsin işte, Cauldre’nın birenbire havalanmasını ve odanın üzerinde süzülmesini istiyorum” diyorsunuz. Bu gerçekten eski. Yeni deneyim – ki biraz uyum süreci gerekir – yeni deneyim farklıdır ve siz … bu şapkayı örnek olarak kullanmak için yeniden ödünç alabilir miyim? (Pembe şapkayı alır.) Kendinize deneyimin içine süzülme, doğrusal yolu bırakma iznini verdiğinizde, ilginç – çok, çok ilginç – bazı şeyler olur ve Dünyada olmak işte bu noktada eğlenceli hale gelmeye başlar.

Bu şapkayı hep ön taraftan gördüğünüzü hayal edin. Şapkayı bu şekilde bilirsiniz. Rengi pembedir, burasında küçük bir tacı vardır ve sizin şapkayı algıladığınız biçim hep budur çünkü zaman-esaslı deneyim yoluyla onu hep bu şekilde algılayacaksınızdır. (Zaman-esaslı deneyim) Size şapkanın yalnızca tek bir görüntüsünü verir ve tek sahip olduğunuz görüntü de budur. Bu durumda, şapkanın pembe olduğunu, burasında bir kıvrımının olduğunu ve ön tarafta da küçük değerli bir tacın olduğunu varsayarsınız. Şapkayı hep bu şekilde algılayacaksınızdır.

Şimdi, zaman-esaslı deneyimden çıktığınızda, kendinize yeni potansiyellere genişleme iznini verdiğinizde, birdenbire şapkanın bir de arka tarafı olduğunu görürsünüz. (Şapkayı döndürerek tersini çevir.) Birdenbire diğer yanları olduğunu, tepesi olduğunu, içi olduğunu görürsünüz. Ve birdenbire, sanki “İçine hiç gerçekten bakmamışım” der gibi bakmaya başlarsınız. Farklı bir derinlik, gölgeler görmeye başlarsınız ve birdenbire bu şapkanın aslında pembe olmadığının farkına varırsınız! Değildir. Burada maviler vardır; olmak zorundadırlar. Sarılar buradadır, burada sarıların olması gereklidir. Yeşiller. Tabii ki kırmızı. Burada siyahlar vardır. Olmak zorundadır. Ama, siz hayata doğrudan baktığınız için, sizin gözünüze çarpan potansiyel, görmekte olduğunuz pembedir. Ve bazılarınız hala mücadele ediyor, gözlerini kırpıştırıyor ve “Lanet olsun, şapka hala pembe” diyorlar. Değil. Gerçekten değil.

Demek istediğim, gerçek anlamda, fizik biliminin bakış açısından, burada maviler olmak zorundadır, aksi halde pembe pembe olmayacaktır. Sarılar olmak zorundadır. Yani, bu insan bilimidir; göz bağlayıcı spiritüel bir bilim değildir. Ama algı onun daima pembe olduğu yönündedir.

Şimdi, bu önemli bir noktadır, çünkü bu şapka bir daha asla aynı olmayacak. Bu önemli bir noktadır. Zaman çerçevenizin dışında benimle buluştuğunuzda, buraya geldiğinizde (resmini çizer)  şimdi farklı bir yerde birleşiyor olacağız, sizi ziyaret etmek amacıyla buraya gelmek için benim büyük miktarda enerji harcamam gerekmeyecek, biz şimdi yarı yolda buluşuruz. Bu sizin zaman gerçekliğini tamamen görmezden geldiğiniz anlamına gelmez; sizin artık esnek olduğunuz anlamına gelir. Her ikisini de yapabilirsiniz – zaman gerçekliği ve deneyim gerçekliği.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta … sadede geleceğim, Cauldre soruyordu. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu çok, çok önemli, zaman-esaslı algının dışına çıktığınızda, birdenbire geçmişin – sizin geçmiş algınızın – aslında oldukça pembe olduğunun farkına varacak olmanızdır. Sizin geçmiş algınız sınırlıdır.

Şimdi, benimle bilek güreşine tutuşacak insanlar var – ve muhtemelen kazanacaklar da, çünkü bunu istiyorlar – benimle bilek güreşi yapacak ve “Hayır, ben dört yaşındayken istismar edildim ve lanet olsun, bu benim hikayem. Buna bağlı kalacağım.” diyecekler. “Eh, daha geçen hafta arabamla kaza yaptım. Bunun doğru olmadığını söyleyerek ne demek istiyorsun?” diyenler olacak. Ve bu konuda ısrar edecekler.
İleri düzeyde olanlara öğretirken karşımıza çıkan en zor şeylerden biri budur – ileri düzeydekiler diyoruz, onlar gerçekten ilerleyen, gelişen duyusal/tensel korsanlar – çünkü hâlâ “Hayır, kahretsin, bu oldu” deme eğilimi var. Sanki bir fotoğraf gibi ve sizin inandığınız da “Eh, bu bir fotoğraf. Kauai’de, bir teknenin içindeki bir grup Şambra’nın resmi. İşte olduğu şey bu.” Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır.

Ve Dave bunu biliyor. Mavi suları, teknenin küpeştesinin bir kısmını ve öğle yemeklerini çıkarmaya hazır durumdaki bir grup Şambra’yı gösteren bir resim çektiğinizde, orada olanların hepsi gerçekten bunlar mıdır? Hayır! Bu miyop, uzağı göremeyen görüntüdür. Bu orada olanın odaklanmış bir görüntüsüdür.
Orada başka ne vardı? Eh, kabinde öğle yemeği duruyordu ama eğer hastalanmak üzereyseniz onu aklınıza getirmezsiniz. Gökyüzünde kuşlar vardı. Okyanusta balıklar vardı. Güneş oradaydı. Yaklaşık üç saat içinde batacak olan güneş vardı. Geceydi. Ve daha pek çok şey vardı. Anlayacağınız, bu fazlasıyla doğrusal deneyimleme biçiminden çıkmadığınız sürece resim o kadar da tam değildir. Aniden, resme bakmaya muktedir olacak ve onu – 360 derecelik – bir hologramdan göreceksiniz ve orada olduğunu, onu gerçekten görebileceğinizi fark edebileceksiniz ve eğer etrafta perileri ve büyüyü görmeye başlarsanız delirmeye başlamadığınızı anlayabileceksiniz. Yaşamak budur. Duyusallık/tensellik budur. İşte siz buradasınız ya da buraya gidiyorsunuz.


Zaman Çizgisinin Ötesinde

Şimdi bu özellikle önemli, çünkü geçmişinize bir fotoğrafmış, anlık bir çekimmiş gibi bakıyorsunuz. Belli şeylerin olduğunu söylüyorsunuz. Zaman çizgileri çiziyorsunuz. Geriye gidebilir ve “Üniversiteden şu yılda, şu alanda – diyelim ki psikoloji – mezun oldum” diyebilirsiniz. “İlk işime şu tarihte girdim, evlendim, çocuklarım oldu” dersiniz. Bunları ayrıntılarıyla bir planın içine oturtursunuz. Yanlış. Mutlak surette … yanlış. (Bazı kahkahalar) Burada biraz küfredebilmek için başınızla onaylamanızı istedim, ama bu yanlış. Çok yanlış. (Linda başıyla çok güçlü şekilde onaylarken kahkahalar) Henüz konuşmuş olduğumuz fotoğraf kadar yanlış. Bu yüzden, bir anlığına duralım ve geçmişinizin aslında bütün resim olmadığının farkına varalım.

Doğrusal gerçekliğin ötesine genişlerken derin bir nefes alın.

(Duraklama)

Şapkanın pembe olmadığını ve üzerinde bir taç bulunmadığını görmeye başlıyorsunuz, en azından arkadan ve içinden baktığınız zaman. Bu da beni geçmişinizin aslında geçmişiniz olmadığı sonucuna götürüyor. Ona içtenlikle tutunuyorsunuz. Onun için savaşıyorsunuz. Onun için benimle savaşıyorsunuz. Ona küfrediyorsunuz. Onu lanetliyorsunuz ama ona tutunuyorsunuz. Neden? Çünkü hiçkimse size, tabiri caizse, “O aslında senin değil” demedi.

Başka bir deyişle, uzun zaman önce olmuş olan şeylere bölünmez bir bütün olarak, hologrammış gibi bakılabilir. Kendi geçmişinizin etrafında dolanmaya ya da süzülmeye başlayın. Orada sizin daha önce hiç farkına varmamış olduğunuz pek çok şey var. Gözünüzde at gözlüğü vardı. Kameranın objektifini tek bir şeyin üzerine odaklamıştınız. Ona içtenlikle tutundunuz.

Ancak yükselişinizin içinde rahatladıkça, geçmişinizin ne kadar ihtişamlı olduğunu, hakikatte neyin gerçekleştiğini, sadece insan gözlerinizde değil ama hakikatte neyin gerçekleştiğini anlamaya başlayacaksınız. Farkında olduğunuzdan çok daha fazlanızın orada olduğunu anlamaya başlayacaksınız. Birdenbire, geçmiş geçmiş olmayacak. Birdenbire, karşınıza çıkan tarihiniz son derece eksik olacak. Fazlasıyla sınırlıydı, fazlasıyla artık odaklanmanız gerekmeyen şeyler üzerine odaklıydı. Aniden, başınıza gelen şeyin deneyimi açılır, genişler ve orada olan sadece acı ya da incinme değildir. Oradaki sadece kötü bir gün değildir. Gerçekleşmekte olan çok daha fazla şey vardır. Bu herşeyi değiştirir.

Lütfen bu kavramı zorlamayın. Başka bir ifadeyle, bunun ne olduğunu zihniniz yoluyla çözümlemeye çalışmayın, çünkü bunu yapmak sizi sadece hayatın doğrusal deneyiminde tutacaktır. Sizin için doğal olan, zaman-esaslı varoluştansa, deneyimsel varoluşta olmaktır. Yani derin bir nefes alın. Gevşeyin. Doğal olana geri dönün. Duyusallığa geri dönün. Genişlemeye geri dönün. Bu şapka pembe değil. O aynı zamanda mavi ve sarı. Bu sadece bir taç değil. Bir arkası ve bir önü ve bir içi var. Bu sadece bir şapka değil. Sahip olduğu çok şey var.

Bu tuhaf bir teori ya da kavram değil. Gerçek yaşamın biçimi bu. İnsanların yaşamı deneyimleme yolu sanırım bir noktaya kadar ilginç, ama yeniden söylüyorum, bu kameradaki odaklanmış objektif gibi, hakikatte olanın yalnızca çok dar bir görüntüsünü algılıyor ya da farkında oluyor. Sizler hayatın o çok daha dolu deneyimine sahip olmak için kendinizi açmaya hazırsınız.

Bunun anlamı, geçmişinizin gerçek doğasını – geçmişinizin sadece pembe bir şapka olmadığı gerçeğini – anlamaya başladığınız için, birdenbire bu farkındalığın, geçmişinizin çok daha geniş farkındalığının, gelecek potansiyellerinizin, ya da onlara sıradaki potansiyeller de diyebilirsiniz, çok daha geniş doğasının anlamanızı sağlayacak olduğudur. Tobias yıllar önce “Gelecek şifalanmış geçmiştir” demişti. Ben “Geçmişi geçin. Onu aşıp devam edin” diyorum.

Ansızın dün ne olduğuna dair algı değişir. Dün yoktu, sizin olduğunu düşündüğünüz biçimde gerçekleşmedi. O çok daha geniş ve renklidir. Bu size sıradakiyle ilgili yeni bir farkındalık verecektir.
Şu anda sıradakiyle ilgili oldukça dar bir görüşünüz var. Tıpkı “Eh, yarın belli şeyler olmak zorunda” der gibi. Siz az çok bu doğrusal ilerleyişi takip ediyorsunuz, yarın ya da sıradaki deneyim üzerinde diyelim, çok da fazla seçime ya da çeşitliliğe sahip olmadığınızı hissediyorsunuz. Ama zaman çizgisinden çıktıkça, “Ah Tanrıbenliğim, aslında ne kadar çok şey varmış!”ın farkına varacaksınız. Yarının tahminlerinde yalnızca pembe şapka yok. Maviler ve sarılar var. Kasketler var. Eldivenler var. Herşey açılır. Aslında birazcık ürkütücü, çünkü aniden biraz bunaltıcı olabileceğini fark edersiniz.

Ama değildir. Derin bir nefes alın. Derin bir nefes alın.

Sevgili Şambra, önemli olan nokta, geçmişin sizin düşündüğünüz şey olmadığıdır. Geçmiş için benimle kavga etmeyi bırakın. Ona tutunmayı bırakın. Artık sizin üzerinizde güzel durmuyor, size yakışmıyor. Geçmişiniz son derece tekdüze bir giysi.


Bir Ayrılık Noktası

Sevgili Şambra, Şambra, Şambra, şu anda bir ayrılık noktasındasınız. Buraya, benim dünyama geldikçe, sizinkinden biraz kurtuluyoruz. Bugün deneyimleyeceğimiz bu potansiyele süzülme iznini kendinize verdikçe, havada eğlenceli bir şey hissediyor musunuz? Umarım öyledir. Çok fazla şey oluyor. İyi.
Bu durumda, şimdi, konu bir ayrılık noktasında olduğunuz. Tekrar, diyelim ki yaşamın o doğrusal deneyiminde ilerliyorsunuz – A noktasından B noktasına oradan C noktasına, bıktırıncaya kadar. (Bir zaman çizgisi çizer.) Ayrılık noktası aniden bilinç değiştirmeniz demektir. Artık o düz çizgide gitmeyeceğiniz anlamındadır. Şu anda olduğumuz gibi ayrılık noktasına gelirsiniz ve bu biraz göz korkutucudur çünkü siz en azından hikayenin nasıl devam edeceğini biliyorsunuzdur. Hatta neredeyse son bölümün ne olduğunu bildiğinizi bile söyleyebilirsiniz. Hikayeyi biliyorsunuz ve bu bir anlamda sıkıcı, bir anlamda acı vericidir.

Bu yüzden, bu ayrılık noktasına gelir ve “Pekâla, büyük bir sıçrama yapmaya hazırım” dersiniz. Eğer hâlâ anlamadıydanız, bu sıçrama her halukârda gerçekleşecektir. Hakiki kalbinizde sizin sıçramayı yapmanızı sağlayan birşey vardır. Sıçramayı yapabilirsiniz çünkü o özgür ifadeyi istersiniz ya da sıçrayabilirsiniz çünkü hemen arkanızda elinde ateşle biri durmaktadır. (Kahkahalar) Ve elinde ateş olan o kişi sizsinizdir, hakiki kalbinizdir, ruhunuzdur.

Yani, burada ayrılık noktasındasınız (zaman çizgisinin üzerine “X” çizer), ayrılmaya hazırsınız. Yüzlerce kez bunu yaşadığınız için neye benzediğini biliyorsunuz. Eh, burası her zaman endişeyle, heyecanla doludur, telaşla, titremeyle doludur ve bir sürü geçmiş veçhenizle doludur, ki bunlar … veçheler zaman çizgisinin, geçmişinizin üzerinde sıralanmayı severler. Bunu severler. Severler! Severler! Ona sıkıca bağlanırlar! Bunu anlamamış mıydınız … Aandrah veçhelerin geçmiş zaman çizgisine sanki bir ipmişçesine tutunduklarını anladı. Ve veçheler geçmişin üzerinde öylesine coşarlar ki bu onların kendilerini algılamalarını güçlendirir, pekiştirir. Onu bırakmak istemezler. Ondan gerçekten nefret etseniz bile, sizi bırakmamanız için ikna ederler ve bu da sadece geçmişi güçlendirir. Ve bu sizin, ona sıkıca tutunmuş bütün veçhelerle birlikte, büyük bir ipi, çok büyük ve ağır bir ipi etrafta sürüklemenize benzer. Geçmişiniz budur.

Ve burada ayrılık noktasındayız. Kendimi eğlendiriyorum. Seni bilmiyorum ama … (kahkahalar) Cauldre’yla konuşuyordum.

Evet, ayrılık noktasındasınız. Zaman deneyiminden çıkma ve gerçekliği tamamen farklı bir biçimde algılama vakti.

Yapmanız gereken birkaç şey var. Bir seçim yapmak – eh, sizin seçim yapmanızı istiyorum – ve bunun zihinsel değil, hissi bir seçim olmasını istiyorum. Aradaki farkı biliyor musunuz? Biri başağrısı diğeri sevinç verir. Doğru, çok doğru. Zihinsel bir seçim … (Başka bir şapka bulur) Kör olası, bu mor. Bu herşey. Ve küçük. (Şapkayı başına oturtunca kahkahalar duyulur) Gerçekten küçük. Ama bazen kafanız büyür ve eski şapka artık size uymaz. (Şapkayı Linda’ya verir.)

LİNDA: Oo!

ADAMUS: Sana hediyem olsun sevgilim.

Bu durumda, burada neredeyiz? Bakın burası, zaman çizgisi deneyiminizin dışında – bakın, aslında burada değiliz (zaman çizgisinin üzerinde bir yeri gösterir), biz şuralarda bir yerdeyiz (zaman çizgisinden uzağı işaret eder) – ama bir parçanız hâlâ burada olduğunuza inanıyor. Ve değilsiniz.
Yani, bu ayrılık noktasındasınız, bunun anlamı da eski yoldan çıkıyorsunuz. Sizden birkaç şeyi hissetmenizi ve göz önünde bulundurmanızı isteyeceğim ve kalbinizden seçimden yapın, beyninizden değil. Beyniniz – ve ağzınız – beyniniz ve ağzınız “Evet, bunu istiyorum” diyecekler. Ama önce hissedin.
Ayrılık noktası ve bu sadece sizin için değil, çalışmaya devam edeceğim bütün Şambra grubu için.

LİNDA: Hmmm.

ADAMUS: Hmmm. Yani bazılarını yol kenarında bırakabiliriz. Bunda bir şey yok. Birilerinin yolun kenarını temizlemesi lazım. Bu komikti. (Kahkahalar)

LİNDA: Ha, ha, ha, ha, ha.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Burada bir kahkaha efekti. (Kahkahalar)

Bu durumda, tamam, ayrılık noktası, ama birkaç seçimin yapılması gerekiyor.


1 Numaralı Seçim

Süreçlerle ve şifayla işiniz bitti mi? Hâlâ süreçlerden geçen ve şifayla uğraşan insan meleklerle birlikte ilerlemek istemiyorum ve bazılarınız bunları hâlâ yapıyor. Gerçekten yapıyorsunuz. Süreçlerin ve şifanın o kadar içine batmış haldesiniz ki. Bu bir yaşam biçimi haline geldi. Enerji vampirliği. Eğer bu süreçlerle ve şifayla uğraşıyorsanız enerji vampirisiniz. Bunu bir başkasının, hatta kendinizin pahasına yapıyorsunuz. Bu döngüye yakalandınız ve içinden çıkmak da çok zor. Ve bu dramdır; son derece zihinsel; son derece doğrusal esaslı çünkü süreçten geçmek sadece geçmişinizin etrafında daireler çizmek demektir. Feci şekilde zaman tüketicidir.

Şifa, şifalanma! Ööö (kusar gibi bir ses çıkarır) Şifa yetti!

LİNDA: O neydi?

ADAMUS: Ööö, şifalanma yetti! Yeteri kadar şifalanmadınız mı? (Bazı izleyiciler “Evet” der) İşe yaramadı, değil mi? Eh, birazcık, ama fazla değil. Bilirsiniz, size farkındalık verdi. Size bir başkasının bunu sizin için yapamayacağı farkındalığını verdi. Size 500 dolar kadar dolandırıldığınızın ve kendi başınıza çok daha iyisini yapabileceğinizin farkındalığını verdi. Evet, size enerjilerin var olduğunun farkındalığını verdi. Çoğunuzun zihninden çıkmasını sağladı. Ama hâlâ bu makyonun içinde olan varlıklarla ilerlemek istemiyorum. Bu bizim için, özellikle benim için, çok tüketici. Hepiniz için tüketici.

Yeni kitapları yazmaya çalışıyoruz. Bunlar kitap bile olmayabilirler. Yeni potansiyelleri yaratmaya çalışıyoruz. Bunu bir grup ‘şifacı’ ve ‘yaralı’yla, işe yaramaz enkazlarla, ve geçmişi bırakmayı reddeden insanlarla yapamayız. Tıpkı teknenin üzerindeki fotoğrafın, teknenin üzerindeki fotoğraf olduğunda ısrar etmeleri gibi bu konuda da ısrar ediyorlar. Bununla uğraşamam! Bu size bir anlam ifade ediyor mu? (Şambranın bazılar “Evet” der) Gerçekten mi? Buna gerçekten inanıyor musunuz? (Şambranın bazıları yeniden karşılık verir “Evet”) Vaay, iyi. İyi.

Bu durumda, ilerleyecek olanlar, süreçleri bırakalım. Şifa yapmayalım. Enerji dengeleme ve düzenleme, evet. Ve eğer aradaki farkın ne olduğunu merak ediyorsanız, Aandrah’ya sorun. Arada büyük bir fark var.
Bildiğiniz gibi, çok yoğun bir ortamda yaşıyorsunuz. Zaman zaman durmanız, derin bir nefes almanız ya da banyo küvetine gömülmeniz ya da bir yürüyüş yapmanız ve nefes almanız ve nefes almanız ve nefes almanız, iyi bir müzik dinlemeniz gerekiyor çünkü herşeyle – kendiniz de dahil olmak üzere, gerçekliğinizin her parçasıyla – olan bağlantınız değişiyor.

Eskiyi hatırlayın – Cauldre’nın hafıza bankalarına giriyorum, galiba epeyce yaşlı – eski telefon santrallerini hatırlıyor. Sizi bağlamaları gereken zamanları hatırlayın … operatörü (Taklidini yapar) Evet, aynen.

Beş yıl önce böyleydi, çok nadiren … o fişi çıkarıp başka bir yere koyuyor, yeni bir tanesini onun yerine sokuyordunuz. Bu nadiren oluyordu – ve siz bundan şikayet ediyordunuz – ama birden bütün o fişleri prize takmak ve sürekli yerlerini değiştirmek için yaklaşık on kola ihtiyacınız oldu. Şimdiyse bunun için hiç çaba harcamayacağınız bir noktaya geliyor. Aslında, bunu kendi kendilerine yapıyorlar ve siz de ne kadar esnek olduğunuza hayran kalarak arkanıza yaslanıp oturabiliyorsunuz.

Dünyaya bağlanma biçiminiz, ışık enerjisi dediğinize… Prana sürekli akış halindedir, sanırım siz ona yaşam gücü enerjisi diyebilirsiniz. Önceden ona bir bağlanma yönteminiz vardı, tıpkı herkes gibi. Tek bir büyük matriks, bağlan, aptallaş ve – (bazı kahkahalar) bugünkü izleyiciler epey sıkı! – ve sonra unut.
Şu anda hâlâ yaşam gücü enerjisi var, fakat şimdi içinde sizin faydalandığınız farklı bir akış ya da farklı bir akıntı var. O eski akıntıya bir çok yaşamlar boyunca girdiniz, ondan faydalandınız. Sadece, kullandığınız bu akıntının aynı parçasından daha fazlasını istediniz. Şimdi akıntının farklı bir parçasına girebileceğinizi, faydalanabileceğinizi öğreniyorsunuz. Ve o kadar çok yaşam gücü enerjisi çekmenize de gerek yok, çünkü en nihayetinde herşeyle bağlantınızı koparacak, fişinizi çekeceksiniz. Fakat bunu bir başka konuşmaya saklayacağım. Evet.

Konumuza geri dönersek, süreçler.. Süreçten geçmek. Eğer sürekli buna yakalanmış haldeyseniz, eğer sürekli geçmişteyseniz, şimdiki âna bağlanmak sizin için çok zor olacaktır. Şimdiki ânın zamanla işi yoktur. Bunu anlıyor musunuz? Şimdiki an bugün değildir. Şimdiki an tam şu anda açılıp genişlemekte olan deneyimdir. Ve bu açılan deneyim fazlasıyla holograma benzer. Etrafında bir dolaşın, yukarı, aşağı, içeri doğru ve çok fazla şeyin gerçekleşmekte olduğunun farkına varacaksınız.

Öyleyse, süreçten geçmek, ayrılık noktasıdır. Süreçlerle işiniz bitti mi? (İzleyiciler karşılık verir “Evet!”) Ah, evet diyorsunuz. Evet diyorsunuz. Sabaha beni seveceğinizi söylüyorsunuz, ama … (Kahkahalar) Yarın sabah tabii ki. (Birisi “Aargh!” der) Aargh! Oh! Linda bunu yapmayı biliyor. Nasıl yapıyorsun?

LİNDA: A-a-argh-h!

ADAMUS: A-a-argh-h! Büyük bir kedicik gibi. A-a-argh-h.

Ayrılık noktası. (Yazar.) Şifa, süreçler, bunların hepsi geçmişle ilgilidir. Ve geçmiş artık geçmiş olmadığında, bunlara gerçekten ihtiyacınız var mı? Kesinlikle yok! Basit değil mi? (İzleyiciler karşılık verir “Evet”) İyi.


2 Numaralı Seçim

İkinci olarak, sıradaki şey – ayrılık noktası – çok eski. Ayrılık noktası – aramaya ve bulmaya çabalamaya devam eden bir grupla ya da kişilerle daha ileri gidemem, çünkü aramak ve bulmaya çabalamak, oralarda bir yerde ulaşamadığınız, sahip olmadığınız bir şey olduğu anlamına gelir. Sırlar ve gizemler olduğunu düşünerek kandırıldınız. Gizem Okulunda yaptığımız ilk şey, sizden başka bir gizemin var olmadığını söylemektir! Bazen gizem siz oluyorsunuz.

Gülme efekti.

LİNDA: Ha, ha, ha! Ha, ha. Ha, ha, ha.

ADAMUS: Bir düğmeye mi ihtiyacım var? (Adamus kıkırdar) Evet, bir tabela, evet. O zaman … (Adamus duraklar)

LİNDA: Ne?!

ADAMUS: Cauldre tamamen uçup gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum.

LİNDA: Nee!

ADAMUS: Ona ihtiyacımız var. Bir dakika durun. (Oturur ve nefes alır.)

LİNDA: Sana yardım edebilir miyim?

ADAMUS: Derin bir nefes al. Tamam, harika.

Aramak ve bul- … eh, bir anlığına buradan ayrıldı. Çok utanmış ya da onun gibi birşeydi.

LİNDA: Neden?

ADAMUS: Benim yüzümden!

LİNDA: Oo.

ADAMUS: Öyleyse, sıradaki şey, aramak ve bulmaya çabalamak. Eğer arar ve bulmaya çabalarsanız, bu, bilmediğiniz birşey olduğu izlenimini verir ve bu genellikle dışsal bir eylemdir. Sizin unutkanlığınızın dışında, evet bu oluyor, hiçbir gizem yoktur, mutlak surette yoktur. Arayış neredeyse baştan çıkarıcıdır. Bağımlılık yaratır. Tutku haline, yaşama sebebi haline gelir ve buradaki her biriniz bunu biliyorsunuz çünkü hepiniz bundan geçtiniz.

Şimdi keşfetmeye, deneyimlemeye doğru gidiyoruz. Ama, lütfen, daha fazla aramayın ve bulmaya çabalamayın, çünkü bunlar aynı zamanda geçmişin sınırlı bir görüşüyle de ilintilidirler. Bu yüzden artık aramayın. Keşfedin. Çoktan bu devasa potansiyel alanında olanları keşfedin. Gerçekten de istediğinizi yaratabileceğinizi – ve yaratmak zorunda olduğunuzu – keşfedin. Evrende, bu kadar çok insanın bulmaya çalıştığı o büyük cevabı verebilecek hiçbir varlığın olmadığını keşfedin. Bazen insanların neden geçmişe bu kadar gömüldüklerini merak ediyorum. 2000 yıl öncesine – İsa’ya olanlara! (Kahkahalar)

Herşeyden önce, bu (bulduklarını sandıkları şey) tam doğru olmayacaktır. Gerçekten değildir. İkincisi, geçmişi araştırmanın bir parçasıdır. Anlayacağınız, bir geçmişi araştırma vardır bir de geleceği araştırma ve her ikisi de sizi bir yere götürmeyecektir. Size – nasıl denir – şu anda yaşamanın tam deneyimini vermeyeceklerdir. Oysa onlar gidip 2000 yıl önce, ya da 500 yıl önce ya da Atlantis’te neler olduğunu çözmeye çalışıyorlar, buna takılıp kalıyorlar. Bunların bir önemi yoktur çünkü tarih hatalıdır. Tarih mutlak surette yanlıştır çünkü sınırlıdır. Genellikle tek bir insanın algısına dayanır. Ve onlar da … pembe şapkanın sadece önden görüntüsüdür. Gerçekte ne olduğuna bakmazlar.

Yeshua hakkında duyduğum hikayeler yüzünden o haçın üstüne atlamak istiyorum. Doğru değiller! (Kahkahalar) Çarpıtılmışlar, sınırlılar, hüzünlüler. Yeshua’nın iyi bir hayatı oldu. Gerçekten oldu. Evet, sizin gibi o da insani meydan okumalara katlandı ama harika bir hayatı oldu. Amacı duyusal/tensel bir insan olmak, hayatın keyfini gerçekten çıkarmaktı.

Bu yüzden, bütün bu arama ve bulma çabaları sınırlama getirir. Bunlardan kurtulmaya hazır mısınız? (İzleyiciler “Evet” der)

LİNDA: Evet.

ADAMUS: İyi, iyi.

EDİTH: Keşfetmeye hazırız.

ADAMUS: Keşif.


3 Numaralı Seçim

Listede sırada, başarı ya da ya muvaffakiyete duyulan şu arzu var. Şimdi, bu adeta DNA’nıza, atalardan kalma karmanıza işlenmiş, size öğretilmiştir. Şimdi, benim bahsettiğim şey … bunun bollukla bir ilgisi yok, ben sizin amaçlarınızdan söz ediyorum. Başarılı olmak, başarılı bir spiritüel insan olmak, başarılı bir iş adamı/kadını olmak, kusursuz bir ebeveyn olmak gibi arzularınız var. Neden? Bu neden bu kadar önemli?

EDİTH: Faturaları ödemek için.

ADAMUS: Faturaları ödemek. Çok pragmatik. Çok pragmatik. (Başarı) Kimliğinizi, kim olduğunuza dair algınızı pekiştirir, güçlendirir. Bir şeyde başarı gösterdiğiniz zaman bazı veçhelerinizden bir göz kırpması ya da onaylayıcı bir baş sallama alırsınız.
Şimdi ben demiyorum ki yaratmak ve kişinin spiritüel güçlerinin farkına varması… bunlar iyi hissettirir. Bunun olumsuz olduğunu söylemiyorum. Ama zihin amaçların ve başarıların üzerine odaklanır. Kendinizi özgeçmişinize ne koyduğunuzla, bankada kaç paranız olduğuyla, ilişkilerdeki ya da spordaki performansınızla yargılarsınız.

Eğer kriteriniz buysa – başarılı olmak – daha ileri gidemeyiz. Eğer “Evet, Şambra’yla, Adamus’la, Kırmızı Meclis’le birlikte ilerleyeceğim” diyebildiğinizi düşünüyorsanız ve ansızın diğer insanlara “Bana bakın. Başardıklarıma bakın. Bir sonraki seviyeye geçiyorum” diyorsanız, anlamamışsınız demektir.
Genellikle başarı geçmişinize de dayalıdır. Veçhelerinizle aranızı düzeltmeye çalışıyorsunuz. Onlar size dallama olduğunuzu söylüyorlar – (Kahkahalar) bu gerçekten komikti – sizin zayıf ya da aptal olduğunuzu söylüyorlar, bu yüzden siz de başarılarınızı kullanarak onlarla pazarlık etmeye ve “Hayır, ben gerçekten iyiyim, çünkü bunu, bunu ve bunu yaptım” demeye çalışıyorsunuz.
Onlar gülüyorlar. Gülüyorlar çünkü bu başarının dağılacağını, parçalara ayrılacağını biliyorlar. Başardıklarınız yok olacak. Eğer çok fazla para kazanırsanız, çok fazla para kaybedeceksiniz. Eğer yakışıklı ve güçlüyseniz, eninde sonunda yaşlanacak ve zayıf düşeceksiniz.
Yani ne olacağını zaten biliyorlar. Parçalara ayrılacak.

Bu kötü birşey değildir, çünkü, sadece enerji değişiyordur. Başka bir deyişle, herşeyin cehenneme gittiğini söylemiyorum. Her zaman değiştiğini söylüyorum. Her zaman evrilir. Ve en az kazandığınız ve kaybettiğiniz  kolaylıkla daha fazla para kazanabilirsiniz. Bu gerçekten çok kolaydır. Ve ardından onu dağıtın, bağışlayın. Onu bağış yoluyla kaybetmek için bilinçli bir seçim yapın ve çok daha fazlasının geri gelişini izleyin. (Elini cebine sokup biraz para çıkarır ve bunu dağıtırken kahkahalar duyulur) Hediye edin! Dağıtın! Evet, çünkü çok daha fazlası geri gelecek. Bununla ilgili gerilmenize gerek yok. (Linda’ya) Gerçekten evden çıkmadan önce ceplerini kontrol etmelisin.

LİNDA: Öyle mi diyorsun?!

ADAMUS: Evet.

LİNDA: Hayır, ben onun annesi değilim!

ADAMUS: Öğretmenlerinizin çoğunun ve ebeveynlerinizin sizi programladığı bütün bu başarmak, başarı, kendinizi birşey yapmak kavramı, veçhelerinizi manipüle etmek ya da kandırmak için sizin zaten yapmakta olduğunuz bir şeyi takviye etti. Sonuçta fark etmez. Önemli olan deneyimlemektir. Bir amaç yoktur. Burada bir amaç yoktur. Konu kendinize yeni bir biçimde deneyimleme iznini vermektir ve biliyorum ki bazılarınız bunu kafanızda halletmeye çalışıyorsunuz. Durun. Orada durun.

Artık bu şeylere ihtiyacınız yoktur ve ilginç bir şekilde, bu şeylerin bir sonraki tanımları ya da bir sonraki evrimleri ne olursa olsun (size) gelir. Bu doğaldır. Başarılar ve muvaffakiyetler, bolluk, akış – bunların hepsi gelir. Zaman-esaslı deneyimin dışına genişlediğimizde, kendi geleceğinizden geldiğinizde, kendi evriminizden deneyiminize geri geldiğinizde hepsi oradadır çünkü ansızın artık ayırıyor ve seçiyor olacaksınız. Uğraşıyor olmayacaksınız. Başarılarını ayarlıyor, düzenliyor olmayacaksınız.
Bu yüzden, kendi geleceğinizden geçmişiniz diyebileceğiniz, ama aslında sizin evriminiz olan kendi seçilmiş deneyiminize geri geldiğiniz zaman, başarı, bolluk, şifa gibi şeyler hakkında endişelenmenize gerek olmaz. İstediğiniz şey sizi çoktan orada bekliyordur.

Biraz acayip… zihin bunu çok fazla sevmez, ama kendinizi özgür ve çoktan yükselmiş ya da buna ne demek istiyorsanız öyle hayal edin. Siz zaten Ben’im’siniz ve şimdi doğrusal olmayan anda bunu nasıl isterseniz öyle deneyimlemekte özgürsünüz.

Bunların hepsi gelecek ayki kihak konuşmamıza bağlanıyor.


Enerjiyi Çağırmak

Bir enerji havuzunun şu anda size hizmet etmek için beklediğini daha önce söyledim, büyük bir rezervuar, o kadar büyük ki asla gerçekten tükenemez. İçi o kadar dolu ki siz bütün istediklerinizi oradan alsanız bile geriye herkese yetecek olandan da fazlası kalacaktır. Sınırlılık kavramı, “Yeteri kadar yok” kavramı çok eski daraltıcı bir enerjidir. Aslında çok, çok fazla vardır.

Şu anda etrafınızda bu büyük enerji havuzu var, etkinleştirilmeyi, size hizmet etmek için uyandırılmayı, sizin gerçekliğinizde ortaya çıkarılmayı bekliyor.

Geçen ay söylediğim gibi, zihin – düşünceleriniz – pek fazla bir etkiye sahip değildir. Gerçekte çok fazla enerjiyi ortaya çıkaramaz. Özellikle de, zihnin kendisi çok sınırlı olduğundan, sadece sınırlı miktarda enerjiyi çağırabilir.

Zihin, şimdiye dek, sınırlamalara inanmıştır ve bu yüzden de her ne yaparsa yapsın hep sınırlamaların parametreleri içinde yapar. Bunu anlayabiliyor musunuz? (Bazı izleyiciler “Evet” der.) İyi, çünkü Cauldre gerçekten kayboldu. (Adamus kıkırdar) Ona bunun kolay bir iş olmadığını söylemiştim.

Yani, zihin bu sınırlamalara inanır. Fakat Bilinç Bedeni evrildikçe, zihninizle savaşmanız gerekmez. Sadece size entegre olmasına izin vermelisiniz.

Duygular ve dram daha fazla enerji çağırır. Enerji, aktif hale getirilmeyi bekleyen, nötr halde oturan, park halindeki – bilirsiniz, yolun kenarına park etmiş arabalar gibi – küçük parçacıklardır. Ve bir kez etkinleştirildiklerinde, ileri ve geri gidebilirler ama ayrıca yanlara, yukarı ve aşağı doğru da gidebilirler.
Bu enerji parçacıkları sadece bekliyorlar. Eh, dram ve duygular zihinden daha fazla etki edebilirler. Bu yüzden insanlar bu kadar çok dram ve duygu kullanmaya meyillidirler – parçacıkların bazılarının nört halden kendi hayatlarına doğru etkinleşmelerini sağlarlar. Ardından bazen (bu enerji) acı verici, rahatsız edici, öngörülemez – zihin tarafından öngörülemeyen – sonuçlarıyla birlikte hayatlarına gürül gürül akar ve o zaman da bundan hoşlanmazlar. Onu kapatırlar. Zihinleriyle bir savaşa girer ve “Bütün bu duygusal şeyleri sevmiyorum. Hadi şunu kapatalım” derler.
Onu kapatırlar ve enerji kesilir, yeniden bir çeşit durma haline gelir, ve bunun ardından o insanlar “Hayır, bir şeye ihtiyacım var. Birşeyler hissetmeye ihtiyacım var” derler ve böylece duyguları yeniden açarlar ve bunun nasıl birşey olduğunu da hepiniz biliyorsunuz. Son derece duygusal zamanlarınız olur ve sonra herşey sakinleşince, istikrarlı hale gelmeye başlayınca duyguları yeniden açarsınız. Duyguları tatmin etmek için enerjiyi çağırır sonra da bundan şikayet edersiniz.

Eğer o noktaya gitmeye gönüllüyseniz, eğer içinde ne olduğunu keşfetmeye gönüllüyseniz, gerçekte büyük miktarda enerjiyi çağıran hakiki kalp enerjileri, bu derin öz enerjileridir. Hakiki kalpte olan şey büyük olasılıkla sizin düşündüğünüz ya da dram yoluyla dışa vurduklarınız değildir. Hakiki kalp gerçektir. O herşeyi kapsar. Tamamen hissediştir.

O zaman şu soru ortaya çıkıyor, ona ne oldu? Neden daha çok mevcut değil? İnsan yolculuğunun bir noktasında, geçmişe inanmaya ve o tarihe tutunmaya, o zamanlar ne olduğuna, yaralarınıza, çok doğrusal bir şeye odaklanmaya başladığınız yerde, bu sizin hakiki kalp algınızı, ruh benlik algınızı kapattı. O hâlâ orada duruyor, ama siz kendinizi onu görmezden gelmek üzere eğittiniz. Ortaya çıkmayı denediği zaman onu bastırmak, sanki orada değilmiş gibi davranmak konusunda eğitimli bir ninja gibisiniz. Ama o orada. Şu anda orada. Anlayacağınız, şu anda farklı bir gerçeklikteyiz – bugün doğrusal bir gerçekliği izlemedik, bambaşka bir yerdeyiz – bu yüzden bu gerçeklikte hakiki kalbinizi gerçekten hissedebilirsiniz.

Sorunun bir kısmı, normalde olduğu kadar çok olmasa da, yine de beyninizi buraya sürüklemiş olmanızda.


Hakiki Kalp

Öyleyse, deneyimlemek istediğiniz nedir? Ve bu bir hissetme sorusu. Nedir?
Biliyorsunuz, ben bu soruyu – Ne istiyorsun? – sorduğumda, bazen “Bir milyon dolar” cevabını alıyorum. Eh, peki, tamam, ama gerçekten, hakiki kalbinizin, gerçek duygularınızın derinlerine inerek, istediğiniz nedir? Bazıları son derece maddi şeylerden söz ediyorlar ve bunların hepsi tamam ama çok da önemli değiller.

Şu anda, gerçekten de, çok daha hakiki bir bilincin içindeyiz. Eski doğrusal patikadan birazcık ayrıldık. Hakiki kalbinizdeki ne? Bunu şimdi hissedebilir misiniz? Hissedin. Orada ne var? Ne size deneyimin sevincini verirdi?

Orada ne var? Derin bir nefes alın.

(Duraklama)

Ve şimdi derin bir nefes daha alın ve zaman çizgisinin dışına, geçmişinizin dışına ve öngörülen geleceğinizin dışına biraz daha çıkalım. Orada gerçekte ne var? Sevinci ne verir?

(Duraklama)

Hakiki kalbin içine girdiğinizde, bu arada, aklınız bunu anlamaya çalışmıyor. Tam bir hissedişe gidiyorsunuz, duyusal/tensel – hissetmek anlamında – deneyime doğru ilerliyorsunuz. Orada ne var?

(Duraklama)

Hakiki kalbe gittiğinizde, size şarkı söyleten, genişleten ve dans ettiren ne? Size kendinizi özgür hissettiren ne?

(Duraklama)

Hakiki kalbinizi hissettiğinizde – düşündüğünüzde değil, hissettiğinizde – hakiki kalbinizi hissettiğinizde, size özgürlük veren ne?

(Duraklama)

Derin bir nefes alın. Bunun içine nefes almaya devam edin.

Eğer düşünüyorsanız, bırakın.

Karnınızı ısıtan, göğsünüzü genişleten noktaya doğru gittiğinizi hissetmekten bahsediyorum, ve aslında bunu tanımlayacak kelimeler yok.

Hakiki kalbinize gittiğiniz zaman. Ne size özgürlük veriyor?

(Uzun duraklama)

Eğer kendinize “Bilmiyorum” diyorsanız, aslında bu da sorun değildir. Bilmemeniz ilk adım olabilir çünkü ben bu konuda zihinsel olmaktan söz ediyorum. Bu mutlak bir histir ve kelimelere dökmeniz aylar hatta bir iki yıl bile alabilir. Ve bu gerçekten de iyi bir şeydir, çünkü, lütfen size neyin özgürlük verdiğine dair bu deneyime geri gidin. Kendi içinizde hissedene dek; bir volkan misali patlayana dek; burada olmayana dek Gülen Ayı, tam burada olana dek; tüm bedeninizin ışıldamasını sağlayana dek; onun sizden dışarı sızdığını ve kalkıp dans etmek istediğinizi hissedene dek, kelimelere dökmeye çalışmadan buna geri gidin – içine dalın. Ve eğer birisi “Dans etme sebebin ne?” diye sorarsa, “Kahretsin, bilmiyorum. Bir önemi de yok!” deyin. (Kahkahalar) O sadece vardır, sadece öyledir. O his – buradan değil (başını gösterir) ama o his – muazzam miktarda enerjiyi ortaya çıkarır. Muazzam miktarda.

Bir kez onun içine girdiğinizde, herşey adeta önemsiz hale gelir ama aslında son derece kolay seçimlerdir. Para? Sorun değil. Sağlık dengesi? Bir nefes almak kadar kolay.

Doğru ilişkiler – yanlış olanlar değil, onlardan yeteri kadar yaşadınız – ama diğer insanlarla, sizi harekete geçirecek ve cesaretlendirecek ve geçmişinize değil, aslında olduğunuz kişiye karşılık verecek insanlarla doğru ilişkiler. Geçmişinize karşılık veren insanları kendinize çekme eğiliminiz gerçekten berbat birşeydir. Onlar size karşılık vermiyorlar, sizin geçmişinize karşılık veriyorlar. Ve o zaman çizgisi ipine dolanıyorlar ve siz onları da sürüklemeye başlıyorsunuz. Ama, kolayca derin bir nefes aldığınızı ve eski boktan karmanıza değil de egemen bir birey olarak size karşılık veren insanların hayatınıza girdiğini hayal edin. Bu muhteşem bir 
şeydir.


Kihak

Akış halindeki, hareket, aksiyon halindeki enerji anlamına gelen kihak hakkında konuştuk. Deneyimdeki ruh, siz anlamına gelir. Bu ikisini yan yana koyduğunuzda sonuç çok ama çok dinamiktir.

Bu kihak halinde, burada değil (baş) ama burada (kalp) gerçek duygularınızla bağlantıdayken size daha sonra kendinize sormanız için bir soru soruyorum, sizi ne özgürleştirir? Bu, hislerinize nasıl gireceğinizi belirleyen iyi bir sorudur. Sizi ne özgür kılar?

EDİTH: Bize bir ipucu verebilir misin? (Kahkahalar)

ADAMUS: Tek kelimeyle – hayır. Bu o zaman benim keşfim olurdu, sizinki değil. Sizin deneyimlemenizi istediğim şey olurdum.

Sizi ne özgür kılar – ve insan bakış açısından değil; özünüzden – sizi ne özgür kılar?


EDİTH: Kendine duyduğun koşulsuz sevgi ve güven diye düşünüyordum.


ADAMUS: Ah.. Bu sadece bir avuç makyo. Çünkü biliyorsun, aslında …


LİNDA: Vaay, vaay. İnsanların bunu gerçekten duyabilmeleri için tekrar edebilir miyiz?


EDİTH: Eh, bunun makyo olduğunu söyledi.


ADAMUS: (Kıkırdar) Evet.


LİNDA: Mikrofonun açık, konuşabilirsin.


EDİTH: Peki, makyoyu tekrarlamak istemiyorum. Ben, kendine duyduğun koşulsuz güven ve sevgi olabilir mi dedim.


LİNDA: Hangi konu hakkında konuşuyorsun?


EDİTH: Adamus’un sorduğu soru hakkında.


ADAMUS: Sizi özgür kılan şey.


EDİTH: Evet.


ADAMUS: Ve bunun makyo olduğunu söyleme sebebim, Edith, sözlerinin buradan geldiğini görebiliyor olmam ve sanırım diğerleri de bunu görebiliyor. Hoş bir klişeden geliyor.


EDİTH: Ama hoş bir hissi de var.


ADAMUS: İyi. İyi, o zaman oynamak istediğin yer orası – buradaki hoş his, buradaki değil. Orada oyna. Hatta sözcükleri bile bırak, çünkü çok daha fazlası var. Çok daha fazla derinlik ve anlam var.
Bu, ânın içine büyük miktarlarda enerji getirir. Ve o anda – sadede geliyorum – o zaman hayatınızdaki tüm o dünyevi, sıradan şeylerle ilgili seçimlerinizi yapabilirsiniz. Ansızın neyin anlamı olduğunu anlar … eh, bu kelimeyi sevmiyorum Cauldre. Bu fiziksel, duyusal/tensel deneyimde özünüzün en iyi parçasını ne ortaya çıkarır?


O zaman, geri kalan herşey bir hayli önemsiz gelir. O zaman siz sadece … tam anlamıyla, sadece enerjileri yönetmeye başlarsınız, işte böyle (elleriyle nasıl olduğunu gösterir), para, sağlık dengesi, beden/zihin/ruh birleşmesi, ilişkiler.. Büyücülük yapmak gibi. Bazılarınızın dokunmatik ekran kullandığını biliyorum. Ama bunu yapmaktan bile kolaydır. Sadece – hoop! – istediğinizi yapmak için enerjileri çekiverin.


Ve aniden insan bağımlılıklarına, eski insan şablonlarına yakalanmayacağınızı anladığınız için – geçmiş gerçekleşmedi, sizin sandığınız şekilde olmadı – eski alışkanlıklara yakalanma korkunuz olmaz. Böylece, birdenbire, enerjileri farklı yerlere atamak konusunda ölçüsüz/taşkın olursunuz.
Ve eğer başkalarını incitmekten endişeleniyorsanız, bu olmayacak. Gerçekten. İncitmeyeceksiniz. Bencil olmakla ilgili endişeleriniz varsa, olmayacaksınız. Aynı benim yaptığım gibi, hakkında hiç endişelenmeden, – Cauldre’nın parasıydı, ben neden endişeleneyim ki (biraz daha para dağıtır, kahkahalar) – hiç endişelenmeden bağış yapabilirsiniz, çünkü sadece – hooop! – ve daha çok parayı getirebilirsiniz. Hedonist (hazcı) olmaktan endişelenmenize gerek yok. Bazılarınızın bundan korktuğunu düşünüyorum. “Bırakırsam ne olur? Hedonist olur çıkarım.” O zaman öyle olsun. Deneyimleyin, ona yakalanmayı deneyimleyin. Bunu başaramazsınız. Yapamazsınız, gerçekten. Hayır işlerine yakalanmak sizin için çok daha zor olacaktır ve şimdiye kadar çoğunuzun bunlardan nasıl keyif aldığını biliyorum ama onlara yakalanmayacaksınız. Keyfini daha çok çıkaracaksınız. İçinde olacaksınız.



Kihak Projesi


Böylece, bunu da söyledikten sonra, bir kihak grubu, bir deneyim oluşturmak istiyorum. Bu konuda yoğun bir şekilde çalışmak istiyorum … bundan bahsetmeyi unuttuğum için özür dilerim (Linda’ya). Diyelim ki, 99 kişiyle gelecek bir yıl boyunca, 1 Nisan’a kadar, yoğun bir şekilde çalışmak istiyorum. İyi bir tarih. Kesinlikle. Ve bu insanlarla düzenli biçimde çalışmak istiyorum. Düzenli olarak bağlantıda olacağız. Doksan dokuz. Buna katılmanın bir maliyeti olacak çünkü Kırmızı Çember’le birlikte yapılacak pek çok çalışma olacağı gibi bu aynı zamanda kendinize yaptığınız bir yatırım da olacak. Düzenli ev ödevleri yapmak zorunda olacaksınız. Yerine getirilecek görevler olacak. Yapılacak şeyler olacak ve bazen bana küfredeceksiniz ama bu…


LİNDA: Bazen mi?


ADAMUS: (kıkırdar) Bana daha sık küfredeceksiniz. Bir günlük tutmanız ve bu günlüğü grubunuzda paylaşmanız gerekecek.


İster kendiniz gelerek, isterse de teknolojilerinizi kullanarak yapılabilecek grup tartışmalarına katılmanız istenecek. Haftada en az bir gecenizi rüya halinizde bu alanda daha yoğun bir çalışma yapmak için adamanız istenecek. Bu ertesi gün berbat hissedeceğiniz anlamına gelebilir ama bunda bir sorun yoktur, çünkü eninde sonunda bunun üstesinden geleceksiniz.


Sizden yazılı bir kayıt tutmanızı istiyorum, çünkü 99 kişiyle yapılacak bu çalışmayı belgelemek ve, hadi ismini koyalım, kihakı hayatınızda kullanmak; muazzam bir enerji deposu kullanarak ve yeni zamanlarda enerjiyi aksiyona, ruhu harekete geçirmenin klinik sonuçlarını göstermek istiyorum.  Bu, sevgili arkadaşlarım, bizim ilk grup projemiz olan Yeni Enerjide Üstatlar kitabının on adım ötesindedir. Bu çok, çok daha derine inecek ve sonuçta ister bir kitap isterse de öğretmenlerin öğreteceği bir kurs haline gelsin, biz bunu gelecek yıl boyunca geliştireceğiz. Adı Kihak Projesi olacak.


Linda’yı bunaltmamak için – Cauldre bir süre önce gitti (Kahkahalar), bütün bunları kaldıramadı – bu durumda lojistik konusunda, sana bu konuda yardım edecek, işleri yoluna koyacak iyi bir ekip var.
Şimdi, doğrudan bu projede yer almayacak olanlar, dolaylı yoldan katılmayı seçebilirsiniz. Enerji anlamında ve bilinçli olarak ona bağlanabilirsiniz. Günlük tutmanız gerekmeyecek. Bu grubun düzenli toplantılarının bir parçası olmanız şart değil. Ama enerji anlamında, tıpkı Şambra’nın, Kırmızı Çember’in, Awakening Zone’un olduğu gibi, bu projenin de parçası olacaksınız. Eğer bu grubun bir parçası olmayı seçerseniz size dipnotların bazılarını söyleyebilirim – söyleyeceğim. Ama hepsini değil.
Son derece yoğun olacak. Çok, çok yoğun olacak. Hüsrana uğranılan, bunalınan zamanlar olabilir. Kesinlikle bir değişim, hadi evrim diyelim, yılı olacak. Sizi kesinlikle zaman çizgisi esaslı gerçekliğinizin dışına çıkaracak. Ve eğer kendi tarihinize bağlıysanız – tarih derken aileniz, işiniz, kimi zaman içtenlikle tutunduğunuz şeylerden söz ediyorum – bu sizin için uygun bir proje olmayabilir çünkü sizi geçmişinizin dışına çıkaracak.


Tabii ki, eğer süreçlerden geçiyor ya da şifayla uğraşıyorsanız, eğer hâlâ yaralı savaşçıysanız – hadi artık aşalım bunu – bu grubun bir parçası olamazsınız. Eğer hâlâ bir şeyler başarmanın peşindeyseniz ve eğer spiritüel bir arayışçıysanız, lütfen, burası size göre değil, çünkü derhal canınıza okuyacaktır. Ve sonra mutlu olmayacaksınız. Paranızı geri isteyeceksiniz ve bu işte geri ödeme yok. Komik. (Kahkahalar)
Meleklerin insanlardan farklı bir mizah anlayışı vardır. (Kahkahalar) Evet, insanlar diğerlerinin acısına gülebilirler ama kendilerininkine değil. Melekler – bazı melekler – kendilerine gerçekten gülebilirler ve bu en iyi mizahtır.


Öyleyse bu proje. İlerlediğimiz nokta bu. Tabii ki herkes içinde olacak ama 99 kişi – nasıl diyorsunuz – en önde olacak. Evet.



Sorular ve Cevaplar


ADAMUS: Ve bununla birlikte sevgili Şambra, bir kaç dakikamız kaldı. Birkaç soru almaktan memnuniyet duyarım. Evet.


LİNDA: Vay canına.


ADAMUS: Linda elini kaldıranların yanına mikrofonla gelecek. Arkaya.


LİNDA: Tamam, buyrun.


1. ŞAMBRANIN SORUSU (bir kadın): Anladığım kadarıyla sen…


ADAMUS: Tüm dünyanın güzelliğini görmesi için ayağa kalkabilir misin?


1. ŞAMBRA: Bir süredir Gaia’nın ayrılmakta olduğunu söylüyorsun.


ADAMUS: Evet.


1. ŞAMBRA: Ve biz de Dünyanın vekilharçları haline geleceğiz. Peki, ben…


ADAMUS: Soru nedir?


1. ŞAMBRA: Soru şu ki, ben Gaia’nın gitmediğini duydum. Burada teknik bir detayı mı atlıyorum?


ADAMUS: Hayır, dur. Bir anlığına dur. Mükemmel bir soru bu arada. Mükemmel.


Gaia ayrılıyor mu, ayrılmıyor mu? Enerjilerin ve hareketlerin izlerini sürmediğiniz sürece fark etmez, Dünyada ne olup bittiğini merak ediyorsunuz. Ama buna karar verecek olan sizsiniz.
Bir an için ayırt etme yetisinden bahsedelim. Ayırt etme yetisi. Bildiğiniz gibi çok fazla şey gerçekleşiyor. Çok fazla şeyin olup bittiğinin farkına varmanız için iyi bir okuyucu olmanıza pek gerek yok. Ama sonra kafa karıştırıcı hale geliyor çünkü siz bunları kendi içinizde olup bitenlerle karıştırıyor, arapsaçı haline getiriyorsunuz. Bunu yapıyorsunuz çünkü aralarında bir paralellik var – sizin içinizde olanla, dünyada etrafınızda olanlar arasında. Bazılarının inandığı gibi Gaia ayrılıyor … ve bu yarın olacak demiyorum. Gelecek 1000 belki de 5000 yıldan söz ediyorum. Dünyanın yaşını, Gaia’nın ne kadardır burada olduğunu göz önüne aldığınızda bu epey hızlı. Ve bu nazik bir salıverme olacak.


Ama, bunu söyledikten sonra, neyin sizin neyin dış dünyanın olduğu konusunda ayırt etme yetinizi nasıl kullanırsınız? Arapsaçına dönmüş haldeler. Birbirlerinin içine girmiş durumdalar ve esasında dış dünyada olan şeyler genellikle size olmakta olan ya da daha önce olmuş olan şeylerin yansımasıdırlar. Çok fazla parçanız bütünlendi. Çok fazla parçanız bir araya geldi. Bir şekilde yeniden birleşebilmek için eski veçheler ayrıldılar. Ama bunun bir önemi yok.


Şimdi, dış dünyada, dışarıdaki olaylarda ne olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz? Eh, bunlar hakkında düşünmezsiniz çünkü bu herşeyi yeniden arapsaçına döndürecektir. İşte yapılacak şey:


Gözlerinizi kapatın…


Ve burnunuz yoluyla yavaş, nazik bir nefes alın…


Enerjinin kokusunu alırsınız. Bilincin kokusunu alırsınız – ve eğer komşunuzun kokusunu alırsanız, taşınmak isteyebilirsiniz – ama kokusunu alırsınız. Hepsi havadadır.


Şimdi, beyninize nefes almak yerine, Bilinç Bedeninize nefes alın.


(Duraklama)


Kendinize nefes alın. Ben’im’inize nefes alın. Şu anda bir şey başarmaya çalışmadan enerjileri duyumsuyorsunuz.


Nefesi içinize çekin ve hissedin. Tanımlamaya çalışmayın. Hissedin.


(Duraklama)


Ve ardından, kendinize onu hissedebilme iznini verdikten sonra, tanımlamaya çalışmadan, bırakın. Bırakın.


Tanım size gelecektir, bu bir sonraki anda da olabilir, yarın da, ama ansızın cevabı alacaksınız. Hatta benim size burada verebileceğimden bile iyi bir cevap alacaksınız, çünkü ben kelimeleri kullanmak zorundayım. Söyleyebileceklerimi azaltmak zorundayım.


Sonra Gaia’nın ayrılıp ayrılmadığını anlayacaksınız. Ve ardından onun kokusunu almaya ve gerçekleşecek yeni Dünya olayının ne olduğunu duyumsamaya başlayacaksınız. Kahin ya da medyum olmaktan bahsetmiyorum; şu anda olmakta olan şeylerin enerjilerini duyumsamaktan söz ediyorum. Bu sonraki depremin 14 Haziran’da ya da izleyen tarihlerde güney Kaliforniya’da olacağını söylemekle ilgili değil. Şu anda gerçekleşmekte olan enerji hareketlerinin ne olduğundan bahsediyorum. Bunu duyumsayın.


Bunu yaparken gözlerinizi kapatmanızı istedim. Gözler gerçeğin en büyük aldatıcılarıdır. Evet, kesinlikle. Gözler sizi her seferinde aldatacaktır. Nefes aldığınız zaman enerjileri koklamak için kendinize izin verin. Birşey olacağı zaman, enerji hareketi olacağı zaman, bu çınlar, havada bir tınlama yaratır, sadece oksijende değil ama her yanınızda. Tüm yapmanız gereken bunu koklamaktır. Bunun en iyi duyu olduğunu söyleyebilirim çünkü bazen duyma duyunuz bozulur, duymak beyne bağlıdır, tat alma basitçe yarı ölüdür, bu yüzden koklayın. Koku duyusu sezgidir. Bu yüzden zihinde bir cevap almaya çalışmadan koklayın.


Sana cevabı vereceğim. Kesinlikle, Gaia ayrılıyor. Bu gezegen için, insanlar için yeteri kadar hizmette bulunmadı mı? Emekli olma zamanı gelmedi mi? Atlantis’ten sonra emekliye ayrılacağını düşünmüştü ama sonra siz yerdeki deliklerin içine doğru süründünüz ve çakılı kaldınız, bu yüzden o da aynı durumda kaldı.


Evet, bu onun zamanı ve onu onurlandırın, sevin, teşekkür edin ama Gaia bir ruhtur. Ve tıpkı sizin bir projeyi üstlenebilmeniz gibi – bu arada, bazılarınız bunu yapacaklar, fiziksel ve fiziksel olmayan evrendeki diğer gezegenlere gideceksiniz. Gaia’nın yaptığının aynısını yapacaksın, Pete, ve orada varlığın egemen halinde gidecek ve kendini ve yaşam gücü enerjisini gökyüzündeki o büyük dönen kayaya zerk edeceksin. Ve o kayada Pete gezegenini, Ulu Pete’in ruhunu onurlandıracaklar.


Ve sonra o kaya hayata geçecek ve muhtemelen bu fiziksel gezegenin niteliklerini taşıyacak çünkü Dünya’da deneyimler yaşamış biri tarafından yaşam zerk edilmiş olacak ve hayvan krallığı ve bitki krallığıyla filizlenecek ve kozmoz aracılığıyla gelen yaşam gücü enerjilerini içine çekecek. Ve Pete, melekler, her çeşitten spiritüel aileler bir süreliğine orada dolanırken sen de orada takılacak, Bilinç Bedeninde olmanın nasıl bir şey olduğunu öğreneceksin. Ve duyusal/tensel ışık varlıklar, maddede derin bir deneyim isteyerek oraya gelecekler. Ve o oyun alanını onlara Pete sağlayacak. Ama Pete’in bir noktada oradan ayrılmak isteyeceğini ve tüm o meleklere “Hey, oyun alanınızı devralın” diyeceğini düşünmüyor musunuz? Pete gitmek ve bir süre için kendi başına sadece nefes almak ve dans etmek isteyecek ve sonra aranızdan bazılarıyla takılacak.


Evet, Gaia ayrılıyor, ama Gaia’nın kalmasından çıkarları olanlar var. Bu yüzden “Evet, Gaia gitmiyor. Bu grup neden bahsediyor? Neler saçmalıyorlar? Önce ruhsal rehberlerimizin gittiğini söylüyorlar. Bu zırvadan başka bir şey değil, çünkü binlerce rehberimiz var ve eğer bana ödeme yaparsan sana isimlerini söylerim. Ve bu grup ruhsal rehberlerin ayrıldığını ve sonra da size meditasyon yapmayı bırakmanızı ve sadece nefes almanızı söylüyor. Nefes yoluyla şifalanabileceğini düşünüyor musun?” diyecekler. Kesinlikle, ama onlar şifalanamaz. Yapamazlar. Şifa meselesinin o kadar içine gömülmüş haldeler ki – onu çok seviyorlar – başka herkesin de buna devam etmesini istiyorlar. Artık şifayla uğraşmayacağınız bir nokta gelecek. Geçmişinize sadece “S…” diyeceksiniz. (Kahkahalar) Kesinlikle! Kesinlikle.


Bu yüzden, evet. Gaia ayrılıyor. Bu konuda fazla dram yaratmayalım. Dünyayı devralıyorsunuz ve öyle olsun. Harika bir soru. Sıradaki?


Ve bir önemi var mı? Gaia’nın ayrılıyor olması gözlerinin dolmasına sebep oluyor mu?


1. ŞAMBRA: Bu beni çok korku…


LİNDA: Sıradaki soruyu duymak ister misin?


ADAMUS: Birazdan. Seni korkutuyor mu?


1. ŞAMBRA: Öyle söyledim. Kahrolası.


ADAMUS: Aa, seni çok korkutuyor. Neden?


1. ŞAMBRA: Daha büyük bir ruh olmak için çabalıyorum ve farkında olmak …


ADAMUS: Çabalamayı bırak. Daha fazla arama. Sen büyük bir ruhsun.


1. ŞAMBRA: Tamam, büyük bir ruh olduğumun farkında olmak için çabalıyorum ve bu konuyu umursamayan milyonlarca insanı düşünüyorum. Ve onlar aynı zamanda Gaia’nın gidişinden sonra Dünya’yla ilgilenecek olan
insanlar.


ADAMUS: Kesinlikle.


1. ŞAMBRA: Bu beni korkutuyor.


ADAMUS: Oo, hayır, bu harika bir şey çünkü onlar tıpkı şu anda yaptıkları gibi, suya saygı göstermeyi, havaya saygı göstermeyi, hayvanlara saygı göstermeyi öğrenmek için gelecekler. Aslında, Gaia ne kadar çok burada kalırsa onlar da durumu değerlendirmek için o kadar az motive olacaklar. Ve havada bu şey olduğu zaman – “Gaia ayrılıyor, bu gezegenle ilgilenmeliyiz” ve fanatik bir şekilde değil; çok sevgiyle..
Aslında bu gezegenle ilgili önemli olan ne biliyor musun? O bir … anıt doğru kelime değil. O bir … o doğru kelime değil Cauldre. O bir … doğru kelimeyi düşünemiyor. Bir mabet. Tüm yaratılıştaki bütün diğer varlıklar için bir mabet, çünkü fiziksel gerçekliğin olduğu ilk yerdi. Ve sizler de bunu ilk deneyimleyenlersiniz. O bir mabet olmalı. Nasıl diyorsunuz – tarihi bir anıt olmalı. O bir katedral. Yeni Enerjinin kütüphanesi. Bu yüzden Gaia’nın insanlara sorumluluk alma ve herkese bu gezegenin ve onunla ilişkilerinin daha çok farkında olma imkanını veriyor olması aslında çok iyi bir şey. Kesinlikle.


Sıradaki soru ise, Dünyayla olan bağlantını, ona karşı olan sorumluluğunu kabul etme becerisine sahip olduğuna inanıyor musun? Dünyayla olan ilişkini anlıyor musun?


1. ŞAMBRA: Tanrısal benliğim biliyor, ama insan benliğim sınırlı.


ADAMUS: Evet, tam olarak.


SHAUMBRA 1: Ve durum beni bu yüzden korkutuyor olabilir.


ADAMUS: Ve senin tanrısal benliğin bedenselliği bilmez, o burada değildi. Tanrısal benliğin, biliyorsun, bütün bu şeyleri anlamıyor … sen burada mücade ederken, fiziksel deneyimden geçerken o başka bir yerdeydi. Ama şimdi seninle birlikte olmak için geliyor. Cevaplar onda değil. “Tanrısal”ının bilmediği şeylere çok şaşırırdın. O, seninle birlikte hayatı deneyimlemek için burada. Sana cevapları vermek için değil. Seninle birlikte dans etmek, oynamak ve duyusal/tensel deneyimler yaşamak için burada. İnsani terimle, tanrısallığın pek de zeki değil. Çok basit. Çok zarif. Çok duyusal. İnsan şeyleri hakkında pek zeki değil. Bu yüzden buradasın. Bu arada, tanrısallığına burayı anlatmalısın.


1. ŞAMBRA: Başımız belada.


LİNDA: Bu bir ödül hak ediyor mu?


ADAMUS: Kesinlikle. Bazıları para, bazıları onur verici ve prestijli Adamus Ödülünü alır. Teşekkürler. Sıradaki soru.


2. ŞAMBRANIN SORUSU (bir erkek): Gelecek yıl boyunca canlarına okunacak insanlardan biri olmak istiyorum. Listeye nasıl girebilirim? (Kahkahalar ve alkışlar)


ADAMUS: Biz… şimdi yapman gereken şey Linda’ya rüşvet vermek.


LİNDA: Tamamdır.


ADAMUS: Kırmızı Çember ekibinin lojistik konusunu halletmesi gerekiyor ve bunu yapmak için, vay canına, en azından bir saate ihtiyaçları var. (kahkahalar)


LİNDA: (gülerek) Oh ne kadar yüce gönüllüsün! Yarına halletmiş oluruz.


ADAMUS: İki hafta. Evet.


LİNDA: Peki, teşekkür ederim.


3. ŞAMBRANIN SORUSU (küçük bir kız): Eğer dünyayı değiştirecek olanlar biz çocuklarsak, neden bazı çalışmalara katılmamıza izin verilmiyor? (İzleyicilerden bazıları alkışlar)


ADAMUS: Aa! Hangisine katılmak isterdin?


3. ŞAMBRA: Hımm, CEO. (Cinsel Enerjiler Okulu)


ADAMUS: Evet. CEO dışında ve bu – bu noktada insani öğelere saygı göstereceğim – ama belki de bu, yasal yaşın altındakiler için bir Cinsel Enerjiler Okulu geliştirmek için teşvik edici olur. Sanırım bunu gayet politik
ifade ettim. İnsanların kaygılandığı bazı kanuni sorunlar var. Evet. Ama bu konuda hamle yaptığın için teşekkür ederim. (İzleyiciler alkışlar) Teşekkürler. Ve CEO’ya – Cinsel Enerjiler Okulu’na – katılmak ister miydin?


3. ŞAMBRA: Evet.


ADAMUS: İyi.


LİNDA: Annesi burada. Sanırım o yasal izni verebilir.


ADAMUS: Evet.


LULU (Anne): Sürekli her çalışmaya katılmak istiyorlar ve ben de, buna izinleri olup olmadığını bilmiyorum. Bu yüzden bana durmadan o soruyu soruyorlar.


ADAMUS: Evet, ve meleksi alemlerde çalışan Kırmızı Çember’in olduğunu belirtmek zorundayım. Çoğunlukla Dünya üzerindeki Kırmızı Çember’in çalışmalarına müdahale etmiyoruz. Başka bir deyişle, torpil yapıp onlara işleri nasıl idare edeceklerini söylemiyoruz çünkü bunların hepsi sizin deneyiminizin parçaları. Evet.


LULU: Eh, benim sadece küçük bir yorumum olacak.


ADAMUS: Evet.


LULU: Gaia’ya neden ayrıldığı ve kalıp kalamayacağı soruldu. Özür dilerim, biraz heyecanlıyım.


ADAMUS: Elbette, bunda bir şey yok.


LULU: Nefes al. (Adamus’la birlikte derin bir nefes alır) Ah! Tamam.


ADAMUS: Gördün mü, burada değildin, ve şimdi… Ah! Evet.


LULU: Şimdi yerden yükseleceğim. Tamam. (Kahkahalar)


ADAMUS: İyi.


LULU: Tamam, neyse, bu kişi Gaia’ya ayrılmayıp burada kalıp kalamayacağını sordu.


ADAMUS: Evet.


LULU: Bu soruyu sordu ve (Gaia) “Bir yere mi gidiyorsun?” dedi. Soruyu soran kişi “Bildiğim kadarıyla hayır” dedi. Ve ardından Gaia yeniden sordu, “Herhangi bir zamanda herhangi bir yere gidecek misin?” diye sordu. Bunun üzerine “Eh, öldüğüm zaman bedenimi bırakacağım ve gideceğim” dedi. Ve Gaia da “Evet. Ben de öyle. Bu benim bedenim, bana evrim onurunu verin.” dedi. Yani sanırım bu oldukça anlaşılabilir ve ona bu onuru vermeliyiz. Teşekkür ederim.


ADAMUS: Teşekkürler. Ve şimdi ayrıldığınızda, buradan gittiğinizde Bilinç Bedeninizi de yanınında götüreceğiniz noktaya geliyoruz. Ben bu yüzden Bilinç Bedeni hakkında konuşuyorum. Ayrıldığınızda, fiziksel bedeninizin niteliklerini alacaksınız ve ölü dokudan söz etmiyorum, bedenin niteliklerinden ya da bilincinden söz ediyorum.


Dünyaya, sizin deyiminizle, ışık varlık olarak geldiniz. Asırlardır bu fiziksel bedende olmanızın bir sebebi var, siz sadece geri gitmeyeceksiniz … siz asla – çok güçlü bir beyanda bulunacağım – asla sadece bir ışık beden olarak geri gitmeyeceksiniz, asla, çünkü fiziksel bedenin ve fiziksel zihnin ve ruhun bütünleşmesini anlamak için burada binlerce yaşama yatırım yaptınız, binlerce yaşam harcadınız, onları seçtiniz, ve şimdi hepsi biraraya gelmiş haldeler.


Bu yüzden, bu gezegeni terk ettiğiniz zaman, nereye giderseniz gidin, ya da isterseniz yükselin, yaratımın her yerindeki melekler tarafından tanınacaksınız. Size bakacak ve “Sen bir Bilinç Bedenisin. Dünyada bulundun. Orada bulundun, bunu yaptın. Kendine rüya görme ve sonra olma iznini verdin” diyecekler. Ve bu çok önemlidir, rüya görmek ve olmak. Bu, zamanda geri gitmek gibidir. Rüyasını görürsünüz ve sonra olur.


Sizi tanıyacaklar, sadece auranızdaki renkler yüzünden değil, – burada kelimeler çok sınırlı kalıyor – tüm varlığınızın genişlemişliğinden ya da azametinden tanıyacaklar. Burada Dünyadayken spiritüel bir korsan olduğunuzu bilecekler.


Ve bununla birlikte, yaratımda herşeyin yolunda olduğunu lütfen hatırlayın.


Ve Polonya’daki arkadaşlarıma da “godbere”. Çok yakında orada olacağım.


Ve öyledir.



Çeviri: Deniz Sertbarut