• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 3: “Bir Dönemin/Çağın Sonu”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Özgürlük Serisi

ŞAUD 3: “Bir Dönemin/Çağın Sonu

Geoffrey Hoppe kanalıyla ADAMUS mesajıdır

1 Aralık 2012’de Kırmızı Çember’e sunulmuştur

www.crimsoncircle.com

www.kirmizicember.com


Ben, ben olan Profesör Adamus Saint-Germain. Kendimi,buradaki insan ortamına ve bu bedene ayarlarken Kırmızı Çember’e hoş geldiniz. Hm.

Kırmızı Çember’e hoş geldiniz, yükseklerdeki bu spritüal gruba. (Kahkahalar) Kırmızı Çember’in, dünyanın herhangi bir yerindeki, top on listesinde, düzenli olarak bir araya gelen en yüksek spiritüel gruplardan biri olduğunu söylemeliyim. Bunun ne anlama geldiğinden emin değilim; ama buradan giriş yapabiliriz.


Bu Gurup

Sevgili Şambra, bugün aramızda bizi dinlemeye yeni başlayan pek çok kişi var. Hm. Evet, Kırmızı Çember’i kendileri buldular. “Şambra” kelimesini araştırdılar ve bugün bunun ne anlama geldiğini öğrenmek için buradalar. (Kameraya konuşur)

Ben Adamus Saint-Germain ve bu Şambra ki şimdiye kadar gördüğünüz ya da işittiğiniz her şeyden daha farklıdır. Sizin yüksekliğiniz ya da tavrınızdan başka, bu grubu farklı kılan şey nedir? (Bazıları kıkırdar)

SART: Korsanlar! Aargh!

ADAMUS: Korsanlar. Gerçek korsanlar. Buraya yakın çekim istiyorum (Kamerayı kasteder). Bakın! Bu gurup gülümsüyor. (Kahkahalar) Spiritüel yolculuklarının keyfini çıkarıyorlar! (Adamus onları onaylamaları için teşvik ederken, seyirciler tezahürat eder) Pek çoğunuz bu akşam buraya bağlanıp, sıkıcı ve kasvetli, belki eski törenler tarzında, çok ciddiye alınan bir şeyler bulmayı umuyordunuz. (Farklı bir kameraya yönelir) İşte böyle – çok ciddiye alınan bir şey. Ama burada gülümseme buluyorsunuz! (Tekrar seyircileri tepki vermeye zorlar) Kahkahalar! (Daha fazla tezahürat) Saygısızlık! (Tekrar tezahürat ederler) Hayır. Ppbbbbttttt! (Adamus dudaklarını titreterek ses çıkarır ve kıkırdar) Saygısızlık. Ve her şeyden fazla, enerji hareketi. (Biri “Oo evet” der) Ener- … Oo evet! Enerji hareketi.

Gerçek dünyadaki zor bir aydan sonra – eh, belki de hiç de gerçek değildir – her yerden buraya akın ediyorlar. Buraya gülmek, gülümsemek, keyif almak, çikolata yemek ve beni dinlemek için geliyorlar. Evet.

Bu nedenle buraya geliyorlar ve bu farklı bir enerji, farklı bir toplantı. Sıkıcı geçmiyor. Zaman zaman meydan okuyucu, kesinlikle, çünkü olaylar çok hızlı gelişiyor. Zor, çünkü daha önce yaptığınız her şeyden çok farklı ve öyle de olması gerekiyor. O şekilde seçtiniz.

Geçen ay, pek çok insan için yarınlarının bugünleriyle aynı olacağından bahsettiğimi hatırlayın – çoğu insan için. Siz özgür olmak istediniz. (Kürsüsündeki özgürlük sembolüne yaklaşır) Biraz dramatik oldu.(Seyirciler gülerler)

İşte burada toplandık. Oh, o da ne? Adamus. Adamus nedir? Kendine has halleri olan bir tutam Saint-Germain. (Kahkahalar) Artık o kadar da mor değil. Sadece net.

Bu birazcık Geoffrey – bazılarınız onu Cauldre diye tanıyorsunuz–  o bir kanal, bugün o harika gülümsemesiyle bir tutam Eesa’li Linda (Linda, sırıttığında kahkahalar) ve pek çoğunuz. Burada toplanmış olan birçoğunuz.

Farklı. Eğer bu gün bağlanıp – bugün yeni başlayanlar – eski Üstatlar’dan mesajlar iletirken, sandalyesinde uyuklayan bir kanal görmeyi umuyorsanız, böyle bir şey olmayacak. Bunu daha önce yapmıştınız. Bunu daha önce yapmıştınız. (Adamus farklı kameralara döner) Bugün, tabii ki sevgili Jean’i biraz zorlayacağım. Ve siz bunu daha önce yapmıştınız (Farklı bir kameraya doğru söyler). Artık böyle olmasın– bunu bana siz söylediniz – “Artık böyle olmasın. Onu bize ver– bana, onu kendime ver – net ve direkt.

Yumruklarınızı saklamak yok. Hm. (Adamus kıkırdar) Linda birine yumruk atacağımdan korkuyor. Bu oldu. Yumrukları saklamak yok. Bahane yok. Üzgünüm. Buradan geçmem gerekiyor. (İnsanların arasından geçmektedir) Bahane yok. Erteleme yok. Erteleme yok. Hem de hiç. ”Hadi tam gaz, balıklama dadalım. Hadi artık şunu yapalım.” dediniz. Ve işte biz de yapıyoruz.

İlk defa bağlananlar, biraz farklı bir şeyler bulacaklar. Cauldre’nin söylediği gibi “Annenizin yeniçağı gibi değil”. Bu sizin yeniçağınız. Kanallıktan hemen önce, çılgın müzikler çalıyorsunuz. Bunu kim düşünürdü ki? Onun sakinleştirici, huzur dolu bir müzik olması gerektiğini düşünüyordunuz. Burada değil. Bolca tören bulacağınızı düşünüyordunuz, burada değil. Sadede gelmek için buradasınız. Sadede gelmek için.

Yükselmiş Üstatlar Kulübünde arkadaşlarımla konuşurken çok eğleniyorum. Düzenli olarak bir araya toplanıp, notlarımızı karşılaştırıyoruz, elbette. Onlar kendi gruplarıyla çalışıyorlar (Yüzünü buruşturur) ben de benimkilerle. (Seyirciler tezahürat eder ve alkışlar) Şimdi, Yükselmiş Üstatlar arasında, kimin daha fazla gelişme kaydedeceği konusunda bir rekabet olmasının spritüal olmadığını düşünebilirsiniz. Üçüncü Çember’inizde başka yapacak ne var ki? Notları karşılaştırmak.

SART: İçmek!

ADAMUS: İçmek, hayır. (Adamus kıkırdar) Notları karşılaştırmak – Onu buradayken yapıyoruz – notları karşılaştırmak, Dünya’da olup bitenler hakkında konuşmak. Şuanda tüm Yükselmiş Üstat’ların başındaki en büyük sıkıntı, birlikte çalıştıkları insanların sıkışıp kalması. Bazıları çok fena sıkışmış durumdalar. Bazıları da o kadar sıkışmış haldeler ki, geri dönmeye çalışıyorlar. Bazıları eski yöntemlere kapılıp kalmış. Yükselmiş Üstatlardan dolayı değil, öğrencilerden dolayı.

Ama ben, ah! Ben gururlu babayım, ben mutlu Buddha’yım – Buddha bile benim olduğum kadar mutlu değildir (Kahkahalar) – çünkü sizlerle çalışıyorum. Evet.

Burada gördüğünüz, bir karışım – Yeni Enerji karışımı. Kanallığın yeni bir biçimi, yeni bir spiritüalite biçimi. Ben Benim Spiritüelliği. (Her bir kelime de başka bir kameraya bakar) Evet, bunu edit ederken iyi eğlenceler sana Vicki. Evet. (Adamus kıkırdarken kahkahalar) Taze! Cesur! Eh, bazen biraz yakıcı ama buna ihtiyaç duymuyor muyuz? (Seyirciler onaylar) Evet. Siz, ben değil. (Kıkırdar)

Bir Dönemin/Çağın Sonu – Habersiz sınav

Şambra, burada bir devrin, büyük bir devrin, aynı anda bir son noktasında, beş farklı çağın iç içe geçtiği bir yerdeyiz. Bu, o son aydayız. Yaşamlar boyunca bunu çalışıyordunuz, deneyimler yaşayıp dersler çıkarıyordunuz; on yıl Tobias’ı dinlediniz ve Tanrı bilir daha önce de kimleri. Son birkaç yıldır da benlesiniz.


Bu bizim son Şaud’umuz, Geoffrey’nin belirttiği gibi, eski çağ-dönemdeki son Şaud’umuz. Bu takvim yılının son Şaud’u. Evet, Gerçekliğin Sonu* için toplanacağız – Buna Gerçekliğin Sonu Partisi adını verdim. 21 Aralık’ta, bunun için toplanacağız, ama bu, internet üzerinden birçoğunuzla bağlantı kurduğumuz yerde ki, son düzenli toplantı.

*12 Aralık 2012’deki Herneysenin Sonu “End of Whatever”den bahsederek.

Çağların sonu olması, 2012’nin sonu nedeniyle – keşke küçük bir davulum olsa –şimdi sırada; (Adamus ve seyirciler davul sesi çıkarmaya başlar) – Adamus’ un pop quiz’i var. (Seyirciler “Ohh!” derler) Ve sevgili Linda, bu terime aşina olmayanlar için Pop Quiz’in ne anlama geldiğini açıklar mısın?

LINDA: Pop quiz Adamus’ın istediği herkese, beklenmedik sorular sorması demektir.

ADAMUS: Ben bunu hep yaparım.

LINDA: Sen her zaman pop quiz yaparsın.

ADAMUS: Ama bugün, Çağ’ın Sonu Sınavı üzerinde yoğunlaşacağız.

LINDA: Oo, o konu…

ADAMUS: Evet. Çağ Sonu Sınavı; ne kadar öğrendiğinizi, ne kadar yol aldığınızı, artık önemi olmayan şeyleri ne kadar tınlamadığınızı… (Kahkahalar) görmek için. Gerçekten de, işin sırrı bu. Tam orada size cevabı vereceğim.

Burada bir çağın sonundayız. Pek çoğunuzun beş, on yaşamınızın bir araya gelişi, İsa Bilincini bu gezegene getiren 2000 yılın bir sona ulaşması, Atlantis Çağları’nın sonu, Kozmik çağların sonu.

Öyleyse ne öğrendik? Ne olacak? Linda mikrofonu getirecek. Tahtada bir yazıcıya ihtiyacım var. Açık bir biçimde yazacak birine.

LINDA: Ricky, yazıcı mı?

ADAMUS: Ricky yazıcı seçildi. Evet.

LINDA: Vay canına.

ADAMUS: Henüz soruyu sormadım ama sen cevabını ver.

MARTY (Mofo): Umurumda değil. (Kahkahalar)

ADAMUS: İşte bu kadar. (Adamus kıkırdar) Güzel. Güzel.

(Ricky’e), başlığa “Adamus’’un Pop Quiz’i” yaz.


İlk soru – Coğrafik Etkiler

Şimdi bir anlığına tasarlayın, düşünün, hissedin. Burada, Çağ’ın sonundayız. Enerjiler, küresel düzeyde hareket ediyor ve değişiyorlar. Bir anlığına bunu hissedin. Enerjiler hareket ediyor ve değişiyorlar – şuraya “Küresel” yazabilirsin. Bir sonraki 21 gün içinde diyelim, bu enerjiler nerede ortaya çıkacaklar? 21 Aralık’ta olması gerekmiyor. Muhtemelen olmayacak da. Muhtemelen ondan önce olacak. Bu gezegenin coğrafyası bazında düşünün. Onu hissedin. Beyninizi fazla kullanmayın. Bu sezgisel bir cevap. Coğrafyayı hissedin. Şuan gezegeni hayal edin. Bu değişim enerjileri nerede ortaya çıkabilir ve neden?

Bir anlığına bunu hissedin. Linda, Mofo.

MARTY (Mofo): Şunu söylemeliyim ki…

ADAMUS: Ayağa kalkar mısın lütfen?

MARTY (Mofo): Tabi. Tabi.

ADAMUS: Bu sınavda herkesten ayağa kalmasını isteyeceğiz.

MARTY (Mofo): Çoğu insanın bir araya geldiği yerleri söylerdim sanırım.

ADAMUS: ...ki buraları?

MARTY (Mofo): Herhangi bir büyük şehir.

ADAMUS: Bir tanesinin ismini söyle.

MARTY (Mofo): New York Şehri.

ADAMUS: New York. Hadi bunu tahtaya yazalım – New York. Küresel ölçekte. İyi cevap. Bu arada yanlış cevap diye bir şey yok. Ama ardından benim cevaplarım gelecek. (Bazıları kıkırdar)

MARTY (Mofo): Her zaman.

ADAMUS: Neden New York? Neden…

MOFO: Temelde bolca kitle bilincinin olduğu herhangi bir yer, riskli olmaya başlayacak.

 

ADAMUS: Güzel.

MARTY (Mofo): Baharatlı.

ADAMUS: Baharatlı.

MARTY (Mofo): Evet.

ADAMUS: Bir örnek ver. Neye benzeyecek?

MARTY (Mofo): Kısa sürede orada olanlar gibi.

ADAMUS: Tekrar mı olacak?

MARTY (Mofo): Hayır, farklı görünecek, ama belki de onun gibi bir şeyin farklı bir dalgası.

ADAMUS: Güzel.

MARTY (Mofo): Evet. Evet.

ADAMUS: Pekâlâ, teşekkürler. Yanlış cevap yok. Sıradaki. Küresel ölçekte. Bu enerji hareketi muhtemelen nerede tezahür edecek ve neden? Evet.

MARY ALYCE: Bence Orta ve Güney Amerika.

ADAMUS: Neden?

MARY ALYCE: Bence orada şuan da pek çok…

ADAMUS: Şuan Meksikalılar seni yuhalıyorlar.

MARY ALYCE: Oh üzgünüm. Hımm, Bence orada pek çok şey olmakta ve bu pek çok kişinin dikkatinden kaçıyor.

ADAMUS: Evet, güzel.

MARY ALYCE: Ve hımm, ...

ADAMUS: Biraz daha net olabilirsin? Güney Amerika büyük bir yer.

MARY ALYCE: Evet, belki Quito olabilir diye düşünüyordum.

ADAMUS: Quito. Eh, Bu iyi bir tane. Ekvator. Evet, güzel. Pekâlâ. Bir sonraki. Bu değişimler nerede ortaya çıkacaklar?

SUE: İlk aklıma gelen Afrika.

ADAMUS: Afrika. Neden?

SUE: Çünkü açılmaya hazır olduklarına dair bir his geldi.

ADAMUS: Afrika’da ne olacağını hissettin?

SUE: Pek çok çalkantı olacak.

ADAMUS: Ne gibi?

SUE: Şuan elmas madenlerinde olmakta olan şeyler gibi.

ADAMUS: Evet. Güzel.

SUE: Evet.

ADAMUS: Güzel. Şimdiye kadar güzel cevaplar.

LINDA: Pete.

ADAMUS: Pete.

PETE: Maui, Hawaii.

ADAMUS: Maui, Hawaii.

LINDA: Oooh!

ADAMUS: Neden, Pete? Oraya bir seyahat mi planlıyorsun?

PETE: Hayır. Orada pek çok, pek çok, pek çok kereler bulundum. Pek çok evren… ya da diğer âlemlerden enerjiler gelmekte, özellikle de melekler.

ADAMUS: Bu doğru.

PETE: Evet.

ADAMUS: Güzel. Ve yenileri geliyor.

PETE: Evet.

ADAMUS: Eh, güzel. Biraz sarsıcı. Tamam. Güzel. Birkaç tane daha.

SOUSAN: Bunu planlamıyordum, ama, bunun zihnim mi olduğunu bilemiyorum  ama muhtemelen Orta Doğu derdim.

ADAMUS: Orta Doğu, evet.

SOUSAN: Ki zaten olaylar olmakta…

ADAMUS: Oluyor.

SOUSAN: … Ancak insanların özlemleri ile onları baskı altında tutan sistem arasında zıtlıklar var.

ADAMUS: Evet!

SOUSAN: Özgürlük özlemi orada oldukça büyük.

ADAMUS: Şuan orada ciddi bir meydan okuma var – özgürlük, insanlık için özgürlük – ve gerçekten, pek çok açıdan, modern medeniyetin doğum yeri, bu nedenle ne ekilirse o biçiliyor. Ve orada çok fazla çalkantı var. Evet, kesinlikle.

SOUSAN: Evet.

ADAMUS: Güzel. Sence muhtemelen ne olacak? Psişik olmakla ilgili değil bu. Bu, Adamus’un sağduyu pop quiz’i. Hepsi sağduyu. Gerçekten medyumluk söz konusu değil. Evet.

SOUSAN: Örneğin, İsrail ve İran arasındaki gerilim.

ADAMUS: Gerçekten mi?

SOUSAN: İsrail ve Filistinliler arasındaki o olaylar muhtemelen daha da alevlenecek. Ayrıca İsrail ve İran’ın kendi içinde pek çok enerji hareketi de var. Pek çok açıdan insanlar değişiyor.

ADAMUS: Mm hmm. Mm hmm.

SOUSAN: Umarım durumlar bu sefer değişir.

ADAMUS: Mm hmm. Şeyler değişim gösteriyor.

SOUSAN: Evet.

ADAMUS: Ama bazen değişim illa ki…

SOUSAN: Her zaman iyi bir şey değildir.

ADAMUS: Evet.

SOUSAN: Öyle olacağından emin değilim. Evet.

ADAMUS: Evet, muhtemelen – ve bu sadece benim iddiam – İsrail’in olası Filistin’i işgali ve bunun etkilerinin Orta Doğu’nun geneline ve dünyaya yayılması. Evet.

SOUSAN: Evet. Biz İran’da gördük…

ADAMUS: Doğru… Tam orada.

SOUSAN: Evet. Evet.

ADAMUS: Güzel. Ve bu bir öngörü değil. Bu sadece enerjiyi hissetmekle ilgili. Şimdi, gerçekten tezahür edecek şey, tamamen farklı olabilir. Sizler sadece şuan enerjileri hissediyorsunuz. Ve bunu yaparak, potansiyeller ve olasılıklara bakarak, az da olsa farklı bir sonucun ortaya çıkmasını sağlayabiliriz. Güzel. İki tane daha, Linda. Coğrafya. Değişim. Bir çağın sonu. Sizce bu nerede ortaya çıkacak?

LINDA: Bu soruyu cevaplaması için Sean Page’i seçeceğim…

ADAMUS: Lütfen.

LINDA: … Çünkü o bekâr ve müsait. (Kahkahalar)

SEAN: Oh, merhabalar.

ADAMUS: Evet, ayağa kalkarsan herkes senin bekâr ve müsait oluşunu görebilir.

SEAN: Tekrar merhaba. İçimdeki ses her yerde değişimler olduğunu söylüyor.

ADAMUS: Evet.

SEAN: Nereye bakarsanız. Bu sadece ne tür bir değişim olduğuyla ilgili ama her yerde değişim olmakta.

ADAMUS: Her yerde.

SEAN: En azından benim baktığım her yerde.

ADAMUS: Genellikle, pek çok enerji hareketi ve değişim olduğunda, bunu bir zincir olarak düşünün ve bu zincirin inanılmaz bir güçle iki taraftan da çekildiğini – ki bu şuanda olmakta olan şey – ve bir şey eğilecek. O zincirin üzerinde nerede, coğrafyada neresinde, tam buradan (kalp), nerede…

SEAN: Orta Doğu’da.

ADAMUS: Orta Doğu.

SEAN: Evet. İçim böyle söylüyor.

ADAMUS: Güzel. Olacak olan şey iyi değil belki ama onun ortaya çıkmasına izin vermeniz iyi. Mükemmel. Bir tane daha..

LINDA: Sean, Colorado’da Elizabeth de yaşıyor. Onunla tanışmak isterseniz Suzy ‘ile iletişime geçebilirsiniz. (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Utanmaz, Linda. Utanmaz. Utanmaz. Coğrafya. Coğrafya.

LADONNA: İkimiz de Orta Doğru diyoruz.

ADAMUS: Orta Doğu.

LADONNA: Orası zaten daha önceden biraz etkilendi, bundan dolayı…

ADAMUS: Eh, devam et. Ayağa kalk ve bize ondan bahset.

LADONNA: (Kıkırdayarak) Bilmiyorum.

ADAMUS: Eğer bu sağduyunun…

LADONNA: Evet, ikimiz de bunu konuşuyorduk ve…

ADAMUS: Neden Orta Doğu?

LADONNA: Çok fazla enerji var. Sürekli haberlerde bunu duyuyormuşsunuz gibi.

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Her zaman, tam orada merkezleniyormuş gibi görünüyor.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Teşekkürler. İddia ediyorum, hissediyorum ve görüyorum ki aslında ilk Avrupa. Daha çok, öncelikle Güney Avrupa. Neden mi? Birkaç nedeni var. Bu gezegende kurulu pek çok yapısal sistem, 500 yıl önce Avrupa’da ortaya çıktı. Teknoloji çağının başlangıcı, sanayi çağı, bankacılık sistemi, Hristiyan Dininin genişlemesi orada gerçekleşti. Bu gezegeni gevşek bağlarla da olsa, bir arada tutan çatının çoğu, Avrupa’da ortaya çıkmıştır ve hala daha da uygulanmaktadır. Orada doğmuştur ve şuan hala da etkisini sürdürmektedir. Çünkü enerjideki değişimin takip ettiği bilinçteki değişim, genellikle onun doğum yerini, ortaya çıktığı alanı etkileyecektir. Büyük bir ihtimalle burası Avrupa’dadır.

Bu ne anlama geliyor? Bu pek çok farklı şey anlamına gelebilir. Depremler olabilir ki, bu adil bir sağduyu olabilir – “Sağduyu” yazabilir miyiz lütfen? – üzerine de adil sağduyu tahmini yazabilir miyiz? Bu bir ayaklanma olabilir. Muhtemelen çok fazla değil. Çok şiddetli hava şartları olabilir. Bunun şansı daha yüksek. Neden mi? Çünkü bilinç, hava durumunu etkiler ya da aslında yaratır.

Buna karşı gelecek, söylediklerime katılmayacaklar olacaktır, değil mi? Bu küresel ısınma diyeceklerdir. Küresel ısınmaya neden olan nedir? Bilinç! Ve bilinç, gezegene ya da gelecek nesillere göz kulak olmakla veya enerjinin nasıl kullanılacağıyla ilgili olsa da, o aynı bilinç, kendi içinde hava değişimleri yaratıp, küresel ısınmaya da bir ölçüde neden olmaktadır. Muhtemelen bu değişimlerin bazılarını göreceğiniz yer Avrupa olacaktır.

Neyse ki, değişimler uzun zamandır gerçekleşmekte. Neyse ki, neler olup bittiğinin farkında olan pek çok insan var. Onlar uyandılar ya da kısmen uyanıklar, bu nedenle anlıyorlar. Ve bu anlayışın içinde olan küçük bir grup insan, yeni potansiyellere bakmakta.

Zaman ve gelecekte olacak şeyler düz bir çizgiyi takip etmez. Tekil değildir. Pek çok potansiyel vardır. Tahmin edebileceğinizden çok daha fazla potansiyel. Ancak, bunun hepsini değiştirebilecek şey, daha fazla insanın farklı potansiyellere bakması, bir sonra neyin gelebileceğini hayal etmeleri ve hepsinden çok da kendi yaşamlarının sorumluluğunu almalarıdır. Bu güzel ve pürüzsüz bir geçiş olabilir. Ama eğer bir şeyler çıkacaksa, önce Güney Avrupa’da olacaktır.

Sonra da Orta Doğu’da olacaktır. Bu uzun süredir ola gelmekte. Orta Doğu’da ortaya çıkar çünkü Dünya’da dini unsur şu anda çok güçlü. Dini unsur, şimdiye kadar olduğundan çok daha güçlü. Farklı dinlerin tarafını tutanlar, birbirini kabul etmeyip, kendi yollarının tek yol olduğunu söyleyenler, hala peygamberlere kurtarıcılara bel bağlayanlar ve hala Tanrı’dan korkanlar. Evet, oldukça büyük bir şans var ama diye bilirim ki, bu Avrupa’da olacaklardan sonra ikinci olarak gerçekleşecek. Güzel. Hadi bununla birlikte derin bir nefes alalım.

 

İkinci Soru – Yapı & Sistem Etkileri

Şimdi yapı ve sistem etkileri üzerine düşünün – hükümet, din, finans, eğitim, bu tip yapılar gibi – şuan aktif olan küresel sistemler. Sadece onları hissedin, makineyi çalıştıran, çok belirli bir şekilde matriksin devam etmesini sağlayan farklı yapıları. İşlerin devamını sağlayan pek çok ikincil yapılar mevcut. Değişimden bu yapıların en fazla hangileri etkilenecek? Linda harika dinleyicilerimiz, sizin bilgece sesinizi duysunlar diye, mikrofonu dolaştıracak. En çok ne etkilenecek?

MICHAEL: Bence finansal sistemler.

ADAMUS: Güzel. Finansal. Başka yorum? Mikrofon Linda’da. Finansal. Evet.

MICHAEL: Bence Merkez Bankası.

ADAMUS: Evet.

MICHAEL: Uluslararası Para Fonu.

ADAMUS: Finansal. Ve ister Merkez Bankası olsun, isterse de Borsa finansal sistemleri, onlar her şeyi bir arada tutan şeydir. Hükümetleri, şirketleri ve kesinlikle dinleri ve eğitimi bir arada tutuyor. Bu şuanda yumuşak karın. Bu nedenle etkilenecek. Bu sizin için, özellikle ne anlama geliyor? Gelecek bir iki yıl için diyelim. Bunun sizin için anlamı nedir? Sizi kişisel olarak nasıl etkileyecek?

EDITH: Hayır diyen bankacılar.

LINDA: Edith! Sende mikrofon yok. (Kahkahalar)

EDITH: Pardon.

ADAMUS: Evet. Bu sizin için kişisel olarak ne anlama gelecek?

DIANE: Finansal olarak şuan bağlı olduğum şeylerin hiçbiri, gelecekte burada olmayabilir.

ADAMUS: Evet. Bağlı olduğun şeyler nedir?

DIANE: Sosyal Güvenlik, emeklilik, işlev gören bankalar gibi şeyler. Çok getirisi olmasa da.

ADAMUS: Bir gün gelip bunları alıp götüreceklerini mi düşünüyorsun?

DIANE: Olabilir.

ADAMUS: Hayır. Hayır. Yavaş, sefalet ve acı dolu olacak. (Kahkahalar) Hayır bunu bir gecede yapmayacaklar.

DIANE: Çok daha iyi!

ADAMUS: Her gün daha küçük bir ekmek parçası elde edeceksin. Gitgide daha küçük. O kadar az bir fark ki “Neyse ben bunla idare ederim diyeceksin. Bu sadece dünkünden biraz daha küçük”. Hemen ekmeğinizin hepsini elinizden almayacaklar. Yoksa sen ve herkes sokaklara dökülürsünüz. Ama her gün, çok yakında o ekmek yufka ekmeğine dönecek ve siz de buna alışmayı öğreneceksiniz.

DIANE: Oh, teşekkürler.

ADAMUS: Biliyorlar. Şimdi, seninle konuşmuyorum. Bunu söylediğimde, insanlıkla konuşuyorum. Adapte olmayı öğreneceksiniz. Vergiler artacak. Şüphesiz. Sadece burada Amerika Birleşik Devletleri hakkında konuşmuyorum. Tüm dünya hakkında konuşuyorum. Kemerleri sıkma yaşanacak. Ve evet Edith kesinlikle haklıydın. Bunu mikrofona tekrar söyler misin? Başka ne?

EDITH: Oh, politik ilişkiler her zamanki gibi tepe taklak olacak.

ADAMUS: Bankacıların, hayır dediğiyle ilgili bir şey söylediğini sanmıştım.

EDITH: Evet, çürümüş bankalar dedim. Oh, bankalar hayır diyecekler dedim. (Bazıları güler)

ADAMUS: CIA şuan seni izliyor, Edith. (Daha fazla kahkaha) Şuan izliyorlar. (Kamera oynar ve Adamus kıkırdar) Evet! Bankacılar hayır diyecekler. Herkes hayır diyecek. Onlar paralarını burada tutacaklar! (Cauldre’nin cebinde biraz para bulur) Paralarını ceplerinde tutacaklar. Küçük, özel insan gruplarınca ceplerinde tutulacak, ama sizler tarafından değil.

Daha önce bu diğer şeylere bel bağlayamayacağını söylemiştin – Sosyal güvenlik, sağlık, emeklilik maaşları, iyi para getiren bir iş. İyi maaşlı işinize gelince; artık o ince yufka ekmeği bile alamayacak hale gelinceye kadar, maaşınızda azaltmaya gideceklerini göreceksiniz. Kulağa iç karartıcı mı geliyor? (Birkaç kişi “Evet” der) Gerçekten mi? Hayır, hayatta olmak için en ideal zaman!

Neden mi? Neden mi? İşte nedeni.

Şuan finansal yapılar değişmekte. Değişmek zorundalar da. Bunu daha önce konuşmuştuk. Eskidiler. Çok demodeler. Özellikle de adil değiller. Açgözlüler. Belirli gruplarca kontrol ediliyorlar. Genişleyip açılacaklar. Enerjiler bunu yapmak için hareket ediyor ama bazen olaylar yeni bir formda tekrar bir araya gelmeden önce, birbirinden ayrılırlar.

Bu emekli maaşınıza değil de, kendinize güvenmeniz için en iyi zamandır. Kesinlikle. Neden mi? Çünkü kimse bunu yapmıyor. Onların hepsi, şikâyet etmekle meşgul.

Sizler şuan hiç bir şey yapmayan kocaman bir enerji rezervine, saf enerjiye sahipsiniz. Paraca sıkışmaya başladığınızda, bunun karşılığı enerjidir – kredi sorumlusu olmayan bir enerji bankası – Sadece şifreye sahip biri gereklidir ve o şifre de “Ben olan Ben’dir”. Şuan hareket etmeyen büyük miktarda enerji rezervine sahipsiniz. Birinin onu kullanmasını bekliyor. Bu kadar. Bu kadar basit.

Eğer emekli maaşınızı bekliyorsanız, maaşınıza zam bekliyorsanız, bu gerçekleşmeyecek. Gelecek birkaç yıl içinde bu daha da azalacak. Bu sizin için iyi bir haber. Gerçekten de öyle. Kesinlikle en iyi zaman. Edith, hayal edebileceğinden de fazla ama hayal kurmaya başlaman gerekiyor.

EDITH: Evet.

ADAMUS: Evet.

EDITH: Bence kesinlikle haklısın.

ADAMUS: Sence kesinlikle haklı mıyım? Teşekkürler. Bu bir öpücüğü hak ediyor. (Öperken seyirciler “Vayyy” der) Mmmmm. O dilin miydi, Edith? (Yanağını silip parmağını ona sallarken, bolca kahkaha, ona göz kırpar)

ADAMUS: Ve finansal… Bunu kimse denemesin! (Adamus kıkırdar) Evet, Finansal sistemler.

Bu söyleyeceklerimi çok iyi dinleyin lütfen, çünkü yarın onları unutacaksınız. Ama dinleyin. Bu en uygun zaman.

Gerçekten de öyle. Enerji, onu kabul etmek isteyen herkese açık. Tansıya şükürler olsun, cennette bankacılar yok. Melek bankacılar yok finansal- meleksel komite diye bir şey yok. Enerji alanı dediğimiz bu şeye göz kulak olan, onu kontrol eden ya da yöneten kimseler yok. Hiç kimse. Herkes, Tanrı Enerjisi bankasının kapısından girebilir. Kapısından girin. Korumalar yok. Veznedarlar yok. Tomar tomar enerji var.

İçeri girer ve istediğinizi, ihtiyaç duyduğunuzu alırsınız ve başka birine kalmayacak diye suçlu hissetmezsiniz, çünkü bolca var. Çok fazla var. Belki bir gün bu yeri bulmalarına yardımcı olursunuz. Orada milyarlarca enerji sizleri bekliyor. Sadece iskemlenizden kalmanız gerekiyor. O daracık donlarınızı çıkarın ve bir şeyler yapın. (Bazıları kahkaha atar) Teşekkürler. Güzel. Bu güzeldi.

Bahsedeceğim ve tüm bunlardan etkilenecek bir diğer sistem daha var. Bu zaten olmakta. Sağduyu, evet. Mikrofonu Linda getirecek. Siz de ayağa kalkacaksınız. CIA’in sizi izlemesine izin verin..

LADONNA: Organize dinler.

ADAMUS: Organize dinler. Evet, kesinlikle. Neden?

LADONNA: Bence artık insanlar bir kurtarıcıya güvenemeyeceklerini… Bilirsiniz, tüm o şeylere bel bağlayamazsınız ve bence yavaş yavaş bunun ayrımına varmaya başlayacaklar.

ADAMUS: Evet. Neler olacak peki? Organize dinlerle ilgili zaten olmakta olan şey nedir?

LADONNA: Bence dağılmaya başladılar.

ADAMUS: Evet, evet.

LADONNA: Yani belirli kesimleri değil belki ama bence zaman içinde gitgide daha fazlası, daha da fazlası dağılmaya başlayacak.

ADAMUS: Öyle. Onları bir arada tutan şey nedir?

LADONNA: Korku. Bence bir arada kalmalarının nedeni korku.

ADAMUS: Evet. Evet.

LADONNA: Herkesi, bu korkunun altında toplamışlar.

ADAMUS: Korku. Hadi bir önceki konumuza dönelim. Onları bir arada tutan şey nedir? Para.

LADONNA: Oh para. Evet, oh! Evet.

ADAMUS: Evet, bunun hepsi sağduyu. Bu felsefi, spritüal ya da başka bir şey değil – öyle – ama bu gerçekten sağduyu. Hayır. İnsanlar, organize dinleri takip etmeyi bırakacaklar çünkü organize dinler onlara, kendi yaşamlarında değişiklik yaratma gücünü vermiyor. Açık ve net. Bu şekilde devam ediyorlar. Geçmiş yaşamlarınızı düşünün. Çok uzun süre sizler de böyle devam ettiniz. Vaatler, yerine getirilmemiş vaatler, gerçekleşmemiş umutlar ve hayaller.

Böylece, uzun zamandır insanlar bununla birlikte devam ediyorlar. Yükselmiş Üstatlar Kulübünde sorduğumuz soru şu: “Bir önceki yaşamlarından daha iyi bir durumdalar mı? İki yaşam öncesinden? Daha yaratıcı ve güçlü insanlar mı?”.  Çoğunlukla hayır. Din onlara özgürlük getirmedi. Bu nedenle insanlar ondan uzaklaşıyor.

Şimdi, insanlar özellikle buraya gelmiyorlar. Özellikle bir Kryon çalışmasına ya da bizim de parçası olduğumuz bir spritüal organizasyona yönelmiyorlar. Sadece saklanıyorlar. Daha fazla istemiyorlar. Daha fazla boş konuşma istemiyorlar. Daha fazla vaatler, metotlar, prosedürler ve bağış sepetleri görmek istemiyorlar. Evet. Yorum yapın. Mikrofonla… Oh zaten sizdeymiş.

LADONNA: Evet bende.

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Benim ironik bulduğum şey, pek çoğu kurtulduklarını söylüyorlar ama – ki ben öyle bir çevrede yetiştim -  aslında kaybolmuş durumdalar.

ADAMUS: Evet, belki de değil.

LADONNA: Belki de değil.

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Ama bence pek çok şeyin merkezinde…

ADAMUS: Evet, kesinlikle. Ama neden kurtuldular?

LADONNA: Evet, bu doğru.

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Ama bana o kelimeyi kullanmak  – ironik doğru kelime mi bilmiyorum?

ADAMUS: Evet.

LADONNA: Ama bana garip gelen şey…

ADAMUS: Evet ve…

LADONNA: Ben o şekilde büyütüldüm ve tüm duyduğum buydu. Ama şimdi hepsine farklı bir ışıkla bakıyorum ve kurtuluş kelimesini kullanış şekilleri bana bir anlam ifade etmiyor.

ADAMUS: Evet. Belli bir noktaya kadar, belirli bir mantığı var çünkü belirli bir noktada, bazı dış güçlerin onlar için Standart’ı(Bayrağı) oluşturmasına izin veriyorlar ve ben de bundan bahsedeceğim. Bu gün ki çıkardığım sonuç bu. Zaten ona atlıyoruz. Hayır, hayır sorun yok. Ama evet, orada kendilerine örnek aldıkları başka bir şey var. Olmayı çok istedikleri bir şey. Güzel. Mükemmel.

Bir sonraki sorumuz. Evet, temel olarak finansal sistemler. Bir sonraki – organize dinler. İnsanlar kiliseye sırtlarını döndüklerinde- dolayısıyla da eski Tanrı’ya- kaybolacaklarına, kâfir olacaklarına ve dünya savaşının başlayacağına dair eski bir inanış var. Ben büyük olasılıkla olmayacağını iddia ediyorum. Boş sözlerden, vaatlerden ve korkudan biraz uzaklaşacaklar. Ve aslında bunu yaptıklarında ve pazar sabahı kiliseye gitmek yerine eve gidip biraz yalnızlık ve huzur içinde kaldıklarında, Tanrı’nın orada kilise de olmadığını anlayacaklar. İsa bir haçta asılı olmamalı. Ve içlerinde devinmekte olan o hissi fark etmeye başlayacaklar. Sıcak ve gerçek olan bir şey. Aynı anda hem apaçık, hem de parlak. Ve sonra Tanrı’nın orada” olduğunu anlamaya başlayacaklar. Her zaman da oradaydı.

Sonra benzer ruha ve anlayışa sahip insanlar, dünyanın her tarafından bir araya gelecekler çünkü artık teknoloji buna imkân veriyor. Hikâyelerini paylaşacaklar ama bolca boş laf ve süreçlerle oyalanmayacaklar. Organizasyonlara katılmayacaklar. Sadece ara ara, nefes almak için bir araya gelecekler. Harika.

 

Üçüncü soru – Biyolojik Etkiler.

Şimdiye kadar gayet iyi iş çıkarıyorsunuz. Mükemmel. Pop Quiz’imizdeki bir sonraki soru.

Bu çağların sonundaki bu enerjiler çok güçlü. Bunu isteyen insanlarca; “Hadi başka bir düzeye geçelim” diyen bilinç tarafından, buraya getirilen değişim enerjileri onlar. Bu,kişisel düzlemde, özellikle de gelecek birkaç haftada bedeninizde, nerede kendini gösterecek? Bir anlığına bunu hissedin. Bedeninizde. Anatominizin hangi parçasında? Sadece hissedin çünkü bedeniniz şimdiden bunu size söylüyor. Hissedin. Mikrofonu Linda getirecek.

PAUL: Ben karnımda hissediyorum.

ADAMUS: Evet. Karın.

PAUL: Bağırsaklar.

ADAMUS: Evet.

PAUL: Şu bölge.

ADAMUS: Güzel. Neden?

PAUL: (Duraklar) Oraya yapışıp kalmak isteyen, o bölgede çalışmakta olan enerji parçaları var gibi hissediyorum. Şuan inanılmaz bir hareket söz konusu. Orada büyük bir baskı hissediyorum.

ADAMUS: Evet. Mükemmel. Güzel. Teşekkürler. Linda, bir sonraki. Enerji, biyolojinizde nereyi etkiliyor ve özellikle de birkaç hafta içinde, bedeninizde nerede ortaya çıkacak? Evet.

WENDY: Bana göre eklemlerimde.

ADAMUS: Eklemler.

WENDY: Eklemler. Daha önce hiç eklem ya da kemik ağrım olmadı. Aniden, son birkaç aydır hiç de iyi hissetmiyorum.

ADAMUS: Evet. Neden eklemler?

WENDY: Bence bu değişim kaynaklı, tıpkı endişe hissi gibi. Ve her şey, şuan çok sıkı . Dışarı salınmaları gerekiyor.

ADAMUS: Ben de bu konuda sana bir el vereceğim. Sıcak bir el, ağrılı bir el değil. Enerji, ışık bedeninize ve biyolojik bedeninize farklı yönlerden gelir. Ancak eklemlerde toplanan inanılmaz miktarda enerji vardır. Böyle de olması gerekir çünkü eklemler zihnin emirleriyle hareket eder. Bu nedenle bol miktarda enerji, o bölgede yoğunlaşır ve eğer biyolojiniz dengeliyse ve eklemlerinizi açan şeyler yapıyorsanız – yoga ve diğer beden hareketleri gibi - gerçekten iyi bir şey olabilir. Onun akmasını sağlar.

WENDY: Esnemek yardımcı oluyor gibi.

ADAMUS: Evet.

WENDY: Koşmak, esnemek.

ADAMUS: Koşmak, evet, esnemek.

WENDY: Ama koşmak acı verici. (Kıkırdar)

ADAMUS: Kesinlikle. Yürümeyi dene.

WENDY: Tamam.

ADAMUS: Doğru. Vücudunuza daha az ağrı veren şeyleri deneyin. Sadece açın. Akışkan hareketler en iyilerinden biridir. Enerjinin eklemlere girmesine izin verir. Ama onun için endişelenerek çok fazla zaman harcarsanız, enerji orada daha da fazla birikir ve daha çok can yanmasına neden olur.

WENDY: Son zamanlarda atıma bile binmek istemiyorum. Ayak bileklerim ve…

ADAMUS: Evet ve atın bundan dolayı mutlu. (Kahkahalar)

WENDY: Evet. (Kıkırdar)

ADAMUS: At… Hayır, at aslında…

WENDY: Evet eminim!

ADAMUS: … Eklem ağrılarından bazılarını hissediyor.

WENDY: Evet, muhtemelen hissediyordur.

ADAMUS: Evet, kesinlikle. Evet, güzel.  Başka nerede ortaya çıkacak? Bağırsaklardan ve eklemlerden bahsettik. Başka nerede? En arkada. Oh, orada da.

LINDA: Nerede? Arkada nerede?

ADAMUS: Evet.

GAIL: Hıım, akciğerlerim. Bir nedenle bir süredir akciğerlerimde sorun yaşıyorum.

ADAMUS: Evet.

GAIL: Muhtemelen altı yıl önce, büyük bir değişimin başlamasıyla alakalı. Ve olan şey.. Grip olmuştum ve biliyorsun uzun süre muayene olmamıştım-çünkü muayene olmaya inanmıyorum -ama herkes bir muayene ol dedi ve ben de oldum. Ve doktor akciğerlerimde 4. aşama kanser buldu. Ben de biyopsi yaptırdım. Ve sonra “Hey dur bakalım biraz. Hayır. Bırakın nefes alayım ve bunun üzerinde enerjetik olarak çalışayım” dedim. Doktor “Hayır” dedi. Ben “Evet” dedim. Yaklaşık iki hafta sonra bu biyopsiyi yaptırdım ve ayıldığımda “Orada hiçbir şey bulamadık” dediler. Ben de “ Gördünüz mü?” dedim.

ADAMUS: Evet, evet.

GAIL: Um, ama… Bu sadece…

ADAMUS: Neden akciğerlerin? Orada olmakta olan nedir?

GAIL: Bana öyle geliyor ki “Oh, bu sadece biyopsi. Birkaç gün içinde iyi hissedeceksin” dediler. Hala, bir hafta sonunda birkaç kişi tarafından tekmelenip, içerimin kazındığı o anı hissedebiliyordum. Bir nedenle, şuan yara yerini her zamankinden daha fazla hissedebiliyorum. Bunun, DNA değişiminin fiziksel olarak tezahür edişi ve değişimle alakalı olduğunu düşünüyorum.

ADAMUS: Güzel. Evet. Bolca çöplük – enerji çöplüğü – akciğerlerde birikir. Çöplüğü kelime anlamıyla kullanmıyorum. Enerji artıkları, orada takılı kalma eğilimindedir. Nefes alıp vermenin, onların hareket etmesine yardımcı olmasının bir nedeni budur. Bazı çöpler sıvılarda – akciğerin alt kısımlarında -  birikir. Nefes alıp vermek bunların yukarıya doğru çözülmesine yardımcı olur.

Güzel. Burada gün içinde saatlerce nefes alıp vermekten bahsetmiyorum. Eğer günde, beş dakika bilinçli nefes alıp verirseniz bu, mucizeler yaratacaktır. On dakika – olağan üstü olurdu. Sadece biraz bilinçli nefes alıp verme. Bu, ne kadar derinden nefes alabildiğiniz, ne kadar güçlü soluduğunuz ya da nefesi ne kadar uzun süre tuttuğunuzla alakalı değil. Bir nehir gibi olmalı. Akmalı. Şefkatin nazik nefesi. Nefes aldığınızda, bu kendinizi sevmenin bir nefesi olmalı. Kendinizi yumruğunuzla sevmek istemezsiniz. Onu nazikçe sevmek istersiniz. Nazikçe içinize çekin ve serbest bırakın. Aandrah, haksız mıyım? (Başıyla onaylar) Güzel.

Bir sonraki. Bedeninizde nerede ortaya çıkacak?

LARA: Bu hafta benim kulaklarımdaydı.

ADAMUS: Kulaklarında. Neden?

LARA: Hıım, bu hafta birazcık buna Dr. Davis ile değindin. Kulaklarımızın açılıp, onların aracılığıyla nefes almayı öğrenmekle ilgili.

ADAMUS: Evet.

LARA: Yeni bir şekilde duymak.

ADAMUS: Evet. Pek çok… Evet, kulaklar, çünkü bilincinizi sizler genişletirken pek çok şey olmakta. Duyusal algınızı da genişletiyorsunuz. Pek çoğunuz dinlemiyor. Bu kulaklarınızı da etkileyecek. Kulak çınlamaları ya da kulak ağrılarınız olacak. İşitme duyunuz azalıyor gibi hissedeceksiniz. Bu sadece, dinlemeniz için dikkat çekmeye çalışan bedeniniz.

Güzel. Bir tane daha. Bedeninizde başka hangi bölgeler? Bundan bahsetmemiz gerekiyor. Öncelikle, bu bir pop quiz. İkincisi, bunlar şuan deneyimlemekte olduğunuz şeyler. Evet.

ALAYA: Sorun benim daha çok boynum ve çenemde gibi.

ADAMUS: Evet. Boyun ve çeneler. Neden?

ALAYA: Sanırım söyleyecek çok şeyim var. Yaratıcılığımı ve ifademi ortaya çıkarmak istiyorum ve o kelimeleri bulmaya çalışıyorum. Geceleri çenemi sıktığımı fark ediyorum ve

ADAMUS: Geceleri çeneni sıkıyorsun. Neden?

ALAYA: Sanırım, birçok düşünceyi ağzımda geveliyorum.

ADAMUS: Birazdan sana söyleyeceğim.

ALAYA: Tamam, evet. Lütfen.

ADAMUS: Güzel. Evet. Evet, çene, boyun. Dünyanın pek çok yerinde, Şambra’da gözlemlediğim bir şeyi burada paylaşacağım. Baş ağrıları, çoğunlukla da sinüslerle ilgili. Şimdi, bunun iki nedeni vardır. Birincisi, havadaki şeylere karşı artık daha duyarlı oluyorsunuz – kirlilik, birazcık alerjiler – bu nedenle, baş ağrısına neden olan daha fazla sinüs problemleri yaşıyorsunuz. Ama bunun altında yatan asıl neden, gene nefes almanın kendisi.

Öncelikle, yeterince bilinçli nefes almıyorsunuz. İkinci olarak, şuan ki nefes alışınızla bilinçli olarak nefes alışınız birbirinden farklı. Onun önceki gibi, aynı nefes olmasını umuyorsunuz ama değil. Nefes değişiyor. Diğer bir değişle, nefesle içinize çektiğiniz enerji, Eski Enerji ya da eski hava değil. Tam olarak, farklı tipte bir enerji solumaya başlıyorsunuz.

O da geçici olarak sinüslerin düzenini bozuyor. Neler olup bittiğini, neyin baş ağrılarına neden olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Özellikle nazik nefese devam ettikçe, çok nazik nefese, sinüsleriniz Yeni Enerji’ye adapte olacak ve baş ağrılarınız gidecek. Evet.

Çok ama çok gözlemciyim bugün. Karın. İlk olarak ve buna Paul değinmedi ama bu bağırsaklara kadar iner, çünkü burası biyolojinizin en iyi doğal salınım mekanizmanızdır. Doğal olarak. İnsanlar bu konuda sırıtırlar ya da yüzlerini ekşitirler. Bu bir salınım sistemidir. Bolca çöpün dışarı atılması için tasarlanmıştır ve siz de şuanda bolca çöpten kurtulmaktasınız. Eğer biraz ishalseniz, karnınız ağrıyorsa, bağırsaklarınızdan ötürü kendinizi iyi hissetmiyorsanız, bu çok doğal. Çünkü şuan, inanılmaz bir yolculuk yapıyorsunuz. Bu karnınızı etkileyecektir.

Öyleyse ne yaparsınız?  Ve hepsinden önce endişelenmeyin. Endişelenmeyin. Bu geçici. Yapacağınız en kötü şeylerden biri, bu konuda endişelenmektir. “Benim neyim var böyle?” Hiç bir şeyin. Karnın temizleniyor. Dönüşümünü tamamlıyor. Enerjiyi ve ihtiyacın olmayan eski ıvır zıvır dışarı atıyorsun. Buna şükranlarınızı iletin. Çok fazla endişelenmeyi bırakın.

Biraz nefes alın. Kısa süre önce sudan bahsettim. Su çok iyidir. Ama lütfen ne yaparsanız yapın, bunun için endişelenmeyin. Neyin yanlış gittiğini merak edip durmayın. Bundan sonra, lütfen ama lütfen her şeyi doğru yaptığınızı farz edin. Her zaman bunu farz edin. Aptal olduğunuz kanıtlanana kadar masumsunuz. (Kahkahalar) Güzel.

Pop quiz’de bir sonraki. Bir sonraki.

 

Dördüncü soru – Zihinsel Etkiler

Derin bir nefes alın ve şunu hissedin. Nereyi etkiliyor – bu enerji ve tüm bu değişimler – zihniniz ve düşüncelerinizde, nereyi etkiliyor? Zihniniz ya da düşünceleriniz. Zihin ve düşüncelerde neler olmakta? Evet.

JANE: Aklımı kaçırmak üzereyim.

ADAMUS: Evet. Neden? Neden?

JANE: Endişeleniyor.

ADAMUS: Neden?

JANE: Durmadan beni güvende tutmak istiyor, çünkü…

ADAMUS: Gerçekten mi?

JANE: … Eğer o programı bırakırsam, neler olacağını bilmiyorum.

ADAMUS: Evet. Peki, sadece görmeyi hiç denedin mi?

JANE: Dakikalarca. Elbette.

ADAMUS: Evet. Ne kadar süreliğine?

JANE: Ara ara birkaç dakika. (Bazıları kıkırdar)

ADAMUS: Peki ne oldu?

JANE: Güzel ve sessiz!

ADAMUS: Evet. … Ama bu güzel. Seni hedef göstermek istemiyorum ama pek çok insan için konuşuyorsun. Neden endişeleniyorsunuz ki? Ya da hafif saplantı diyelim? (Başıyla onaylar) Güzel. Hafif saplantı.

JANE: Muhtemelen hafiften biraz daha fazla. Evet.

ADAMUS: Evet, çok hafif. Ufacık. Nerdeyse söyleyemiyordum bile. (Kahkahalar) Endişe duyma, korku – bunlar sadece zihinsel söyleşiler. Eğer bunlar olmasaydı, saplantılı bir biçimde bulmaca çözüyor olurdunuz. Zihni meşgul tutuyor. Neden mi? Bunun size ne faydası olabilir? Marc, gülümsemeyi kes(Kocasına der). (Adamus kıkırdar) Bunun size ne faydası olabilir?

JANE: Hiç.

ADAMUS: Evet, hiç. O zaman bunu yapıyor olmazdın!

JANE: Bunun  bir şekilde beni farklı bir şeye geçmekten koruduğunu düşünüyorum.

ADAMUS: Düşünüyorsun; ama neden? Hadi burada sağduyumuzu kullanalım – bundan elde edilen fayda nedir? Çünkü şuan bunları deneyimleyen her biriniz – finansal, sağlık ya da hafif saplantı olsun olmasın umurumda değil – ne olduğuyla ilgilenmiyorum; ama siz bunlardan faydalanıyorsunuz. Aksi takdirde, uzun zaman önce gitmelerine izin verirdiniz. Bir şekilde size hizmet ediyorlar. Her biriniz, bir anlığına kendinize bakın. O her neyse, ondan faydalanıyorsunuz. O, size hizmet ediyor. Ve bundan dolayı da, kahrolası yaratımınızdaki her şey mükemmel çünkü bunlar size hizmet ediyorlar. Bir işe yarıyorlar! Buna bayılıyorsunuz. Aksi takdirde onu bırakmış olurdunuz. Öyleyse buna sahip olmak sana nasıl hizmet ediyor?

JANE: O bir dikkat dağıtıcı.

ADAMUS: Bir dikkat dağıtıcı, kesinlikle, ama dikkatini neden uzaklaştırıyor?

JANE: (Duraklar) Benden.

ADAMUS: Ah! Demek ki eğer bir an dursan, zihnini sustursan – ki tüm yapman gereken de bu. Bu kocaman bir dikkat dağınıklığı ve bu daha önce de söylediğim gibi, sürekli bulmaca çözmek ya da olaylar için endişe duymak biçiminde olabilir. O zaman ne olurdu? Neyle yüzleşmek zorunda kalırdın?

JANE: Kendimle.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Şimdi, kendinle yüz yüze gelme söz konusu olduğunda, en büyük korkun ne olurdu?

JANE: Kendimden hoşlanmamak?

ADAMUS: Ben senden hoşlanıyorum. Neden sen, senden hoşlanmayasın? (Bazıları kıkırdar)

JANE: Bilmiyorum. Pek çok kötü şey yaptığımı düşünüyorum.

ADAMUS: Evet yaptın, ama geçen ayı hatırlıyor musun? “O ben değildiiiim! (Adamus şarkı söyler) Benim seninle ilgim yok!” Yok! Bunun sen olmadığını bilimsel olarak kanıtlayabilirim. Matematiksel olarak, bilimsel olarak, spritüal olarak, felsefi olarak. O sen değildin. Yepyeni bir sayfa aç. Öyleyse korkacak ne var? (Jane tekrar duraklar) Sana söyleyeyim.

JANE: Pekâlâ, teşekkürler.

ADAMUS: (Kıkırdar) Tamam, sen kenardayken, orada hiç bir şey yoktur.

JANE: Ben de hiçbir şey diyecektim.

ADAMUS: Boş bir elbise, evet. Denemekle ne kaybedersin?

JANE: Hiçliğe, bir boşluğun içine düşmek.

ADAMUS: Eh, er ya da geç olacak. Ölürsen, gerçekten de orda bir şey yok ve onun içine düşeceksin. Öyleyse neden şimdi keşfetmiyorsun. Böylece yaşamının geri kalanının keyfini çıkarabilirsin. Orada gerçekten de bir şey olduğunu, ama senin düşündüğün şey olmadığını anladığında, bu en güzel ve en zor kısmıdır. Oradaki, senin şimdiye kadar düşündüğün hiç bir şeye benzemez. Hiçbirine. Öyleyse dene. Gerçekten.

Şimdi, zihnin hala bir şeyler yaparak meşgul olmak isteyecek çünkü enerji çalmaya ve problem çözmeye alışık. Ama bu daha üretken bir şeye – ha, anahtar kelime – kanalize edilebilir. Endişelenmeye gerek yok ve bunu hepinize söylüyorum. Bazen yaşamlarınıza bakıyorum ve günlerinizin ne kadar çok bir şeyler hakkında endişelenmeyle – gerçekleşmeyecek şeylere endişelenmeyle,  kuşatılmış olduğunu görüyorum. Bunu şimdiye kadar anlamamış mıydınız? Endişelendikleriniz, genellikle hiç gerçekleşmez. Bu spritüel bir kanundur. Evet. Güzel.

JANE: Ya endişelenmeyi bırakırsam ve o, tam da o zaman olursa diye korkuyorum. (Kahkahalar) Ciddiyim!

ADAMUS: O zaman, ben de sana, Profesör Adamus olarak “Git ve deneyimi yaşa” derdim. Gerçekten! Git ve deneyimle.  Her şey tepe taklak oluyor. Ya da çoktan olmadı mı?

JANE:  Bunu yaptım.

ADAMUS: Evet, evet, evet.

JANE: Evet. Evet.

ADAMUS: Evet. Tüm o endişe, her şeyi birbirine kattı ama sen hala buradasın. Yok olmadın. Belki de keşfedecek yeni bir şey vardır? Evet. Sana meydan okuyorum ve seni gelecek ay buraya çağıracağız. Geri geleceksin değil mi?

JANE: Belki. (Kahkahalar)

ADAMUS: Dünyanın sonundan sonra yani. Tabi ki. Tabi ki.

JANE: Eğer burada olursak.

ADAMUS: Evet. Biliyor musun kaç kişi dünyanın sonu konusunda endişelendi. Yer altına sığınaklar ve onca delice şey yaptı? Ve biliyor musun 22 Aralık onlar için baya karanlık bir gün olacak. (Kahkahalar) Üzücü bir gün. Neden mi? “Yine yanlış anlamışım. Dünyanın sonunu bile doğru bilemiyorum. Bir kez daha elime yüzme bulaştırdım!” diyecekler.

Kısaca bugün ve gelecek ay arasında hiçbir konuda endişelenme. (Jane güler) Hayır, ciddiyim. Aklından “Oh, yapabilir miyim bilmiyorum” geçiyor. Tabi ki yapabilirsin. Sadece endişelenmemeyi seç. Endişe, üzerine gelmeye başladığında ne yapıyorsun?

JANE: Bazen durup derin bir nefes alıyorum.

ADAMUS: Evet ve bazen…

JANE: Ve kendime “Bunlar da geçecek” diyorum.

ADAMUS: Evet. Ve şu da var. O sen değildin. Sadece “Geçecek” değil aynı zamanda “O sen değildin” de. Tüm korkular, tüm endişeler, geçmiş olay hatıralarınızdan kaynaklanır ki artık siz Yeni Enerji’ye girdiğiniz için bunların bir hükmü kalmamıştır. Gerçekten de, o sen değildin. Endişe ne zaman yüzünü gösterse, derin bir nefes al ve onu öp, tıpkı Edith ve benim daha önce öpüştüğümüz gibi. (Bazıları kıkırdar) Onu kucakla. Onu hiç unutturmayacağım. Onu kucakla. İçine dal. İçine dal. Endişelenecek hiç bir şey yok. Seni her yerde, hatta rüyalarında bile takip etmesine izin vermek yerine, içine dal. Ne olduğunu gör. Bu sadece enerji. Endişenin sadece bir safsata olduğunu anlayacaksın. Evet. Dur. Endişe nereye gitsen seni gölge gibi takip ediyor. Arkanı dön ve onunla yüzleş. Ve ne olduğunu gör. Onunla savaşma ama. İçine gir.

JANE: Farkı nedir?

ADAMUS: Savaşmak bir düşman olduğun anlamına gelir. Ortada bir savaş varmış gibi onu yenmeye, onu bastırmaya çalışıyorsundur. Ama aslında yok. Sadece içine gir. İçinden yürüyüp geç. İçinden yürüyüp geç. Sadece bunu dene.

JANE: Deneyeceğim.

ADAMUS: Evet. Muhtemelen deneyeceksin.

JANE: Deneyeceğim.

ADAMUS: Gelecek ay ve sonra da, bir sonraki ay boyunca, lütfen insanlara ne kadar harika hissettiğini, ne kadar inanılmaz göründüğünü, ne kadar huzur dolu olduğunu ve bu kadar ekstra enerjiyle ne yapacağını bilmediğini anlat. Evet.

JANE: Tamam.

ADAMUS: Güzel.

JANE: Teşekkürler.

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler. (Alkışlar) Edith bir şey söylemek istiyor… Evet.

EDITH: Bir şey eklemek istiyorum. Peki ya…

ADAMUS: Linda mikrofonla geliyor, böylece tüm dünya seni duyabilecek.

EDITH: Peki ya endişelenmiyorsan? Ben endişelenmiyordum ve sağ göğsümde kanser olduğunu öğrendim ve bu hiç hoşuma gitmedi. Bunu neden yaptım?

ADAMUS: (İçini çeker) Ayağa kalkarsan cevap vermene izin vereceğim. Neden? Bu gerçekten de iyi bir soru. Çünkü işte buradayız - spiritüel varlıklar olarak-  ve aniden - buuum - ve kanser. O da nereden çıkıyor?

EDITH: Bilmiyorum. Bu nedenle sana soruyorum.

ADAMUS: Biliyorsun.

EDITH: Bu aptalca. Tüm bildiğim bu.

ADAMUS: Evet. Bu seni durduracak mı, Edith?

EDITH: Hayır.

ADAMUS: Güzel. Peki, ne yapacaksın?

EDITH: Karar vermekte zorlandığım şey de bu.

ADAMUS: Evet.

EDITH: Yumruyu mu, yoksa tüm göğsü mü aldırmak konusunda.

ADAMUS: Bir önemi yok. Bu onun bir parçası değil. Sen ne yapacaksın?

EDITH: Yaptığımı yapmaya devam edeceğim.

ADAMUS: Güzel.

EDITH: Evet.

ADAMUS: Ve yaşamı seçmeye.

EDITH: Evet ve nefes almaya.

ADAMUS: Ve nefes almaya.

EDITH: Evet.

ADAMUS: Daha önce Gail’in de söylediği gibi, bedeninin hastalıklara karşı hassas olduğu düşüncesine inanma. Şimdi, hepiniz, eğer daha önce salmadıysanız ve çenelerinizi sıkarak ona tutunuyorsanız, hepiniz eninde sonunda hastalığa dönüşecek pek çok enerji taşımaktasınız.

Her birinizin bedeninde, kanser ve diğer hastalıklardan mevcut – amacım sizi endişelendirmek değil, ama varlar – ama bu sadece enerjidir ve artık onlarla yolculuk yapmanız gerekmiyor. Hiç birinizin.

 EDITH: Onun gitmesini istiyorum. Onu serbest bırakmaya çalışıyorum ve Kanada’dan bir arkadaşım bana meleklerden birkaç söz yolladı ve… (Adamus tükürür)

ADAMUS: Gerçekten mi?! Gerçekten mi??!

EDITH: Evet gerçekten!

ADAMUS: Bir Kanadalı’dan mı??! (Bolca kahkaha)

LINDA: Yuuu!

EDITH: İnsanlarla çok fazla takılıyorsun. Bir bağnaza dönüşüyorsun.

ADAMUS: Hayır, ben usta bir eğlendiriciyim…

EDITH: Evet, öylesin

ADAMUS: … Hepinizi hayatta tutmak için. Gerçekten mi? Biri sana meleksi varlıklardan bu sözleri yolladı ve sen de onları mı tekrarlıyorsun?

EDITH: Sana söylemeyeceğim. Benimle alay edersin.

ADAMUS: Seninle asla alay etmeyeceğim – bugün. Edith ve diğerleri gerçekten mi? Gerçekten mi? Peki, sağlığı seçmeye ne oldu? Zihnin dışına çıkmaya ne dersin? Çünkü meleksi varlıklardan bir şeyler okumaya başladığın an – dünyada kaç kişinin hayatını kurtardıkları ve onu kaç kere okuman gerektiğini söyledikleri umurumda değil ki, bu zaten doğru değildir – gücünü böyle bir şeye teslim ettiğin an, bedenin tam da benim sana söylediğimi söyler: “Gerçekten mi? Pekâlâ. Ben geri çekileyim. Gerçekten mi? Kendimi iyileştirmek için her şeye, burada, içimde sahibim.” Bedenin şuan “Ben enerjileri getirmeyi biliyorum. Ben tekrar dengelenmeyi biliyorum. Artık biyolojime hizmet etmeyen enerjileri nasıl serbest bırakacağımı biliyorum. Ama gerçekten de meleklerin sözlerini okumak istiyorsan ki, bunları onlar söylememiştir, tamam, şansını dene. Şansını dene ama biz kendi kendimizi iyileştirmeyi durduracağız. Enerji getirmeyi durduracağız ve deneyimini yaşamana izin vereceğiz.” diyor.

EDITH: Hayır bunu yapmak istemiyorum. Hatırlatman için teşekkürler ve kesinlikle haklı olduğunu biliyorum.

ADAMUS: Tamamen değil.

EDITH: Ama onları da yapıyorum ve…

ADAMUS: Derin bir nefes alıp “Sevgili beden, bana hizmet etmeni emrediyorum” demeye ne dersin?

EDITH: Onu yaptım.

ADAMUS: “Sağlıkta. Yaşarken. Burada olan sevgili eski enerjiler – veçheler ya da her neyseler – sizi boşuyorum. Siz ben değilsiniz. Ben yeni bir yola girdim. Dün olan şeyler sizsiniz. Ben Ben olanım.”  Bu kadar basit.

EDITH: Sanırım kendimi biraz daha sevmeye ihtiyacım var.

 ADAMUS: Gerçekten mi? Evet. Evet.

EDITH: Pekâlâ öyleyse. (Kıkırdar)

ADAMUS: Evet. Kendini iyileştirebilirsin.

EDITH: İstiyorum.

ADAMUS: Evet.

EDITH: Tamam.

ADAMUS: Hayır. Hayır. İyileştireceksin.

EDITH: Tamam.

ADAMUS: Zorundasın.

EDITH: Evet zorundayım.

ADAMUS: Yükselmiş Üstatlar Kulübüme rapor vermek zorundayım. Senin kayıtlarını tutuyorlar, Edith.

EDITH: Tamam, teşekkürler.

ADAMUS: Evet. Ben senin koçunum.

EDITH: Çok teşekkürler. Öylesin. Benim mükemmel koçumsun.

ADAMUS: Ve en önemlisi, onu basit tut! Bundan birkaç dakika sonra konuşacağız. Senin dışından gelen şeylerle dikkatini dağıtma. Kutsal su diye bir şey yok. Yok. Yok. Evet, sizi korkudan ya da ölüm merkezinden çıkaran, küçük değerde bazı şeyler var, ama belli bir noktada o şeylerin bazıları  - kutsal sular, Mısır şifa çubukları -  bunları bana Cauldre  söylüyor – ve bu tip şeyler,  sağlayacakları az miktarda şifaya nazaran, çok daha büyük bir dikkat dağıtıcıdırlar. Gerçek işi yapan sizsinizdir.

EDITH: Tamam, evet.

ADAMUS: Bu kadar.

EDITH: Kız kardeşim içinde, bir dolu beni delirten, alternatif şifa yöntemleri olan bir kitap yolladı. 

ADAMUS: Evet. Ve alternatif şifa. Dr Doug ve Linda ile alternatif şifa hakkında bir program yapacağız. Eğer bu reçeteyi, temelde kendi kendiniz için yazıyorsanız, çok iyi olan bazıları var. Ama eğer o sizseniz. Suyun yardımı dokunur, ama var olmayan bir guru tarafından kutsanmış olduğunu söyleyerek, litresini 25 dolara satan birinin suyu değil. Bu sadece bir aldatmaca.

EDITH: Bunlar kimyasal şeyler. Protocel denen şey gibi. Yapıldığı şey bitkiler ve…

ADAMUS: Evet. Hadi hep beraber, bu biyolojik şey konusunda ki, birkaç ay içinde buna değineceğiz, hadi dışarıdan bir şey olmaksızın, zaten sahip olduğunuz şeyle başlayalım. Ama hayır, bu şuan almakta olduğunuz ilaçları bırakacaksınız anlamına gelmiyor. Sadece onlardan uzaklaşmaya başlayacağız. Bedeni iyileşmeye geri döndüreceğiz. Güzel. Nerede kalmıştık?

EDITH: Bu hoşuma gitti.

ADAMUS: Başka bedeninizde nerede ortaya çıkıyorlar, oh, ve sonra zihninizde. Zihinde başka neler oluyor? Zihnin neresini etkiliyor?

LINDA: Oh, Adamus, bu sadece eğlence amaçlı. Tıbbi tavsiye değil.

ADAMUS: Doktorlar dinleseydi, bunlar gayet iyi tavsiyeler. Bir şeyler öğrenirlerdi. (Kahkahalar) Tıp alanında çalışanlar için tavsiyeler.

LINDA: Çok güzel.

ADAMUS: Evet.

SHAUMBRA 11 (Kadın): Kısa süreli hafıza.

ADAMUS: Kısa süreli hafıza. Neden?

SHAUMBRA 11: Neden mi?

ADAMUS: Evet.

CAROLE: Sanırım bu düşünmekten uzaklaşmayla ilgili.

ADAMUS: Evet. Kısa süreli hafıza. Uzun süreli hafızaya ne demeli? Sadece hafıza desek?

CAROLE: Bu fena sayılmaz, ama benim ki kısa süreli hafıza.

ADAMUS: Kısa süreli hafıza.

CAROLE: Bekliyorum ve bazen bir saat sonra geri geliyor.

ADAMUS: Evet, bir kanallıktan sonra ne dediğimi hatırlıyor musun?

CAROLE: Oh, Ben olan ben mi?

ADAMUS: Cevap vermek zorunda değilsin. (Adamus kıkırdar)

CAROLE: Hayır? (Kıkırdar)

ADAMUS: Orada fıstık galerisi var. Neden kısa süreli hafıza kaybı var?

CAROLE: Bence bir şeylerden, düşünmek zorunda olmaktan ya da olaylarla muhatap olmak zorunda olmaktan uzaklaşma.

ADAMUS: Zihinsel sistemden, yaratıcı sezgisel sisteme geçiş yapmaya ne dersin? Başka türlü bir bilme hali, bilgi, erdem. Uzun süreli hafıza bir şeyleri bilgisayarda dosyalamak gibidir. Orada bir yerlerde depolanır. Kısa süreli olan, daha çok aldığın duyguyla ilgilidir. Buradan çıktığında, ne dediğimi hatırlama ama kendin için yarattığın şeyi hisset.  Ah, kocaman bir fark. Zihin işlevini değiştiriyor.

 Güzel. Pop quiz’in bu bölümünde soru sormayı bırakacağız.

Şuan olmakta olan pek çok değişim var. Gelecek birkaç hafta içinde gezegeni, bedeninizi ve zihninizi etkileyecek. Güzel.

Bununla derin bir nefes alalım. Bir sonraki konumuza geçelim. Çabuk olacağım çünkü konuşacak çok şeyimiz var.

 

Serbest Bırak

Bir sonraki konu. Şuanda bir reflex tepki var,  sıkı tutunma isteği eğilimi var. Dişleri sıkma. Olan bu. Tutunuyorsunuz. Bir şeye tutunmak için, bir köpek gibi dişlerinizi sıkıyorsunuz. Evet, bu kemiklerinizi ve zihninizi etkileyecek ve, evet, yükselme yeteneğinizi. (Birisi “Hayır” der) Hayır. Şaka yapıyorum. (Adamus kıkırdar) Uyanık mısınız diye bakmak istedim.

Bu bir dereceye kadar da dizlerinizi etkiliyor çünkü şeylere tutunuyorsunuz. Eski şeylere, çünkü şeylerin değiştiğini hissedebiliyorsunuz. Bu nedenle benim reflex dediğim o her neyse, ona tutunmak için doğal olmayan bir eğilim söz konusu. Ya yaşamın kendisine ya da inançlara veya geriye kalan çok az şeye tutunmaya çalışıyorsunuz. Ona tutunmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın. Yapmayın. Bırakın. Bırakın.

O uçuruma düşmenize izin verin. Karanlık olacağından korktuğunuz o şeyin içine girmeye, kesinlikle izin verin. Bu cesur bir laf. Eminim ki, bundan internette bahsedilecek. Neden mi? Neden mi? Çünkü sevgili dostlar, öncelikle, ne kadar tutunursanız, o kadar canınızı yakar. Ve ikinci olarak, zaten bu değişimi yaşamayı Tobias zamanında siz istediniz. “Gelişme gösteriyoruz. Şu yaptıklarımıza bir bak. Bu inanılmaz. Yükselmiş Üstatlar Kulübüne gittiğimde, gururlu bir baba gibiyim.” dediğimde alkışlıyorsunuz. Evet, evet, evet! Başarıyoruz! Bu nedenle gerçekleşecek çünkü bunu siz istediniz. Bunu siz istediniz. (Seyirciler coşar ve alkışlarlar) Evet. Evet.

Ama bunu, tutunmaya çalışarak ve bir sonraki gelebilecek şeyden korkarak yapmaya çalışıyorsunuz. Şuan ve 2013’deki Yeni Enerji toplantımız arasında size “ Serbest bırakmanız” konusunda, meydan okuyacağım.

Bu meydan okuyucu. Bu meydan okuyucu. Ama yapacağınız şey – ben medyum Adamus – birkaç şeyi serbest bırakacaksınız ve çok daha fazlasına tutunmaya başlayacaksınız. Görmediğimi sanacaksınız. “İşte ben bunları bıraktım!” diyeceksiniz (Adamus bunu kız gibi söyleyince kahkahalar) – ve cepleriniz hala Eski Enerji ile dolu olacak.

Gelecek birkaç hafta boyunca, böyle bir dönüşüm pekiyi gitmeyecek. Pekiyi dönüşmeyecek. Bu nedenle bıraksanız iyi olur. Buradaki korku, neyin olacağını bilmemenizdir.

Hayır, hadi bunu silelim. Neyin olacağını bilmemeniz bir kutsamadır. Bu yeniçağa girerken, tüm bu titreşimin her şeyi sarsıp atacağını hissediyor olsanız bile, hala tutunmaya çalışıyorsunuz.

Kendinize bir hediye verin ve serbest bırakın. Neyi serbest bırakacaksınız? Öncelikle, zihni serbest bırakacaksınız ki, şuan buna başlıyorsunuz, artık düşünmeniz gerekmiyor. Ve gene bu internette çarpıtılacak ki, bu iyi bir şey. Birazcık çelişki iyi ve mutlu bir Yükselmiş Üstat yaratır. (Bazıları kıkırdar) Evet. Buddha hakkında söyledikleri o berbat şeyleri düşünebiliyor musunuz?! “Ailesini terk etti!” Evet, yaptı – karısını ve çocuklarını. “Aile işini bıraktı. O işi kurmak için, nesiller boyu çalışmışlardı. O şişko çocuk ne olduğunu sanıyordu öyle?!” (Kahkahalar) Onun hakkında çok kötü şeyler söylediler. Şimdiyse onun için çok iyi şeyler söylüyorlar. O artık tartışılmıyor ama ben öyle değilim.

Bu nedenle, bu serbest bırakmak için mükemmel bir zaman. Yükselebilesiniz diye, serbest bırakmanın tam zamanı. Önceleri biraz korkutucu çünkü yükseklerde süzülmenin ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. Kanatlarınızın olup olmadığını bilmiyorsunuz. Yeterince güçlü müsünüz? Nereye gidiyorsunuz? Rüzgâr sizi taşıyacak mı? Derin bir nefes alın. “Umurumda değil” deyin. Gerçekten. Gerçekten.

Bunu size garanti edebilirim. Bunu garanti edeceğim. Serbest bırakın ve kendiniz hakkında muazzam şeyler keşfedeceksiniz. Evrenin sırlarını keşfedeceksiniz. Ben, “Ben Benim” dediğimde neyi kastettiğimi anlayacaksınız. Bunu yazılı olarak garanti edeceğim. Güzel.

“Hımmm. Bu işe yarıyor mu?” diyor şüpheci aklınız. “Bu nasıl işe yarayabilir? Garanti sona erdiğinde, ben ne elde edeceğim?” (Adamus kıkırdar) Bir Adamus Özgürlük Ödülü elde ediyorsunuz! (Seyirciler “Vaay!” derler) Eh, bir tanesini… Kaça alabilirler?

LINDA: Yirmi.

ADAMUS: Yi-…! Yirmi. Bu yüz olmalı. Fiyatlandırmanızı kim yapıyor? Bolluk konusu.

 

Bolluk

Bolluk konusundan bahsetmişken, Cauldre’nin cebine uzanacağım. Burada birkaç çorap olduğunu fark ettim.(Duvarda asılı olan Noel Baba için bırakılan çoraplardan bahsetmektedir) Noel Baba değil, ben geliyorum. Bu senin için Larry. Tüm sıkıntıların için bir dolar, Larry. Bir dolar. (Bir doları Larry’in çorabının içine koyar) Bu da Hunter için. Hunter, iki dolar. (İki doları Hunter’ın çorabının içine koyar; seyirciler “Vaay!” der) O daha genç. Finanse etmesi gereken daha uzun yıllar var. Şimdi, Larry, Hunter, buraya gelin.

Burada, benim tarafımdan imzalanmış Bir dolarlarınız var. Evet, ikisi de benim tarafımdan imzalandı. Hunter, iki dolar senin için. Şimdi, hadi biraz eski balık ve ekmek olayından yapalım*

*Çn: İncil’de yer alan bir hikâye.  İsa’nın, 5000 den fazla insanı, şükran duası yaparak,  5 ekmek ve iki balıkla doyurması.   

LARRY: Tamam.

ADAMUS: Tamam. Sen yap.

LARRY: Balık ve ekmek mi?

ADAMUS: Balık ve ekmek. Bilirsin, Yashua, aç insanlar, ayaklanmak üzereler?

LARRY: Oh, daha fazlasına sahip olacağız. Tamam mı?

ADAMUS: Hayır, hayır. Kendine daha fazla vereceksin.

LARRY: Oh pekâlâ.

ADAMUS: Ve Hunter, kendine daha fazla verecek. Ne yapacaksın? (Larry parayı koltuk altlarına sürer; kahkahalar ve Adamus kıkırdar)

LARRY: Yardımı olacak mı? Başka bir yere sürecektim ama…

ADAMUS: Evet, bunun sana faydası olur! Bu sizin için küçük bir tohum. Artık bu ciddi. Bu çok gerçek. Bu ekilmiş küçük bir tohum. Adamus gelir diye çoraplar astınız (Adamus kıkırdar) Çorapları astınız. Evet. Bu şeyler bazen zaman alır.

LARRY: Evet, biliyorum.

ADAMUS: … Açgözlü! Israrcı! (Adamus kıkırdar)

LARRY: Hayır, eğer üstüne ismimi yazarsam, daha iyi çalışır diye düşündüm.

ADAMUS: Evet. Bu nedenle çorapları buraya koydunuz. Süreci başlattınız ve “Ben hazırım.” dediniz. Dediğin bu muydu?

LARRY: Evet.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Ve şimdi…

LARRY: Daha fazla var mı? (Cauldre’nin ceplerini kontrol eder)

ADAMUS: O, ekildi… Bir parçası ekildi. Şimdi, nasıl olduğunu seyret. Çok basit, çok net. Çoraplarınla törensel bir şeyler yap. (Larry üzerinde haç çıkarır) Hayır, onu değil. (Kahkahalar) Hayır, hayır. Sadece kalbinize yakın tutun, ikiniz de. Kalbinize doğru tutun. (Larry doları kapar) Hayır çorabı ve parayı.

LARRY: Oh!

ADAMUS: Benim param, senin çorabın. Şimdi, kalbinize yakın tutun.  Bolluğun içeri akması sizi iyi hissettirmez miydi? Bu rutinden kurtulmak iyi olmaz mıydı?

LARRY: Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Onun ötesine geçmek harika olmaz mıydı?

LARRY: Evet.

ADAMUS: Evet. Gerçekten bunu seçiyor musun? Orada daha fazlası var mı diye bakıyorsun?!

LARRY: Son seferinde bir şeker vardı. (Birisi “Daha sonra bir yüzlüğe dönecek” der)

LARRY: Balık ve ekmek!

ADAMUS: Ve öyle de olacak. Bin, on bin ve daha fazlası.

LARRY: Benim üstüme bahis oynayacak mısın?

ADAMUS: Larry, ben bahis oynamıyorum…

LARRY: Oh.

ADAMUS: Öyleyse ne yapacaksın? İşte buradasın, kameralar sana dönük, sana ve oğluna. Evet.

LARRY: Hangisi? Selam anne. (Kameraya el sallar)

ADAMUS: Bir çeşit bolluk sorunu döneminin sonu mu?

LARRY: Bu iyi olurdu.

ADAMUS: Tamam öyleyse. Güzel. Şimdi onu içeride hisset ve bir akışı gözünün önüne getir… Bana bakma. Onu hisset. Evet. Bir akış. Bolluğun an’a geliyor. Bolluğun sana geliyor. Güzel. Şimdi, gerçekten – ama gerçekten, gerçekten – sana gelmesine izin ver.

LARRY: Pekâlâ.

ADAMUS: Eh-eh-eh. Oradasın (Kafa).

LARRY: Biliyorum.

ADAMUS: Gerçekten de sana gelmesine izin ver. Evet. “Nasıl?” diye soruyorsun ve “Evet, sadece şuan canlı yayındayız ve herkes seyrediyor diye buna katlanıyorum” diyorsun. Yapmazsan beni utandıracaksın.

LARRY: Pekâlâ.

ADAMUS: Tamam, gerçekten, şimdi, neden olmasın? Kaybedecek neyin var? Kaybedecek neyin var?

LARRY: Bir dolar.

ADAMUS: Bir dolar. Bu doğru. (Adamus kıkırdar)

LARRY: Benim bile değildi. Demek istediğim…

ADAMUS: Aslında, üç. Hadi bunun ötesine geçelim. Çok fazla tören yapmamız gerekmiyor. Çok basit, tam burada, bolluğu seçmek. Sen çorabı çıkardın, ben de içine parayı koydum, işte bu kadar. Hazır mısın?

LARRY: Tamam.

ADAMUS: Gerçekten mi Şimdi ne yapacağız? Bir sonraki adımı bilmiyorum.

LARRY: Ben de.

ADAMUS: Evet, biliyorsun.

LARRY: Biliyor muyum?

ADAMUS: Evet.

LARRY: Kim milyoner olmak ister? Ben.

ADAMUS: Onu seç.

LARRY: Onu seç.

ADAMUS: Hepsi bu.

LARRY: Milyoner olmayı seçiyorum.

ADAMUS: Evet, Güzel. Hayır, bolluk içinde olmayı seç. Neden bir milyonla sınırlayasın?

LARRY: Bu doğru. Evet, evet. Bu doğru.

ADAMUS: Bolluk. Bollukla ilgili sorunların sonu. Güzel. Güzel.

LARRY: Bunu çerçeveleteceğim.

ADAMUS: Güzel! Tamam. Bu kadar basit. Larry, lütfen altı ay içinde, ön büroya bilgi ver. Ah, baskı yok. Hayır, aslında, en kolayını yaptı, ama neden bollukla ilgili sıkıntıları vardı? Öz değer, evet, ama o bollukla tezahür eder. Neden mi? Çünkü bir şekilde bu ona hizmet ediyordu. Gerçekten. Ona bir şekilde hizmet ediyordu. Neden mi? Bir şey konusunda şikâyet etme fırsatı yakalıyordu. Haksız mıyım? Haksız mıyım?

LARRY: Doğru.

ADAMUS: Ünlülerin fotoğraf çekimlerini bitirdiğinde. (Dave onun fotoğrafını çekerken) Evet, sana hizmet ediyordu. Şikâyet edebiliyordun. Bir adım atmamak için bir nedenin vardı. Bir bahaneye sahiptin “Şu piçler. Tüm para onlarda, ben de kuruş yok.” Hayır, şimdi senin de var. Onlara büyük işlerine başlamaları ya da bolluk akışını sağlamak için bir dolar vermedim. Şimdi sende var. Tüm yapman gereken, Larry, büyümesine izin vermek.

LARRY: Bunu e-bay’a koyabilirim ve bir başlangıç olabilir. (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: İstediğini yap. İstediğini yap. Pekâlâ. 

 

Beşinci soru – En Büyük Eleştiriniz 

Nerede kalmıştık? Bu konuya değinmişken bir pop quiz sorusu. Daha sonra, bir sonraki konuya geçeceğiz. Aydınlanmanız sırasında sizi en çok eleştirecek, sizden en fazla şüphe duyacak olan kimdir? Kim?

LARRY: Karım. (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Evet. Doğru bildin, Larry! (Daha çok kahkaha ve Adamus kıkırdar) Aydınlanma yükselişinizde, yaşayan yükselişinizde sizi en çok eleştirecek, en fazla sizden şüphe duyacak kişi kimdir? (Seyirciler “Kendimiz” der)

JOEP: Muhtemelen kendim.

ADAMUS: Bu iyi bir cevap, peki sonra, sizin dışınızda kimler olacak? Ama haklısın sen şüphe duyacaksın. Sonra kim? Bir grup ya da birey olsun, sizi kim aşağı çekecek?

JOEP: Onlar, Eski inançlarına en çok sıkışıp  kalmış olan insanlar..

ADAMUS: Hangisi ne?

JOEP: Din.

ADAMUS: Evet.

JOEP: Eski dinler.

ADAMUS: Evet.

JOEP: Evet. Bilim adamları.

ADAMUS: Evet. Güzel.

JOEP: Yeni din.

ADAMUS: Güzel. Diğer yorumlar? Linda, mikrofon lütfen. Yorumlar.

LINDA: Oh, diğer insanlardan.

ADAMUS: Evet.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Evet. En çok kim eleştirecek?

SUE: Kendi kardeşlerim.

ADAMUS: Evet. Güzel.

SUE: Evet.

ADAMUS: Güzel.

MICHAEL: Değişmek istemeyen insanlar.

ADAMUS: Evet, evet. Değişmek istemeyen insanlar. Kesinlikle. Evet. Güzel bir tane daha ve ben de benimkini ekleyeceğim. Evet.

NICCOLE: Sizin değişmenizi istemeyen insanlar, çünkü şuan olduğunuz kişiden faydalanıyorlar…

ADAMUS: Evet, evet. Ona yatırım yaptılar ve ayrıca ona alışmış durumdalar. Kesinlikle.

NICCOLE: Evet.

ADAMUS: Ayrıca dışarıdan inanılmaz baskının geleceği yer ve de özellikle sizi eleştirecek olanlar, diğer yeniçağ grupları olacak. Neden mi? Öncelikle, dindar fanatikler sizden zaten umudu kestiler. (Birileri kıkırdar) Evet, kestiler. Kesinlikle sizden vazgeçtiler. Onların koordinatlarının ve üyelik olasılıklarının dışına çıktınız. Artık sizi istemiyorlar. İlgi alanlarının dışındasınız. Bu nedenle denemeyecekler bile. Bu nedenle sizi eleştirmeyecekler bile.

Aslında sizi, spiritüel olduklarını iddia eden ama çok uzun zamandır bunu yaptıkları için eski sistemin içine gömülmüş olan insanlar eleştirmeye başlayacak.  “Gerçekten mi? Yaşarken yükselmek mi? Gerçekten mi? Ben olan Ben’e gerçekten inanıyor musunuz? Bütün bunları bunun için mi yapıyorsunuz?“ diyen ilk onlar olacak. En fazla eleştiren onlar olacak. Ayrıca, “yeniçağ” diye adlandırsalar bile, onların birçoğu kendi dinlerine çok fazla yatırım yapmış vaziyette.

Aslına bakarsanız aileleriniz de. Ama onlar bir bakıma, sizden umudu kestiler. Sizin bir keçi kadar inatçı çıktığınızı anladılar. Başlarda bunu, yaşadığınız bir çeşit delilik sanmışlardı. Onu geride bırakacağınızı ummuşlar, hatta bunun için dua etmişlerdi. Şimdi pes ettiler ve bu iyi bir şey. Böylece fazla baskı yapmıyorlar. Güzel.

Hadi bir sonraki konuya geçelim. Derin bir nefes alalım. Bugün üzerinden geçilecek iki konu daha var. Ah ve eğer yapabilirsek, Ricky, tahtaya geri gelir misin? Çağ’ın sonu pop quiz’imize devam edelim. 

 

Altıncı Soru – Sıkışıp Kalmak  

Şuan, aydınlanma ve yükselme sürecinde, sıkışıp kalmakla ilgili güçlü bir eğilim var. Sizin ya da diğer Şambra’nın sıkışıp kalmasına, ne neden oluyor? Sizin sıkışıp kalmanıza neden olan şeyler nedir? Bu konudan bahsetmek istememin nedeni; bunu yapanın sadece siz olmadığını, bunların sadece büyük bir yanılsama ya da engeller olduğunu ve geçici olduklarını, görmenizi sağlamak. Bunun sonsuza kadar böyle gideceğini düşünmenizi istemiyorum. Ama şuan nerede sıkışmış durumdasınız? Linda mikrofon lütfen. (Paul “Oh hayır” der) Oh evet, işte buradayız. Nerede sıkışmış durumdasın?

SART: Onun olabileceğine gerçekten inanmayan, zihinde.

ADAMUS: Gerçekten mi? Güzel.

SART: Evet.

ADAMUS: Mükemmel. Mükemmel. Neden inanmıyor? Zihin yani.

SART: Sanırım olduğu gibi kalmak istiyor. Güvenli bölümün içinde...

ADAMUS: Ve kanıt istiyor.

SART:  Kanıt istiyor.

ADAMUS: Evet.

SART: O, tezahürü hemen gözlerinin önünde istiyor, o her neyse.

ADAMUS: Evet, kesinlikle.

SART: Sonra olabildiğini bilirsin ve keyfini çıkarırsın.

ADAMUS: Evet.

SART: Biliyorum hepimiz oraya ulaşmaya bu kadar yakın olmaktan artık sıkıldık. Artık ilerleyip yolumuza bakmanın zamanı. (Seyirciler coşar ve alkışlar)

ADAMUS: Ki bu da iyi bir noktaya parmak basıyor ve biz de bundan bahsediyoruz. Neden olmasın? Konuştuğumuz konu da bu. Zihin “Bana kesin bir kanıt ver. Karanlık bir uçuruma atlamak istemiyorum.” diyor. Komik olan şey, gerçek ruh(spirit) ve yaratıcılığın çalışma biçiminde kanıt yoktur. Hadi ona yaratıcılık diyelim. O kanıt istemez. O içine girme deneyimini istiyor. Bu nedenle, bu kocaman çatışma gerçekleşmekte. Kesinlikle. Evet.

SART: Daha iyiye gidiyor gerçi.

ADAMUS: Daha iyiye gidiyor. Evet. Evet. Güzel. Başka nerede sıkışıyorsun? Güzel.

ELIZABETH: Ben… Oh, ayağa kalmam gerekiyordu. Benim için beklentiler. Evrim geçirdiğimde nasıl olmam gerektiğine dair bir beklentim var.

ADAMUS: Evet.

ELIZABETH: Bilirsin, nasıl görünürdü.

ADAMUS: Güzel.

ELIZABETH: O kadar sinirlenmemeliydim… Buna izin yok ki. Daha sonra sen bize; bu sadece kendi gerçeğiniz olmak,  ne hissediyorsanız ve onun ne hakkında olduğunu fark etmektir dedin. Eh. Bu sadece bir süreç.

ADAMUS: Beklentiler, Ricky’den bunu parantez içine koymasını isteyeceğim. Buna “Modelleme” diyeceğim. Gün bitmeden bu konuda konuşacağım. Modelleme.

ELIZABETH: Evet.

ADAMUS: Güzel. Evet. Beklentiler. Güzel. Diğer şeyler. Nerede sıkışıyorsun? Diğerleri nerede sıkışıyorlar?

MICHAEL: Tüm yaşamım boyunca kendi işimi yaptım ve son üç yılda her şeyi sattım ve bir çeşit teslim oldum. Her zaman hedef odaklı olmuşumdur. Tamamen teslim olmak için, hedefleri serbest bırakmayı denedim ve şimdi talimat bekliyorum. Ne yapacağım? (Kıkırdar)

ADAMUS: Sana o talimatları kim verecek?

MICHAEL: İlham. Eskiden her zaman kafama tuğla gibi çarpardı. Eskiden hep “Oh ne yapacağımı biliyorum” gibiydi.

ADAMUS: Evet.

MICHAEL: Ve sadece benziyor, tamam, hazırım. Sıkılmaya başladım.

ADAMUS: Evet. Evet.

MICHAEL: Bir şeylerin olmasını istiyorum!

ADAMUS: Oh, olacak. (Kahkahalar)

MICHAEL: Hadi olsun o zaman!

ADAMUS: Evet, bunu garanti ederim.

MICHAEL: Hadi olsun o zaman.

ADAMUS: Olacak, ama sonra bunun için bana şikâyet etmeyeceksin.

MICHAEL: Harika! Hayır, şikâyet etmeyeceğim.

ADAMUS: Bunu amaca yönelme dediğiniz terimiyle açıklayacağım; ama onu biraz düzelte bilirsem  – hala daha cevaplar için eski sisteme bakma eğilimi var. “Tutku nerde?” Geçmişe gidip oraya bakıyorsunuz. “Cevaplar nerde?” Geçmişe gidip oraya bakıyorsunuz. Oldukça ilginç, garip– benim için komik – zamanlar geçiriyorsunuz. Geri dönemezsiniz. İlerde ne olduğunu da bilmiyorsunuz. Bu nedenle, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Ve burası tam olarak olmanız gereken yer. Rahatlayın. Sonsuza kadar orada takılı kalmayacaksınız. Benim kristalimde sıkışıp kaldığımdan daha uzun süre, takılı kalmayacaksınız. Ama bu olduğunuz yer ve aslında bu mükemmel bir zaman, çok mükemmel, çünkü geçmişe bakma halinden çıkıyorsunuz. Ve bu da, hepiniz için çok büyük bir şeyi ortaya çıkarıyor.

 Cevaplar artık geçmişte değil. Hayır. Çok dünyevi bir düzeyden bir süreliğine, kırmızı ışığın yarın da dün olduğu yerde olacağını söyleyebilirsiniz. Bu tip çok ayrıntılı şeyler için söyleye bilirsiniz. Ama cevaplarınız, rehberliğiniz, yaşamınız – tutku nerede, gerçekten neler oluyor – bu tip cevaplar artık dünden gelmez. O kapı artık kapandı. O yol artık kapalı. Oradan geri dönemezsiniz. Sürekli deniyorsunuz. Bu can sıkıcı. Sonra da sıkışıp kalıyorsunuz. Cevaplar var, ama geçmişte olduğunuz titreşim düzeyde değiller. Bu nedenle ”Ama eskinden şu hisse sahiptim” demeye alışıksınız. Bir hissiniz var ama burada olmak yerine, (Ellerini önünde birleştirir) o şimdi burada (kollarını açar). Ama siz hala buraya bakıyorsunuz (Tekrar kapatır).

Öyleyse ne yapmalı? Derin bir nefes alın. Buradaki boş zamanın keyfini çıkarın, çünkü iyi bir şekilde çok meşgul olacaksınız. Harika bir şekilde.

MICHAEL: Evet, buna inanıyorum.

ADAMUS: Evet.

MICHAEL: Buna inanıyorum. Bu nedenle sabırsızlıkla bekliyorum

ADAMUS: Güzel.

MICHAEL: Belirsizlikte olmak çok güç…

ADAMUS: Hadi orada duralım. Belirsizlikte olmak neden güç olsun ki? Katolik değilsen. (Bazıları kıkırdar)

MICHAEL: Anlamadım?

ADAMUS: Katolik değilsen.

MICHAEL: Oh, bırakmaya çalışıyorum. Teşekkürler. (Adamus ve seyirciler kahkaha atar) Hayatımda hiç kiliseye gitmedim. Zaten…

ADAMUS: Ama belirsizlikte olmanın zor olduğunu söylüyorsun. Evet, ama bu “Hiçbir şey geçiş süresinde” olmak değil mi, istediğin her şeyi yapmak için iyi bir zaman değil mi? Ya da hiçbir şeyi? Evet, evet. Evet.

MICHAEL: Evet.

ADAMUS: Bir çeşit duraklama. Bir çeşit mola.

MICHAEL: Evet bu mola.

ADAMUS: Güzel.

MICHAEL; Bir süredir moladayız. İşe dönmeye hazırım. (Kıkırdar) Oynayarak, istediklerimi yaparak.

ADAMUS: Güzel.

MICHAEL: Öyle.

ADAMUS: Harika. Linda mikrofonu alacak. Başka ne? Şuan başka nerede takılı kalıyorsunuz?

SCOTT: Benim için bir şeyler yapmaya başladığımdaki kalıplar derdim. Ben “Mutluluğu izle” prensibine çok inanıyorum. Sonra o yolda devam edip, kendimi mutlu hissediyorum, ama sonra birden “Bir dakika bakalım. Bu daha önce yaptığıma çok benziyor, sadece yeniden paketlenmiş hali. Olacağını düşündüğüm gibi tezahür olmadı” diyorum. İşte büyük soru bu: Niçin eskiden olduğum kalıplara-modellere bu kadar çok benziyorlar?

ADAMUS: Kısaca sadece mutluluğu mu kovalıyorsun? Ya da… Ya da…

SCOTT: Sanırım, çünkü ben hedefler belirlemiyorum ve sabahları kalkıp, o gün canım neyi yapmak isterse onu yapıyorum.

ADAMUS: Ve bunda sıkışıp kaldın?

SCOTT: Aslında o kısmı çok iyi hissettiriyor.

ADAMUS: Tamam. Tamam. Hangi kısmı iyi hissettirmiyor?

SCOTT: Zihinsel olarak düşündüğümde “Bu iki yıl önce yaptığımın sadece farklı bir versiyonu gibi görünüyor” diyorum.

ADAMUS: Evet. Güzel. Güzel. Bunda belirli bir…

SCOTT: Ama bunun zihinsel olduğunu biliyorum.

ADAMUS: Rahatlama hissi var mı?

SCOTT: Bir şekilde bir rahatsızlık söz konusu, çünkü…

ADAMUS: Ah, çemberinde koşan hamster misali.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Kesinlikle. Güzel. Birkaç tane daha. Şuan nerede sıkışıp kalmış vaziyettesiniz? Nerde sıkışıyorsunuz? Bu arada, sıkışıp kalmakta yanlış olan bir şey yok. Aslında bu aydınlanmanın doğal bir parçası diyebilirim. Bu olacak. O, ne kadar süre boyunca olacağına bağlı, ama olacak.  Enerjilerin bir noktada birleşmesi, enerjilerin değişimi ve olan her şey nedeniyle enerji biraz sıkışacak ama bunun mahsuru yok. Bundan bahsedeceğiz. Bunu tartışacağız ve “Ah! Bu o kadar da önemli bir konu değilmiş” diyeceksiniz. Başka nerede?

JULIE: İstediğim kadar çok eğlenemiyorum.

ADAMUS: Evet.

JULIE: Bu nedenle…

ADAMUS: Eğlenmek için ne yapmak isterdin?

JULIE: Tonlarca var, özellikle de atlar ve hayvanlarla.

ADAMUS: Evet. Güzel. Güzel. Mükemmel. Neden eğlenmiyorsun?

JULIE: Eski çekim kalıplarını fark ediyorum ve sonra onlar ortaya çıkıyor ve kayboluyor.

ADAMUS: Eğlendiğin için suçlu hissediyor musun? Eğlenirken suçluluk ya da eğlenecek kadar zamanın olmaması? Ah, (personele) biraz kapı açar mısınız lütfen?

JULIE: Bolca denge ve zaman yarattım.

ADAMUS: Kapıyı birazcık daha fazla açabilirsin. Burada enerji biraz ağırlaştı! (Seyirciler onaylar) Evet. Sıkışık! Kesinlikle. Öyleyse ne yapmalıyız? Ön ve arka kapıyı açalım. Çok basit. (Kahkahalar) Aydınlanmanın ayrıcalıkları var. Bu çok bilgece. Kuthumi’yi gördüm. O kapıyı kapattı.(Kapı kendiliğinden kapanır) Kuthumi, kapıyı açık tut. Başka nerede? Eğlenmiyordun. Neden?

JULIE: Eğlenmiyor değilim. Bolca eğleniyorum. Çok daha fazla eğlence için bolca potansiyel olduğunu biliyorum.

ADAMUS: Tamam.

JULIE: Çok daha fazlası var.

ADAMUS: Evet. Ama öyleyse neden buna sıkışıp kaldın? (Duraklar) Bunla eğlenmiyor musun? Kapıyı izliyorum. (Kapı gene kapandığından, bazıları kıkırdar)

JULIE: Çok daha fazlası olduğunu biliyorum.

ADAMUS: Ne yapacaksın?

JULIE: (Duraklar) Eğleneceğim (Kıkırdar)

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler. Güzel. “Kapı açacağız” demek kadar basit. Birkaç tane daha. Nerelerde sıkışıp kalıyorsunuz, Şambra, ve eğer sıkışıp kaldıysanız, bu pekaladır. Ama nerede sıkışıp kalıyorsunuz? Bu aydınlanma yükseliş şeyinin illa ki kolay olması gerekmiyor. Hala bunu başarmak için pek çok yaşam yaşaması gerekenler var. Siz çok hızlı yapıyorsunuz ama sıkışmış durumdasınız ve bu canınızı sıkıyor. (Biri hapşırır) Gesundheit(sağlık) 

MARY SUE: Serbest bırakmak için, tam anlamıyla kendime güvendiğimi sanmıyorum.

ADAMUS: Evet. Güven eksikliği. Evet. Güzel. Teşekkürler. Bir ya da iki tane daha.

LESLIE: Daha önce hiç gitmediğim bir yere karşı hissettiğim bu güçlü duygu…

ADAMUS: Evet, hiç, hiç.

LESLIE: … Hiç, hiç, hiç. Hiç. Ve oraya gitmekte çekimserim.

ADAMUS: Evet. Neden?

LESLIE: Çünkü daha önce oraya hiç gitmedim. Çünkü… Burada pek çok kereler bulunduğum ve pek çok şey yaptığım için, bunların bir tanıdıklık hissi mi var, bilmiyorum.

ADAMUS: Gittiğiniz her yere,  ilk defa gittin..

LESLIE: Tahminim, ama bu…

ADAMUS: Bu Yükselmiş Üstat Bilgeliği.

LESLIE: Evet, ama bu daha çok… Bu sanki…

ADAMUS: Seni gerçekten düşündürüyor değil mi? (Leslie kıkırdar) Sana söylediğim şey pek çok yere…

LESLIE: Böyle hissettiren şey nedir?

ADAMUS: Evet, sen ilk defa pek çok yere gittin. Gittiğin her yere ilk defa gitmişsindir. Evet, kesinlikle. Size başka bir Yükselmiş Üstat sorusu soracağım. Bu kapıdan çıkıp gitseniz, otoparkın sonuna kadar gitseniz, yoldan aşağı, bu ara yola dönseniz, kapıdan gene içeri girseniz ve koltuğunuza otursanız, bir yere gitmiş olur musunuz?

LESLIE: (Duraklar) Hayır. Bu… Ben… 

ADAMUS: Yükselmiş Üstatlar Kulübünde işte bunu yapıyoruz. (Kahkahalar) Can sıkıntısından ölüyoruz!

LESLIE: Bu nedenle mi başımız ağrıyor? Başımızın ağrımasının nedeni bu olmalı. (Kahkahalar)

ADAMUS: Evet. Evet. Ve cevap – benim cevabım – evet gittiğinizi iddia ediyorum. Kalktığınız aynı koltuğa geri dönseniz de, kapıdan dışarı çıkma, gökyüzüne bakma, yoldan geçen arabaları seyretme ve içerde gene ne konuştuklarını merak etme deneyiminize rağmen – senden bahsediyoruz –geri döndüğünüzde ve o koltuğa oturduğunuzda, kalkıp gidenden farklı bir inansınızdır.

LESLIE: Kesinlikle. Çok doğru.

ADAMUS: Öyleyse keyfini çıkar. Yaklaşık altı dakika sonra görüşürüz. (Kahkahalar) Hayır, bu harika! Ceketini giy, hava soğuyor, arkandan kapıyı kapat. Hava burada da soğuyor. Oh, harika bir deneyim olacak! Bu küçük yürüyüş sonunda aydınlanmaya ulaşabilirsin.

LESLIE: Eğer bana bir araba çarparsa! (Kahkahalar)

ADAMUS: O – ne olmuş yani! (Biri “Gerçekten dışarı mı çıkıyorsun?” der)

LESLIE: Sanırım öyle.

ADAMUS: Tabii, tabii. Eğlenceli olacak. Dave, birkaç fotoğraf çeker misin– evet, kayıtlar için.

DAVE: Deneyim için.

ADAMUS: Evet, evet. Ama arabanın değil… (Kahkahalar) Ve kapıyı arkandan kapat. İki tane daha. Nerede sıkışıyorsunuz? Nerede sıkışıp kalıyorsunuz?

CAROLYN: Neden bedenime ağrı getirdiğimi anlamaya çalışmakta sıkışıp kaldım. Bu sanki bir kalçamdan diğerine geçip duruyor gibi. Ve eskiden sürekli yaptığım ve tekrar yapmaya devam etmek istediğim yürüyüşlerimi de etkiliyor. Kendi kendimi iyileştirebileceğimi, kendime söylememe rağmen, bunu nasıl yapacağımı hala anlayamadım

ADAMUS: Çünkü gerçekten buna inanmıyorsun. Kendine bunu söylüyorsun ama ona gerçekten inanmıyorsun. Doğru mu?

CAROLYN: Sanırım. Bunu nasıl aşacağım?

ADAMUS: Birkaç şey var. Bu bir sorun ve teşekkürler çünkü bu konuyu sadece kendin için açmadın. Pek çok insanın anlamasına da yardımcı oluyorsun. Ağrı nedir? Dikkat dağıtıcı. O bir dikkat dağıtıcıdır. Böylece ağrı ile kafanızı karıştırıyorsunuz. Aniden, fiziksel bir ağrınız varsa nasıl olur da aydınlanmaya odaklanabilirsiniz?

CAROLYN: Hım…

ADAMUS: Evet. Öyleyse soru – bir çeşit soru ve cevabını sana vereceğim de – soru neden bu ağrıyı bedenine getirdiğindir – çünkü bu rahatsızlık verici. Çok rahatsızlık verici. Ama bunun bir nedeni var. Bunun bir nedeni var ve ben de… Bu biraz kişisel, o kişisel kısmı atlayacağız. Belki de atlamayız. (Adamus kıkırdar, sonra onun yanına gider)

CAROLYN: Bilsek burada olmazdık.

ADAMUS: Cevaplar tam da önünüzde duruyor, her birinizin ve bu sıkışma nedenlerinizden biri – “Cevabı bilmiyorum.” Cevabı BİLİYORSUNUZ. Lütfen bir anlığına oturun. (Oturur) İkiniz de, hiç biriniz bir diğer olmandan gitmek istemiyor. Hiç biriniz, bir diğer olmadan aydınlanmak istemiyor. İkiniz de. Bu harika bir aşk hikâyesi. Gerçekten de öyle. İkiniz de, bir diğeri olmadan aydınlanmak istemiyor. Öyleyse ne yapıyorsunuz? Birlikte her ne yapılıyorsa, onu yapıyorsunuz. Bunu siz yarattınız, sevgiden, birbirinize duyduğunuz şefkatten, geçmişte olduğu gibi tekrar ayrılmak istemediğinizden. Ama yaşamınıza ağrı ve fiziksel dengesizlikler getirdiniz, ikiniz de. (Carolyn ve kocası Vince’e hitap ederek)

Gerçek ise, ikiniz de aydınlanmanızı bireysel olarak yaşayacaksınız. Birbirinize bağlı olarak değil, üzgünüm. Ama bunu yaklaşık olarak aynı zamanda yapabilirsiniz. Birlikte kalabilirsiniz. Tekrar birbirinizi kaybetmek zorunda değilsiniz. Hem egemen hem de beraber olacaksınız. Bu kadar basit. Cevap tam da orada  durmakta. Şu yaptığınıza bir bakın.

Derin bir nefes.

Söylemek istediğim, bunu bu şekilde yapmak zorunda değilsiniz.   Değilsiniz. Gerçekten değilsiniz. O tıbbi sorunları temizleyebilirsiniz. Doktorun ne söylediği umurumda değil, çünkü sizi destekleyecek enerjiler var. Bu kendinizi onurlandırmakla ilgili. Artık birlikte olmayacağınız korkusunu salmakla ilgili. İçinizde, egemen varlıklar olduğunuzda, birbirinize elveda diyeceğinize dair bir korku var. Ama bu işlerin Yeni Enerji ile yapılış şekli. Bunu bir sonraki tartışmamıza geçiş konusu olarak kullanacağım ve bu en önemlisi. Her şey bu noktada toplanıyor.

 

Eski Modeller  

Üstatların geçmişte yaptıkları gibi yapmanız gerekmiyor. Modelleme – Ricky diğer sayfa lütfen - denen bu yeni şeye sahipsiniz. Modelleme. Bu nokta, şuan pek çoğunuzun takılıp kaldığını iddia ettiğim yer. Bu büyük konu içinde, pek çok alt konu var ama siz, sizden önce gelenleri modelliyorsunuz.

Aydınlanma algınız – bu şekilde olmayacak. Algınızın ne olduğunu söylemeniz umurumda değil, o şekilde olmayacak, belki özgür olmanın dışında. Özgür olmak. Ama iddia ediyorum ki, sizler özgür olmanın ne demek olduğunu da tam olarak bilmiyorsunuz. Özgürlüğün çok sınırlı ve kapalı bir tanımına sahipsiniz. Gerçekten.

Özgürlüğü hayal ediyorsunuz ve “Özgür olmak istiyorum” dediğinizde, enerjinizi hissediyorum. Eh, biraz daha az kölelik istiyorsunuz, ama tamamen özgürlük değil.

Bu nedenle, aydınlanmanın nasıl bir şey olduğu konusunda aklınızda bir model var. Bu andan itibaren bunu serbest bırakır mısınız lütfen? Çünkü o hiç de düşündüğünüz şey değil. Sizdeki model, benim burada takıldığım adamlara dayalı ve hepsi… (Kahkahalar) ve evet, kadınlara da. Orta Batı Amerika tarzıyla adamlar kelimesini kullanıyorum– herkes  adam. Bu garip değil mi? (Birisi “Bu yanlış” der) Çok yanlış. Evet.

Birlikte takıldığım saygıdeğer varlıklar, onların ya da benim yaptığım gibi aydınlanmanızı istemiyorlar. Onların “yaşayan yükseliş” gibi bir kavramları yok. Bu nedenle onlara gidip, bu yarı aydınlanma durumunun nasıl bir şey olduğunu sorsanız cevabını bilmeyeceklerdir. Hiç bir fikirleri yoktur. Size tavsiyede bulunurlarsa, onlara inanmayın. Bana da inanmayın çünkü siz farklı bir şekilde yapıyorsunuz.

 Enerji, özellikle de 21 Aralık ile başlayan, hatta aslında ondan çok daha önce başlayan enerji farklı. Bilinç farklı ve “Aydınlanma” kelimesi farklı.

Ben “Aydınlanmış Üstat” dediğimde, pek çoğunuz, bir dağın tepesinde mutluluk içinde oturan guru gibi bir insan hayal ediyorsunuz. Ne var biliyor musunuz? Sizleri seyrederken öğrendiğim bir şeyi size söyleyeyim. Sizler, aydınlanmış varlıklar olarak, mutlu salaklar olmayacaksınız. Olmayacaksınız. (Kahkahalar) Mutlu salak – bunu yazar mısın Ricky? İnsanlara su ve duman saçarak, beyaz kıyafetlerle halka açık tuvaletlerde takılmayacaksınız.

Hayır. Siz gerçek olacaksınız. Siz yaşamın içinde olacaksınız. Benim sizinle olduğumdan daha net, daha kibirli ve daha güçlü olacaksınız! (Biri “Aman Tanrım” der) Gerçekten. Neden mi? Çünkü bu gezegende yaşayan aydınlanmış varlık olarak, tolerans eşiğiniz düşük olacak. Muhtemelen aydınlanmış varlıkların çok sabırlı olduğunu düşünüyordunuz. Hiç de değil. Benden daha az sabra sahip olacaksınız.

Biri gelip, yeni ve pahalı ayakkabılarınıza makyo bulaştırdığında, mikrofonda benim size yaptığımdan çok daha hızlı kesip atacaksınız. Neden mi? Sabrınız olmayacak. Neden mi? Çünkü bunun yapılabilir olacağını bileceksiniz. Bahane kalmayacak. Siz başardınız.

Sigaraya en fazla karşı duran kişiler, eskiden sigara içenlerdir… Cauldre. Neden? Çünkü bırakabileceğinizi biliyorlar! Buna sabırları kalmamıştır! Herkes “Belki de onlara sigara içecek bir yer açmalıyız” derken, eski içiciler “Söndür çabuk şunu!” derler.” (Kahkahalar) Eski muggle* “Hikâyelerin için vaktim yok. Senin de. Benden beslenmeye çalışmana vaktim yok. Oyununu görüyorum, seni vampir!” demeye başlar. Görüyorsunuz ya, çok kötü kişiler olacaksınız. Yanınızda aziz gibi kalacağım ki öyleyim. (Kahkahalar) Kendinize – 18 yaşından küçükler lütfen internetten uzaklaşın – Yeshua’yı modelliyorsunuz.

*Çn: Muggle, Harry Potter serisinde, büyücülük yetenekleri olmayan kişilere verilen addır.

LINDA: Oooh!

ADAMUS: Lütfen! Bu – şimdi, Aandrah, o biliyor – bu iyi bir örnek değil. Aslında olan, illa ki de bu değildi. Ama zaman içinde dinler ve kiliseler yanlış bir şey yapmaya kalkışırsınız diye “Evet. Yaptığımız şey bu. Onu haça yerleştireceğiz.” dediler. Ve bu insanın acı çekmesiyle ilgiliydi. Gerçekten mi? Yeshua bunu istememişti.

Bir de şu kibirli Yeshua modeli var. O zina yaptı. İçki içti. Sarhoş oldu ve kustu. Evet! Evet, gerçekten de yaptı! Ve ırkçı şakalar yaptı.

LINDA: Off! Oh! Bana takılmadan toplantıyı bitiremeyeceğini biliyordum! Ohh!

ADAMUS: Politik olarak yanlış şakalar yapıyordu…

LINDA: Off!

ADAMUS: … Romalılar hakkında. (Kahkahalar) O dönemler Kudüs’te yaşasaydınız sizde yapmaz mıydınız??! “Hey, Romalılar yine ne yapmış duydun mu?”

Pek çoğunuza işlenmiş olan model işte bu. Sonra, su üzerinde yürüme hakkındaki hikâyeleri duyuyorsunuz. O tamamen uydurma. Tamamen uydurma. Ve iyileştirme hikâyeleri. Şifacı olmadığını ilk söyleyen Yeshua‘ydı ama içinizdeki şifacıyı nasıl dışarı çıkaracağını biliyordu.

Nasıl dikkatini yoğunlaştıracağını biliyordu ve bu konuda, çok da iyi kalpli sayılmazdı. Bir dilenci ya da hasta insan ona yaklaşsa “Oh zavallı şey seni” demiyordu. Aksine “Kendini iyileştirmeye hazır mısın yoksa değil misin?” diyordu. Dosdoğru gözlerinin içine bakıyordu ve jambo-mamboya başladıklarında, eh bluh, bluh, bluh, kendi içlerinde hissedinceye kadar onların üzerinde dikkatle yoğunlaşıyordu. Sonra da onlara “Gelecek sefere seni gördüğümde ya ölü ya da iyileşmiş olsan iyi olur” diyordu (Bolca kahkaha) Gülün bakalım! Sizin yapacağınız şey de bu çünkü tüm o oyunlara, beslenmelere ve mazeretlere sabrınız olmayacak.

Bu gün burada deneyimlediğimiz, sevgili dostlar – sıkışıp kalmaktan bahsediyoruz, diğer şeyleri konuşuyoruz, oldukça yavaştan alıyoruz, eğer yeni çevrimiçi olmadıysanız, muhtemelen şimdiye kadar kapatmışsınızdır – yavaştan alıyoruz. Buna sabrınız olmayacak. “Eski modellerden, aydınlanmanın olacağını zannettiğin  eski kavramlarından kurtul” diyeceksiniz. Onları salın gitsin – bu mükemmellik hali, kurşunu altına çevirme ya da hepsi. Bunlar çocuk oyuncağı.

Ve komik olan, evet aydınlandığınızda bunları yapabilirsiniz ama önce aydınlandığınızı kanıtlamak için etrafta koşturup, bunu, ona buna söylemezsiniz.  “Kurşunu altına çevirdiğimde aydınlandırdığımı bileceğim” diyelim – tam aksi. Tam aksi. Bu aydınlanmayla ilgilidir.

Şimdi, diğer modeller de var; Buddha ki ondan bahsettim. Buddha bunu bolca acı çekerek başardı ki, bunu sizin yapmanız gerekmiyor. Ama her nedense, Budda’nın yolundan yürüyüp aynı şeyleri yaşamak istiyorsunuz. Neden? Buddha ailesinden vazgeçti ve sonra kendine işkence etti, fizikselden çok zihinsel, ama fiziksel de. Bunu yapmanız gerekmiyor.

Haydi… Diğer Üstatları bir dakikalığına düşünün. Önce bir düşünün – pratik olalım – giydikleri komik kıyafetleri düşünün. Sizden önce gelen Üstatlar. Bir Üstadı düşündüğünüzde, komik kıyafetler aklınıza geliyor. Çarşaflar, havlular, türbanlar ve diğer komik şeyler.

SHAUMBRA 1 (Kadın): Gerçi o zamanki moda böyle değil miydi?

ADAMUS: Evet, moda öyleydi ama hala o şekilde düşünüyorsunuz. Dilenme moda değildi ama siz hala o şekilde hayal ediyorsunuz. Diğer bir değişle, fakir Üstat. Her şeyden vazgeçmek, hiçbir şeye sahip olmamak ve etrafta dilenci gibi dolaşmak olarak düşünüyorsunuz. Neden?! Bugün buradayım, benim birincil mesajım bu. Yükselmiş Üstatlar ve ben bugün toplandık. Neler olduğuna şöyle bir baktık. Farklı gruplardan notlarımızı karşılaştırdık ve şunu söylemekleyim ki burada gayet iyi gidiyoruz. Yüksek bir spiritüeliteye sahibiz. Yüksek! (Coşku ve alkış) “İnsanları hala geri tutan şey nedir?” diye sorduk. Pek çoğu… Kitaplar yazabiliriz – Bu konuda kitaplar yazacağız – dolayısıyla sıkışıp kalmak için bolca neden var ve bu doğaldır. Ama şimdi az bir parça modelleme yâda örnek sorunu var.

 

Aydınlanmanın Yeni Bayrakları  

Kimi örnek alacaksınız? Etrafta pek fazla yok, değil mi? Bu siz olacaksınız. Bu siz olacaksınız.

Eski standartlara dönmeksizin, aydınlanmanın sizin için nasıl olacağını, bir noktaya kadar tanımlamaya başlayabilirsiniz. Söylemek istediğim şey, başkaları için Bayrak siz olacaksınız.

Diğerleri için Standart siz olacaksınız. Sıkışıp kalmanızın en büyük nedenlerinden biri, kimi örnek alacağınızı bilmemeniz? Yarın Paul’un aniden yükseldiğini farz edelim ama bu bedende de kaldığını – belki de çoktan yükselmişsindir – ama aniden oldu diyelim. Çevresinde bir tür ışıma var ve bunu hissedebiliyorsunuz. Hiçbir şey söylemek zorunda kalmadı. Sadece öylece orada durdu. Ama aniden bu, bu odadaki her şeyi değiştirirdi. Çünkü aniden  “Biri başardı Paul bunu başardı! Paul! Hadi Paul’ü izleyelim! Hoşçakal Adamus!” derdiniz (Kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Paul’un takipçileri olurdunuz.

Şuan, gerçek bir Bayrağınız olsa – tek bir kişi – “Ah, yapılabiliyor,” derdiniz. Ama onlar henüz ortaya çıkmadılar. Birkaç tane var. Birkaç kişi oldu. Onlar bilgeler. Brezilya’da çok genç bir adam var. Kimse onu tanımıyor. Spiritüel bir grubun parçası değil. Küçük bir köyde yaşıyordu. Bariz bir şekilde, yaşamlar boyu bunun için çalışmıştı. Bir rehberi yoktu. Kırmızı Çember’in faydalarından uzaktı. Aniden, yapıverdi. Bir süre sessiz kalacak. Pek çok nedenden ötürü sessiz. Ama gelecekte aranızdan biri aydınlansa ve buraya gelse hepiniz bilirdiniz ve o size bir model ve şablon oluştururdu.

Bu konuda iyi hisseder ve şunu derdiniz: “Oh Tanrım, o adımı atabilirim. O karanlık alana girebilirim. Tüm korkularımı salabilirim ve hala, her şey yolunda olur.” Bu muhtemelen olmayacak çünkü muhtemelen hepiniz aynı zamanda yapacaksınız. Ama şuan size şunu söyleyebilirim ki, bu iyi olacak. Eh, hayır bu yanlış. Bu… Harika, inanılmaz, süper gibi kelimeler kullanıyorsunuz, fazlasıyla sık kullanılmış sözcükler. Bunun ötesi olacak. Çok daha ötesi olacak ve bu gerçekleşecek.

Şuan biraz sıkıştınız. Oralarda bir yerlerde iyi bir rol modeliniz yok. Zarafet ve kolaylıkla bunu başaran birçok başka varlıklardan yoksunsunuz. Sizden önceki üstatlar– acı ve ızdırap çektiler. Kendi aydınlanmanız bakımından, düşünebileceğiniz çok fazla iyi bayrak yok. Hadi bunu yaratmaya başlayalım. Bu gezegende yürüyen Üstatlar olarak, başkalarıyla paylaşmak isteyeceğimiz, atölye çalışmalarında konuştuğumuz özellikleri bir araya getirerek başlayalım.

Bolluk. Evet. Bolluk konusunda kendinizi suçlu hissetmeyin. Birinin “Ama bunun listemizin en başında olması gerekmiyor.” dediğini duydum. Neden olmasın? Neden olmasın? Neden olmasın? Neden olmasın biliyor musunuz? Çünkü o liste ya da ona ne demek isterseniz – o özellikler – sürekli hareket edecek. Bugün bir numara olabilir ve yarın da on numara olabilir. Çok dinamik ve hareketli. Ve ikisinin de, egemen varlıklar oldukları bir ilişkide aydınlanmış bir Üstadın özellikleri. Artık birbirlerini beklemeleri gerekmiyor. Egemen olmak. 

Ve – bunu dikkatle dinleyin – mükemmel fiziksel sağlıkta olmanız gerekmiyor ya da duvarların içinden geçebilmeniz. Hala o anlayışa sahipsiniz. Aydınlanmış varlıkların bile biraz hasta olduğu zamanlar olacak. Bu biyolojik yenilenme süreci ama sizler şuan “Ben yapamam. Bedenimi biliyorsun. Kanserim var. Kemiklerim sızlıyor. Bazı sorunlarım var” diyerek kendinizi durduruyorsunuz. Harika bir Yükselmiş Üstat olabilir ve tüm bedeni buna uyumlanmış ve şifalanmış olmayabilirsiniz. Bir bedende olmanın ne demek olduğunu böylece anlayacaksınız ve iyileşmenin gerçekleşmesine izin vereceksiniz.

Yükselmiş Üstatlar olarak – yaratacağınız şablonlar… Yaratacağınız Bayraklar – komik kıyafetler giymeniz ya da insanlığın sürekli hizmetinde olmanız gerekmiyor.

Bir ay sonra, Yeni Enerji’de geri geldiğimizde, daha önce burada listelediğimiz ilginç deneyimlerden geçtikten sonra, geri geldiğimizde o özellikleri listeleyin ve onları yaşamaya başlayın. Sadece listelemek değil, aynı zamanda o özellikleri yaşamak da. Yeni Yükselmiş Üstatlar. Dünya her şeyden çok Bayraklara gereksinim duyuyor. Önünüzde pek çok örneğin duruyor olmasını istemez miydiniz? Böylece onlara sorular sorabilir, bedenlerine dokunabilir ve nasıl bir şey olduğunu onlara sorabilirdiniz.

Sizden sonra gelecek olanlar, buna sizinle sahip olacaklar. Sizde. Şimdilik bu metotlara güveniyorsunuz – kanallık, bilgi ve bu tip şeyler – ama sizden sonra gelenler öğretmen ve bayrak olarak sizlere sahip olacaklar.

Şuan biraz sıkışıp kalmış vaziyettesiniz ve şuan, herhangi bir  zamankinden çok, aydınlanmada sıkışmak doğal. Enerjiler birbirine yaklaşıyor. Güçlüler. Bedeniniz tepki veriyor. Zihniniz biraz deliriyor. Biraz bolluk sıkıntılarınız var ki, uzun vadede hiç bir şey ifade etmeyecekler Larry. Biraz sıkıştınız. Derin bir nefes alın. Bir sonra ne diyeceğimi zaten biliyorsunuz. Saat beş. (Kıkırdar)

Derin bir nefes alın ve tüm yaratımda her şeyin mükemmel olduğunu unutmayın. Ve öyledir. (Seyirciler alkışlar)

Mutlu Eski Enerjiler.

LINDA: Ve öyledir.