• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 8 “Yeni Enerjiyi Getirenler”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

ÖZGÜRLÜK SERİSİ

ŞAUD 8 “Yeni Enerjiyi Getirenler”

Geoffrey Hoppe kanallığıyla  

ADAMUS tarafından,  Kırmızı Çembere sunulmuştur.
4 Mayıs 2013

Ben o benim. Korkunç derecede şok edici hizmetten Adamus. (Dinleyiciler alkışlarlar.) Teşekkürler.

Hoş geldiniz sevgili Şambra. Geçen ay biraz istirahat etmiş, oldukça eğlenmiştik. ( Adamus 2013 Nisan Şaud’una gönderme yaparken birkaç kişi kıkırdar.)  Normal toplantılarımızın geçici olarak biraz dışına çıkmıştık. Bugün? Biraz daha farklı. Uyanış Şovu yok. Hım-mm. Hayır, bugün doğrudan yeni ayrıntılara gireceğiz.

Öyleyse, bu Şaud’a başlarken derin bir nefes alalım.

Ah evet, bugünden sonra, daha fazla uyanış şovu yapmam için yalvaracaksınız.( Adamus kıkırdar.) Sevgili Easa’lı Linda, kıyafetin ilginç.( Linda Süpermen kıyafeti giymiştir.) Seni yuvaya giderken görebilirler mi? Yuvaya dönerken demek istiyorum.

LINDA: Öyle olur, umarım.

ADAMUS: Devam et ve ayağa kalk ki, tüm meleksi aile, Dünya’ya geldiğinde ve birkaç yaşamın olduğunda ne oluyor görebilsin ( Adamus kıkırdar.) Ve bugün kimsin?

LINDA: Süper Şambra!

ADAMUS: Süper Şambra!  Altınlarla bezenmiş. Evet.(Bazıları alkışlarlar) Güzel.


Bugününün Sorusu

“Olmak ya da Olmamak?” soru buydu. “Olmak ya da Olmamak? Zihinde daha soyluysa da…” – Evet, (Kıkırdar) – “Acı çekmek zihnen daha soyluysa da…” Devamını bilen var mı? Biraz, Shakesp- … (Birkaç kişi, kaderin okları…. der.”) Ah “ Zalim, öngörülemez kaderin cilveleri.” Ve?  Devamını biliyor musunuz?  Bu kadar mıydı? (Adamus kıkırdar) 

Derin bir nefes alalım. “Olmak ya da Olmamak” soru buydu. Hamlet’in sorduğu soru buydu.. “Yaşamalı mı ölmeli miyim?  Ne anlamı var? Bu yaşadıklarımla, zalim kaderin cilvesinde, zihnime bağlanarak yâda daha ziyade talihsizliklerle acı çekiyorum.

“Burada kalmak mı gitmek mi istiyorum? Ne yapıyorum? Kendimi bu sefilliğin dışına çıkarabilir miyim? diye sordu Hamlet. William Adamus Shakespeare. (Güler) Gülün. Gülün.

Böylece sevgili Şambra, şimdi soru “ Farkında olmak ya da farkında olmamak?” soru bu. Gerçek soru bu. “ Farkında olmak yâda farkında olmamak?”  ve her birinize, bu bölüme başlarken soruyorum. Yanıt nedir? Farkında olmak mı farkında olmamak mı? Farkında olmak ya da olmamak çünkü bulunduğunuz realite, Orta Bölge. Orta Bölgedesiniz.  Bir gözünüz açık, bir gözünüz kapalıyken,  her iki gözü de kapalı insanların dünyasında gezinip, bir sonrasında ne olacağına emin olamadan, uyanışın korkunç namert Orta Ülkesindesiniz (bölge) .Umut için isteğin olduğu ama hala, kasvetli, gri, düşsüz olarak, Orta Ülkedesiniz(bölgedesiniz).

Bu Orta Ülkede, bu ülkede bir gözünüz kapalı olarak, her iki gözü de kapalı insan kardeşleriniz arasında yürümek, hepsinin gözleri kapalı olarak yürüdüğü eski realiteye geri adım atmak isteğine neden oluyor. Farkındalığın ne olduğunu onlara nasıl açıklarsınız?

Kör adam, kör insanlar, kör insan grupları ve sadece bir gözü açık siz. Size, işaret edip size, eski realiteye, farkındalığın olmadığı o eski yere gelmeniz için yalvardıklarında nasıl bir açıklama yapabilirsiniz? Siz, bir gözünüz açık ve diğeri hala kapalı durumda iken, her iki gözü de kapalı olanlara farkındalığı nasıl açıklarsınız? Kör olanlara, görüşü mümkün olduğunca nasıl anlatırsınız? Kalbin ve ruhun içsel harmanlanmasının bazı derinliklerine sahip olmayı, eski yollardan, eski insan kalıplarından daha hızlı çıkmanın isteğini, ama hala nereye gittiğinizi bilmemeyi nasıl açıklayabilir siniz? Her ne oluyorsa, bunu hiçbir görüşü olmayanlara nasıl açıklayabilirsiniz? Girdiğiniz dünyayı bilmeksizin, bıraktığınız dünyayı nasıl açıklayabilirsiniz?

Uyanışın Orta Ülkesi, orta topraklar, tam olarak işte buradasınız.

Size söylediğim sözcükler, gerçeği mi gösteriyorlar yoksa hezeyan içindeki zihnin başka bir halimi, bunun hakkında en ufak bir fikriniz yok.(Bazıları kıkırdar) Yükselmiş Üstat diye bir şey olup olmadığına dair bir fikriniz bile yok. Orta Ülkedesiniz ama biliyorsunuz-kalbinizde biliyorsunuz- farkındalığın olmadığı, körler ülkesine geri dönemezsiniz. Hatta bunu yapmayı zaman zaman denediniz-– oh,  geldiğiniz yere dönmeye öylesine çaresizce çabaladınız ki- ama bir gözünüz hala açıkken geri dönemezsiniz. Her iki gözünüz de kapalı gözükemezsiniz.

Böylece, buradasınız. Sonsuz bir denize çekildiniz. Bir sonra ne olacağını bilmediğiniz, farkında olup olmadığınızı bilmediğiniz, dertler denizine sürüklendiniz. Ve neye başvurmak zorundasınız? Başkalarının sözcüklerine değil, yüreğinizdeki basit, sade ümide de değil. Güvenmeniz gereken kendinizsiniz, sadece kendinizsiniz. Güvenmek durumunda olduğunuz şey, zihnin ötesindedir. Çünkü zihin, veçhelerin en tuhaf olanıdır.( Birisi tepki gösterir, Adamus kıkırdar.) Bırakalım, ortaya çıksın. Zihin, veçhelerin en tuhafıdır. Artık ona güvenemezsiniz. O sizi kandırdı. İçinizde kalmasın, bırakın çıksın, sevgili arkadaşlar! Zihin, veçhelerin en tuhafıdır. O sizi aldattı. Artık zihne güvenemezsiniz. Zihin, yanılsamalar yaratıp, onların gerçek olduğuna sizi inandırdı. Kalbinizde olduğunuz zaman, onların gerçek olmadığını bilirsiniz.

Siz
Güvenmeniz gereken kendinizsiniz. Ama kim olduğunuza hala emin olmadan, hala sıkıntıların sonsuz denizinde kendinizi ararken, hala kendinizle özdeşleşmeye çabalarken- ki aslında bu yapılamayacak bir şey- daha derinlere de daldınız. İçinizde derinlere daldınız. Ve artık -siz-in, daha önce düşündüğünüz –siz- olmadığınızı idrak ettiğiniz bir noktaya geldiniz. Bildiğiniz-siz-,  basitçe zihninizin yaratımıydı. Burada Dünya’da tasarlanmıştı, burada Dünya’da geliştirilmiş, arıtılmış ve programlanmıştı.  Siz, veçhelerin en tuhafı olan zihin değildiniz.


Peki, sizi nerede bulursunuz?

Kesinlikle, zihnin ötesinde hatta kalbin de ötesinde. Siz, kendinizi geçirdiğiniz en karanlık saatlerde, korkunç, dehşetli gece kâbusu gibi karanlık saatlerde - her biriniz bunları yaşadınız- buldunuz. Farkında olmayanların ve körlerin dünyasına geri dönüşün olmadığını bildiğiniz karanlık saatler.

“ Ben kimim?”  “ Olmak ya da olmamak.” Bunu sona erdirmeli miyim?” “Bu tuzaktan kendimi nasıl kurtarırım?” “ Bu zihinsel ve fiziksel acıdan, bu bilme kaybından nasıl kurtulurum? ” diye merak ettiğiniz, karanlık saatler. Bu karanlık saatlerde, en derin, en basit ve gerçeklerin en gerçeğine geldiğinizde, tek bir şey vardı. ” Ben Varım” Hepsi buydu.”Ben varım” Yerlerin en gerçeği, en basiti, zihne hatta kalbe başkaldıran bir yer. Önceki tüm deneyimlerinize meydan okuyan bu yer, iyi ya da kötü olarak düşündüğünüz her şeyden, şimdiye kadarki inançlarınızdan, gerçek olandan, gerçek olmayandan, ” Ben varım.” noktasında, –bu bütün gerçeklerin en basitinde-kendinizi-SİZ’i buldunuz.

Başka hiçbir şeyle, hiç kimseyle çevrelenmemiş, körlerin dünyasıyla karıştırılmamış. Kimliğinizi korumanın çaresiz atakları yâda zihninizle karıştırılmamış. Yerlerin en sadesi, “Ben Varım”. Ruhunuzun(soul) ritmini, kalp atışını işitmeye başladığınız yer. “Ben varım, bu nedenle Ben-im” Hepsi bu. Tüm mesele bu. Tüm mesele bu.

Farkında olmak ya da farkında olmamak?  Ne acı verici bir soru. Kendinizi bulduğunuz ne acı verici bir Orta Ülke. Ama sevgili arkadaşlarım, hissettiniz.  Belki bir an olsa bile, içinizde derin bir şey olduğunu hissettiniz. Bir diğer insana yaslanmayan bir şey. Sağlığınıza, zekânıza, görünüşünüze, paranıza, geçmişinize aldırmayan bir şey. Öz’ün bu varlığını fark ettiğiniz bazı anlar oldu. Ama bunları hissetmeniz kısa bir an sürüyor ve tekrar karanlığa, cehenneme dönmenizle gözden kayboluyordu. Ama hatırlıyordunuz, oradaydı.

O hep oradaydı. O, hiç bir zaman karanlığa, cehenneme gitmez. Asla kaybolmaz. O, sadece siz-siniz. Siz, hala körler dünyasında, hala bir biçimde hipnotik yaşamda, hala kendini nasıl daha iyi, daha mükemmel yaparım, diye meraklanan sizsiniz. Gerçekte karanlığa geri dönen sizsiniz. Çünkü varoluş ”Ben-im” her zaman oradadır, her zaman bekler, her zaman bilir. Eğer kendi kişisel buhranınıza girerseniz, kaosa girerseniz, hezimete uğrarsanız. O aldırmaz. O, aldırış etmez.  Çünkü o ” Ben-im”, sizin hep orada olduğunuzu bilir. Kral ya da kraliçe olmanızla, dünyanın en zengin insanı olmanızla kendinizin veya etrafınızdaki körler dünyasındaki diğer insanların şeytanlarına ya da ejderhalarına dayanamamanızla ilgilenmez. Çünkü o, hep oradadır.

 O, iyi günlerle, kötü günlerle ilgilenmez. Çok fazla içki içmenizle, çok sigara içmenizle ya da çok yemenizle, çok uyumanızla ilgilenmez. O aldırmaz. Diğerleriyle yaşadığınız duygusal zorluklara, diğerlerinin sizi kullanmasına ya da tacizine aldırmaz. O aldırmaz. Bir parça bile ruhsallığınıza, dininize, inancınıza, olumlamalarınıza, doğrulamalarınıza ya da yanılsamalarınızdan hiç birine aldırmaz.  Çünkü yanılsamanın ötesindedir. O – o -var oluşunuzdur.

O, orada. Ona belki de çok gençken dokundunuz. Belki de bu, sizi yola çıkarıp, onu bu realiteye, hayatınıza nasıl getireceğinizi araştırmaya sevk etti. Ve zihniniz bunu yapmaya yeltendi-tüm bilincin en basit ve en sevinçli şeyini- .Zihniniz onu,  olmanız gereken fazladan bir kimlik olarak düşünerek, bu kör ve farkında olmayanlar dünyasında yaratmaya çabaladı. O, hiçbir, hiçbir biçimde zihin tarafından ve insan kimliği tarafından yakalanamaz.  Asla yozlaştırılamaz, bozulamaz.  Ruh(spirit) da dâhil olmak üzere, hiçbir şeyin önüne ya da arkasına koyulamaz. O, her zaman oradadır, var oluş.  Ben varım.

Bunu hiç unutmayın hiç, hiç, hiç, hiç. Bunu asla unutmayın. En karanlık anlarınızda ve en neşeli anlarınızda, derin bir nefes alın. “ Ben Varım.”

O, gerçeklerin gerçeği. O, farkındalığınıza gelmek için başka bir şeyi gerektirmez. Bunu yapabilecek sadece sizsiniz. Onun içinde bir güç yok. Güç ya da her neyse, o yok. O, hiçbir şeyle çevrelenmiş değil. O, kendinde. Tanrı tarafından yüceltilmiş değil. Melekler tarafından şımartılmış değil. Zaman ve mekânda mevcut değil. O var-oluş, “ Ben o Benim.”

Derin bir nefes alın, sevgili arkadaşlarım.

Hayır, bugün yarışma programı yok. Yarışma programı yok.


Orta Ülkeler

Böylece sizler, oldukça garip olan bu yerde, uyanışın Orta Ülkesizdesiniz. Daha önce söylemiştim. Beklide siz hala etkilenmediniz ama zamanların en büyüğündeyiz. Bu tüm zamanların en büyüğü -kutlama zamanı-. Kör dünyada, varoluş anlayışın kutlaması. Ben, kör dünyası derken çok mu sert oluyorum? Kesinlikle değil, çünkü kör olmaları için neden var. Sizin de kör olmanız için neden vardı. Şimdi bunun hakkında pek de felsefe yapmak yâda entelektüel olmak istemiyorum ama, bir neden vardı.

Ve şimdi bundan çıkıyorsunuz. Bu realiteden emekleyip çıkmayı seçtiniz. Oh, o hala sizi ayaklarınızdan tutup çekmeye, geriye içine çekmeye çabalıyor. Hala tüm baştan çıkarıcı kuvvetlerle, zihninizde, kalbinizde, duygularınızda çalışıyor. Özellikle de, hayatınızda bir arada olduğunuz insanlarla sizi körler dünyasına geri çekmeye çalışıyor ama bu yapılamaz.

 
Oh, siz de çabaladınız ama kısmen uyanık olduğunuz halde, uyuyormuş gibi yapamayacağınızı anladınız. Peki, bir sonra ki adım ne?  Diğer gözünüzü de açacaksınız. Böylece şu soru geliyor. Neden diğer göz, şu anda açık değil? ( Birisi “Evet” der.) Hım, evet,  Evet. (Adamus kıkırdar.) Güzel soru. Size yanıtın birazını vereceğim.

Uyanış, farkında olmak çok bunaltıcı olabilir. Bir gözünüzü açarsınız ve gerçekten orada ne oluyor görürsünüz. Ve gerçekte kim olduğunuzu görürsünüz. Ve sadece diğer gözünüzü de açmak zorunda olduğunuz düşüncesi - yoğunluk, bu farkındalığın gerçek yoğunluğu- çok bunaltıcı olabilir. Böylece, biraz duruyorsunuz ve tek gözünüz açık, tek gözünüz kapalı olarak körler dünyasında yürümeye devam ediyorsunuz. Ve ara sıra yine tek gözü açık bir varlıkla bir araya geliyorsunuz. (Güler)Ve ilk önce bir başkasının diğer gözünü açmasını bekliyorsunuz.  Ve sonra da “ Her iki gözünde açık olması nasıldı? Ne kadar bunaltıcıydı? Ne kadar güzeldi? Ne kazandı? Ne kaybetti? Öldü mü? Diğer gözünü açmadan önce, ölmek istedi mi?”  bunları söylesin diye bekliyorsunuz. Bir başkası bunu yapsın, diğer gözünü açsın diye bekliyorsunuz.

Ama daha ziyade, sizin gibi bir gözü açık birisinin, körler dünyasına dönüp, görmeyi açıklaması çok zor, çok çok zor olur. İki gözü açık biri için,  bir gözü kapalı birine bu realiteyi açıklamak da çok, çok zor görüyorsunuz. Yapabileceğiniz tek şey, iki gözünüzün de açık olduğu bir varlık olduğunuz noktada, o noktada yapacağınız tek şey, diğerinin gözlerine bakmak ve onların her iki gözü de görmesine izin vermek.

Sözlerle konuşmaya gerek yok. Yapılması gereken eylemler yok. Uyanmış, aydınlanmış bir varlığın gözlerini görmeleri için –her iki gözü görmeleri için-basitçe izin vermek. Bu kadar basit. Söylenmesi gereken ne varsa, o anda söylenir. Görüyorsunuz, bu kadar basit. Bu kadar basit.

Sevgili arkadaşlarım, uyanışın bu orta bölgesinde, ah-ona lanet ettim. Ondan kaçmaya çalıştım. O, orada değilmiş gibi yaptım. Şimdi, ona geri dönüp baktığımda, ne kadar önemli, ne kadar güzel ve dokunaklıymış. Lütfen tadını çıkarın. Lütfen, gerçekten tadını çıkarın. Çünkü bir noktada iki gözünüzle geriye dönüp bakacak ve yaptığınızın önemini idrak edeceksiniz. Gerçekten önemli.

Uyanış, arkadaşlarıma tavsiye edebileceğim bir şey değil. Son sohbetimizde söylediğim gibi, uyanış çetindir. Çeşitli biçimlerde çetindir. Hayır, onu arkadaşlarıma tavsiye etmem. Çünkü sonra, onun derinliklerine bir kez girdiler mi, beni suçlayacaklar. Bu nedenle ben, lütfen sevgili arkadaş, gözlerini kapatabildiğin kadar uzun süre kapalı tut derim.

Ama biliyorsunuz, her iki gözü de kapalı olanlara bu tavsiyeme rağmen, tavsiyeme rağmen, gözün biri bir biçimde er ya da geç uyanacak. Gözün biri, aralıktan dikize başlayacak. Çünkü körün gözünde, diğerlerinin gözünü açmaya başladığını hisseden bir şey vardır. Ve insanları biliyorsunuz- onlar sadece aralıktan dikiz etmek isterler. Ama uyanışta aralıktan dikizlemek yoktur. Hayır, hayır, hayır. Uyanışta dikiz şov yoktur.(Bazıları kıkırdar.). insanlar güler, tabii- çünkü bir kez, bir göz açılmaya başladı mı, bir kez farkındalık girmeye başladı mı, onu durduramazsınız. Bir kez, bir parçacık farkındalığınız oldu mu, o, tam farkındalık için yakarır. Tam farkındalık.

Bu geçen birkaç yılda, hepinizle çalışmak benim için bir keyifti. Gözleriniz açılmaya başladı. Gözünüzün biri kocaman ve geniş olarak açıldı. Ve bu durma noktasına geldiniz. “Diğer gözümü de açmamın iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.” Dediniz.  Ve Şambra,  arkadaşlarıma söylediğimi sizlere de söylüyorum.  Öyleyse açmayın, açmayın Şambra. Ama benim böyle dememe rağmen, diğer göz açılacak. Diğer göz, size rağmen açılacak.

Açılacak çünkü farkındalık,  kendisinin daha fazlasını ister. Farkındalık daha fazla farkındalık istemeyi sürdürür. Sahte realitelerin çözülmesi için, kendi farkındalığı için ve nihayette kendini sevmeyi deneyimleme hissi için daha fazla farkındalık istemeyi sürdürür. Böylece, diğer göz açılacak. Ve siz bunun için direnç gösterebilirsiniz. Onu, kapalı kalması için zorlayabilirsiniz. Kapalı kalsın diye dikiş atacak kadar ileri gidebilirsiniz ama o açılacak. Bu ayrıca iyi haber. Ve  bulunduğumuz yer, ikisi arasında bir yer. Kör olmakla görmek arasında bir yer. İşte buradayız.

Yeni Enerjiyi Getirenler

Bu beni, bugünkü konuşmanın ana konusuna getirdi. Bugünkü konum… Sadece sonradan “Ne isim vermeliyiz? “ diye bir sürü Pazar e-postaları ile bir sürü karmaşa ve telaş olmasın diye, bu Şaud’a bir isim verelim. İşte isim. Hazır mıyız? “Yeni Enerjiyi Getirenler” Evet. Evet. Evet. Kesinlikle, Shakespeare değildi. Ama güzeldi.(Bazıları alkışlarlar ve Adamus kıkırdar)  Yeni Enerjiyi Getirenler.

Sevgili arkadaşlarım, kör olmaktan geldiniz. Burada, Dünya’da çok derin insan deneyiminden geçtiniz. Sonra uyanmaya başladınız ve uyanışınızın ilk zamanlarında, bu Dünya’nın enerji tutucularıydınız. İlginç iş. Geçenlerde bir grupta söylediğim gibi bu bir çeşit orta düzey yönetici olmak. Şimdi bu, orta bölgede oluyor. ( Adamus kıkırdar.) Bu bir lanet. Ben, şey …düşünürdüm…. şey, olmak. Burada üzerinde şöyle yazan bir kartı tutmaktan gurur duyan biri var mı?  “ Ben orta düzey yöneticiyim. Küçük ofisimde çalışırım.” ( Adamus kıkırdar) Sanırım, bu komik olurdu.(Bazıları kıkırdar) Küçük ofislerde çalışmayın. Mm, mm-mm-mm.

Böylece, bir hayli süre enerji tutanlardınız. Gezegen için tuttunuz. Çoğunuz düzinelerce, yok hayır, yüzlerce enkarnasyonda enerji tuttunuz. İlahiler söylediniz, Om sesini tekrarladınız, dua ettiniz, diz çöktünüz, itiraflar dinlediniz, ateş seremonileri yaptınız, yapabileceğiniz olanak dâhilinde olan başka her ne varsa, yaptınız. Bunların bir değeri var. Bunlar gezegende, Gaia ile suyu kombine ederek, enerji dengesini muhafaza etmeye yardım etti. Su, bu gezegende çok önemlidir ve bazı insanlar mağaralarda oturup,  ommm diyerek, ilahiler söyleyerek  hayatlarını yaşamasalar da, gerçekten iyi enerji tutuyorlar.

Meselenin gerçeği , size kim ne derse desin, artık bu gezegende enerji tutucularına ihtiyaç yok. Bu nedenle, yerli.. Yerliyi severim, şimdi ilerleme zamanı, sevgili yerli.( Bir yerde uzun zaman bulunan kimse, oranın yerlisi anlamında kullanıyor.) Gerçekten bu böyle. Bunu hayatlar, hayatlar, hayatlar boyu yaptınız. Kilisedekilerin zamanı- papazlar ve rahiplerin- onların ilerleme zamanı. İşte bu nedenle, yavaş yavaş kiliseler çözülüyor. Bizim sunaklara ihtiyacımız yok. Artık eskisi gibi tapınaklara ihtiyacımız yok.

Böylece, sizler, enerji tutucularıydınız ve şimdi –şimdi- heyecanlı kısım geliyor. Yeni Enerjiyi Getirenlersiniz.

Şimdi, her yerde bol enerji var.  Ama hiç kimse kayda değer bir miktarda getirmiyor. Herkes -bunu konuşmuştuk-  yeter miktarda alıyor. Ama, ama… Hayır,  gerçekten enerjiyi getiren bireylerden oluşan gruplar yok. Sadece birkaç birey var. Herkes, inanç sistemlerinden dolayı, beyin yıkamalardan dolayı, bir sürü başka şeyden dolayı, bir çeşit eski ve çok sınırlı enerji rezervuarlarını kullanıyor. Baktığımızda, gerçekten aktif olarak enerjiyi getiren tek bir grup yok. Hiç yok. Hiç yok. Böylece siz, bunu yapacak olan ilk grup olacaksınız.

Bir an için hayal edin… Ve evet, bunun için biraz gurur duymak hatta biraz da böbürlenmek güzel. İnsanlık, temelde aynı miktarda ki enerjiyi kullanıyor. Ve kozmik enerjiden, kozmik olaylardan konuşanlara ve gezegene enerji getiren kuyruklu yıldızlara rağmen ki bunların hepsi doğru olabilir, kimse onu kullanmıyor.

Bir kuyruklu yıldız geçerken gözlemliyor ve “ Ne kadar hoş değil mi?” diyorlar. 20 yıl sonra gelecek olan diğerini bekle.-” Ne kadar hoş değil miydi?” Bunların enerji getiren mekanizmalar olduğu anlayışında olan ve iç görüsü olan insanlar da var ama hiç kimse onu kullanmıyor. Kimse kullanmıyor. Sanki kapıya her sabah gelen ve altı şişe süt bırakan sütçü gibi. Ama kapıyı açıp da sütü alacak kimse yok. Sütler orada duruyor.

Şimdi enerji, sütün aksine, bozulmaz, ekşimez, kötüleşmez. Orada muazzam miktarlarda duruyor-herkes için ulaşılabilir durumda- ama kimse çatal bıçağı alıp da, onu bedenine almıyor, sindirmiyor, realitesine getirmiyor, getirmiyor. O, etrafta süzülüyor. Herkes bekliyor. Herkes, bekleme durumunda. Neden? Bilmiyorum. Çünkü nasıl yapacaklarından emin değiller mi? Çünkü bir başkasını mı bekliyorlar? Çünkü tek gözü kapalı yapmak zor mu? Bilmiyorum, âmâ o orada. Böylece bugün, birazcık olsun Yeni Enerjiyi getirenler olmak için, yeni enerji kullanıcısı olmak için, her ne seçiyorsanız onun için kullanmak için, onu yaratmak için bir fırsatınız olacak.

Kulağa basit geliyor. Peri masalından çıkmış gibi geliyor. 21 tane kristal mağara ile birleştirirsek, muazzam bir peri masalımız var.(Bazıları kıkırdar) Ama bu çok gerçek.

Enerjinin Temelleri

Şimdi, bazı dinamikleri anlamak için enerji hakkında konuşalım. Ana hatlara geri döneceğim. Yazı tahtasına ihtiyacım var. Sonunda “A-ha! Anladım onu Adamus, niye bize bunu üç yıl önce anlatmadın?” diyene kadar,  geriye dönüp temelleri anlatmaya devam edeceğim.(Birisi “ Anlattın” der ve birkaç kişi kıkırdar.) Geriye dönün ve Şaud’ları okuyun. Geriye dönün ve Şaud’ları okuyun.

Şimdi, enerjinin bazı temelleri. Her şeyden önce, siz bilinçsiniz. Bunu anlayın. Siz bilinçsiniz. Bu, Ben-im, Ben varım. Bu, bilinçtir. Buraya, yalnızca bir nokta koyun.( Tahtaya bir nokta koyar) Bilinç “ Ben varım.”

Bilinç, -şöyle diyebilirsiniz- açılmayı sürdürür. Olmaya devam eder. O durağan değildir. O, sadece bilincin mevcut düzeyinde kalmaz. O gelişir, ya da genişler demek de yeterince doğru değil, o daha da bilinçli olmaya devam eder. Böylece, bunun etrafına bir çember çizelim.(Circumpunct çizer. Merkezinde bir nokta olan daireye verilen isim. Tanrı’nın, simyanın, Güneş’in, RA’nın, Başmelek Mikail’in vb. sembolü olarak da kullanılmıştır.) Bilinç için sembol, Ben-im. Çok basit.

Bunun, Ruh’un (spirit) kıvılcımı ile başladığını da söyleyebilirsiniz. Bunun gerçekte doğru olmadığını da, er ya da geç keşfedeceksiniz, ama bunu kullanalım. Şimdilik, böyleymiş gibi yapalım- ümit ederim ki bir kaçınızın kafasını karıştırır-

Böylece, Bu  –Ben-im- . Daha önce söylediğim gibi, bu herhangi bir yerde mevcut değil. Kendisinin dışında bir yeri yok, buna ihtiyacı yok. Zamanda mevcut değil. Buna ihtiyacı yok. O, tamamen kendi kendinde.

O, enerji değil. Bu belki de, insan inancında, hatta dinlerde, hatta yeniçağ da, bilincin enerji ihtiva etmediğinin anlaşılmaması en büyük yanılsamalardan, saçmalıktan ya da yanlış bilinenlerden biri. Çünkü her şeyden önce, eğer öyle olsaydı ve bilhassa bazı insanların enerji hakkında düşündükleri biçimde olsaydı, birdenbire siz, enerjinin kurbanı olurdunuz. Ve bilinç bu senaryoda bozulabilir olurdu. Ama bu doğru değil. Bilinç, enerji ihtiva etmez. Belli bir zaman yâda mekânda mevcut değildir. O, sizindir, yalnızca sizindir. Çok basit bir kavram ama hala bunun hakkında gruplara sıkça konuşuyorum ve onlar kapıdan çıktıktan beş dakika sonra unutuyorlar. Ben-im-in saflığını unutuyorlar. Böylece, bilinç-enerji değil.

Enerji, bilincin dışında mevcut ve her çeşit boyutta var.( Etrafında enerji olan bir circumpunct çizer) Bilincin hayal ettiği ya da ziyaret ettiği her boyutta var. Enerji, bilinç her hissettiğinde, her hayal ettiğinde aniden oradadır.

Enerji yaratıldı-nefeslendi-diyelim. Enerji, bilincin tutkusuyla nefeslendi. Bilincin tutkusu, hissediştir -ve ben burada insan sözcükleri kullanıyorum- ama bilincin tutkusu, varoluş hissinin duyumsal deneyimidir. Bu bilincin tutkusudur-bu duyusal histir, bu deneyimseldir- “ Hey. Ben varım!” İşte, tam orada olan tutku budur.

Kendi varoluşunun tutkusu- kendi var oluşunu bilmek ve onu hissetmek- enerji yarattı, kendisinin dışında enerji yarattı, ama gerçekte şöyle diyebilirsiniz.. Bazıları yuvaya dönüş enerjisiydi diyecekler-ben, kendim gerçekte böyle demiştim- kısmen doğru, peki ama yuva nerede? İnsanlar yuvayı, cennette olmak, tanrı olmak, birlik olmak, her şey olmak, geriye kalan bütün saçmalığı olarak düşünmeyi seviyorlar. Hayır, böyle değil. Gerçek yuva, gerçek yuva, ben bunu Tobias’ın Yuvaya seyahat isimli son kitabının reklamı olarak kullanacağım. ( Meleklerin Yolculuğu kitabına gönderme yapar) Yuvaya gerçek yolculuk, tam burada (Kalbine vurarak söyler) Hepsi burada, buraya (kalbe)gitmek için. Birliğe geri dönmüyorsunuz, siz birliksiniz. Siz, farkındalığa dönüyorsunuz. Ah! Güzel. Bir yere mi gidiyorsunuz? Bir şeyler mi öğreniyorsunuz?

LINDA: Her gün.

ADAMUS: Evet, güzel.  Bu güneş gözlüklerinin ardında uyumuyorsun değil mi? (Güler)

LINDA:  Bu, benim küçük sırrım.

ADAMUS:  Yanında ki yeni adamın mı? ( Süpermen heykelciğini göstererek)

LINDA: (Duraklar) O, buna değer mi?

ADAMUS: (Sözünü keserek) Eh,  söyleyecek söz bulamadı.(Bazıları kıkırdar)

Böylece, bunlar ana hatlar. Birçoğunuz bunları duydu ama bunları tekrar etmek önemli.

Şimdi birinci düzeyde, temel düzey yâda basit düzey mi diyorsunuz, bilincinizin tam çevresinde -şimdi güneşe benzedi- yine insan sözcükleriyle diyorum, sizinle en yakın olan enerji katmanı var. O, sadece sizin. O, daima orada ama onunla bilinçli bağlantınız bir hayli zorda. Çünkü başka her şeyle bilinçli bağlantı içindesiniz -duvarlar, arabalar, hayatınızdaki diğer insanlar, ağrılarınız, acılarınız ve çoğunlukla da garip zihniniz.

Böylece, hayli nadir olarak ona geçiş yapıyorsunuz. Birisi canlı bağlantıda sordu, birisi soruyu sordu   “Sanrılandırıcı ilaçlarla ona geçiş yapabilir miyim?” Tabii. Yapın, deneyin. Eğlenin. Bana, niye bu sorular soruluyor? Gerçekten, gerçekten. Hayır! Ona geçit bulmanız için, ilaçlara ihtiyacınız yok ve ilaçlar bunu kolaylaştırmaz.

İşin doğrusu, bu enerji katmanı, öz düzey enerji, (çevreleyen-hayır çevreleyen değil, Cauldre) ama o, bilincinizle her zaman uyumlu halde. Bu katman öyle gerçek ve öyle saf ki, hayır, ona ulaşmak için manipulatif veya sahte yöntemler işlemez.

Uzun zaman önce, birkaçınız bu düzeyi hissetmiş olabilir. Bunu hissettiğinizde,  muazzam bir sevgi ve her şeyin yolunda olduğunu hissedeceksiniz -duyumsal bir deneyiminiz olacak- çünkü tam bilincinizin çevresindeki bu düzey, sizi etrafınızda takip eder. O, bilincin gittiği her yerdedir. Bu düzey ve katman, her zaman Ben-imle rezonans halinde ve mükemmel uyum içindedir. O, sizindir. O, sizin kişisel enerji hazine sandığınızdır, eğer istiyorsanız.

O fazla değildir, çünkü buna ihtiyacı yoktur. O etkindir. O saftır. O, kesinlikle size hizmettedir. Daima, daima oradadır. O, manipülasyonu  tolere etmez. Güç, dediğiniz şey için, başvurulabilir değildir ve başvurulamaz. Bu oyunlar başka enerji düzeylerini kullanırlar. Neyse ki, bu düzeydeki kişisel enerji, -o, sadece sizindir; doğrudan doğruya ve sadece bilincinize ilişkindir -alınamaz, kullanılamaz, başka kimseye ödünç verilemez. Neyse ki, o, manipülasyon ve oyunların ötesindedir. Ve eğer ona değiştirilmiş bilinç halleri ile ulaşmaya çalışırsanız, ona ulaşamazsınız. O, çok saftır. Bu, onun etrafında kocaman duvarlar var demek değildir. Sadece, basitçe, eğer oraya manipülasyon, güç arayışı ya da başka bir şeyle gitmeye kalkarsanız, o o kadar saftır ki, tanıyamazsınız. Böylece, o, daima oradadır. Daima orada.


Enerji Nitelikleri

Enerji… yazabilir misin sevgili Linda ?

LINDA: Tabii..

ADAMUS:  Bunu senin için, yine  buraya koyuyorum.( Şövaleyi getirir)I

LINDA: Evet, efendim..

ADAMUS: Enerji… – Yazabilirsen… Bunlar enerjinin temelleri, ama enerjiyi getirenler için çok önemli. Aslında, bunu tıpkı Ben-im gibi, ifade edebilmeye gereksinimiz olacak. Basit, açık terimler, hayli eğlendirici ve… … (Adamus kıkırdar)  Ve öğrencilerinizden hiç biri uyumayacak. Aslında, biz enerji ve bilinçten konuştuğumuzda biraz uyku bastırıyor. Biz, bu saf düzeylerden söz ettiğimizdeyse bayağı uyku hali oluyor. Bazılarınız canlı bağlantıda uyukluyor. Uyanın. Uyanın. Biraz uyku bastırıyor çünkü şu zihin dediğiniz tuhaf şeyin ötesine gidiyor.  Mm. İlginç, ilginç veçhe.


1. Enerji Boldur.

Enerji boldur, bu 1.  Boldur. Enerji boldur.-suyum değil, Sandra, Cauldre Pepsi isterdi, ben kahveyi tercih ederim. Bunlardan biri, lütfen.(Güler)

Enerji… Nedir?! ( Güler, Adamus, Linda kahvesini almaya giderken, soluklanır )

LINDA:  Ne?

ADAMUS: Enerji boldur. Bu yaygın bir yanlış anlama.-bu tam bir yalan, işin doğrusu şu ki-enerji sınırlıdır. Nakit, para bunlar gibi herhangi bir şey. Lütfen, bir adım geri gelin, körler dünyasının tüm gürültüsünden uzaklaşın ve gerçekte ne olduğuna bir bakın. Borsa inip çıkıyor. Biliyorsunuz, borsa üç ay içinde çökecek.

LINDA: Oh kahretsin! Oh! 

ADAMUS: Ohhh geri çekilin! Sorun değil!  Sorun değil ve illa öyle olacak da değil. 50-50 şans var.(Sandra, Pepsi’sini getirir)

LINDA: Teşekkürler, Sandra.

ADAMUS. Teşekkürler. Çökmesi için elli-elli şansı var.

LINDA: Teşekkürler, Sandra. 

ADAMUS: Her gün, yarı yarıya (50-50) şans. Geri çekilin. Bütün bunlardan uzaklaşın. Eğer, bir şekilde şeylerin sınırlı olduğunu hissettiyseniz, derin bir nefes alın ve ondan uzaklaşın. Ve şu basit “ Ben-im, Ben varım” hissine girin. Bütün bunlara geri çekilmek çok kolay.

Her yerde muazzam enerji bolluğu var. Her yerde. Yeterli enerji var. Nötr enerji bu odada salınıyor. Bu enerji, Amerika Birleşik Devletlerini - bir düzine ya da daha fazla yıl için - güçlendirip, yükseltebilecek ve hatta muhtemelen evrenin geri kalanının yarısını bile yükselte bilecek miktarda bir enerji. Fizik, gerçekten çok az anlaşılıyor. Ben bazen, bilim adamları ve fizikçilerin bilim hakkında -çok ciddi olarak yaptıkları-  çok sevdikleri konuşmalarında bulunuyorum.(Dünya çapındaki toplantılarında) Gerçek bilim hakkında çok az şey biliyorlar. Şimdi bu, bilim bütünüyle kötü demek değil. Gerçekte bilim muhteşem bir şey. Çünkü o ayni zamanda bazı makyoları da alıp götürür. Ama öğrenilecek daha çok şey var. Kuantum Bilimi -bunu seviyorum- bilimin bildiğinden çok daha fazla şey olup bittiğini anlamaya başlıyor.

Şunu anlayabiliyor musunuz, insanlık tarihi süresince,
 Şunu anlayabiliyor musunuz, insanlık tarihinde, son saniyede-saatin bir tıklamasında-insanlar, dünyanın aslında yuvarlak olduğunu anlamışlardı. Bu, akıllı bilim ne kadar kalın kafalı. O zamanlar, insanlar hatta sizlerden bazıları, Dünya’nın düz değil de başka bir biçimde olduğunu düşünenler işkence görmüş, yakılmışlardı. Herkes Dünya’nın kocaman bir tabak gibi olduğunu ve her şeyin bu tabağın üstünde olduğunu düşünürdü. Okyanuslar, kara parçaları, hayvanlar ve her şey. Ve birdenbire böyle olmadığını öğrendiler. O yuvarlaktır. İçinizden bazıları böyle düşündükleri için işkence gördüler.

Yani, düşünün- düşünün- insanların Dünya’nın yuvarlak olduğunu anlamasından beri sadece zamanda bir tıklama olduysa, önümüzdeki on yıl içinde neler olacağını tasavvur edin.

Evet, enerji bol. O her yerde. O tüm etrafımızda. Böylece, Yeni Enerjiyi bu gezegene getirenler olarak -ve kullananlar, yeni enerjiyi bu gezegene getirenler ve kullananlar- her zaman enerjinin bol olduğunu anlayın. Eğer bir biçimde sınırlı olduğunu düşürseniz- bir kere bile düşünürseniz- durun, geri gelin, tüm enerjinin ulaşılabilir, kullanılabilir olduğunu hissine girin. Enerji her yerde. O, fiziksel formda olmak zorunda değil. Topluma benzemek zorunda değil. Gerçek olarak ölçülmek zorunda değil, sorunun bir parçası da bu. Enerji, şimdi para olarak, yakıt olarak, kalori olarak, bütün bu ölçme sistemleri ile ölçülüyor. Ama o, çok bol ve daima orada. Realiteye girip çıkıyor, kendini yeniliyor, ölçülebilir değil. Birinci olarak, enerji bol.

2. Enerji Birebirdir.

İkinci olarak enerji birebirdir. Enerji birebirdir.  Bununla demek istediğim, tutkuya birebir yanıt verir. O birebir, tutkuya yanıt verir. O, zihne, onun tüm düşüncelerine,  yalnızca çok az, çok az yanıt verir. Görüyorsunuz aslında endişe ve korku gibi şeylerde, hedef ve planlarınızı düşünmekten, faturalarınızı ödemeyi düşünmekten daha fazla tutku var. Hedef ve planlarda ne kadar az tutku var anlıyorsunuz değil mi? Ama korku da var- Hah! Onda belli bir tutku var. Bir ifade var, duyumsal bir ifade var. Enerji birebirdir. İyi ya da kötüye aldırmaz. O, bilmez. 

Enerji, birebir tutkuyla çalışır ve Kansas şehrinin yarısını havaya uçurmaya çalışan bir terörist olmanız sorun değildir- özür dilerim, Kansas City. - Bir teröristseniz, enerji aldırmaz. O, sadece tam olarak birebirdir. O, tutku ve eyleme yanıt verir. Eyleme.

Şimdi o, bilincin eylemidir, ol-mak isteğidir. Böylece enerji, birebirdir ve iyi ya da kötüye, başka hiçbir şeye aldırmaz.

Şimdi, Enerji Getirenler olarak, tutkunuzu hatırlayın. Linda, “ Tutkunuz” un altına bir parantez koyar mısın? Onun hakkında düşünmeye başladığınızda, manipülasyona girdiğinizde ”Şimdi, enerjimi nasıl kullanacağım?”  dediğinizde, tam orada durun. Kendinizi bir kutuya koyuyorsunuz.

Beyin, çok tuhaf bir veçhe. Beyin, enerji hakkında çok az şey bilir. Aslında işin doğrusu, zihnin enerji tarafından gözü korkutulmuştur diyecek kadar ileri gideceğim. Çünkü o, enerji yaratamaz, hiç yaratmadı ve enerji ile uğraşırken çok hantaldır.

Evet, zihnin enerji tarafından gözü korkutulmuştur, yıldırılmıştır. Zihin, onu anlamadığı için birebir olarak realitenize gelen enerji düzeyini kısıtlayacaktır. Onu ağına düşüremez. Çabalamasına rağmen, sahiplenemez.. Oh! Ve o çabalar, çabalar ve çabalar.

Evet, zihin enerji tarafından oldukça gözü korkutulduğu için kepengini kapatır. Zihin, diğer gözü açmama konusunun bir parçasıdır. “ Bütün bu enerji gelirse ne olur?”  Ve bu, Yeni enerjiyi getirenler olarak yüzleşeceğiniz çelişkilerden biridir. “Şimdi ne yapayım? Şimdi, en azından kısmen diğer gözümü açayım. Şimdi, bana gelen bütün enerjiyi alıyorum ve o her an benimle, ne yapayım?”

Ve ben size şimdiden söyleyeyim- mektup, e-posta ve kartlarınızı, edepsiz düşüncelerinizi unutmayın- bana gelip, şöyle diyeceksiniz. “Tamam, ben 4. Mayıs.2013 de Yeni Enerji Getireni olmayı diğer bir deyişle, realiteme getirmeyi kabul ettim. Ve Adamus ne olduğunu biliyorsun? Şimdi ben geceleri uyuyamıyorum. Evet. Gece yarısı uyanıp uyuyamıyorum. Ben bütün bu enerjiyi aldım ve Adamus, uyuyamıyorum. ” Bana şikâyet etmeyin. Bütün bu enerjiyi, onunla çalışmak için aldınız.

Zihin… Yeniden ifade edeyim. Uyku uyumanızın nedeni, zihninizden çıkmak. Eğer zihnin bu kadar ağına düşmüş olmasaydınız, uykuya ihtiyacınız olmayacaktı. Bedenin gerçekte uykuya ihtiyacı yoktur. Hayır, çünkü burada oturabilir ve Sart’ın yaptığı gibi, hemen şimdi tazelenebilirsiniz. Evet. Sart’ı kamerada göstere bilir miyiz? Onun yenilenmesini seyredin. (Kamera Sart’a gider ve Sart el sallar.)  Şimdi, dinçleşiyorsunuz.(Güler) Önce… Sart, sandalyene oturmadan önce…– zzzz-hnggggh – yenilenme! (Güler) Bedenin uykuya ihtiyacı yok, zihnin var.

Evet, konuya dönelim. Enerji birebirdir ve tutkunuza yanıt verir. Evet, enerjiyi getirenler olarak, onu ne getirecek? Tutku. İstek. Evet.

Biraz çelişki yaratıyor – eh, büyük çelişki – çünkü tutkunuza karşı güvensizlik var. Geçmiş deneyiminiz- geçmişteki sevgi deneyiminiz… Saçmalık. - Çünkü geçmiş deneyiminiz der ki;  “Evet ama ben tutkumu ifade ettiğimde, batmıştım.” Öyleyse? Öyleyse? Öyleyse? (Adamus kıkırdar) Evet!  Yeniden batacak mısınız? Sorun değil. Sorun değil. Körler dünyasında mı yaşamak istiyorsunuz? Yoksa farkında olanların dünyasında mı yaşamak istiyorsunuz? Bu kadar basit. Eğer körlerin dünyasında yaşamak istiyorsanız, evet o zaman sizi etkileyecektir. Ama farkında olanların dünyasında, bu sorun değil. Çünkü bunlar, farkında olanlar, tutkularını severler, ifadelerini severler.

Tutku sönmüştü. Zihin tarafından, hipnoz tarafından, programlama tarafından bunaltılmıştı.  Ve nihayetinde siz, ruha sahip bir varlık olarak,  Ben-im varlığı olarak, tutkusuz bir realitede yaşamaya devam edemezsiniz. En nihayetinde yapamazsınız. Yapamazsınız. Bu, sizin varoluşunuzu öldürmeyecektir. Kendinizi oradan almak için, havaya uçurmak zorunda kalacaksınız ve buna gerek yok.

Ama hayır, göreceli olarak tutkusuz bir realitede yaşadığınızda ne olur? Böyle biri ne yapar? Drama yaratırlar. Tutkunun, sahte bir biçimi olarak çok miktarda drama yaratırlar. Ama bu tutku değildir. Tutku değildir. Bu, körler dünyasında yaşamaktır.

3. Enerji Fedakârdır.

Evet, listede bir sonra ki. Enerji fedakârdır.

Enerji size hizmet etmek ister ve her hangi bir gündemi yoktur. Cehenneme giden en hızlı trende misiniz yoksa cennete gitmek için kanatlar mı takıyorsunuz, aldırmaz. Enerjide yargılama yoktur. Yargıya sahip olamaz çünkü fedakârdır. Size gündemsiz olarak hizmet etmek için buradadır, ayaklarınızın dibindedir. Herkes tarafından kullanılabilir.

Şaşırtıcı olan,- belki de içindeki kutsanmışlık kısmı- çok az kişi bunu keşfetmiştir. İnsanlar, hala çok kadim enerji sistemlerini kullanıyorlar. Neden olduğunu tanrı bilir. Dünyayı yönetmeye çabalayanlar, kontrol etmeye çabalayanlar bile bunu,  oyun gücü ve manipülasyonla yapıyorlar. Eğer, istediğiniz kadar enerjiye sahip olmanın ne kadar kolay olduğunu bilselerdi, hiçbir zaman dünyayı yönetmeyi, hükmetmeyi, kullanmak için çabalamayı, dünyadaki tüm paraya sahip olmak için çabalamayı düşünmezlerdi bile. Enerji boldur, birebirdir ve size hizmet için buradadır. (Linda sodayı açar ve ona uzatır) Hatta aslında siz bir şey söylemeden önce bile. Teşekkürler. Teşekkürler.

Evet, bunlar enerjinin temelleri. Lütfen bunları hatırlayın çünkü bir gün, aynı şeyleri anlatarak, öğrencilerinizin önünde olacaksınız ve bu illa ki Kırmızı Çember DVD’leriyle değil de, muhtemel ki sizin kendi sözlerinizle, kendi biçiminizde olacak.

Enerjiye ilişkin olarak çok fazla yanlış anlama var. Birçok kişi enerjinin dağıtıldığını veya canlı olduğunu zannediyor, başka bir yerden, başka bir şeyden azar azar dağıtıldığını düşünüyor. ( Linda sodasını, bardağa koyar.) Teşekkür ederim.

Ölümden sonra yaşama inanmayanlar, temel olarak enerjinin, kendi akıllılıklarından ve manipültif olmalarından meydana geldiğine inanıyorlar. Bir çeşit ölümden sonra yaşam olduğuna inananlar ise, enerjinin genellikle kendilerinin ne kadar iyi ya da kötü olduğuna dayalı olarak ya bir grup melek veya tanrı ya da İsa Mesih tarafından dağıtıldığına inanıyorlar. Hiç biri doğru değil.  Enerji aldırmaz. Gündemi yoktur. Evreni havaya uçuracak olsanız bile da aldırmaz. Görüyorsunuz, enerji basitçe tutkunuza yanıt verir.

Öz düzey enerjiler, biraz önce tahtaya çizdim. Öz düzey enerjiler, bilincinizin asla alınamayacağını gerçekten anlarlar, öz düzey enerjiniz alınamaz, böylece, bunların hiç biri için gerçekten endişeye gerek yoktur. Böylece, yarın evren atomlarına ayrılabilir ama bilinç ve enerji –gerçek enerji- buna gerçekten aldırmaz.

Kim aldırır? Kim aldırır? Zihin. Zihin. Buna insan bilinci diyelim.

Bir gün, inşallah bu yaşamınızda, insanlar bilinci anlamaya başlayacak ve ben burada, kahretsin, Tanrı’dan bahsetmiyorum. Ben.. şeyden konuşuyorum.. İstedim ki.. Bazılarınızın içi geçiyor. Evet. Tanrı, kahretsin! (Güler) Bu işte. İnsanlar bu uzun tahtadan heykeli yaptılar ve ona Tanrı dediler. Ve “ Eğer bu Tanrı’ya inanmazsan, sana berbat şeyler yapacak ve sen sonsuza kadar cehennemde kalacaksın” dediler.  Pekâlâ, çoktan cehennemdesiniz. Böylece şimdi başka bir şey, bu noktadan daha iyidir.. Bu uzun tahta bir heykel ve onu yakabilirsiniz.

LINDA: Öhö, öhö!

ADAMUS:  Gerçek değil.(Biri “Ooooh”) der.

LINDA: Ooooh! (Bazıları kıkırdar)

ADAMUS: Gerçek değil. Hala bunu analiz edenler için şöyle diyerek daha ileri gideceğim. Tanrı insan yaratımıdır diyerek, daha ileri gideceğim. Tamam. Tanrı yaratıldı. Nokta. Ve insan zihni vasıtasıyla yaratılmaya da devam ediyor. Uzay boşluğuna gidip de, boyutsal koridorlarda yolculuk edip de, birdenbire – “Oh, Tanrım, buradasın!  Nerede olduğunu merak ediyordum! Burada, işte bu  4,521,000  boyutundasın…” diyemezsiniz.

LINDA:  Sana başka Pepsi yok (Güler)

ADAMUS:  Sanırım, orada başka bir şey var. (Daha fazla kıkırdar)

Bu yaşamınızda, anlayıştaki ve Tanrı ile bağlantıdaki değişiklikleri görmek ilginç olacak. Bir zamanlar…Atlantis zamanlarında.. Tanrı anlayışı yoktu ama genişlemiş bilinç anlayışı da yoktu.

Atlantis’te,  Kaynak araştırması vardı, Kaynak enerjisi. Ve Atlantisliler- sizler- onu ağaçların içinde bulmaya çalıştınız, ağaçkakanların, taşların içinde ve Dünya’nın merkezinde bulmaya çalıştınız. Ve onu dışarıda dış alanda aramanız işe yaramadı. Ve bilinç, sizin ”Pekâlâ, onu hiçbir yerde bulamadık, şimdi bir Tanrı yapalım”  dediğiniz noktaya kadar genişlemeye başladı. Ve sonrasında devreye dinler girdi ve gerçekten, gerçekten, bunu pekiştirdi ve buna birçok kurallar koydu. Onu suiistimal etti ve işte şimdi buradayız Hm. Ehh, hmm.

Ama bu değişecek. Biliyorsunuz, onu yerinde tutan muazzam miktarda suçluluk. Suçlulukla nasıl baş edersiniz? Eğer biri gelip de süreç ve danışmanlık almak derse, onun üzerine yürüyüp, tükürmek zorundayım.(Bazıları kıkırdar) Yürüyüp geçin. Yürüyüp geçin., ama konu dışına çıkıyorum. Diğer Şaud’larımızdan birinin konusuna giriyorum.

Böylece, enerji bu şeylerdir; o boldur, o çok birebirdir, o sizin tutkunuza, özünüze yanıt verir. Bilirsiniz, bir şey hakkında gerçekten heyecan duyduğunuz ve şeyler hakkında düşünmediğiniz bir gün, sadece yataktan kalkarsınız ve “Yaşıyor olmaktan dolayı heyecanlıyım! Bu gezegende, onun bütün iyilikleri ve kötülükleri ile Var-ım. Sorun yok. Ben..(derin nefes) Ben varım!” dersiniz. Bu enerjinin girdaplanarak geldiği zamandır. O          ”Vaaayy!! “ anıdır. Sonunda gözlerini açıyorlar ve enerji burada, zevkinizin mutlak hizmetinde, daima hizmette. Güzel. Evet, bunlar ana hatlar, lütfen bunları unutmayın. Bir sonra ki sayfa lütfen.


Enerji Dağılımı

Enerjini… dan gelir… Enerji, şimdi konuşacağımız yerlerde yapılmaz ama bu noktalardan, bu kaynaklardan dağıtılır.. 


1. Dünya

Enerji, ilk olarak bu gezegenden, Dünya’dan gelir. Muhtemel ki, bu sizin enerjiyle en dolaysız bağlantınızdır. O, daima Dünya’dan atmosferden akıyor. O hep burada. Onu, her gün her yaptığınız şeyde kullanıyorsunuz. Dünya-temelli enerjiler. Bu gezegende, insanlara hizmet eden bir enerji rezervuarı var diyebilirsiniz. O, insan titreşim düzeyinde rezonans yapar (tınlar).. Diğer bir deyişle, biraz yavaştır. O-şöyle diyeyim- bulanıktır ama hala buradadır. Onunla çalışmaya alışkınsınız. O, biraz hayvansıdır. Kötü değildir, ama sadece-ilkeldir. Ama Dünya böyle. Öyle…(Bir kişi güler) teşekkür ederim. Bugünlerde gülüşlere para ödemem gerek.(Cebinden para çıkarken güler) Beş, sana!(Adamus kıkırdar) Meşhur beş.

Evet, enerji Dünya’dan gelir. Tam şimdi burada otururken, İnterneti izlerken, fiziksel işlerinizi yaparken ona bağlanıyorsunuz. Sorun onun oldukça ilkel oluşu ve sizin de daima daha fazla Dünya enerjisi almaya çabalamanız. Böylece onu yoğunlaştırmaya çabalıyorsunuz. Şey, daha fazla Dünya enerjisi almaya çabaladığınızda, onun ilkel doğasından ötürü, bu bazen bedeniniz için sert oluyor. Onu bedeninize çekmeye çabalıyorsunuz. Sonra hassas ve yorgun oluyorsunuz,  ağrı ve acı çekmeye başlıyorsunuz. Böylece,  belli bir düzeye gelince şöyle düşünüyorsunuz.  “Bu enerji hikâyesi yeter. Ben bundan her gün baş edebileceğim kadar biraz alayım, çünkü o çok bunaltıcı” Çünkü o düzeyde çalışıyorsunuz.

Şimdi bu önemli bir düzey, çünkü topraklanma kuvvetini devam ettirir. Eğer topraklanma Dünya enerjisi için olmasaydı ve bağlı olduğu manyetikler ve elektromanyetikler ve diğer dünyevi çeşit karakteristikleri de, Dünya enerjisi için olmasaydı, bütün bu her şey yerli yerinde olmazdı. İnsan bedeninde kalmak zor olurdu. Ama o çok basit, ilkel- mecaz yapmıyorum-çok basit düzeyde.

 

2. Kozmik

Bir sonraki enerji düzeyi -sırf basit olsun diye- ona kozmik diyeceğim. Kozmik enerji. Bu sizi çevreleyen fiziksel evrenden geliyor. Fiziksel realitenizin birleşiminin parçası olan ve onun hizmetinde olan muazzam enerjiler var. Bazıları bilim tarafından zaten biliniyor ama birçoğu bilinmiyor. Bunlar bol miktarda mevcut ama pek azından faydalanılıyor. Solar dalgalar ve belli tipte gama ışınlarından ya da diğer fiziksel olmayan ışınlardan söz ediyorsunuz ama insan tarzı gözleminizle geçip gidiyorlar.– “Vıın!  İşte orada bir gama ışını geçiyor, işte orada belli bir çeşit kırmızı ışın geçiyor.” Çünkü gerçekten fiziksel realiteyle henüz bağlantı yok.

Zihnin bir parçasında bunları kullanmakla ilgili bir korku var. Çünkü zihin onları anlamıyor.

İlginç olan, zihin onları asla kullanamayacak. Zihin onları kullanamayacak, beden kullanacak. Ama uyanışta, ayırt etme ve ifadenin birincil aleti olarak zihnin ötesine gideceğiz. O, bilme-dedir. Şimdi, tavşan deliğine kadar uzanmayacağım ama zihnin ötesine gidiyoruz. Evet, zihin kozmik enerjileri nasıl kullanacağını gerçekten anlamaz.

Bilme-biliş. Biliyorsunuz, biliş bir şeyi bildiğiniz o andır. Onun hakkında düşünmek zorunda değilsinizdir. Olduğu anda, o oradadır. Bir buhranın ortasında olabilirsiniz, bir araba kazasında, eli kulağında bir krizde olabilirsiniz ve beyin bu tehlike hali koşullarına tepki verir-tehlikenin eli kulağında olduğu bir kaza, böyle bir şey, bir araba tam çarpacakken- orada ayrıca bir –biliş vardır. ”Ben, ölmeyeceğimi biliyorum. Biraz yaralanabilirim. Hastaneye gidebilirim ama bilirsiniz, bacağı kırmak gibi ama zaten bilirsiniz. Bu ilginçtir.

Bilme ortaya çıkıyor. Aklımdayken o, bilincinizde ortaya çıkıyor. Ve zihin hala detaylarla ve “Ya şöyle-böyle olursa “ ile endişelenirken, bu yaklaşan tehlikeli kaza olacakken, zihin saniyesinde bütün meseleye korku salarken, bilme; ” Biliyorum, hiçbir şey olmayacak” der. Bu inançla ilgili değil. Bu, sizin iyi şeyler düşünmenizden ya da kararlılığınızdan dolayı değil. İyi şeyler düşünmenin gerçekten pek de anlamı yok. Aslında ben sizi gerçekten daha çok, kötü düşüncelere başlamanız için cesaretlendiriyorum. (Bazıları güler) Bu doğru. Çünkü  “La-la,  deyip yürümek, gerçek değil.” Ben yalnızca iyi şeyler düşüneceğim.” Kötü düşünceler hala orada duruyorlar. Sadece onları inkar ediyorsunuz. Eveet.

Evet, kötü  düşünce dediğiniz şey gerçekten…. - bazılarınız bunun için benimle münakaşa edecek-gerçekten kötü düşünce yoktur. “Pekâlâ, şunu ya da bunu yapmak kötü bir düşünce değil mi?” diyeceksiniz. Hayır. O, bir düşünce. Bu, bu düşünceyle eyleme geçeceksiniz anlamını taşımıyor. Bu, sisteminizi kirletecek anlamına gelmiyor. O, bir düşünce. Buradaki şans, büyük olasılıkla gerçekten size ait olmaması. Onları toplu bilinçten alıyorsunuz. Böylece, kötü düşüncelerle savaşmayı bırakın. Bu yorucu çünkü çok fazla Dünya enerjisi kullanıyor.

Evet, gelen kozmik enerjiye sahipsiniz. Gerçekte, onun nereden geldiğini bilmek zorunda değilsiniz. Onun ne renk olduğunu ya da ne kadar kuvvetli olduğunu bilmek zorunda değilsiniz. Bu gerçekten sorun değil. Tüm yapmak zorunda olduğunuz şey, farkına varmak.

Güzel, derin bir nefes alın. Gözlerinizi kapayabilirsiniz ya da dilerseniz açık tutun ama ben Dünya enerjisinde söz ederken hissedin… Nasıl hissediyorsunuz?

Dünya enerjisi. Pekâlâ, muhtemelen çok rahat, bildik, tehdit edici değil ama aynı zamanda hantal. Kayalar, taşlar, ağaçlar ve yağmur, gezegenin kendisi.

Şimdi hissedin-düşünmeyin-ama bir an için hissedin, kozmik enerji.

Madde değil. Yoğun değil.

Kozmik enerji. O her yerde. Onunla bağlantıya geçmek için boşlukta gidip gelmek zorunda değilsiniz. Çünkü zaten bu gezegende, tam burada, kozmosun içindesiniz.

İlk önce, kozmik enerji biraz kaosmuş gibi gözükür, çünkü zihniniz onu düzenlemeye veya anlam vermeye çalışır. Ama asla kaos değildir. 

Kaos,- kaosun tanımı-zihnin henüz anlamadığı şeydir. Hiç bir yerde kaos yok. Hiç bir yerde. Kaos yalnızca elinizdeki ölçü sistemlerini kullanmaya çabaladığınızda vardır. Geçerli matematiğiniz bir Dünya uygulaması olarak ilginçtir ama gerçek kozmik aktiviteleri anlamaktan oldukça uzaktır.

Ama şimdi, bunun izini sürmeyeceğiz. Kozmik enerjiyi hissedin, o farklıdır. Kaotik hissiyatı vardır ama aslında rafinedir.

Şimdi zihniniz, “Pekâlâ, ben onunla ne yapacağım?” der. Zihninizin çenesini kapayın.(Adamus kıkırdar)  Cehennem olası zihninizin sesini kesin  (Linda boğazını temizler) Bunu söyleyeceğimi düşündünüz, öyle değil mi? Zihninizin sesini kesin! Gerçekten. Zihninize, çenesini kapamasını söyleyin ve gerçekten bunu kastedin. Gerçekten bunu kastedin. “ Lütfen, sesini keser misin ?”(Süklüm püklüm söyler) değil. Hayır,” Kapa çeneni lanet zihin!”  (Linda nefesini tutar.) Ben demedim! Ama hepiniz duydunuz. Bu ilginç değil mi? (Güler)

LINDA: Ben söze aldırmıyorum, sadece bunun yayınlanmasından hoşlanmıyorum.

ADAMUS: Geriye dönüp, kayıtları dinleyebilirsiniz. Orada yok ama her biriniz duydunuz. Şaşırtıcı.

 

Evet, nerede kalmıştık? Eh, çeneni kapa! (Bazıları kıkırdar) Hayır, gerçekten istediği bu. Zihin tuhaf bir veçhe. Ve siz, sevgili ruhlu(soul) varlıklar, zamanı geldi. Ona ne yapacağını tam olarak söylemeye başladınız. Lütfen. Ona fazlaca yakalanmıştınız. Zihin kötü bir şey değil. Yalnızca tuhaf bir şey. Düşünebiliyor musunuz, Dünya’ya gelmeden önce bir zihniniz var mıydı? Zihin yoktu. Oh, bu neye benziyordu? Oldukça özgürleştirici. Zihnin, bu gezegende olmanın duyumsal deneyimine, biraz derinlik getirmeye yardım ettiğini söyleyebilirsiniz. Zihin buna yardım etti. Ama belli bir noktada zihni aştınız. Bilirsiniz, bir noktada at ile fayton gitmek zorunda. Birçok kişinin otomobil ya da ondan bir sonraki yeniliklerin kötü olduğunu söylemesi sorun değil. İlerleme zamanı. Zaman, zihnin ötesine gitme zamanı. Zihin hoş bir şey ama kessin sesini.(Adamus kıkırdar)

Evde deneyin. "Kes sesinii! Ben yaşıyorum. Meşgulüm. Kapa çeneni. Ben hayattın tadını çıkarıyorum. Kapa Çeneni! Allah allah, kötü bir koca ya da karı gibisin. Seni boşuyorum. Ben artık yokum. (Bazıları kıkırdar, Adamus güler) 

Tamam, listemizde bir sonra ki-kozmik enerji-sonra ki? Sonra ki düzey. Aklımdayken, onun nerde olduğunu bilmek zorunda değilsiniz. Ne kadar olduğunu, ne renk yâda ne kadar güçlü olduğunu bilmek zorunda değilsiniz. O burada. Size hizmet etmek için burada. Bilmeniz gereken şey, o size hizmet etmek için burada. O bol ve kozmik enerjide enerjiyi kullanmanın hissi farklı olacak.

Dünya enerjilerine alışıksınız ve daha, daha da toplamaya çabalıyorsunuz. Ve daha fazla, daha da fazla kullanmaya çabalıyorsunuz. O sizi sadece yoruyor. Buradan bir adım atın. Kozmik enerjiyi hissedin. O daha temiz, çok daha etkin. Başlarda, biraz sıkıntılı hissettirecek. Son zamanlarda birçoğunuzdan da işittiğim gibi-hissetmek-oh, bağlantınız kesik. Oh. İsa, evet! Evet! Birçok eski yollarla bağlantınız kesiliyor ve şimdi bazı yeni yollarla oynuyorsunuz. Böylelikle, bağlantınız kesik hissedeceksiniz. Evet. Geriye dönmeyi bırakın. Şu öteki gözü kapamayı bırakın. Tanrım, birini açmak yeteri kadar vakit aldı.

Evet, kozmik enerjiler, yalnızca hissedin. Ona aşina olmaya başlayacaksınız. Onun ne kadar oyunbaz olduğunu anlayacaksınız ve o bilim kurgu tipi bir şey değil. Sadece orada. Zihin onu anlamayacak ve burası bilme-biliş-e gitmeniz gereken nokta olacak. Kesinlikle zihne gidenleriniz, bilme-yi anlayamayacak.

Gerçekten zihninizde kalırsanız  ne yapacağınızı biliyor musunuz. ? “Kes sesini!” (Güler)  Ve sonra, yalnızca, o adımı atın. Zihinden çıkma adımını atmak için tartışmayın. Bir şey hissedip hissetmediğiniz hakkında tartışmayın. Duyarlı olabilmek, belli şeyler hissetmek ya da belli şeylere tepki vermek için kendinizle kavga etmeyin. Onunla tartışmayın. Onun hakkında düşünmeyin.” Kes sesini” deyin ve hemen deneyime geçin. Hissetmek, bilme-biliş, bu kadar basit.

Komik olan, içinizden çoğunuz yıllarınızı  “ Şey, ben medyum değilim. Evet. Öyleyim. Olmak istiyorum. Medyum değilim. Ve bir başkası…” diye kendinizle tartışarak harcadınız. Kapa çeneni! (Güler) Pöffff!  Hayır, gerçekten çok basit, şaka yapmıyorum. Bu kadar basit. Sadece, “Hayır! Hayır, Ben o benim! ” diyeceksiniz.  İşte bu kadar. Ve eğer, şunu söyleyen bir ses duyarsanız  “Oh Evet, senin  ben-im dediğini duyuyorum …” Deyin ki; “Eh, Kapa çeneni! Ben o Benim! Sen hiçbir şey değilsin.! Sen aptal bir beyinsin!” (Adamus kıkırdar) 

Oyunbaz olmalısınız çünkü eğer olmazsanız, beyne yakalanırsınız. Şimdi,” Şey, ben bunu kendime söyleyemem. Eğer ben zihnime “Çeneni kapa” dersem, kendim için kötü karma yaratmaz mıyım? Ve bu negatif en…..”  “ Kes sesini!” (Güler) Dur!! Yeter artık. Yalnızca seçin.  “Hey, ben duyarlı olacağım ve hissedeceğim. Vayyy, inanılmaz. O hep oradaydı. Büyük anlaşma neydi? (Adamus kıkırdar)

LINDA: Çeneni kapa!

ADAMUS: Bir kereliğine hep beraber yapalım. Üç deyince. Bir, iki, üç… 

HERKES: Kapa çeneni!!!

ADAMUS: Bunu “Ben o benim” den daha iyi yapıyorsunuz. Şimdi bu üzücü. Gerçekten üzücü! (Çok kişi güler) Tobias! Bunu senin için alıyorum. Bunu niye “Ben o Benim” dediğinizden daha tutkulu söylüyorsunuz -böyle derken sırtınızda bir baston var gibi (Gülüşmeler)- ama kapa çeneni daha kolay. Haydi, bir daha “Kapa çeneni.” yapalım. Eğlenceli. Kapa çeneni yapalım. Bir, iki. üç…

HERKES: Kapa çeneni!! (Gülüşmeler)

ADAMUS: Şimdi, zamanda geri gidip, Ben-im konuşmalarının kanallığı zamanına döneceğim ve onu, sadece “Kapa çeneni” diye adlandıracağız.(Güler) Hayır, biraz daha sofistike yapalım. “ Kapa çeneni ve Yaşa!” Tamam. Artık “Ben-im” yok. Çünkü bu çok derin mi oluyordu? Kapa çeneni! (Adamus kıkırdar ve güler)

LINDA: Sen bir şey başlattın.

ADAMUS: Bu şeyleri aydınlatıyor. Gerçekten, çünkü münakaşa edilecek en kötü yer kendi zihninizdir.

LINDA: Ooooh. 

ADAMUS: “ Kapa çeneni” yi, çok daha önce dememeniz, benim için sürpriz oldu. Oh, ilaçlar ve alkol alıyordunuz. Oh.(Güler) Kapa Çeneni!

Evet, “Kapa Çeneni” yarışması yapmayı, gelecek ay ki programımıza koymalıyız. Ne kadar beden dilini…. Sadece” Kapa çeneni” yi tutkulu biçimde söyleyerek, ne kadar enerji getirebilirsiniz, Ha? Ve biz, sizin için kullanılabilir durumda olan enerjinin, ne kadarı Dünyasal, ne kadarı kozmik ya da ne kadarının diğer düzey –kristal!- olduğunu görüp değerlendireceğiz. (Dinleyiciler “Ooooh”der.)


3. Kristal

Şimdi, lütfen anlayın. Burada ki mekanizmalar, tamı tamına dağıtım mekanizmaları. Bu üç düzeyde, gerçekte enerji yaratılmaz. Bunlar tamamen dağıtım yöntemleridir. Böylece,  kapınıza bırakılan sütü almanız ya da uygun bir dükkândan satın almanız ya da bir çiftliğe gidip, ineğin kendisinden sütü almanız gibidir. Bunlar sadece faklı dağıtım yöntemleridir. Onu almanın farklı yollarıdır.

Kristal enerjiler çok düzenlidir. Onlar uyumludurlar. Kozmik enerjideyse -öyle olmamasına rağmen- kaos hissi vardır. Dünya enerjisi, hayli ağır işler. Kristal enerji sizinle kendisini hizalayacak-uyumlu hale getirecektir. Ve kristal….. Aklımdayken, kozmik enerjiler –sanırım bir kitap yazmak zorunda kalacağız.- hiçbir zaman Dünya enerjilerine baskın çıkmaz ya da hükmetmezler. Kozmik enerjiler ve Dünya enerjileri bağımsızca çalışırlar. Ve işin büyük kısmında kozmik enerjiler, Dünya enerjilerine ne yapacağını söyleyemez. Yani, kozmik enerji Dünya enerjilerine hükmetmez. Dünya enerjileri de ona hükmetmez. Dünya enerjilerinin kozmik enerjiyi bazen bunaltan ilginç tarzları olmasına rağmen, ona hükmetmezler.

Kristal enerjiler, uyumlanma konusunda inanılmaz yeteneğe sahiptirler. Onlar çok saf kalmaya eğilimlidirler. Kristal enerjiler, daha çok fiziksel odaklı olan Kozmosa ve Dünya’ya ait gündemlere ve gidişata yakalanmazlar. Kristal enerji, fiziksel değildir, çok saftır ama tezahür edebilir. Kozmos ve Dünya yoluyla kristal formlara gelebilirler. Dünya’da gömülü olan, o çok güzel kristalleri takmanız bu yüzdendir.

Kristal enerjiler için saf kristal enerjiler için kendi tarzlarında işlerlerken, bir nevi şeylerin daha çok öz düzeylerinde hatırlatıcı gibidirler diyebilirsiniz. Kristal enerjiler uyum ve düzen içindedirler. Kristal enerjilerde… onlarda güç yoktur. Yani siz, genellikle onları tipik duyumsal alıcılarınızla hissedemeyeceksiniz. Onları hissetmeyeceksiniz. Beyninizde bir vızıldama hissetmeyeceksiniz. Onu, kolunuzda bir ağrı ya da bunun gibi herhangi bir şey olarak hissetmeyeceksiniz. Çünkü güç yok. Saldırganlık yok. Onlar saf, kendilerinin saf formundadırlar. Bu nedenle evrendeki varlıkların çoğu, insanların çoğu, bütünüyle onların farkında değiller.  Böyle olması normal çünkü varlıkların çoğu, güç ya da kuvvet elementi arıyorlar ve saf kristallerde bunlardan hiç yok. Kristallerin Dünya’ya gelirken, belli miktarda güçleri olduğu konusunda tartışabilirsiniz ama onları saf formda düşünün.

Bu kristal enerjiler, son derece, son derece etkindirler Onların çok fazlasına ihtiyaç yoktur. Orada ondan çok var ama azı yeterlidir.

Bundan sonra anlatacağım enerji formu( daha sonra anlatacağı öz- enerjiyi işaret ediyor) ifadeyi, tezahürü, oynamayı istediğinde ve arzu ettiğinde, Kristal enerjiler varlık haline gelirler. Evet, kristal enerjiler, enerjinin bu temel düzeyiyle uyum halindedirler. Kozmik enerjileri ve dünya enerjilerini kontrol edebilirler.

Şimdi, daha sonra bunları söylememem gerektiğini söyleyenleriniz olacak, çünkü - oh, sanırım bunu bir çeşit sır olarak adlandıracaksınız çünkü eğer bu sırrı birileri eline geçirirse,  onlar bununla gerçekten ortalığı karıştırabilir, evreni alt üst edebilirler. (Birkaç kişi kıkırdar) – Bu onlara bir yol açacak-- şöyle diyelim- kötü adamlar için bu gerçekten potansiyel bir silahı ellerine alma yolu olabilir.

Ben bunun için endişeli değilim çünkü gerçekten anlayan ve kristal enerjilere geçiş yapmak isteyen biri berrak bilince sahip olmak zorundadır. Ve bazılarınız “Şey, nasıl olur, ben kristal enerjileri gerçekten hiç hissetmedim? Diyeceksiniz. Evet, çünkü diğer gözünüz gerçekten açık değildi. Ama şimdi, diğer gözünüz açılırken kristal enerjileri fark edeceksiniz.

Sadece bir an için hissedin. Hissetmek için zorlamayın. Başka bir değişle ondan gelen bir baskı hissetmeyeceksiniz. Onun ağırlığı yok ve o, en saf formda. Onun sadece- yine insan terimleri kullanmak zorundayım- onun sadece bir renk izi var. Ve bu aslında tamamen doğru bir ifade değil ama sözcüklerle anlatabileceğimin en iyisi. Rengin, onun karakter yâda yönünün bir belirtisi olmasına ne dersiniz.

Farklı çeşit kristal enerjilerin katları vardır. Ve bu nedenle, her birinin, yapmayı sevdikleri görevlerle birleşmiş bir tayf dizilimi, bir renk dizilimi vardır. Hepsi sizin için kullanılabilir durumda. Bunu, hemen hemen bütün bu farklı fasetalarıyla ve farklı kenarlarıyla büyük bir kristal tekerlek gibi görebilirsiniz. Ve hepsi sizin için kullanılabilir durumda. Ve bu kristal enerjilerden bazıları, size hizmet edecek belli şeylerde, daha uzmandırlar.

Kristal enerjileri gerçekten anlamak için, onları fark etmek için, farkındalığa sahip olmak zorundasınız. Bu yüzden negatif gündeme sahip birinin, bunlara geçiş yapması güç olacaktır. Ama kristal enerjiler kozmik enerjilere ve Dünya enerjilerine baskın gelirler ve başka bir söyleyişle, onlara hükmedebilirler. Bu enerjilere hükmettiklerinde, Dünya ve kozmik enerjileri esir ederek, onlar üzerinde egemenlik kurmazlar. Etkili olmalarından dolayı, yaptıkları şey, Dünya ve kozmik enerjileri süratle kendileri ile hizaya getirmektir. Onların fizik yapılarını, dinamiklerini, her şeylerini değiştirir ve onları kristale aynı hizaya getirirler.

Ben, Dünya’daki yirmi bir mağaradan söz ettiğimde, tam olarak bunu anlatıyorum. Tam olarak. Bunlar dağıtıcıdırlar… … (Linda bir içecek verir) Teşekkür ederim. Bunlar depolama mekanizmaları ve kristal enerjilerin dağıtıcılarıdır. Onlar, Dünya, Kozmik enerjilerinin kendisi değildirler ve birçoğunuz onları hissetmediniz çünkü güç ve etki arıyordunuz. Özellikle zihin yoluyla bir nevi yanıt arıyordunuz ve onu alamamanızın olası nedeni de budur. Ve aynı zamanda birleşme arıyordunuz. Birleşme. Siz, geçmişte size olmuş bir şeyle birleşmeyi, düşünmek ya da hissetmekten hoşlanıyorsunuz. Kristal enerjilerle birleşmek, şimdilerde çok zor olacak. Herhangi birinizin söyleyeceğinin aksine, özellikle bazılarınız sonradan gelip- “50 yıldan beri kristal enerjilerle çalışıyorum “ diyecekler. Hayır, öyle değildi. Çünkü… Çünkü ona sahip değildiniz. Kristallerle çalışmış olabilirsiniz. Bu farklı bir şey. - Dünya kristalleri- onlar gerçek kristal enerjiler değiller. Eğer böyle olmuş olsaydı, bu Dünya farklı bir yer olurdu. Ve siz, 50 yıldan beri bu işi yaptığınızı ve herkesi etkilemeye çabaladığınızı bana anlatmak zorunda kalmazdınız..

LINDA: Ogh! (Güler)

ADAMUS: Gesundheit!(Çok yaşa)  Orada hapşırman gerekiyordu. 

Bu doğru. Biliyorsunuz, Üstat hiçbir zaman, herkese ben yükseldim diyerek etrafta dolaşmaz. Üstat, “50 yıldan beri kristal enerjilerle çalışıyordum” diyerek dolanmaz. Neden biliyor musunuz? Bu bir gözü açık birisinin, körler dünyasına gidip de, bunun neye benzediğini açıklamaya çabalaması gibi bir şey. Hiç bir zaman anlamazlar. Bu nedenle, Üstatlar bunu yapmazlar. Onlar, körlere gözlerini açmalarını söylemeye çabalamazlar. Onlar, körler dünyasına ve içinden geçtikleri deneyimlere şefkat duyarlar. Ve sonra, körler dünyasından bir ya da daha fazla kişinin gözlerini açmaya çabaladığını hissettiklerinde, hemen orada olurlar. Hemen şefkatle orada olurlar. Ama farkında olmayanlar dünyasına, farkında olanların dünyasını açıklamaya çalışmak niye? Gerçekten niye? Onlar, yalnızca sizi öldüreceklerdir. Bu İsa’dan bir alıntı.( Daha fazla kıkırdamalar) 

LINDA: Ohhh!

ADAMUS: Bu onun en favori deyişlerinden! Ve doğru! Bu onun en favori deyişlerinden. Tam gitmeden önce söylemişti. “Ve sizi öldüreceklerdir.” Körler dünyası, herkesin kör olmasını ister. Hatta gelip de “Benim bir vizyonum var, gördüm” deseniz dahi, “Sen iblissin. Seni öldürmek zorundayız. Çünkü sen körler dünyamıza izinsiz giriyorsun. Bizim sürüp giden hoş bir dünyamız var. Biz hepimiz körüz ve hepimizin anlaştığımız, küçük kör güç noktalarımız var. Sen gelip de bize, “ Gözleriniz var mı?” diyorsun. Sen, besbelli iblissin.” Gümm. Nerede kalmıştık? Kristal enerjiler. Güzel bir şey!  (Güler)

 4. Ben-im- Öz

Bir sonra ki. Oh, zamanımız azalıyor. Sonra ki. Oh, bir sonra ki düzey. Daha önce sözünü ettiğim bir şey-öz enerji. Ben onlara, Ben-im enerjileri diyeceğim. Daha önce sözünü ettiğim Ben-im enerjileri. Bilincinizin hemen, en yakınında olan ve her zaman orada olan düzey ve katman.

Bir biçimde bazıları buna Büyük Merkezi Güneş diyor diyebilirsiniz. Ama Büyük Merkezi Güneş bir toplum işi değil. O, sizin merkezi güneşiniz.

Böylece, bilinç bu topluluğu çeker, hemen çevresinde olan, bu güzel enerji topluluğunu. Bu enerji düzeyi ile ruh dediğinizle ya da bilinç ile yâda Ben-im arasında olan, daha yakın hiçbir şey yoktur diyebilirsiniz. O, tam orada. Tam orada.

O daha sonra, diğer formları çeker. O, kendiniz için yarattığınız özgün enerjidir ama kristal, Dünya ve kozmos enerjilerine hiç benzemez. Herhangi bir güç ya da kuvvete sahip değildir. Tezahür ettirme yeteneğinin sınırları yoktur. Ben-im in, ruhun yaratımına, gerçek yaratımına yanıt verir diyebilirsiniz.

O, diğer enerjileri hizalar. O, - bunu nasıl söyleyebilirim diye düşünüyorum- bunu sizin için (kendi) yapmaz. Diğer enerjileri, sizin için çağırır. O, enerji yapımcısı diyebileceğiniz bir şey değildir. Esasen, işi o yapmaz. O ustabaşıdır. Bu, onu anlatmanın güzel bir yolu. O ustabaşı enerjidir. Diğer enerjilere buyruk vermekten başka bir şey yapmaz. Kristal, kozmik, Dünya enerjilerine. Ve bun u yapmakta çok iyidir. Ve tekrar ediyorum, o aşırı derecede etkilidir-etkindir. Zamana ihtiyacı yoktur. Hatta kendi enerjisini tüketmeye de ihtiyacı yoktur.

Bu öz enerji -Ben-im enerjisi- o kadar zekidir ki, hiç enerji tüketmez. O, diğer enerjilerin ustabaşıdır, temel enerjidir.


Yol boyunca insanlar, zihin denilen şu tuhaf veçheye girdikleri için onunla bağlantıdan çıktılar ve o, buna aldırmaz. O hala oradadır ve insan veçhesi Dünya enerjileri ile oynuyorsa, buna aldırmaz. Ama insan gözlerini açmaya başladığı zaman, özellikle her iki gözünü de açmaya başladığı ve “ Ben farkındayım. Ben, Dünya’ya enkarne olmak için Dünya enerjilerini kullanan, şimdi burada bolluğumu genişletmek için kozmik enerjileri kullanan, burada ve diğer her yerde farkındalığımı genişletmek için kristal enerjileri kullanan “Ben O Benim” demeye başladığında,  bu öz enerjilere yeniden dokunursunuz. Ama unutmayın-bunu hatırlamanız çok önemli- Ben-im enerjisi işçi değildir. O ayar aletedir. Bütün diğer enerjilere emri verecek olan generaldir.

Böylece, Ben-im enerjinize gidip de-“ Pekâlâ bak, ihtiyacım olan ….. için, benim bin dolara ihtiyacım var.” demeyin. Yoooo! Hayır, hayır. Durun. Derin bir nefes alın. O, kristal, dünya ve kozmik enerjilere komut vermek ve ayarlamak için orada. Biraz anlaşıldı mı? Bir parça, tamam.

Şimdi biz, bu tartışmayı, ondan bıkıp da hasta olana kadar sürdüreceğiz. (Adamus kıkırdar) Konu….

LINDA:  Ondan bıkıp, hasta olmamızın işareti nedir?

ADAMUS: “Kapa çeneni!” (Güler) Beni ilgilendirmez. Beni ilgilendirmez.

Hayır, aslında çok da ilgilendiriyor. Eğer, bana bunu söylerseniz- eğer bana bunu söylerseniz- onun tutku ve anlamla söylenmesini isterdim. Onun, şarkıyla söylenmesini istedim. “Kapa çeneniiii!” (Şarkı söyleyerek) Böyle, anlıyorsunuz, sadece “Kapa Çeneni” (Mızmızlanır gibi söyler) değil. Bunu bana söyleyecekseniz, benim geri gelip de, size söylememe de hazır olun. Ve tutku nerede görelim. Kapa çeneni! (Adamus kıkırdar)

Tamam. Nerde kalmıştık Derin bir nefes alalım. Vites değiştireceğiz. Kalan birkaç dakikamız var ve ben bir hissetme deneyimi yapmak istiyorum. Bir Merabh değil ama bir deneyim olacak.

Enerjilerle çalışmak


Birkaç nokta. Dünya enerjisini kullanmaya alışmıştınız. Dünya enerjisi çok ilkeldir, eskidir, yavaştır. Biz bunun ötesine gideceğiz. Siz, Enerjiyi Getirenlersiniz- kozmik ve kristal enerjileri- ve sizler tutkuya yanıt veren “ Ben-im öz enerjileriyle” rezonansa geri dönmeyi öğreneceksiniz. Çok basit.

Para, bolluk ve diğer şeylere odaklanmayı bırakın. Bu enerjileri nasıl getireceğinize bakmaya başlayın.

Bu enerjileri nasıl getireceksiniz? Tutkuyla! Tutku. Bu enerjileri tutkuyla getirirsiniz. Hiç bir şeyi zorlamazsınız ve eğer kendinizi zorlarken ya da zihninize yakalanmış bulursanız, sadece durun. Deneyime son verin. Başka zaman yeniden başlayın.

 
O, tutkudur ve hayatı seçme tutkusuyla başlar. Aklımdayken, uzun zaman önce Tobias, insan çekişmelerinin her alanını oldukça kolay karakterize etmişti. Tobias, ilişkilerde sorunlar olduğunu, yapma yaa!; bollukta sorunlar olduğunu, iki kere yapma yaa!; sağlıkta sorunlar olduğunu, evet ve  özgüvende ya da kendine değer de sorunlar olduğunu söylemişti. Bunlar,  4 kategoriydiler. Ve sizin eğilimiz bunların içine girerek, onlar için üzülerek çokça enerji tüketmek ama asla bir şey yapmamak. Bunların hepsi dengeye getirilebilir.

Ve sonra beşinci bir kategori var. Ama bu çekişmelere ilişkin değil. O sadece, onun ne kadar ortaya çıkmasına izin vermenize ilişkin. Ve o neşedir. O, neşedir. Böylece, bu bizim beşinci kategorimiz olacak. Ama o aslında, hiçbir şey değil… Burada bir şeyi çözmeye ya da denge getirmeye çalışmıyorsunuz. Siz sadece, onunla olduğunuzda nasıl ifade ettiğinizi görmeyi deniyorsunuz.

Siz tüm bu kullanılabilir enerjiye sahipsiniz. Sizle, sadece –çoğunlukla - Dünya enerjilerini kullanmaya alışıktınız. Şimdi, geri kalanları getiriyoruz. Ama bu, bugünün ikilemi. Kulağa hoş geliyor. Onunla ne halt edeceksiniz? Vayyy.( Sart “ Kapa çeneni” der, Adamus kıkırdar) İşte düşündüğüm şey bu. Şimdi gidiyorum. Sart bana çenemi kapamamı söyledi. Sart’ın şöyle dediğini duyabiliyorum   “Bize böyle meydan okuma. İyi gidiyordum, Biliyorsun, yuvarlanıp gidiyordu ve ayda bir kez buraya gelerek, biraz bir şeyler alıyorum. Biliyorsun, Ne aldım burada. Çeneni Kapa. Tüm bu stresi üstümüze yıkma.”  Hayır. Ne istiyorsunuz? Bütün bu enerji ile ne yapacaksınız (Birisi “Yaratmak” der)  Ne yaratmak? ( Birisi “Her şey “der) Her şey. Güzel. Bu güzel. Herhangi bir şey?  Oh, keyifli deney… –Fark etmez. 

 

Size, yanıtı vermeyeceğim. Bu uyanış Şovu değil. Bu size kalmış. Ama biraz çelişki getirecek ya da biraz… kafanıza gideceksiniz. Ve önümüzdeki iki gün, çok düşünüyor olacaksınız.” Ne yapacağımı bilmiyorum”  diyecek kendinizi bitkin düşürecek ve “Buna sonra bakarım” diyeceksiniz. Daha sonra, gelecek ay olacak ama gelecek ay ben, ağzınıza mikrofonu tutacağım ve “Bu enerjiyle ne yapacaksın” diyeceğim. Siz de, “Şey, bilmiyorum” diyeceksiniz. Ben de “ Burada, bu odada bilmiyorum, diyemezsiniz. Eğer derseniz, ceza alanına ” diyeceğim..(Güler) Bu küçük… geri arama telefonu….ceza alanında  geri arama telefonu var! ( Arka köşedeki küçük telefon kabinini göstererek)  Bu nasıl? (Güler) Tanrıyı arayın. Tanrı; “ Beni ilgilendirmez. Kapa Çeneni. Adamus’u dinle. Ben meşgulüm” diyecek. (Daha da güler)

İkilem, bu enerjiyle ne yapacağınız konusunda olacak. Onu istemiştiniz. Onun için ağlamıştınız. Bu enerjiyle ne yapacaksınız? O, burada. Şimdi kullanılabilir, uygun halde. Enerjiyle dolu 21 mağaram var ve ondan hemen hiç kimse istifade etmiyor. Bu enerji bol, temiz. Size hizmet için burada. Kimse istifade etmiyor. Evet. Onunla kendilerini kandırıyorlar. Kendilerini kandırıyorlar yani dillerini değdirip bırakıyorlar. ” Oh, Ben kristal mağaralara gittim” Kapa çeneni! (Güler).

Uyanış Şovu! Sadece farklı bir versiyonu!  2.Sezon.

Hayır, sizin içtenlik, samimiyet dediğinizi anlayabiliyorum ve bazılarınız… Aslında ilginç bir ikilem. Bazılarınız çok içten, çok samimi. “Eğer, bu enerjiler gerçekten bana gelseydi, ben de olsaydı. Oh! –ama onlara izin vermiyorsunuz. Siz,” Eğer… Onlar eğer… dığında…”  halindesiniz. Yok, gerçekten içtensiniz. Gerçekten kocaman bir yüreğiniz ve hoş bir gülümsemeniz var ama enerjilerin gelmesine izin vermiyorsunuz. İçinizden diğerleri de makyo ile dolu. “Oh, geçen gece 19.cu mağaranın enerjilerindeydim. Bir randevu yaptık.” ve bu gibi, Ne?!  Gerçekten, biri bana bunu söyledi. Bunu söyleyen Cauldre değil. Benim, Adamus. Birileri bana, 19 mağaranın enerjileri ile randevulaştıklarını anlattı. Bu enerjileri nereden alacaksınız? Ne yapacaksınız, sinemaya mı gideceksiniz? (Güler) nelerle uğraştığıma inanamazsınız.

Kalan birkaç dakikamız var. Kalan birkaç dakika. Biraz müzik çalalım. Biraz deneyimleyelim, Merabh tarzı gibi bir şey ama değil de. Ne olduğu önemli değil. Bu farklı enerji katmanlarını hissetmenin  deneyimi. Dünya, kozmik, kristal enerjileri.

Arkadaşlarım, hoşlansanız da, hoşlanmasanız da eğer bu odada oturuyor ya da canlı yayında dinliyor ya da bunu okuyorsanız, siz Yeni Enerjiyi Getirenlersiniz. Başka kimse için değil. Lütfen. Lütfen. O, sadece sizin için. Siz Getirensiniz. Diğerleri sizin eve süt getirdiğinizi gördüklerinde, onlar da eve süt getirmeye başlayacaklar. Onlar sizin enerjiye giriş yapabildiğinizi gördüklerinde, -şıkırt- işte böyle, emredin onlara  – şişştt! –  iyi eğitim görmüş ordu, kabile gibi etrafınıza toplayın onları.” Bunu nasıl yapıyorsun? Ben de biraz böyle yapmak istiyorum.” diyecekler. Ve siz de “ Sen hazır değilsin.” (Bazıları güler) diyeceksiniz. Büyük olasılıkla da hazır olamayacaklar. Ama bu normaldir. En azından yolculuk başladı. En azından, onları motive edecek bir şeyleri var.

Bir Deneyim

Evet, şimdi biraz müzik çalacağız, sadece birkaç dakikamız var. Ve ben, sizin Dünya, kozmik ve kristal enerjileri ve öz enerjiyi hissetmenizi isteyeceğim. Sadece hissedin onları. Şimdi onlarla birleşmek zorunda bile değilsiniz. Ne yapacağınıza karar vermek zorunda değilsiniz. Onlar buradalar.. 

Işıkları söndürebilir miyiz?

(Müzik başlar “Dream Ten” “Dream: A Liquid Mind Experience” Albümünden) (“Rüya 10” “Rüya: Bir likit Zihin deneyimi”)

Biraz hoş kozmik müzik çalalım.

Siz enerji getirenlersiniz. 

Kendinize olan doymak bilmez iştahınız nedeniyle bunu kısmen yaptınız. Meteliksiz kalmanıza, bedeninizin arızalanmasına, her neyse izin ona verdiniz. Bu enerjiye hasret kalmanıza yol açtı. “İhtiyacım var. Bu enerjiyi istiyorum.”

Böyle yaparken, kendinizi açtınız -buna ihtiyaç ya da bütünlük eksikliği diyebilirsiniz-Bu sizi, benim bütün bu enerjiler hakkındaki konuşmalarımı dinlemeye ve bununla birlikte, Tobias’la da geçirdiğiniz on yıla açtı. Aksi halde alamazdınız. Dizlerinizin üstüne kendinizi çökertmeseydiniz, büyük olasılıkla burada olamayacaktınız. Yalnızca yeter miktarla tatmin olmuş olacaktınız.

Siz, kendinizi, “Enerji nedir? Bundan nasıl biraz alabilirim?” diyerek buraya getirdiniz.

Arkadaşlarım sizin gerçekte yaptığınız şey, enerjileri buraya getirmek, onların Dünya’ya gelmeleri için geçitler açmak ve enerjileri yaratıcı olarak, sevgiyle, neşeyle uygulamak ve kullanmaktır.

Sizler, bu gezegene, gezegenin daha önce hiç görmediği bir biçimde Enerji Getirenlersiniz.

Çölde aç, susuz, neredeyse yıkımın-bitişin eşiğindeydik diyebilirsiniz. Bu enerjiye ihtiyacınız vardı ama o orada değildi, Suya, yiyeceğe ihtiyacınız vardı. Kendinizin kurumasına izin verdiniz. Neden? Böylece enerjiyi böylesine anlayabilir, böylesine tutkulu olabilirdiniz.

Bu geride körler dünyasında ki enerji ihtiyacı gibi değil. Ama farkında olanların dünyasında ki enerji ihtiyacı, enerji tamamlanması. Bu ihtiyaçlar oldukça farklıdır. Bu istekler, gerideki eski dünyadan, uyuyan dünyadan oldukça farklıdır.

Siz gözlerinizi açmaya başladığınızda, farkındalığınıza izin vermeye başladığınızda, bu, enerji dinamiklerini değiştirmeye başladı. Evet, hala Dünya enerjilerine, yoğun enerjilere geri dönmeye çabaladınız. Ama bu size doldurmadı.  Orada değildi.

Yanlış yaptığınızı düşündünüz, Hiç de değil. Yalnızca kendinize, bu yeni enerjilere- Dünya, kozmik, kristal enerjilere ve nihayetinde de yeniden kendi Ben-iminizle olan rezonansa dönmeye açılmak isteği veriyordunuz.

Enerjinin doğru anlayışı, doğru yüksek takdirinin olduğu yere ve zamana gelebilmek için, kendinize, enerji yoksunluğu ve enerjinin baştan çıkarması için izin verdiniz. Ve sizler bugün burada oturduğunuz, bu zamana geldiniz. Ve enerjiyi asla kötüye kullanamayacağınızı, hatta çabalasanız bile bunu yapmayacağınızı biliyorsunuz. Asla onu kötüye kullanmazsınız. Onun sizin için olduğunu biliyorsunuz. O, sizin. O, Dünya’yı beslemeniz için değil. Sadece sizin için. Ama yani zamanda, diğerlerinin de gözlerini açmaya başlayacağını ve sizin enerjiyle -sizin kişisel enerjinizle- nasıl çalıştığınızı göreceklerini biliyorsunuz. Ve bir gün kendilerinin de yapabileceğini bilecekler.

Sizler burada, her zaman orada olan düzeylerdeki enerjiyi; hayata, harekete, yaratıcılığa, ifadeye Getirenler olarak buradasınız. Daha önce bu düzeye giren insan olduysa da sadece birkaç kişidir.

Bu sonraki bölümü çok dikkatle dinlemenizi istiyorum, sevgili Üstatlarım. Sevgili Enerji Getirenler, bunu dikkatle dinlemenizi istiyorum.

Sizden önce gelen birkaç kişi Üstat oldular. Sizden önce gelen ve Üstat olan bu birkaç kişi, enerjiyi kullanmayı dikkate almamışlardı. Ama siz bunu yapıyorsunuz.

Peki, Buddha, Yeshua ya da Tobias  ya da diğerlerinden biri olsun, siz ve bu üstatlar arasındaki fark nedir? Fark nedir? Onlar, bu gezegende kalmayacaklarını biliyorlardı. Enerjiyi kullanmanın önemi yoktu, üzerinde durulmamıştı. Onların uyanışları, yükselişleri ile ilgili yaklaşmakta olana dair bilişleri vardı. Kalmayacaklarını biliyorlardı.

Onlar, birkaç nedenden ötürü kalamazlardı. Sizinle burada çalışmak için diğer tarafta olmak istemişlerdi. Onlar, enerjiler (o zamanlar) çok daha ağır(yoğun-koyu) olduğu ve başka gözleri açık dostları, yoldaşları olmadığı için kalamazlardı. Böylece, hiçbir zaman enerjiyi çalışmadılar. Bu onlar için üzerinde durulacak bir şey değildi.

Ama siz burada,  bedenlenmiş Üstatlar oluyorsunuz. Uyanan Üstatlar ve enerji sizin için bir yaşam biçimi olacak.

Enerji sizin için, yaşamak istediğiniz ev için ödeme yapmak ya da kullanmak istediğiniz arabayı almak ya da basitçe yemeyi seçtiğiniz besini sofranıza koymak için olsun, öncelikle kullanacağınız aracınız, istediğinizi yaratmak için kullanacağınız temel aletiniz olacak.

Enerji, sizin boyutlar arası yolculuklarınız için temel aletiniz olacak. Ne isim veriyorsunuz- teletransportasyon (ışınlama), istediğiniz zaman istediğiniz yerde görünmek için temel aletiniz olacak.

Enerji, fiziksel yenilenmeniz, bedeninizi yaşsız ve sağlıklı muhafaza etmek için temel aletiniz olacak.

Sizden önce gelen Üstatlar, enerjiyi öğrenme ihtiyacında değildiler. Burada, Dünya’da uygulanan enerjiyi. Fakat sevgili arkadaşlarım, sevgili Üstatlar,  biz şimdi her birinize bunu öğretiyoruz çünkü bilinciniz ve farkındalığınız tarafından rehberlik edilerek, bilişinizle kendi hayatınıza getirdiğiniz enerji, sizin aletiniz olacak ve- bu bir kez oldu mu, tekrar olabilir. Bunu başka bir şekilde söylersek eğer, sonra gelen diğerlerinin de bunu yapması mümkün olacak.

Enerjiyi getirenler olarak, onu hayatınıza getireceksiniz. Onu, onun tüm farklı elementleri, durumları, duyumları ve tepkileriyle hissedeceksiniz. Sizi karıştıracağı ve engelleyeceği zamanlar olacak ama diğer zamanlarda size tam bütünlük ve kolaylık da verecek.

Siz, yalnızca çok ilkel, çok kaba, çok hantal Dünya enerjileri ile uğraşmaya alışkınsınız. Kozmik, kristal enerjileri getirmeye başlayacak ve Ben-im enerjileri ile yeniden uyumlayacaksınız. Bunda bir zarafet ve kolaylık olacak. Yaşamlar boyu uğraştığınız bu kaba, kaba, kaba, Dünya enerjilerini düşündüğünüzde, içinizden bazılarının gözlerinden yaşlar gelecek.

Bu ne düşündüğünüz ya da neye inandığınız ile ilgili değil. Hatta deneyeceğiniz projenin ne olduğuyla bile ilgili değil. Yalnızca rüyalarınızla da ilgili değil. Bu, yeni düzeyler, yeni rezonanslar, yeni katmanlar getirmekle ilgili.

Sizden, ne düşündüğünüzden korkmamanızı isteyeceğim. Şu an olan şey,  yanlış bir şey düşünürseniz, bunun bir şeyin yanlış şekilde tezahürüne neden olması korkusu. Bunun için kendinizi engelliyorsunuz. Bu meydan okumalardan biri olacak. Düşüncelerinizden, inançlarınızdan ya da bunlardan birinden korkacaksınız. Enerjiyi bu şekilde kısıtlama alışkanlığınız var.

Gerçek bilinç, gerçek Ben’im, ne düşündüğünüz ile ilgili değildir. Beyinle ilgili değildir. Geri gelen kötü anılarla ilgili değildir. Şiddet içeren düşüncelerle ilgili değildir. Bunlar size ait değildir.

Siz, enerji getireceksiniz ve bu enerji, “Ben-im bilincinin” saf haline çekilecek.

Onun ne kadar oyunbaz, ne kadar yaratıcı, ne kadar doyurucu olduğunu anlayacaksınız. Mücadele, dram, çabalama, gerginlik, stres, yorgunluk, tüm bunlar geçmişte kalacak. Bu bir gecede olmayacak ama çok hızlı olacak.

Bunu yaparken, yeni bir dünyaya gireceksiniz, kendiniz için yeni bir realite. Hala uyuyanların ve körlerin dünyasında olacaksınız ve zaman zaman sıkıntılı olacak. Bu rahat olamayacak çünkü başka düzeylerde de çalışıyor olacaksınız. Artık dünyaya ait olmadığınızı ya da bunun gerekmediğini hissedeceksiniz. Ama bu da dengeye girecek. Eski,”Ben-dim” dünyasında, yeni “Ben-im” varlığınızı özümseyecek, adapte olacaksınız.

Geçmişteki Üstatlar, sadece bedenlerini serbest bırakıp gitmek zorundaydılar. Bu onlar için büyük bir meydan okumaydı. Fiziksel bedeni bırakmak. Siz, arkadaşlarım, sizin için bu, enerjiyle ne yapacağınızla ilgili. Onu istiyordunuz. Onu nasıl da istiyordunuz. Onunla ne yapacaksınız? Onun size hizmet etmesine nasıl izin vereceksiniz?

Söylediğim gibi ve biz bunu gelecek toplantılarımızda tartışacağız, bu, sizin düşlerinizin, hayallerinizin ve kesinlikle da zihninizin ötesindedir.

Bu güne – bu dönüm noktası olan güne- derin bir nefes alalım.

Ve aklımdayken, teklifimi tekrar yapayım, bu noktaya yeniden değineyim. Eğer, Enerji Getirenler olmakla ilgilenmiyorsanız, sizin için, sizin hayatınıza ve sadece sizin hayatınıza getirmek ilginizi çekmiyorsa, yalnızca başkaları ne yapıyor diye şöyle bir bakıyorsanız, en iyisi şimdiden gitmenizdir.   (a) Biz, sizi istemiyoruz. (b) canınızı çok yakacak ve (c) buraya ait değilsiniz. Burada sadece büyülendiğiniz için bulunuyorsanız, izleyici olmak istiyorsanız, burası sizin olmanız gereken bir yer değil. Bu bir yargı değil. Yalnızca gerçek.

Kalacak olanlarla, biz bu enerjilere gireceğiz.-kristal-kozmik-dünya, öze geri geliş.
Derin bir nefes alalım.

Dönüm noktası, belirteç. Tobias’ın dediği gibi, Ayrılma Noktası. Şimdi, uyuyanlar ve körler dünyasından bir adım daha ileri. Şimdi uyanışın Orta Bölgesinden, merkez noktanın biraz dışına bir adım.

Ve Orta Bölgede kalmak rahattı. Bir gözünüzü açıp, diğerini açmamak gibiydi. Uyanışın Orta Bölgesindeydiniz, rahattı. Biraz sıkıntılı ama rahattı.

Şimdi, Enerjiyi Getirenler olarak bir sonra ki adımda, Orta Bölgeden çıkacaksınız. Bir gözünüzün seğirmeye başladığını göreceksiniz. Hala kapalı olan gözünüz seğirmeye başlayacak ve onu açma zamanının gelip gelmediğini merak edeceksiniz. Bir parçanız açmak isterken, bir parçanız direnecek.

Seğirme başladığı ve daha sonra ne olacağını merak ettiğiniz zaman ve zihniniz bütün soruları ve korkularıyla devreye girdiği zaman, sadece şunu hatırlayın. Derin bir nefes alın ve hatırlayın;  Uyanışın Orta Bölgesinden çıkarken, her ne olursa olsun, tüm yaratımda her şey yolunda.

Oh, kapa çeneni! (Güler) Teşekkür ederim sevgili Şambra. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. (Dinleyiciler alkışlarlar)