• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD: 7 "İlerlemek - Güçsüz Yaşam" "

 ŞAUD:7 "İlerlemek - Güçsüz Yaşam"  Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 5 Mart 2016'da Kırmızı Çember'e sunulmuştur.


                                                    
  


Ben Ben'im, Egemen Alan'dan Adamus.

Ahh! Benim sevgili dostlarım, hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

Ben üstün yetenekli, stil sahibi Şambra'yı seviyorum. Ben sizin bunun gibi bir video hazırlarken - o başka bir yerde değil, Kırmızı Çember'de hazırlandı - sizin, bunun gibi bir video* hazırlarken, hayatınızda herhangi bir şey yaparken, bunun ne olduğunun hiç bir önemi yok - sizin yaptığınız her şeyi belli bir tarzda yapmanızı ve klas sahibi olmanızı seviyorum. Bu fark yaratıyor. Demek ki siz ona enerjinizi koyuyorsunuz. Yaratıcılığınızı koyuyorsunuz.

* “On Children” videosuna atfen.

Çoğu insan sadece yapıyor. Onlar her şeyi sadece tekrara dayanan bir temel üzerinden, kendi bilinçlerini, tutkularını, enerjilerini katmadan yapıyorlar. Ama siz yaratımlarınıza Öz'ünüzü, sizi koymaya başladınız. Bu büyük bir adım. Öz'ünüzü yaşamınıza, yaratımlarınıza koymanız cesur bir adım.

Böyle yapmazsanız, yapmaya değmez. Bir şey yapmaya değmez. Siz yaptıklarınızı kalbinizden gelen bir tutku ile yapmıyorsanız ona değmez. O zaman siz sadece gündelik hayatı yaşıyor, tekrar ve tekrar aynı adımları atıyorsunuz demektir. Siz sıradan, sıkıcı, tekdüze bir yaşam sürüyorsunuz demektir. Ama siz büyük bir risk olsa bile kalbinizi koyuyorsanız eğer - birileri kabul etmese bile, onların hoşuna gitmese bile, işe yaramasa bile - bunun bir önemi kalmaz. Siz en azından hayattasınızdır. Şimdi kahvemi alabilirim. (bazı kıkırdamalar)

SANDRA: Ben bekliyordum.

ADAMUS: Evet, teşekkür ederim. (bazı alkışlar)

SANDRA: Sonunda isteyeceğini biliyordum.

ADAMUS: Teşekkür ederim. İşte ben bu nedenle biz şimdi ilerlerken Kırmızı Çember ile çalışmayı seviyorum. Biz bu kararı birkaç hafta önce verdik. Biz ilerliyoruz, biz bu bedenli aydınlanma denilen şeye doğru ilerliyoruz ve bu o kadar farklı bir şey ki, o kadar tutku dolu, o kadar riskli, ürkütücü, korkunç bir şey ki. Öyle anlar oluyor ki siz o anlarda sıradan dünyevi hayata dönmek istiyorsunuz çünkü o güvenliydi. Ama ben ve siz artık öyle yaşanamayacağını biliyoruz. Siz artık o şekilde yaşamayacaksınız. Sizin ayrılmanız siz artık o şekilde yaşamıyor iken olacak.

Biz bugün bu konuya ağırlık vereceğiz ama ben sizden, siz burada stüdyoda olanlardan veya online izliyor olanlardan tam da bu anın enerjisel bir fotoğrafını çekmenizi istiyorum. Kendinizin ve çevrenizdeki her şeyin hemen şimdi enerjisel bir fotoğrafını çekin - görsel değil, enerji fotoğrafı. Enerji fotoğrafı çekin.

(duraklama)

Ve biz günü bitirdiğimizde de başka bir tane çekin. Siz yaşantınızda değişimi nasıl etkileyebildiğinizi göreceksiniz. Bu belki belli belirsiz veya ince bir fark olabilir ama eğer siz, biz sona geldiğimizde kendinizin ve realitenizin enerjisel bir fotoğrafını çekerseniz farkı hissedersiniz.

O halde hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alalım.



Bir Soru

Biz bugün bir soru ile başlayacağız. Ben soru ile başlamayı seviyorum; bu hepinizi uyanık tutuyor, sizin potansiyelleri ve olasılıkları hissetmenizi sağlıyor.

LINDA: Bu mikrofonu al anlamına mı geliyor?

ADAMUS: Evet, lütfen. O zaman işte bugünün sorusu ve bu meydan okuyan bir soru; bu ezoterik bir soru. Doğru ya da yanlış cevap yok ama tabii ki bir Adamus cevabı olacak. (kahkahalar)

LINDA: Peh!

ADAMUS: Ve ben sizden bunu gerçekten hissetmenizi istiyorum. Linda mikrofonu uzatacak ilk kişiyi bulmak için izleyicileri tararken ben de sizden bunu gerçekten hissetmenizi istiyorum.

LINDA: Saklanamazsınız.

ADAMUS: Aydınlanma sizin seçtiğiniz bir şey mi yoksa kabul ettiğiniz bir şey mi? Siz bunu iyice düşünürken ve Linda mikrofonu hazırlarken ben de size ben ve Kuthumi'nin Halil Cibran ile (biraz önce izlediğimiz vieodaki şiiri yazan kişi) çalışarak birlikte oldukça uzun bir zaman geçirdiğimizi açıklamak istiyorum.

LINDA: Kesinlikle.

ADAMUS: Biz de Blavatsky gibi onun ile sohbet ettik ama Blavatsky hep yıllanmış tütün kokuyordu. (bazı kıkırdamalar) Ama Cibran kesinlikle bu gezegendeki gerçek öğretmenlerden birisi idi ve o şimdi Yükselmiş bir Üstat ve aslında kanallık için de uygun.

LINDA: Hm.

ADAMUS: Hm. Ama iyi bir yazar olunsa daha iyi olur veya en azından buna kalbini dahil etmeye dair istek olsa.

LINDA: Hm.

ADAMUS: İşte soru, aydınlanma sizin seçtiğiniz bir şey mi yoksa kabul ettiğiniz bir şey mi? Linda, mikrofon; izleyiciler, cevaplar.

LINDA: Tamam. Hemen yoruldum... Oraya gitmem gerektiğini biliyordum.

ADAMUS: Evet, ilginç. Sen biraz değiştin.

TAD (Gilda Radner’in canlandırdığı Roseanne Roseannadanna karakteri gibi giyinmiş): neden bilmiyorum... bir fikrim yok... eh, ben... ben yukarıdan indim. Sizler lanet olsun çok fazla eğleniyorsunuz ve ben sadece... (kahkahalar) Ben Üstat Hayatı yaşadım. Ben dört gündür yataktan çıkmadım. Ayaklarım kokuyor. Midem ağırıyor. Aman Tanrım berbat bir şey.

ADAMUS: Peki sen nasıl...

TAD: Herhangi bir şekilde.

ADAMUS: Kendini nasıl adlandırır ne derdin? Hangi rolü oynuyorsun?

TAD: Oh, Roseanne Roseannadanna.

ADAMUS: Ah! Güzel, güzel, güzel.

TAD: Evet. O, oraya gitti (gökyüzüne işaret eder) ama bakıyor. Siz çok fazla eğleniyorsunuz... her neyse.

ADAMUS: Peki sen izleyenlere biraz Rose'dan – Roseanne Roseannadanna'dan bahseder misin lütfen?

TAD: Eh, ben bir Gilda Radner karakteriydim. Siz o zaman henüz doğmamıştınız ama Cumartesi gecesi Canlı yayınının ilk zamanlarındaydı ve o çok... o çok güzel bir karakterdi ve Gilda daha yeni geçiş yaptı ve o bir süre Yakın Realitelerde kalacak.

ADAMUS: Bunun senin ile çalışmak için olduğunu görüyorum.

TAD: Eh, öyle yapmaya çalışıyor.

ADAMUS: Evet, evet. Çalışıyor. (Adamus kıkırdar, izleyiciler güler)

TAD: Ben onun ne durumda olduğunu bilmiyorum ama neyse ben onu aşağıya davet ettim.

ADAMUS: O, oyunculuğuna kalbini koydu, oynadığı rollere ve o kendisini geri tutmadı. O, birçok insan tarafından eleştirildi ama şuna örnek oldu, "Yapacaksan yaşam dolu ve tutkulu yap." O halde senin bu soruya cevabın nedir?

TAD: Her ikisi de.

ADAMUS: Her ikisi de.

ADAMUS: Peki.

TAD: Evet.

ADAMUS: Güzel, güzel. Peki neden? (bazı alkışlar)

TAD: Soru neydi unuttum ama cevabı biliyorum. (yoğun kahkaha) Yemin ederim! Cevabım vardı! Cevabım vardı ve sen şimdi soruyu tekrarlayabilirsen eğer.

ADAMUS: O zaman Linda senin kulağına fısıldayıp, "Ne sorarsa sorsun "İkisi de." de dedi.

TAD: Her ikisi de. "Bilmiyorum" demek yok.

ADAMUS: Bilmiyorum.

TAD: Çünkü…

ADAMUS: Evet.

TAD: … uymadı.

ADAMUS: Yani her ikisi de. Peki. Seçim yapmak ile başlayalım.

TAD: Bilinçli bir seçimin olması gerekir. Bir seçim, bir odak, bir yol olması gerekir. Sizin seçim yapmanız gerekir ama senin de dediğin gibi o bir şekilde gerçekleşecek, gerçekten, bilirsiniz işte, lanet olsun, demek istiyorum ki...

ADAMUS: Peki senin için hangisi önce geliyor kabul etmek mi seçim yapmak mı?

TAD: Sanırım benim onu önce kabul edip sonra seçmem gerekiyor.

ADAMUS: Tamam. Bu biraz ters gibi geliyor ama peki. Evet, evet.

TAD: Seçimi kabul etmek. (Adamus kıkırdar) Tamam.

ADAMUS: Güzel. Güzel, teşekkür ederim.

TAD: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Cevabın için teşekkürler.

TAD: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. (bazı alkışlar) Teşekkürler. O biraz sıcak gelmiyor mu? (kadının takmış olduğu kabarık peruğa istinaden)

TAD: O biraz…

ADAMUS: O biraz. (Adamus kıkırdar)

TAD: … sözün kısası. Ben – evet.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Sıradaki. Aydınlanma seçtiğin bir şey mi yoksa kabul ettiğin bir şey mi?

ANDY: Bence o çok yerinde konuştu çünkü benim mantığıma göre oraya ulaşmak için bilinçli bir seçim yapılmalı.

ADAMUS: Doğru.

ANDY: Ama gerçekte asla oraya ulaşmazsınız. Sizin ona içeri gelmesi için izin vermeniz gerekir.

ADAMUS: Doğru.

ANDY: Yani sanki…

ADAMUS: Yumurta, tavuk olayı gibi değil mi? Önce hangisi seçim mi, kabul mü?

ANDY: İnsan olarak seçim bölümü hoşuma gidiyor.

ADAMUS: Seçim işi senin hoşuna gidiyor.

ANDY: Çünkü bu benim yapabildiğim bir şey.

ADAMUS: Peki. Harika. Tavuk neden karşıdan karşıya geçer?

ANDY: (duraklama) Pes ediyorum. Neden?

ADAMUS: Bilmiyorum. Ben bunu yüzyıllardır soruyorum (bazı kahkahalar) kimse cevabı bilmiyor gibi görünüyor. Ben sadece...

ANDY: Bizim bir tavuk bulmamız lazım.

ADAMUS: Eh, evet. Evet. Evet.

ANDY: Evet. Güzel.

ADAMUS: Güzel. Sıradaki. Aydınlanma - seçim midir yoksa kabul müdür?

JEANNE: Bence de her ikisi.

ADAMUS: İkisi de ve senin tavuğun ve yumurtan hangisi?

JEANNE: Sanırım ben bunu bu yaşam sürecimden önce kabul ettim ve benim insan parçam da bunu izlemeyi seçti.

ADAMUS: Peki o zaman seçim yapmaya neden ihtiyaç duydun?

JEANNE: Çünkü benim insan parçamın hoşlandığı şey...

ADAMUS: Tamircilik.

JEANNE: … düalitede bulunmak.

ADAMUS: Evet. Evet.

JEANNE: Ama benim insan parçam, bilirsin işte, benim insan parçam, çocuk gibi olan parçam seçim yaptı - yani insan parçam kabul etti demek istiyorum - ve ben de onun ile dans ettim ve ben daha sonra onu bloke ettim ve sonra onu yeniden seçtim. Sonra hayat sadece - ben hayatı...

ADAMUS: Sen şimdi o zaman daha çok hangisindesin seçim mi yoksa kabul mü?

JEANNE: Kabul.

ADAMUS: Kabul?

JEANNE: Kabul.

ADAMUS: Peki. Güzel.

JEANNE: Sadece kabul, evet.

ADAMUS: Kabul.

JEANNE: Evet. İnsanın ona sadece izin vermesi gerekiyor.

ADAMUS: Güzel. Şimdiye kadar güzel cevaplar geldi. Biz bu şekilde nereye ulaşmaya çalışıyoruz?

LINDA: Şimdiye kadar?

ADAMUS: Şimdiye kadar.

LINDA: Şimdiye kadar?

ADAMUS: Birkaç tane daha alacağız.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Aydınlanma. Seçim yapmak ile ilgili bir şey midir yoksa kabul etmek ile ilgili mi?

LINDA: Scott.

SCOTT: Sanırım…

ADAMUS: Ayağa kalkar mısın lütfen…

SCOTT: Oh, tabii. Evet.

ADAMUS: … böylece dünya seni sonsuza kadar görebilir.

SCOTT: Bence her ikisi de.

ADAMUS: Her ikisi de.

SCOTT: "Ve" nin gücü nedeniyle.

ADAMUS: Evet.

SCOTT: Ve bu eşzamanlı olur. Siz bir kere seçim yapın, o, aniden başka bir realitede varolur.

ADAMUS: Kabul etmek konusu nasıl gidiyor Scott?

SCOTT: Mm. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum şimdi. (kıkırdar)

ADAMUS: Elinden gelenin en iyisi ne kadar iyi? Evet, bu hep kaçamak bir cevap gibi…

SCOTT: Güzel soru. (kıkırdar)

ADAMUS: “Elimden gelenin en iyisini yapıyorum.” Bu aslında, "Ben başarısızım. Ama ben yavaşça düşüyorum." anlamına geliyor.

LINDA: Ov!

ADAMUS: Yavaşça düşüyorum. (kıkırdarlar)

LINDA: Ov!

ADAMUS: Kulağa böyle geliyor. Ben burada enerjileri okuyorum. Peki kabul konusunda neler yapıyorsun?

SCOTT: Ben iki gün öncesine kadar bu konunun iyi gittiğini sanıyordum ama sonra tamam şimdi biraz destek alabilirim diye düşündüm.

ADAMUS: Evet.

SCOTT: Böyle.

ADAMUS: Bu oldukça iyi. Oldukça iyi de, "Gerçekten kötü ama ben henüz yenilgiyi kabul etmeye hazır değilim." demenin başka bir şekli. (kıkırdarlar)

SCOTT: Biraz öyle olabilir.

ADAMUS: İnsanları seviyorum. Onlar gerçekte ne demek istediklerini söylemiyorlar ama eğer siz birinin söylediği sözlerin arkasındaki enerjiyi hissedebilirseniz bambaşka bir hikayeye götürülürsünüz. İşte ama en azından gülümsüyorsun.

SCOTT: Evet, doğru.

ADAMUS: Evet. İşte o gülümsemelerden biri. (Adamus zoraki gülümserken bazı kahkahalar) Yani, evet. Mikrofonu geri getir. İşimiz bitmedi.

LINDA: Oh! Peki.

ADAMUS: Eh, hayır. Şeyler gerçekten zorlaşıyor. Neler oluyor?

LINDA: Pardon, Scott.

ADAMUS: Neler oluyor?

SCOTT: Ehh, sadece - ben bu kez buraya geldiğimde insanlara bunu anlattım, ben geçen ayı çok güzel bir karışıklık olarak özetlerdim. Ben yeniden-yaratım görüyorum, sanırım, bu, bu ömrümde en çılgın geçen zaman. İşte.

ADAMUS: Kusursuz kaos.

SCOTT: Kusursuzl kaos. Evet.

ADAMUS: Evet. Bilirsin işte bu aslında iyi bir şeydir.

SCOTT: Öyle, öyle... evet.

ADAMUS: Bundan geçmek zor.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Ama bu gerçekten, gerçekten, gerçekten iyi bir şey ve ben de bu konuda konuşacağım.

SCOTT: Ben bu yoğunluğu 10 yıl öncesinde, hatta 5 yıl öncesinde kaldıramazdım.

ADAMUS: Evet, hatta bir yıl veya 2 yıl önce.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Evet. Evet.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Güzel.

SCOTT: Yani o açıdan ben kendimle gurur...

ADAMUS: Küçük bir öneri...

SCOTT: Tamam.

ADAMUS: … Adamus amcadan?

SCOTT: Evet. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Sen şu an şeyler ile mücadele diyorsun.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Sadece tek bir tanesi ile değil. Bir tanesi odakta ama onun çevresinde birçokları, birçokları var.

SCOTT: Mm hmm.

ADAMUS: Sen onları eski araçların ile çözmeye çalışıyorsun.

SCOTT: Evet. Evet. Ben bunu görebiliyorum.

ADAMUS: Eski numaralar. Eski numaralar.

SCOTT: Evet, "çöz" modu. Evet.

ADAMUS: Çünkü daha önce işe yaramıştı.

SCOTT: Evet.

ADAMUS: Yolun bir bölümü böyledir zaten ve eski araçlar seni krizden çıkaracaktı.

SCOTT: Mm hmm.

ADAMUS: Bu artık işe yaramayacak. Güvendiğin şeyler, kendine söylediğin klişeler, kendini her şeyin güzel olduğu bir geleceğe projekte etmen, hatta kalıplar ve rutin işe yaramadığında her şey korkutucu olur - aman Tanrım sen bir fotoğraf paylaşıyor olsaydın... (Linda güler) Bu konuda devam edelim. Peki. (izleyicilerin arasına gelir)

LINDA: Peki.

ADAMUS: Ben bu konu üzerinde duracağım. Ve ben senin ile konuşmaya devam edeceğim...

SCOTT: Dikkat dağıtma, evet.

ADAMUS: … çünkü sen benim için şu anda en önemli şeysin. Ama... (Adamus Sart ve Linda'nın arasına girip poz verdiğinde kahkahalar) Yani eski araçlar artık işe yaramıyor ve bu nedenle... bazı şeylerin nedeni bu. Ben dikkat dağıtmayı seviyorum.

SCOTT: Uh huh.

ADAMUS: Ve ben kasıtlı olarak, bilinçli olarak dikkat dağıtmaktan hoşlanıyorum çünkü insanlar ve Şambra'nın kalıplara, eski kalıplara yakalanma eğilimi var - "Biz bunu önceki gibi yapacağız. Biz geri döneceğiz...her şey başarısız olursa, lanet olsun, o zaman sadece meditasyon yaparız veya ilahi söyleriz veya bunun gibi bir şeyler yaparız, hatta yine dua ederiz." Böylece tekdüzeliğe yakalanırsınız ve ben dikkat dağıtmayı seviyorum çünkü bu şekilde bir anlığına zihinden çıkılıyor. Bilinç çekiliyor. Tıpkı lastik bir bantı çekmeniz gibi, o tıpkı bileğinize takılan lastik bir bant gibi her şeyi değiştiriyor. Dikkat dağıtma bilinci yeni bir yere çekiyor. Bilirsiniz işte, bilinç sizin geçirdiğiniz şeyler nedeniyle geriliyor ve siz bu nedenle çare bulmaya çalışıyorsunuz ve siz eski araçları kullanıyorsunuz. İşte sizin ihtiyaç olduğunda kendi dikkatinizi dağıtmanız gerekir. Siz kendi dikkatinizi dağıtacak bir şey yaparsınız. Siz bir pencereden atlarsınız - tabii ki birinci katın penceresinden - (bazı kahkahalar) Birinci kat ya da siz...

SCOTT: Eh, ben bir çiftlik evi arıyorum o nedenle en kolayı bu olacak. (gülerler)

ADAMUS: Ama sen kendi dikkatini dağıtacak bir şey yapıyorsun, kalıbı kır, o kalıptan çık. Çok iyi.

SCOTT: Tamam.

ADAMUS: Yani sen mücadele ediyorsun, sen eski araçları devreye sokuyorsun, bu işe yaramayacak.

SCOTT: Evet ve bu senin son Şaud'da söylediğin gibi bir şey, var olmayan bir yere gitmek gibi.

ADAMUS: Kesinlikle.

SCOTT: Ve böylece…

ADAMUS: Kesinlikle.

SCOTT: … sadece onun diğer tarafta olduğunu bilmek lazım.

ADAMUS: Evet. Ve sen daha sonra var olmayan mekanlara gitmeye çabalarsın çünkü sen daha önce oraya gitmemişsindir ve sen daha bunu gerçekleştirmeden yenilirsin. O nedenle dersin ki, "Ben bunu sadece gerçekleştireceğim. Ben orayışünmeyeceğim." ve oradasındır.

SCOTT: Peki.

ADAMUS: Güzel.

SCOTT: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Sıradaki.

LINDA: Adamus, biliyor musun? Geoff bugün modaya uygun giyindi. (izleyiciler onaylar)

ADAMUS: Cauldre'yi ben giydirdim.

LINDA: Tabiiii! (kahkahalar)

ADAMUS: … aksi halde çıkamıyordu. Bunu yapmak için Yükselmiş bir Üstat olmak gerekmiyor! (kahkahalar artar) Tanrım! Gardrobunu bir görseniz! Evet.

NANCY: Benim için kabul etmek.

ADAMUS: Kabul etmek. Peki.

NANCY: Çünkü ben daima ihtiyacım olan yöne doğru çekildiğimi hissettim.

ADAMUS: Evet. Kim tarafından çekildin?

NANCY: Ben de bunu merak ediyorum. (kıkırdarlar)

ADAMUS: Tekrar ediyorum, bunu yapmak için Yükselmiş bir Üstat olmak gerekmiyor. Bu çekilmenin nereden geldiği konusunda bir fikrin var mı?

NANCY: Evet, Yogananda.

ADAMUS: Mmm, Yogananda'nın seni nasıl çektiği konusunda bir fikrin var mı? Yogananda bir şey mevcut değil iken çekmez.

NANCY: Sanırım, bu ben kendimim.

ADAMUS: Sanırım.

NANCY: Evet.

ADAMUS: Evet. Evet. Evet. Bugün burada Adamus ödüllerinden bir tane olmuş olsaydı sana vermiştim ama inanmıyorum...(Sart kendisininkilerden bir tane bağışlar) Bunlar sonsuza kadar senin. Evet. Biz önümüzdeki ay yine Adamus ödülü dağıtacağız ama cevabın için teşekkürler.

LINDA: Ne istedin? Özel bir isteğin mi var?

ADAMUS: Adamus ödülü konusunda mı?

LINDA: Hayır! Bunun için çok geç.

ADAMUS: Onlar ile ilgilenecek biri var mı? (birisi "Hayır" der) Listeye ekle.

LINDA: Senin için bulacağım. Senin için bulacağım.

ADAMUS: Güzel, güzel.

LINDA: Ama bugün değil.

ADAMUS: Bugün değil.

LINDA: Bugün değil.

ADAMUS: Önümüzdeki ay, peki. Aydınlanma seçim yapmak ile mi ilgili yoksa kabul etmek ile mi?

ŞAMBRA 1 (kadın): (içini çeker) Eh, ben önce, tabii, seçim yapmak diyorum. Ve ben sonra ikisi de diye düşündüm, hayır kabul ve ben güzel Nancy'nin söylediğini tekrarlayacağım çünkü ben tam olarak öyle hissediyorum. Sanki kabul etmelisin, kabul alanında olmalısın ve sonra seçim yapmalısın.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 1: Sanrım önce kabul.

ADAMUS: İlginç. İnsan perspektifine göre bu ters geliyor ama ilginç. Evet.

ŞAMBRA 1: Evet. Evet.

ADAMUS: Güzel. Evet.

LINDA: Hm.

ADAMUS: Hm. Bir tane daha.

LINDA: Bir tane daha.

ADAMUS: Evet.

LINDA: Oh, Mofo'ya gidelim.

ADAMUS: Herkes “Mofo! Mofo!” diyor. Evet, evet. Evet. Evet.

MOFO (Marty): İyi bir şey söylesem bari! (kahkahalar)

ADAMUS: Ya da çabucak dikkat dağıtsan, ikisinden biri.

MOFO: Evet, evet.

ADAMUS: Çabucak dikkat dağıtmak.

MOFO: Bak! Elvis! (kıkırdamalar artar) Hım, ben burada risk alıp her ikisi de diyeceğim.

ADAMUS: Her ikisi de.

MOFO: Vay.

ADAMUS: Peki.

MOFO: Şoke oldum, of!

ADAMUS: Vay!

MOFO: Şoke oldum.

ADAMUS: Vay. İşte yeniden yumurta-tavuk. Hangisi önce gelir? Senin yaşamında şimdi hangisi daha baskın geliyor?

MOFO: Kesinlikle kabul etmek.

ADAMUS: Kabul etmek.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Peki.

MOFO: Önce seçim gelir ama daha sonra onun ile birlikte gelen "kutsal boyutu" kabul etmen gerekiyor.

ADAMUS: Özür dilerim. Kutsal ne?

MOFO: Boyut.

ADAMUS: Boyut.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Bu yeni bir sözcük mü?

MOFO: Kesinlikle, neden olmasın?

ADAMUS: Kesinlikle. Güzel, güzel.

MOFO: Ben bunları iyi uydururum.

ADAMUS: Kutsal boyut! Güzel. Güzel. Peki, yani senin için şu an kabul daha geçerli ama seçim daha önce geliyor.

MOFO: Kesinlikle. Kesinlikle.

ADAMUS: Peki.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Güzel. Güzel cevaplar. Aslında bütün cevaplar güzel. Sizi sorular ile şaşırtmak gün geçtikçe zorlaşıyor millet, gerçekten zorlaşıyor ve evlerinde olan sizler de muhtemelen, "Evet, bu kadar. Her ikisi de. Her ikisi de." diyorsunuzdur.

Ve şimdi Adamus cevabı? Her ikisi de. Her ikisi de. Ancak bazılarınız önce isabet ettiniz ama daha sonra kendinizden şüpheye düştünüz çünkü şüphe tohumunu ben ektim (bazı kıkırdamalar) ama ilginç olan fenomen şu ki önce aydınlanma gerçekleşir. Aydınlanma önce gelir. Aydınlanmaya giden yol ve nihayetinde kabul gelir.

Bu ilginç. Bu gezegende yaşanan birçok ömürden, birçok deneyimden sonra evrimsel bir kalıbın, nihayetinde bir deneyimler dizisinin sonuna gelinir ve genelde şöyle denir, "Peki ben bu gezegende daha ne kadar deneyim yaşayacağım? Ben ruhun (soul) seçimleri için daha ne yapabilirim? O aydınlanma süreci, bir noktada, evrimsel bir bilinç/enerji dinamiği ile başlar. Başladı.

Siz daha sonra o ilginç noktada seçim yaparsınız. Seçimi nsan yapar. İnsan yaşarken birçok şeyin meydana geldiğini zaten bilir. Birçok şey değişiyordu. Siz diğer insanlardan farklı hissediyordunuz. Siz bir sürü içsel hengamelerden geçiyordunuz ve insan bir noktada, bir kitap ya da bir guru tarafından yönlendirilmiş bile olsa onu seçti.

Aydınlanma seçimi yapmak zaten başlamış olan bir şeyin basitçe onaylanması demektir. Sizin insan olarak yaptığınız seçim ki bu aydınlanma seçimi olsun ya da uyanış seçimi olsun, siz, "Ben tamamlanmak için bu yönü seçiyorum." dersiniz. Siz ruhun (soul) gülüşünü duyabilirsiniz, o çok tatlı bir gülüştür ve o der ki, "Zaten gerçekleşiyordu." Siz son olarak onu tanır ve onaylarsınız. İnsan olarak siz bundan sonra artık direnç göstermez ve mücadele etmezsiniz. Siz sonunda zaten her koşulda meydana gelen bir şeyi kabul edersiniz.

Bu ilginç bir soru ve biraz da tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar sorusuna benziyor ama ben sizin aydınlanmaya giden yolun tamamının farkında olmanızı istedim - veya aslında gerçekleşmekte olan bedenli aydınlanma sürecinin tamamının - ve bu uzun zamandır oluyor. Belki bilinçli bir şekilde değil. Belki insan farkında değildi ama o ruhun (soul) evrimiydi. O her koşulda olacak ve siz bir noktada durup, "Aydınlanma benim yaşamımda şimdi seçtiğim bir şey." dediğiniz zaman enerjiler bir araya gelir, zaten olmakta olan onaylanır, artık insan yaşamı ve ruh arasında (soul) ayrılık yaratmayan bir kolaylık gelir ama aslında o ikisi bir olur.

Yani siz bilinçli seçim yaptığınızda, siz uyanışınızın farkında olduğunuzda, siz bu ömrün yolunun bu olduğunu bildiğinizde, tatlı tatlı gülümseyen ruhunuz (spirit), "O bir şekilde oluyor." der. Şimdi sevgili insan sen onu sadece kabul eder misin?

Aydınlanmayı yönlendiren siz değilsiniz. Daha önce birçok kez söylediğim gibi aydınlanmanızdan siz sorumlu değilsiniz. Onun burada olanlarla, yolunuzu düşünmenizle, yolu zorlamanızla bir bilgisi yok. O gerçekten bir kabul etme meselesi. Kabul, gerçekten, Ben'iminizden, ruh Öz'ünüzden. O zaten meydana geliyor ve bir onaylama yolu olarak bugün herkese yönelttiğimiz soru, siz onu sadece kabul edebilir misiniz?

O bir meleksi bir konseyden yönetilmiyor. Bunu ruh (spirit) yapmıyor. Ruhsal rehberler, başmelekler veya bunun gibi şeyler yok. Siz bunu biliyorsunuz. O, Ben'im'den geliyor. Ve siz onu Ben'im'in bir seçimi olarak düşünemezsiniz; o ruhun (soul) evrimi ve o öyle ya da böyle gerçekleşecek, bu er ya da geç herkesin başına gelecek ama sizin hepiniz bu gezegende diğerlerinden daha fazla bu şekilde bulundunuz.

Sizin daha çok yaşamınız oldu. Siz bu gezegendeki bazı özgün varlıklardansınız. Siz buradaydınız. Siz bunu yaptınız. Siz hemen hemen her şeyi yaptınız ve ruhun (soul) evrimi şimdi bütünleşme vakti olduğunu söylüyor. Şimdi her şeyi bir büyük kreşendoda toplama zamanı, tıpkı müziğin sonunda olduğu gibi, tıpkı bütün müziklerde olduğu gibi, ışıklar, enerjiler bir araya geliyor - (güüm!) - ve bütünleşme. O halde siz sadece onu kabul etmek için izin verir misiniz lütfen? Siz, sizin onu planlamanız ve onun bir planını çıkarmanız gerektiği düşüncesini bırakın. Siz planlamazsınız. Siz planlamazsınız.

O halde bunun ile birlikte hadi güzel, derin bir nefes alalım. Ahh! Mm. Güzel.

Linda bizim burada seninle birlikte sihirli bloknotuna ihtiyacımız olacak.

LINDA: Oh, aman Tanrım.

ADAMUS: Evet, kamerada iyi gözükmediğini söyleyerek benim bloknotumu götürdüler.

LINDA: Oh, yazık. Haah!

ADAMUS: İşte onun sihirli bloknotu var.

Peki, bugün dört ana konu var. İlk konuya giriyorum.



Her Şey Kendi Evrimini Geçirir

Her şey kendi evrimini geçirir, kendi döngüsünden geçer. Sizden doğaya kadar her şey zaman ve deneyim dediğimiz şeyden geçer. Ruh (soul) kendi evimini geçirir. İnsan döngüler dizisinden ruhtan çok geçer ve daha sonra kendi kalıplarında sıkışma eğilimi gösterir.

İnsanı harfi harfine döngülerinde, kalıplarında tutan elektriksel ve manyetik ve yerçekimsel bir enerji vardır. Ve insan bu döngüde kalmaya, onu tekrarlamaya eğilimlidir - basit bir örnek, geçmiş yaşamlar, enkarnasyon - bir tekrarlama, sürekli ve sürekli devam eden bir tekrarlama. O, dinamikler nedeniyle - sizin ışığınızın çekimi ile - sizi bu döngüde tutan elektriksel, yerçekimsel ve manyetik enerjileri çeker.

O er ya da geç patlak verecek. Enerji durgun kalamaz. Enerji sonsuza kadar aynı formun içinde duramaz. Onun er ya da geç kurtulup orijinal haline dönmesi gerekir. Hiçbir şey sonsuza kadar aynı kalamaz. Bilinçten başka, bilinçten başka hiçbir şey aynı kalamaz. Diğer her şey değişir.

Ama milyonlarca ve milyonlarca ve milyonlarca yıldır evrim geçiren bu gezegen var ve insan biyolojisi var. Doğa var. Düşünce ve diğer şeyler var. Onlar kalıplara bağlanıyorlar.

Kalıplar bir açıdan harikadır çünkü siz o zaman enerjilere, deneyime çok aşina olursunuz. Ama kalıpların sizi içeride tutma özelliği vardır. Bu gerçekten de en büyük meydan okumalardan biri. Bilirsiniz işte, siz tüm o zihinsel şeylerden geçersiniz, "Bende yanlış giden ne var?" gibi. Siz bundan yüzde 99.99 kurtulabilirsiniz çünkü bunun sizde yanlış giden bir şey ile bir ilgisi yok ama bu sizi, sizin artık doğru olmadıklarını bildiğiniz bu kalıplara sıkıştırır.

Ama insan zihni çok kalıplaşmış, çok yapılanmış olduğu için kalıplarına tam anlamıyla daha derin bir biçimde bağlanmaya çalışacaktır. O, cevabı bulmaya çalışmak için kendi içine daha derin bir şekilde girecektir ve o bunu yapamaz. İşte o zaman siz delirirsiniz veya sizin hayatınızda bir şeyler değişir veya siz sonunda kabul ettiğiniz ve izin verdiğiniz o deneyiminizden dolayı hastalanırsınız. Siz sonunda, "Hey, eski yöntemler artık işe yaramıyor. Ben bin kere denedim ve bu basitçe işe yaramayacak, ben o nedenle pes ediyorum. Ben serbest bırakıyorum. Ben bunu bilinmeyen bir varlığa, Ruh'a (spirit), Tanrı'ya veya meleklere bırakmıyorum; ben sadece serbest bırakıyorum. Nokta. Ben bunun artık devamlı ve devamlı olarak sürmesini istemiyorum." dersiniz. O zaman siz serbest bırakırsınız ve ondan sonra değişimler ortaya çıkar.

İnsanlar ve bu gezegen, bu gezegendeki her şey, bu boyut uzun zamandır kalıpta. Kalıplar eğlencelidir. Bilirsiniz işte onlar daha az korkutur. Kalıplar eğlencelidir çünkü siz daireyi tamamladığınızda - yani siz bu kalıpları, bu yaşam döngülerini ve bunun gibi şeyleri tamamladığınızda - yeniden deneyimlemeye başlarsınız ve siz ilkinde veya ikincisinde veya 847. sinde ıskaladığınız bir şeyi belki yakalarsınız. (bazı kıkırdamalar). Ama bir süre sonra, "Tamam anladım. Anladım." dersiniz.

Yani belli bir noktada parçalara ayrılma, parçalara bölünme olur. Belli bir noktada aniden bütün kalıpları yıkacak kadar bilinç vardır, yeterince kabul vardır. Onlar birbirinden ayrılmaya başlar - ilk başta içinizde çok kişisel bir düzeyde ve daha sonra da global düzeyde - işte tam şu anda bunlar oluyor.

Şubat ayında ilginç bir şey oldu, çok ilginç bir şey. Ben konuşmaları duydum siz Şubat'ın yoğun, Şubat'ın sinir bozucu olduğunu söylediniz; biz kelime oyunu yapabiliriz ama yoğun, sinir bozucu, korkutucu, eğlenceli, "f" harfi ile başlayan başka sözcük var mı? (kahkahalar) (ç.n: İng.'de bu sözcükler "f" harfi ile başlıyor.

LINDA: Delice.

ADAMUS: Veya başka sözcükler - siz onları bağırarak söyleyebilirsiniz; Ben onları ezbere söyleyebilirim - ayı tarif edecek başka sözcük var mı? Dehşetli? (Birisi "Güzel" der) Güzel. Sana teşekkür ederim.

LINDA: Yoğun.

ADAMUS: Yoğun zaten söylendi. Evet. (birisi "Kaotik" der) Kaotik, kesinlikle. (birisi "Yıkıcı" der) Yıkıcı, önemli bir zaman. Önemli bir zaman. (birisi "şoke edici" der) Şoke edici, sersemletici. (birisi "fazladan bir gün" der) Muhteşem. Fazladan bir gün. (bazı kıkırdamalar ve birisi "Evet!" diye bağırır) Neden olmasın? Fazladan bir gün diyelim. Kutuplaştı. Güzel.

LINDA: Politik olarak yanlış. (kıkırdamalar artar)

ADAMUS: Politik olarak yanlış. Mutlak vecit anları. Garip rüyalar.

LINDA: Hmm.

ADAMUS: Rüyalar giderek garipleşiyor.

LINDA: Mm hmm.

ADAMUS: Konuşacağız. Ohh! Onlar garipleşiyorlar mı?

LINDA: Mmm!

ADAMUS: Rüyalar ile ilgili neler oluyor?

LINDA: Mm.

ADAMUS: Neden - ben burada bir dakika konuyu dağıtacağım - neden rüyalar ile ilgili, rüyaları anlamak ile ilgili bu kadar az iş çıkıyor? Birkaç kitap ve birkaç uyku ve rüya enstitüsü var ama onların neler olduğuna dair en ufak fikirleri yok.

Siz ömrünüzün üçte birini rüya halinde geçiriyorsunuz. Çoğu insan bunu umusamıyor, "Eh, sadece bir rüyaydı." - o zihninizde gece boyunca oynayan bir çizgi film mi? (bazı kıkırdamalar)

LINDA: O ne idi?

ADAMUS: Ondan sonra siz uyanıp, "O ne idi?" veya daha da beteri, "Ben rüyalarımı hatırlamıyorum." dersiniz. Siz bir gecede en az 12 düzeyde rüya görürsünüz. Siz şimdi de rüya görüyorsunuz ama bu tamamen başka bir şey. O halde asıl noktaya dönelim.

Şubat ayında ilginç bir şey oldu ve çoğunuz bunu çeşitli derecelerde hissetti. Fakat siz ne yapıyorsunuz? Siz ona bir rüya muamelesi yapıyorsunuz. "Oh, öylesine bir aydı." Sanki, "Umarım gerçekten yakında yine böyle olmaz." der gibi. (bazı kıkırdamalar) Siz omuzunuzu silker ve "Enerjiler yüksek sadece." dersiniz. Ama bu ay gerçekte neler oldu? Gerçekte bu ay neler oldu? Eh, izin verin açıklayayayım.

LINDA: Tamam. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Peki. İlginç bir fenomen.



Yeni Olmak

(Ç.n: Adamus İngilizcede yer almayan newing diye bir sözcük çıkardı. Türkçede Yeni olmak olarak çevirdik)

Milyonlarca ve milyonlarca ve milyonlarca ve milyonlarca yıldan sonra yavaşça, yavaşça, yavaşça değişen döngülere dahil olmak; milyonlarca yıl sonra aynı biyolojiye ve aynı zihinsel işleme sahip olmak; doğa milyonlarca yıldır kendi evrimini geçiriyor, kendi yaşam/ölüm sürecini, kendi yenilenmesini ve sonra yıllarca, yıllarca, yıllarca devam eden ölüm sürecini; çağlar sonra sadece kalıplara veya döngülere dahil olmak, yenilenmek - yenilenmek ama bu aynı eski enerjiyi almak ve onu sadece yeniden şekillendirmek anlamına geliyor, belki enerji ağacı biraz budanıyor ama bu temelde sadece yenilenme olmuş oluyor - Şubat ayının ortasından sonuna doğru ilginç bir şey oldu.

Bu gezegen yenilenmekten ziyade yeni oldu. Ben bunun ile ne demek istiyorum? Bu bilincin, arzunun ve tutkunun bu gezegende bundan önce ulaşmadığı ve her şeyin yeni olması gerektiği belli bir noktaya geldiği anlamına gelir.

LINDA: Hm.

ADAMUS: Hm. Vay. "Bu ne demek? Yeni bir otomobilim mi olacak? (bazı kahkahalar) Ben çıkıyorum ve ben..." Evet. Aslında evet.

Şimdi, her şeyin uzun bir zaman boyunca kalıplara bağlı kaldığı 0 basit önermeye dönelim. O, yavaşça değişir - sizde gerçek hayal kırıklığı yaratan bu. Kalıplara bağlı olan her şey lanet olası o kadar yavaş değişiyor ki.

Gezegende aniden, bir noktada, bir eşiğe ulaşıldı diyebiliriz. O nedenle şimdi her şeyin yenilenmesi yerine yeni olması gerekiyor.

LINDA: Çıplak! (kahkahalar)

ADAMUS: Yeni olmuş. Eğer birisi şimdi kıyafetlerini çıkarıp ortada dolaşırsa anlayışla karşılarım. (kahkahalar artar)

Her şey yeni olacak. Şimdi, ben bu konuda bizim yıl ortası ProGnost'umuzda daha ayrıntılı bir şekilde konuşacağım. Teknoloji buna destek oluyor. Teknoloji buna neden olmuyor ama teknoloji buna destek oluyor.

Her şey yeni olacak ve bu farklı olacak çünkü siz, "Tamam, eh, Tanrım, ben yeni bir eve taşındım, peki bu benim yaşantımda yeni bir şey değil mi?" Yok. O bir döngü. O sadece - o, hala bir ev. Bu sadece bir yerden başka bir yere taşınmak demek. Bu tamamen yeni olmak değil yenilenme.

Siz, "Eh, ben işimi bıraktım ve yeni bir işim var, daha çok para veriyorlar ve benim daha çok hoşuma gidiyor" diyorsunuz. Eh, bu yenilenme. Yeni değil. Veya siz, "Ben otomobilimi verdim ve yeni bir otomobil aldım." diyorsunuz. Hayır, o hala bir otomobil. O, yeni değil; bu sadece bir yenilenme. Bu tıpkı sizin yeni bir yaşam sürecine gelip, bilirsiniz işte, sanki "Eh, yeni bir enkarnasyon." demeniz gibi bir şeydir. Bu şöyle bir şey, hayır, siz sadece eski biyolojinize ve eski zihninize dönmek için eski bir kontratı yenilediniz.

Şubat ayında eğlenceli bir şey oldu. Her şey yeni olmak zorunda oldu, döngü dışı, kalıplardan özgür olmak zorunda oldu ve bu kulağa harika geldiği kadar sizin dışınızdaki birçok insana muazzam derecede korkutucu gelecektir çünkü sizin istediğiniz buydu. Her şey yeni oluyor.

Siz bunu görüyorsunuz ama siz bunun devam ettiğini göreceksiniz ve eğer siz enerjisel olarak gerçekte neler döndüğünü bilmezseniz yoğun hissetmeye devam edersiniz. Siz bunu göreceksiniz - Linda biraz önce bir örnek verdi - politika. O yeni olacak. Eski şekilde yapılan politikayı - sanırım siz demin seçimleri konuşuyordunuz - bir şey gelip parçalara ayıracak. Ayırmalı. Ayırmalı. (bazı alkışlar)

LINDA: Yolda geliyor! Yolda geliyor!

ADAMUS: Evet ama ben aynı nedenle bunu söylüyorum ve siz diyorsunuz ki, "Bakalım yeniyi kim getiriyor veya hangi elçi, kurtarıcı. Nasıl bir herif ya." Benim bu ya da öbürüi diye bir tercihim yok. Ve siz diyorsunuz ki, "Eh, ne salakça?"

Eh, gerçekte olana bakın. Bu bir salaklık meselesi değil; bu şeylerin değişmesi ile ilgili. Bir şeyin ağacı sallaması gerekiyordu. Bir şeyin şeyleri ayırması, parçalaması gerekiyordu ve bu oluyor ve birçok insan bu onların küçük güç temelini kaydırdığı için çok korkuyor. Bu, onların döngülerini, kalıplarını, konforlu düzeylerini yok ediyor. Onlar çok korkuyorlar.

Korkmak, korku - umarım hepiniz son zamanlarda yüksek dozda korku almışsınızdır. (Adamus kıkırdar) Yoh, ciddiyim çünkü korkunun içinde inanılmaz bir enerji bulunur. O, her şeyi içine çeken manyetizmanın, yerçekiminin ve elektriğin bir kombinasyonudur. Siz gerçek korkuya kapıldığınızda bunlar olur. Ben sizin hepinizin kesin olarak gerçek korkuyu hissettiğinizden eminim. Sadece biraz ürkeklik değil ama gerçek korku. Korku - bunu bir anlığına gözünüzün önüne getirebilirseniz eğer - her şeyin kendisinin içine çökmesine neden olur, sıkışmasına neden olur ve daraltır ve sanki her şeyi karanlığa çeker. O, güvenlik bulmaya çalışır ama o ne olursa olsun güvenli değildir. Siz korku yolu ile varoluştan çıkmaya çalışırsınız, kendi ışığınızı saçmayı bırakırsınız. Sizin yapmak isteyeceğiniz en son şey budur.

Aslında korku bazen değişim için çok, çok dinamik bir güç teşkil edebilir. O, şeyleri parçalara ayırabilir çünkü korku sizi şeylerin çekirdek düzeyine taşıyabilir. Korku makyoyu umursamaz. Makyoyu korku üzerinde denerseniz hiç bir şey olmaz. Korku küçük, hoş klişeleri takmaz. Siz, "Ben korkularımı aşmak için masaj yaptıracağım." diyorsunuz. Ben öyle sanmıyorum. Siz asla kapıdan çıkamayacaksınız, siz çok fazla korku dolusunuz. Nasıl masaj yaptırabilirsiniz ki?

Yani korkunun o inanılmaz... o sanki yerçekimi, elektrik ve manyetik güçlerin kara deliğidir. O sadece içine çeker. Ama daha sonra her şeyi parçalar. O, eğer siz izin verirseniz bütün eski yapılanmaları parçalar.

İnsanlar uzun bir zamandır, ara ara, korkuda sıkışıp kalıyor. Onlar özellikle ilaç tedavileri nedeniyle ona yakalanıyorlar - bunu gündeme getirdiğim için özür dilerim ama onlar iyi şeyler değiller. Siz korkunuzu yenmek için ilaç alıyorsunuz ama siz bir anda onda sıkışıyorsunuz. Siz neticede ondan çıkacaksınızdır ama "Aman Tanrım sırada ne var?" korkusu inanılmaz bir şey haline gelebiliyor. O sizi gerçekten önemli olan hakikat anınıza ve ışığınıza getiriyor. O halde asıl konuya dönelim.

Şimdi her şey yeni oluyor. Bu gezegen artık döngüler içinde kalamaz. Bu ne kadar zaman alır? Bilmiyorum. Ama işin gerçekte en önemli kısmı bu değil - kimbilir bu belki yüzlerce, binlerce yıl alabilir - ama her şey şimdi değişiyor. Yenilenmek yerine her şeyin yeni olduğu bir yola giriliyor. Yeni olan gelmeden belki birkaç tane daha yenilenmeden geçilebilir. Yeni gelmeden önce yok oluş olabilir ama her şey yeni olacak. İzleyin. Şu anda dünyada neler olduğuna dikkat edin. Çoğunuz sanki kafeslerinize girdiniz ve dünyada neler olduğunu görmek istemiyorsunuz ama şimdi çıkıp dünyada meydana gelen bu dinamiği izlemek için iyi bir zaman. Bunun birçok açıdan benim ProGnost'ta söylediğim şeylerle bağlantısı var ama onlar sadece yeniye girerken destek veren güçler.

Yeni, hükümetleri, finans dünyasını - bilirsiniz işte, bütün tipik kategorileri - gıdayı, sağlığı, her şeyi etkileyecek. Bunların çoğu çökecek ama sonra yeniye girecekler.

Yeni ne demek? Yeni demek bir şeyin eski rutininden çıkması demek. Bunun kuantum olduğunu söyleyebiliriz. Daha öncekinden öyle farklı bir şey ki bu onu imajine etmek bile zor. Onu en azından insan zihni ile anlamak zor gelecek çünkü eski insan zihni yeniden ziyade yenilenmede.

Ama bu beni yeniye girmek konusunda sizin ilk olarak fark edeceğiniz ve fark etmiş olduğunuz başka bir noktaya götürüyor...bu arada, ilginç değil mi, yeni (ç.n: İng'de new) İngilizcede bilmek (ç.n: İng'de knew, new okunur) gibi okunuyor, bilmek. Yani siz sanki yeniyi bilmiş oluyorsunuz. (ç.n: knew new) bunu yazabiliriz.

LINDA: Hangi bölümü?

ADAMUS: Knew new. (kıkırdamalar artar)

LINDA: Tamam, bu ikinci madde mi?

ADAMUS: İşte bu sadece bir dikkat dağıtma idi.

LINDA: Oh.

ADAMUS: Yani her şey yeni oluyor ve bu sizin de bildiğiniz gibi zihinde, bedende, kişisel düzeyde başladı ve bu daha önce konuştuğumuz şeylerle başladı - Atalardan Özgürleşme. Bu zor bir taneydi, sizin hayal ettiğinizden çok daha zor, benim şimdiye kadar sizin başınıza geleceğini açığa vurduklarımdan çok daha zor, çoğunuz için zor çünkü siz o atalara bağlı kalıplarda ve döngülerde ömürler geçirdiniz.

Siz bilinçli olarak "Ben bundan kurtulacağım." "Ben atalara ait enerjiyi salıveriyorum." derken her koşulda devam eden bir süreci seçiyordunuz, onaylıyordunuz. Bunu gerçekleştiren siz değildiniz; o oluyordu. Sizin ona sonunda kabul verdiğiniz, onu onayladığınız söylenebilir, bu durumda sizin yaşamınızda zaten olmakta olan şeye kabul vermeniz için izin verilmiş olur.

Sonunda siz, "Evet, tamam, aile, ben salıveriyorum" dediğinizde, çoğunuzun da keşfettiği gibi, "Oh, bu zaten bir şekilde oluyormuş." ortaya çıkar.

Yani siz bunu bedeninizde fark edeceksiniz. Siz o bedenin sadece geri dönüşümünü, yenilenmesini sağlamayacaksınız ve çoğunuz bunu yoğun bir şekilde yapmaya çalışıyor. Siz zihinsel olarak düşünüyorsunuz, "Ben gençleşeceğim. Ben daha sağlıklı olacağım." Hayır. Siz yeni olacaksınız. Siz mevcut bedeninizi sadece kuvvetlendirmekle, gençleştirmekle kalmayacaksınız.

LINDA: Sıçtık! Gerçekten mi?!

ADAMUS: Hayır. O halde çabalamayı bırak. (Linda içini çeker) Hayır ve ben bu konuda ciddiyim. Sevgili Eseneli Linda güzel bir çıkış yaptı aslında. Sıçtık! "Ben hep losyon kullandım. Ben zihnim konusunda hep pozitif düşünmeye çalıştım. Ben dinç olmaya ve bedenime gençlik enerjileri getirmeye çalıştım." Sen sadece eski bir şeyi yeniliyordun, aslında çok da istemediğin bir şeyi...

LINDA: Emin misin?

ADAMUS: … yeniye girmemizden daha fazla. (bazı kıkırdamalar) Yeniye girmemizden daha fazla.

Yeni nedir? Söz konusu biyoloji iken yeni nedir? Bunun bir önemi yok. (Linda derin bir şekilde içini çeker) Sizin bunu düşünmeniz gerekmez - zaten düşünemezsiniz - o halde ne yaparsınız? (birkaç kişi "İzin vermek" der) İzin vermek, kabul vermek. Siz tam olarak ne demek olduğunu bilmeden, sizi sırada bekleyen şeyi bilmeden "Tamam ben yeniye gireceğim" diyerek bir seçim yapabilirisiniz, sonra da buna izin verebilirsiniz. O zaman bırakın olsun. Ve siz o zaman saf korku, dehşet veya şüphe anları yaşayacaksınız. Hangisi daha beter bilmiyorum, şüphe mi, korku mu? Sizce hangisi daha beter? (birisi "şüphe" der) Şüphe. Buna katılıyorum. Katılıyorum. Şüphe insanı yiyip bitirir. Şüphe gridir ve sıkıcıdır ve o sanki sizin beş yıl boyunca yavaş yavaş boğulmanız gibi bir şeydir. Biliyorsunuz o sadece kıvrandırır, korkunun aksidir - blahhh! (boğulur) - siz onu hemen hissedersiniz. (bazı kıkırdamalar)

Bilirsiniz korkunun eğlenceli kısmı siz korkunç, ölüme yakın deneyim yaşarken, "Aman Tanrım! Hayattayım ama birazdan öleceğim" derken sizin aniden yaşamı hissetmenizdir, en azından ona karşı bir arzu. Şüphe şöyle bir şeydir, "Eh, bilmiyorum. Hayatta mıyım? Öldüm mü?" Ve "Neden bende bu düşünceler var?" Ve "Ben bunlarışünmemeliyim? Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Eh, sh... şüphe böyledir. Bilirsiniz işte o kötü bir enerjidir, kötü bir enerji.

Yani bedeninize bir şeyler olacak, yeni olacak. Nasıl? Bunun bir önemi yok. Bu bir şekilde olacak. İşin eğlenceli yanı bu. Bu sanki bir aydınlanma şakası gibi - o her koşulda gerçekleşecek. (bazı kıkırdamalar) Siz bu konuda endişe edebilirsiniz. Evet, siz gülüyorsunuz. Evet. Hayır, aslında bu çok güzel bir durum ve ben bunu yıllar önce Kırmızı Çember'e Kuthumi'nin getirdiğine inanıyorum ama o her koşulda olacak. Bir açıdan onun gerçekleşmiş olduğu söylenebilir ama endişe etmek de neyin nesi? Neden endişe? Bu kulağa hoş geliyor biliyorsunuz, felsefi olarak çok hoş ama siz sonra kapıdan çıktığınızda, "Ehhh! Ben endişeleneceğim!" diyorsunuz çünkü siz kalıplara bağlısınız. Siz eski kalıplarda gibisiniz.

O sizin zihninize geliyor - yeni - ve zihniniz onu anlamıyor, aslında ondan hoşlanmıyor. Zihniniz yenilenmeye çalışıyor. Zihniniz sizin birlikte bir şeyin üzerinde çalıştığınızı ve sizin burada bazı şeyleri düzelttiğinizi düşünerek sizi ve kendisini kandırıryor, bilirsiniz işte, şeylerin onarılması için psikiyatrik yeniden yapılandırma ekibinin çağırılması gibi çünkü şeyler biraz dengeden çıktı. Ve siz ona biraz makyaj yapar, yeni bir örtüyle kaplar ve hep orada olan pis kokuyu bilmezlikten gelirsiniz. Ooh. Evet, doğru, zihnin bir kokusu var. Onun eski düşünceleri. Bilirsiniz işte, eski düşünceler buzdolabının içindeki bozulmuş peynir gibidir. İnsana "Öff! Öf!" dedirtir.

LINDA: Ne?!

ADAMUS: (izleyiciler "Ögh!" der ve Adamus kıkırdar) Yani bunlar düşüncelerinize de olacak. Yeni. Buna alışın. Başka korkutucu gelecek çünkü siz onu kaybediyormuş gibi hissedeceksiniz. Siz yeniden kalıplara dönmeye çalışacaksınız. Siz şeylerin daha önce yapıldığı şekillere, döngülere geri dönmeye çalışacaksınız. Siz sadece döngüleri biraz cilalayıp onları biraz daha iyi bir hale getirmeye çalışıyorsunuz. Bunu unutun. Zihin yeni oluyor - düşünmenin yeni bir şekli geliyor.

Ben geçenlerde, özellikle de Keahak'ta bu konuyu konuştum - bu arada önümüzdeki yılın programına katılın. Bu ötekilerden daha dinamik olacak.

Biz Keahak'ta Üstat Duyusu'na girmeyi konuştuk ve bu yeni. Zihin için yeni olan bu. Ve zihin Üstat Duyusunu anlarmış gibi yapacaktır. Zihin, "Evet işte Üstat Duyusu böyle bir şey ve o şu şekilde iş görüyor." diyecektir. Hayır. Siz sadece zihninizi yenilemeye çalışıyorsunuz. Siz zihninizden çıkarak Üstat Duyusu'na gireceksiniz. Bu siz yolda otomobil kullanırken de olabilir. Bu herhangi bir anda olabilir, herhangi bir durumda ama bu oluyor. Bu kesinlikle oluyor.

Bu bir seçim meselesi mi yoksa kabul meselesi mi sorusu böylece yeniden ortaya çıkar. Siz kabul edersiniz. Siz onu seçtiğiniz zaman sanki şöyle olur, "Oh, tamam. Anladım. Ben zaten saatte 120 mil yapan bir otomobilin içinde gidiyorum. Şimdi ben sadece Ben'imi kabul ediyorum." Siz zaten aydınlanmaya girdiniz. Bu sizin için büyük bir rahatlık olmalı. Gerçekten büyük bir rahatlık. Ama aynı zamanda şu da var, "Peki ama benim bir şey yapmam gerekmiyor mu?" Yapma... yani... Shh! (birisi "nefes al" der) Nefes al. Tutku duyduğun bir şey yap. Harika bir video yarat. Kitap yaz ama nasıl karşılanacağı konusunda endişe etme. Sadece bir şey yap. Eğer dikkat dağıtan bir şey yoksa kendini hayata sok.

Yani zihin tamamen değişiyor. Siz bu konuda endişeleniyorsunuz. Siz endişeleniyor ve "Aman Tanrım. Depresyona girdim" veya "Aman Tanrım, benim psikozum var." diyorsunuz. Evet, tamam. Eh, biliyor musun ne? Herkesin var. Evet, herkesin var. Onların kulübüne katılın. (bazı kıkırdamalar) Hayır ben enerjileri bayağı bir hissettim ve her insan tamamen düzülmüş durumda.

LINDA: Ohh!

ADAMUS: Evet, bu doğru! Siz bir durup "Bir saniye. Bu nedir? Ben ne yapmak istiyorum?" demeden burada aynı şeyleri devamlı, devamlı, devamlı ve devamlı bir şekilde yapmayı sürdürüyorsunuz. O nedenle, evet, her insan bir dereceye kadar psikoz sahibi. Bazıları çok ileri derecede. En az psikozlu olanlar sorgulayanlar ama onlar daha ağır psikoz altında gibi hissettiriliyorlar. Evet. Sorgulayanlar aslında aklı başında olanlar ama onlar kendilerini kalıplardan hoşnut olan gerçek psikozlular ile kıyaslıyorlar ve ondan sonra kendilerinde yanlış giden bir şeylerin olduğunu hissediyorlar. Hayır, hiç de öyle değil.

Yani bu yeni, her şey yeni olacak. Her şey. Ve bu sadece küçük, hoş bir açıklama değil. Bu sadece önümüzdeki 20-30 yılda gerçekleşecek bir şey değil. Bu başladı bile.

Biz o eşiği, o noktayı bir, iki hafta önce geçtik. O yapılanıyordu ve siz bunu hissettiniz ve benim 14 Şubat 2016'yı seçmem bir tesadüf değildi, kısa bir zaman önce, "Biz buluşmaya devam mı edeceğiz? (Adamus kıkırdar) Ve biz ne zaman öpüşeceğiz?" dediğimiz zaman. (kahkahalar artar) Çünkü siz bunun bu zamanlarda başınıza geleceğini hissedebiliyordunuz. Yeni Kırmızı Çember web sitesi, yaşamınızdaki yeni şeyler.

Yeni şahane. Herkes yeniyi ister - ya da yeniyi istediğini sanır - ama onların yaptıkları şey sadece yenilenme. Gerçek yeni çok, çok farklı. O kendisini teknolojide gösterecek. O kendisini iş dünyasında gösterecek. O kendisini sağlıktan tutun da ilişkilere kadar gösterecek.

Aileler yeni olacak. İnsanların zina yapmasından bu yana aile konusunda kalıplar oldu. (bazı kıkırdamalar) ve o kalıplar sonsuza kadar ailenin çekirdeğinde, özünde var oldu. Ve şimdiye dek hiç olmadığı kadar yenilenmeye veya benim eski diye adlandırdığıma geri dönmeye çalışan insanlar var. Onlar geri adım atmaya çalışacaklar çünkü onlar bundan cehennem kadar korkuyorlar. Ve onlar bu şöyle bir şey olmalı diye düşünüyorlar, "Bunlar şeytanın işi" veya "İnsanoğlu dengeden çıktı" veya "Tanrı sinirli." Onlar geçmişe dönmek için bu saçma bahaneleri uyduruyorlar ve bu onların işine yaramayacaktır. Yaramayacaktır.

Siz bunu kendi yaşamınızda keşfettiniz. Sizin geri dönmeye çalışmanız ve şimdi şeyleri eski yollarla yapmaya çalışmanız işe yaramıyor. O halde hayatınızda yeni bir şey yapın. Bu bir dereceye kadar korkutucu ama bu o kadar özgürleştirici ve yeni ki. O kadar farklı ki. Yeni bir şey yapın.

Hayatınızda en son ne zaman yeni bir şey yaptınız?

(duraklama)

O kadar uzun bir süre önce mi? (Adamus kıkırdar) İzleyicilere bir suskunluk geldi. Hayır, siz en son ne zaman gerçekten yeni bir şey yaptınız? Yeni demek istiyorum. İşe farklı bir yoldan gitmek değil. Bu sadece işe farklı bir yoldan gitmektir. Ama o kadar yeni bir şey ki daha önce hiç yapmadınız; siz sonucun nasıl bir şey olacağını bilmiyorsunuz. Bu aslında yeninin oldukça iyi bir tarifi - sonucun nasıl olacağı konusunda bir fikriniz yok ama yapacaksınız. (birisi "Ve ben Keahak'a katıldım" der) Sen Keahak'a katıldın gördün mü? Bu yeniydi. Sonucunu bilmediğiniz o kadar yeni bir şey.

İnsan güvenli oynayacaktır ve güvenli oynamak demek yenilenmede kalmak demektir, bunun yerine, "Ben bundan tamamen kurtulmak istiyorum. Ben olacakları bilmiyorum. Bu korkutucu ve özgürleştirici. Bu korkutucu ama o kadar tutku dolu ki. Bu korkutucu ve aman Tanrım ben neden daha önce yeniyi yapmadım? Ben neden bu kadar uzun zaman bekledim?" demeli.

Ve ondan sonra ne meydana gelir? Şüphe. Siz o zaman merak etmeye başlarsınız, "Eh, belki de yapmamalıyım. Belki beklemeliyim. Belki..." Hayır, sadece hayatınızda gerçekten yeni bir şey yapın. Tamamen yeni bir şey yaparak kendinizi hayrete düşürün, kendinizi şaşırtın.Ve daha sonra izleyin.

Dünya yeni oluyor. Hiçbir şey artık yenilenemez. Yenilemeye çalışan bazı döngülerden geçilecek ama sonra her şey parçalanacak. Siz bunu hayatın her önemli fasetasına uygulayabilirsiniz. Hepsine. Ve ben birçok insanın bunu eleştireceğini ve sosyal medyanızda bunun ile ilgili konuşmalar yapılacağını biliyorum - "Bunun ile ne demek istedi?" Her şey yeni olacak. O önce parçalayıcı olsa da sonra yeni olacak. Her şey. Eski gelenekler de dahil olmak üzere düşünebildiğiniz her şey yeni olacak. Eski gelenekler. Oh, eski kuruluşlar ya da gelenekler için en zor zaman olacak.

Ve siz biliyorsunuz ki - örnek Cauldre'nin pek hoşuna gitmedi ama ben onu ne olursa olsun vereceğim; ben herhang bir şeyi haklı çıkarmaya çalışmıyorum ama ben size şeylerin nasıl çalıştığına dair bir örnek veriyorum - sizin dünyanın dört bir tarafında bir sürü kutsal, güzel, antik tapınaklarınız var ve gruplar, organizasyonlar, dinler bunlara tapınıyorlar. Onlar, tapınakları koruyorlar. Tapınaklar onlar için kutsal yerler haline gelmiş. Bu yanlış ya da doğru bir şey diye değil, sadece bu şekilde oluyor. Ve daha sonra teröristler gelip onları havaya uçuruyorlar ve dünya, "Ohh! Teröristlerin yaptığına bak." diye bağırıyor. İşte, bu bir terörist meselesi midir yoksa bloke olmuş enerjinin açılması mı?

LINDA: Iyyyyyy!

ADAMUS: Ehhh, bak. Şimdi ben buna iyi ya da kötü demiyorum. Ben sadece...

LINDA: Ughhh!

ADAMUS: … izle, nasıl olduğunu izle. Ve ben size çıkın ve antik tapınakları havaya uçurun demiyorum.

LINDA: Oh, bundan vazgeçtiğin için teşekkürler. (kahkahalar)

ADAMUS: Öyle yapmanız gerekmez çünkü bir şey - eğer bu terörist olmasaydı bir deprem olurdu, havadan bir göktaşışerdi ve - buum! - patlardı. Biz henüz birkaç hafta önce bu gezegende şimdi her şeyin yeni olduğu bir noktaya geldik.

Bu yöne doğru hayal edin. Her şey dönüyor. Her şey dönüyor ve bazen dönüş kalıpları biraz daha genişliyor ve biraz daha yavaşlıyor, bazen de biraz hızlanıyor ve biraz daralıyor ama dönme durmadan, durmadan devam ediyor. Yaşam döngüleri bazen cilalanıyor. Siz onlara biraz makyaj yapıyorsunuz. Siz onların tozunu alıyorsunuz. Siz onları yağlıyorsunuz, temizliyorsunuz ama döngüler sürekli ve süreli olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Bu geri dönüşümdür. Bu yenilenmedir ve bu basitçe işe yaramayacak.

Şimdi sizin bu yaşam döngüleriniz var ve onlar hayatın bütün fasetalarına uygulanıyorlar, yaşamdaki her kuruluşa, yaşamdaki düşünebildiğiniz her şeye. Yani onlar kendi kalıpları, kendi döngüleri içerisindeler ve onlar yeni olacaklar. Başka sözcükler ile ifade edecek olursak, onlar döngüden, ritimden çıkacaklar. Onlar yeni olacaklar. Her şey öyle olacak.

Bazı şeyler umutsuzca kalıpta, kendi döngüleri içinde kalmaya çabalayacaklar ve onlar, "Olması gereken şekli bu ve Tanrı'nın istediği yol da bu ve biz bunu çağlar boyunca böyle yaptık o nedenle biz böyle kalacağız." diyerek kendilerini haklı çıkaracaklar ve o zaman bu tıpkı lastik bantı bileğinize takıp kopana kadar ve kopana kadar ve kopana kadar ve koparana kadar çekmeniz gibi bir şey olacak. Ve o daha sonra yeni olur. O, o zaman realitenin bir sonraki düzeyine geçer. Bunların hepsi bilinç değişiminden kaynaklanıyor.

Şubat'ın yoğun olduğunu düşündüyseniz eğer Mart'ı bekleyin.

LINDA: Ne güzel.

ADAMUS: Veya Nisan'ı. Biz Mart'tayız. Nisan ya da Mayıs. Ama siz bu gezegende olanlara dair bir bilgeliğe sahipseniz - ben bunu tüm evren için demiyorum - bu gezendeki her şey yeni oluyor.

Tanıdığınız insanları kalıpta kalmaya çalışırken izleyin. Yaşamlarının bir şeylerden etkilendiğini bildiğiniz tanıdıklarınıza bakın çünkü yenide öyle oluyor - bloknotum olsaydı yazardım bunu. ama yenide...

LINDA: İstiyor musun? Hadi ama yapabilirsin.

ADAMUS: Hayır, ikinci madde değişimin fiziği.



Değişimin Fiziği

LINDA: Değişimin fiziği mi?

ADAMUS: Evet, değişimin fiziği.

LINDA: Şimdi henüz ikinci maddede miyiz?!

ADAMUS: Evet, on tane var.

LINDA: Ohh! Değişimin fiziği.

ADAMUS: İkinci madde, değişimin fiziği. Acelen mi var?

LINDA: Hayır.

ADAMUS: Eğleniyor musun?

LINDA: Uh huh.

ADAMUS: Uh huh. Güzel, güzel. (bazı kahkahalar) Değişimin fiziği. Ondan sonra sen beni o şeye yazmaya davet ediyorsun. (mimik yapar)

LINDA: Kesinlikle.

ADAMUS: Oh, bu yeni. memnun oldum.

LINDA: Ahhh! (izleyicler “Ahhh” der ve aynı zamanda alkışlar)

ADAMUS: Ben bunun nasıl kullanıldığını bilmiyorum, ortaya ne çıkacak bilmiyorum ama bu yeni ve ben bu riski almaya istekliyim çünkü ben yeni bir tür adamım. (kahkahalar)

LINDA: Tamam ben sana kendi yeni sayfanı vereceğim böylece bağıramazsın. Hadi bakalım. Bak buraya. Yapabiliriz.

ADAMUS: Aman Tanrım!

LINDA: Seni izliyorum.

ADAMUS: Aman Tanrım!

LINDA: Seni izliyorum.

ADAMUS: Tamam. benim daha çok...

LINDA: Devralıyor musun?

ADAMUS: Pardon ama ışık.

LINDA: Sen devralıyorsan sorun yok.

ADAMUS: İşte... (bir çizgi çizer) Tanrım! (bazı kıkırdamalar) Bu şeytanın işi! (kahkahalar)

(Not: Adamus’ın çizimleri için lütfen PDF metne, videoya ya da bu mesaja bakınız)

                                                

LINDA: Işık gitsin ister misin?

ADAMUS: Hayır! Onu istiyorum.

LINDA: Oh, istiyor musun?

ADAMUS: Evet, evet. Bu ışık diğer realitelerden dünyaya geliyor. Bu bir ışık dalgası. Ben burada değişimin fiziği hakkında konuşuyorum, sen o nedenle neler döndüğünü biraz anlıyorsun. Ve ışık yol boyunca artılar şeklinde içeri giren enerjiyi kendisine çeker... şimdilik sadece artılar ve eksiler diyelim ve onlar bu ışığın huzmeleri boyunca hizalanırlar. (Adamus çizginin etrafına '+'lar ve '-' ler çizer) Bu basit bir temsili çizim tam tamına değil ama onlar hizalanırlar.

Yani bu ışık realiteye geliyor. Enerji içeri getiriliyor. Enerji ışık çizgileri boyunca toplanıyor ve o dayanağı olan bilinç ve seçimle gelen - gerçekten "Tamam, her neyse" diyen - kabul düzeyinde kendisini birleştiriyor ve daha sonra tüm bu enerjiler hizalanıyorlar ve çeşitli düzeylerde realite yaratılıyor. Bu ezelden sonsuza kadar böyle oluyor, enerjiler hizalanıyor.

Bu ışık dalgası boyunca akan artılar ve eksiler zaman zaman kendilerine ayar yapıyorlar. Onlar çok fazla toplandıklarını, fazla dağıldıklarını, fazla yığıldıklarını fark ediyorlar. Onlar bu nedenle zaman zaman yeniden düzenleniyorlar, kendilerini dengeye sokmaya çalışıyorlar. Tobias'ın uzun zaman önce söylediği gibi bütün enerjiler er ya da geç çözüm arayacaktır. Enerji kalıplarda sıkışmak istemiyor. O nedenle er ya da geç - bunu nasıl aktaracağız?

LINDA: Tamam. Peki, buraya tıkla.

ADAMUS: (fısıldar) Yeni sayfa.

LINDA: (o da fısıldar) Yeni sayfa, işte burada.


ADAMUS: İşte, iyi! Nasıl yok oldu baksana. Er ya da geç her şey parçalanıp yok olacak. (bazı kıkırdamalar) Ve hala o gelen ışık var - ışık aslında bilinç zerresidir o nedenle o değişmeyecek - şimdi gelen bir ışık var ve biz ne yaparız? Ne yaparız? Biz artılar ve eksilere geri mi döneriz? Hayır. Biz aslında birleşen enerjiye döneriz. Bir bilinç alanında artılar ve eksiler bulunur. Bu artılar ve eksiler şimdi artık düalitede ve polaritede (kutuplaşma) değiller, onlar bir aradalar. (küçük dairelerin içine artı ve eksiler çizer) Onlar bir araya getirilmişlerdir. Bu yeni. Bu sadece makyajlamak ve temizlemek değil. O, aynı artı ve eksi enerjinin eski kalıplarının bir yenisinin getirilmesi değil. O artık düalite değil. Bu küçük sümükler artık...

LINDA: Sümükler?

ADAMUS: … düalitede değil.

Yani yeni demek tamamen farklı demek ve o, bedeniniz ve zihninize gerçekten garip gelir. Onlar bunu anlamazlar. Onlar yüzyıllardır, çağlardır, milyonlarca yıldır eksiler ile artılara alıştılar. Onlar realite yaratmak için manyetik, yerçekimi ve elektrik güçlerini belli bir şekilde kullanmaya alıştılar ve şimdi her şey patlıyor. Ve şimdi aniden temel enerji olarak teklik enerjisi çıkıyor, tekil enerji, bir araya getirilmiş olan maskülen ve feminen, artı ve eksi artık aynı, siz artık bunlar arasında fark olduğunu söyeleyemezsiniz. Bu yeni. Bu yeni.

Siz aniden duvarların, zeminin, tavanın, her şeyin artık durağan ya da sabit olmadığı bir yerdesinizdir. Her şey akışkandır. Her şey değişkendir ve bu yoğun bir rahatsızlık duygusuna neden olur.

Bu size olduğunda yoğun şüphe ve rahatsızlık duygusu meydana gelir ve eskiye dönmek için arzu olur çünkü siz eskiyi biliyordunuz. O zaman şöyle yoğun bir hissediş olur, "Ben burada bir şeyi yanlış yapıyorum ve benim buna hemen bir son vermem gerek. Ben onu kaybediyorum." Ama sevgili dostlarım kaybetmiyorsunuz. Hiç kaybetmiyorsunuz.

Sizin ile ilgili her şey yeni olacak. Siz önce bazı yenilenme döngülerinden geçebilirsiniz. Bu bir araştırma niteliğindedir - "Ben bunun için gerçekten hazır mıyım? Ben buna gerçekten inanıyor muyum? Ben gerçekten de her halükarda olacak olan bir şeyi mi kabul ediyorum?" Yani siz önce yenilemeye veya geri dönüşüm yapmaya çalışacaksınız ama daha sonra yeni gelecek.

Siz bu konu hakkında bilgi sahibi olduğunuzda, siz bu bilgeliğe sahip olduğunuzda bu artık o kadar korkutucu gelmeyecek. Tüm bunların olduğunu hayal edebilir misiniz...siz, sizden önce gelen Yükselmiş Üstatların nelerden geçtiğini hayal edebilir misiniz? Onlar oralara çoğunlukla kendi başlarına gittiler. Onların böyle toplantıları olmadı. Onlar kanallık ya da çok boyutlu iletişim gibi şeyleri gerçek anlamda anlamadılar. Onlar bunu tek başlarına yaptılar. Bu korkutucuydu. Bir deneyim cehennemi ama inanılmaz derecede korkunç, onlar öz için böyle koptular. Biz en azından burada bunu birlikte yapmanın güzelliğini ve yararını görüyoruz.

Hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

Bu gezegendeki her şey yeni oluyor. Bu bir zaman alacak ve kesinlikle belli zorluklar olacak. Zorluklar dirençten, her koşulda doğal olarak meydana gelen şeye izin vermemekten kaynaklanır. Bütün enerjiler çözüm arar, bilinç için salt hizmet haline dönüşü arar.

Bunu bir anlığına hissedin. Hayatınızdaki bütün enerjiler basitçe bilincinize hizmet etmek için vardır. Onlar yol boyunca bozulmuş ve değişmiştir, geri tutulmuştur, parçalanmıştır, zihinselleşmiştir, bu da sizin her şeyi düşünerek yapmayı çalıştığınızı gösterir. Ama şimdi bütünleşen, düaliteden çıkan, yeni olan o enerji basitçe size hizmet etmek için oradadır.

İşin eğlenceli yanı, sizin düşünerek muazzam zaman geçirmiş olmanız... nasıl - bizim mikrofona ihtiyacımız var - her şeyi düşünerek yolunu bulmak ne kadar başarılı oldu? Sadece merak.

LINDA: Peki.

ADAMUS: Şeyleri düşünerek yolunu bulmak sana nasıl geldi?

LINDA: Bakalım. Hmm.

ADAMUS: Cevap o kadar açık ki, incitici.

LULU: Evet, hissedebildim. (kıkırdar)

ADAMUS: Pardon?

LULU: Peki. Soru ne idi? (kıkırdarlar)

ADAMUS: Soru şu sen uyanık mısın yoksa uyuyor musun? Hayır, hayır. Soru bu değildi.

LULU: Oh.

ADAMUS: Soru şöyle, tüm yaşamın boyunca düşündün - sen saplantılışünen biri değilsin ama ciddi düşünen birisin. Bunun sana ne kadar faydası oldu?

LULU: Eh, ben bunu bırakmak için hazırım.

ADAMUS: Peki. Güzel.

LULU: Her şey yapıldı, her şey denendi ve şimdi sanki benim onlar ile işim bitti gibi.

ADAMUS: Evet. Evet, bu sanki... aydınlanmaya veya hatta yaşama giden yolu düşünmek eksik bi şeydir. İşe yaramaz.

LULU: Hayır.

ADAMUS: Ben sizin çoğunuzun en yoğun duyusunu en az beklentide olduğu zaman, tuhaf anlarda en eğlenceli şeylerin olduğu zaman yaşadığını biliyorum. Şeyleri düşünerek yolunu bulmak basitçe pek başarılı olmaz.

LULU: Benim fark ettiğim şey ben küçük bir kızken her şey çok yumuşaktı ve ben buna izin veriyordum.

ADAMUS: Doğru.

LULU: Ben bir kere yaptığım şeyin bilincindeydim, sonra onu düşünmeye başladım ve sonra sürekli olarak şeylere çarptım.

ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle. Ve sen tüm hayatın boyunca kalıplar ve döngüler içinde kalırsan...

LULU: Hayır.

ADAMUS: … işe yaramaz. O zaman tamam. Ama sen kalmıyorsun. Kalamazsın.

LULU: Değilim.

ADAMUS: Evet. Evrim, değişim, yeni, sen bunu bilsen de bilmesen de, senin hayatına uzun bir zaman önce geldi ve bu şimdi basitçe bir kabul edecek misin meselesi? Evet.

LULU: Öyle ama ben aynı zamanda onu sanki zorluyormuşum gibi hissediyorum. Sanki parçalamam gerektiğini bildiğim küçük bir kutunun içindeyim...

ADAMUS: Evet, evet.

LULU: … ama ben hala içimde saklıyorum. Bu da beni baskılıyor.

ADAMUS: Bu iyi çünkü olan... bu gerçekten iyi çünkü bir şey gelip o kutuyu havaya uçuracaktır. O öylece orada kalamaz. Düşünürseniz korkutucu olur demek istiyorum. Bu, "Aman Tanrım. Benim küçük kutum, benim koruyucum, benim..." Bu sizin içinde olmak istemediğiniz şey. O nedenle eğer siz direnç gösterirseniz, siz umutsuzca sadece yenilenmeye çalışırsanız bir şey gelip bunu parçalayacaktır.

LULU: Evet, ben sadece birkaç kıça tekme atmak için bekliyorum. (kıkırdar)

ADAMUS: Evet. Evet. Ve ben tekme atılacak iyi bir yer biliyorum. Kendininki.

LULU: Kendiminki. Mmmm.

ADAMUS: Evet, evet.

LULU: Kendiminkini kaç kere tekmeledim zaten. (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, evet. Evet sadece ileri gitmesi için tekma at, düşmesi için değil. Peki.

LULU: Tamam. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Sadece bir ya da iki tane daha. Ben bir anda konunun dışına çıktım ama ben bazen sizin her koşulda olacak olan bir şeyi düşünerek harcadığınız enerji miktarına hayret ediyorum. Bu sizin otomobilde gitmenize benzer - ben otomobil benzetmelerini seviyorum; isterdim ama ben hiç otomobil kullanmadım (bazı kahkahalar) - ama siz otomobil kullanıyorsunuz ve o, o akıllı otomobillerden biri ve o basitçe kendi işini yapıyor. Siz yolda, saatte 60 mille gidiyorsunuz ve o kendinin rehberi ve her şey ve sonra siz kapıyııp dışarı çıkarak 60 mil yapması için onu itiyorsunuz. Ama düşünerek yolunu bulmak böyle oluyor. Hepsi oluyor. O, yolda gidiyor. Siz neden çıkıp itmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz? Biraz tehlikeli, aslında, saatte 60 mil.

Bir ya da iki tane daha. Ahh, toplamak güzel, veri elde etmek demek istiyorum. (bazı kahahalar) Düşünmek nasıl bir şey Timothy?

TIMOTHY: Hiç işe yaramıyor.

ADAMUS: Evet, teşekkürler. Ve şimdi ne yapacaksın?

(duraklar)

şünme Timothy. (kahkahalar) Ne biliyor musun? Hiçbir şey olmazsa - sen bile kendine yardım edemezsen - o zaman bunun ile sadece eğlen. Onun için kendini o kadar yorma, onunla sakinleş ve her şeyi iyice düşün.

Ne değişecek biliyor musunuz Timothy ve herkes? Matematik. Matematik realiteyi ölçmenin ya da anlamanın bir yolu idi. Ve matematik formülleri var ve onlar harika çünkü eskide siz şeyleri matematiğe indirgersiniz. Ama matematik kapıdan çıkacak. O basitçe parçalanacak ve bu şuna benzeyecek, "Aman Tanrım. Ne yapacağız? Matematik olmasa dünya parçalara ayrılır." Eh, dünya her halükarda parçalanıyor.

Siz bir anlığına hayal edebilir misiniz - hissedebilir misiniz çünkü bunu düşünemezsiniz - hayal edin, siz sadece bir anlığına matematiğin ötesinde bir şey olduğunu hissedin, birin ötesinde, ikinin, üçün, dördün, beşin o kadar ötesinde ki pi'nin ötesinde, cebirin ötesinde ve trigonometrinin ötesinde. (duraklama) Vay! Zihin bunu kavrayamaz ama yeni böyle ve bu oluyor. Bu olacak. O kadar yeni bir şey ki matematiğin yerini alacak. Fenomen! Şimdi, matematikçiler size bunun mümkün olamayacağını söyleyeceklerdir ama onlar henüz sonsuzluğu anlayamadılar.

TIMOTHY: Doğru.

ADAMUS: Doğru. Peki, teşekkür ederim. Peki.

Elini kaldırmış olan biri daha var. Ah, gerçek bir gönüllü. Linda gönüllüsü değil. Evet, düşünmek sana nasıl bir şey sağladı?

HENRIETTE: O bana...

ADAMUS: Ayağa kalkar mısın lütfen?

HENRIETTE: Eh, migren yaptı beni.

ADAMUS: Evet, peh! Evet.

HENRIETTE: Ve benim acil bir sorum var?

ADAMUS: Peki.

1HENRIETTE: … Bugün ve bu her şeyin yeni olması var - yeni bir fiziksel beden, bu, beden tamamen yıkıldığını hissettiğinde mi olacak ya da sen tamamen geçmişine yabancı hissettiğinde mi, bu bunun bir parçası mı - yeniye giren Ben'im sürecinin bir parçası mı? Yoksa bu bir yansıma mı, tamam, Şubat ayı çok yoğundu, ben şimdi çalıştığım yerde büyük bir fırsat ele geçirdim ama bir hafta süren yoğunluktan sonra bedenim basitçe onu içine aldı.

ADAMUS: Evet, eminim.

HENRIETTE: Ve bu benim gösterdiğim direnç eski kalıplardan kaynaklanan bir direnç mi yoksa bu yeninin bir parçası mı? Ben bunu gerçekten anlamak istiyorum çünkü...

ADAMUS: Oh, ben bunu cevaplayacağım.

HENRIETTE: … delicesine şeyler hissediyorum ben şimdi.

ADAMUS: Bundan eminim. Ben bunların çoğunu birazdan geleceğim üçüncü maddede anlatacağım. Sen aynı zamanda bunları hissediyorsun. Bir kaç hafta önce bir kuantum değişimi oldu diyebiliriz, bilincin geldiği düzey temel olarak her şeyin yeni olacağı o şeyi tetikledi. Ve bu önceden olmuyordu. Her şey şöyle olacaktı, "Her şey farklı hızlarda ve farklı yoğunluk düzeylerinde yenilenecek. Her şey yenilenecek." ama şimdi her şey yeni oluyor. Her şey. Bana herhangi bir konu, herhangi bir soru, herhangi bir başlık verebilirsiniz ve o yeni olacaktır. Her şey. Doğa. Doğa. En uzun zamanı o alacak. O bu gezegendeki en eski kalıplar içinde ve en uzun zaman sonra o yeni olacak. Ama bizim doğanın mevsimsel döngüsü dediğimiz döngü, doğanın kendi yaşam ölüm döngüsü ki doğa ölümü umursamaz - bilirsiniz işte o insanlar gibi bundan etkilenmez - o ve ona ait bütün kalıplar bile değişecek.

Ve siz onu hissetmeye başlıyorsunuz ve o matematik ve bilime de geliyor. Bilime kesin olarak. Bunların hepsi yeni olacak. Ve bu insanların üzerinde muazzam baskı yapacak çünkü onlar yeniyi istediklerini zannediyorlar ama biz burada ticari bir reklamdan bahsetmiyoruz. Biz burada yeni ve geliştirilmiş bir deodoranttan bahsetmiyoruz. Biz her şeyin yeni olmasından bahsediyoruz ve ilginç olan şu ki bu sorumluluğa siz önderlik ettiniz. Siz önderlik ettiniz ve onu bedeninizde siz hissediyorsunuz.

Üçüncü madde, üçüncü madde yazılsın - belirginleştir onu. (Linda çizimi siler) Kağıt israf etmekten daha iyidir.

3. Yolunuzda En Çok Önünüze Çıkan Şey Sizsiniz

Üçüncü madde, yolunuzda her şeyden çok önünüze çıkan, yolda her şeyden çok önünüze çıkan şey sizsiniz.

LINDA: Ooh.

ADAMUS: Ne demek istediğimi biliyorsunuz ama ben bunu üçüncü madde olarak koymak istiyorum. Yolda her şeyden çok karşınıza çıkan şey sizsiniz. Ben o nedenle, "Siz aydınlanmayı kabul mü ediyorsunuz yoksa seçiyor musunuz?" sorusu ile başladım. Olmaya başladı. Olmaya başladı. Yeni oluyor. Bu doğal. Bu evrim ve hatta evrim ötesi bir şey.

Ve ruh (soul), ruh daima yenidir. O asla yenilenmez; o daima yenidedir. O nedenle siz de öyle olacaksınız ama kendi yolunuza çıkıyorsunuz.

Siz yaşamınızda aydınlanmaya çabalamanız gerektiğini düşünüyorsunuz. Siz sözcükleri duyuyor ve "Tamam, ben bu kadar baskı yapmaya bir son veriyorum" diyorsunuz ama cebinizde bir şeyler gizliyorsunuz. Siz şeyleri gizliyorsunuz, "Peki ben yeni olacağım. Ben her şeyi salıvereceğim. Ben kabul edeceğim." diyorsunuz ama sizin daima bir yedek planınız oluyor. "Peki, bütün bunlar büyük bir saçmalıktı. En azından elimde bu var." (o, cebine bir şey koyar gibi yaparken Linda boğulur gibi olur) Ve bu yeni bir söz. (Adamus kıkırdar) "Benim en azından bir yedek planım var." ve ben sizden şimdi bir şey isteyeceğim, zor bir şey. Siz insan merkezli, zihin odaklı yedek planınızı bırakmaya istekli misiniz?

LINDA: Mmm. (birisi "Evet" der)

ADAMUS: Evet diyorsunuz ve ben ciddi olduğunuzu biliyorum. Ben sizin bu konuda ciddi olduğunuzu biliyorum ama siz o yedek planı bırakmaya istekli misiniz? Ve bazı zamanlar biraz üstünkörü, belli belirsiz bir şekilde siz gerçekten emin değilsinizdir ve bilirsiniz işte yedek plan olmalıdır, "Ben Şaudlara gideceğim. Ben online izleyeceğim ama ben hiçlikte yok olmadıklarından emin olmak için başkalarının önden gitmesine izin vereceğim. Bu benim yedek planım. Ben 4 ya da 5 numara olacağım. Eh, aslında altı ya da yedi."

Siz o yedek planı bırakmaya istekli misiniz? Çünkü yolunuza çıkan en büyük şey sizsiniz. Siz aydınlanmayı seçtiğinizi mi zannediyorsunuz? Hayır. İnsan zihni perspektifinden aydınlanma seçimi sadece son karardır, "Peki, o meydana geliyor. Tamam, yapacağız." Ve bu şeyleri sanki paralel hale getirdi, daha sağlıklı bir dengeye getirdi ama siz o yedek planı, o 'eğer şöyle olursa' senaryosunu bırakmaya istekli misiniz?

Ve benim size herkeste bunlardan olduğunu söylemem gerek. Herkeste var. Bu bir insan özelliği - "Yedek planlarım olmalı. Bu işe yaramazsa ne olacak? Benim sırada yapmam gereken neyim var? Zihin kendini gelecek denen şeye projekte eder ama öyle değil. Aynı karmaşa ama sadece başka bir gün. Ve o kendisini oraya projekte eder ve der ki, "Eğer öyle olursa ne olur?" Yani o bir yedek plan yaratır. Bu otomobilin frenlerine beton dökmek gibi bir şeydir. Bu sanki hareket etmesi gereken parçaların birbirine yapıştırılması gibi bir şeydir. Yedek plan her şeyi yavaşlatır ve yedek plan şüphe tarafından yaratılır. Şüphe. "Bunun gerçek olduğundan emin değilim."

Ben size realite konusunda bir şey anlatacağım. Umarım kendinize bunu hissetme izni verirsiniz.

Bunu daha önce yapılıp yapılmadığının bir önemi yok. Aslında bir meleksi konseyin veya bir Kırmızı Çember Konseyi'nin olup olmamasının bir önemi yok. Bir St. Germain olup olmamasının bir önemi yok. Bir Tanrı olup olmamasının bir önemi yok. Sizin şeyleri tepetaklak olmuş gibi görmenizin ve sizin yaratımın yuvarlak- alt döngüsünde dibe vurmanızın bir önemi yok. Yeni Dünya'nın varlığının bir önemi yok. Hatta bu ruh (spirit) denilen şeyin olup olmamasının bile bir önemi yok. Bir nebze bile önemi yok çünkü siz o bilince izin verdiğiniz anda o, o hale gelir.

Aydınlanma diye bir şey hiç olmamış olabilirdi, aydınlanmış bir Üstat asla Dünya'nın üzerinde yürümemiş olabilirdi. Milyonlarca ve milyonlarca yıldır tam anlamıyla sadece sıkıcı bir biyoloji, göl pisliğinden başlayıp buraya kadar geçirilmiş bir evrim olabilirdi ve o, enerjiler tarafından ya da Tanrı tarafından veya herhangi bir şey tarafından yaratılmadı. Bilirsiniz işte, bunun eğlenceli tarafı bunun bir öneminin olmaması çünkü sizin bilinciniz nasıla orası öyle olur. Siz Tanrı'yı o zaman yarattınız. Siz o zaman yeniyi yarattınız. Siz eski döngünün dışında bir şey yarattınız. Siz St. Germain'i ve Adamus'ı yarattınız. Daha önce var olmamalarının bir önemi yok.

Siz aşağıdan yaratabilirsiniz ve o yukarıdan yaratılabilir. Bunun gerçekten bir önemi yok. Önemli olan şey sizin bilincinizin orada olup olmaması. O, o zaman o hale gelir. Evrenler ve boyutlar yaratılır.

Zamanın sürekli olmasının ve enerjinin sadece enerji olmasının bir önemi yok çünkü siz bir şeylerin ötesini hayal ettiğinizde o meydana gelir. Yaratımın sevdiğim yönü bu. O iki yönlü çalışır. Üstten alta ve alttan üste. İşin heyecan verici yanı bu.

O nedenle eğer siz yedek planınız konusunda neler olacak diye endişe ediyorsanız bunun bir önemi yok çünkü gerçekte onu yaratan, ona izin veren sizsiniz. O, insan zihninden kaynaklanmıyor; o izin vermekten kaynaklanıyor ve sonra öyle oluyor. Sonra öyle oluyor.

Ve siz aşırı heyecan yapıp, "Aman Tanrım. Benim üstümde gerçekten bir şey yok mu?" Evet ve hayır. Her ikisi de. Bu gerçekte "ve". Dinlerin ve felsefenin kabul etmeyeceği bir kayıp parça gibi bu. Onlar kabul etmeyeceklerdir çünkü bunu kabul etmek bir açıdan gerçek yaratıcıyı kabul etmektir - sizi.

Başka bir yaratıcı olmalı, büyük yaratıcı, daha iyi olan yaratıcı ve bu nedenle onlar aslında birleşmeyi kabul etmeyeceklerdir. Şaşırtıcı.

Yolunuza çıkan en büyük şey sizsiniz. Ben 'siz' derken düşünceyi kastediyorum. Planlamayı, belirlemeyi, yedek planları, 'eğer'leri "Aydınlanmam için çalışmalıyım"ları. Kendi yolunuzdan çekilin. Tobias bunu yıllar önce söylemişti sanırım? Kendi yolunuzdan defolun.

İlerleyin ve yaşamdan zevk alın. Her zaman yapmış olmayı istediğiniz bir şey yapın. Yeniye girin ama tüm o planlamaya ve belirlemeye son verin. O her koşulda olacak.

Bu aydınlanma oyunu uzun zamandır oynanıyor. Siz onu seçtiğinizi düşündüğünüzde onu yapanın siz olduğunu sanıyordunuz, siz değildiniz. Siz onu sadece kabul ediyordunuz.

Demesi kolay, yapması zor - kendi yolunuzdan çekilin - çünkü dışarıdaki yaşam dinamikleri ona sahip, bilirsiniz işte, siz güvenli, ihtiyatlı oynamak istiyorsunuz. Ama bir anlığına durun ve dediğimi dikkate alın. Şimdi her şey yeni oluyor.

Bu gezegende her şey yeni oluyor - biyoloji, bilim, matematik, politika, bankacılık, teknoloji, her şey. Hastalıklar yeni oluyor. Belki yeni hastalıklar çıkacak ama onlar yeni oluyor. Her şey yeni oluyor. Biz bu fenomeni burada olanlardan küçük bir grup ile sessizce konuştuk. Siz beş, on yıl sonra geriye dönüp, "Aman Tanrım. Her şey yeni oldu." diyeceksiniz. Dünyadaki insanlar delirecekler ve "Neler oluyor?" diyecekler ve bunun ile ilgili bütün ikilemleri yaşayacaklar ve siz, "Sadece yeni oluyor." diyeceksiniz. Yani, iyi.

Madde dördü işaretle.

LINDA: Yeni bir slayt mı? Eski slayt mı?

ADAMUS: Oh, burada herhangi bir dijital alanı israf etmeyelim. Mümkün olduğu kadar muhafaza edelim. (bazı kıkırdamalar) Evet. Madde dört, aynı slayt. Hayırrr! Hadi yeni bir slayt açalım! Yeni bir slayt açalım! Peki, güzel.

Ve madde dört, her şeyi bir araya getirelim. Sanırım ben şu anda bir merabh müziği çalınacağını duyumsuyorum. (Adamus kıkırdar ve birisi "Güzel" der) "Oh, güzel" ama o, "Kapatın çenenizi. Ben biraz uyuyacağım." dedi.

(müzik başlar)

Salonun ışıklarını da azaltalım, böylece izleyenler sizin uyuduğunuzu göerenmezler.

LINDA: Hala madde dörtte misin?

ADAMUS: Evet, madde dört. Ona gireceğiz.

LINDA: Tamam. Hadi müzik başlarken güzel, derin bir nefes alalım.

Ahh! Bunu yapmadan önce, ben size daha önce fotoğraf çekmenizi söylemiştim. Yeniden hissedin. Onu ölçmeye ya da nitelendirmeye çalışmayın ama gerçekten hissedin. Sizin ona bir sözcük eklemeniz gerekmiyor. Benim bir süre önce tanımsız, tanımı olmayan konusunda söylediklerimi hatırlayın? Üstat hayatının başlangıcı oydu. Burada ve sizde bir şeyler değişti.

Bunu bir anlığına hissetmek için kendinize izin verin. O neydi?

Eh, bunun bir önemi yok. Siz bunu daha sonra anlayacaksınız.

Bunu anlamak için hemen kendinize baskı yapmayın. Sadece duyumsayın. Hissedin.

Konuşmamız sırasında ve benim dikkat dağıtmalarım sırasında çevrenizdeki şeyler değişti.

(duraklama)



4. Öyle Acele Etmeyin



Şimdi, madde dört - öhöm - madde dört, basit bir tane, kolay bir tane.

Bugün konuştuğumuz her şeyden sonra değişimler konusunda konuştuklarımızdan, yeni olacak olan şeyler konusunda konuştuklarımızdan, "Aydınlanma seçtiğiniz bir şey midir yoksa kabul ettiğiniz bir şey mi" diye konuştuklarımızdan sonra. Bunlardan sonra madde dört var. O kadar acele etmeyin.

Çoğunuz aydınlanmanız konusunda acele etmeye çalışıyorsunuz, çok düşünüyorsunuz, çok baskılıyorsunuz. Neden? Neden? O her halukarda oluyor.

Bizim burada oturduğumuz gibi, benim sizin dikkatiniz dağıtmam gibi, o oluyor. O, zamana endeksli değil. O, değer temelli değil. O, nicelik bile değil. O, ölçülemez. Ve siz ona ulaşmak için başka insanlar ile yarışmazsınız. Sizin başka bir insan ile yapabileceğiniz gerçekten bir şey yok - "Ben sen daha mı çok aydınlandım?" Bu sadece önemsiz bir şey. Bu bir sorun bile değil.

Bu konuda acele olmaz. Bu konuda rol oynayan bir faktör var ama ben... bir faktör var. Burada olmak ve ölmek. Siz, "Eh, ben bunu ölmeden önce istiyorum." diyorsunuz. Ama hadi bu konuda yeni olalım. Hadi tamamen yeni olalım.

Bu ölümün, eski, ölümün eski döngüsü yeni olursa ne olur? Ölüm diğer ömürlerde olduğu gibi olmasa nasıl olurdu? Bakın siz aydınlanmanızı hızlandırmak için ölüme eski bir değer yüklüyorsunuz. "Benim 20, 30, 40 yılım kaldı." diyorsunuz. "Ben ölmeden önce ona ulaşacağım ama aydınlanmamdan keyif almam için beş yılım kalacak." Peki ya ölümün değeri yeni olursa?

Siz, "Eh, bu ne anlama geliyor, yaşamaya devam mı edeceğim. Yani ben..." diye soruyorsunuz.Peki ya ölüm o kutudan dışarı çıkarsa, artık kesinlikle bir önemi olmayan eski yaşam ölüm döngüsünden çok farklı olursa.

Peki ya ölüm sizin hatırladığınız gibi bir şey değilse? Ya ölüm insan bedenindeki son an değilse ve aniden - öghhh! - pat diye düşersiniz. Peki ya bu da yeni olursa ne olur?

O zaman aydınlanma için gerçekten bir acele olmaz çünkü aydınlanma konusundaki acelenin tek gerçek ölçüsü, barometresi ölümdür. Eh, bu ve yaşamın mevcut koşullarından çıkmak ama ölüm daha büyük bir faktördü, daha büyük bir sorundu. Vay.

Ve sonra kendi şeyinizi kendinize yaparsınız. Siz, "Tanrım eğer bu ömrümde olmazsa, eğer ben ölmeden önce aydınlanmazsam o zaman yeniden geleceğim ve tekrar başlayacağım, umarım bunların bazısını hatırlarım, umarım bir sonraki ömrümde bu kadar zor olmaz." diyorsunuz. Ve siz, "Agh! Başka bir ömür mü?" diyorsunuz. Bakın ondan sonra sürekli o baskı oluşuyor - "Acele etmem gerek. Acele etmem gerek." Ama neden?

Acele ederek kendi yolunuza çıkıyorsunuz. Acele etmek zihinsel yapıyor, ona bir zaman çerçevesi ekliyor ve ondan sonra kendinizi ölçüyorsunuz. Siz yüzde 60 mı oradasınız? Siz yüzde 90 mı oradasınız? Ve o zaman siz ona izin vermek yerine aniden zaman döngüsüne geri dönersiniz, yaşam/ölüm döngüsüne, yeniden onu çözmeye çalışırsınız, aydınlanmayı seçtiğiniz düşüncesine geri dönersiniz.

O kadar acele etmeyin çünkü siz - insan - onu herhangi bir şekilde yapmıyor. Bu sizin sorumluluğunuzda değil. Hiçbir zaman da olmadı.

Siz olan Ben'im sizden hemen şimdi sadece yaşamanızı, tutkulu olmanızı, bu aydınlanma deneyiminin tamamından, yeniden, keyif almanızı istiyor.

Burada eğlenceli bir şey oluyor, çok ilginç bir dinamik. Siz aydınlanma için acele ediyorsunuz, siz onu baskılamaya çalışıyorsunuz, siz mümkün olan en çabuk şekilde eski döngülerden çıkmaya çalışıyorsunuz ama Ben'im aslında sizin bunu yapmanıza izin vermeyecek. O, sizin aydınlanmanızı ve aydınlanmaya giden süreci sadece yarışarak geçmenize izin vermeyecek. O, sizin, siz insan formunda iken şimdiye kadar yaşayabileceğiniz en güzel deneyimi atlayarak geçmenize izin vermeyecek.

Ben'im, "Yavaş. Yarış yok. Yavaş. Bu benim deneyimlemek istediğim bir şey, bizim birlikte deneyimlemek istediğimiz bir şey."

Ruh (soul), Ben'im size şöyle diyecektir, "Ben senin aracılığın ile deneyimlemek istiyorum. Ben yeniyi, aydınlanmayı ve farkındalığı deneyimlemek istiyorum. O halde yavaşla ki bunu birlikte deneyimleyebilelim."

Ben'im, ruh (soul) şöyle diyecektir, "Bu benim hissetmek istediğim, duyumsamak istediğim, olmak istediğim şeydi. O zaman insan, ikimizi de bundan mahrum bırakma. Yavaşla. Biz artık zaman içinde değiliz. Biz artık lineer olanda değiliz. Hadi lütfen, farkındalığı deneyimleyelim. Hadi bir enerji dinamiğinden birçok enerji dinamiğine geçişi deneyimleyelim.

Ruh (soul) diyor ki, "Biz bu nedenle tam da buradayız. Bu, "Koleji dört, beş yıl yerine üç yılda bitirebilir miyiz?" gibi bir şey değil ki bu bazılarınız için yedi ya da sekizdir. Biz burada engelli yarış kursundan mezun olmaya çalışmıyoruz."

Ben'im diyor ki, "Hadi bunu sadece deneyimleyelim."

İnsan diyor ki, "Eh, bunun ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun. Bilmiyorsun." Ve ruh (soul) diyor ki, "O zaman hadi sadece onun güzeliğini deneyimleyelim. Hadi o zaman sadece sevinci ve tutkuyu, enerjilerin değişimini deneyimleyelim. Hadi o zaman birlikte yeni yaratımı deneyimleyelim."

Ben'im diyor ki, "Bunu zor hale getiren ben değilim. Sensin. Sen yoluma çıktın. Sen her şeye müdahale etmeye çalıştın. Sen endişelendin, sen çabaladın. Ben senden asla bunları yapmanı istemedim. Sen kışkırtmaya çalıştın, bunun baş planlayıcısı olmaya çabaladın. Ben senden asla bunu yapmanı istemedim. O halde sen sadece kendi yolundan çekilebilir misin, benimle birlikte olup keyif alabilir misin, hissedebilir misin, aydınlanma deneyimini duyumsayabilir misin?"

Ben'im diyor ki, "Bilirsin işte, bu sanki harika bir yaz akşamında şehirden uzakta dışarıda bir yerde oturmak gibidir, sessiz olan bir yerde birlikte gökyüzüne bakmak; kayan yıldızları seyretmek, galaksilere bakmak, kozmozun heyecan verici enerjilerini hissetmek. Bu, her şeyi yapanın sen olduğunu düşünmenden ziyade sevgili insan, bu, her şeyi yapanın sen olduğu ve sen yapmazsan her şey parampaça olur düşüncesinden ziyade; bu, yıldızların gökyüzünde kaymasına senin düşüncelerinin neden olduğu düşüncesinden ziyade; bu, sen bir anlığına gözlerini kapatırsan her şey darmadağın olur düşüncesinden ziyade, bu daha çok oturup bunu birlikte yapmak gibi bir şey."

"İşte" diyor Ben'im, "Hadi sadece oturup birlikte yıldızlara bakalım." Her şeyi bir arada tutmaya çabalamak yerine, her şeyi düzeltmek yerine, her şeyin olmasını sağlamaya çalışmak yerine hadi anın güzelliğinin zevkine varalım."

Ben'im diyor ki, "Hadi biz sadece burada oturalım - sen ve ben, insan, Ben'im - ve yaratımımızın derin güzelliğinden keyif alalım. Acele yok. Sen geceye acele ettirerek sabah ettiremezsin. Sen bilincin doğal hareketlerini acele ettiremezsin.

Ben'im diyor ki, "Bilirsin işte, biz bunların hepsini insan formunda deneyimliyoruz. Biz bu konuda anlaştık. Biz bu deneyimi paylaşıyoruz. O halde şimdi, lanet olsun, kendine sadece onu deneyimleme izni verebilir misin?"

(duraklama)

Şimdi senin, insanın, derin bir nefes alarak dağları nasıl hareket ettirmeye çalıştığınışünmesi ki onlar pek de hareket etmiyorlar; bütün bunları nasıl çözmeye çalıştığını ve bunun çok emeğe, mücadeleye mal olduğunu düşünerek kendine gülmesi gerekiyor.

Sen, insan, düşünüyor, "Oh, ben düşünülecek her şeyi düşündüm. Ben şimdi düşündüğümü bile düşünüyorum. Sanki düşünerek bir fark oluşacaktı. Düşünmek, eh, ben çok uzağa taşımadı."

Ve sonra o harika anda sen ve Ben'im bu güzel yaz akşamında birlikte otururup kayan yıldızları seyrederlerken, Ben'im ışıktan meydana gelen güzel elini sana uzatır ve "Ben olan sevgili insan, elimi tutar mısın lütfen? Elimi sadece bir an için tut. Bu senin ile ilgili değil. Ben senden sadece deneyimden keyif almanı, deneyimi yaşamanı, deneyimi hissetmeni istedim. Benim tek istediğim bu. Gerisi halledilir.

Sevgili insan, hayatı yaşayabilir misin? Tutkulu olabilir misin? Yaratımlarının tezahür etmesine izin verebilir misin? Rüyalarına gerçek olmaları için izin verebilir misin? Benim tek istediğim bu sevgili insan. Gerisi halledilir.

"O halde sevgili insan, sevgili insan o kadar acele etme. Tutku dolu ol ve yaşamdan keyif al. Biz burada birlikte oturuyormuş gibi hissetmesen de ben daima bu yıldızlı gecede burada olacağım, ben her zaman buradayım."

"Ve hatırla sevgili insan, her şey yeni oluyor. Bütün gezegen yeni oluyor ve neler olduğunun bir önemi yok sen sadece tüm yaratımda her şeyin yolunda olduğunu hatırla."

Teşekkür ederim sevgili Şambra. Önümüzdeki aya kadar her şeyin değişmesini bekleyin. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

İngilizceden çeviren: Meltem taban