• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Ortaya Çıkış Dizisi. Şaud 4

Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 8 Aralık 2018'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.





Ben Ben'im, Egemen Alan'dan Adamus.

Ah! Hadi biz önce günün enerjilerinin içinde, ben kahvemden bir yudum alırken güzel, derin bir nefes alalım. Günün enerjilerinde güzel, derin bir nefes. (Adamus kahvesinden bir yudum alır) Ah!

Ah, sevgili Edith, senin sandalyeni değiştirmiş olduğunu görüyorum. Bir sıra geridesin. Yoksa yine onu senin için ayırıyorlar mı?

EDİTH: Hayır, maalesef ayırmıyorlar. Yerimi mi geri vermek istiyorsun?

ADAMUS: Hayır. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Ama oradan oraya birkaç metre hareket ettiğin için teşekkürler.

İşte sevgili dostlarım sizinle burada olmak, size insan gözleri aracılığıyla bakmak çok büyük bir keyif. Ben şu anda Cauldre'nin gözlerini kullanıyorum - ben sizi yeni gözlerle, normalden bile daha iyi görmek için onu aracı yaptım - sizi bu insan görüşüyle algılamak ne zevk ama. Ve size gerçekten komik gözüktüğünüzü söylemeliyim. (kahkahalar) Yani, evet, gerçekten öylesiniz. Yani, ben sizin hepinizi uzun, uzun bir zamandır tanıyorum ve ben kameranın ötesini görebiliyorum, internetten izleyenleriniz de komik demek istiyorum. Yani sizin de bildiğiniz gibi bu sizin doğal haliniz değil. Bu insan bedeni Crash, bu sen değilsin. Sen o bedeni nereden edindin?

CRASH (DAVE): Katılaşarak.

ADAMUS: Katılaşarak! (kahkahalar) Katılaşarak! Ve Cauldre bana, "İflas etmelerine şaşırmamak lazım." diyor. (kahkahalar artar) Hayır, ben şunu demek istiyorum - ben kabalık yapmaya çalışmıyorum - ama bu senin bedenin değil.

CRASH: Doğru.

ADAMUS: Bu annenin ve babanın ve onların annelerinin ve babalarının ve başkalarının bedeni ve gülüyorum çünkü siz hala bedene çok sıkı bir şekilde bağlısınız - yani biz bunu aşacağız demek istiyorum - biz sizin kimliğinizi ve her şeyi aşacağız ama bu siz değilsiniz. Diyebileceğim tek şey bu. O gerçekten de siz değilsiniz.

Biz çok ilerleme kaydettik. Ah, durun. Bir ara vermemiz gerek. Bana doğru gelen bir armağan var. (izleyenler “Vay!” derler) Ah, teşekkür ederim. Ah, baksanıza. (izleyenler, “Vay!” derler) Mor alev, gökkuşağı. (kurdeleyi gösterir) Şimdi açabilir miyim?

ŞAMBRA 1 (kadın): Evet, tabii.

ADAMUS: Ah, güzel. Bana yardım eder misin lütfen? (Linda'ya)

LİNDA: Senin uğraştığını izlemek daha eğlenceli olurdu.

ADAMUS: Evet, biliyorum! (kahkahalar) Biliyorum! Senin uğraştığını görmek daha eğlenceli olur. Şey, ne kadar hoş bir düşünce.

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Şimdi, şöyle bir şey var. Siz yaşamınızda armağanlar alacaksınız, hepiniz, sadece bunun gibi armağanlar değil ama siz bunun kadar güzel paketlenmemiş olsa da armağanlar alacaksınız. Ancak size o armağanlar verildiğinde ki bunun ne olduğunun hiçbir önemi yok - birileri size biraz para verebilir, birileri size bir şeyler verebilir - aileniz değil çünkü onların parası yok (kahkahalar) - ama birisi size bir şey verdiğinde siz onu alın. Siz alçakgönüllü davranmayın. Siz, "Ah, bunu gerçekten yapamam." demeyin. Onu alın. Onu içinize alın. Bu senin için, takmak istersen eğer. (Adamus paketin kurdeleden yapılmış fiyongunu Linda'ya verir ve o da başına takar) Alın ve izin verin çünkü bu basitçe sizin için bir yaşam tarzı olacak. Şeyler size gelecek. (birisi Linda'ya, "Evet!" der, tezahüratlar ve alkışlar artar) Evet. Evet.

Ben şu anda kanallık konusunda bir karışıklık yaşıyorum çünkü Cauldre'nin benim size kanal olmasını sağlamaya çalışıyorum ama o pek kanallık yapmıyor. O şarkı söylüyor. "Dışarısı soğuk bebeğim." (yoğun kahkaha) Yani bu gerçekten zor. Ben biraz yardım etmesi için Kuthumi'yi çağırabilirim. Ve ne gelmiş? Üç boyutlu bir gece lambası. (izleyenler, "Aah!" derler) Bakalım... Bakalım içinde ne var.

Yani aldığınızda... ah, vay. (Adamus paketi açar) Ah! Takar mısın lütfen?

ŞAMBRA 1: Tabii ki.

ADAMUS: Bu çok hoş. Siz yaşamınızda böyle armağanlar aldığınızda onlara sadece izin verin, onları kabul edin. Alçakgönüllü davranmayın. "Ben bunu haketmiyorum.” demeyin. "Başka bir şeyin daha var mı?" diye sorun. (kahkahalar)

ŞAMBRA 1: Aman Tanrım.

LİNDA: Bir tavus kuşu! Bu sen!

ADAMUS: Ahh! Neden beni tavus kuşuna benzetiyorlar ki? (izleyenler, "Aah! derler ve Adamus tavus kuşu gibi yürüyünce gülerler) Bu çok harika.

Ben devam ederken bunu sana (Linda'ya) vereceğim. Şuna bakın, başındaki bantla Linda ve tavus kuşu nasıl uydu! (Adamus kıkırdar)

Şeyler basitçe size gelecekler ve siz sadece onlara izin verin. Siz onları sadece kabul edin ve karşılığında bir şey yapmanız gerekiyormuş gibi bile hissetmeyin. Biliyorsunuz işte insanın hala, “Biri bana bir şey verdi. Benim de karşılığında bir şey vermem gerekir.şeklinde bir tutumu var. Hayır, gerekmiyor. Gerekmiyor. Sonra sarılırsınız ama sadece bu kadar. Bu bir yaşam tarzı olacak, şeyler basitçe size gelecekler o nedenle, bu, (armağan işi) güne başlamak için çok uygun bir şey oldu.

Ama dediğim gibi (Adamus kahvesinden bir yudum alır) - ah! - biliyorsunuz işte, bizim Yükselmiş Üstalar Kulübü'nde böyle bir şeyimiz yok. Ve siz Yükselmiş bir Üstadın her şeye sahip olduğunu sanıyorsunuz orada her şeyin tadının harika geldiğini sanıyorsunuz ama orada her şey bu gerçeklikteki kadar karmaşık değil. Ve eğer tasavvur edebiliyorsanız, buradaki, sınırlılığın içinde bir karmaşıklık. Bu, insan gerçekliğinin bir özelliğidir. O, çok karmaşık ve minicik bir kutuda yine. Bilirsiniz işte, arada bir kahve içmek, tadı hissetmek, Cauldre'nin onu bedenine alması ve sonra çenesinin düşmesi ve sonra fazla hızlı bir şekilde kanallık yapması eğlenceli olabiliyor ve zavallı Vili arkada ona zorlukla yetişiyor. Bunlar insan olmakla iligili en güzel şeyler. Ama gerçekten harika olan şey, bir insan ve bir Üstat olarak bir fincan kahvenin tadını çıkarmak, insan gözleriyle ve sadece insan gözleriyle bakabildiğiniz zamandır. Ve siz insanların yüzlerine bakarsınız, onların gözlerine bakarsınız ve sonra onların yaşadıkları duyguları ve hisleri izlersiniz ve bu iyi. Bu çok güzel. Ama gerçekten ilginç olan şey, "Ve"dir. Sizin baktığınızda geçmiş yaşamları, geleceği görebilmeniz, istediğinizde her şeyi görebilmenizdir ilginç olan. Bunun sadece insan deneyimi olduğunu düşünmek size bazen zor gelse de, Ve olduğu zaman, siz şeyleri gerçekte olduğu gibi algılayabildiğiniz zaman insan deneyimi ilginç gelir. Biz bugün bu konuda konuşacağız.

Yükselmiş Üstatlar Kulübü gerçek bir yer değil. (Adamus buruşmuş paket kağıdını Andy'ye verir) Benden bir armağan

ANDY: Ah! Teşekkür ederim! (kahkahalar)

ADAMUS: Evet. İçinde gerçekten değerli bir şey olabilir.

LİNDA: Düşünceli.

ADAMUS: Çok düşünceli.



Fiziksel Gerçekliğin Ötesinde

Yükselmiş Üstatlar Kulübü gerçek bir yer değildir. O, herhangi bir zamanda veya alanda mevcut değildir. O nedenle bilim onun var olmadığını söylecektir ama aslında öyle bir yer var. Yani o çok gerçek, sadece uzay ve zamanda varolmuyor demek istiyorum. O, gözlerle ya da kulaklarla algılanamayan bir gerçeklik ama o yine de var.

Biz Yükselmiş Üstatlar Kulübünde 9,000 kişiyi aştık - biz aslında bu hafta 9.800 Yükselmiş Üstadı aşacağız. (birisi, “Evet” der ve bazıları, Aah!” der) Evet ve bu gruptan kimse yok tabii. (bazı kıkırdamalar) Hayır çünkü siz mutlaka orada olmak istiyorsunuz diye bir şey yok. Siz burada olmak istiyorsunuz.

LİNDA: Ah, doğru, doğru.

ADAMUS: Evet, evet, evet.

LİNDA: İyi bir hatırlatma. İyi bir hatırlatma.

ADAMUS: Bu yüzden benim bunu söylemem kabalık sayılmaz çünkü siz burada kalacaksınız. Biz 9.800’ü geçeceğiz ancak Yükselmiş Üstatların hepsinin yolu Dünya’dan geçti. Hepimiz doğal olmayan bir durum olan insan bedeninde bulunduk. Biz realitenin yüzde 70'inin gözlerle ve biraz da kulaklarla ve diğer insan duyularıyla algılandığını biliyoruz. Biz arka planda böyle bir bilgiye sahip olduğumuz için bu hiçliği alabiliyoruz - çünkü Yükselmiş Üstatlar Kulübü uzay ve zamanda varolmaz, bu nedenle varolmaz ama o yine de vardır - çünkü hepimizin yolu Dünya'dan geçti ve hepimiz insan duyularını kullandık ve biz bunları yeniden canlandırmaya muktediriz. Bizim bedenimiz yok. Biz burada sizin gibi yemek yiyip sonra sindirmek zorunda değiliz. Yine de hepimiz insan deneyimi yaşadığımız için bunu yeniden canlandırabiliriz ve yeniden yaşayabiliriz.

Ve her ne kadar Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde 9.800'den fazla Yükselmiş Üstat olsa da - onların hepsi hepsi kulüp konusunda kendi bakış açılarına sahiptirlerdir - bizim bu Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nün varlığına dair aramızda ortak bir anlaşmamız var ve tabii başkan benim. (kahkahalar)

LİNDA: Sen görevlendirildin mi?

ADAMUS: Bu benim gerçeklik algım. Onların algısı böyle mi emin değilim ama en azından benimki... ( kahkahalar artar)

LİNDA: Sen nasıl başkan oldun?

ADAMUS: Bu benim gerçeklik algım olduğu için bu...

ADAMUS VE İZLEYENLER: Böyle.

ADAMUS: Kuthumi’nin gerçekliği tamamen farklı olabilir ama benim gerçekliğimde başkan benim.

Yani biz gerçekte varolmayan bir yere sahibiz, ama orası yine de var. Bizim Dünya'da sevdiğimiz birçok şeyi yeniden yaratabileceğimiz bir yerimiz var.

Yükselmiş Üstatlarla yaptığımız ortak anlaşmada listenin ilk sırasında doğa var, bu yüzden her yerde doğa var. Bu harika. Ancak benim doğa yorumum Tobias’ın doğa yorumundan farklı olabilir ancak yine de hepimiz doğayı görüyoruz. Biz kulüpte doğanın güzelliği hakkında uzun uzun konuşmaktan hoşlanıyoruz çünkü her bir bakış açısı biraz farklı ve hiçbiri doğru veya hiçbiri yanlış değil.

Bizim güzel yemeklerimiz oluyor ve çıbaşı, akşam yemeğinde yer alacak yiyeceklerle ilgili bir menü hazırlıyor. Bizim - “Hadi aynı menüde anlaşarak ortak bir kşam yemeği yiyelim." - şeklinde bir anlaşmamız var ama yemeğin tadı Yükselmiş Üstatların hepsine farklı gelir, onu farklı görürler, farklı algılarlar.

Aslında bizim herhangi bir şekilde ne görme ne de ses duyumumuz var. Bunlar hiçbir şekilde yok çünkü uzay ve zaman yok. Görme ve duyma veya herhangi bir insan duyusu özelliğine sahip olmak için uzay ve zamana sahip olmanız gerekir.

Yani siz göremeyen, duyamayan, hissedemeyen, koklayamayan 9,800 kişi ve bazı Yükselmiş Üstatlardan oluşan bir grup hayal edebilirsiniz. Yukarıda saydıklarımın hiçbirini yapamayan bir grup. Ve siz merak etmeye başlıyorsunuz, siz “Peki bunlar o zaman gerçek mi? Bunlar var mı? Ve eğer görülmeyen bir şeyse, ne? Onu nasıl algılarsın? Siz nasıl ortak bir anlaşma yaptınız? Bu sadece kocaman bir hiç değil mi?” diyorsunuz. Ve gerçek şu ki, hayır, bu, her şey. Bu, her şey çünkü bizim görmek için gözlere ihtiyacımız yok. Bizim daha önce gözlerimiz oldu ve bu bir süreliğine hoş bir şey ama sizin gözleriniz yoruluyor ve sonunda yaşlanıyorlar ve hatta sonunda hiç görmüyorlar. Ve sonra gerçekten kaybolursunuz çünkü o gözlere çok bağlımlı olmuşsunuzdur ve sonra kendinizi bir kurban gibi hissedersiniz ve gözleriniz görmüyordur. Iyy! Ancak asıl önemli olan sizin onlara ihtiyacınız olmamasıdır. Sizin onlara ihtiyacınız yok. Gerçek şu ki siz Yükselmiş bir Üstat olarak, aslında bu insan duyularının yokluğunda daha iyi algılayabiliyorsunuz.

Ben buraya geldiğimde siz benim örneğin, sizin müziğinizi duyabildiğimi veya mikrofonla konuştuğunuzda sizi duyabildiğimi sanıyorsunuz. Duyamam. Duyamam. Ben kendimi kulakları ve yeni gözleri olan Cauldre'ye ayarlayabilirim ama sizi göremem. Yani sen ayağa kalkıp, Edith, bana beni ne kadar çok sevdiğini söylediğinde ben seni de duyamıyorum. Ve sen, “Ama bu nasıl mümkün olabilir?” diyorsun. Eh, ben kendimi Cauldre'ye ayarlayabilirim ve onun gözlerini ve kulaklarını ve onunla ilgili bir şeyi kullanmak çok eğlenceli ama böyle yapınca bile sınırlı oluyor, yani hem yapıyorum hem de yapamıyorum. Ben seni şu anda Cauldre’nin gözleriyle görebiliyorum Merrick ama ben sende kendi hislerimle çok daha fazlasını görebiliyorum.

Yani ben buraya sizi ziyaret etmeye geldiğimde, ben kameradan sizin evinizdeki bilgisayar ekranınıza baktığımda - evet, şu anda sana doğru bakıyorum, tam olarak sana - bunu gözlerim olmadan ve görmeden yapıyorum. Ve insanın bunu anlaması biraz zordur çünkü onlar, “Peki, o zaman sen nasıl yapıyorsun, ne yapıyorsun?" diye soruyorlar. Eh, biz - ben - enerjiyi algılıyoruz. O kadar. Hayır, renk ve ışık yok çünkü enerjinin bir rengi veya ışığı yoktur. Renk veya ışık olmadığı için siz bu tarafa geldiğinizde göreceğinizi sandığınız parıldayan ışıkları aşın. Gerçekten yok. Sizin bunu yapabilmeniz için insan gözlerine sahip olmanız gerekir.

Siz diğer realitelerde altın ışıklı veya mor alevli veya buna benzer tipte deneyimler yaşamış olabilirsiniz ama bu aslında sadece sizin insan zihninizin Dünya'da bildiği şeyleri o şekilde ilişkilendirmesidir. Siz sonra bunu aşarsınız ve parlayan ışıklar görmediğinizi, harika bir melek korosu işitmediğinizi fark edersiniz ve bir anlığına hiçbir şey olmaz.

Siz diğer tarafa geçeceksiniz, siz bir fiziksel beden içinde olun ya da olmayın ilk baştaki illüzyonları atlattıktan sonra diğer tarafa, hiçliğe geçeceksiniz. Bu size ilk başta biraz korkutucu gelecek. Biz bu yüzden sizin çevrenize Yükselmiş Üstatlar atadık çünkü bu sizin başınıza geldiği zaman çıldıracaksınız. Siz, “Hiçbir şey yok! Bize yalan söylediler! Burada hiçbir şey yok! Ben burada bir Yükselmiş Üstatlar Kulübü olduğunu düşünüyordum ama hiçbir şey yok. Ses yok. Işık yok. Ağlayamıyorum bile!” diye haykıracaksınız (Adamus ağızıyla taklit yapar, "Yapamıyorum! İmdat! İmdat!" ve izleyenler gülerler)

Hiçbir şey yoktur. Sonra biz sabırla sizin tam yanınızda bekleriz ama siz bizi göremezsiniz ve bizi duyamazsınız ve biz sabırla sizin insan dramlarınızı, çığlıklarınızı ve ağlamalarınızı bitirmenizi bekleriz. (Adamus yeniden, "İmdat" takliti yapar) Ve ben sizin ne dediğinizi biliyorum, siz, "Ben Adamus'ın son durağı olan kristal bir hapisteyim. Ben şimdi buradayım!" Biraz gülersiniz - biraz - o zaman aniden bir şey olur. Değişim gerçekleşir ve siz artık insan duyularına bağımlı olmadığınızı fark edersiniz. Sizin parlayan renkler ve enerji dalgaları bile görmeniz gerekmez çünkü enerjinin renkleri yoktur ve o bir açıdan dalgalara bile sahip değildir. Siz aniden şunu fark edersiniz, , "Ama ben lanet olası çok farkındayım! Ben, hiçbir şey yokken nasıl bu kadar farkında olabiliyorum?" Siz Cauldre'nin burada kötü bir sözcük kullanmadığını fark ettiniz çünkü bu bir tatil zamanı Şaudu çünkü Edith darılırdı. Siz aniden şöyle dersiniz, "Ben çok farkındayım. Farkında..."

LİNDA: S ile başlayan sözcüğü mü kullanacakmış?

ADAMUS: Hayır, bugün değil. Ben kullanacaktım ama o ödlek.

LİNDA: Peki. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Siz aniden çok farkında olduğunuzu anlarsınız ve o farkındalıkla kendinizi incelemeye başlarsınız. Sizin artık bir bedeniniz yoktur, sizin hiçbir şeyiniz yoktur - hiçbir şeyiniz diyorum - ama siz kendinizi incelersiniz, değerlendirirsiniz. Siz bir inceleme yapar ve "Peki benim duygularım nerede? Bu iyi bir şey mi? Bu kötü bir şey mi? Lanet olsun! Benim hiç duygum yok. Benim hiç önyargım yok." dersiniz. Sonra siz bunlarla ilişkilendirecek bir şey ararsınız çünkü insanlar bağdaştırma, ilişkilendirme denilen şey konusunda gerçekten iyidirler. Sizin yaşamınıza ne zaman yeni bir şey girse siz ilişkilendirmeye çalışırsınız, "Şey, bu olan şu olana benziyor." Bağdaştırma ve ilişkilendirme yoktur ama siz yine de kendi kendinize şöyle dersiniz - ben bunu biliyorum çünkü geçenlerde geçiş yapan birisi ile birlikteydim - siz, "Ben çok farkındayım! Sanki aşırı farkındayım, ben hiçbir zaman bu kadar berrak olmadım, her şeyin bu kadar aşırı farkında olmadım. Ama duygu yok. Görünen bir şey ya da duyulan bir ses yok. Zorlama ya da baskı yok. Ben bir şey göremiyorum, ben bir şey duyamıyorum. Bu nedir? Ben neyin farkındayım?" dersiniz. Ve siz sonra, "Ben Varım. Ben Varım." diyen büyük Üstadın öğretilerini hatırlarsınız. O Üstat, benim. (bazı kıkırdamalar) Bir alkış almanın zamanıdır şimdi. (izleyenler alkışlarlar ve tezahürat yaparlar)

Benim prodüksiyon ekibine gerçekten, ciddi olarak "alkış" ve "gülme" ve "beğeni" efektine ihtiyacımız olduğunu söylemem gerek çünkü bilirsiniz işte, ben bazen onlara göre çok ileride oluyorum. Ama bunları ekrana getirirsek, bilirsiniz işte... (Adamus gönülsüzce el çırpar) alkış. Unutun gitsin. Kötü bir fikirdi.

Peki, nerede kalmıştım? Ah. İlk şey şu, "Ben Varım. Benim farkında olduğum şey bu. Ben Varım. Benim bir bedenim yok. Benim bir kimliğim yok ama ben bir şekilde varım." Ve siz o kendine aşık olma şeyini yaşarsınız - "Ah, ben varım. Ben benimleyim ve önemli olan tek şey bu." - ve sonra şu olur, siz, "Ben bir şeyin farkındayım. Ben farkındayım..." diyerek gözlerinizi açmaya çalışırsınız ama sizin gözünüz yoktur. Bunları izlemek gerçekten eğlenceli oluyor. Keşke bizim tarafımızda da video çekebilseydik eminim insan yapımı bile o kadar iyi olmazdı. Ama siz aniden bir şey olduğunu fark edersiniz ve siz gözlerinizi açmaya çalışırsınız ama gözünüz yoktur - çünkü bir bedeniniz yoktur - ve siz duymaya çalışırsınız. Ama siz çok farkındasınızdır, şimdilerde olduğunuzdan, hatta şu anda olduğunuzdan bile daha fazla farkındasınızdır ve siz aniden şunu fark edersiniz, "Bu enerji. Ben basitçe kendimin farkındayım. Ben Varım ve ben şimdi enerjinin en saf halinin farkındayım. Ve o nötr. O hareket etmiyor. Onun güçlü ışıkları yok. Ondan kaynaklanan bir baskı yok. Ben fiziksel bir şey hissetmesem de fiziksel olanın farkındayım. Bu nasıl oluyor? Bu nasıl oluyor?" Siz böyle düşünürsünüz.

Şimdi, siz ilk farkında olunca bir göz açma oyunu oynarsınız çünkü sizin gözleriniz yoktur. Sizin uyanışınız, Ben enerjinin farkındayım ve o bazı nedenlerden dolayı dışarıda bir şeymiş gibi hissettirmiyor. O dışarıda değil. Ben enerjinin farkındayım ve o çok tanıdık geliyor. Acaba oo ben miyim?" gerçeğine kadar ilerlediğinde siz o zaman şöyle bir şey yaşarsınız - kelimenin tam anlamıyla böyle çünkü bu benim geçen hafta başımdan geçti; ben sadece karşılaşmış olduğum bir Yükselmiş Üstadın öyküsünü anlatıyorum - ve siz de aniden bunları yaşıyorsunuz, benim göz bebeklerim yuvalarından fırlıyor. Benim göz bebeklerim yok ama biliyorsunuz bu bir benzetme çünkü eskiden vardı. Benim göz bebeklerim bir anda yuvalarından fırlıyor çünkü siz, "Her şey bir. Her şey bir! Ben birim. Hepimiz biriz.” diyorsunuz.

LİNDA: Ne?!

ADAMUS: Pehh! İzin ver öykümü bitireyim. (bazı kıkırdamalar ve Linda içini çeker) Siz, "Evren birdir. Biz Tanrı ile biriz. Her şey bir." diyorsunuz. Ve ben orada, "Ah." diyerek duruyorum. Ben gerçekte ayakta durmuyorum çünkü benim bir bedenim yok ama bilirsiniz işte ben orada durup, "Ah, ah, ah!" diyorum. Hadi bu bölümü geçelim. Bu, bizim geçmemiz gereken benim en sevmediğim bölüm. Hadi biz bu, "Hepimiz biriz." olayını aşalım. O nedenle ben Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne döndüm ve küçük bir fincan kahve hayal ettim - sizin kahvenize benzeyen bir şey değil - ve ben sonra geri döndüm. Sizin , "Her şey bir!" olayını aşmanız genellikle beş ya da altı gün alıyor. Ve bildiğiniz gibi burada takılı kalan birçok insan var. Onlar bu durumu basitçe salıvermek istemiyorlar.

Ve siz sonra böyle bir süre çok mutlu olduktan sonra aniden, "Ben birim ve her şey benim. Ben birim. Başkalarını boşver." dersiniz. (bazı kahkahalar) Ben gerçekten çok fena bir sözcük kullanacaktım ama neyse, "Ben birim. Ben sadece kendi birliğimi algılıyordum. Ben Ben'im."

Ben size, “Ben bunu sana ne kadar süredir anlatmaya çalışıyorum?! gibi bir şeyler söylerim. Siz beni yine duymadan, “Ben Ben'im! Her şey benim. Ben birim. Orada benim için çalışmak üzere duran tüm enerji, evren, tüm evren hepsi benim!" dersiniz. Ve sonra sizin insana özgü davranışınız ortaya çıkar ve siz, "Ah, ama böyle düşünmemeliydim.” dersiniz. Ben de size, "Hayır, bu şekilde düşünülmelisin çünkü tüm evren sensin." derim.

Siz, "Ben Tanrı ile birim. Tanrı ile birim ama belki de Tanrı benim? Ah! Böyle düşünmemeliyim. Cehenneme gidebilirim." gibi bir şeyler söylersiniz. Siz cehenneme gitmeyeceksiniz! Siz Yükselmiş Üstatlar Kulübü yolundasınız! (kahakahalar) Orası on metre ötede! Gözlerin olsaydı işaretleri görebilirdin! (kahkahalar artar) Hayır, siz cehenneme gitmeyeceksiniz! Bunu aşın!

Sonunda siz, "Eh, belki de - kimse bakmıyor çünkü burada kimse yok - belki kısa bir süreliğine yapabilirim, ben bir olanım ve bir olan Tanrı'dır." Ve sonra, "Baam! Siz aniden, siz aniden sizdeki makyo kalıntılarını salıverirsiniz ve birdenbire şunu fark edersiniz, "Ah! Benim Dünya'da Kırmızı Çember'de öğrenmem gereken şey buydu ve ben şimdi ölüyorum ve keşfetmek için buraya geliyorum - Adamus, orada mısın?

Ben, "Evet buradayım."

Adamus, orada mısın?!"

"Gözlerinle bakmaya çalışma. Gözlerin yok!"

Adamus beni duyabiliyor musun?

Duymak mı? Bağırmayı kes! Başım ağrıyor. Akşamdan kalmayım!

(kahkahalar)

Adamus!”

"Evet?"

Adamus, eğer beni duyuyorsan bir sonraki şaudda Dünya'ya dön ve Şaudda herkese, "Ben Varım. Ben Ben'im. Ben birim ve ben Tanrı'yım." de.

Ben, "Peki söylerim ama ben bunu onlara yıllardır söylüyorum. Ama, peki, tamam ben bunu onlara yineleyeceğim."

Ve, “Bu bir vahiy! Gerçek bir vahiy." gibi şeyler söylersiniz.

Ve her şey durulduğunda ve siz sonunda o anda sadece enerjileri algıladığınızı - zihni, hafızayı, insan duyularını kullanmadığınızı - fark ettiğinizde siz aniden şayet böyle adlandırmak isterseniz - doğal meleksi enerji duyularına yeniden kavuşursunuz. Enerjinin farkında olma yeteneğine. Siz o noktada böyle bir yerde olursunuz.

Şimdi onlar benim bir bedenim, enerjim, hiçbir şeyim olmasa da aniden benim tam olarak orada olduğumu fark ederler. Ben basitçe bilincim. Ben ruhlu (souled) bir varlığım. Ve onlar aniden, "Adamus! Bu sensin!" derler. Ben de, "Evet, evet, evet! Benim. Evet." derim.

Adamus! Bu hikayeyi, az önce yaşadığım şeyi görmeliydin!“ Ben de, "Ben hep burdaydım ama sen beni duyumsamıyordun. Sen yine insanın çeşitli sınırlamalarına hapsoldun ama ben buradaydım.” Ve sonra ben onlara, “Biliyorsunuz, geç oldu diyorum - zaman ve mekan olmadığı halde - “Hadi Yükselmiş Üstatlar Kulübüne gidelim.” Ve ben onlardan biraz ileride yürüyorum, kapıyı açıyorum ve orada onların Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne gelişlerini kutlayan 9.800 Yükselmiş Üstat oluyor - hoş bir hikaye - evet ve küçük köpek. (biri“ Ayy! ”der) Evet, evet, evet. Onu da dahil etmelisin.

Yani hikayeden çıkarılacak ders ben burada sizinle olmayı seviyorum ama benim gözlerim yok, benim kulaklarım yok. Ben insan duyuları ile sizi veya etrafınızdaki herhangi bir şeyi algılamıyorum. Her şey enerjidir. He şey enerji.

Şimdi ben gayret gösterip özellikle gezegende bulunduğum, insan formunda yaşadığım - ve Cauldre'nin duyularını kullandığım için - noktaları birleştirebiliyorum ve biraz olsun sizin neye benzediğinizi görebiliyorum ki aslında neye benzediğinizi görmemeyi tercih ederim. (birkaç kıkırdar). Hayır, çünkü sizin etrafınızı saran gerçek enerjiniz insan gözüyle algılanandan çok daha iyi.

İşte biz bugün, enerji duyusunu, enerjinin farkında olma yeteneğini işleyeceğiz ve bu sizin gözlerinizle veya kulağınızla ya da başka bir şeyinizle yaptığınıza benzeyen bir şey değil çünkü onlar enerji değil. Siz bir yanılsamadan başka bir şey algılamıyorsunuz. Bu kadar. Sizin gerçek diye adlandırdığınız şey bir yanılsama, o, aslında gerçek değil. Sahte de değil ama gerçek de değil.



Şambra Bilgeliği

Biz devam etmeden önce benim biraz önce konuştuklarımı sizin enerjisel olarak sindirebilmeniz için bir anlığına vites değiştirmenin zamanının geldiğini düşünüyorum. Sanırım Linda'nın mikrofonu almasının zamanı geldi.

LİNDA: Hadi be.

ADAMUS: Hadi be ve ben Şambra bilgeliği için zamanın geldiğini düşünüyorum.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Peki, Linda mikrofonu alsın.

LİNDA: Aldım.

(Şambra Bilgeliği videosu başlar)

ADAMUS: Ah, peki. İşte başlıyoruz. Şambra Bilgeliği.

(video devam eder)

Tamam. İlk soru ve benim bugün iki sorum olacak. İlk soru.

Bazı insanlarda vardır ve bazı insanlarda yoktur. Oradaki ışıkları da açalım. Ben herkesin yüzünde beliren korkuyu görmek istiyorum (bazı kıkırdamalar), özellikle de bu karanlıktan sonra, ışıksız ve… (ışıklar açılır) Ahh! Bunun için üzgünüm. Vince ışık saldırısına uğramış bir şekilde geri dönüyor. Belki onu biraz daha azaltabiliriz çünkü - ama, tamam.

Soru şu - biraz daha açalım. İnternetten bağlanan herkesin görmesini istiyoruz... (ışık ayarlanmıştır) Ah! Harika oldu.

LİNDA: Ah! Ne kadar yakışıklısın baksana.

ADAMUS: Evet.

LİNDA: Klas. Bak. Bak.

ADAMUS: Hadi o zaman onların yüzünü de monitörde gösterelim ki iyi görebilsinler. Siz nasıl gözüktüğünüzü görebilirsiniz demek istiyorum, yani ben sizi görüyorum ama belki siz de kendinizi görmelisiniz. Bunu yapabilir miyiz, onları ekranda gösterebilir miyiz? (birisi, "Ah, hayır!" der) Ah, evet, evet! Hayır, bu bugünkü harika deneyimin bir parçası, bu, 'Şeyler sizin gördüğünüz gibi değildir' anlamında bir şey. Yani bu gerçekte siz değilsiniz. Memnun değil misiniz? (Adamus kıkırdar) Biz buna daha sonra döneceğiz.

Bazı insanlarda var ve bazı insanlarda yok. Bazı insanlar ağızlarında gümüş bir kaşıkla doğarlar, bazıları da, bir Noel benzetmesi yapacak olursak, bir parça kömürle. Bazı... (bazı seyirciler kameraya mimik yapınca gülüşmeler olur) Peki, kelebekler grubu geri döndü. Peki, tamam. (Adamus kıkırdar) Bazılarında vardır ve bazılarında... (seyirciler rol yapmayı abartınca kahkahalar artar)



Soru 1

Bazı insanlarda vardır ve bazı insanlarda yoktur. Bu, neden böyledir? Bu, neden böyledir? Şey, yanıtı size ben vermeyeceğim. Bazı insanlar yaşarlar ve her şeyleri vardır. Bazı insanlar hayatla çarpışırlar. Bazı insanlar yaşamları boyunca acı çekerler, elleri ve dizleri üzerinde emeklerler. Bu nedir? Buna etken olan şeyler nelerdir? Sevgili Linda, mikrofon ve birinci kişi.

LİNDA: Ben doğrudan bir fizikçiye gideceğim.

ADAMUS: Bazılarında var, bazılarında yok. Neden?

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Sizin fikriniz açısından değil. Kitle bilincinin fikri. Kitle bilinci neden bazı insanlarda var, bazı insanlarda yok olduğunu düşünüyor? O mikrofonu ağzına tutsan gerçekten olağanüstü bir şey olacak. (Liro mikrofonu aşağıya doğru tutar; kahkahalar) Öteki türlü. (Adamus kıkırdar) Zor bir gün olacak belli. Evet.

(duraklama)

O zaman bırak tersten sorayım. Sende var mı, yok mu?

İİRO: Bazen.

ADAMUS: Bazen. Birden ona kadar bir ölçekte senin yaşamında var mı, yok mu? O altın kaşık sende oldu mu, olmadı mı?

İİRO: Oldukça sık.

ADAMUS: Oldukça sık. Birden ona kadar olan ölçekte kendine kaç verirdin?

İİRO: Dokuz.

ADAMUS: Dokuz. Bu oldukça iyi. Bu oldukça iyi. Peki. Peki diğer insanların durumu nedir? Bazılarında var, bazılarında yok.

İİRO: (duraklar) Sadece iyi şeylere sahip olamazsın. Her şeye sahip olursun.

ADAMUS: Peki. Tamam. O zaman sende kötü şeyler de var. Neden bazı insanların yaşamında kötü şeyler daha çok?

İİRO: Çünkü onlar kötü şeylerden kaçıyorlar.

ADAMUS: Peki, peki. Biz bunu kabul edeceğiz. Burada yanlış yanıtlar yok ama her zaman olduğu gibi sadece tek bir doğru yanıt var. (Adamus kıkırdar) Teşekkürler. Teşekkürler.

Bazılarında var ve bazılarında yok. Neden? Nasıl? Bu nasıl işliyor? Kitle bilinci algısı açısından. Sen bundan daha akıllısınız. Her zamanki gibi çok güzel görünüyorsun.

HENRİETTE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet.

HENRİETTE: Kitle...

ADAMUS: (sözünü keser) Sen aslında farklı dönemlere ait, farklı tarzlarda giyinmek konusunda ders vermelisin. (bazıları alkışlar) Evet, evet.

HENRİTTE: Bu çok hoşuma giderdi.

ADAMUS: Evet ve erkekler için. Erkek Şambralar için.

HENRİETTE: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet, evet (kadın kıkırdar) çünkü onların buna ihtiyacı var. Evet, kitle bilinci algısı açısından, bazılarında var, bazılarında yok neden?

HENRIETTE: Açgözlülük, ego.

ADAMUS: Açgözlülük, ego. Peki. Peki. Sende var mı, yok mu?

HENRİETTE: (duraklar) Ben Ve'yim, o yüzden ben Üstat ve insanım.

ADAMUS: Doğru ama sen benim soruma yanıt vermedin. Sen daha çok bir politikacı gibiyidin. (kahkahalar) Ben bugün oyundayım, yani, biliyorsun... Senin yaşamında var mı, yok mu?

HENRİETTE: Evet.

ADAMUS: Birden ona kadar bir ölçekte, ne kadar? Bana makyo yapma. Ben senin ne diyeceğini gördüm. Ve sonra - çok eğlencelisin - ben ne diyeceğini gördüm ve ben sonra senin ne hissettiğini hissettim ve senin içinde bir anlığına bir çatışma oldu. Sen ölçekte neredesin? Ve bunun bir önemi yok çünkü biz bunu bir şekilde değiştireceğiz. Sen neredesin?

HENRİETTE: Yedi.

ADAMUS: Peki. (duraklar) Yediyi zorluyorsun. Yediyi zorluyorsun. Eh, ah, hadi sadece... sen beştesin ve 5.2 olmaya çabalıyorsun. Ve sen onun üzerinde çok fazla çalışıyorsun. Sen onu düşünüyorsun. Sen onun üzerinde çalışıyorsun. Buna etki eden en büyük şey ne sence ve sen neden yedi, sekiz veya dokuzda değilsin? Sence sana hala yapışan en büyük etki ne?

HENRİETTE: Ben. Çamura saplanıp kalmış gibiyim. Ben kendimim.

ADAMUS: Evet, sen aslında çamura saplanmıyorsun. Bu nereden kaynaklanıyor? Sen biliyorsun.

HENRİETTE: Zihne atalar geliyor ama...

ADAMUS: Bu işte.

HENRİETTE: …ben bu konuda zaten uğraştım!

ADAMUS: Zihne gelenler! Biliyorum, zihinden geldiğini bile söyleme. Bu sadece...

HENRİETTE: Ben o süreçten geçtim. Ben onu geçtim! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet ama senin atalarından bazıları gerçekten gerçek büyücülermiş.

HENRİETTE: Ahh, evet!

ADAMUS: Evet.

HENRİETTE: Aah!

ADAMUS: Senin ataların asılıyorlar. Senin gitmeni istemiyorlar. Ben enerjiyi hissettiğimde bu aile geleneğini devam ettirecek çok fazla kişinin olmadığını anlıyorum.

HENRİETTE: Bu doğru. Aile geleneğini ben devam ettiriyordum.

ADAMUS: Evet, evet. Yani senin omuzlarında büyük bir yük var. Yani sende atalardan kalan çok şey var ve evet sen çalışma gibi şeyler yaptın ama yeniden yap ve onlara yeniden söyle - sen atalarına nereye gitmelerini söyleyeceksin? (bazı kıkırdamalar)

HENRİETTE: Aklıma gelen ilk sözcüğü burada söyleyemem.

ADAMUS: Tabii ki söyleyebilirsin.

HENRİETTE: Özellikle Edith'in yanına gitmelerini! (kıkırdar)

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Edith artık değişti. (bazı kıkırdamalar) O sandalyeden kalktıktan sonra kötü sözcüklere karşı anlayışlı. Yani sen onlara ne diyeceksin? Geri tutma. Tanrı aşkına!

HENRİETTE: Söyle...

ADAMUS: Evet, ben senin doğum günün olduğunu biliyorum.

HENRİETTE: … “Eff, off!” (güler)

ADAMUS: Evet, doğum günün olduğunu biliyorum. Ben onun için önce özür diledim ve bunu Tanrı aşkına yaptım. (bazı kıkırdamalar) Ama artık oyun oynamayı bırakalım. Hadi biz onlara sadece siktirip gitmelerini söyleyelim. (izleyenler, "Aah! derler ve Linda boğulur gibi olur) Hayır, atalara gerçekten böyle çünkü sen hoş ve uzlaşmacı olmaya çalıştın, "Eh, benim şimdi senden ayrılmam gerekiyor çünkü biliyorsun işte, ben atalardan kalan karmayı salıveriyorum." dedin. Bilirsiniz işte, onlar sadece gülerler ve daha da sıkı tutunurlar. Basitçe hayır, de. Evet.

HENRİETTE: İçeride ilginç bir şeyler meydana geldiğini hissediyorum ve bu onların benden bunu devam ettirmemi istediklerini bilmek havalı bir şey gibi geliyor ve "Aah! Bu çok havalı." diyorsun. Ama öte yandan...

ADAMUS: Ah, eminim ve onlar...

HENRİETTE: Ve...

ADAMUS: Evet, evet. Onlar sana ailenin kraliçesi olduğunu söyleyeceklerdir ve onlar seni sonsuza kadar beklemişlerdir ve sen başka bir gezegenden onları kurtarmaya gelirsin.

HENRİETTE: Yani bu çok seksi bir şey.

ADAMUS: Eh, baştan çıkarıcı, seksi değil. Ben sana seksiyi gösteririm ama baştan çıkarıcı...

HENRİETTE: Vayy!!!! (kahkahalar) Evet!

ADAMUS: Ve zavallı Cauldre, "Ah, babama benziyor..." diyor. (kahkahalar artar) Ah. Peki, bu çok kafakarıştırıcı bir şey. Yani çok baştan çıkarıcı bir şey.

HENRİETTE: Evet.

ADAMUS: Evet, peki. harika.

HENRİETTE: Evet, öyle. Yani ben baştan çıkarıcı bir şey olduğunu kabul etmek istiyorum çünkü gerçekten büyük bir şey.

ADAMUS: Gerçekten büyük bir şey.

HENRİETTE: Ve tüm geçmişte.

ADAMUS: Ve sen henüz salıvermek için çok istekli değilsin. Hayır.

HENRİETTE: Bu, var.

ADAMUS: Evet! Ben de o yüzden dedim zaten! (kahkahalar) Hayır, sen istekli değilsin ve bu nedenle sende çatışma var.

HENRİETTE: Evet.

ADAMUS: Ve sen öyle söylemeyi isterdin - var olduğunu ve yaşamın basitçe aktığını, zarafet dolu olduğunu - sen belki yedi, belki sekiz diyecektin. Hayır, hayır, hayır, hayır. Hadi burada net olalım. Sen onlara - ıyy! - artık soyağacının bir parçası olmadığını söylesen kolaylıkla on olabilirdin. Sen geçmişe gideceğini ve büyük bir balta alıp - baam! baam! baam! - yapıp bağlantıyı koparacağını ve onların geleceğinde yer almayacağını söyle.

HENRİETTE: Bu doğru geliyor. (Bazıları, "Huuu" diye destekler) Teşekkür ederim.

ADAMUS: Kulağa hoş geliyor. Evet, evet. Evet. Evet. (alkışlar)

HENRİETTE: Ben bunu bir mercek altına alacağım.

ADAMUS: Evet. Evet. Güzel. Teşekkürler.

HENRİETTE: Teşekkürler.

ADAMUS: Birkaç tane daha. Birkaç tane daha. Bazılarında var, bazılarında yok. İşin iç yüzünde ne var? Eğitiminiz mi? Sen akıllısınız. Sen çok akıllısınız.

İWONA: Ne yazık ki.

ADAMUS: Ne yazık ki. (kıkırdarlar) Hayır, sen akıllısın. Yerinde eğitim alan sen miydin?

İWONA: Evet, o, bendim.

ADAMUS: Ah, peki, peki.

İWONA: Eh, insan yaşamı işte.

ADAMUS: Doğru, doğru. Peki eğitimden dolayı mı bazı insanlarda var ve bazılarında yok?

İWONA: Ve inanç sistemleri ve tabii nereli olduğun, ailen.

ADAMUS: Nereli olduğun. Senin ülken gibi mi?

İWONA: Iyy! Evet, o da.

ADAMUS: Evet.

İWONA: Ama aileniz ve onların bulundukları ülke.

ADAMUS: Sen neden yaşadığın ülkeyi terkettin?

İWONA: (içini çeker) O bir organizasyondu.

ADAMUS: Evet, evet. O büyük bir organizasyondu.

İWONA: O büyük bir organizasyondu! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, evet. Muazzam. Sen böyle bir şeyin olacağını biliyordun.

İWONA: Biliyordum, evet.

ADAMUS: Ama ülkeni terkettin. Neden?

İWONA: Eh, ben yeni Atlantis'e geldim, öyle değil mi?

ADAMUS: Kesinlikle.

İWONA: Şambra ile karşılaşmak için. Buluşmak...

ADAMUS: Kesinlikle. (kadın kıkırdar) Evet, onun gibi bir şey.

İWONA: Evet.

ADAMUS: EVet, evet. Eh çünkü orası seni geri tutuyordu. Biliyorsun...

İWONA: Evet, tutuyordu.

ADAMUS: Sen bilmesen de çok iyi bir enerji dedektörüsün. Senin enerji konusunda algıların çok açık ama zihnin ki biliyorsun, senin akıllı zihnin devamlı yolu kesiyor ve engelliyor.

İWONA: (fısıldar) Evet,öyle yapıyor.

ADAMUS: Ama sen sadece sezgisel olarak oradan ayrılman gerektiğini biliyordun çünkü orası senin yaşamında istediğin zarafet düzeyine izin vermeyecekti, bu kadar basit.

İWONA: Zarafet ve güzellik.

ADAMUS: Evet, evet. Orada kalamayacağından ve bunu gerçekleştiremeyeceğinden değil ama daha zor olurdu. Sadece daha zor olurdu. Güzel. Sen bu zarafetin neresindesin, biliyorsun işte, birden ona kadar olan bir ölçekte senin bulunduğun yer.

İWONA: Yedi diyeceğim.

ADAMUS: Yedi. Buna katılıyorum. Evet. Sekiz olmak istiyor musun?

İWONA: Kesinlikle. On!

ADAMUS: On, tamam. Vay! Tanrım! Açgözlü insanlar. (kahkahalar) Hayır, hayırf, hayır! Bu bir şaka. Evet, on!

İWONA: Evet. On!

ADAMUS: Mutlaka.

İWONA: Kesinlikle! (kıkırdar)

ADAMUS: Peki. Bir tane daha. Bir tane daha. Bazılarında var ve bazılarında yok. Bu neyle ilgili? Vince ile ilgili, iyi görünüyor değil mi?

VİNCE: O da var.

ADAMUS: Evet, evet, evet.

VİNCE: Ve akıllı.

ADAMUS: Sen iyi görünümlü bir erkeksin.

VİNCE: Evet.

ADAMUS: Ben senin daha gençken senin - öhöm! - şey olduğunu duydum.

VİNCE: Suzy yeniden öykü anlatıyor. (Adamus güler)

ADAMUS: Ah, aynı eski "Suzy'nin üzerine at" olayı. (kahkahalar) Bu neden oluyor? Bazı insanların var, bazılarının yok, bunun sebebi nedir?

VİNCE: Sanırım kişisel bir karar.

ADAMUS: Kişisel karar.

VİNCE: Onu yapmak.

ADAMUS: Ben şimdi kitle bilinci hakkında konuşuyorum. Sen gerçekten onların seçim yapabileceklerinin farkında olduklarını düşünüyor musun?

VİNCE: Hayır. Ben onların bunun farkında bile olmadıklarını düşünüyorum.

ADAMUS: Teşekkür ederim.

VİNCE: … sen sordun diye söylüyorum.

ADAMUS: Evet, evet.

VİNCE: Evet.

ADAMUS: Bilirsin işte bir sokak anketi yapılsa ve sokaktaki ortalama insan ile konuşulsa ve "Neden bazılarında var ve bazılarında yok?" diye sorulsa yanıtlar genelde nasıl olurdu?

VİNCE: Onların yanıtları ne olurdu bilemiyorum. Benimki...

ADAMUS: Onu mu duydum ben? Ben "Bilmiyorum" diyen enejinin zayıf bir yansımasını mı duydum? Ama bunu geçiyorum. Bugün Hanukka bayramı, o nedenle seni bırakıyoruz.

VİNCE: Bunun kiliseyle ve diğer suçlarla alakası olduğunu düşünüyorum.

ADAMUS: Evet.

VİNCE: Ve "acizlik" sözcüğünü seçerdim, sorumluluk almaktan aciz olmak.

ADAMUS: Tamam. Bunu onlar mı söylerdi yoksa bu senin algın mı?

VİNCE: Onlar söylerdi. "Bunu bana biri yaptı." derlerdi.

ADAMUS: Doğru. İşte efendim. Teşekkürler. Peki. İşte efendim. Çok teşekkürler. Sen yaşamında zarafet konusunda neredesin?

VİNCE: Altı buçuk.

ADAMUS: Altı buçuk. Bu oldukça haklı bir değerlendirme. Evet. Daha yüksek olmalı. Ne oldu?

VİNCE: Hayat. (gülüşmeler)

ADAMUS: Haklısın. Peki. Güzel. Yanıt verdiğin için çok teşekkürler.

Bu konuyu önemli olduğu için gündeme getiriyorum, Dünya Gezegeni'nde bazılarının var, bazılarının yok. Bazıları şanslı. Şans muhtemelen en büyük bahanelerden biri. (ışıklar azalır) Ah, ışıklar açık kalsın, biz geri döneceğiz. (izleyiciler rahatsız olurlar) Şimdi Cauldre'nin neler yaşadığnı az çok anlamışsınızdır. Bunu o dedi, ben değil.

Dünya Gezegeni'ne baktığınızda bazılarında var, bazılarında yok, ben bu konuda biraz araştırma yaptım, insanların bulundukları nokta ile ilgili inandıkları ilk neden - şans. Bu gerçekten ilginç. Ben dışarı çıkıp araştırmasam, buna inanmazdım, ben kısa bir süre için yeniden bedenlendim, dünyanın çeşitli kentlerde dolaştım ve insanlara sordum, Neden bazıları şanslıdır ve bazıları şanslı değildir?" Şans. Diğer yaygın neden aile. Bilirsiniz işte, “Ailesinin parası vardı. Benim ailemin yoktu. gibi ama sen paradan geliyorsun. Eğitim, sıralamada ilk 10'daydı. “Bu zamanlarda eğitimli olmalısın." Senin sadece bir üniversite diplomasına veya yüksek lisans derecesine sahip olman yetmez, doktora derecen de olmalı. İşte böyle yapılır. Sen o zaman başarılı olursun.” Ama şans - ilk sıradaydı. Bu çok ilginçti.

Dünyanın belirli bölgelerinden epeyce insan, bunun kendilerine Ruh, Tanrı, Allah, ya da her neyse onun tarafından bahşedilen bir şey olduğunu söyledi. Onlara göre, bu, sizin iyi ya da kötü olmanızla ilgili ve bu yüzden size bunun karşılığını veren melek ya da bir çeşit garip Tanrı ya da her neyse o var çünkü siz iyi bir insansınızdır. Kurallara uyuyorsunuzdur. (Biri hapşırır) Gesundheit. (Almanca, çok yaşa)

Yani gezegende bolluğu neyin sağladığı ya da sağlamadığı konusunda çok ilginç bir algı var. "Sen iyi biri misin? Sen Tanrı'nın gözünde iyi biri misin ve "o" şimdi sana lütufta mı bulunuyor?” O daima erkektir. Ben bunu anlamıyorum. Tuhaf.

Yani onların gösterdikleri nedenlerin çoğu aslında bir tür kurban enerjisiyle bağlantılı. “Benim zengin bir ailem yoktu. Ben iyi bir eğitim almadım. "Erkek" yapar. Biliyorsunuz dünya nüfusunun yüzde 99'u baskı altında yaşıyor, eziliyor; yüzde 1 her şeye sahip ve onların hepsi daha da fazlasını elde etmek için dünya dışı varlıklarla anlaşma yapıyor. (bazı kıkırdamalar) Onlar, siz geceleri uyurken sizin kanınızı emiyorlar. İçeri girip kanınızı emen ve beyninize sızan küçük robotlar gönderiyorlar. Ben daha önce hiç böyle gerekçeler gösterileceğini tahmin etmemiştim. Birçok insan bu komploya inanıyor, “Bazılarının var, bazılarının yok. Gezegende tüm zenginlikleri ve bankaları ve tarım alanları ve halka açık tuvaletleri kontrol eden aileler var. (kıkırdamalar artar) Onlar bu gezegendeki halka açık ücretli tuvaletleri kontrol ediyorlar!"

Bunlar saçma bahaneler. Kesinlikle saçma bahaneler, sorumsuzluk, tüm günü kaplayan makyo. Onların böyle bir algısı varsa demek ki belli bir ölçüde de gerçek. Sadece tek bir şey var, sadece tek bir şey. Bunun sizin ailenizle, eğitiminizle, şansınızla ya da başka bir şeyle alakası yok. Benim bir davul sesine ihtiyacım var. (izleyenlerden biri davul çalıyormuş gibi yapar) Bu oldukça iyi bir davul sesi oldu, evet. Onlar asla anlayamayacaklardır, o yüzden denemeyin. Lütfen denemeyin. Onların anlamaları uzun bir zaman alacak ama bu sizin enerjiyle olan ilişkinizle ilgili bir şeydir. Nokta. O kadar. Bu, şansla ilgili bir konu değil. Bu, sizin ailenizle ya da başka bir şeyle ilgili bir konu değil; bu, sizin enerjiyle ilişkinize bağlı. Eğer siz kurban enerjisine çok fazla tutunuyorsanız, siz dışarıda birilerinin her şeyi kontrol ettiğine inanıyorsanız, sizin enerjiyle olan ilişkiniz daha da bozulacak ve her şey berbat olacaktır.

Bilirsiniz işte, bu aslında bir süre için eğlenceli bir öyküdür - "O adamlar. Gezegendeki zenginliği tamamıyla kontrol eden o 42 aile." Biliyorsunuz ben bir arada bu ailelerin içine giriyordum. Onların ne kadar inanılmaz bir şekilde mutsuz olduklarını biliyor musunuz? Onlar acınacak haldeler! Acınacak haldeler ve her şey güç için. Tuhaf bir ensest olayı - cinsel anlamda değil - ama tuhaf bir ensest güç, onlar aynı güçlü ailelere geri gelmeye devam ediyorlar ve acınacak haldeler. Ama bu da başka bir öykü. Ben bir gün size bunları daha çok anlatırım. Bunu yapmaktan mutlu olurum.

Yani sonuçta her şey sizin enerjiyle ilişkinize bağlı. Ve yeniden söylüyorum, bunu dışarıdan birine anlatmaya çalışmayın. Onlar bunu anlamayacaklardır ve onlar kurban halleri için savaşacaklardır. Onlar savaşacaklardır, "Şey, ben iyi bir eğitim almadım. Ailem alkolikti." Her ne ise, hepsi de makyo. Hepsi makyo.



Soru 2

O zaman sıra bir sonraki soruda ve ben bir noktada her şeyi birbirine bağlayacağım, belki gelecek yıl. (bazı kıkırdamalar) Sıradaki soru. Ah, bu soruyu seviyorum. Bazılarınız gerçekten sinirlenecek. Belki buradakiler değil ama internetten izleyenlerden bazıları. Onun için Cauldre’nin ceketini çıkarmalıyım, bunlar kavga çıkaran sözler. (izleyenler “Ahh!” derler) Evet, evet, evet. Evet.

LİNDA: Ceket çıktı, tamam.

ADAMUS: Askılık nerede?

LİNDA: Burada, burada! Burada. Burada, burada.

ADAMUS: Ayağa kalkıp bunu giyer misin lütfen? Şey gibi... (izleyiciye yönelik; kahkahalar) Sadece sandalyeye as lütfen.

Sıradaki soru, kaç kişi yeni Master Pause (Üstat Molası) dizisinden I Am Sleeping'i (Ben Uyuyorum) izledi? Peki, harika. Epeyce var. Güzel. Kaç kişi benim mesajımı aldı - Cauldre'nin ya da Kırmızı Çember'in değil, benim baştaki - "Eğer şunu yaparsanız cehennemi boylarsınız" dediğim mesajımı? Ben bu şekilde söylemedim; Ben sizin, "Bunu sizin için söylüyorum, eğer orada bir enerji değiş tokuşu yoksa sizin için enerji olmayacaktır." şeklindeki sözlerimi bu şekilde ifade etmenizi istedim. Aranızdan kaç kişi bunu duydu? Güzel. İnternetten bağlananlar? Güzel. Aranızdan kaç kişi buna gerçekten kızdı? (birisi, "Hiç değil." der) Yarısı. Biraz kızanlar? İnternetten bağlanan kaç kişi? (Adamus daralır) Bu çok fazla. (bazı kahkahalar).

LİNDA: El kaldıranı ister misin?

ADAMUS: Hayır. hayır.

LİNDA: Hayır. Peki.

ADAMUS: Yani soru şöyle, ben bunları bazılarınızı kızdırmak için orada kasten söyledim. Ben bazılarınıgöndermek için bunları orada kasten söyledim. Ha, ha, ha, ha! (bazı kıkırdamalar) Hayır, bunu yapmak zorundayız. Biz gideceğimiz yere bir sürü eski makyo ile gidemeyiz.

Yani ben bunları kasıtlı olarak kızgınlık yaratmak için söyledim ve soru şu, ben bunları orada neden söyledim? Şimdi mikrofonla Linda.

LİNDA: Peki. Neden söyledin?

ADAMUS: I Am Sleeping'i dinleyen biri olmalı.

LİNDA: Peki, hadi şu tarafa gidelim.

İWONA: Evet?

LİNDA: Pardon.

ADAMUS: Bunu orada neden söyledim?

İWONA: Şey, herkesi kızdırmak için!

ADAMUS: Ben sana yanıtı zaten verdim! Evet. (Adamus güler)

İWONA: Ama beni kızdırmadın, ben sana katılıyorum.

ADAMUS: Neden bana katılıyorsun?

İWONA: Çünkü çalmak pek ustaca bir şey değildir.

ADAMUS: Doğru. Neden?

İWONA: Çünkü senin dediğin gibi bu senin enerji ile ilişkine bağlıdır.

ADAMUS: Mutlaka. Burada ahlaki bir kavramdan bahsetmiyoruz çünkü bu önemsizdir. Bu senin enerji ile ilişkine bağlıdır. Güzel. Birkaç tane daha. Ben Şambra'yı kızdırmanın dışında onu oraya neden koydum?

LİNDA: Ah, işte. Sen kızmıştın. İşte efendim.

ADAMUS: Güzel. Ben onu oraya neden koydum?

HENRİETTE: Bir standart belirtmeliydin. Buna gerçekten ihtiyaç vardı.

ADAMUS: Doğru.

HENRİETTE: Sözcüklere dökülmesi gerekiyordu çünkü bunları hala çok insan dinliyor.

ADAMUS: Doğru.

HENRİETTE: O nedenle ben bunu onurlandırıyor ve saygı gösteriyorum.

ADAMUS: Ama bu seni hafif kızdırdı.

HENRİETTE: Kişisel olarak, evet.

ADAMUS: Neden?

(duraklar)

EDİTH: (ona fısıldar) Çünkü 25$.

HENRİETTE: Hayır. (kahkahalar) Para için değil.

ADAMUS: Edith, sen dinledin mi?

EDİTH: Kısmen ama...

ADAMUS: Nereden dinliyorsun?

EDİTH: İnternetten.

ADAMUS: Nereden?

EDİTH: Ben sana mutlu Noeller dileyebilir miyim Adamus? (kahkahalar artar)

ADAMUS: Edith? İtiraf etmenin zamanı geldi mi Edith?

EDİTH: Ben gerçekten tam ne yapacağımı bilemedim çünkü bunu yapmak istemedim...

ADAMUS: Edith, sen Kırmızı Çember mağazasına gittin ve kendi kredi kartın ile mi satın aldın?

EDİTH: Hayır. (Linda daralır)

ADAMUS: Neden? Neden? Ve eğer, "Çünkü param yetmedi." diyeceksen senden gidip tuvalette oturmanı isteyeceğim.

EDİTH: Tuvalette.

ADAMUS: Neden olmasın?

EDİTH: Ben bunu düşünmedim. Özür dilerim.

ADAMUS: Evet, sanırım bu çok planlı bir şeydi. Yani sen ona bir şey ödemedin? Peki nasıl aldın?

EDİTH: Ben sadece ilanı gördüm, biraz izledim ve sonra yaptığım şeye döndüm.

ADAMUS: Sen şunu demek istiyorsun - ne diyorlar - sen tanıtım videosunu izledin?

EDİTH: Reklamını.

ADAMUS: Reklamını.

EDİTH: Evet, evet.

ADAMUS: Reklamını. Ah, o kadar mı?

EDITH: Evet.

ADAMUS: Yani tamamını izlemedin?

EDİTH: Hayır, ne yazık ki.

ADAMUS: Ah, bu iyi. Biz de senin burada otururken Mike'dan bir kopyasını aldığını sandık. (bazı kıkırdamalar)

EDİTH: Eh, hayır, almadım.

ADAMUS: Almadın.

EDİTH: Mike daha iyi bilir.

ADAMUS: İster misin peki?

EDİTH: Eh, sanırım bu çok hoş olurdu.

ADAMUS: Sen neden almadın?

EDİTH: Bilmiyorum. ah! (izleyenler, "ahh! derler)

HENRİETTE: Ah-ah!

ADAMUS: İnsanlarla çalışırken sorun şu oluyor, siz onlara yeniden ve yeniden, "Peki, gerçekten basit, asla , 'bilmiyorum' demeyin diyorsunuz, onlar, "Aman Tanrım! Ah, kaygılanıyorum." diyorlar. Siz bir Yükselmiş Üstadın kaygılanması ne demek biliyor musunuz? Evren havaya uçar. (kahkahalar) Baam! Evren yok olur. Bu konuda, evren konusunda gerçekten üzgünüm ama o evrende hamamböceklerinden başka bir şey yoktu. Ama, ama... peki. Edith, bunu sana armağan olarak veriyorum.

EDİTH: Ah! Teşekkür ederim.

ADAMUS: Söylemen gereken tek şey bu. Söylemen gereken tek şey bu. Böyle yaparak uygun bir enerji değişimi oluyor. Sen ona para ödemiyorsun ama o sana armağan olarak geliyor.

Peki. Bir tane daha. Bunun için bir tane daha ve sonra devam edeceğiz.

LİNDA: Başka kimler el kaldırmıştı? Görmedim...

ADAMUS: Başka kim aldı? (bazı kıkırdamalar) Evet, hayır, Linda, sen gerçekten bu noktada birilerinin el kaldıracağını düşünüyor musun? (kahkahalar artar) Aman Tanrım!

LİNDA: Evet, düşünüyorum. Evet, düşünüyorum. Bu harika bir izleyici kitlesi. (Sart bağırır)

ADAMUS: Onu oraya neden koyduğumu düşünüyorsun?

LULU: Ben net bir şekilde anlayabiliyorum çünkü sen ilgin ve düzeyin kadar ilgini ve bilincini enerjiye koyarsın.

ADAMUS: Evet.

LULU: O nedenle eğer orada değilsen ve onu dinliyorsan, onun değerini anlayamazsın ve onu anlamazsın.

ADAMUS: Doğru.

LULU: Ve bu zaman kaybıdır.

ADAMUS: Bu zaman kaybıdır. Peki. Güzel.



Enerji Farkındalığı

Ben bunları sözcüklerin arasına koydum - ve yeniden söylüyorum, personelin, prodüksiyon ekibinin bundan haberi yoktu. Cauldre bunu bilmiyordu ve ben sadece oraya koydum ve bu şu anda çok önemli - ve bazıları tepki gösterdi. “Ah! Buraya koyduğun mesaj çok kötü bir mesaj ve sen bizi tehdit ediyorsun." Hayır, tehdit etmiyorum. Ben size yaşamın gerçeklerini anlatıyorum.

Gerçek şu ki enerji size hizmet etmek için burada. Ve burada bulunan enerji bedava, bol ve kolay ve size hizmet etmek için var. Eğer siz hala kurban bilincinizdeyseniz, siz hala çalıyorsanız - ve ben bunu ahlaki bir değer anlamında söylemiyorum, bunu bir enerji pratiği olarak söylüyorum - siz bir enerji pratiği olarak çalıyorsanız, siz bizim bir sonraki adımımız için hazır değilsiniz demektir. Ben onu oraya kasıtlı olarak kızdırmak için koydum, bazı insanları çıkarmak için, devam etmeyi seçtikleri takdirde yaşayacakları sorunla gündeme getirmek için koydum çünkü eğer bunlar sizi gerçekten rahatsız ettiyse ve siz, "Hepimiz biriz ve biz hiçbir şey için ücret talep etmemeliyiz” diyerek kendinizi haklı çıkarmaya çalıştıysanız, siz enerji için hazır değilsiniz demektir. Siz enerjinin farkında olmaya hazır değilsiniz ve siz enerjinin size hizmet etmesine hazır değilsiniz demektir.

Ben bunu çok net bir konu haline getirmeye çalışıyorum ve ben birçok nedenden ötürü bu konuya oldukça çok vurgu yapıyorum. Bizim bu işte gittiğimiz yer - uzak bir gelecekte değil, şimdi - bulunduğumuz nokta, olgunluk gerektiriyor. Olgunluk siz bilgeliğe izin verdiğinizde gelir. Benim Üstat diye adlandırdığım bilgelik, sizin tüm yaşamlarınızın birikmiş bilgeliğidir. Siz, insan olan siz dengede kalmanıza yardımcı olması için ona izin verdiniz. Sizin deneyimleyen insanınız var, insan bunun için var ve bilgeliği getiren Üstadınız var. Siz şimdi çok güzel bir şeyle uğraşacak olgunluktasınız, bu, sözcüklerin ötesinde bir şey. Ve böylece enerji size - ve benim söylemek zorunda olduğum şey için bir insan sözcüğü yok - güçlü - güç dolu değil ama çok etkili bir şekilde - korku olmadan hizmet edecek. Korkusuzca.

Yani eğer sizin hala sorunlarınız varsa, eğer siz hala bir şeyleri kopartarak elde ediyorsanız bu basitçe sizin hazır olmadığınız anlamına gelir. Ve yeniden söylüyorum, bu, ahlaki bir değerlendirme değil. Eğer siz hala bir enerji değiş tokuşu olmadan, bir enerji farkındalığı olmadan başka birinden çalarak bir şeyler elde etmeniz gerektiğine inanıyorsanız, siz ilerlemek için hazır değilsiniz demektir.

Çoğunuz hazırsınız. Biz Şambra ile makyoyu şimdi yüzde bire kadar düşürdük. Bu gerçekten heyecan verici. (izleyenler alkışlarlar) Hala - kendinizi alkışlayın - hala biraz makyo kalıntısı var çünkü siz buna adeta engel olamıyorsunuz ama makyonun çoğu gitti. Siz bilgeliğin içeri girmesine izin veriyorsunuz ve biz şimdi gerçek enerji farkındalığı için, sizin enerjiyle yeni ilişkiniz için bir sonraki adımı atıyoruz.

Eğer siz gerçekte bunun için hazır değilseniz, eğer siz hala kurban bilincine tutunuyorsanız ve siz, "Ah, evet, gezegende zenginliği kontrol eden 52 aile var." diyorsanız, siz hala bunda takılıysanız, siz hala komplo teorilerine inanıyorsanız, siz hala, "Bende basitçe yok. Ben şimdiye kadar pek şanslı olmadım" gibi şeyler söylüyorsanız, bizim enerji konusunda yapacağımız riskli girişimimiz size gerçekten zarar verecektir. Bu bir tehdit veya büyücülük veya kara büyü veya başka bir zırvalık değildir. Gerçek bu. Eğer siz o olgunlukta değilseniz, sizde o bilgelik yoksa, bu, sizin canınızı gerçekten acıtacaktır çünkü siz aniden çok derin bir güzelliği olan bir şeyle uğraşıyor olursunuz ve eğer sizin içinizde hala dengesizlikler varsa kıçınıza asla dilemeyeceğiniz bir tekme yersiniz.

Ben birkaç yıl önce bir kitap yazdım. Ben bu tür şeyleri - açgözlülüğü, ruhsal olgunlaşmamışlığı- anlatmak için bir kitap yazdım ve siz kitabın adını biliyorsunuz Red Lion (kırmızı aslan). Red Lion, iksiri Üstatlarından çalıp içen birilerini anlatıyor ve onlar buna gerçekte hazır değiller. Ve komik olan şey, onlar önce Üstadı öldürüyorlar ve sonra iksiri içiyorlar ve Üstat bunların gerçekleşeceğinin farkında olsa da onların kendisini öldürmelerine izin veriyor çünkü bunun bir önemi yoktur. Gerçekte yaşam ya da ölüm yoktur. Ve sonra aralarındandan Hans, öğrenci olan, cehennemden beter hallere düşer. O sıradaki şey için, enerji için hazır değildir. İşte ben bu yüzden o küçük duyuruyu oraya koydum. Belki bir sonraki aşama daha da güçlü olabilir, "Siz çok asil bir şekilde sikilebilirsiniz..." dedim.

LİNDA: Şişşşt!

ADAMUS: “… tabii uygun bir enerji değiş tokuşu yapmazsanız."

SART: Evet!

ADAMUS: “Sizin yaşamınız bir cehenneme dönüşebilir. Siz hayatınızın şimdiye kadar kötü geçtiğini düşünüyorsunuz değil mi? Siz şunu demelisiniz... "Benden kaynaklanmıyor. Kapılardan girenlerden geliyor, ejderha ile karşılaşanlardan ve ilerlemeyi seçenlerden geliyor." Eğer onlar dengesiz iseler çok zarar görürler. Bu akıl almaz bir şeydir. İşte eğer aranızdan benim neden öyle şeyler koyduğumu merak edenler varsa bu yüzden. Bu bir tehdit değil. Benim size, "Lütfen daha fazla ilerlemeyin" demem şefkatten kaynaklanıyor.

Şimdi Edith, ben bunu sana hediye ettim. Senin bunun için bir şey vermen gerekmez. Burada bir enerji değişimi var. O kadar. Diğerleri çalışmaları satın alıyorlar, birçoğunu da bedava zaten . Ama bedava bir çalışmada örneğin, bugün olduğu gibi ücretsiz bir mesajda doğal olarak zaten bir enerji değişimi var. Sen hiçbir şey yapmak zorunda değilsin. Ama eğer senden belli bir miktar para ödemen istendiyse, enerji değişimi gereklidir. Bunun hiçbir şekilde bir bahanesi olmaz. Bunu yapan insan enerjiye karşı olgunlaşmamış bir tutum gösterdiği için bahane arıyordur.

Sevgili dostlarım, her şey burada - tüm enerji, tüm para, istediğiniz her şey - her şey zaten burada. Benim son Şaud'da anlattığım gibi siz ona karşı birçok kez savaş vermiş olsanız da, sizin gerçekten alt üst olmanıza izin vermeyen ve sizi bunlardan uzak tutan ruhun kaderinden serbest kaldınız. Her şey burada ve biz bir sonraki adıma büyük ölçüde hazırız.

Henüz hazır olmayan Şambra var ve onlar da bunu anlayacaklar. Onlar bunu yaparlarken - hım - metaforik parmaklarını biraz yakacaklar ama sonra ustalaşma zamanı geldiğini fark edecekler. Kendisini Şambra diye adlandıran ama gerçekte Şambra olmayan birçok kişi var ve onlar buraya ait değiller. Onlar gerçekten buraya ait değiller. Ve ben bunu olumsuz bir anlamda söylemiyorum. Bizim burada yaptığımız çalışma onların bulundukları noktaya göre değil. Onlar hala işin simya kısmındalar.

Simya benim zamanında insanlara yaptığım en büyük şakalardan biriydi. "Biz ocağa birkaç taş koyacağız ve biraz sülfür atıp sonra onun üzerine işeyeceğiz ve bir şarkı söyleyeceğiz. - şey, biz bunu yaptık. Ben bir keresinde bir adama , "Biz tüm bu tuhaf şeyleri yapacağız. Biz dolunayda ilahiler ve şarkılar söyleyeceğiz. dedim ve enayiler buna inandılar ve bu işin peşinde düştüler. O zamanlar bir simya hareketi vardı, herkes taşı ya da çamuru ya da idrarı altın haline getirmenin peşindeydi. Ve bu büyük bir dikkat dağıtıcıydı çünkü bizim o zamanlar yapacak işlerimiz vardı. Bizim onları yoldan temizlememiz gerekiyordu, bilirsiniz işte devamlı ortalıkta dolaşan kamp trolleri gibidirler (Adamus kıkırdar) çünkü onlar enerjiyi severler. Onlar enerjiden beslenmeyi severler, biz de bu yüzden onların birçoğunu simya hareketi ile temizledik.

Ne biliyor musunuz? Sizin ihtiyacınız olan şeyi yaşamınıza getirmeniz için hiç ateşe, sülfüre, idrara (bazı kıkırdamalar) ihtiyacınız yoktur. Bu kadar basit ve işte biz buradayız.

LİNDA: Senin Noel armağanın bu mu?

ADAMUS: Hayır. Noel armağanı kendinizsiniz. Eh, Noel. Noeli gündeme getirmeyin. Bu, spiritüel olarak doğru değildir. O zaman tüm diğer tatilleri de gündeme getirmeniz gerekir. Peki ben spiritüel olarak doğru olmayı umursuyor muyum? Lanet olsun, hayır! (izleyenler alkışlarlar) Yani...

SART: Bunu ilk kez burada duydunuz!

ADAMUS: Peki, birkaç … (kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Evet! Şoke edici güncel haberler. Buup! Buup! Buup! Buup! (kıkırdamalar artar) “Adamus spiritüel olarak doğru olmayı takmıyor.” (içini çeker) Eğer biz öyle yapacak olsaydık burada olmazdık ve yaşamımızda atacağımız devasa adımı konuşamazdık.



Bedenli Gerçekleştirim

Sanırım Cauldre bunu son makalesinde yazdı çünkü ben bu konuda onunla konuştum. Ben, "Biliyorsun, sizleri Aydınlanmaya taşımak oldukça kolay." dedim çünkü o bir şekilde meydana gelecek. Ben size sadece bunun nasıl olacağını anlatıyorum ve bunun böyle olduğuna dair sizin güveninizi tazeliyorum. Oldukça basit. Siz bunun Gerçekleştirim'in olması gereken yaşam olduğuna inanarak buraya geldiniz. Ben bunun ne zaman olacağını biliyorum. Siz, "Ah! Ben bunu bir gün başarabilecek miyim?" derken size bakmak eğlenceli oluyor ve o tarih birdenbire gelir ve ben de şöyle yaparım... (Adamus mimik yapar, kahkahalar) Evet. Yüz dolara size daha fazlasını anlatabilirim. (kahkahalar artar) O kadar ucuz değilim! Bin dolar! Hayır, bu sizin sürpriziniz ve keşfiniz. Yani her halükarda - nerede kalmıştık? Cauldre bir yerlere uçtu. Geri dön Cauldre! (kıkırdamalar artar) Kanallık yapmaya devam et.

Yani işin kolay kısmı Gerçekleştirim. Hepiniz bunu yapacaksınız. Umarım bunu geç değil erken yaparsınız. Umarım siz Tobias gibi yapmazsınız - ölmenize üç gün kalana kadar beklemezsiniz ve sonra gerçekleştirip, "Eh, benim aydınlanmış olarak gezegende 3 günüm var." demezsiniz. Hadi bunu şimdi yapalım. Ama işin kolay kısmı bu. Benim yaptığım tek şey biraz dikkat dağıtmaktı, birkaç şaka ypmak ve arada bir küfür etmek ve sonra basitçe olur. Siz onun içine kayarsınız.

Ama sizler bunu gerçekten zor bir hale getirdiniz. Siz, "Ehh ama dur, bu yaşamda sadece aydınlanma olmasın, biz burada kalacağız." dediniz. Ah! Ne?! Ne?! (bazı kahkahalar) Benim yapacak işlerim var. Benim hayali gölümde balık tutmaya gitmem gerek. (Adamus içini çeker) Ve siz sonra ısrar ettiniz. Siz, "Hayır, biz burada kalmak istiyoruz." dediniz. Bu arada, 'Bedenli Gerçekleştirim' sizin terminiz benim değil. Ben size, "Neden ölümlü Gerçekleştirimi seçmiyorsunuz?" diye sordum. (bazı kıkırdamalar) Bu daha kolay. Siz, "Hayır Bedenli Gerçekleştirim." dediniz. (Adamus kıkırdar) Bu sizin teriminiz.

O nedenle benim Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne, enerji tasarlama odam diye adlandırdığım çizim odama dönmem gerekti. Ben, "Peh! Kalmak istiyorlar!" dedim. Ben etrafta koşuşturdum ve birkaç Yükselmiş Üstada danıştım ve onların hepsi de, "Hey, ben aydınlandıktan 20 dakika sonra ayrıldım." gibi şeyler söylediler. Harika, teşekkürler. Başka biri de, "Şey, ben 30 gün sonra ayrıldım. Ben faturalarımı ödedim ve aileme nereye gideceğimi söyleyerek ayrıldım." dedi. (bazı kıkırdamalar) Çok fazla yardımcı olmadılar.

Ben sonunda Kuthumi'ye gittim ve ona, "Kuthumi, sen bir süre kaldın." O da, "Evet." dedi. Ben, "Peki ne yaptın?" diye sordum. O, "Şey, ben hastanedeki yatağımdan kalkıp yürümeye başladım." dedi. Ben de, "Bu pek işe yaramaz çünkü biliyorsun bunlar modern zamanlar! Bu farklı bir zaman Kuthumi. Bu günlerde öyle kalkıp yürüyemezsin." dedim. Sizin bir kredi kartınız olması gerekir değil mi Merrick? Sizin bir kredi kartınızın ve bir pasaportunuzun olması gerekir. Siz yürümeye başlayıp sınır kapısına ulaştığınızda size gaz sıkarlar - fıssss!! - ve sizin kafanıza vururlar. Iyy! Biliyorsunuz işte bu Donald ama siz çok uzağa gidemezsiniz. Onlar sizi kodese hapsederler ve sonunuz Tobias gibi olur - o, Aydınlanmasını hapishanede gerçekleştirdi ve orada öldü.

O nedenle ben, "Hayır arkadaşlar, hiçbirinizinki değil. Siz sadece... lanet olsun! Bu Şambra grubu ne kadar zor. Onlar kalmak istediklerini söylüyorlar." dedim. Ah! Ben sonra anladım - aslında ben bunu 500 yıl öncesinde anladım ama ben oyun oynamayı seviyorum, bilirsiniz işte, aniden anladım - "Ah, işte bu! Onların enerjiyi anlamaları gerekir, aksi halde kaybolurlar. Aksi halde fakir olurlar. Meteliksiz kalırlar. Bedenleri onladan ayrı düşer." dedim. Bizim enerjiden yola çıkmamız gerekti.

İşte ben büyük masama oturdum ve enerji tasarımları üzerinde çalışmaya başladım, onlarla oynadım. Ben bu noktaya ne zaman ulaşacağımıza dair bir müfredatın üzerinde çalışmaya başladım. Her şey enerjiyle ilgili ama o saçma eski enerji tanımı değil. “Vuu-vuu tarzı enerji değil. Ben o noktada Adamus Fiziğini tasarladım ve geçenlerde Adamus Fiziğim için Nobel Barış Ödülü aldım. Kendi kendime ödül verdim (kahkahalar). Bu bir yanılsamaydı ama - lanet olsun! - çok iyiydi (kahkahalar artar)

Evet ben aslında bunu söylemeye cüret edeceğim ve Cauldre bunu söylemek istemiyor ama ben söyleyeceğim. Ben enerjinin fiziği hakkında keşfettiğimiz şeylerin sonunda bir ana akım haline geleceğini söylemeye cüret ediyorum. Biliyorsunuz, bizim on yıl önce konuştuğumuz birçok şey TV reklamlarında gösteriliyor! Ve lanet olsun ki bize bunun için para ödemiyorlar! Gösteriliyor - diğer insanlar, bunun sulandırılmış halini öğretiyorlar. Her neyse, bizim şu anda enerji ile yaptığımız şey sonunda bilime girmeyi başaracak ve birileri bizim burada yaptıklarımızdan yola çıkarak Nobel Barış Ödülü - ya da bilim ödülü ya da her ne alıyorlarsa onu - alacak çünkü bu bir devrim.

Hadi derin bir nefes alalım.

Ben bu konuda geçenlerde sizin çalıştay diye adlandırdığınız toplantılarımızdan birinde konuştum. Onlar aslında kuluçka makineleridir. Ben sizin onlara neden çalıştay dediğinizi bilmiyorum. Biz, fark etmez 30 ya da 80 kişilik, öyle bir grupla toplandığımızda kuluçkaya yatıyoruz, doğum yapıyoruz ve sonra ortaya tamamıyla farklı kavramlar çıkıyor.

LİNDA: (el çırpar) Harika! Etkinliklerimiz için yeni bir isim! Bunu sevdim.

ADAMUS: Eh, ben bir kuluçka makinesi için gelip yazılacaklarından emin değilim. (kahkahalar) Ama hayır, biz orada filizleniyoruz. Filizlenmek için kayıt olur musunuz? Hayır, muhtemelen Hayır. Hayır. Hayır.

LİNDA: Yapay olmadığı sürece.

ADAMUS: Yani bizim yaptığımız şey, Şambra'nın hazır olduğu fikirler, kavramlar, bilinç getirmek, biz burada bunları içeri getiriyoruz. Biz bunu Keahak'ta da yapıyoruz ve sonunda buraya getiriyoruz. Biz son zamanlarda çokça enerji hakkında konuştuk.

Siz bedenli aydınlanmanıza doğru ilerlerken enerjinin sizin arkadaşınız olması gerekir. O sizin arkadaşınız olmalı, o nedenle bunu yapmaya hemen şimdi başlayın. Ben bu konunun ayrıntılarını daha sonra anlatacağım ama enerji sizin arkadaşınızdır ve gerçek şu ki... (Adamus duraklar ve içini çeker) Ben Cauldre ile konuşuyorum. O kayboldu. (kahkahalar)

Ben şimdi burada enine boyuna açıklayamayacağım bir şey söyleyeceğim ama biz sonra buna döneceğiz. Ben bu konuya geçenlerde Ahmyo Villa toplantısında değindim, gittiğimiz yeri ayrıntılı olarak anlattım ama gerçek şu ki sizin algıladığınız her şey - sizin algıladığınız istisnasız her şey, belki yarısı hariç - size ait. Biraz sonra yiyeceğiniz yemeğe bakın, siz kendi dışınızda hiçbir şey algılamıyorsunuz. Hepsi sizsiniz. Hepsi siz. Ben bu konuya daha sonra daha çok değineceğim - bugün burada olmamızın amacı bu değil - ama enerji sizin arkadaşınız çünkü her şey sizsiniz. Algıladığınız her şey - yolda giden araba - sizin dışınızda değil ve başkası değil. Sizin algınız. O kadar.



Enerjiyi Duyumsamak

Biz bugün burada enerji duyusuna, enerjinin farkında olma yeteneğine hoş geldin diyoruz. Bu meleksi bir duyudur, bunu tarif etmem için kullanabileceğim daha iyi sözcükler yok. Bu sizin doğal olarak sahip olduğunuz bir duyu ama bu uzun zamandır insan olarak sizin tarafınızdan kullanılmıyor çünkü sizin insanınız onu engelliyor. Siz gördüğünüz şeyin gerçek olduğunu sanıyorsunuz.

Enerjiyi duyumsamanın bir yolu var ve bunu açıklamak çok zor olacak o nedenle biz birazdan bunu basitçe yapacağız. Sizin o zaman kafanız gerçekten karışacak ve siz kafanıza gireceksiniz ve bizim o zaman durmamız gerekecek ve biz o zaman derin bir nefes alacağız ve yeniden dalacağız, şey, benim daha önce Yükselmiş bir Üstat olmak için geçiş yapan sevgili arakadaşımız konusunda anlattığım öyküdeki gibi - siz bir gün aniden gerçekleştireceksiniz. Siz, "Ah! Evet, beynimden geçmeyen enerji duyusu. O, gözlerimden de geçmiyor." diyeceksiniz. O bir duyu. O realiteyi algılamanın bir yolu.

Hadi derin bir nefes alın

Enerji nötrdür. O tamamıyla nötrdür. O içinde güç barındırmaz. Biz bunu bin kere konuştuk. O güç içermez. Onun bir önyargısı yoktur. O negatif ya da pozitif değildir. O basitçe buradadır. O nötrdür. Enerji bilinçten dolayı vardır. O bilincin verdiği bir tür armağandır, Ben'im'in kendine verdiği bir armağandır.

Enerji, tüm enerji, zaten sizin içinizde. Sizin dışınızda hiçbir şey yok. Bu sözler birçok insana olağanüstü bir vahiy gibi gelir çünkü çoğu insan hayatını enerjinin dışarıda olduğunu varsayarak yaşamıştır. Ben, geceleri arkasına yaslanıp oturan ve yıldızlara bakıp, “Bu devasa bir evren” diyen bazılarınızla birlikte oldum. Hayır, aslında değil. Hiçbir şey sizin dışınızda değil. Sonra akıl ve gözler araya girer ve “Ama bu çok büyük. Bu, 40 milyar ışık yılı uzaklıkta.” der. Hayır, öyle değil. Kesinlikle öyle değil. O aslında tam olarak burada. Siz bunu bir kere anlamaya başladığınızda, enerjinin size hizmet etmek için burada olduğunu da anlamaya başlayacaksınız. Siz bu gezegende bedenli bir Üstat olarak kalacaksınız ve sadece (yeryüzünde) süzüleceksiniz çünkü enerji sizin için çalışacak, size karşı değil.

Biz Keahak'ta biraz enerji korkusu hakkında konuştuk. İnsanlar her ne kadar enerji isteseler de aslında ondan bir o kadar da korkarlar. Onlar aslında yaşamlarında var olan enerjiden fazlasını almak için korkarlar. Bazıları daha çok enerjileri olursa yaşamlarının aniden daha iyi olacağını sanıyorlar. Hayır, o zaman mevcut sorunlara ve dengesizliklere daha çok enerji gider. O nedenle insanlar bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde yaşamlarındaki enerjiyi kısıtlarlar çünkü zaten var olanla başa çıkamazlar. Onlar fiziksel ve mental dengesizliklerin, kötü ilişkilerin, kötü ataların, her şeyin üstesinden gelmeye zorlanırlar. Onlar aynı şeylerden daha fazlasını istemezler, onun için enerjilerini sınırlarlar.

Bir şey var… bazı Şambra psikologlar normal danışanları ile enerji korkusu konusunda çalışmaya başlasalar bu benim aslında çok hoşuma giderdi. Enerji korkusu için ilk başta,Şey, enerji korkusu mu?” Ne?” diye şaşırıyorlar ama muazzam bir enerji korkusu var.

Yani gerçek şu ki enerji nötrdür. O, bir güç içermez. Onun boyutu yoktur. O ışık değildir. Ben sizin enerjiyi ışık olarak, ışık huzmeleri olarak, minik ışık ya da ses parçacıkları olarak görmeyi bırakmanızı istiyorum. Öyle değil. Ve yeniden söylüyorum, bu, benim Şaudun başında anlattığım öyküde, zavallı arkadaşın Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne gelip, "Ah, burada hiçbir şey yok! deyip sonra her şeyin burada olduğunu fark etmesi gibi bir şey. Her şeyin. O sadece insan duyuları ve insan zihni ile algılanmıyor.



Enerji Farkındalığı - Merabh

Bu konuda daha fazla tartışmadan, biraz müzik açalım ve ışıkları ayarlayalım ve hadi - ben ceketimi yine buraya alacağım (ceketini alır) - bu yeteneği, bu enerji farkındalığını kabul edelim.

(müzik başlar)

Sizin birçok meleksi duyunuz var. Birlik duyusu sizin her şeyi, gerçekte olduğu gibi parça parça olarak değil tek bir resim olarak görmenizi sağlıyor. Sevgi duyusu, şefkat duyusu bunlar bizim konuştuğumuz meleksi duyular ama biz enerji duyusunu konuşmak için bugüne kadar bekledik.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve ben sizden şimdi gözlerinizi kapatmanızı istiyorum çünkü gerçekliğin en büyük aldatıcısı gözlerdir. Gözler doğrudan beyine bağlıdır.

Bu arada gözler evrimsel sürecin bir parçası değildir. Biyolojinin geri kalan taraflarının evrimle ya da devrimle alakası vardır. İşin garibi gözlerin yoktur. Onların temel biyolojiden daha hızlı bir şekilde evrimleşebilmelerinin bir yolu yoktur. Kesinlikle yoktur. Bu size gözlerin güzelliği ve aynı zamanda gözlerin hilekarlığı ile ilgili bir şey anlatıyor olmalı.

Siz enerjiyi duyumsamaya muktedirsiniz ve onun bir kokusu olması gerekmiyor. Onun bir sesi olması gerekmiyor. Onun insan zihninden geçmesi gerekmiyor. Zihnin bunu anlaması olanaksızdır. Onun bu konuda öznel bir deneyimi yoktur. Ona çağrışım yapan bir şey yoktur. Zihin onu arar ama bunu sanki tavuk tadıyormuş gibi yapar ve hiçbir şey bulamaz.

Bu, insanı düş kırıklığına uğratır ama sizde Üstadın bilgeliği var. Hadi o zaman derin bir nefes alalım ve enerjiyi duyumsamak için basitçe izin verelim. Vay!

Ve unutmayın, insanın bunu kendi başına yapma olanağı yoktur. Siz bunu zihninizle yapamazsınız. O yüzden sizin Üstadın Ve'sine hemen şu anda basitçe izin vermeniz zorunludur.

(duraklama)

Enerji sizin her tarafınızda. O, dans etmiyor. O, yanıp sönen ışıklardan oluşmaz. Bunların hiçbirisi değil. Enerji sizin her tarafınızda. Ve hepsi sizin. O, sizin yanınızda oturan kişiye ait değil. Onun hepsi sizin.

Siz ona karşı mutlaka fiziksel bir tepki hissedeceksiniz diye bir şey yok. Siz ondan elektriksel kıvılcımlar ya da başka bir şey çıkıp çıkmadığını araştırmayın. Ve renksizdir o. Siz tüm bu sınırlamaları bırakın.

Benim size enerji konusunda söylediklerimi unutmayın: O, ruhun (soul) şarkısıdır. Siz enerjiye herhangi bir ad verecek olsanız, onu basitçe iletişim diye adlandırırdınız ama şarkısız, melodisiz, güç içermeyen iletişim.

O, ruhun şefkat ve sevincidir, ruhun (soul) zevki için geri gelir. Hepsi bu. Ve bunların hiçbiri sizin dışınızda değildir. Hiçbiri.

Hepsi sizindir.

Gözlerin gündüzleri ve geceleri görebildiği kadarının veya sizin insan zihninizle algılayabildiklerinizin hepsi sizin.

O, sadece enerjidir. O size hizmet etmek için beklemiş ve beklemiştir. Hepsi bu. Siz ondan nasıl uzaklaştınız. Siz ondan nasıl kaçtınız. Siz ondan nasıl korktunuz. O, size hizmet etmek için bekliyor.

Siz onu nasıl akla uygun hale getirmeye çalıştınız ve onu araştırdınız ve onun üzerinde çalıştınız. Siz onu nasıl kanıtlamaya çalıştınız. Siz ondan nasıl makul payınızı almaya çalıştınız.

İnsanlar bugün çok depresyona giriyorlar, bunun nedeni çoğunlukla enerji ile kötü bir ilişkileri olmasından kaynaklanıyor. Siz depresyon konusunda istediğiniz her türlü çalışmayı yapabilirsiniz ve her türlü ilaç tedavisini uygulayabilirsiniz. Sizin enerjiyle zarif ilişkiniz bozlunca depresyona girersiniz.

Elleri ile iş gören insanların, ellerini kullanarak çok çalışanların - örneğin çiftçilerin - aslında depresyona girme oranı çok daha düşüktür. Düşünüp, bunun nedeninin onların doğada olması veya onların fazla düşünmesinin gerekmemesi olduğu sonucununa varanlar olabilir. Hayır. Aslında onlar enerjinin daha çok farkındalar. Onlar onun hakkında düşünmezler, akıllarını kullanmazlar. Onlar basitçe enerji ile çalışırlar.

Enerji farkındalığı parçacıklar, atomlar, moleküller, dalgalar, renk, ses olmadan enerjinin fiziksel olmayan formunun farkına varma yeteneğidir; enerjinin mevcudiyetinin farkına varma yeteneği sizin ruhunuzun doğasında vardır.

Derin bir nefes alın ve bunu bir anlığına hissedin.

(duraklama)

Sizin gözleriniz ve sizin insan duyularınız enerjiyi tasarımlar olarak, telefon direkleri olarak, trafik lambası olarak, bir otomobil olarak, bir ev olarak algılıyorlar. Onlar enerji modellerini algılıyorlar. Sizin enerji ile ilişkiniz bu demek değildir, bu, sizin enerji algınızdır.

Siz, "Ama hepsi benimse ben nasıl telefon direği görüyorum ve benim yanımdaki nasıl telefon direği görüyor?" diye soruyorsunuz. Bunun nedeni bu gezegende kitle bilincinin çok kütle çekimine (yerçekimine) sahip olmasıdır, sizin genelde aynı şeyi algılayacağınıza dair bir anlaşmanızın olmasındandır. Ama bu şu anda paramparça oluyor.

Hatırlayın, bölüm başında ben Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde akşam yemeğinde aynı şeyi yediğimiz algısı olsun diye bizim bir menü oluşturduğumuzu, ortak bir anlaşma yaptığımızı söyledim. Bu orada bilinçli ve planlı bir şekilde yapılıyor. İnsanlar dünyada bunu bilinçsiz bir şekilde yapıyorlar.

Hadi enerjiyi duyumsama yeteneğine geri dönelim. O, dur işareti ya da çikolatalı dondurma tatmak demek değildir. Bunlar tepkiler ve algılardır ama sizin enerji duyunuz diye bir şeyiniz var.

Bu, bu konuda bir şey yapmakla alakalı bir şey değildir. Sizin bu konuda bir şey yapmanız gerekmez, bu, sadece sizin enerjiyi duyumsama yeteneğiniz olduğunu kabul etmekle ilgili bir şeydir.

Hadi - bir anlığına derin bir nefes alın - hadi müzik dursun.

(müzik durur)

Sahne ışıklarını biraz daha açalım.

Peki. Ben herkeste, internetten bağlananlarda, burada olanlarda ne algılıyorum? Dağıldınız - püf - hepiniz çok dağıldınız. "Lanet olası ne diyor bu?"

Aslında bunda bir sorun yok. Bu, zihne çok karışık gelir ve zihin her yerde olmaya başlar. Bazılarınız yarın yapacaklarını düşünüyordu. Gerçekten böyle. Siz buradasınız ve siz yarın yapacaklarınız konusunda endişelisiniz. Bu, sorun değil. Biz basitçe sizin enerjiyi duyumsamaya muktedir olduğunuzu kabul etmeye başlayacağız. Onunla şu anda bir şey yapmak için değil ama bu bedenli aydınlanma süreci, gezegende kalma işi enerjiyi duyumsamak ile başlar.

Fiziksel bir tepki var mı diye bakmayın. Bazılarınız hissetmeye çalışıyordu. Siz eski günlere dönüyorsunuz. Bu sizin yaptığınız şeylerden tamamen farklı bir şey. Bunu hiçbiriniz yapmadı - bazılarınız bunu daha önce yaptığını iddia ediyor. Bu, makyo. Bu, gerçekten makyo. Yapmadınız. Bu herkes için yepyeni bir şey. Siz daha önce bunun gibi bir şey yapmadınız, o halde bunu basitçe silip atın. Bunu salıverin ki o eski deneyimlerden edinilen öznel nitelikleri eşleştirmeye devam etmeyin çünkü sizin zihniniz bağdaştırmaya çalışır. Bırakın gitsin. Bu insan deneyimi açısından yeni bir şey ama yinede de özgün bir şey, ruhun (soul) doğası, meleksi bir duyu.

Hadi o zaman derin bir nefes alalım ve her şeyi berraklaştıralım. Vayyy! Her şeyi berraklaştırın ve ona yeniden kavuşun. Enerjinin farkına varma yeteneğinin, enerji duyusunun size şimdi gelmesine izin verin. Biz onunla bir şey yapmayacağız. Biz onu etkinleştirmeyeceğiz. Biz onu bir balon gibi şişirmeyeceğiz. Bu, enerjinin farkına varmaya muktedir olmaktır. Fiziksel tepki yok, zihinsel bağdaştırma yok ama yine de... eğer siz ona izin verirseniz, bu, bugün, bir hafta içinde ya da bir yıl sonra olabilir, siz birdenbire, "Anladım! Bu enerji ve o her yerde." diyeceksiniz. O havadaki esinti değildir. O, bir koku değildir. Bu, enerjinin yorumlanmasıdır.

O halde derin bir nefes alalım ve bu kez sadece izin verelim. Yeniden müzik lütfen.

(müzik yeniden başlar)

Günün başında ben sizin yanınıza gelmeyi, sizin yanınızda takılmayı sevdiğimi söyledim çünkü siz her şeyi sınırlandırarak çok karmaşık bir hale getiriyorsunuz. Bu minicik, miniminicik bir dikiş yüksüğünün içinde yaşamak gibi bir şeydir. Ama bunu karmaşık hale getiren sizsiniz. (Adamus kıkırdar) Sorun değil. Bu eğlenceli. (bazı kıkırdamalar)

Hadi derin bir nefes alalım ve şimdi basitçe izin verelim. Yapacağınız tek şey bu.

Bu arada zorlayarak izin vermeyin. İzin vermek, izin vermektir. Bu sadece, "Tamam, ben engel olmayı bıraktım. Ben izin veriyorum." demektir.

Şu anda insan anlayışının ötesinde, zihinsel kavrayışın ötesinde çok fazla bir şey yok, bu yüzden ona sadece izin veriyorsunuz ve sonra yanıtlar tamamen farklı bir yerden geliyor.

Enerjinin farkında olma yeteneği, ruhun doğal bir duyusudur. Ve ruh (soul) onu hacim ya da ağırlık, güç ya da renk olarak tanımlamaz.

Ruhun ona bir görüntü veya fiziksel bir duygu eklemesi gerekmez. Bunlar bazen olabilir ama siz şu anda enerjiyi hissetmek için kendinize izin verin.

(duraklama)

Ve eğer siz kendinizi aşırı düşünüyor olarak bulursanız sadece derin bir nefes alın ve izin verin. O özgün duyu geri dönecektir.

(duraklama)

Bu enerji farkındalığı geri dönerken insan zihni, "Ah, orada daha çok, şurada daha az enerji var." demeye çalışacaktır. İnsan zihni, "Ah, bu enerji iyi hissettiriyor, şu kötü." diyecektir, siz o zaman derin bir nefes alın ve bunun sadece zihnin çıkardığı bir gürültü olduğunu fark edin çünkü enerji bir yoğunluğa sahip değildir. O iyi ya da kötü değildir.

Ben memnuniyetle iyi ya da kötü enerji diye bir enerjinin olmadığını söylüyorum, sadece iyi ya da kötü insanlar vardır. (bazı kıkırdamalar)

Siz bedenli varlıklar olarak Dünya'da kalırken, enerji ile tamamen yeni bir ilişki geliştireceksiniz.

Ben, 'yeni' diyorum ama aslında yeni değil. Bu, sizin özünüzde var. Bu, sizin merkezinizde var. Bu, sizin geldiğiniz yerden kaynaklanıyor. Bu, çok uzun bir zamandır unutuldu ama gerçekte yeni değil.

Ben size enerji size hizmet etmek için var dediğimde başkasının enerjisinden, başka alemlerdeki büyük enerji alanlarından bahsetmiyorum. Bunlar fazlasıyla insan kavramlarıdır.

Enerji size hizmet etmek için var. Onun hepsi sizin.

(duraklama)

O, başkasına ait değil. Hiçbirisi.

Bu konu Şambra arasında büyük spekülatif yorumlara ve çokca makyoya neden olacaktır.

Sizin algıladığınız her şey, her enerji modeli size aittir. Tamamı.

Siz yarın bir çilek tarlasında dolaşabilir ve oranın ne kadar güzel, ne kadar zevkli, görsel olarak ne kadar çarpıcı olduğunu ve bunların sizin dışınızda bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Öyle değil. Öyle değil, hepsi sizin enerjiniz, sizin algınız.

Hadi biz burada gerçekte yaptığımız şeye dönelim ve sadece enerjinin mevcudiyetinin farkına varma yeteneğine izin verelim. O meleksi bir duyudur.

O, üzerinde çalışma yapılacak veya kanıtlanacak bir şey değildir. O, sizin insan deneyimi paletinizde yer almasına izin verdiğiniz bir şeydir.

(duraklama)

Paletin boyutu ve renkleri ve zamanı ve biyolojisi ve duyguları şimdiye kadar çok sınırlı oldu. Sizin insan yaşamınızdaki paletinizde bunlar yer aldı. Ama hadi biz şimdi ona birkaç şey daha ekleyelim, enerjinin farkına varmakla başlayalım.

Ve yeniden söylüyorum, siz şu anda onunla bir şey yapmaya çalışmayacaksınız. Biz sadece enerjinin, sizin enerjinizin farkındalığına ulaşacağız. O kadar.

Hadi sadece derin bir nefes alın ve izin verin. Bunun insanın deneyim paletine eklenmesine izin verin.

(duraklama)

Siz bana Gerçekleştiriminiz sonrasında gezegende kalmak istediğinizi söylediğinizde ben size deli olduğunuzu söyledim. Ve size söyledim, sizi uyardım, ben size, "Biliyorsunuz bunu çok az kişi yaptı. Diğer tüm Yükselmiş Üstatlar ayrıldı." dedim. Şey, onların yapacak başka bir şeyi kalmamıştı. Bu, Eski Enerji Dinamiğinde pek eğlenceli bir şey değildi. Sanırım Tobias sizin hepinizin içine bir tür sevinç suyu zerk etti çünkü siz, "Hayır, biz kalmak istiyoruz. Biz bu gezegende gerçek üstatlar olarak kalmak istiyoruz." dediniz.

Ben de size, "O zaman bizim enerjiyi anlamamız gerek." dedim. Şey, bu olmadan siz yine aynı eski mücadeleleri verirsiniz." dedim.

Siz, gerçek bir enerji anlayışına kavuşmadan, onun ne olduğunu bilmeden, onun nereden geldiğini bilmeden, onun ne yaptığını bilmeden; bunlar olmadan siz Uyumsuz şeylerin bir arada olduğu, çelişkili bir Gerçekleştirilmiş yaşam sürersiniz ve biyolojiniz ve ihtiyaçlarınız için enerjiniz olmaz.

Biliyorsunuz aranızdan bazılarının Hindistan'da yaşam süreçleri oldu. Siz benim neden bahsettiğimi tam olarak biliyorsunuz. Çok spiritüel, kısmen aydınlanmış yaşamlar ama peki enerji nerede? Şey, bu kültürlerin bazılarında enerji reddedilir. Sağlıklı bir beden için enerji nerededir? İyi bir ev için, güzel bir otomobil için, yolculuk için? Biz şimdi bunu yapıyoruz.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Biz enerji duyusunu palete eklerken güzel, derin bir nefes.

(müzik sona erer)

Unutmayın, sadece enerjiyi duyumsuyoruz, enerjinin farkına varıyoruz. Biz şu anda onunla bir şey yapmayacağız. Biz aslında bunu asla yapmayacağız. Siz sadece onun hep burada olduğunu ve daima size hizmet ettiğini fark edeceksiniz.

Hadi sizin tatili, yeni yılı kutladığınız bu güzel günde güzel, derin bir nefes alalım - "Kahretsin! Bunu başka bir yıl yapacağız! (kahkahalar) Bu nasıl oldu? Biz en iyisi bunu kutlayalım çünkü bu belki bizim son yılımız olabilir." demeyin. Sevgili şambra ben hayır diyorum, biz ilerlerken yapacak çok şeyimiz var.

Ve ben Master Pause dizisindeki Uyuma çalışmasını bir kez daha duyuracağım, bunu çok planlı yapıyorum ve ben bunu yeniden ve yeniden çeşitli yerlerde duyuracağım. Eğer siz hala olgunlaşmadıysanız - spiritüel olarak ya da siz nasıl adlandırıyorsanız öyle - sizin yaşamızda hala bilgelik yoksa, siz kafanızda kilitli kaldıysanız - bizim gittiğimiz yer size göre değildir. Hiç değil. Eğer siz hala enerjileri manipüle ediyorsanız, Kırmızı Çember sizin için bir yer değildir.

Eğer siz bilgeliğe gerçekten izin verirseniz, siz insanın Üstadın bilgeliği ile birlikte keyif almasına izin verirseniz o zaman enerji sizin için burada olur. Ve bizim gittiğimiz yer, sizin olmanız gereken yer burasıdır.

İşte ben sizin bu Dünya'da yaşadığınız en mutlu tatili geçirmenizi diliyorum. Ben oraya buraya uğrayacağım. Ben yılın bu zamanlarını seviyorum. Ben dünyayı gezip insan şeyleri yapacağım o nedenle sokakta ya da bir restoranda bir yerlerde sizin bazılarınızla karşılaşabilirim. Hayır, bu bir tehdit değil! (kahkahalar) O anlamda söylemedim! Yani, ben sadece... ah, insanlar!

Unutmayın, sizin tüm enerjinizde, her şey yolunda.

Ben Adamus. Sizlere teşekkür ederim. (izleyenler alkışlarlar)



İngilizceden çeviren: Meltem Taban