• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ALT DİZİSİ "ŞAUD: 3"

 

KIRMIZI ÇEMBER MALZEMELERİ

ALT Dizisi “ŞAUD 3”

Geoffrey Hoppe tarafından yapılan ADAMUS SAINT-GERMAIN'in kanallığı.

17 Aralık 2022’de Crimson Circle'a sunulmuştur.

http://www.crimsoncircle.com     http://www.kirmizicember.com

ÖNEMLİ NOT: Hayatınız ve yaratımlarınız için tam sorumluluk almadığınız sürece bu bilgi muhtemelen sizin için değildir.

 

 

 

Ben Benim, Egemen Alandan Adamus.

Ah! Gerçek insanlarla (kahkahalar) yeniden birlikte olmak çok güzel...

LİNDA: Pardon?

ADAMUS: … canlı bir seyirciyle (kıkırdamalar artar). Sevgili Linda, sevgili Linda, seni seviyorum ama bütün yükü sen çekiyorsun. Sen, Şambra’nın hepsi için bir nevi ikonik bir figürsün ve biliyorum ki bazı Şaudlarımızda birtek sana bulaşmak zorunda kaldığım zamanlar, bu senin için yorucu olmalı.

LİNDA: Beni hırpaladığında. Evet, evet.

ADAMUS: Evet, seni hırpaladığımda. Yani bugün arkana yaslanabilirsin. Rahatlayabilirsin (Linda rahat bir nefes alır). Mikrofonu burada oturan diğerlerine verebilirsin. Ama bugünkü Şaud'a geçmeden önce, hemen halledilmesi gereken çok önemli bir şey var. Kahve, Kerri. Kahve lütfeeen! (Kerri kahvesini getirirken seyirciler tezahürat yapar ve bazıları alkışlar) Kahve, Kerri. Oh, ve bir de ikram var. Teşekkürler. Teşekkürler.

KERRI: O bir çikolatalı cheesecake.

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: O kadar sık gelmiyorum ve...

LINDA: Ayy! ( Kerri Linda’ya bir gül verir)

ADAMUS: … güzel şeylerden biri iyi bir fincan kahve ve çikolatalı cheesecaketir.

KERRI: Şu anda o kahvenin yapılması çok şeye mal oldu, çünkü biri tüm devreleri patlattı!

ADAMUS: Bunu kim yaptı, Kerri?

KERRI: Bilmiyorum! Bir uzatma kablosuna ihtiyacım vardı. Sıcak değil.

ADAMUS: Ah, hayır!

KERRI: Yoruldum, tamam mı?

ADAMUS: Ah, yani bir uzatma kablosu yapmak zorundaydın. Oh, yani, ve bunun zor olduğunu düşünüyorsan...

KERRI: Benden çok şey aldı! (kahkahalar)

ADAMUS: Eğer düşünürsen...

KERRI: Akşam yemeği gecikebilir! (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Bunun zor olduğunu düşünüyorsan, Cennet'in Haçı'na kadar bekle (yoğun kahkahalar). Evet. Muck! (Adamus, Kerri’nin sol yanağından öper.)

KERRI: Mutlu Noeller dostum.

ADAMUS: Mmm. Yanağın soğuk.

KERRI: Ateşliyim ve üşüyorum!

ADAMUS: Hayır, o değil, diğer yanağın.

KERRI: Ah!

LİNDA: Neden bahsediyorsun? (yoğun kahkahalar)

ADAMUS: Ve ben – Henrietta, herkesin görmesi için burada gerçekten kahve olduğunu doğrular mısın? Kokusunu alır mısın? (Birisi "Bu votka" der ve Adamus kıkırdar) Biri votka dedi.

HENRIETTA: Votka olup olmadığına bakacağım (bir yudum alır).

LİNDA: Lütfen!

HENRIETTA: Hayal kırıklığı.

ADAMUS: Hayal kırıklığı mı?

HENRIETTA: Votka değil…

ADAMUS: Hayır, çok lezzetli!

HENRIETTA: … ama mükemmel kahve.

ADAMUS: Hayır!

HENRIETTA: Mükemmel kahve!

ADAMUS: Onaylatmak istedim.

KERRI: Gidip yeniden yapayım.( Bardaktan Henriatta içtiği için)

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır. Onaylatmak istedim, çünkü orada bir komplo teorisi var (kahkahalar). Bu gerçek bir hikaye.

KERRI: Bunu yeniden yapabilir miyim?

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır.

LİNDA: Bunu yapanın Adamus olduğunu biliyorum, Geoff değil, çünkü Geoff asla kimseyle aynı bardaktan içmez, tek bir yudum bile.

KERRİ: Doğru!

ADAMUS: Komplo teorisi.

KERRI: Beni kötü gösteriyorsun.

ADAMUS: Ve sen oradaki kim olduğunu biliyorsun (kameraya bakarak söyler). Kim olduğunu biliyorsun (kıkırdamalar artar). Teori, fincanda hiçbir şey olmadığı yönünde. Onun boş olduğu ve ben sadece... - bir sahne dekoru olduğu yönünde. Cauldre çok ince ve narin yudumlar aldığı için onun gerçekten kahve içtiğine inanmıyorlar. Seni yakaladım, değil mi? Hah! Evet. Ama kahve var. Linda, lütfen doğrula (Linda koklamak için yanına gider ve Adamus bardağı çeker). Yapma... (Adamus kıkırdar) Sadece bak! Sadece bir bakış iyidir.

LİNDA: Görebiliyorum... senin sorunun ne?! (daha fazla kıkırdama)

ADAMUS: Orada kahve var (Adamus kıkırdar). Beni başlatma. Evet. Yani, görüyorsun, kahveyi seviyorum. Aslında onu gerçekten içen Cauldre ama o güzel, narin yudumlar alıyor... (Adamus gösterir)... bıyığının her tarafı köpüklenmesin diye (birkaç kıkırdama). Yani evet, kahve içiyor.

Yani, garip bir komplo teorisi, değil mi? Yani, gerçekten garip. Gerçekten bir Şambra - Bonnie bu konuda her şeyi biliyor - bir Şambra yazı yazıyor ve burada kahve fincanlarımızla hangi türden uğursuz dolaplar çevirdiğimizi merak ediyor (bazı kıkırdamalar). Şaka yapıyorum.

Öyleyse sevgili Şambra, hadi güzel ve derin bir nefes alalım.

 

Titiz (Özenli) Kalite

Sizinle ilgili beklentilerimi tanımlamak için "titiz" - özenli- kelimesini kullanacağım. Her yönden yüksek kalite olmalı, şu anda yaptığınız her şey için. Mükemmel insan olmaktan bahsetmeye çalışmıyorum ama birşeylerle uğraşırken, şu anda hayatınızda yaptığınız şeyleri kaliteli ve klas bir şekilde yapmaktan bahsediyorum. Bunu Crimson Circle'dan da talep ediyorum. Gördüğünüz gibi, onlardan, yaptıkları her şeyin enerjisel olarak ayarlanması gerekliliğini talep ediyorum. Titiz olmak zorundalar. Enerji bileşimine dikkat etmeleri gerekiyor. Küçük detaylar kendi kendini halleder, ama çok özenli olmaları gerekir.

Neden? Neden Crimson Circle’a öyle dedim? Neden üç yıl once, “Yaptığınız işleri bir araya getirin. Evinizi toplayın” dedim ve onlar da bunu yaptılar. Şok ediciydi, şaşırtıcıydı, harikaydı (Adamus kıkırdar). Her şeyi, tepeden tırnağa, organizasyonu incelediler ve teknoloji mi, yaratıcılık mı, her ne ise ona baktılar. Ve bununla da örnek teşkil edecek bir iş çıkardılar, çünkü bu bir mesaj verir. İletişim kurar.

Titizseniz, kaliteli bir iş yapıyorsanız, hayatınızdaki diğer her şey kaliteli bir şekilde akacaktır. Ve şu anda her biriniz için bu önemli. Bu – bunun hakkında bugün ve 22 Mart'a kadar konuşacağız – bu şakaya gelmez. Bu hafif alınacak ve komik olan bir mesele değil. Yani, olabilir de ama şu anda yaptığınız şey, gezegende olma sebebiniz tamamen Cennet’in Haçı ile ilgili. Ve diğer alemlerdeki bizi bile şaşırttı. Bunun bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin etmemiştik. Şu anda hayatınızda her ne yapıyorsanız, onu kaliteli yapın. özensiz olmayın. Onu bir öyle, bir böyle yapmayın. Kaliteli yapın. Yaptığınız her şeyde titiz olun. Sizden bunu beklerim.

Biz böyle toplanmayız ve çok fazla işlem yapmayız.Çok fazla şımartmayız. Çoğunuza karşı çok katıyım, çünkü neyin geleceğini biliyorum. Bu sadece bir peri masalı değil. Bu sadece bazılarınızın havuç dediği kendinizi iyi hissetmek için peşinden koştuğunuz o şey değil. Bu şu anda gerçekleşiyor. Bunun kendi yaşamınızda ve dünyada ortaya çıkışını göreceksiniz.

Bazen hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum. Geçmişte, geçmiş yaşamlarınızda ve bu yaşamınızda, kendi beklentileriniz ve umutlarınız tarafından, içinde bulunduğunuz farklı organizasyonlar tarafından hayal kırıklığına uğradınız. İşte bu, sevgili dostlar. Bunun için buradasınız. Önümüzdeki birkaç ay çok ilginç olacak ve ondan sonra olanlar ise; pek çok, pek çok düzeyin ötesine geçecek.

Her şey değişecek ve dönüşecek ve bunu çok iyi idare edecekleriniz var, çünkü siz hazırlıklısınız. Bunu kaliteli bir şekilde yapıyorsunuz. Zor zamanlar geçirecek olanlar – hala kafaları kilitli olan, yaptığınız bu şeyde hala uyuşuk halde olanlar var. Eğer öyleyseniz hemen kıçınızı kaldırın. Cauldre bana susmamı söylüyor (Adamus kıkırdar). Hayır, ciddiyim. Biliyorsunuz, bu odur. Bu şu anda “ya hep / ya hiç” durumudur. Burada olan, bizi çevrimiçi olarak dinleyen sizler biliyorum ki, yolunuza çıkan onca şeye, gerçekten size ait olmayan onca şeye ragmen (o kitle bilincidir, ama onu sizinmiş gibi kabul ediyorsunuz) o içsel bilişi gerçekten takip ediyorsunuz

Budur. Biz bunun için geldik. Bu, Tobias'ın tüm o yıllar boyunca sizinle üzerinde çalıştığı şeydi, sonra ben de gelip sizinle bunun üzerinde çalıştım. Crimson Council'in amacı da bu. İşte bu ve bu iyi haber. İşte bu ve siz gezegende kalmak ve tam olarak ne olduğunu deneyimlemek için umarım burada olacaksınız.

Bu kıyamet (apocalypse) ve ben birazdan bunun hakkında daha fazla konuşacağım. Bu kıyamettir, ama insanların bilinçlerine ve inançlarına zorla sokulan o karanlık, korkunç senaryo değildir. Şimdilik bu kadar.

 

Bugünün Konukları

Bugün burada konuğumuz olarak sevgili Tobias var. O bir çok toplantıya gelir ve – arkada ucuz koltuklarda oturur. (Adamus kıkırdar). Çok sık konuya atlamaması gerektiğini bilir. Arada bir, bir şey için beni azarlar ve sık sık ortalıkta dolaşır. O yarı emekli ve bizim yaptığımız dolaysız işe çok fazla karışmaz. Ama bir an için hissedin. Sevgili Tobias'ımız burada.

(duraklama)

Ve sonra, tabii ki Sam burada. Merhaba Sam.

Sam birkaç gün içinde ayrılacak. Sanırım sizin zamanınızla 21 Aralık’ta demişti. O ayrılacak ve bunun bir çok tartışmayı, pek çok soruyu beraberinde getirdiğini biliyorum. Neden bir Yükselmiş Üstat bu gezegene gelsin ki? Yükselmiş bir Üstat neden acı ve keder yaşamak zorunda kalsın ki? Yükselmiş bir Üstat neden şimdi böyle aniden ayrılsın ki? O sadece birkaç kısa yıldır buradaydı. Bu birçok soruyu gündeme getiriyor ve bu iyidir, çünkü sizi, "Neden hala buradayım?" ve bazılarınızın”Sam gibi yapabilir miyim? Yani bir akşam erken saatlerde elma bahçesinden geçip - bir elma bahçesi değilse de, kendi arka bahçenizden geçip- öylece bedenimi alıp çıkıp gidebilir miyim?” diye düşündürdüğünü biliyorum.

Ama bu pek çok soruyu gündeme getiriyor ve bu gerçeklikte, bu yoğunlukta yaşamanın zorluklarına dair bir soruyu gündeme getiriyor. Yükselmiş bir Üstat bile Sam’e olduğu gibi - aşık olması ve ardından Kelli'nin COVID'den ölmesi- gibi şeyleri yaşamak zorunda mı? Yükselmiş bir Üstat olarak neden onu kurtaramadı? Neden yükselmiş elini onun üzerinde sallayıp onu iyileştirmedi? Ve cevap şefkattir. Yanıt aynı zamanda büyük ölçüde Cennet’in Haçıdır. Biliyorsunuz, Sam geldiğinde, Cennet'in Haçı'nın tüm konsepti, temel olarak çeşitli boyutların şimdi birleşmesi, diğer alemlere kolayca ve zarafetle geçme yeteneği ve tanrısallığınızın tam burada, sizinle birlikte olma yeteneğiydi, o çok uzak bir yerde değildi; o zamanlar onun bu kadar erken olacağı düşünülmemişti bile. Ancak gezegende işler büyük bir hızla değişti.

Sizin de hatırladığınız gibi, COVID'in gelip dünyayı silip süpüreceğini ve ardından hızla yok olacağını tahmin etmiştim (birkaç kıkırdama). Ama ilginç olan şuydu ki; insanlık onu benimsedi. "COVID'i kucakladılar" demek tuhaf oluyor ama, aslında, söyledikleri şey şuydu: "Gezegende değişiklikleri hızlı bir şekilde gerçekleştirmek için tam şu anda bu bir fırsat."

Gelip birkaç değişiklik yaratacak tek bir dalga yerine, gezegendeki insanlıkta, "Hadi bunu bir süre daha ortalıkta tutalım" diyecek kadar bilinç vardı. Bu beni şaşırttı. Gezegende bu derecede bir değişebilme kabiliyetinin, değişiklik yapma yeteneğinin var olması, diğer alemlerde o kadar çok kişiyi şaşırttı ki, ve bu pek çok seviyede bilinçte böylesi bir değişim yarattı. Bazılarınızın COVID nedeniyle sevdiklerini kaybettiğini biliyorum. Bazılarınız ise Covidi yaşadınız ve bu ilginç değil miydi Jean? Bu ilginç değil miydi? Cehennemde bir haftaydı, ama aynı zamanda da muazzam bir açıklıktı. Bu, şimdi Cennet’in Haçı olarak bildiğimiz şeyin çok çok daha erken gerçekleşmesi için bir fırsat yarattı. "Önümüzdeki birkaç on yıl içinde Cennet’in Haçı gerçekleşir miydi? Bu olur muydu?" diyen sorular vardı. Tüm seviyelerde o kadar hızlı bir değişim oldu ki, o çok yakında gerçekleşiyor.

Yani, Sam'in ayrılmasının sebeplerinden biri, hayatı hakkında üzgün ya da depresif olması değildir. Diğer tarafta olmaktır.Sizin burada olmanız gerekiyor ve diğer meleksi varlıkların da - FM, Sart, Sam ve tanıdığınız veya belki de tanımadığınız pek çok geçiş yapan diğerlerin de- öbür tarafta olması gerekiyor.Çünkü şu anda enerjilerin hem bu gezegende topraklanması hem de diğer tarafta da topraklanması gerekiyor. Biliyorum, belki şöyle düşünüyorsunuz, “Şey, diğer taraftaki topraklanma mı? Ama o eterik. O fiziksel değil ki.” Her iki tarafta da hala bir topraklama, enerjilerin dengelenmesi olmalı.

Burada fizikselde olup bitenler, diğer fiziksel olmayan alemlerde de oynanır, ifade edilir ve deneyimlenir. Eğer enerjiler orada dengelenmezse, onları buraya getirmek çok ama çok zor olacaktır. Yani, diğer tarafa giden pek çok Şambra, pek çok sevgili var, Sam de onlara dahil. O çekip gitmiyor. O, ayrılan diğer Şambralar ve hala burada gezegende bulunan ama diğer alemlerde çok aktif bir şekilde çalışan bazı Şambralar ile birlikte orada olacak, bu açılışın çok zarif ve çok kişisel bir şekilde yapılmasını sağlamak için çok aktif bir şekilde çalışacak. Küresel etkileri var ama nihayetinde bu çok, çok kişisel.

Yani Sam, hayat kötü olduğu için buradan ayrılmıyor. Bazı zor şeyler yaşadı ama ne yaptı biliyor musunuz? Onları bilgeliğe getirdi. Bilgeliğe getirdi. Elma püresi yaptı (Adamus kıkırdar). Onu bilgeliğe getirdi ve bu yüzden olan şeylere takılıp kalmıyor. Beraberinde bir hayalet yok. O (olan şeyler) bu civarda kalmıyorlar.. Yani, evet, gerçekten de Sam birkaç gün içinde ayrılıyor ama bunu yoldaki son duraklardan biri yapmak istiyordu.

Sam burada. Sam tam burada. “Ama onu görmüyorum. Ona bir öpücük vermek istiyorum. Ona dokunmak istiyorum.” diyorsunuz.

Şeylerin her iki alemde açılması, Cennetin Haçı’ndaki şeylerden birisidir. fiziksel temasa sahip olmanıza gerek yok. Şimdi, fiziksel temas harikadır, ama birdenbire ona sahip olmak zorunda olmadığınızı fark etmeye başlıyorsunuz. Bu,Sam'i tam burada görmek kadar gerçektir. Sam, kendini karın içinde konumlandır lütfen (sahne duvarındaki kar yağışı görüntüsüne atıfta bulunuyor). Hayır, o kadar soğuk değil. Karda (konumlandır) Ve derin bir nefes alın.

Derin bir nefes alın.

Onu görebilirsiniz. Zihniniz “Hayır, yapamam! Yapamam!" diyor, bir an için durun Cennet’in Haçı tam da budur, evet, yapabilirsiniz. Derin bir nefes alın ve sadece izin verin. Sam tam orada.

(Duraklama)

İlginç bir şey olur. Bu yüzden, bazılarınız bocalıyor, "Ama ben hiçbir şey görmüyorum." diyor. Hemen ALT’ı deneyin, "Bir şey görüyorum. Bir şey görüyorum ve bunun için beynime güvenecek değilim. Bilişime güveneceğim.” deyin. Ve Buum! Sam'i takdim ediyorum.

(Duraklama)

ALT'a girmeyi deneyin, “Onu görüyorum. Orada olduğunu biliyorum.” Orada olduğunu biliyorum. Onu görmekle ilgili bir sorunum yok. Nasıl giyiniyor? Heh! Bugün her şeyi giydi. Üzerinde temiz bir ekose gömlek (Adamus kıkırdar) ve nispeten temiz bir mavi kot pantolon var.

Evet yaparsınız. Bu yüzden, gelecekte şunu unutmayın, “Hiçbir şey görmüyorum. Hiçbir şey anlamadım.” demeyin. Kapatın çenenizi. Evet yaparsınız. O tam orada. Bakın. Tam orada. Tamamen fiziksel olmasını beklemeyin. Bir tür fiziksel benzerlik olacak. Ama, bilirsiniz, kendinizi açmanıza izin verdiğinizde, kendinizi sadece fiziksel olanla sınırlamanın gerçekten sıkıcı ve renksiz olduğunu fark edersiniz. Kendinizi açıyorsunuz ve Sam'i gerçek ihtişamıyla, enerjisiyle görüyorsunuz ve bunu uydurmuyorsunuz. Hiçbir şekilde uydurmuyorsunuz. Yani, evet, Sam. Ve Tobias, onu görmek zorunda değilsiniz. Ama evet, o da kesinlikle burada.

Ve... Tobias burada araya giriyor. Biz gerçekten önümüzdeki birkaç aya girerken, size hatırlatıyor; siz deli değilsiniz ve bunun altını çokça çizmek istiyor, siz deli değilsiniz. Siz deli değilsiniz ve hiç deli olmadınız. Hiçbir şekilde. Sezginizin, bilişinizin sizi buralara kadar getirmesine izin verdiniz ve şüphelerinizle girdiğiniz savaşlar bazen zor oldu. Şüphe çok korkunç bir şey. Ama şimdi kuşkularınızın gitmesine izin verdiğiniz için, asla deli olmadığınızı anlıyorsunuz. Belki başkaları sizin öyle olduğunu düşünmüştür (Adamus kıkırdar). Belki de mantıklı olmadığı için kendinizi böyle yargıladınız. Ama Cennet’in Haçı’nda bunun mantıklı olması gerekmediğini anlıyorsunuz.

 

Mantığın Ötesinde

Kuantum mekaniği mantıksal değildir. Herhangi biriniz bundan biraz anlıyorsa bilir ki, o mantığa meydan okur. Ama yine de gerçektir ve fizikçiler bunu bu günlerde biliyor. Birbirinden çok uzak mesafelerde birbirleriyle konuşan parçacıklara sahip olmak. Ve yine de, bu büyük mesafelerde bile parçacıklar arasındaki iletişim anında gerçekleşir. Zaman ve mekan yoktur. Şimdi, bu mantıklı değil, değil mi? Ancak yuvarlak bir Dünya kavramı da değildi. Hm. Yani mantıklı olmayan şeyler keşfedeceksiniz ve bu sorun değil.

Belirli görevleri ve belirli şeyleri yapmaya çalışırken mantık iyidir. Ama Cennet’in Haçı’nda bunun ötesine geçeceksiniz. Keahak'ta bazen bahsettiğimiz küçük şeyleri fark edeceksiniz, – gözlemci olmadan hiçbir şey var olamaz. Hiçbir şey. Hayır. Burada bu duvar yok – kahve fincanını kullanacağım, çünkü bazılarınız benim kahve içtiğimi düşünmüyor. Hiçbir şey gözlemlenene kadar mevcut değildir. O zamana kadar ne vardır? O nedir? Dalga biçimleri mi? Dalga biçimleri ve dalga biçimleri potansiyellerden başka bir şey değildir ve onlardan çok var. Schrödinger'in kedisindeki* gibi potansiyeller var. Kedi canlıdır; kedi ölüdür. O hangisidir? Bu gözlemciye bağlıdır. Bu kahve fincanının potansiyelleri şu anda dalga formlarında, ancak başka birçok potansiyelle birlikte. Bu kırmızı bir fincan. Bu siyah bir fincan. O burada. O burada değil.

*ÇN:Schrödinger’in kedisi deneyinde; bir kedi, küçük bir şişe zehir ve radyoaktif bir kaynakla kapalı bir kutuya bırakılır. Radyoaktif kaynağın bir saat içinde ışıma ihtimali ışımama ihtimaline eşittir. Eğer içerideki sensör radyoaktiflik algılarsa küçük şişeyi kıran mekanizma çalışır, zehir kediyi öldürür. Kopenhag yorumuna göre bir saatin sonunda kedinin canlılık ve ölülük halleri eşdeğerdir. Yalnızca kutu açılıp gözlemlendiğinde bu durumlardan biri gerçek olur.

Ve eski inanç sistemlerine göre bunların hiçbiri mantıklı değildir, öyle değil mi? Ancak gerçek metafiziğe göre, bu çok mantıklıdır. Siz onu gözlemleyene kadar o, içi kahve dolu sade bir kahve fincanına (Adamus kıkırdar) dönüşmez. Ve olan şey şu ki, dalga formu aniden - herhangi bir şekilde bilincinizde - parçacıklara dönüşür ve sonra bir nesne haline gelir.

Demek istediğim, gittiğiniz yer mantıklı görünmeyebilir. Önünüzde bir yolculuk olabilir ve "Bunların hiçbiri mantıklı değil" diye düşünüyor olabilirsiniz. “Bunu neden yapıyorum? Bununla nereye varacağım? Bunun için çıldırmış olmalıyım.” dersiniz. Ama içinizdeki bir şey, içinizde yanan bir şey diyor ki; “Hayır, bunu yapmak zorundasın. Bu şeyi yapmalısın.” Ve mantıklı olmanız gerektiğini düşünerek mantık düzeyinde kendinizle savaşırsınız, "Mantığımı burada kullanmazsam ne olacak?" Mantığın gerçekten eski olduğunu, onun uzun süredir uygulanıp kullanılmakta olduğunu keşfedeceksiniz. Ve esasında, klasik bilim denilen şey açısından, artık bunların hiçbiri gerçekten de mantıklı değil.

Her şey çok hızlı değişiyor. Eğer mantığınız yoksa, matematiğin, zamanın ve uzayın, yerçekiminin kesinliğine sahip değilseniz, bu unsurlara sahip değilseniz, bunun (olanların) gerçek olmadığını düşünenler olacak. Ama bu hiç de doğru değil. Cennet’in Haçı ile keşfedeceğiniz şey bu. Her ikisinde de, her iki dünyada da var olacaksınız ya da - bunu düzelteceğim - tüm alemlerde var olacaksınız. Hala zaman zaman mantık kullanacaksınız, ama bu giderek daha az önemli hale gelecek. Aniden mantığın ötesinde bir kaosun olmadığını fark etmeye başlarsınız; Mantığın ötesinde, daha önce insan formunda hiç görmediğiniz bir güzellik var. Mantığın ötesi - heh! - bu gerçekliğin içinde sıkışıp kalmaktan çok daha mantıklı.

Tobias, "Unutma, sen deli değilsin" diyor. Bunu uydurmuyorsunuz. Biliyorum, "Bunu ben uyduruyorum, çünkü sadece hayatı inkar etmeye çalışıyorum" diye düşündüğünüz zamanlar oluyor. “Biraz dikkatimi dağıtmaya çalışıyorum” ya da “Bu küçük hoş bir hobi” ya da “Önümde havuç olmasını seviyorum. Biliyorsun, onlar sayesinde ilerlemeye devam ediyorum. Onlara asla ulaşacakmış gibi görünmüyorum.” diyorsunuz. Ama siz olmasını istemediğiniz sürece, bunların hiçbiri doğru değildir. Ve (olsalardı) bu üzücü olmaz mıydı? Ve bu Cennet’in Haçı’na yaklaşırken, şu anda hayatınızda bulunduğunuz nokta budur.

"Gerçek mi yoksa değil mi? Ben gerçek miyim, değil miyim? Bunu ben mi uyduruyorum yoksa gerçekten ben miyim? Bunların hepsi bir sürü saçmalık mı ve biz ayda bir buluşup konuşuyoruz ve kendimi biraz iyi hissediyorum ama sonra geçip gidiyor mu?” Buna karar vermek size kalmış ve her iki şekilde de ilerleyebilirsiniz. Ya içine girersiniz ve gerçekten hissedersiniz. Bu durumda nereye gittiğimizi fark edeceksiniz, hissedeceksiniz, nereye gittiğimizi bileceksiniz, eh, bu kıyamettir. Birazdan bununla ilgili daha fazla açıklama yapacağım. Ya da “Eh, bu mantıklı değil” diyebilirsiniz. “Buna devam edersem, içine dalarsam delireceğimi düşünüyorum."diyerek, griliğin, sınırlamaların, kitle bilincinin, mantığın, sımsıkı bağlanmış fizikselliğin ve diğer her şeyin dünyasında yaşamaya geri dönebilirsiniz. Bir süreliğine ona geri dönersiniz ve sonra dışarı çıkmak için bağırırsınız, çünkü çok daha fazlasının olduğunu biliyorsunuz.

Şambra, dünya çapında ama çok küçük bir grup, çok küçük ve derinlemesine araştıran benzer türde başka gruplar da var – onlar o kadar iyi değil ama benzerler (bazı kıkırdamalar) –. Bu küçük bir grup ama sizler Atlantis'ten gelenlersiniz, - hakkında birçok kez konuştuk - saç bantlarını veya kristalin özelliklerini uyarmak için kristale ışık aşılama teknolojilerini kullanıp geliştirenlersiniz. Ve burada gerçek fizik var. O zamanlar bu bir New Age olayı değildi. Gerçekten basitti. Işığı - yüksek yoğunluklu odaklanmış ışığı - kristallere akıtarak, saç bantları da dahil olmak üzere pek çok şey yapılabiliyordu ve siz bu ağırlığı uzun zamandır yanınızda taşıyorsunuz.

Siz, Sam'in konuşmasında söylediğine göre, saç bantlarını çıkaracak olan sizlersiniz. Bunu kendiniz için yaptınız; şimdi bunu küresel ölçekte yapıyor olacaksınız. Cennet’in Haçı budur. Bir an için bunu hayal edin – uzun zamandır insanlığı kuşatan o saç bantlarını salın.

Bazıları onları alıkoymaya devam etmeyi seçecek. Bazıları kitle bilincinin sınırlamalarında kalmayı seçecek. Diğerleri ise, şimdi sahip oldukları özgürlüğü kutlayacak. Nereden geldiğini, nasıl ortaya çıktığını bilmeyecekler. Ama birdenbire, gerçekleşmekte olan o büyük salışı hissedecekler.

Öyleyse birlikte derin bir nefes alalım.

Size ne kadar heyecan verici-… – peki, size anlatabilirim – şimdi o burada olduğu için ne kadar heyecanlı olduğumu anlatamam. Bir beş yıl, on yıl daha beklemek zorunda kalmadığımıza sevindim. O şu anda burada. Linda, heyecanlı mısın?

LINDA: Ah, çok heyecanlıyım (biraz alaycı bir tonda söyler).

ADAMUS: (kıkırdar) Biz konuşacağız... (bazı kıkırdamalar) Bunu görebiliyorsunuz, biliyorsunuz. O sadece Linda’dan sızıyor. Birazdan onunla yaşadığınız bazı şeylerden bahsedeceğiz. Ama bunu yapmadan önce, haberler hakkında konuşmak istiyorum. Şimdi, biliyorum çoğu…

LİNDA: Bekle, affedersiniz. Heyecanlıyım ama hepimizi gerginleştiren çok şey var.

ADAMUS: Hım?

LİNDA: Tek gergin olan ben miyim?

ADAMUS: Hım?

LİNDA: Tanrım! (Adamus kıkırdar)

 

Heyecan Verici Enerji Haberleri

ADAMUS: Bir dakikalığına haberler hakkında konuşmak istiyorum. Haberlerin çoğunuzun midesini bulandırdığını biliyorum. siz onları dinlemezsiniz, okumazsınız. Onlardan uzak durursunuz ve bazen bu iyi bir fikirdir çünkü onlar hipnotiktir, tekrarlayıcıdır ve başka bir deyişle genellikle tepkilere, dramaya, olumsuzluğa odaklanırlar. Ancak şu anda haberlere üst düzey bir bakış açısıyla bakarsanız, bazı heyecan verici şeylerin olduğunu görürsünüz. Genelde bu haberler ön sayfada olmaz.

Geçen hafta içinde haberlere yansıyan ve size “Hım. Hım. Bu ProGnost vari bir şey miydi, neydi?” dedirten bir olay olmadı mı? Neydi o? (birisi “Füzyon” der) Evet, nükleer füzyon. Füzyon.

Füzyon hakkında ne diyorlar? Bunun uzun, çok uzun zamandır bir teori olduğunu ve sadece bunu daha gerçekten yapamadıklarını. Ama şimdi bunu laboratuvarda yaptılar ve defalarca tekrarladılar ve bunun sonucu olarak enerji çıkışı, enerji girdisinden daha fazlaydı.

Havalı bir şekilde “Buuum” demeliydiniz. Demek istediğim, bu çok önemliydi, çünkü gerçekten gezegenin tüm amacı bilinç ve enerjiyi anlamaktı. Son 100 yılın tamamı yoğun bir şekilde enerjinin kendisine odaklandı. Ve geçmişte, yani, son 20 veya 30 yılda ekonomilerin çok fazla manipüle edildiğini, özünde enerji için pek çok savaşın yapıldığını söyleyebilirim. Bilirsiniz, enerji ve güç, onlar kuzendir. Çok iyi ilişkileri vardır. Ve şimdi, doğru olduğunu gösterdikleri bu buluş var. Pratiğe geçmesi için bir on yıl gerektiğini söylüyorlar – ama bence bundan daha erken olacak - evet teknolojiyi geliştirmek ve dağıtmak biraz zaman alacak. Ama bence daha hızlı olacak, çünkü yatırımcılar veya hükümetler tarafından ona doğru yönlenen bir para akışı olduğunu göreceksiniz. Muazzam miktarda ilgi olduğunu göreceksiniz. Bu, ilk girdiden daha fazla enerji ve temiz enerji yaratma yeteneğidir. Şu anda sahip olduğunuz şey gibi değildir. Kirlilik değildir.

Ve bilirsiniz, kendinizi kandırmayın. Lütfen! Elektrikli arabalar mı? Lütfen! Çevreyi temiz tuttuğu için elektrikli araba kullanıyorsunuz diye özel bir madalya almıyorsunuz. Onlar hala birçok düzeyde kirliliğe neden oluyor. Tamam, Cauldre yine bana saçma sapan şeyler söylüyor (bazı kıkırdamalar), belki normal bir benzinli motor kadar kötü değiller ama yine de çevreyi kirletiyorlar.

Şimdi bedava, temiz enerjiye erişilebilirliği hayal edin. Ve bu arada, o ücretsiz olmayacak. Herkes ondan biraz isteyecek ama şu anda olduğundan çok daha ekonomik ve temiz olacak.

Bunun dünyayı, dünyanın güçlü oyuncularını nasıl değiştirdiğini hayal edin. Geçen hafta duymak istedikleri en son şey nükleer füzyondu ve kelimenin tam anlamıyla – bunu büyük bir ilgiyle izliyorum – bu konuda olumsuz tanıtım yapmak için mekanizmalarını çalıştırıyorlar: “Bu tehlikeli” ve "Asla olmayacak" ve "Paranızı buna yatırmayın."gibi. Onlar eski enerjiye, yerin altına, tüm hiyerarşilerine, tüm o dağıtım ağlarına sahipler ve şu anda çok geriliyorlar ve öyle de olmalılar.

Diyelim ki bundan 20 yıl sonra bile (enerjinin) kolayca üretilip dağıtıldığı, ücretsiz ve temiz olduğu bir dünya hayal edebiliyor musunuz? Bu dünyayı nasıl değiştirir? Çevre, ekonomi ve özgürlük. Ve ilginç olan şuydu ki bu haber çıktığında (Adamus kahvesini yudumlar) – bu büyük bir yudumdu, değil mi? (bazı gülüşmeler) Şaka yapıyoruz.

İlginç olan şuydu ki, bunun üzerinde kafa yordum çünkü nükleer füzyon en iyi aday değildi. Gezegende Yeni Enerji, bedava enerji için hala çok daha iyi bir potansiyel var ve bunun yerçekimi ve manyetiklerin bir kombinasyonu ile bir ilgisi var. Ve şu anda (bilim adamları ona) çok yakınlar. Laboratuvar testlerinde yerçekimi ilişkisini anlamaya çok yaklaştılar. Bilim, yerçekiminin ne olduğunu gerçekten bilmiyor. Bu bardağı düşürürsem, onun düşeceğini biliyorlar, ama o kadar. Yerçekimi ile ilgili olarak neyin olup bittiğini enerjisel olarak anlamıyorlar. Bunu bir kez anladığınızda, onu kendi yararınız için gerçekten kullanabilirsiniz. Yerçekimi ve manyetikler bir araya geldiğinde, bunun daha fazla potansiyeli var, daha hızlı (gerçekleşme) potansiyeli var ve diyeceğim ki – riske gireceğim ve diyeceğim ki– önümüzdeki 18 ay içinde bununla ilgili ilginç haberler ortaya çıkacak ve o, füzyondan bile daha iyi bir alternatif.

Bu tam da gözlerinizin önünde olacak ve bu her şeyi değiştirecek. Her şeyi değiştirecek. Gezegen şu anda enerji ve petrol tarafından manipüle ediliyor ve bunların hepsi değişecek.

Şimdi biraz geri çekilip şunu söyleyeceğim: “Peki, neden her şey değişiyor? Cennet’in Haçı neden düşündüğümüzden daha erken geldi? Bütün bu değişiklikler neden oluyor? Son zamanlarda içinden geçtiğiniz yoğunluğu neden yaşıyorsunuz?” Ve çok basit bir şeye geri dönüyoruz, birbirine bağlı iki basit şeye.

İzin vermek. Sonunda izin verme konusunda sorun yaşamıyorsunuz. Bunun için size henüz "A" vermeyeceğim (bazı kıkırdamalar), ama siz "B-" alırsınız. En azından bir "C" nin ötesindeyiz. Nihayet anladınız.Daha önce oturup izin verdiğinizde sanki sfinkter kasınız * kasılmış gibiydi (kahkahalar) ve sıkılmış bir popo ile izin veremezsiniz! Ve kelimenin her iki anlamında da “ama” (Çn:Adamus,İng:but ve butt kelimelerinin telaffuz benzerliği üzerinden kelime oyunu yapıyor) demek istiyorum – “Ama (but)…!” ve popo (butt). Ve sonunda, belki de bitkinsinizdir (Adamus kıkırdar). Belki de sadece "Umurumda değil" halindesiniz. Belki de öyle demeliydik, ha? İzin vermek yerine, "Umurumda değil" demeliydik. Ve siz, "Ben sadece onun içeri girmesine izin veriyorum. Ben sadece onu içeri alıyorum tüm dünyayı değil. Umurumda değil.” diyorsunuz.

*Çn: Büzgen ya da sfinkter kas, vücuttaki herhangi bir deliğin açılış veya kapanışında görev alan ve bu deliğin çevresini çember biçiminde saran kastır. İnsan bedeninde 40'ın üstünde büzgen bulunur. Bu büzgenlerin bazıları mikroskobik ölçülerdedir.

Yani, izin vermek ve çok önemli olan bir diğer şey ise- bence bunu unuttunuz, bunun önemini unuttunuz- Bankta oturmaktır. Banklamak. Biliyorsunuz, Tüm bu bankta oturma şeyine birkaç yıl önce başladık, bir önceki serimiz "Banklama"ydi ve siz "Evet, evet, evet. Ben bankta oturuyorum ve ben bankta oturuyorum. Ama bir şey olduğunu görmüyorum. Tanrım! Dünya hala eskisi gibi.”diyorsunuz. Hayır! Bu her şeyi değiştiriyor! Kıçınızı yere koymak (Adamus kıkırdar), gevşemiş poponuzu (Adamus kıkırdar) – sfinkter (kasılmış) kıçınızı değil, gevşemiş kıçınızı (birkaç kıkırdama) – ve o ışığın parlamasına izin vermek. Bu nedenle nükleer füzyon ve pek yakında yerçekimi manyetik enerjisi gibi şeyler ortaya çıkacak; bu yüzden başka pek çok şey değişecek. Oturup bir kenara çekildiniz ve gezegendeki tüm savaşların yarın bitmesini mi bekliyordunuz? "Evet”, dedi, oradaki akıllı kıç (adam). Buraya gel ve bunu yap. (bazı kahkahalar).

Şu anda bir dalgalanma etkisi yaşanıyor ve bu etki tüm dünyaya bankta oturma sanatını icra edenlerden yayılıyor. Ve o devam edecek. Bu yüzden lütfen bankta oturmaya devam edin, ancak bankladığınız için trafiğin aniden hafiflemesini beklemeyin. Büyük perspektife, yani ışığın nereye gittiğine, ne yaptığına dair olan o büyük perspektife bakmalısınız. Ve bu gezegen bir enerji değişimi için çok geç kalmıştı. Ve öylece bekliyordu.

Biliyorsunuz, teoriler oradaydı, orada, bilinç orada olana kadar “gün ışığını” görmeyecek olan bir sürü harika teori var. Bir sürü harika teori. Ve ne oldu Kaliforniya'daki laboratuvarda, bir mühendisin veya fizikçinin sorunu çözmeye çalıştığı laboratuvarda yeterince değişiklik yapacak kadar ışık vardı.Ve orada bir mühendis sorunu anlamaya çalışıyor "Bu neden işe yaramıyor? Neden bunu yapamıyoruz?" diye soruyor. Ve sonra aniden, "Ah! Anladım!” diyor.

Ve "Bak! Soruna harika bir çözüm buldum." diye patrona koşuyor, Ve tabii ki patron "Bunun işe yarayacağını sanmıyorum" der. Ama bu mühendis ya da fizikçi ısrar eder ve “Hayır, bu işe yarayacak” der. Bir şey onu iter. Bir şey onu devam etmesi için motive eder ve bunu yapan gelmekte olan bu ışıktır. Yaptığınız şey bu. Ve sık sık bankta oturduğunuzu biliyorum, "Iııh, hiçbir şey olmuyor." diyorsunuz (hoparlör 'güm' sesi çıkarır ve birkaç kişi kıkırdar) Tobias mı? (yoğun kahkahalar) Yükselmiş Üstat osuruğu dediğiniz şey buydu (kahkahalar).

LİNDA: Televizyonu patlattı! Monitörü patlattı!

ADAMUS: Tam burada! Tanrım! Her neyse, yani bu büyük bir haberdi ve beklediğimiz daha pek çok büyük haber var. Bu, gazeteyi her gün okumanız gerektiği anlamına gelmez, ancak ortaya çıkanlar için gözlerinizi ve kulaklarınızı dört açın. Belki diğer Şambralar, haberlere karşı olanlarınız için bunların bir kısmını paylaşmaya yardımcı olabilirler, ama bu daha yeni başlıyor ve heyecan verici olan da bu. Gezegen önümüzdeki yıllarda ve on yıllarda o kadar çok değişecek ki - o kadar çok - ve siz yüzünüzdeki o kocaman bir gülümsemeyle arkanıza yaslanabilirsiniz... (Adamus yumruğunu üfler ve sonra göğsünü ovuşturur) Bunun gibi. Kimse size ödül vermeyecek. Ben verebilirim, ama onlar sizin yaptığınızı bilmeyecekler. Sizin hala bir beceriksiz olduğunuzu düşünecekler (kahkahalar). Ama yıllar boyunca ne hakkında konuştuğumuza bakarsanız, her şey yerine oturmaya başlar.

Öyleyse, bunun için güzel, derin bir nefes alalım.

 

2022'ye Bir Bakış

Yeni bir yıla girmek üzereyiz. 2022. 2022, sizin için nasıldı? Linda, mikrofon lütfen. Ve ben bunu internette izleyen herkesin hissedebilmesi için yapıyorum. Çoğu zaman kendinizi düşünceleriniz ve hislerinizle ilgili olarak yalnız hissettiğinizi düşünüyorum. Ama mikrofon dolaşırken nasıl ilişki kurduğunuza dikkat edin ve “Bana da olan buydu. Tek ben değildim.” diyorsunuz.

2022, o nasıl bir yıldı? Gelmiş geçmiş en iyi yıl mıydı yoksa neydi? Linda, lütfen bir gönüllü bul. Evet. Evet canım?

PAULA: Egemenliğime girmek.

ADAMUS: Evet.

PAULA: Kendimi işe yaramayan diğer şeylerden ayırmak.

ADAMUS: Doğru. Doğru.

PAULA: Yalnız olmak.

ADAMUS: Yalnız olmak. Zor bir yıl mıydı?

PAULA: Evet.

ADAMUS: Ne kadar zordu? Birden ona kadar ölçekle.

PAULA: Daha zor yıllarım oldu (kıkırdarlar).

ADAMUS: Evet. Bu iyi bir teselli ödülü.

PAULA: Evet, muhtemelen yedi, sekizdi.

ADAMUS: Yedi, bu oldukça zor. Tamam.

PAULA: Evet.

ADAMUS: Neden?

PAULA: Benim açımdan direnç vardı.

ADAMUS: Evet. Ya da?

PAULA: Değişime direnç.

ADAMUS: Ya da?

PAULA: Veya izin vermeye direnç..

ADAMUS: Evet.

PAULA: Evet.

ADAMUS: Peki. Cevabımı henüz vermek istemiyorum. Biraz konu hakkında konuşacağız, sonra da bitireceğiz.

PAULA: Başka bir şey söylememi mi istiyorsun?

ADAMUS: Hayır, hayır. Sadece ne istersen onu söyle. Zor bir yıl. Tamam.

PAULA: Evet.

ADAMUS: Bu çok zorlu bir iş. Linda? 2022. Her şeyi yeniden yapmak ister miydin? Merhaba Annette.

ANNETTE: Merhaba.

ADAMUS: Nasılsın?

ANNETTE: Ben iyiyim. Daha iyi.

ADAMUS: Şambra'yı görmek için uzun bir yol katettin.

ANNETTE: Evet.

ADAMUS: Ama en çok beni görmek için değil mi?

ANNETTE: Evet (bazı kahkahalar). Hayır. Hepinizi görmek için çocuklar. Evet.

ADAMUS: Yani birkaç yıl önce bir konuşma yaptık. Sen tam orada oturuyordun.

ANNETTE: Evet, öyleydi.

ADAMUS: Ve ah, içinden akan enerjiler tüm dünyadaki Şambra'yı etkiledi. Hüzün vardı, neredeyse bir çaresizlik vardı. Şimdi işler nasıl?

ANNETTE: Çok daha iyi.

ADAMUS: Güzel. Bunu söylediğine sevindim (Adamus kıkırdar).

ANNETTE: Evet, evet, elbette.

ADAMUS: Yoksa, aptal gibi görünebilirdim!

ANNETTE: İyi olmasa burada olacağımı sanmıyorum.

ADAMUS: Evet.

ANNETTE: Çünkü direnç oluşturan birçok enerjiyi topraklamayı başardığımı hissediyorum.

ADAMUS: Doğru. Doğru.

ANNETTE: Ve aslında, bence bu yıl benim için biraz daha iyi bir yıldı, iyi bir yıl gibiydi.

ADAMUS: Hala bir şeyler seni tutuyor, omuzlarında bir ağırlık var. O nedir?

ANNETTE: Ehh... hah! O zaman sana sormam gerekiyor sanırım. Bana ne olduğunu söyleyebilirsin.

ADAMUS: Elbette, sonra da ben sana soracağım ve bu oyunu bir ileri bir geri oynayacağız (kahkahalar).

ANNETTE: Evet, evet, evet!

ADAMUS: Burada tenis topu olan var mı?

ANNETTE: Hayır. Tabii ki deli olduğuma inanmamak, kendime güvenmek.

ADAMUS: Doğru.

ANNETTE: Sanırım...

ADAMUS: Bunu hemen değiştirebiliriz.

ANNETTE: Evet, elbette.

ADAMUS: O halde, hadi ellerinizi kaldırın. Kaç kişi Annette'in deli olduğunu düşünüyor? Lütfen elinizi kaldırın (kıkırdamalar artar, kimse elini kaldırmaz).

ANNETTE: Hayır, ben...

ADAMUS: Kaçınız onun neler yaşadığını hissedebiliyor? Ve bilirsiniz, bu zorlu zamanların sadece sizinle ilgili olduğunu düşünüyorsunuz ama aslında öyle değildir. Kaç kişi böyle hissediyor? (dinleyicilerin büyük bir kısmı parmak kaldırır.) Bak! sen deli değilsin.

ANNETTE: Evet, evet.

ADAMUS: Az önce kanıtladım.

ANNETTE: Evet, evet.

ADAMUS: Evet. Bu bilimsel bir yaklaşımdı (kıkırdamalar artar). İlki için elini kaldıran varsa – bum! - Tobias ve Sam ile işleri bitmiş olurdu.

ANNETTE: Kendimi oldukça güvende hissediyorum ama birazcık kaldı.

ADAMUS: Elbette. Zor bir ortamda yaşıyorsun. Demek istediğim, oğlunla hâlâ bazı ailevi sorunlarınız var mı?

ANNETTE: Çok yok.

ADAMUS: Çok yok.

ANNETTE: Kendimi bundan diğerlerini şaşırtan çok farklı bir şekilde kurtarabildiğime inanıyorum ve hissediyorum. Bilirsiniz, sağlık sistemleri, sanki onlar, şöyleler sadece bana bakıp, "Ne diyorsunuz siz? Oğlunuzla ilgilenmeyeceğinizi mi söylüyorsunuz?!” diyor gibiler.

ADAMUS: Evet. Evet.

ANNETTE: Sanki, evet, "Sen kimsin? Sen niçin…” evet.

ADAMUS: Elbette, “Ben bir Üstadım. O yüzden sadece dediğimi yap."

ANNETTE: Hayır. Hayır.

ADAMUS: Hayır mı?!

ANNETTE: Hayır, yapamam.

ADAMUS: Dene!

ANNETTE: Yapamam.

ADAMUS: Hayır, dene. Bu harika. "Ben bir Üstadım" ve sonra ifadelerini izle (Adamus kıkırdar). Ama söylemek zorundasın…

ANNETTE: O zaman onu hiçbir şekilde göremeyeceğim.

ADAMUS: Bunu güvenle söylemelisin, "Merhaba."Bennnn birrr üstadım?" yerine "Ben bir Üstadım" de.

ANNETTE: Evet.

ADAMUS: Hayır, sanki onların gözlerinin içine bakıyormuşsun gibi, "Ben bir Üstadım. Sorunumu çözün” de.

ANNETTE: Evet, ciddi misin?

ADAMUS: Evet.

ANNETTE: Cidden mi?

ADAMUS: Hı, hıı.

ANNETTE: Bunu söyleyebilir miyim ....

ADAMUS: Elbette.

ANNETTE: …onlara ?

ADAMUS: Evet, evet.

ANNETTE: Ne olacak...

ADAMUS: Demek istediğim, neden olmasın?

ANNETTE: Evet, ama sonra ne olacak?

ADAMUS: "Ah, ben sadece küçük bir insanım ve hiçbir şey üzerinde kontrolüm yok ve ben sadece..." demek yerine, Hayır! "Merhaba. Ben bir Üstadım.” de.

ANNETTE: Eğer ben...

ADAMUS: Hayır. Hayır. Şimdi, sana burada meydan okumak istiyorum.

ANNETTE: Evet.

ADAMUS: (Bunu söylediğinde) Birkaç şeyden biri oluyor. Duymuyorlar.

ANNETTE: Ah!

ADAMUS: Onlar bunu insan seviyesinde duymuyorlar.

ANNETTE: Oradaki tablodaki çıplak gibi mi?

ADAMUS: Resimdeki çıplak. Evet evet. Papa beni görmedi (ÇN: Adamus, Saint Germain olarak bedenliyken, o dönemin Papası ile yaptığı bir görüşmede çırılçıplak olmasına rağmen hiç kimsenin durumu farketmiş gibi davranmadığını anlattığı hikayesine atıfta bulunuyor.)

ANNETTE: Hayır. Yani aslında duyacaklar– tamam.

ADAMUS: Ya seni duymuyorlar ya da çok şaşırıyorlar, çünkü onlar, bilirsin, bütün gün senin gibilerle ve başkalarıyla uğraşmaya alışkınlar. Ve tek yapmak istedikleri şey, saat dördü vurunca oradan defolup gitmek - sadece senden kurtulmak istiyorlar. Ama aniden, “Öhöm! Merhaba, ben bir Üstadım ve bu sorun çözülecek, değil mi?” diyorsun.

ANNETTE: Evet.

ADAMUS: Ve onlar şokta! Ve hemen enerjiyi geri yansıtabilirler, ama sen sadece "Ben bir Üstadım" dersin. Hayır, dene. Olabilecek en kötü şey nedir?

ANNETTE: Artık oğlumu ziyaret edememek.

ADAMUS: Hayır. Bu asla olmayacak (kıkırdar).

ANNETTE: Hayır.

ADAMUS: Asla olmaz.

ANNETTE: Hayır, sadece onlardan korkuyorum.

ADAMUS: Bak, bütün bu endişelere ve korkulara sahipsin ve “Bunu yapamam“ ve "Şunu yapamam." diyorsun. Ve bu - şu anda Cennet’in Haçı ile olan şeylerden biri de birdenbire Öz'ünüzün bütün alemlerine erişebilmenizdir. Ve bu kulağa gerçekten hoş gelse de, bu bir meydan okuma olacak. Bu her birinize meydan okuyacak, "Belki de geri çekilmeliyim.” dedirten bir meydan okuma olacak.

ANNETTE: Evet. Kendimle içerideyken aynı evde olduğum gibi, orada, dışarıdaki o dünyada da gerçekten bulunabilir miyim?

ADAMUS: Sen ALT'dasın. İkisi de sensin..

ANNETTE: Bize bunu gerçekten yapabileceğimizi mi söylüyorsun?

ADAMUS: Hayır, yapamazsınız. Sürekli olarak sizi kandırıyordum! (Adamus kıkırdar) Hayır! Yapamazsınız! Hırrr!

Evet canım. Evet! Ama mesele de bu, çünkü merak edeceksiniz, hepiniz merak edeceksiniz, "Bunu gerçekten yapabilir miyim? Yapmalı mıyım? Belki de önce diğerlerinin gitmesine izin vermeliyim. Belki de geri çekileceğim. Belki de yarım yapmalıyım. Belki de hiç yapmayacağım. Belki de bunların hepsi bir rüyadır. Belki de sadece uyum sağlamalıyım ve her şeyle aynı hizaya gelmeliyim...”

Hayır! Bu odur. Yaparsın. Yaparsın, geçersin ve ilk başta çok korkutucu olur çünkü "Aman Tanrım! Bu yap ya da öl. Bu büyük bir adımdır. Bu, şeylerin kuantum adımıdır.” Ve bunu yaptığınızda dersiniz ki, "Neden Adamus bana bunu daha önce yapmamı söylemedi ki? Çünkü bu çok özgürleştirici ve çok kolay ve enerjileri manipüle etmek zorunda da değilim. Zihnimde oyunlar oynamak zorunda değilim. Sadece olduğum kişi olmalı ve Olduğum Her Şeyin bu aleme girmesine izin vermeliyim. Bütün dünyalarda yürüyorum ve bütün dünyalarda olabilirim. İstediğim zaman sadece bazı dünyalarda olabilirim. Ben her alemde olabilirim. Sadece birinde de olabilirim.”

ANNETTE: Peki.

ADAMUS: Ve bu çok özgürleştirici. Ama bunu aşmanız gerekiyor, hepinizin "Ben deli miyim? Bunu yapmalı mıyım?” şeyini aşmanız gerekiyor. Şu anda gerçekten başka bir seçeneğinizin olmadığını söyleyecek kadar ileri gideceğim.

ANNETTE: Kendimi artık o kadar deli hissetmiyorum ama tepkilerinden korkuyorum.

ADAMUS: Neden? Neden tepkilerinin "O bir deli" şeklinde olacağını düşünüyorsun?

ANNETTE: Çünkü anlamıyorlar.

ADAMUS: Neden bunu ALT’lamıyorsun ve onların tepkisi saygı olacak.

ANNETTE: Peki. Evet.

ADAMUS: İlk başta tepkileri şaşırmak olacak, çünkü senin gibilerin oraya gelmesine alışık değiller. Hatta burada bir miktar geri tepme de olabilir, ancak bu geri tepme sizi yalnızca test ediyor.

ANNETTE: Hı, hıı.

ADAMUS: Hepsi bu kadar. Her biriniz, özellikle önümüzdeki birkaç ay boyunca, düşlerinizi sadece hayal etmekle kalmayacak, onları yaşamakla ilgili meydan okuma yaşayacaksınız. Düşlerinizi uzun, uzun, yeterince uzun süre hayal ettiniz ve şimdi onları yaşamanın, onları buraya getirmenin, onları olmanın zamanı. Tanrısallık ve ruh hakkındaki tüm bu felsefi tartışma ve geri kalan her şey, gerçekten hoş bir küçük peri masalı şeyi - ya da çok gerçek -. Ve bu size meydan okunacak. Onun için hazır mısın? Bunu yapabilir misin? Bahsettiğiniz adımları atabilir misin? Bilirsiniz, o kuruma girip, o ustaca çehreye sahip olabilir misin ve gerekirse, "Merhaba, ben bir Üstadım ve bu durumun icabına bakacağız" sözlerini söyleyebilir misin? Ama oraya gidip “Tanrım! Ben berbat bir anneyim,” dersen, bilirsin ve “Ne yapıyorum? dersen, onlar ne düşünecekler?”

ANNETTE: Evet.

ADAMUS: Siktir et onları! (bazıları kıkırdar) Sam, bana küfrettirmeyi bırak! (daha fazla kıkırdama)

ANNETTE: Yani uygun olur…..

ADAMUS: Aman Tanrım! Yükselmiş bir Üstat olarak kullandığı dile inanabiliyor musunuz?!

ANNETTE: Evet, elbette!

ADAMUS: Hayır. Onların ne düşündüklerinin hiç bir önemi yok. Şu anda dünya – bunu yeterince ifade edemiyorum– dünya şu anda her birinizin kendiniz gibi olmanız için sorumluluğunuzu almanızı istiyor. Bir tür gerçek Standart için çaresizler, çaresizler. Şu anda dünyada kime güvenmeleri gerekiyor? Demek istediğim, birkaç isim düşünün, bilirsiniz, olanlar...

TAD: Donald Trump.

ADAMUS: Kim?

TAD: Donald Trump!

ADAMUS: Donald Trump, Putin, Biden, adını siz koyun. Yok canım?! Bilirsiniz, dini liderler, Papa - Tanrı onun ruhunu korusun - ve geri kalanlar. Bir Üstat gibi yürüyebilen ve konuşabilen birini istiyorlar ve siz de bunu yapmaya başlayacaksınız. Evet, yapmaya başlayacaksınız.

ANNETTE: Evet. Evet o benim.

ADAMUS: Evet, evet. Evet. Tamam.

ANNETTE: Evet, öyleyim.

ADAMUS: Ve sen bunu zarafetle, vakarla ve netlikle yapacaksın.

ANNETTE: Evet. Evet, öyle.

ADAMUS: Ve o, sizi ilk seferinde gerçekten korkutabilir. Ve her biriniz hayatınızda bazı sorunlarla karşı karşıyasınız, "Ohhhh! Bununla nasıl başa çıkacağım? diyorsunuz. Ve sonra kendinizi çıldırtıyorsunuz ve çoğu zaman onu yapmıyorsunuz. Onu yapmaktan vaz geçiyorsunuz. Ve bazılarınız aslında, tüm mantığa rağmen, bir şeyi yapmamanız için var olan tüm o sebeplere rağmen, yine de yaparsınız. Kalbim dediğiniz şeyi takip edersiniz. Bilişinizin peşinden gidersiniz ve o olur. Belki gerçekten zor olabilir. Ama bir kez yaptığınızda, “Neden şüphe ettim ki? Ben deli değilim. Orada kalmak çılgınlıktı.” dersiniz. Ve bu, Cennet’in Haçı’nın şu anda her birinize meydan okuduğu şeydir. Kasıtlı olarak değil, size zorluk çıkartmak için değil ama o orada. Onu istiyor musunuz, istemiyor musunuz? O erişilebilir bir halde, ancak siz yutkunup "Bunu kaldırabileceğimden emin değilim" veya "Belki de deliyim" dersiniz. Hayır. Her birinizi zorlayacağım – hoş bir şekilde, tabii ki kendi büyüleyici tarzımla (birkaç kıkırdama) – hadi şimdi buradaki işimize bakalım. Tamam mı?

ANNETTE: Hı hıı.

ADAMUS: Güzel. Teşekkürler.

ANNETTE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Birşey değil. Tamam. Bunu fazla uzatmayacağız, yılınız nasıl geçti sorusu için iki kişi daha alacağız. Aşırıya kaçmama izin verdiğin için de teşekkür ederim.

ALICE: Her türden ters psikolojiyi denedim, "Ama, hayır, bugün olmaz. Evet evet! Mikrofonu istiyorum.”

ADAMUS: "Kim, ben mi?"

ALICE: (kıkırdar) Seni seviyorum. Heh! Benim yılım ilginçti.

ADAMUS: Evet.

ALICE: Yani, bir yandan, kendi içinde gerçekten çok genişleyen rüyalar var, vay canına!

ADAMUS: Evet, rüyalar!

ALICE: Gerçekten, vavv!

ADAMUS: Kaç tane tuhaf rüya var?

ALİCE: Vaaav!

ADAMUS: Çılgın rüyalar görenler. Kaç kişi? (bazı insanlar ellerini kaldırır) Onları yükseğe kaldırabilirsiniz. Siz deli değilsiniz.

ALİCE: Evet. Evet.

ADAMUS: Peki.

ALICE: Öte yandan, bir tür fiziksel topraklama. Aşil tendonu gibi şeyler. Sanki iğne batırılmış gibi. Ve bu mantıklı, biliyorsunuz, ama yine de "Tanrıım!" diyorsunuz.

ADAMUS: Biliyorum. Peki aranızda normal günlük aktivitelerden gerçekten sizi alıkoyan ağrısı ve sızısı olanlar var mı? (daha fazla el yukarıya kalkar) Tamam. Sen deli değilsin. Şu anda olan bu. Devam et.

ALİCE: Evet. Bu kadar.

ADAMUS: Peki. Mutluluk seviyesi ?

ALICE: Offf! Ölçeğin dışında.

ADAMUS: Güzel. İyi.

ALİCE: Evet.

ADAMUS: Güzel. Bu arada harika görünüyorsun.

ALİCE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Öylece parlıyorsun.

ALICE: Parlamak mı! O, gümüş rengi saçlardan ötürü öyle duruyor (kahkahalar).

ADAMUS: O olmak zorundaydı! Hayır, şunu diyebilirsin... Diyeceğim o ki, kendi içinizde barışı sağladınız. Savaş...Sen iyi bir savaşçısın.

ALICE: Ah, evet!

ADAMUS: Sen harika bir savaşçısın ama "Ehh! Artık savaş, o kadar eğlenceli değil” der gibisin.

ALİCE: Evet. Evet. Bankta ışımak eğlenceli!

ADAMUS: Evet, o eğlenceli.

ALICE: Evet (kıkırdar).

ADAMUS: O eğlenceli. Bilirsiniz, bazılarınız zaten aslında insan gözlemcisisiniz ve bankta oturup insanları izlersiniz ve artık küçük şeyleri umursamazsınız.

ALİCE: Evet.

ADAMUS: Güzel.

ALİCE: Evet!

ADAMUS: Teşekkürler. Bir tane daha.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: (Andy mikrofon uzatılınca şaşırdığı için kıkırdar) Andy, seni görmek güzel.

ANDY: Evet. Merhaba, Adamus. Seni görmek de güzel.

ADAMUS: Teşekkürler. Ama beni gerçekten görüyor musun? (Andy iç çeker) Cauldre yi mi görüyorsun? Yoksa beni gerçekten görüyor musun?

ANDY: Pekala, şu anda Cauldre’yi görüyorum ve biraz daha açık olmayı dört gözle bekliyorum.

ADAMUS: Ona açık olmayı mı?

ANDY: Hayır.

ADAMUS: Ah, kendinle ilgili, seninle.

ANDY: İçimdeki açıklık.

ADAMUS: Senin içinde, tamam.

ANDY: Evet.

ADAMUS: İçinde açık olmayan ne var?

ANDY: Etrafımda hala sinirlenen bazı veçhelerim var gibi görünüyor.

ADAMUS: Gerçekten mi?

ANDY: Evet.

ADAMUS: Neden? Ne hakkında?

ANDY: Sözlerinden bazıları hakkında. (bazı gülüşmeler).

ADAMUS: Ah, benden hoşlandığını söylüyorsun ama veçhelerin beni sevmiyor mu?

ANDY: Evet!

ADAMUS: Oldukça fazlalar! (kahkahalar)

ANDY: Öyle diyebilirsin. Evet! Evet!

ADAMUS: (kıkırdayarak) Evet. Neden veçhelerin bir ara gelip benimle konuşmuyor?

ANDY: Sanırım zaten konuşuyorsunuz.

ADAMUS: Hayır, onlar seninle konuşuyor, benimle değil.

ANDY: Peki. Onları sana yollayacağım.

ADAMUS: Peki şikayetleri ne? (birkaç kıkırdama) Demek istediğim, neden şikayet ediyor olabilirler?

ANDY: Biliyorsun, sen her şeyin harika olacağına dair sözler veriyorsun.

ADAMUS: Ah, hayır. Birazdan size anlatacağım, bu ısınma turundan sonra (Andy kıkırdar), işler gerçekten zorlaşacak. Söz vermiyorum.

ANDY: Yani, bana keyfime bakmamı söylüyorsun. Sakin ol. Her şey yoluna girecek diyorsun. Ve biliyorsun, bu hikayeyi daha önce duymuştum. Gerçekten işe yaramadı.

ADAMUS: Yolunda gitmeyen şey neydi?

ANDY: Şey, biliyorsun...

ADAMUS: Buradasın. Üzerinde harika bir tişört var (üzerinde Noel Baba resmi var).

ANDY: Ah! Evet. Hey!

ADAMUS: Evet!

ANDY: "İnan." yazıyor.

ADAMUS: Evet, kesinlikle. Peki yolunda gitmeyen şey neydi, Andy?

ANDY: (derin bir şekilde içini çeker) Sanırım geçen yıl bu duygusal acının olmasını beklemiyordum.

ADAMUS: Ne oldu? Yani biri sana bir şey mi yaptı?

ANDY: Hayır. Hayır, hayır, hayır.

ADAMUS: Hayır, hayır.

ANDY: Kişisel olarak ben iyiyim. Ama ben …

ADAMUS: Bir saniye bekle. Kafam tamamen karıştı (kıkırdarlar). Duygusal acı. Neden bahsediyorsun, geceleri ağlıyor musun?

ANDY: Bazen, evet.

ADAMUS: Peki.

ANDY: Evet. Hayır. Etrafımdaki insanlar... Sanırım daha fazlasını gördükçe, orada bazı çirkin boktan şeyler var.

ADAMUS: Hayııırr! (alaycı bir şekilde konuşur; daha fazla kahkaha)

ANDY: Ve belki de bunun ne kadar çirkin olabileceğini yeni anlıyorum.

ADAMUS: (kıkırdayarak) Bir saniye bekle. Bu ne zaman oldu?! Tanrım! (kahkahalar) Yüzlerce yıldır gezegende bulunmadım. Hayır, gerçekten mi?

ANDY: Gördün mü? Kaçırıyorsun! (Adamus kıkırdar) Biliyorsunuz, ben her zaman deneyimlemek istemişimdir...

ADAMUS: Andy, orada bazı saçmalıkların olmasına şaşırdın mı?

ANDY: (iç çeker) Hayır, sanırım bu kadar kişisel olmasına şaşırdım.

ADAMUS: Kişisel. Birisi ile ilgili mi demek istiyorsun yoksa sana mı ait ?

ANDY: Bir bakalım, bu yıl oğlum ölüme yakın bir kaza geçirdi ve onun arabadan çıkarılışını izledim. Karım kanser ameliyatı oldu. Çok duygusaldı.

ADAMUS: Anlıyorum ama bunlar sana ait değil.

ANDY: Hayır. Hayır. Ama ben bunların tam ortasındayım.

ADAMUS: Seçtikleri şeyin - bir düzeyde - bu olduğunu kabul edecek kadar şefkatin var mı?

ANDY: Evet.

ADAMUS: Ve buna sen sebep olmadın.

ANDY: Evet.

ADAMUS: Ve onu iyileştiremezsin.

ANDY: Şey...

ADAMUS: Ah!

ANDY: … bu …

ADAMUS: Ah!

ANDY: Bu zor, çünkü...

ADAMUS: Sam'in kız arkadaşı, hayatının aşkı öldü – Kelli.

ANDY: Evet.

ADAMUS: Şimdi, bu onun canını çok yaktı. Yas tuttuktan sonra onu bilgeliğe getirebildi. Kendine bunun için izin verdi.

ANDY: Evet.

ADAMUS: Yas tuttuktan sonra, bilgeliğiyle bunun nedenini anladı. Ve buna insani bir bakış açısıyla bakmak, gerçekten acıtıyor. Ona ilahi düzeyden bakıldığında, çok mantıklı olduğunu söyleyebilirsiniz.

ANDY: Evet. Ama insan bunu hisseder. Yani, ben hissediyorum…

ADAMUS: Evet, biliyorsun (Andy iç çeker). Evet.

ANDY: Çok şey hissediyorum!

ADAMUS: Evet.

ANDY: Ve bazı hisler pek iyi değil, biliyorsun.

ADAMUS: Evet.

ANDY: Ama biliyorsun, ben bunun için imza attım. Buradayım. Burada olacağım.

ADAMUS: Doğru.

ANDY: Ben bu yoldayım. Bunların hepsine katılıyorum. Hepsini yapmak istiyorum!

ADAMUS: Evet. Yani havuç mu?

ANDY: Daha önce buna benzer havuçları gördüm ve onların peşine düştüm

ADAMUS: Evet.

ANDY: Sanırım Cennet’in Haçı ile ilgili beni rahatsız eden şey bu, bilirsin, "Evet, rahatlayın. Her şey düzelecek ". Bunu daha önce defalarca söylediğimi hatırlıyorum.

ADAMUS: Ne zaman?

ANDY: Belki geçmiş yaşamlarda.

ADAMUS: Kesinlikle. Bu size çok sık söylendi, özellikle dini tarikatlarda ve ruhani gruplarda, çok sık olarak geçmiş yaşamlarda söylendi ve size bunu söyleyen tüm o insanlar hedeflerini ıskaladılar. Bilirsin, bir şeyler olacakmış gibi hissettiler; Hedefi birkaç bin yıl veya daha fazla farkla kaçırdılar. Ve doğru, tüm bu Yeni Enerji, Yeni Dünya kavramı, tüm bu Mesih'in ikinci gelişi kavramı, bu da uzun zamandır ortalıkta dolaşıyordu.

ANDY: Uzun zamandır.

ADAMUS: Ve isteyerek ya da istemeyerek, o ata binen, bunu kullanan – belki onun gerçekliğini hisseden, ama sonra onu – güç için ya da her neyse onun için kullananlar var. Bunlardan çok var ve bu hala bir kehanet, gelecekte bir yerlerde ne olacağı, ve, öyle değil mi, "Burada, Dünya'dayken acı çek ki, böylece kendini diğer taraftaki cennette bulabilesin. Bunların hepsi saçmalık.

ANDY: Saçmalık.

ADAMUS: Öyle.

ANDY: Öyle. Evet.

ADAMUS: Ve şu anda tüm bu şey (Cennetin Haçı) hakkında sana söyleyebileceğim tek şey, bileceksin; Şu anda olduğu gibi hayatınızda, kendi içinizde süper bir yoğunluk hissederseniz ve sonunda ne olacağını görmek için kendinize onu gözlemleme iznini verirseniz, bir şey olur. Ama hiçbir şey hissetmiyorsanız, tüm bunlar size başka bir zihinsel egzersiz gibi geliyorsa ve bu sizin için başka bir yalansa, sonrasında o gerçek olmaz- gerçekleşmez. İçinizde neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde bir şeylerin olup bittiğini hissediyorsanız, bu pek mantıklı gelmeyebilir, bunun ne olduğunu bilmezsiniz ama o kadar ezicidir ki ağlamak istersiniz, neredeyse onun tarafından aciz…

ANDY: Evet!

ADAMUS: Evet. O zaman bu şeyin gerçek olduğunu bileceksiniz. Ben kehanette bulunduğum için değil. Bunun nedeni, her birinizin şimdi ve o zaman arasında ve bir dereceye kadar da sonrasında içinden geçmekte olduğunuz ve içinden geçeceğiniz şeylerdir. Ve bu eğlenceli olmayacak ve daha önce hiç hissetmediğiniz şeyleri hissedeceksiniz. Ve o veçheler her zamankinden daha fazla kükreyecek çünkü hepsi karar vermenin bir parçası; bu dualite tabanlı gezegende öylece kalmaya mı karar vereceksiniz? Yoksa aşmak için kendinize izin mi vereceksiniz? Bu La-la-land'de* yaşamak için oraya gitmek değildir.

*ÇN: Çeşitli kaynaklara göre, farklı bağlamlarda farklı anlamlara gelebilen hayali bir yeri yada ruh halini yada gerçeklikten kopmayı ifade eden argo bir deyim.

ANDY: Hayır.

ADAMUS: Ama onu açmak ve içeri girmesine izin vermektir.

ANDY: Tam burada.

ADAMUS: Tam burada.

ANDY: Tam burada.

ADAMUS: Ve onu ben yapmıyorum. Grup olarak yapmıyoruz. Bu, her biriniz için çok, çok kişisel bir şey. Gerçekten, çok kişisel. Bunu tanımlamanın pek çok farklı yolu var, ama bu - vay be! - yoğunluğu-gerginliği neredeyse hayal bile edilemez.

Ve şu anda -herkese söylüyorum-, bazılarınız bunu içinizde çok yoğun bir şekilde hissedeceksiniz ve ondan kaçmanın yollarını bulmanın cazibesine kapılacaksınız, çünkü, "Artık bu yoğunluğa dayanamıyorum.” diyeceksiniz. Bu tarihe yaklaşırken, lütfen, lütfen, lütfen, lütfen, lütfen, ne yaparsanız yapın, kendinize (kıkırdarlar) her gece bir şişe Jack Daniels açıp için ya da her neyse onu için. Her ne ise. Lütfen antidepresanları, anksiyete ilaçlarını almayın ve daha önce aldıysanız onlar cazip gelebilir, çünkü sanki her şeyi düzleştiriyor gibi hissettirirler. Ama ne oluyor, bütün bu kargaşanın hemen şimdi gelmesi gerekiyor. Ve ejderha fazla mesai yapıyor.

ANDY: Evet!

ADAMUS: Ve – evet! Ve çok sayıda serbest bırakış var, gerçekleşmekte olan son bırakışlar bunlar ve ardından her birinize -kişisel olarak- o büyük soru gelecek: Mantığın tümünün bırakıldığı , ‘Ben deli miyim?’ sorusunun bırakıldığı o noktaya kadar kendimi serbest bırakabilir miyim? Bunun olmasına izin verebilir miyim? Birçok yaşam boyunca aradığım o şeye, içimdeki Tanrı'yı tanımaya, Ben olan her şeyi bilmeye, kutsallığı bilmeye ve ona tam burada sahip olmaya kendi kişisel düzeyimde izin verebilir miyim? Bulanık bir kavram olarak değil, yüce, felsefi bir şey olarak değil, ama - kahretsin! – tam burada hayatınızda olmasına izin vermek. Ve kelimenin tam anlamıyla o, kıçınızı tekmeleyecek. Demek istediğim…

ANDY: Evet, benim de kıçım ağrıyor.

ADAMUS: Evet, evet! (Adamus kıkırdar)

ANDY: Şu anda kesecik iltihabım var..

ADAMUS: Aynen!

ANDY: Sanki, münasip gibi!

ADAMUS: Kesinlikle! "Demek elde ettiğim şey bu!" der gibi, bilirsin.

ANDY: Evet.

ADAMUS: Evet, şu anda çok, çok yoğun ve bugün sizinle konuşmak istediğim şeylerden biri de bu, sonraki seanslarımızda bunun hakkında, bu süper yoğunluk hakkında konuşacağız. Şu anda hiçbir şey hissetmiyorsanız, biliyorsunuz, siz muhtemelen Şambra değilsinizdir (Adamus kıkırdar). Size söyleyebileceğim tek şey bu. Böyle bir kargaşa yaşanıyor.

ANDY: Evet.

ADAMUS: Ama o sana şu nihai soruyu soruyor – biliyorsun, bu sadece bir ısınma ya da bir kostümlü prova değil. Sana o son soruyu soruyor "Andy, onu senin içine, kendi içine getirmeye gerçekten hazır mısın?" Gezegenin geri kalanı öyle olmasa bile, herkesten çok farklı olsan bile, bu seni alt üst etse ve tüm inanç sistemlerini alt üst etse bile, buna hazır mısın?

ANDY: Ben her zaman farklı olduğumu biliyordum...

ADAMUS: Evet, hepimiz bunu biliyorduk.

ANDY: … birçok kişiden farklı olduğumu. Evet. Biliyor musun, ben bunu her zaman istedim - hiçbir şeyi kaçırmak istemedim ve hala da istemiyorum.

ADAMUS: Evet.

ANDY: Hâlâ burada olmak ve her şeyimle burada olmak istiyorum. Sanırım bunu düşünmedim - yine bir " düşünme" var - bu kadar meydan okuyucu olacağını hiç düşünmedim. “Hey, hazırım. Her şeyin üstesinden gelebilirim.” diye düşünüyordum.

ADAMUS: Elbette ve bunun bu kadar zorlayıcı olmasının bir nedeni de, sizin veya herhangi birinin beklediğinden çok daha erken gerçekleşmesidir. Biliyorsunuz Şambra, siz ilginçsiniz. Tobias'ın bir keresinde söylediği gibi, "Aydınlanma ve Gerçekleştirime giden tüm bu şeyler üç ila dört, belki beş yaşam sürer" ve hepiniz, "Pekala, bu saçmalık. Bunu tek seferde yapacağız.” dediniz.(kahkahalar)

ANDY: Evet! Evet!

ADAMUS: Ve sadece bir yaşamda değil, yaklaşık 20 yıllık sıkıştırılmış bir dönemde bunu yapıyorsunuz. Bu yüzden bu çok süper sıkıştırılmışlık, Cennet’in Haçı’nı buraya muhtemelen hayal edebileceğimizden daha erken getiren şeydir. Ve o burada ve o şimdi tam önünüzde, bizim önümüzde ve temelde şöyle diyor: "Hayal kurmayı bırakıp, hayallerini yaşamaya hazır mısın? Onları oralarda bir yerlerde tutmayı bırakmaya hazır mısın?” Belki diğer alemlerde bununla biraz ilgilenirsiniz. Onu buraya getirmeye gerçekten hazır mısınız? Ve bunu – sadece bunu hissedin. Mikrofonu Linda'ya geri verebilirsin.

ANDY: Bunu yapıyorum. Yapıyorum!

ADAMUS: Ben birazda ders vereceğim. Evet.

ANDY: Teşekkürler.



44. Kat

ADAMUS: Birçoğunuzun o dini düzenlerdeki yaşamlarını ve o vaatleri hayal edin. Vaadi . Vaadi, arayışı hissedin ve bu bağımlılık yapmış olmalı. Ve her zaman o cevapları arıyor olmayı, her zaman kehanetin gelecekte bir yerde ortaya çıkmasını bekliyor olmayı (hayal edin). Ve o birdenbire burada ve şu “bir bok yok" saptaması. O birdenbire geldi.

Bilirsiniz, bu hayatınız boyunca bir şeyi arayıp da bulamamak gibidir. Ve sonrasında bir şeyleri aramaya alışırsınız ve işte o zaman bir arayıcı olursunuz. Ve aniden o oradadır ve siz "Vay! Bir dakika. Hazır mıyım? Bilirsin, tüm hayatımı veya birçok ömrümü bakınarak ve arayarak geçirdim ve işte o burada” dersiniz. Ve sonra tüm o çer çöp ortaya çıkar. Ejderha der ki, "Ah, adamım! Sadece 24 saat değil, 48 saat çalışmak zorundayım. Bir de siz; "Hazır mıyım? Layık mıyım? Deli miyim? Bilişimin peşinden gitmeli miyim? Ya da yavaşlamalıyım. Belki ikisini birden yapmalıyım" diyorsunuz. Zor iş, ya frene basın ya da gaza basın, ikisini birden yapmayın.

O birdenbire buradadır ve kaygı, kendinizi sorgulama, bunun sıradan bir havuç olup olmadığını merak etme gibi muazzam şeyleri gündeme getirir. Eğer onun havuç olmasını istiyorsanız elbette o başka bir havuç olabilir ya da gerçek olabilir ve şu anda karşı karşıya olduğunuz şey budur. "Bu gerçek mi? Ben gerçek miyim? Bu - Cauldre'nin söylediği gibi - bir "Ah, kahretsin" anıdır. Sadece ya bunu yap ya da yapma (anıdır).

Dünyanın genelindeki Şambra’da stres, endişe, gerginlik ve buna benzer şeyler tüm zamanların en yüksek seviyesinde. Bazılarınız henüz tam etkiyi hissetmediniz. 22 Mart tarihine gelmeden önce hissedeceksiniz. Ve o tarihte, yineliyorum, özellikle sihirli olan bir şeyler olmayacak. Belki olacak, ama çok değil. Ama o tarihte, diyebilirsiniz ki, diğer alemler açılıyor. Tanrısallığınıza, - onu nasıl adlandırmak isterseniz öyle adlandırın; ruhunuza, kutsallığınıza, gerçek Benliğinize - erişilebilirlik açılıyor. Ve daha önce Cauldre'ye verdiğim benzetme şuydu:

Ruhunuzun 44 katlı büyük, yüksek bir bina olduğunu hayal edin. Çok yüksek bir bina. Ve insan daha alt seviyede, sıfır seviyesinde, zemin kat seviyesinde var olur. İnsanın var olduğu yer orasıdır. İnsan, yukarıda büyük bir bina olduğunun farkındadır, ancak bunun hakkında pek düşünmez. İnsan o zemin kat seviyesine ve bütün o sorunlara ve sıhhi tesisata ve diğer insanlara ve ısıtma sistemine ve atmış elektrik sigortalarına bağlanmış bir haldedir ve orada bir yerlerde bir şeyin olduğunu bilir.

Ve arada bir oraya gitmeyi denedi.Ve zaman zaman oraya gitmeye çalıştı ve çok uzaklarda bir yerde, zemin katta, üzerinde "Girmeyin" yazan bir merdiven olduğunu gördü. Ama insan, “Ne oluyor be. Ben bu kapıyı açacağım.” dedi ve onu açtı ve orada bir merdiven boşluğu vardı ve karanlıktı. Açıkçası, belki de uzun süredir bakım yapılmamıştı ve biraz da korkutucuydu. Ve insan birkaç basamak tırmandı.

Basamaklar gıcırdıyor ve yanlardaki duvarlar biraz parçalanmaya başlıyor ve tüyler ürpertici sesler geliyor - oooh! ooooh! – biraz ürkütücü (birkaç kıkırdama). Oh, denedi (kıkırdamalar artar). Ürkütücü sesler devam ediyor ve sonra insanın midesi biraz bulanmaya başlar ve "Belki de buraya gitmemeliyim. Bunun hakkında okumuştum. Bilirsin, bu belki de şeytanın oyunu gibi bir şey. Belki de yapmamalıyım” der. Ama hani biliyorsunuz insan insandır ve devam eder ve nihayet bir sonraki kata çıkar ve ikinci kata ya da birinci kata çıkan kapıyı açmaya çalışır. Kapıyı açmaya çalışır ve o kilitlidir.

Böylece insan geri iner ve yer seviyesinde yaşar. Sonra, bir sonraki yaşamda geri gelir ve her şeyi yeniden gözden geçirir, "Girmeyin" yazan merdiven boşluğunu bularak birinci kata çıkar, kapıyı kırar ve ikinci kata çıkmaya çalışır. Fakat merdiven boşluğu çöp, moloz ve pislikle doludur ve gerçekten kötü kokuyordur ve her yerde fareler vardır. Böylece insan geri iner, zemin kata iner. Bir sonraki yaşam, üçüncü kata gider. Demek istediğimi anladınız (birisi “Evet” der). Yukarı çıkmaya çalışır - evet. Evet, hikayeyi burada bitirebiliriz, "Anladık!" (bazı kıkırdamalar). Size kristalin içinde geçirdiğim 100.000 yıldan bahsetmiş miydim? (kahkahalar)

Yani, yaşamlar boyunca buna erişmeye çalışmak. İnsan üst katlara çıkmaya çalışıyor ama asla o kadar başarılı olamıyor. Yine de, yol boyunca sesler duyar ve bir şeyler hisseder ve bilirsiniz, gerçekten "Tamam, burada başka katlar var ama onların ne olduğunu bilmiyorum." diye hisseder.

Sonra bir gün ruh insana gelir ve der ki, "Ey insan, yaptığın her şeyi, bunca işi hep zor yoldan yapıyorsun. Senin ışığın sayesinde daha kolay bir yol var. Sana bir şey göstermek istiyorum. "Ve büyük bir altın melek olarak temsil edilen ruh, bir nevi bana benziyor (kıkırdamalar artar), insanı binanın dışına çıkarıyor ve "Sana bir şey göstermek istiyorum" "Şuna bak. ” diyor.

İnsan "Bu nedir?" der gibi bir halde. Ruh, “Bu bir cam asansör. Binanın dışında, böylece her şeyi görebilirsin. Her şeyin farkında olursun. Bu bir cam asansör ve seni doğrudan 44'e çıkaracak. Hadi gidelim.” der. Asansöre atlarlar ve asansör kendi başına, düğmeye bile basmadan veya başka bir şeye gerek olmadan, kendi başına – schwhttt! -diye onları ruhun huzurunda 44. seviyeye kadar fırlatır.

Ve tabii ki o anda insan, "Ah, bunların hepsini ben uyduruyorum. Ben deliyim, Kafayı yedim. Bu çok aptalca!” der. (kahkahalar) “İnsanlar melekleri görmez. Onlar 44. katın tepesine kadar cam asansörlerle çıkmazlar ve zaten ruh nasıl bir bina olabilir ki? Bunların hepsi delilik. Ben aşağı iniyorum” der. Ve ruh, insanı omzundan yakalar ve der ki, "Kes sesini insan! Kapa çeneni!” (yoğun kahkahalar) 44. kattasın. Etrafına bak. Gözlemle. Hisset. Bu farklı. Bu özgür. Sadece bu da değil, seni çatı katına çıkarmama izin ver. Çatı katına çıkar, açılır ve her şeyi görür. Ruh der ki; “O havayı solu. Güneşi hisset. Buradaki özgürlüğü hisset. Burası o kadar özgür ki, sevgili insan seni alıp çatıdan aşağı atabilirim, ki bunu yapmak isterim" (yoğun kahkahalar), "ama uçarsın."

Bu, Ben'im'in, ruhun ve insanın hepsinin bir arada olduğu bir alemdir. Bu Cennetin Haçı’dır. Aradığınız şey buydu, ama korkuyordunuz. Yaşamlar ve yaşamlar boyunca pis, kirli bir merdiven boşluğundan yukarı çıkıp bulmaya çalıştığınız şey buydu ve şimdi o burada ve bundan şüphe mi duyuyorsunuz? Ne kadar da çok insansınız!

Sevgili insan, derin bir nefes al. Bunu hak ettin. Bu ekspres bir asansör ve o her zaman ileri geri gidebilir. 34. seviyede durabilir ve geçmiş yaşamlarını ziyaret edebilirsin. 11. seviyede durabilir ve zaman-uzay-yerçekimini aşmayı bilen parçalarının nasıl olduğunu izleyebilirsin. Aşağıda, zemin kat olarak adlandırılan o devamlılıkta kilitli kalmış değilsin. İstediğin yere gidebilirsin. Ve bu arada yarattığınız bu harika sihirli asansörle ilgili ilginç olan şey, bu cam asansördeyken aynı anda birden fazla katta veya aynı anda tüm katlarda olabilmenizdir. Ya da isterseniz o aşağılık zemin kata geri dönebilir ve orada olabilirsiniz, ama sonrasında her an oradan çıkıp kendinizi ziyaret edebileceğinizi bilirsiniz. Bu Cennet’in Haçı’dır.

Bu ekspres bir asansör. Kolaylıkla ileri geri hareket eder. Ve tam şu anda olan şey, siz bir insan olarak, enerjisel olarak ve her yönden buna hazırlanıyorsunuz. Hazırlanırken,diyorsunuz ki; “Bilmiyorum. Belki uyduruyorum. Belki cam asansör yoktur. Belki başka kat yoktur. Belki de tüm olan budur. Belki ben deliyim. Belki de yardım istemeliyim. Belki de kaçmalıyım. Belki de sadece ölmeliyim. Belki de bu bina ve ruhumla hiçbir ilgisi olmayan diğer alemlere gitmeliyim.”

Tam şu anda olan da bu. Çok fazla kafa karışıklığı, çok fazla şaşkınlık, çok fazla endişe var, çünkü bu odur. Bilirsiniz, tam oradayken, ki biz oradayız ve "Kahretsin!" der gibisiniz ve sonra şöyle düşünmeye başlarsınız, "Neden tüm bu yaşamları boşa harcadım? Bu neden daha erken gelmedi? Bunu bu kadar uzun süre geciktirmek için neyi yanlış yaptım? Ya cam asansör çarparsa?” (Adamus kıkırdar)

İnsan, bu sanki şöyledir,o şeye binersin ve seni zirveye çıkarmasına izin verirsin, sonra ruhunu da seninle birlikte geri getirirsin. Yapacağın şey bu. Bu şeye bineceksin, oraya çıkacaksın ve ruhunun özünü seninle birlikte geri getireceksin. Ve biliyorum ki zemin kat gerçekten kirli. Hah! Onu uzun zamandır temizlemedin. Ve aşağısının dağınık olduğunu biliyorum ve şehir trafiğinde, gürültüde ve diğer her şeyde o zemin katta olduğunu biliyorum ve belki de buna layık olmadığını düşünüyorsun. Ama bir dene, olur mu? Sadece sahip olduğun her şeyi kendinle birlikte geri getir ve sonra ne olduğunu izle. Hayatında nelerin dönüştüğünü izle.


"Bu gerçek mi?" diye o asansöre binmeden önce geriliyorsunuz, Bu size kalmış. “Deliriyor musunuz?” Belki, ama delilik ne ki? O zemin katta sonsuza kadar üstünüzde koca bir bina olacak şekilde yaşamak, diğer katlara ve seviyelere asla çıkamamak delilik değil mi? Hangisi daha delice?

Diyorsunuz ki; “Her şeyi burada, zemin katta yapmalıyım. Burayı temizlemeliyim. Ben hazır değilim. Ben hazır değilim. Ben hazır değilim." Kapatın çenenizi! Hazırsınız. Hazırsınız. Dağınıklıklar kendilerini temizleme eğilimindedir. Evet, tutunduğunuz bazı şeyleri, bazı eski ıvır zıvırları atın. Temizleyin, ama bilirsiniz, orayı mükemmel bir yer yapmak zorunda değilsiniz. 44.katın mükemmel bir alan olduğunu öğreniyorsunuz ve onu buraya geri getireceksiniz. Ve her şeyi temizlemenin bir yolu vardır.

Andy, "Ah, biliyorsun, bunların hepsi büyük bir söz ve vesaire" diyen veçhelerin sana meydan okuyor. “Ve hiçbir şey olmayacak Andy, o yüzden arkana yaslan ve hiçbir şey yapma ve böyle hayal kurmayı bırak. Kendini kandırıyorsun, Andy.” diyorlar.

Zihin devreye girene kadar her biriniz çok daha fazlasını bilirsiniz. Her biriniz bu rüyaları gördüğünüzü bilirsiniz. Sizin bir bilişiniz var. Bunu uzun, çok uzun zamandır yapıyoruz. O şimdi burada. Her biriniz o bilişe sahipsiniz, ama bu – phhhh! - o adımı atmak ve gitmek çok fazla cesaret ister. Zihnin size söylediği her şeye rağmen, deli olduğunu düşünmenize rağmen, ne olabileceğinden endişe etmenize rağmen, sadece yaparsınız. O asansöre binersiniz ve belki de gözlerinizi kapatıp “Yüce Tanrım, ben ne yapıyorum?” dersiniz. O asansöre bineceksiniz ve ruha gideceksiniz ve sonra ruhu buraya geri getireceksiniz. Aynen böyle olacak.

Evet, şu anda çok fazla endişe var. Çok fazla gerilim var. Şu anda kişisel yaşamınıza giren enerjiler -gezegen ile ilgili olanları unutun- şu anda çok yoğun ve çok fazla yeniden ayarlama, yeniden yönlendirme, temizleme ve hazırlanma var. Ama artık her birinizin o rüyayı yaşamasının, onu buraya getirmesinin zamanı geldi. O oralarda bir yerlerde olmamalı. İşte olan budur.

Zorlayıcı olacak ve bu yüzden diğer alemlerde etrafta toplanmış çok fazla insan var. Sam bu yüzden ayrıldı. Sam, Dünya'da uzun süre kalabilirdi ama o, şu anda olanların önemini biliyor. Oraya ulaştığınızda dengede olduğunuzdan emin olmak ve sizi çıtır çıtır kızartmamasını sağlamak için birinin diğer alemlerde - indiğiniz tüm katlarda, ama özellikle ruh seviyesinde - denge sağlaması gerekir. Böylelikle, insan ve ilahi olanın buluşabilmesi, buraya gelebilmesi ve birlikte var olabilmesi sizi yakmayacaktır.



Gerçek Kıyamet

Yani, bunun kıyamet olayı olduğunu söylüyorum ve öyle dir. Ve Cauldre'nin "Ah, kulağa çok görkemli geliyor" dediğini biliyorum. Ah! öyledir.

Kıyametin Yunanca'da ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Ortaya çıkarmak. Kapağı çıkarmak. Görmenize engel olan şeyleri bir kenara atmak. Kıyametin anlamı budur. Ölüm ve yıkım değildir. John'nun Vahiyleri’ndeki, dünyaya gelen ve dünyayı yok eden korkunç olaylarla ilgili değildir. Vahiyler, şimdi onu Cennet’in Haçı’nın gözleriyle tekrar okursanız eğer, ondaki güzelliği fark edeceksiniz. Bunun Dünya'ya gelen yeni bir çağ olduğunu söylediğini fark edeceksiniz ve Vahiy'de tam anlamıyla şöyle diyor: "Tanrı'nın insanlıkla birlikte olma zamanı." Diyor ki, "Tanrı'nın zamanı", tanrısallığınızın insanınızla birlikte olma zamanıdır. Orada öyle yazıyor. Bu çok açık. O, "Bu Yeni Çağdır", Yeni Enerjidir. Dünyanın sonu değildir diyor.

İktidara ve açgözlülüğe tutunanlar ve eski kontrol ve yapısal tarzları korumaya çalışanlar, gerçek özgürlüğe karşı çıkanlar, uzun süre dayanamayacaklar. Yapamayacaklar. Hepsi güç oyunlarına, bağımlılıklarına, istismarlarına ve diğer her şeye düşkün arkadaşlarıyla oynayabilmek için başka bir Dünya'ya gidecekler. Sadece onlar için yaratılmış bir Dünya var. Aradaki farkı anlamayacaklar. Bir günden diğerine geçerken aradaki farkı anlamayacaklar, ama aniden orada olacaklar ve bu Dünya – şu anda üzerinde yaşamakta olduğunuz bu Dünya – çok fazla değişiklikten geçecek. Ve oraya ulaşmak zor olacak, ama onu "tekillik" olarak adlandırılan şeye taşıyan değişikliklerden geçecek. Ben buna gerçek özgürlük diyorum. Ve sizin içinden geçtiğiniz şey de bu ve üzerinde çok uzun süredir çalışmakta olduğunuz şey de budur. Ve yorgun olduğunuzu biliyorum.

Bir maraton koşuyorsunuz ve bunun en zor yanı nedir? Son aşamadır, son metrelerdir. Koşunun ortası değil. En zor olan son etaptır, çünkü bedeniniz size "O tam orada, önümde" der. Herhangi biriniz daha önce bir maraton koşmuşsa, bunu bilirsiniz. Ve bu bitiş çizgisini görüyor olmanıza rağmen bedeninizin aniden sarsılmaya başlaması gibidir. Aniden enerji akışı durur. Aniden her kas ağrır. Aniden sahip olduğunuz tüm zihinsel odaklanma kaybolur ve bunu yapıp yapamayacağınızı merak edersiniz. Bilirsiniz, bu çok sık olur, insanlar bitiş çizgisinden hemen önce yere yığılırlar. Bu, üzerinde çok çalıştıkları şeydir ama hemen hemen o noktada, bitiş çizgisinde olduklarını, başarılı olduklarını hayal bile edemeyecekleri bir aşama vardır. Ve şu anda yaptığımız da budur, bu sondur – bu son metreler değil, son anlardır.

Şimdi ve o zaman arasında çok şey olacak ve bugün süreyi biraz uzun tuttuğumu biliyorum ama burada önemli bir merabh yapmak istiyorum. Cennet’in Haçı hakkında daha fazla konuşacağız.

Derin bir nefes alın. Bu çok zor. Demek istediğim, ‘kötü’ anlamında zor değil; şu anda 'iyi' anlamında zor. Süper yoğun. Bunları listeleyebileceğimi biliyorum, Cauldre'den onları daha sonra yazmasını isteyeceğim ama bazen sadece ağlamak istersiniz. Sadece ağlamak istersiniz. Bazen bedeninizde ve zihninizde, bu o kadar yoğunlaşır ki, artık bununla başa çıkıp çıkamayacağınızı bilemezsiniz. Ve bazen neyin doğru, neyin yanlış olduğu çok kafa karıştırıcıdır. "Ben deli miyim? Değil miyim? Uyduruyor muyum? Neler oluyor?" diye saptamaya çalışırsınız. Sadece Cennet’in Haçı’na doğru ilerliyorsunuz. Bu kadar. Bu kadar.

Derin bir nefes alalım ve Sam'in ruhuyla bir merabh yapalım.



Bilgelik Merabhı

Şu anda başınıza gelenler, özellikle sevdiği Kelli öldükten sonra Sam'in başına gelenlere çok benziyor.

(müzik başlar)

Bir keder vardı.

Şu anda birçok, birçok yaşamın yasını tutuyorsunuz.

Ha bu arada eklemeyi unutmuşum. Geçmiş yaşamlarınızın her biri bu noktaya geliyor. Her biri o sarsıntı ve hareketlilikten geçiyor. Her biri, çok yoğun bir şeyler hissediyor. Onlar da Cennet’in Haçı’na geliyorlar.

Bunu tek başınıza yapmıyorsunuz. Bütün geçmiş yaşamlar da orada.

Onlar da hayallerini gerçekleştiriyor. Bir manastırda veya bir rahibe manastırında olabilirler. Essene'ye* geri dönmüş olabilirler. Nerede olursa olsunlar, onlar da buna geliyorlar.

*ÇN: Filistin'de MÖ 2. yüzyıldan MS 2. yüzyıla ait eski bir Yahudi münzevi mezhebinin üyesi, son derece organize gruplar halinde yaşayan ve ortak mülkiyete sahip olan. Essenliler, Ölü Deniz Parşömenlerinin yazarları olarak kabul edilirler.

Daha önce sorulan sorunun aynısını soruyorlar, "Bu aslında benim uydurduğum bir şey mi?"

"Bir şeyler oluyor" diyorlar. Bunu sadece uyduruyor muyum? Belki de geri dönüp yeniden dua etmeliyim. Geri dönüp ve şapelde diz çökmeli ve ruhum için Tanrı'ya dua etmeliyim.”

Onlar da bunun içinden geçiyorlar.

Şu anda olan ve Sam'in başına gelen şey, bir yasın yaşanmasıdır. Kelli için yas tuttu; kendiniz için, tüm yaşamlardaki tüm o acı verici deneyimler için yas tutuyorsunuz.

Kendi ölümleriniz için yas tutuyorsunuz.

Neden? Neden daha önce anlamadım?” diye yas tutuyorsunuz.

Birkaç yaşam önce gerçekten, kelimenin tam anlamıyla yükselmiş olabileceğinizi bilen parçanız için üzülüyorsunuz, ama yükselmemiştiniz. “Belki de bunu yapmalıydım” diye düşünüyorsunuz. Ama unutmayın, kalmayı siz seçtiniz.

Şu anda olan şey, sizin her parçanızda da gerçekleşiyor. Sizden her şeyi bilgeliğe getirmeniz isteniyor ya da buna zorlanıyorsunuz.

Sam'in yapmak zorunda olduğu şey buydu. Kelli için yas tuttuktan sonra onu bilgeliğe getirdi. Ve bir şeyi ruhunuzun bilgeliğine bırakmak, olayların neden bazen böyle olduklarına ve olanın güzelliğine dair netlik sağlar.

Tam da zor bir şeyin olduğu o andayken, örneğin sevdiğiniz birisinin kanser olması ya da sevdiğiniz birinin arabadan çekip çıkarılması gibi, bu durumdayken daha önce bahsettiğimiz gibi, bilge olmak çok zordur. Çok zor. Hayır. Bunu denemeyin bile.

Kederin içinde olun. Korkunun içinde bile olun. Ama sonra belli bir noktada onu bilgeliğe getirirsiniz ve Melekler Zirvesi’nden, genel resimden bakıldığında nelerin olup bittiğini anlarsınız. Ve bir hata ya da bir kaza olduğunu düşündüğünüz şeylerde bile derin bir güzelliğin olduğunun farkına varırsınız. Derin bir güzellik.

Cennet’in Haçı’na yaklaşırken, her şeyi bilgeliğe bırakın. Onları acı verici bir şeymiş gibi tutmayı bırakın. Artık kendinizi cezalandırmanıza gerek yok. Onları hemen şu anda bilgeliğe bırakın.

(Duraklama)

Ruh, onu bilgeliğe getirecektir. Ve evet, en kötü şeylerde bile size güzelliği göstermek için yardımcı olacaktır.

Bütün gerilimler, şu an var olan gürültünün hepsi, sahip olduğunuz bütün o fiziksel, zihinsel, ruhsal zorluklar, bunların hepsi, buna, bu tek şeye indirgeniyor: Onu bilgeliğe getirin. İşte bu kadar.

Olan bu. Bir keder halini, bir korku halini, kendini sevmeme halini bırakıp onları bilgeliğe getirebilir misiniz?

Ruhunuz onlarla ne yapacağını biliyor, öyleyse sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Ama gitmesine izin verebilir misiniz? Bu, olan her şeyin bir özetidir.

Örneğin, siz suçluluk ve utanç yaşamaya devam etmeyi istemedikçe, neden bir şeylere takılıp kalasınız ki?

Ama er ya da geç, Cennet’in Haçı’na yaklaştıkça, ruhunuz sizi sarsacak ve "Bırak gitsin, Annette. Devam et." "Elizabeth, bunu neden yanında taşıyorsun? Devam et. Bilgeliğe gitmesine izin ver.” diyecek.

Lütfen, lütfen onların bilgeliğe gitmesine izin vermedikçe Cennet’in Haçı’na giremezsiniz. Bu bir asansör. Bu asansör gerçek bilgeliktir.

Onları yanınızda taşımaya ve geçmişte olan şeyler için suçluluk duymaya devam edemezsiniz. Ve bazılarınızın onları bırakmakta zorlandığını biliyorum. Bunun sizin suçunuz olduğunu hissediyorsunuz. Ama şimdi Cennet’in Haçı’nın zamanı.

Suçluluk haçının değil. Cennet’in Haçı’nın zamanıdır.

Şu anda olan her şey, gerilimler, diğer her şey sizden onu bilgeliğe getirmenizi istiyor. Bu şekilde içinden geçeceksiniz. Diğer alemlerdekilerin yaptığı budur, onlar gitmiş olsalar da, hala burada olsalar da ve diğer alemlerde sadece yardım ediyor olsalar da yaptıkları budur. Onlar yardım ediyorlar, destek oluyorlar, o bilgelik dengesinin var olduğundan emin oluyorlar.

Her şeyin bilgeliğe gelmesine izin verene kadar içeri girmeye çalışmanıza, bunun içinden geçmeye çalışmanıza, asansöre binmeye çalışmanıza izin vermeyecekler. Mecbursunuz, yoksa sizi paramparça eder.

Her şey -Geri tutmak yok, makyo yok. Her şey bilgeliğe getirilmek zorunda.

Bazılarınız, ah, evcil hayvan sorunları dediğiniz şeye, evcil hayvanlarla ilgili suçluluğa sahip, "Hayır, bu sorun bende kalmalı"der gibi. Şimdi sizden her şeyin bilgeliğe gitmesine izin vermeniz isteniyor.

Aslında bir şey yapmak zorunda değilsiniz. Hayır. Ruha gitmesine izin verin ve sonra tüm bu Cennet’in Haçı zamanı geldiğinde onu geri alacaksınız.

Şu anda var olan bütün yaraların en derininin - onları tanımayabilirsiniz ama en derininin - hala Atlantis'ten kalan o eski suçluluk duygusu - nasıl düştüğü ile ilgili, saç bantları ile ilgili olan o suçluluk duygusu - olduğunu söyleyebilirim. Onu da bırakın gitsin.

(Duraklama)

Tutunduğunuzu hissettiğimde, her birinize ayrı ayrı geleceğim ve sadece gözlerinizin içine bakacağım ve diyeceğim ki, "Bilgelik ” Ve siz ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bırak gitsin.

Bunu yaptığınızda, şu anda o aşırı yoğunluğu-gerginliği çok daha az deneyimleyeceksiniz. Kendinizden - “Deli olduğunuzu” düşünerek- şüphe etmenizin giderek daha da azaldığını fark edeceksiniz.

Bilgeliğin Merabh'ı olan bu merabh'ın güzelliğinde derin bir nefes alalım.

Bunun, gezegendeki o büyük - o büyük - olaydan, Cennet’in Haçı’ndan önceki arınma olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu bireysel bir şey, ama, oh, o insanlığı etkileyecek.

Kelimenin tam anlamıyla geri adım atmak ve belki de kötü olan bir deneyimin nasıl bilgeliğe dönüştürülebileceğini izlemekte öylesine bir güzellik var ki.

(Duraklama)

Gelin birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

Üç aydan biraz daha fazla – biraz fazla – var. O beklenenden çok daha hızlı gerçekleşti. Bu yılın Temmuz ayının sonlarında, gezegendeki bilinç ve ışık oranından, onun artık vuku bulmasının kaçınılmaz olduğunu ve çok hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini biliyorduk. Çok, çok hızlı oldu. O nedenle bu konu hakkında pek konuşmadık.

Bir 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl daha olmadığını bilerek diğer alemlerde kutlama yaptık. Ve şimdi üç aydan biraz fazla kaldı.

Haydi birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

Cennet’in Haçı hakkında giderek daha fazla konuşacağız. Geri kalan her şeyi bir kenara bırakacağız. Ah, o koşuşturmaca, her şeyin yeniden ayarlanmasına, yeniden düzenlenmesine izin vermek için diğer alemlerde meydana gelen o telaş.

Yükselmiş Üstatlardan bazılarının şöminenin etrafında konuştuklarını duyabiliyorum. "Ne oldu? Bunun kehanet olduğunu biliyorduk. Bunun olacağını biliyorduk ama şimdi değildi!” diyorlar. Ve bazıları da, "Ah, birlikte çalıştığım grup - içlerinden biri bana kanallık yapıyor ve aman Tanrım - hala UFO'lardan bahsediyorlar" diyor. (bazı kıkırdamalar) "Ne oldu da bu, bu kadar çabuk oldu? Bizi yakaladı – Bir de biz güya Yükselmiş Üstadız– bizi şaşırttı. UFO'ların olmadığını gruplarımıza nasıl açıklayacağız? Onlara anlatmaya çalıştım ama UFO’lara inanmak istiyorlar. UFO'ların başka bir uzak galaksiden gelen varlıklar olmadığını anlamalarını nasıl sağlayacağız? Onlar, belki gelecekten gelen, belki de Cennet’in Haçı’ndan gelen Dünya'daki insanlar."

Ne oldu da buna sebep oldu?” dedikleri zaman, arkama yaslanıp tek bir kelime söylüyorum, "Banklama" (daha fazla kıkırdama).

Bununla birlikte, sevgili dostlar, tüm yaradılışta her şeyin gerçekten iyi olduğunu hatırlayarak derin bir nefes alalım.

Bununla birlikte, Ben Egemen Alandan Adamus'um. Teşekkürler.

 

 

Türkçeleştiren: Çağrı Demiral, Zeynep Aydoğdu

Gözden Geçiren: Hikmet Canbay


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

.