• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

İlerlemek - Güçsüz Yaşam Dizisi. " ŞAUD: 4"

Adamus mesajı
Geoffrey Hoppe kanallığı ile
5 Aralık 2015'te Kırmızı Çember'e sunulmuştur.


İZLE                                                 DİNLE


Ben Ben'im Profesör Adamus. Ben, St. Germain, ben ne
şeytanım. (İzleyiciler neşeli bir şekilde alkışlar)

Bu yüksek enerjili toplantıya hoş geldiniz sevgili Şambra. Bugün burada bizi çevirim içi dinleyen ve burada toplanmış olan herkese hoş geldiniz diyorum. Ah!

Hoş, hoş, ilginç, hayranlık uyandıran kostümler. (İzleyen üyelerden çoğu yılbaşı kostümü ile gelmiştir) Giyinmek ile ilgili bir şey var. Tipik rutininizi değiştirip kendini farklı hissetmek ile ilgili bir şey var. Bu aslında sizin bedeninizdeki hücreleri etkiliyor. Bu sizi etkiliyor ve bu ayrıca sizin zihninizi de etkiliyor. Bu onu yeni olasılıklara açıyor. Bedeninizdeki hüc...ehh. (Adamus kadın kılığındaki Sart'ı görünce duruyor, izleyiciler gülüyor) Evet, ehh, evet bu, onu yeni olasılıklara açıyor. Pardon hanımefendi siz mola arasında hangi tuvaleti kullandınız. (Kadın kostümü giymiş olan Sart'a konuşur, kahkahalar artar)

SART: Hatırlamıyorum.

ADAMUS: Hatırlamıyorsun. Vanilyalı kahvem için teşekkürler. (Sandra'ya) Ben bugün kahveme biraz da Kahlua (yüksek alkol içeren Meksika Likörü) alabilir miyim?

LİNDA: Hayır.

SANDRA: Hayır.

ADAMUS: Sanırım buna ihtiyacım olacak. Oh, hımm. (kıkırdamalar artar)

O halde hoş geldiniz sevgili Şambra. Evet. Siz kostüm giydiğiniz zaman, Sart'ın da size anlatacağı üzere, farklı hissediyorsunuz. Bu sizin bedeninizdeki her hücreye dokunuyor. Böylece siz daha fazla eski rutindeki, oh, maskülen hücreler ile sınırlanmamış oluyorsunuz. Sizde her ikisi de var. Makosen ayakkabılar sana daha hafif hissettirmiyor mu? (Sart başı ile onaylar) Evet, evet. Oh, evet, evet. (Adamus kıkırdar)

Şambra ben sizden burada biraz durmanızı istiyorum. Ben Cauldre'nin her zamanki kıyafetine kıyasla, bu kıyafet içinde kendimi çok daha rahat hissediyorum. (Adamus frak ve melon şapka giymiştir)

EDİTH: Harika gözüküyorsun.

ADAMUS: Teşekkürler. Teşekkürler, her zamanki gibi. (bazı kıkırdamalar) Ben son ömrümün büyük bir bölümünü kafamda şapkayla geçirdim. O basketbol şapkaları ile değil ama bir beyfendi şapkası ile. Evet, baston da Cauldre için. Yıllar geçtikçe o bu hale geldi. (kıkırdamalar artar) Ben sizden hemen şimdi buradaki enerjiye bir bakmanızı, onu hissetmenizi istiyorum.

İşte buradayız, 5 Aralık 2015. İşte biz hızla değişen bir dünyada burada toplanmış bulunuyoruz. Biz bugün bu konu hakkında konuşacağız. Bu, gezegendeki yeni spritüalitenin ölçüsü, özü budur. Bu, Yeni Çağ (New Age akımı) değil. Hayır, sanırım Yeni Çağ'cılar çok daha dindarlar veya onların ciddi bir biçimde bir yerde oturmaları veya diz çökmeleri gerekiyor, ya da her neyse. Fazla gülmek yok onlara. Burası her anlamda bir Katolik Kilisesi değil. Katolik Kilisesi'ne bu kıyafetler ile gittiğinizi hayal etsenize. (bazı kahkahalar) Hımm.

SART: Beni aforoz ederlerdi. (Adamus kıkırdar)

LİNDA: Korkutucu.

ADAMUS: Onlar seni hemen bir papaza çevirirdi.

LİNDA: Ohh!! Ohh! (izleyiciler güler ve alkışlar) Ohh!!

ADAMUS: Dediğim gibi bu - eğer hissediyorsanız - bu yeniye bir örnek, bu spritüel bir şey bile değil. Bu sadece bilinç ve buna öncülük etmek için yeterince çılgın olan sizlersiniz. Şeylerin dışına çıkacak ve ötesine geçecek olan sizlersiniz.

Bu bir parça deli olmayı gerektiriyor, belki de bir hayli deli olmayı gerektiriyor. Bu, yoğun bir mizah anlayışı istiyor. Sizin normlardan kurtulmaya muktedir olabilmeniz için içinizde çok iyi dengelenmiş olmanız gerekiyor. Oh, burası öyle bir kurallar dünyası ki.

Biz bugün buradayız ve burasııkça bir cami değil, eğer bu sizin hoşunuza gitmediyse de benim umrumda değil. (Adamus kıkırdar) Eğer bana o şekilde dua etmeyi sürdürürseniz sizi Muhammed'e söylerim. (Linda boğulur gibi olur)

LİNDA: Çeneni kapat!

ADAMUS: Ben onu tanıyorum, o iyi bir arkadaş. O Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nün bir parçası. Gerçekten.

Yani siz gülmeye muktedirsiniz, yaşamaya muktedirsiniz, öteye geçmeye muktedirsiniz ve işte ben hepiniz ve her biriniz ile çalışmayı, birlikte zaman geçirmeyi bu neden ile seviyorum.

İşte biz bugün dört çeşit Adamus yemeği yiyeceğiz.

LINDA: Uh-oh.

ADAMUS: … bilincin. Evet. Aperatif olarak önce işleyeceğimiz konu ile ilgili izleyicinin katılım göstereceği birkaç soru olacak. O halde siz bugün mikrofon için kendinizi hazırlayın. Edith, neden gözlerini döndürüyorsun? (bazı kıkırdamalar)

LINDA: Mmm?

ADAMUS: Gözlerini gördümişte Edith. Oh, Edith, hadi yeniden yap. Kamera sende.

EDITH: Oh, gözüme sinek kaçmıştı. (kahkahalar)

ADAMUS: Başka bir tane daha kaçmak üzere. (kahkahalar artar) Beynin, apaçık. Apaçık. Bugün harika gözüküyorsun tatlım.

EDITH: Teşekkürler.

ADAMUS: Evet. Öyle. Gerçekten öyle. Gençleşmişsin. Sıkıntılı değilsin Edith. Şimdi, Edith, sen dünya çapında bir rock yıldızısın. Gözler yine başladı. (kahkahalar) Sen dünya çapında bir rock yıldızısın. İnsanlar bizi izliyor ve "Edith bu ay ne yapacak diye seni seyrediyor. Edith Adamus'a nasıl küstahça karşılık verecek?" diye merak ediyorlar. Sanki üzerinden bir yük kalkmış. Nasıl oldu?

LINDA: Oh, bekle. Mikrofonu ister misin?

ADAMUS: Evet, evet, mikrofon.

EDITH: Ben sadece … oh.

LINDA: Aman, oh. Bekle.

ADAMUS: Bu bir Edith anı.

EDITH: Teşekkürler.

ADAMUS: Biz bir gün bir film çekeceğiz - Edith Anları. (bazı kıkırdamalar) Bugün gözlerine ne oldu tatlım? Gözlerin, yuvarlanmaya devam ediyor – mmmm-mmm-mmm-mmm – şöyle (Adamus gözlerini döndürür; kıkırdamalar artar). Yani Edith, ne oldu? Sen daha genç gözüküyorsun.

EDITH: Ben sadece kendim ile o kadar rahat hissediyorum ki ve kendimi o kadar çok seviyorum ki gözlerimin dönmesini durduramıyorum. (kahkahalar)

ADAMUS: Neden daha genç duruyorsun peki, normale göre biraz daha mı az yükün var?

EDITH: İşte, ben gençleştim!

ADAMUS: İyi. Biyolojine bir şeyler mi oluyor?

EDITH: Tabii, o hep sağlıklı.

ADAMUS: Hep sağlıklı.

EDITH: Evet.

ADAMUS: Ehh, mmm.

EDITH: Öyle.

ADAMUS: Son zamanlarda biraz daha iyi oldu. Buna daha sonra değineceğiz. Teşekkür ederim.

Aperatif olarak soru- cevap alacağız, kendinizi hazırlayın; mikrofon herhangi bir anda herhangi birinize uzatılabilir. Salonda mikrofonla dolaşan Grinch'in (Noel kutlamasından hoşlanmayan yeşil, kötü adam) onu kime uzatacağını asla bilemezsiniz. (Linda Grinch gibi giyinmiştir) Burada ilk kez bulunsanız da, eskilerden biri olsanız da bugün mikrofon herkese denk gelebilir. hım.

İkinci çeşit yemek tartışma, ders ve gözlemden oluşuyor, ikinci çeşitte şeyler berraklık kazanacak. Üçüncü çeşitte zihnin ötesinde kişisel bir fantezi merabhı var. Evet. Dördüncü çeşit...(birisi "Ya da zihnin dışında" der) Zihnin dışında mı. Bedenin dışında ama. Zihni bilmiyorum.

Dördüncü çeşit, ah, ben merak edilsin ve gizemli olsun diye bunu daha sonra belirteceğim. (birisi “Oooh” der) Ooh. Evet. Yani, heyecanlı. Heyecanlı. Heyecanlı.


İ
lk Soru

O halde ilk soru, mikrofonla birlikte hazır mısın Grinch?

LINDA: Oh, evet. Oh, evet.

ADAMUS: İlk soru: işte takvimin sonuna geliyoruz; yıl sonu değerlendirmesi yapmak her zaman iyidir, önümüzdeki yıl için alacağınız yeni kararlara bir göz atın - ki ben onları kişisel yalanlar diye adlandırıyorum. O neden ile ilk soru siz, bu yıl, 2015'te, 1'den 10'a kadar değerlendirdiğinizde 10 en yüksek, 1 en düşük olmak üzere, doğal olmak konusunda nasıldınız? İzin vermeye muktedir olma konusunda nasıldınız? Siz zihinsel karışıklıktan uzak durmak konusunda nasıldınız ve aydınlanma denilen şu şeyin doğal bir şekilde bedeninize ve zihninize gelmesi için izin vermek konusunda nasıldınız?

Baston hoşuma gitti.

LINDA: Evet, onu anladık.

ADAMUS: 1'den 10'a kadar değerlendirdiğinizde, siz 2015'te bu konuda ne kadar doğaldınız? Hımm.

Peki. Linda, mikrofonla birlikte hazırız. (Adamus kahvesine uzanır ve masadaki bir muma çarpar) Ayy. (birisi "kahretsin" der ve bazıları kıkırdar) Teşekkür ederim. Bu sihirli bir mum. Asla yanıp tükenmez. Evet.

SAM: 6

ADAMUS: 6

SAM: 6

ADAMUS: Bu rakamın bir anlamı mı var?

SAM: Olabilir.

ADAMUS: Olabilir.

SAM: Tabii, neden olmasın?

ADAMUS: Evet, evet.

SAM: Önemli bir sayı.

ADAMUS: Önemli bir sayı. Yani ben sana geçen yıl doğal olmak konusunda, şeylerin sana gelmesine izin verme konusunda, aydınlanmanın bedenine, zihnine gelmesine izin verme konusunda nasıl olduğunu sormuş olsam 6 ile mutlu olur muydun?

SAM: Bu beni çok heyecanlandırmazdı, büyük olasılıkla hayır.

ADAMUS: Evet, çok heyecan verici değil. Peki. Önümüzdeki yıl 2016 için nasıl bir derecelendirme yapacaksın?

SAM: Ben ne olursa olsun bırakacağım.

ADAMUS: Bu benim kulağıma sanki bir 10 gibi geldi. (kıkırdarlar) Doğal olarak. İyi. Ben senin ile uğraşmaya devam edeceğim yani seninle biraz daha tartışacağım (bazı kıkırdamalar)

SAM: Peki.

ADAMUS: Ben o durmayı, başlamayı, durmayı, başlamayı, düşünmeyi, geri düşmeyi, düşünmeyi, sıkıntıya girmeyi görüyorum...

SAM: Ah, ahh.

ADAMUS: … rahatla, şeyler geliyor. Bu kalıbı fark ettin mi?

SAM: Evet, evet.

ADAMUS: Evet, evet.

ADAMUS: Ve sen bu kalıbı göz önüne aldığında bugün hangi noktadasın?

SAM: Sanırım yukarıya çıkıp, geri düşmek.

ADAMUS: Yukarı. Peki.

SAM: Bugün çok uzakta.

ADAMUS: Doğal olmak için ne yapacaksın?

SAM: Yani düşünmek tekrar düğümlenmek demek sanırım.

ADAMUS: Bir nevi.

SAM: Evet.

ADAMUS: Bir nevi.

SAM: Bunu bilmek iyi bir cevap mı bilmiyorum.

ADAMUS: şünmeyi bırakacak mısın?

SAM: şünmeyi bırakacak mıyım?

ADAMUS: Evet, evet.

SAM: Pek mümkün değil gibi.

ADAMUS: Mümkün değil, yüksek olasılık ile mümkün değil, peki.

SAM: Evet.

ADAMUS: Güzel. Peki. Teşekkür ederim.

SAM: Evet.

ADAMUS: Sıradaki. Bedensel, zihinsel ve her anlamda doğal olarak aydınlanmanıza izin verme konusunda 1'den 10'a kadar derecelendirdiğinizde bunun neresindesiniz?

CHERYL: Ben 7 diyorum.

ADAMUS: Yedi! Sam'den biraz daha iyi. Güzel. Bundan memnun musun? (kadın kıkırdar) Cevabı biliyoruz sanırım.

CHERYL: Eh, aydınlanmamın hemen şimdi gerçekleşmesini tercih ederdim ve ben herşeye…

ADAMUS: Tabii. Bu mümkün.

CHERYL: Tamam, ben bunu şimdi seçiyorum

ADAMUS: Peki ama buna izin verebilir misin?

CHERYL: Evett!

ADAMUS: Dur burada – “Ben seçiyorum" Güzel. Hepiniz bu noktadasınız. Ben hepinizin bu noktada olduğunu biliyorum ama siz buna izin verebilir misiniz?

CHERYL: Öyle sanırım, evet.

ADAMUS: Bu pek de…

CHERYL: Bu sana pek hevesliymişim gibi gelmedi değil mi? (kıkırdar)

ADAMUS: Hayır. Yani evet, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Siz hepiniz o seçimi yaptınız ve o nedenle de bu gerçekleşecek. Onun size zaman zaman ağır ve zor gelmesi ona izin vermemenizden kaynaklanıyor. Siz güvene izin vermiyorsunuz, onun gerçek olmasına izin vermiyorsunuz. Halen o soru var - halen o soru - "Bütün bunlar gerçek mi?" Biz ayda bir şamata yapmak, birlikte biraz gülmek için mi toplanıyoruz?

LINDA: Şamata mı?

ADAMUS: … kostüm giymek, çıkarmak (bazı kıkırdamalar).

LINDA: Şamata mı?

ADASMUS: Gündelik hayata biraz renk katmak için mi, yoksa bu gerçekten oluyor mu?

(duraklama)

Şimdiki halin ile 5 yıl önceki halin arasında ne kadar fark var?

CHERYL: Aman Tanrım!

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Muazzam derecede.

ADAMUS: Evet. Hangi açıdan?

CHERYL: (duraklar) Ben çok

ADAMUS: Bir dakika. (Adamus kadının kafasına yakın bir yerde, havada, bir şey kovalar). Güzel.

CHERYL: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Orada fazla yakında asılı olan bir varlık vardı. Çok güzel bir varlık ama...

CHERYL: Tamam.

ADAMUS: … sanki o da kamerada çıkmak istedi. (kıkırdar) Uzaklaştı.

CHERYL: “Ben de onun ile kamerada çıkacağım.”

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Ben şeylerin bana gelmesi konusunda evrene daha çok güveniyorum.

ADAMUS: Oh, evren, mevren. Evren bir şey bilmiyor. Üzgünüm. Ne demek istediğini anlıyorum ama o terimden hoşlanmıyorum. Evren. Nedir? Nedir? O, Ben'im.

CHERYL: Ben kendime ve Ben'imliğime ve onun içinde olmaya daha çok güveniyorum.

ADAMUS: Güzel çünkü evren mümkün olan herhangi bir anda seni yutacaktır.

CHERYL: Evet, yuttu.

ADAMUS: Sen bunu fark ettin mi? Evren herhangi bir anda size bir şaka yapabilir, sizi yutabilir çünkü evren sadece nötr bir şekilde beklemede olan enerjidir, o sizin bilincinizi veya bilinçsizliğinizi bekler ve o sizi tüketir. Yani evet onu yaratan sizsiniz.

CHERYL: Ben kendimi öncesine kıyasla daha çok seviyorum.

ADAMUS: Güzel. Güzel.

CHERYL: Ben kendimi daha çok kabul ediyorum.

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Ben kendimi daha çok takdir ediyorum.

ADAMUS: İyi.

CHERYL: Çünkü ben çok harika olduğumu düşünüyorum. (kıkırdar)

ADAMUS: Ben de öyle düşünüyorum.

CHERYL: Oh, teşekkür ederim. Ben de senin için aynısınışünüyorum.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Karşılıklı iltifatlar birliği.

CHERYL: Oh, bu bir gerçek! Bu gerçek! (ikisi gülerler)

ADAMUS: Güzel. Yani 7, hoşuma gitti bu sayı. Önümüzdeki yıl kaç olacak bu?

CHERYL: Ben daha da açık olmak için izin vereceğim.

ADAMUS: İyi. 1'den 10'a kadar derecelendirince…

CHERYL: Evet, en az.

ADAMUS: En az - en az, evet.

CHERYL: En az 10.

ADAMUS: Peki. Güzel. Teşekkür ederim.

CHERYL: Sana çok teşekkür ederim.

ADAMUS: İki tane daha. Farklı bir soruya geçmeden aynısına devam. Doğal ölçeğinize göre bu yıl nasıldınız? Bunun anlamı aydınlanmanın size gelmesi fakat siz ne kadar sıklıkla oturup bunun için endişelendiniz ve strese girdiniz? Evet, tatlım.

MARY: Ben 8 hatta 9 diyorum.

ADAMUS: Evet, ben sana 9 verirdim. Gerçekten verirdim. Evet.

MARY: İyi.

ADAMUS: Hissedip gözlemledim ve ...evet. Güzel. Önümüzdeki yıl?

MARY: En az 9.

ADAMUS: En az 9. Ne yapıyorsun? Burada ve tüm dünyada izleyen Şambra'ya ona sadece izin vermek konusunda, bu doğal aydınlanma evrimi konusunda ne tavsiyede bulunurdun?

MARY: Eh, sanırım çok yaşlanmanın gerçekten çok faydası oluyor. (kahkahalar ve bazı alkışlar)

ADAMUS: Eh, bunda gerçeklik payı var, bu, buradaki herkes için geçerli. Neden yaşlanmak? Bunun ne alakası var?

MARY: Bilmiyorum. Daha çok özgürlük var.

ADAMUS: Var. Ölümden korkuyor musun?

MARY: Hayır.

ADAMUS: Evet, korkmamalısın da. Hastalanmaktan korkuyor musun? Fiziksel olarak.

MARY: Hayır.

ADAMUS: Güzel. Güzel çünkü bu konuda çok endişe ediliyor, öyle olunca da onlar gerçek anlamda yaşamış olmuyorlar. Onlar kısa bir zaman sonra hastalanmaktan korkuyorlar; işte o zaman 'evren' bunu onlara veriyor.

MARY: Eh, hastalanırsam sadece ölürüm.

ADAMUS: Kesinlikle. Gelip beni ve diğerlerini ziyaret edersin. Bizim büyük bir Yükselmiş Üstatlat kulübümüz var. Ben sana bir misafir kartı çıkartırım, belki de kendi kartın olur. (kadın kıkırdar) İyi. teşekkür ederim.

Bir tane daha. 1'den 10'a kadar olan doğal ölçeğin neresindesiniz?

WOLFGANG: Ben mi?

ADAMUS: Evet. Evet.

WOLFGANG: Oh.

ADAMUS: Bunlar burada Kırmızı Çember'de oluyor. Mikrofonu uzatıyoruz.

WOLFGANG: Peki.

ADAMUS: Yerlilerin barış çubuğunu uzatması gibi. Biz de mikrofonu uzatıyoruz.

WOLFGANG: (kıkırdar) 3

ADAMUS: 3. Sen o zaman zihinsel bir adamsın.

WOLFGANG: Öyleyim. (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, evet. Sen ne iş yapıyorsun?

WOLFGANG: Yazılım mühendisiyim.

ADAMUS: Ohh! (Linda kıkırdar) Oooh. Kimin aklına gelirdi. (Wolfgang güler) Yazılım mühendisisin yani ve neden o kadar zihinselsin?

WOLFGANG: Pppffbbb! Öyle çünkü endişelenecek çok şey var.

ADAMUS: Evet, bu eğer şeylere endişelenmekten hoşlanıyorsan öyledir (Wolfgang kıkırdar). Ve senin çok keskin bir zihnin var, çok eğitimli bir zihin ve bugün burada olman çok ilginç çünkü biz bugün bunun ile ilgili bir şey yapacağız. Yani sen şeyler konusunda çok zihinsel oluyorsun. Sen düşünüyorsun. Sen zihninde her şeyi dolaştırıyorsun. Bu konuda bu yıl ne kadar ilerledin?

WOLFGANG: Mmmm. Fazla değil.

ADAMUS: Çok fazla değil. O seni en azında buraya Colorado'ya getirdi.

WOLFGANG: Evet! (güler)

ADAMUS: Neden buradasın? Şaud için tabii ama.

WOLFGANG: Ben Boulder'da verilen bir yazılım eğitimi için geldim.

ADAMUS: Vay! (kıkırdarlar) Buum! Ben sana bir şey göstereceğim, senin almaya ne kadar yatkın olduğunu ve o senin zihninde bazı şeylerin değişmesine neden olacak ve sen o büyük mühendislik sınavına gidiyorsun, program yapmaya, öğrenmeye ama yapamıyorsun. Sen orada oturuyorsun, profesör, öğretmenler konuşuyor ve sen yazılım mühendislerinin geçtiği tüm o şeylerden geçiyorsun, bilmiyorum; sen mühendislik yapıyorsun, mühendislik yapıyorsun ama olmuyor. Diyelim sen sınavı kaybettin. Kaybettin. Peki sonra ne yapacaksın? Uçağa binip eve mi döneceksin, bilmiyorum, işini mi bırakacaksın? Neden öyle oldu diye şaşıracak mısın - evet sen ne hata var diye şaşıracaksın (Wolfgang güler) Evet. Orada oturuyorsun ama anlamıyorsun. Yapamıyorsun. O zaman ne yapacaksın? Sen bomboşsun. Aranızdan biri son günlerde böyle bir şey yaşadı değil mi? (izleyiciler evet der) Sen aynı şeyleri yıllarca, yıllarca yaptın ve bu konuda uzman oldun; bir gün bilgisayar ekranının başında oturdun, bir şey yapacaktın ve sen ona 3 saattir baktığını ama hiç bir şey çıkmadığını fark ettin. Ne yaparsın?

WOLFGANG: iyi soru. İşte...

ADAMUS: Biliyorum. (Wolfgang güler).

WOLFGANG: Eğitim ile birlikte bir sınav var ve ben tabii sınavı geçememem halindeki olasılıklarışündüm.

ADAMUS: Evet. geçemezsen ne olacak?

WOLFGANG: Eh. Hayatım başka bir yönde ilerler sanırım. (kahkahalar).

ADAMUS: Buna hazır mısın?

WOLFGANG: Öffff!

ADAMUS: Öfff! Bugün çok öffff’” var. Mikrofon mu bozuk? (Wolfgang kıkırdar) Sınavı geçemezen ne olacak? Dünyanın sonu mu bu?

WOLFGANG: Hayır, tabii ki değil.

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır. Kendini berbat mı hissedeceksin? "Kötü programcı" şeklinde.

WOLFGANG: Kısmen, evet. (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, evet. "İkinci sınıf programcı." Evet. Ne yapacaksın? (Wolfgang iç çeker) Ben sana ne yapacağını söyleyeyim çünkü ben senin - hım - tam da yazılım mühendisi zihninde olacağım. Sen şöyle diyeceksin, "Hepsi uygun." Yanlış olan bir şey yok. Yanlış olan bir şey yok çünkü sen bilgisayar ekranına sabitleniyorsun. Sen yaşlandığın için değil, jet lag olduğun için değil ya da yavaşladığından değil ya da her neyse. Hepsi uygun. Sen sınavı geçemezsen eğer yüzünde büyük bir gülümseme ile "Zamanı gelmişti. Neyse zamanı gelmişti." dersin.

Şimdi sen sınavı geçebilirsin ve aslında sınavı geçeceksin de. (Wolfgang güler) Sen sınavı geçeceksin ama benim sana sunduğum bu potansiyeli de bileceksin ve sen bu konuda düşüneceksin çünkü sen bunu zaten yaptın ve sen kendine, "Bilirsin, Tanrım, ben kısmen çok lineerdim. Ben gerçekten de bir sonraki sınava odaklanmıştım ama ah, ah başka bir şeyler var." Ve sen yine bir programcı olabilirsin. Sen belki, sadece belki, daha önce bildiklerinin çok ötesinde programlama yapacaksın. Artık kısmi lineer terimler olmayacak.

WOLFGANG: Evet, yani, tabii, ben bunu düşünüyordum. (güler) Çünkü ben hep düşünürüm.

ADAMUS: Evet, evet.

WOLFGANG: Ben buraya geldiğimde aklımda bu soru vardı, doğru. Elektrik mühendisliği diploması aldım ve sonra doktora yaptım ve bu nedenle bu büyük sınava gireceğim. Bu sadece bir sınavın ötekini takip ettiği bir çizgi ve...

ADAMUS: Evet ve ne kadar…

WOLFGANG: … bunun bir önemi yok.

ADAMUS: Kaç diploma daha alabilirsin?

WOLFGANG: Sanırım bende fazlasıyla var. (kahkahalar)

ADAMUS: Ehhh, hayır, diplomalar iyidir. Sen kendine bir şey gösterdin ama buradan nereye gideceksin? Başının etini yiyen şey de bu - ben seni bunlar ile başbaşa bırakacağım ve bu konuda sana bir özetleme yapacağım. Evet, çok kötü değil. Eğer zihninde kalırsan kıçına tekme atarım. Ben seni oradan çıkaracağım çünkü onun ötesinde bir şey var ve ben birazdan bu konuya geri döneceğim. Ama teşekkür ederim.

WOLFGANG: Teşekkürler.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Sana çok teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

LINDA: İyi bir örnek olduğun için teşekkürler.

ADAMUS: Daha ne kadarını tolore edebilirsin? Lineer yolun ne kadarını, zihnin ne kadarını, hatta 10, 20, 30 yıl önce "Benim için tek önemli konu bu" dediğin spritüel hedeflerinin ne kadarını. Daha ne kadarını? İşte bizim bulunduğumuz, senin bulunduğun nokta burası; bu kırılma noktası.

Şimdiye kadar küçük sarsıntılar ve farklar ve ayarlamalar oldu ama şimdi daha öncekilere benzemeyen asıl kırılma noktası geliyor. Ve işte biz o neden ile bugün özellikle biraz çalışma yapacağız, Timothy, zihinden çıkacağız. Evet. Evet. Güzel.


İ
kinci Soru

Sıradaki soru. Şunu soruyorum. İnsanların kendileri hakkında yaptıkları değerlendirme daha çok pozitif mi negatif mi, kendileri hakkındaki algı, değerlendirme, daha çok pozitif mi negatif mi? Genel olarak daha mı iyi yoksa daha mı kötü? Evet, daha mı iyi daha mı kötü. Kendileri hakkındaki değerlendirme David kişisel olarak sen değil ama genel olarak insanlar.

DAVID: İnsanlar genelde daha kötü.

ADAMUS: Daha kötü. Peki. Neden?

DAVID: Onlar mükemmel bir yaşam için kendilerini yargılıyorlar.

ADAMUS: Tamam.

DAVID: Bildiğimiz gibi bu mümkün değil.

ADAMUS: Doğru. Sen onların pozitiften ziyade daha çok negatif yöne doğru eğilimli olduğunu söylüyorsun; bu bir derece mi iki derece mi negatif? Yoksa aşırı negatif mi? Denge nasıl?

DAVID: Bu … bilinçteki, bilinçaltından farklı.

ADAMUS: Tamam.

DAVID: Ve bilinçaltı daha negatif. Bilinçli durumda o kadar kötü değil.

ADAMUS: Peki. Sorunun diğer bölümü o zaman onlar çevrelerindeki dünyayı nasıl algılıyorlar; daha pozitif mi yoksa daha negatif mi?

DAVID: Daha negatif.

ADAMUS: Daha negatif.

DAVID: Özellikle de böyle bir zamanda.

ADAMUS: Yani iki katı negatif.

DAVID: Evet.

ADAMUS: İki katı negatif, peki, onlar kendilerine negatif oldukları için onların çevrelerindeki dünya ile ilgili algısı oldukça negatif. Onların dünyasındaki negatif şeyler neler?

DAVID: O, onların gördüğü kadarı ile faydasız.

ADAMUS: Doğru.

DAVID: Politika, terör, vergilendirme, eşitlik, özgürlük açısından.

ADAMUS: Güzel. Olağanüstü. Çok iyi bir gözlem. Evet, bu, onlara karşı işliyor. Güzel. Harika, teşekkürler. Sıradaki.

DAVID: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Güzel cevap, David (alkış). Büyük alkış. (David güler).

Evet. Yani sorunun ilk bölümü insanlar kendilerini algılama bakımından daha negatif mi yoksa daha pozitif mi?

LARA: Negatif.

ADAMUS: Negatif. Ne kadar negatif?

LARA: Mmm. Oldukça.

ADAMUS: Diyelim 0 nötr ve onu negatif 1, negatif 2, negatif 3 izliyor ve gittikçe beterleşiyor.

LARA: O zaman negatif 10'a kadar muhtemelen negatif 7 veya negatif 8 diyorum.

ADAMUS: 7 oldukça kötü. Vay. Ben yaşasam ve bir kariyerim olsaydı bir psikolog veya bir psikiyatrist olurdum veya eczacı, üçünden biri. Hepsi aynı kapıya çıkar. Onların çevresindeki dünya için ne diyeceksin?

LARA: Eh, sanırım eşit durumda.

ADAMUS: Eşit.

LARA: Evet.

ADAMUS: Evet, tamam.

LARA: Bu önemli.

ADAMUS: Evet. Peki onların çevrelerindeki dünyada negatif olan şeyler neler?

LARA: Bence dünyada şu an meydana gelen her şey.

ADAMUS: Her şey.

LARA: Evet.

ADAMUS: İyi bir özet. Her şey.

LARA: Evet.

ADAMUS: Aklına gelen birkaç şey söyle. Negatif.

LARA: İşte terörizm olayları.

ADAMUS: Evet. Bu seni etkiliyor mu?

LARA: Paris'teki çok etkiledi.

ADAMUS: Evet?

LARA: Evet.

ADAMUS: Seni etkiledi yani?

LARA: Evet, çok fazla.

ADAMUS: Evet. Bu hafta olanlar?

LARA: Ben dikkatimi ona vermediğim için gerçekte etkilemedi.

ADAMUS: Doğru. Zaten dikkatini veremiyordun değil mi?

LARA: Evet, evet.

ADAMUS: Evet. Bu konuyu çok düşünüyor musun?

LARA: Hayır, düşünmüyorum.

ADAMUS: Hım. Peki.

LARA: Hayır.

ADAMUS: Güzel. Peki.

LARA: Ama birkaç hafta önce böyleydi.

ADAMUS: Bu duygusal beslenme.

LARA: Evet.

ADAMUS: Bu enerjisel olarak yorucu bir şey. Ben Paris, San Bernardino gibi vakalardan sonra insanların, grupların enerji alanlarına baktığımda ki bu birkaç kişi ile sınırlı değil herkes dahil, enerjilerinin düşğünü gördüm. Orada duygusuzluk ve üzüntüden oluşan ilginç bir kombinasyon var.

LARA: Evet, öyle.

ADAMUS: Evet. Yani sen 7 veriyorsun – negatif, negatif.

LARA: Ah hah.

ADAMUS: Peki. Harika. Birkaç tane daha sevgili Linda. Teşekkür ederim. Güzel gözlemler. Birkaç tane daha.

LINDA: Oh, hadi gidip bir danışmana soralım.

ADAMUS: Oh, vay.

LINDA: Evet. Bu arada o bir Şambra danışmanı olmak istiyor, eğer bir tanesine ihtiyacınız varsa tabii. Siz Julie Mack'e tutunabilirsiniz (Adamus kıkırdar). Yeni Enerji Spritüel danışmanı.

ADAMUS: Onun telefon numarasını ve e-postasını ekrana yazabiliriz.

JULIE: Harika.

ADAMUS: Evet. İnsanların...

LINDA: O telefonda danışmanlık verecek.

ADAMUS: … kendilerine dair algıları. Sen insanlar ile çalışıyorsun.

JULIE: Ah, ah.

ADAMUS: … danışmanlık verdiğin çevre. Normal insanlar mı yoksa Şambra mı?

JULIE: Çok çeşitli insanlar ile karşılaşıyorum.

ADAMUS: Çok çeşitli.

JULIE: Ben, evet Şambra ve bilinçli bireyleri görüyorum.

ADAMUS: Evet, peki.

JULIE: Yani değişiyor. Ben 3'ten 10'a kadar insan görüyorum. Yani...

ADAMUS: 3'ten 10'a kadar. O halde sen oldukça...genel için kaç verirdin peki?

JULIE: Ben 7 diyorum.

ADAMUS: 7. Negatif mi pozitif mi?

JULIE: Negatif 7.

ADAMUS: Negatif 7.

JULIE: Kitleninki, evet.

ADAMUS: Kitle bilincinin kendine dair negatif bir algısı var. Peki onların çevrelerindeki dünyayı algılayışları nasıl?

JULIE: Benzer.

ADAMUS: Benzer.

JULIE: Evet.

ADAMUS: Boku yedik. (kıkırdarlar) Peki onların dünyasında negatif algıladıkları meseleler neler?

JULIE: Ben kesinlikle dünyada olaylar meydana geldiğinde insanların negatifleştiğini...

ADAMUS: Gün be gün sen...

JULIE: Şu anda politik nedenlerden.

ADAMUS: Politika. Peki, peki sana geldiklerinde hangi sorunlardan bahsediyorlar, kişisel sorunlardan ziyade hayat hakkında konuştukları zaman?

JULIE: Depresyon ve anksiyete. Herkes...ben çok insanla karşılaşıyorum.

ADAMUS: Onlar bunun sebebini biliyorlar mı?

JULIE: Benim çoğunluk ile gördüğüm, ben insanlar ile hayat konusunda konuşuyorum ve onlar o kadar korku dolu ki ve onlar keyif aldıkları, istedikleri, hoşlandıkları şeyleri yapmıyorlar.

ADAMUS: Onlar sanki kendilerini kapatmışlar. Koza oluşturmuşlar.

JULIE: Çok fazla. Kesinlikle.

ADAMUS: Evet. Peki. Bu hissettikleri depresyon ve anksiyete nerden kaynaklanıyor? Bu meydana gelen şey sadece biyolojik bir durum mu?

JULIE: İnsanlar genellikle bu hikaye ile geliyorlar.

ADAMUS: Evet. Onlar ilaç istiyorlar mı?

JULIE: Ben yazmıyorum ama onlar kesinlikle...değişiyor bu.

ADAMUS: Evet.

JULIE: Ben genellikle ilaç kullanmak istemeyen insanları kendime çekiyorum.

ADAMUS: Doğru. Akıllı insanlar gelip danışmanlık alıyor sen açıkçası ilaç yazmıyorsun ama önerebilirsin, danışanların ne kadarı sana gelmeden önce ilaç almaları gerektiğini düşünmeye başlamış oluyorlar?

JULIE: Muhtemelen yüzde 30'u.

ADAMUS: Yüzde 30. Peki. Bu çok yüksek bir oran. Oldukça yüksek. Güzel. Olağanüstü. Bir tane daha. Bir tane daha.

LINDA: Peki. Salonun diğer tarafına geçmem gerek. Bakalım. Mmm, mmm, mmm. Mm, mm, mm.

ADAMUS: İnsanların genel olarak kendilerine dair algıları nasıl? Evet. ?

Evet, tatlım. Bugün muhteşem gözüküyorsun.

CAROLINE: Oh, teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet.

CAROLINE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: İnsanları kendilerine dair algıları 1'den 10'a kadar derecelendirirsek kaç?

CAROLINE: 1'den 10'a kadar insanların kendilerine dair algılar?

ADAMUS: Evet.

CAROLINE: Ben insanların kendilerine dair çok fazla olumlu izlenimleri olduğunu sanmıyorum ve biz büyürken kilisenin etkisinde kaldığımız için kendimizi sevmeyi öğrenmek bu neden ile hayattaki en zor şeylerden biri.

ADAMUS: Öyle.

CAROLINE: Ve birisi gelip size bir iltifatta bulunduğunda bazen teşekkür etmek bile zor geliyor çünkü biz kendimiz buna inanmıyoruz.

ADAMUS: Ama sen benim iltifatımı gerçekten kabul ettin.

CAROLINE: Eh, sen harikasın.

ADAMUS: Evet, biraz öyleyim. (kahkahalar)

LINDA: O kadar dürüsttür ki.

ADAMUS: Sen de öylesin. Bu bir açıdan eğlenceli bir şey - şimdi sen söyledin diye diyorum - birisine bir iltifat edersiniz ve onlar ne kadar sıklıkla direnç gösterir? Onlar bundan kaçarlar ya da "Aman tanrım" veya "Hadi be" derler ve hatta bu bazen onların içinde bir kızgınlık yaratır. Bu çok garip.

Ben size iltifat edilen bir dünya görmek isterdim, boş lafların yerine size, "Bugün harika gözüküyorsun" denmesi. Onlar Edith'in yaptığı gibi basitçe "Kesinlikle" demeliler. "Kesinlikle çünkü ben yaşıyorum ve ben gencim." Evet. Benim sizi havalandırmam gerek. Yani 1'den 10'a kadar insanların algısı çok iyi değil.

CAROLINE: Çok iyi değil.

ADAMUS: Sen 5 mi verirdin?

CAROLINE: Herkes için mi? Yoksa sadece ben söz konusu olduğumda mı?

ADAMUS: Evet, genel olarak herkes.

CAROLINE: Sanırım 5 verirdim.

ADAMUS: 5, peki.

CAROLINE: Ve , biliyorsun, Şambra olarak biz harika insanlar olduğumuzu deneyimlemeyi ve kabul etmeyi öğreniyoruz. Biz harika insanlarız ve büyümek ve o deneyimler bize yardım ediyor.

ADAMUS: Şimdi aynı soru, 1'den 10'a kadar insanlar çevrelerindeki dünyayı nasıl algılıyorlar? 1'den 10'a kadar pozitif mi negatif mi?

CAROLINE: Daha çok negatif diye düşünüyorum. Bu üzücü ama ben şunu düşünüyorum, biliyorsun... ışığı görmek zor.

ADAMUS: Evet. Güzel. Çok teşekkür ederim.

CAROLINE: Rica ederim.

İnsanların Algısı

ADAMUS: İşte bugün toplandığımız bu salonda ve çevirim içi bağlananlarda bir üzgünlük var. Şambra üzgün. Bir üzgünlük ve merak var, "Neler oluyor? Bundan sonra neler olacak? Böyle zamanlarda son çıkan ürünler, program veya kişiler, gurular, kristaller, her şeyi tedavi edecek bir merhem ile dikkatin dağılması çok kolay bu arada. Ama bu değil. Bu değil.

Ve bilirsiniz ben bunu size devamlı söylüyorum, siz, sizin ihtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz. Her şeye. Sizin başka bir şeye ihtiyacınız yok. Arada başkaları ile konuşmak evet iyidir ama her şeyi tedavi edecek bir kür yok. Herhangi bir ilaç tedavisine, maddeye - legal ya da illegal - veya herhangi bir şeye gerek yok. Sizin içinizde her şey zaten mevcut. Ama şimdi o kadar çok baskı var ki. Dikkatin dağılması çok kolay.

Siz bunu daha önce bu sandalyelerde oturanlarda gözlemlediniz - onların burada oturmaya ihtiyacı olduğundan değil - ama şehre aniden yeni bir guru gelir. Aniden yeni bir ürün çıkar. Aniden yeni bir - şu spritüel yolculuğa çıkmak için aldığınız psikedelik maddelere ne diyordunuz? Orada gülen biri var. (bazı kahkahalar) Yani dikkat dağıtmak çok kolay ve özellikle de kendinizi üzgün hissettiğinizde yeni müthiş şeyler denemek, bu siz özellikle de "Dünya'da neler oluyor şimdi? Çok çılgın. Dışarısı çok çılgın." diye hayrete düşğünğüz zamanlarda oluyor.

Ama enerjisel anlamda benim bakışıma göre aslında insanlar çevrelerindeki dünyadan ziyade kendilerine dair olan algıları konusunda daha memnunlar. İnsanlar kendilerine karşı çok yargılayıcı ama onlar neticede zayıf yönlerini biliyorlar. Onlar genellikle güçlü yönlerini biliyorlar. Onlar hangi noktada olduklarını biliyorlar. Bu konuda da çok kafa karışıklığı var ama onlar genellikle kendi yerel lineer çevrelerinde daha iyi hissediyorlar.

Ben onlar kendilerini harika hissediyorlar demiyorum. Ben insanların gerçekten mutlu hissettiklerini söylemiyorum, mutluluk düzeyinin ölçülmesi eğlenceli bir şey. Ama şu anda dünyada muhtemelen daha az mutluluk var - insanların kendi mutluluğu açısından - 30, 50 yıl öncesine kıyasla daha az mutluluk var. İnsanlar çok ilginç bir şekilde kayboldular. Biliyorsunuz aslında özellikle sizin ve insanların oldukça iyi bir hayatı var. Otomobilleriniz, bilgisayarlarınız, evleriniz var, birçok insan bunlara sahip değil. Sizin genelde oldukça iyi bir hayatınız var ve siz "Ne yapmalıyım? Nereye gitmeliyim? Sırada ne var?" diyorsunuz. Ve Şambra için bu yoğunlaştı. Ama genelde insanlar maddesel ihtiyaçlarının karşılandığı noktada sıkılıyorlar, sinirli hatta üzgün oluyorlar. Evet.

Ama insanlar genelde kendi lokal çevrelerinde daha iyi hissediyorlar - kendi kendilerine ve kendilerini çevreleyenler ile - çünkü onlar yarın ne olacağını biliyorlar. Ben bunu sıklıkla dile getirdim, geleceği önceden tahmin etmek çok, çok kolay bir şey. Birçok insan için yarının dünden bir farkı olmayacak. Ve onlar böyle mutlu. Onlar uyanışa geçmeye başlayana kadar bu şekilde gerçekten mutlu. Sonrası cehennem.

Onlar çok rahat değiller; onların dünya hakkında çok iyi bir algısı yok. Siz bir kişiye önündeki 5 veya 10 yıl içinde hayatında neler olacağını sorsanız - sadece Şambra'ya değil ama herkese - ki ben aslında bunu 5,5 belki 6 olarak değerlendirirdim, ben onlara, "On yıl sonra nerede olacaksınız" diye sorsam onlar, "Eh, ben biraz daha fazla bir şeyler öğrenmiş olacağım. Ben çalışıp biraz daha para yapacağım. Belki birkaç yeni arkadaşım daha olacak. Ben bir süredir istemiş olduğum yeni bir otomobil alacağım." diyeceklerdir. Görüyorsunuz onlar planı çiziyorlar. Çok büyük değil, çok büyük şeyler değil demek istiyorum. Biraz daha fazla para. Siz birine on yıl sonra şimdikine kıyasla ne kadar fazlasını yapmayışünüyorsun diye sorduğunuzda ağırlıklı cevap yüzde 20-22 kadar fazlası oluyor. Bu üzücü bir şey. Biliyorsunuz bu gerçekten üzücü bir şey. Onlar bunun için yaşıyorlar.

Ama en azından yukarı doğru bir yükseliş söz konusu. İnsanlara dünya ile ilgili algılarını sorduğunuzda - "Dünya 10 yıl, 20 yıl içinde ne halde olacak" - insanların bu konudaki düşünceleri çok korkunç. Gerçekten çok korkunç. Ağırlıklı cevap "Ben 10 yıl sonrasını 5 yıl sonrasını hayal dahi edemiyorum. Bilmiyorum. Dünya garip bir yıkım noktasında."

Dünyanın hali 10 yıl sonra ne durumda olacak diye sorduğunuzda insanların büyük bölümü - hepsi değil ama çoğunluğu - duygusal veya fiziksel anlamda çok korunaklı çevrelerde yaşamaya başlayacaklarını söylüyor. Başka sözcükler ile söylersek onlar giderek daha dar bir dünyaya kapanacaklar çünkü dışarıdaki dünya giderek ürkütücü bir hale geliyor. Dış dünya şu an yoğun bir korku ile kaplı ve çoğu insanın, insanlığın 10 yıl sonraki durumunu sorduğunuzda midesi bulanıyor çünkü onlar şu an olanları görüyorlar.

Tüm bu olanların gerçek yüzü çok ilginç. Gerçek neden - biz bunu ProGnost'ta işleyeceğiz - dünya çok şaşırtıcı bir yöne doğru gidiyor. Sadece çoğu insan bunu görmüyor.


Dünya'n
ın Bugünkü Hali

Geçen hafta Keahak'ta anlattığım gibi teknoloji gittikçe hızlanıyor. Bu kendi içinde büyük bir marifet ama sonuçları, sonuçları heyecan verici. Teknoloji daha önce görülmemiş bir oranda gelişiyor. Aranızdan bazılarınız çok akıllı, doktora eğitiminiz var onlar Moore Yası'nı bilirler; bilgisayarlarınızın hızı her iki yılda bir iki katına çıkıyor. Daha ucuz olmaya, daha hızlı, daha iyi olmaya başlıyor bunun bu gezegende tek bir nedeni var; bilinç. Zeka değil çünkü Tesla'dan Edison'a, Steve Job'a kadar büyük mucitlerimiz oldu. Sebep onlar değil. Onlar sözcükleri ya da teknolojiyi hareket ettirenler oldular ama gerçekte icatları onlar yapmadılar. Onlar onu sadece havadan kaptılar. Onlar değişen bilinci algılayacak kadar yetenekli olmaya muktedirdiler.

Teknoloji giderek artan bir hızla büyüyor ve dünyayı o değiştirecek. Ama anlayın, çok net anlaşılacak bir şey, teknolojinin robotların evinizi temizlediği, tırnaklarınızı kestiği, arabalarınızı sürdüğü ve her şeyi yaptığı bir noktaya gelecek olmasının nedeni bilinçtir. Bilinç bu kadar berrak bir hale gelmeseydi bunların hiçbiri olmazdı. Yani teknoloji bilincin bir sonucu olarak giderek artan bir gelişme gösteriyor ve şimdi bu gezegeni muazzam bir değişime itiyor.

Ben kehanetlere inanmam ama eğilimlere inanırım. Başka sözcükler ile söylersek ben değerlendirmemi gezegendeki, kozmozdaki insanların enerjilerine bakarak yapıyorum. Şeyler bu gezegende 10 yıl içinde o kadar değişecek ki. Bazıları bunu iyi, bazıları da kötü diye nitelendirecektir, bu sizin algınıza bağlı bir şey.

Teknoloji bunu sağlayacak siz de bu neden ile benim iYammer'larımdan birini taşıyacaksınız (eline küçük bir kumanda alır) ve o iYammer 5 saniye içinde sizin bedeninizi tarayacak ve o tarama size temel bütün bilgileri verecek - kan basıncı, kalp atışı ve bunun gibi şeyleri - ama o aynı zamanda herhangi bir hastalığa eğiliminiz olup olmadığını da bildirecek. O size beden kitle endeksinizi bildirecek. O size birkaç hafta içerisinde soğuk algınlığı veya grip olup olmayacağınızı bildirecek. O küçük iYammerınız sizin doktora gidip bir sürü para vererek, zaman harcayarak yaptırdığınız check-uplardan çok daha fazlasını verecek çünkü doktordan sonuçları alan hiç kimse bunların ne cehennem demek olduğunu anlamıyor çünkü doktorlar konuştuğunda kimse onları anlamıyor. Siz iYammer'ınıza bakacaksınız ve o size her şeyi söyleyecek. O, "Elizabeth bugün sağlığın çok, çok iyi ama biraz daha fazla alkalin içeren gıdalar tüketmeni öneriyorum. Senin üç ya da dört hafta içinde soğuk algınlığı olma eğilimin var o nedenle sana C vitamini almanı öneriyorum." diyecek.

O size her şeyi anlatacak ve bu bilim kurgu değil dostlarım. O aslında bugün burada. O henüz pazarda değil. Ve onun maliyeti o kadar düşük ki ve giderek de düşecek. Sizin ateşinizi ölçen, kemik yoğunluğunuzu, kalp sağlığınızı bildiren o küçük alet doktorda bir hafta geçirip öğrendiklerinizden daha fazlasını bildirecek. Bu bilim kurgu değil. O aslında burada. O laboratuvarda demek istiyorum aslında.

Birkaç yıl önce 2007'de gerçekleştirdiğimiz Kuantum Sıçraması toplantımızda verdiğim mesajı hatırlarsanız ben, "Tıpkı bizim burada oturduğumuz gibi" - neredeydi bu? - Taos, Yeni Meksika tabii." Tıpkı bizim burada oturduğumuz gibi şeker hastalığı ve kanser gibi hastalıklara çare bulmak için laboratuvarda oturup çalışan bilim insanları var." demiştim. Ben kanseri ayrı tutuyorum. Kanser büyük bir politik oyun. Bu hoşunuza gitmemiş olabilir özür dilerim ama öyle. O şimdi bir para ve politika oyunu. Ama bilim insanları şimdi daha önce tedavi edilemeyeceği sanılan hastalıkların çaresi üzerinde çalışıyor. Bilim insanları şimdi daha 2007'de hayal bile edilemeyen teknolojiler üzerinde çalışıyorlar. Ama bunlar şimdi mevcut. Bunlar var.

Ben sizden bir anlığına durmanızı istiyorum - ben bu konuya ProGnost'ta daha çok değineceğim ama sizden bir anlığına durmanızı istiyorum - hemen şimdi ve sadece hissedin. O, bilinç nedeni ile burada, farkındalık nedeni ile ve bu durumda yaşama dair olan farkındalık çok daha fazla oluyor. Yaşama dair çok daha fazlası olmalı. Yaşama ve spritüaliteye dair çok daha fazlası olmalı. Siz yaşamı o kadar sınırladınız ki ve spritüelliği ve dini. Siz, "Daha fazlası olmalı ve ben buna hazırım" dediniz. O, işte bu neden ile burada.

Ama 'burada' olması şu anda gezegende büyük bir çatışmaya neden oluyor. Bu bilinç denilen şey aynı zamanda anti-bilinç hareketine neden oluyor. Anti-bilinç - "Onu düşürelim. Hadi eski yöntemlere dönelim. Özgür olmayalım. Özgürlük fazla zor. Özgürlük, eh, o fazla özgür. O çok fazla çaba istiyor. Hadi biz eski rutine, kalıplara, inanç sistemlerine, hiyerarşiye, organizasyonlara dönelim. Hadi tekrar zihne dönelim."

Gezegende şu anda büyük bir potansiyel sorun var ama ben bunu seviyorum ve ben anlattıktan sonra bu sizin de hoşunuza gidecek. Bu benim hoşuma gidiyor çünkü zamanı geldi ve sorun - ah! Ben bunu seviyorum. Ben bunu seviyorum ve bu bizim işimizin anahtarı; bu sizin yapacaklarınızın anahtarı.

Sorun şeylerin çok hızlı bir şekilde meydana gelmesi. Teknoloji ve eğitim. Siz önümüzdeki 10 yıl içinde tüm eğitim sisteminin silineceğini fark ediyor musunuz çünkü lokal lineer işe yaramıyor. Çocukların sağlıklarını, zihinlerini, arzularını veya yaratıcıklarını tam olarak anlamadan onları yaratıcılığı yok eden bir eğitime göndermek; onları bir sınıfa göndermek artık işe yaramıyor. Çocuklar bunun yerine evlerinde bilgisayarlarının başında oturup tüm dünyadaki insanlar ile bağlantıya geçecek, sadece kendi küçük toplulukları içinde değil; ve onlar gerçek bir öğretmenden rehberlik alacaklar ve bazı robotlardan ama onlar kendi tempolarında, kendi arzu düzeylerinde öğrenim alacaklar.

Şu anda tuğladan ve betondan oluşan okullar depo haline getirilecek. Onlar Colorado'da marijuana yetiştirmek için kullanılacak. (yoğun kahkaha) Sadece Colorado'da tabii. Hepsi değişecek. Oh, işin güzel tarafı bu kıvılcımın saçılmasına sizin yardımcı olmuş olmanız. Evet, sen, "Küçük ben." Evet siz, "Oh ben sadece hayatımdaki sorunlar ile uğraştım. " diyorsunuz. Hayır siz bilinç üzerinde çalıştınız. Sizin boğuştuğunuz sorunlar ve "Bunun ile nasıl başa çıkarım? Kendim ile nasıl ilgilenirim?" vardı. Bu gerçek Bilinç Üniversitesi.

Sizin sahip olduğunuzu sandığınız tüm o küçük sorunlar aslında sizin dünyadaki bilinç sorunlarını üzerinize almanızdı. Tüm o küçük meydan okumalar onlar gerçekten - ben size bunu bin kere anlattım - onlar gerçekte size ait değillerdi ama siz onları bir oyuncu gibi üstlendiniz. Siz, "Bu benim sorunum ve ben bu sorunlara sahibim." dediniz" Hayır. Siz birçok insanın bunu sizin gibi saplantılı bir biçimde bu hale getimediğini fark ediyor musunuz? "Hayat nedir? ve "Ben kimim?" Bu nedir? Ama siz böylesiniz ve bu değişiyor. Ama bu şimdi benim konum değil.

Benim değinmek istediğim nokta bu gezegendeki ikilem. İkilem benim hoşuma gidiyor; insanlarda değil ama burada bir çıkmaz var. Beyin (başını gösterir). Şapkam değil. İkilem benim şapkamda değil! Bazılarınız, "gerçekten mi? Şapkası mı?" diyor. Hayır, Keahak'ta dediğim gibi beyin, zihin.

İnsanların beyinlerinin, zihinlerinin sadece yüzde 20'sini kullandığını söyleyenler var. Ben size bir şey söyleyim mi, onlar her gün beyinlerinin yüzde 100'ünü kullanıyorlar ve canları çıkıyor. (Adamus kıkırdar) Onlar gerçekten öyle. Beynin kullanılmayan bir bölümü yok! Gelişmiş olan beynin her parçası her gün kullanılıyor. Şimdi, o bazen sıkılıp çarpraz bulmaca gibi şeyler çözüyor ya da her neyse ama o bir şekilde kullanılıyor. Oraya daima muazzam derecede bir girdi/çıktı var.

Beyin maksimum düzeyde. Teknoloji böyle gelişirken, bilinç genişlerken beyin düzülmüş bir durumda. (kahkahalar) Ben aslında sikilmiş derdim ama...(kahkahalar artar ve alkışlar) Ama şimdi Noel ve...(Adamus kıkırdar) Öyle. Ben sizin terminolojinizi kullanıyorum. Bilirsiniz artık bir umut kalmadığında - "Bu futbol takımı şöyle oldu..." veya "Bu kişi" veya her neyse beyin düzülür, kesinlikle düzülür. O en üst sınırda. O sıradaki ile başa çıkamaz ve bu ortaya çıkan ilginç, hayret verici bir sorundur.

O, ilginç şeylere neden olacak. O, ulaşabileceği en üst sınırda. O veriler ile girdiler ile daha fazla başa çıkamıyor. Siz bunu biliyorsunuz. Olaylar ve figürler ve düşünce, düşünülecek malzeme. İnsanlar hala uğraşıyor ama o yapamaz. Bir de başka şeyler var. Siz ginseng (şifalı bitki) alıp beyninizi büyütüyorsunuz. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Ama beyin zaten oldukça gelişmiş olan dünyada en üst sınıra çıktı ama bu yakında her yerde böyle olacak. O, başka hiçbir şey ile başa çıkacak durumda değil.

Siz bunları biliyorsunuz. Siz bunları her gün görüyorsunuz. Siz bunu kendinizde görüyorsunuz ve siz bunu başkalarında görüyorsunuz. Onlar bunu kaldıramaz çünkü beyin aynı zamanda duyguların merkezi. Bu bilim insanları tarafından genellikle göz ardı ediliyor ama beyin aynı zamanda duyguların yeri. O neden ile olan şu ki beyin olanları daha fazla içine alamadığında, beyin ve duygular basitçe kapanır. Onlar uyuşur. Ondan sonra insanların geri çekildiğini, yeniden küçüldüklerini görürsünüz - ve ben Cauldre'den daha önce bunun ile ilgili bir terim duymuştum - onlar silolarda (ambar) yaşarlar. Onlar kendilerini hapsederler. Silo yakınınızda bulunan güzel, duygusal bir şeydir. Bilirsiniz, silolar tarımda kullanılır ve betondan yapılmıştır.

Yani onlar silolarında yaşarlar. Onlar lokal lineer bir yaşam sürerler. Onlar yaşamlarını basitleştirdiklerini söyleyeceklerdir. Onlar basitleştirmiyorlar; onlar sadece kendilerini kapatıyorlar, kapanıyorlar. Ama burada ilginç bir ikilem var. Zihin o kapasiteye ulaşmış olsa bile ona kapanmasının söylenmesini istemiyor. O, o kapasitede. Zihin daha sonra isyan etmeye başlıyor ve çok kısa bir süre sonra çılgına dönüyor.

Zihin ulaşabileceği en üst seviyede ama o çabalamaya, çabalamaya, çabalamaya, çabalamaya devam ediyor. O ne olursa olsun varlığını sürdürmesi için programlanmıştır. O daima düşünce ve bilgi dalgalanmalarına sahip olmak üzere hatta rüyalara göre programlanmıştır. O asla bir süre kapatılmak için programlanmamıştır veya ona bunun için izin verilmemiştir. Gece bile, rüya görürken bile. Zihin durmaz. O, 7/24 çalışır.

Yani gezegende böyle bir ikilemimiz var. İnsanlar beyinlerinin en üst sınırına ulaştılar. Onlar artık bunun ile başa çıkamıyor ama daha fazlası geliyor. Bilincin bir sonucu olan teknoloji nedeni ile daha fazlası geliyor. Biz ne yapacağız?

Bu durumda daha akıllı olmaya çalışan insanlar olacaktır ama onlar delireceklerdir. Onlar gerçekten delireceklerdir ve onlar zihinlerini biraz yatıştırmak için maddeye yöneleceklerdir ilaçlara, vitaminlere, tedavilere, ek maddelere ve diğer başka şeylere.

Bazı çok akıllı insanlar var çok, çok akıllı ama onların yetenekleri var ve bu mükemmel bir şey. Bu mükemmel ve nerede mükemmellik varsa, son toplantıda değindiğim gibi, orada zihnin ötesinde olma vardır.

Bu böyle olmalı. Bu basitçe böyle olmalı. Siz adına ne derseniz deyin fantezi, biliş ya da her neyse şimdi sıçrama yapma zamanı.

Şimdi her zamankinden daha çok iki dünya zamanı. Biz bu konu hakkında konuştuk. Siz buna geçen 15 yılda tanıklık ettiniz. Şimdi iki dünya zamanı ve siz onun içinde bir süre daha yaşayacaksınız, bayağı bir zaman daha ve bu iyi bir şey.

İki dünya ve Linda - ah Grinch - seni yazı tahtasına alabilir miyim lütfen.

LINDA: Zevkle.

ADAMUS: Dünya varolmaya devam edecek ve ben onu size anlatmak için çeşitli yollara baş vuracağım ama sayfaya iki sütun çizer misin lütfen?

LINDA: Tamam.


şünenler ve Bilenler

ADAMUS: Dünya Düşünenler ve Bilenler diye ikiye ayrılacak. Düşünenler sol tarafta, Bilenler sağ tarafta. Bu en büyük farklardan birini oluşturacak ve Bilenlerin sayısı çok fazla olmayacak. Bilen gnostu kullanandır. Bilen... benim bir dakika durup bunu göstermem gerek.

Sevgili Cauldre ve Linda - öhöm - Rüya Yürüyüşü Doğum filmini çekmeyi düşündükleri bir sırada aniden kendilerini başka bir şey yaparken buldukları için benim ani değişimimden şikayet ettiler. Ama bir Bilen sadece bunun ile birlikte akar. Şikayet etmez. Etmez...

LINDA: Biz biraz şikayet ettik. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Hayır. Bu çok iyi bir örnek çünkü onlar lokal lineer bir yol izliyorlardı. Lokalin anlamı şu, bu gezegendeki insanların büyüdükleri yerin asla 35-40 km uzağında yaşamadıklarını fark ettiniz mi! Lokal bu demek. Bazı insanlar biraz yolculuk yapıyorlar ama çoğu insan yaşamlarının yüzde 99.9'unu Lokal çevrelerinde geçiriyorlar. Bu o kadar kötü bir şey değil. Yani hoşunuza giden bir yer seçersiniz ve orada yaşarsınız ve oraya aşinasınızdır ama olan şu ki onların düşünceleri de lokal oluyor. Lokal, sınırlı. Onların yaptığı her şey Lokal oluyor. Ve onların düşünceleri de lokalleşiyor ve düşünce yaratıcı bir şey değildir. Onun ile bir yere ulaşılmaz.

Yani sizin artık Düşünenler ve Bilenler diye ayrılan bir dünyanız olacak ve Bilenin altına parantez içinde yaratıcı. Yaratıcı. Ve yeniden ben yaratıcı terimini kullandığımda gittikçe hızlanan gidişattan... yaratıcı sözcüğü.

LINDA: Yaratıcı? Alta …

ADAMUS: Yaratıcı. Y-a-r…

LINDA: Bilenlerin altına mı?



ADAMUS: Evet efendim. Yani siz bu dünyanın ikiye ayrıldığını göreceksiniz ve işin eğlenceli kısmı da Bilenlerin şu anda kesinlikle izin verenler, kesinlikle kendilerine güvenenler, o yaratııcı akışın kendilerine gelmesine izin verenler, zihin üzerindeki baskıyı hafifletenler olması çünkü birisi bir kez kendisine Bilen olma, yaratıcı bir varlık olma izni verdiğinde zihin üzerindeki o muazzam baskı kalkar. Ve zihin duygu oyunlarını, sorun ve endişe oyunlarını durdurur ve o en iyi yaptığı şeyler ile devam eder, bunlar veriler, olgular ve figürlerdir ve o geçmişi hatırlayarak bu ortamda nasıl manevra yapacağını bilir. Bu gerçekten de zihnin becerdiği en iyi şeydir ama zihin herhangi bir konuda düşünmek konusunda iyi değildir.

Yani bizim Düşünenler ve Bilenlerden oluşan bir dünyamız olacak. Siz Bilenlersiniz, bilişsiniz, gnostsunuz. Siz düşüncenin ötesine geçiyorsunuz. Zihin en üst sınıra ulaşır ve siz aniden bilişe giden o sıçramayı gerçekleştirirsiniz.

Bu büyük bir sıçrama. Bu gerçekten büyük bir sıçrama ama siz bu sıçramayı bir kez gerçekleştirdiğinizde o küçük bir sıçrama olur ama siz onu ayrıntılı olarak düşündüğünğüzde o büyük bir sıçrama olur.

Yazı tahtasına Linda, Düşünen kategorisine Lokal ve lineer olduklarını ekleyelim.

LINDA: Lokal ve lineer.

ADAMUS: Lokal ve lineer. Siz dünya hakkında, kozmoz hakkında düşünüp taşındığınızda artık lokal lineer bir Düşünen değilsinizdir. Siz dünya üzerinde, tüm kozmoz üzerinde tefekküre daldığınızda aniden düşünceden çıkarsınız çünkü zihin bunu nasıl yapacağını bilmez. Sizin aniden bilişe, gnosta girme gerekliliğiniz doğar.

Bu sütunda güç de yer alıyor.

LINDA: Güç?

ADAMUS: Güç. Güç. Dünya büyük bir güç oyunu ve güç zihnin bir illizyonudur. Güç diye bir şey yok. Hepsi bir illizyon. Kişi buna inanana kadar ve bunu yaşayana kadar hiçbir yerde güç yoktur. Ama gezegeninşide böyle bir güç denklemi var. Sizin şimdi haberlerde izlediğiniz her şey güç ile alakalı. Ben buna daha sonra değineceğim. Bunların hepsi güç ile ilgili.

Siz Bilen olarak güç yerine herşeyin Öz-enerjisi olduğunu, Öz-enerjisi olduğunu fark edeceksiniz.

LINDA: Öz- enerji.



ADAMUS: İki sözcük. Öz-enerjisi. Öz-enerjisi demek sizin bilinç olarak zaten fiziksel varlığınızda bulunan, basitçe zaten sizin alanınızda bulunan enerjiyi çekmeniz demek. Siz onu çekersiniz ve o orada olur. Bunun için güce ihtiyaç yoktur çünkü sizin bilinciniz sizin ihtiyacınız olan tüm enerjiyi getirir. İşte siz o zaman daha genç gözükmeye başlarsınız, Edith, evet bu o kadar çok düşünmeyi bırakınca olur.

Evet. İşte bu tarafta zihin var, tabii ki bir kapasitesi olan beyin. Size bu şey için zihninizin yüzde 20'sini kullandığınız söyleniyor. Siz belki yaşamınızın, gerçek yeteneklerinizin yüzde 20'sini kullanıyorsunuzdur ama siz zihnin tamamını kullanıyorsunuz.

İşte burada zihin var ve evet bu tarafta da gnost.

LINDA: (ellerini çırpar) Öf.

ADAMUS: Öf. Öf. Sol tarafta, ben ona yerçekimi diyeceğim. Yerçekimi. İki çizgi çek, bir tarafta yerçekimi diğer yanda Uzayzaman olsun. İnsanlar bu bölümde. İnsanlar burada sıkışmış vaziyette.

LINDA: Uzayzaman alta mı?

ADAMUS: Evet, lütfen. Onlar orada sıkışmışlar. Siz aslında Uzayzamanın sizin içinizde hareket ettiğini fark edeceksiniz - siz bunu fark etmeye başlayacaksınız. Siz onun içinde hareket etmiyorsunuz. Bunu fark etmeye başlamak büyük bir şey. İlk başta tuhaf gelir ama siz bunu bir kere fark etmeye başladığınızda bu çok büyük bir şeydir. O halde ona ihtiyacınız yok. Bizim bir dünyaya bile ihtiyacımız yok çünkü - evet, bir sözcüğe ihtiyacımız var.

Yerçekimi burada karşıt bir güç. Siz yere bir şey dökerseniz (Linda Adamus yere bir şişe suyu dökünce boğulur gibi olur) dökerseniz orada karşıt bir güç ortaya çıkar. O yere düşer. Yerçekimini sadece artı simgesi şeklinde belirt. Yerçekimi size hizmet edecek. Yerçekimi size hizmet edecek.

Aslında gezegende bu enerji ile ilgili araştırmalar var ve Tanrım onlar güneş panelleri kullanarak hedeflerinden şaşıyorlar ve onlar hedeflerinden şaşıyorlar; eğlenceli bir şey. (Adamus kıkırdar) Eğer siz bu yıl güneş enerjisi için para harcamayışünüyorsanız üzgünüm çünkü bu gezegendeki gerçek enerji - gerçekten kolay ulaşılabilir enerji - yerçekimidir. Siz bu gezegendeki yerçekiminin içindeki enerjinin tıpkı şişedeki suyun dökülmesine neden olduğu gibi yukarı çekme potansiyeline de sahip olduğunu fark edeceksiniz. Öyle. Bilim insanları benim deli olduğumu zannedecekler ama birkaç yıl sonra son gülen ben olacağım.

Yerçekimi tüm zamanlarda, içinde, kendine özgü bir enerji taşıdı. O enerji içeride nötr ama sizin içinde bulunduğunuz realitede her şey yere düşüyor. Ama onlar gezegenin ihtiyacı olan enerjinin tamamının yerçekiminin içinde bulunduğunu fark edecekler ama bu tamamen başka bir şey.

Bu tarafa fiziksel yaz.

LINDA: Fiziksel.

ADAMUS: Fiziksel. Siz fiziksel bedenler içinde yaşıyorsunuz ve Bilenler fiziksel bedenin basitçe sahip oldukları duyumsal araçlardan sadece biri olduğunu fark etmeye başlayacaklar. Sadece biri. O neden ile ben o tarafa ne yazacağımdan tam olarak emin değilim...sadece duyusal farkındalık yaz.

LINDA: Duyusal?



ADAMUS: Duyusal farkındalık. Siz fiziksel beden sayesinde realiteyi algılıyorsunuz. Bunlar sizin duyularınız ve zihniniz. Ama aslında onun ötesinde beden ile birleşmiş olmayan başka bir duyu var - aslında birçok duyu. O neden ile siz "ve" realitesinde yaşamaya başlayacaksınız.



İki Dünya

Biz buna daha uzun bir süre devam edebilirdik ama bugün yapacak daha başka şeylerimiz de var. Ben sizden dünyayı görmeye başlamanızı istiyorum- dünya daha önce hiç olmadığı kadar, şimdi, iki dünya haline geliyor. Ben size bu tarihi bildiriyorum, 5 Aralık 2015 bizim onun iki dünya olduğunu aniden fark ettiğimiz tarihtir, resmen iki dünya.

LINDA: Vay. Vay. Vay.

ADAMUS: O bir süredir buna doğru gidiyordu. Bir çatışma süreci oldu ve ondan sora baam! buradayız. Resmen iki dünya.

İyi haber, kötü haber. İyi haber, kötü haber. Bundan hoşlanmayacak olanlar var. "Oh, biz hepimiz bir dünyayız." Hayır öyle değil. Öyle değilsin.

O nedenle ben sizden bunların farkında olmanızı istiyorumçünkü siz hala bu tarafta yaşıyorsunuz. (Düşünenler tarafında) Siz bunun içinden geliyorsunuz. O, sizin sisteminize işlemiş. Ve tüm bunlar, tüm bunlar siz Bilenler tarafına geçmeye çabalarken sizi geri çekmeye çalışacak. O sizi geri çekecek (emecek) ve şöyle diyecek, "Sen fiziksel bir varlıksın bunun canını ne kadar yaktığını hissedebiliyorsun. Sen duygusal-zihinsel bir varlıksın. Sen lineersin. Sen sınırlısın. Sen yerçekimine ve zamana ve uzaya karşı meydan okuyorsan çıldırmış olmalısın. Sen kafayı yemişsin." Bunlar sizi geri çekmeye çalışacak. Bunların hepsi sizi içinde tutmaya çalışacak ve siz bunu zaten deneyimlediniz. Ama doğal olan sizin bu tarafa (Bilenlere) geçmeniz. Ben o neden ile başlarken size bu yıl doğal özünüz ile ne yapacaksınız sorusunu yönelttim.

Sizi bu tarafa taşıyan zihniniz değil. Sizi bu tarafa taşıyan sizin aldığınız spiritüel eğitimler değil. Siz belli gıdalar ile beslendiğiniz için bu tarafa geçmeyeceksiniz. Siz Bilen tarafına geçmektesiniz çünkü bu doğal bir hareket, doğal bir genişleme ve bu aynı zamanda sizin arzunuz.

Benim bu listeye bir şey daha eklemem gerek. Ben buna sadece tutku diyeceğim ve ben tutku dediğimde, bilirsiniz işte, sizi heyecanlandıran, ilerlemenizi sağlayan o eski insan tutkusunu kastediyorum. Bu arada, tutkuda global çapta da büyük bir oranda düşüş var, büyük bireysel bir düşüş var tutku global çapta ölçülmüş olsaydı böyle bir gidiş sergilerdi. (aşağı doğru) İnsanlar artık ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Siz bu tarafa geçerseniz o tutkunun eski moda olduğunu fark edersiniz. (Adamus kıkırdar) Bu benim hoşuma gidiyor.

LINDA: Ha, ha, ha.

ADAMUS: Tutku modası geçmiş bir şeydir. Sizin o dışsal uyarıma ihtiyacınız yok. Sizin içinizde o tetiklemelere artık ihtiyacınız yok. Sizin gerçekten 'tutku' kelimesine ihtiyacınız yok. Şimdi ben eski tutkularınızdan çıkmanın size ne kadar korkutucu geldiğini biliyorum. "Ben neden buradayım? Ben neden buradayım? Kapat çeneni. Sadece...(Adamus kıkırdar)



Tutku sizin sözlüğünüzden çıkacak olan bir sözcük çünkü sizin tutku aramaya ihtiyacınız olmayacak. Sizin birkaç günde bir kendinizi tutku ile doldudurmaya gereksiniminiz olmayacak. Sizin...O daima orada. Biliyorsunuz o sadece Ben'im. "Ben yaşıyorum." Tutkulu olmak için, bilmiyorum, koleksiyon yapmaya veya bisiklet yarışına katılmaya veya herhangi bir şeye kimin ihtiyacı olur. Her an tutkudur ama tutku sizin sözlüğünüzden çıkacak. Onun yerine başka bir sözcük de geçmeyecek. Canlı ve bilinçli olanın neden buna ihtiyacı olsun?

Ben bugünü resmen dünyanın ikiye bölündüğü gün olarak işaretliyorum. Bu uzun bir süreç aldı ama o şimdi bu halde. Şimdi böyle. Eskisi ile aradaki en büyük fark Düşünenlerin ve Bilenlerin olması, hala zihinde olanlar, halaşeyleri zihinleri ile çözmeye çalışıyorlar. Zihin kötü olduğundan değil ama o en üst sınıra ulaştı. O kesinlikle en üst sınıra ulaştı.

Ben geçen ay fantezi hakkında konuştum ve buna benzer bir sürü konuda konuştum ama fantezinin çıkış yolu olduğunu söyledim. O, öte bir yol. Fantezi, kendine zihnin ötesine geçme izni vermektir, zihnin yapılamaz, inanılamaz, uydurma olarak yargıladığı bir şeydir. Fanteziye girmek bütün bunlar kadar gerçektir; o sadece başka bir gerçekliktir. Belki fiziksel, lokal, lineer açıdan gerçek olmayabilir ama o yine de gerçektir.

Öteye yapılan o sıçrama, zihnin ötesine, büyük bir sıçramadır çünkü zihin bundan bok gibi korkar. Zihin, "Neler oluyor?" der. Offf! Zihin, bunların hepsi doğal. Hepsi doğal.

Sevgili zihin de tıpkı beden gibi, bedendeki her hücre gibi bekledi, içeri girecek ışık için yer açıldı ve sevgili zihin gnosta girmek için gerçekleşecek bu sıçramayı, ötesini böyle bekledi. Bu duyusallığın, düşünmenin farklı bir şekli. O bizi lokal lineerden olandan çıkarıp global genişleyene ve kozmik genişleyene sokuyor. O aynı platformda meydana gelmeyecek; o aynı realite temelinde olmayacak. O tamamen farklı. Ve biz yine burada bunu yapacağız ve biz hala insan duyularımızla duyumsamaya muktedir olacağız ama biz başka bir şeye doğru da hareket ediyoruz. Ve işin eğlenceli kısmı sevgili zihin, bunun eğlenceli kısmı bu resmi tarih kısmı (kahkahalar) - resmi çünkü ben dedim ve tahtaya yazıldı; bir şey yazıya döküldüyse o artık resmidir - bu gezegende iki dünyanın resmen tanındığı bu tarih, Düşünenlerin ve Bilenlerin Dünyası; sevgili zihin ben bu tarihte herhangi bir çaba harcamadan, orada olmak için çok doğal bir şekilde kendime izin vereceğim.

Zihin, sen onu herhangi bir biçimde anlamaya muktedir olmayacaksın. Bu senin için bir fark teşkil etmeyecek ama bizim gittiğimiz yer orası. Ve biz oraya doğal bir şekilde gidiyoruz güç olmadan, çaba olmadan, düşünce olmadan.

Sevgili zihin 5 Aralık 2015'te biz biraz Noel müziği çalacağız. Biraz güzel Noel müziği, eğer o Noel müziği hazırlandı ise tabii. Biz biraz güzel Noel müziği çalacağız ve biz ona sadece doğal bir şekilde izin vereceğiz.

(Canlı Noel müziği başlar)



Bilişe İzin Verme Merabhı

Bu ne? Bu, "Sana İyi Noeller Diliyorum" (çalan parçaya işaret eder) Ama o ne? Bu biliş nerede? O ne yapar? Öfff.

Görüyorsunuz, eğer siz onu çözmeye çalışırsanız - ışıkları biraz azaltabilir miyiz? Bu siz inansanız da inanmasanız da bir merabh. Yarınız uykuya daldı bile. Biz daha merabh yapacaktık. (bazı kıkırdamalar)

Yani sevgili zihin biz bunu gerçekleştirirken düşünmeyeceğiz, biz ona sadece izin vereceğiz çünkü sevgili zihin sen düşünmeye başladığında o sadece zihinde kalıyor. O, o zaman gerçek biliş olmuyor. O neden ile biz bu çok, çok rahat enerjide biraz güzel Noel müziği dinleyeceğiz ve biz sadece oraya gideceğiz. Eh, aslında biz sadece onun bize gelmesine izin vereceğiz.

Bunun ile ilgili bir süreç yok. Düşünme yok. Analiz yok. Sadece izin verme var.

Bunu gerçekleştirmek için çizilmiş bir yol yok. Sadece izin vermek. Ama bilirsin eğlenceli bir şekilde, senin şimdi bir şey yapman gerekmiyor. Söylemiş olduğum gibi zihin tam kapasite. İnsanlar bu gezegendeki meydan okuyan şeyler hakkında konuşuyor - gıda ve yakıt ve su - ama gerçek meydan okuma zihnin daha fazlasını kaldıramaması olayıdır ve o bunu zaten yapmamalı da.

Yani biz şimdi Bilenleri doğuruyoruz. Bu güzel bir bilim kurgu filmi olurdu "Bilenler, Düşünenlere karşı. Biz Bilenleri dünyaya getiriyoruz ve işin eğlenceli kısmı onların anda yaşıyor olmaları. Onlar kendilerine akan her şeye izin veriyorlar. Onların bunu düşünmesi gerekmiyor. Bu daha kolay bir yaşam çünkü o sadece burada mevcut halde. Onların onun üzerinde düşünmesi dahi gerekmiyor.

Ben size 'burada' dediğimde sadece para veya sağlık veya bunun gibi şeyleri kastetmiyorum. Ben büyük soruların yanıtı olan bilişten bahsediyorum, gezegendeki bireylerin yüz yüze kaldığı büyük sorunların nasıl çözüleceğine dair olan bilişten, düşünmeden. Bu eğlenceli bir iş. Düşünmeden.

Sen yaratıcılığa çok, çok az katkıda bulunarak düşünmeye alıştın ama sen sadece mantığın yolunu çok fazla izliyorsun. O neden ile bir Bilen olmak sana çok tuhaf geliyor çünkü o burada olacak. İnsanlar, "Nereden biliyorsun?" diyecektir. "Çünkü ben bir Bilenim." (bazı kıkırdamalar)

O sadece burada. "Bu fikre nereden kapıldın?" "Sadece burada" - evet, siz "Bilmiyorum" demeyeceksiniz (Adamus kıkırdar) -"O sadece burada."

"Onun için bir eğitim aldın mı?" "Hayır. O sadece burada."

"Onun için bir hazırlık yaptın mı?" "Hayır. O sadece burada."

"Bana nasıl yapıldığını öğretir misin? diye soracaklardır. "Hayır." (Adamus kıkırdar) Siz bu noktaya gelirken kendi gerçekleştirdiğiniz yolculuğu düşüneceksiniz, sizin başlangıç olarak düşündüğünüz, sizin spiritüel bir yolculuk olacak diye düşündüğünüz şey gerçekte öyle değil.

O, sadece orada ve dostlarım ne kadar az çabalarsanız ne kadar az çaba harcarsanız onun ile o kadar mücadele edersiniz ki çoğunuz artık şimdi böyle yapıyor, o daha çok burada olur. Ortaya çıkar. İlerler. Sizin dışarı çıkıp onu getirmeniz gerekmez veya onu herhangi bir şekilde hak etmeniz gerekmez. O sadece burada. Sizin akıllı olmanız gerekmez. Hatta sizin gerçekten akıllı olmamanız daha iyi. Bu sizin yolunuzu kapatma eğilimine neden oluyor.

Sizin onu eski Düşünen yöntemi çözmeniz gerekmiyor.

Oh! Eski Düşünen yöntemi, o çok külfetliydi.

Sizin zihninizin er geç yapacağı gibi yavaş yavaş yok olmaktan korkmanız gerekmiyor. Ben Düşünenlerin bu yönünü seviyorum. Onlar düşünüyorlar ve düşünüyorlar ve düşünüyorlar ve her şeyi kaybediyorlar. Puff! Gitti.

Siz yaşlanıyorsunuz. Anılarınız kayboluyor. Onlar nereye gitti biliyor musunuz? Onlar fanteziye girmeye başladılar. Onlar daima orada olan o eski dünyaya girmeye başladılar. Ve daha sonra herkes sizin için "Bakın. Onlar deliriyorlar." der. Hayır. Delirmek hayvanat bahçesinde olmaktır.

İşte heyecan verici olan şey, gerçek lütuf buraya ulaşmak için sadece o doğal hale izin vermek dışında hiçbir lanet şeyi yapman gerekmemesi. Ve yeniden, sizin zihniniz şöyle diyecektir, "Başardım mı? Başardım mı? Yoksa uykuda mıydım? Öfff! Başardın. Başardın.

"Evet ama o nerede?" Göreceksin. Göreceksin. O size çok ilginç ve farklı yollardan gelecek. Bazı yollar, oh, sizin için sürpriz olacak; bazı yollar sizi şaşkına çevirecek; bazı yollar sizi gerçekten lanet bir şekilde rahatsız hissettirecek çünkü onlar sizi eski rutinlerinizden kurtaracak.

Ben o neden ile daha önce o soruyu yönelttim. Siz o eğitime gidersiniz; yazılım programcılığını ileri düzeyde, daha ileri düzeyde öğrenirsiniz ama bu sanki boş bir ekrana banzer. Tüm vaktinizi geçirirsiniz ama tek bir şeyi kavramazsınız. Bu önemli değil. "Oh, hayır! Ben de yanlış giden ne var?! Bir hata mı var?" Hayır. Hayır çünkü siz şimdi artık bir Bilen olarak aslında yazılım programcılığının bilişine sahip olacaksınızdır. O hala orada ama aniden bir şey değişir ve siz artık sıfırların ve birlerin olmadığını çözebilirsiniz. Siz bunun evrenin şifresi, şifrenin bilinç ve ışık olduğunu bilirsiniz. Siz yazılım programcılığının şifrelerinin ötesine, gerçek bilincin şifresini çözmeye geçersiniz. Bu çok daha eğlenceli. Çok daha eğlenceli.

Ve sonra o yazılım programcılığını tamamen sizden daha gençlere bırakın olur mu? Bunu başkalarına bırakın çünkü siz zihnin ötesinde çok daha derin, hayranlık uyandırıcı anlayışlara geçeceksiniz.

Yani zihin, gezegenin zihni ulaşabileceği en üst düzeyde. İnsanlar onu kullanmayı , sürdürmeye, onu daha iyi hale getirmeye çalışacaklardır. Onlar onu kimsayallar ile, daha çok düşünce ile dolduracaklardır ve onu yatıştırmak için her şeyi yapacaklardır, onu genişletmeye çabalayacak, biraz daha lineer hale getireceklerdir. Bu şekilde fazla yol alınamayacaktır.

Ama siz Bilenler - sezgisel olanlar, yaratıcılar, gnost - sizler aniden tamamen farklı bir düzeye sıçrayacaksınız. Ve...ve sizin yine bir zihniniz olacak ama o artık baskın kuvvet olmayacak. Olaylar, figürler ve anılar ve her şey yine varlığını sürdürecek ama sizin geminize rehberlik edenler artık onlar olmayacaklar.

Ben size bunu şimdi açıklayacağım: buna uyum sağlamak biraz zor çünkü o parçalayıcıdır. Biliş parçalayıcı bir teknolojidir. O parçalar.

Bu arada parçalayıcı teknolojileri seviyorum ben. Dünyayı onlar değiştirecek. Bunların hepsi çevrenizde mevcut. Şu anda temel teknoloji parçalayıcı olan ama o aslında sizin yaşamınıza Bilen olarak gelen parçalayıcı bilinç.

İşin zor kısmı burası. O sizin yaşamınızdaki şeyleri değiştirecek ama biliyorsunuz siz şimdiye kadar ona alıştınız. Siz artık bu konuda uzman oldunuz.

O zaman hadi derin bir nefes alın ve güç yok, çaba yok - görüyorsunuz tuhaf değil mi? Bu sanki, "Güç kullanmadan veya çaba harcamadan nasıl bir şey yapılır?" Bir Bilen için ilk derslerden birisi bu, ilk deneyimlerden birisi bu diyebilirim. O güç veya çaba gerektirmez.



Bilen Olmak


Oradaki eski dünyamızı hatırlayın - güç, kuvvet, çaba, yerçekiminden oluşan dünyayı - Bilenler bu tip genişleme değişiminin güç talep etmediğini bilirler. O herhangi bir enerji, güç gerektirmez. Lanet olsun! Lanet olsun ki bu bir açıdan bazı insanlara zor geliyor. Shea'ya zor gelmiyor. Bu iyi. Ama bazıları da, "Evet ama herhangi bir şey hissetmedim." diyor. Bu iyi. Bu gerçekten iyi çünkü böyle bir gereklilik yok. Duygular eski fiziksel duyulardan geliyor. Duygular zihinden ve duygulanımdan kaynaklanıyor. Yani hayır siz herhangi bir şey hissetmeyeceksiniz. Müziği biraz azaltalım. Ben sizin burada çok da fazla Noel ruhuna girmenizi istemiyorum (bazı kıkıdamalar)

İşte bu ilginç bir nokta, sonra başka bir şey daha var. Siz bir şey hissetme beklentisi içindesiniz - bir elektrik akımının bedeninizden geçmesini veya gelip giden titremelerin olmasını. Siz onun işlediğini bilmek için bir tür biyofiziksel bir tepki bekliyorsunuz. Sizin bir Bilen olarak fark edeceğiniz şey bunun böyle olmadığı olacak. Doğrusu siz genelde bunu istemiyorsunuz da. Ah! Siz, "Peki ben o zaman bir şeylerin meydana geldiğini nasıl anlayacağım?" Eh, siz bir Bilensiniz. Sadece yaparsınız.

İşte şöyle oluyor. O değişime, bilişe karşı biyofiziksel bir yanıt verme yok sadece Düşünenden, Bilene bir geçiş var. Biraz yogun hissetmek, biraz sersem gibi hissetmek dışında gerçekte daha belirgin bir etkisinin olmadığını söyleyebilirim. Burada bugün böyle bir enerji var.

Şöyle bir şey olur, sizin beyniniz ve bilincinizde bir sorgulama başlar ve siz, "Bir şey oldu mu? Biz bir şey hissetmedik. Bir şey oldu mu?" diye sorarsınız. Yani siz sorgularsınız. Bu, - aslında doğal olan ama sizin için yeni olan - yeni duyuyu, duyusal farkındalığı, yeni hissedişi uyarır.

Sizin beş duyunuz ve bir beyniniz var. Bedeniniz var, siz ona alıştınız. Ama o aniden gerçek hissedişi uyarır.

Biz bunları meleksi duyular ya da başka bir şey olarak adlandırabiliriz ama onlar sizin realiteyi algılamanız için sahip olduğunuz doğal yeteneklerinizdir ve onlar çokludur. Linda böyle olmasaydı - oh, şimdi Grich farkında. Onlar sizin realiteleri duyumsamanız için var olan doğal yetenekleriniz. Bunu başka bir sayfaya yazar mısın lütfen? Sadece, "Sizin realiteleri duyumsamanız için doğal yetenekleriniz." Realiteler çoğul. Algılamak, duyumsamak için o eski, benim çok doğal diye nitelendirdiğim yetenekler yeniden uyanacak.

LINDA: Sizin doğal … ?

ADAMUS: Realiteleri algılayan yetenekleriniz. Doğal olarak uyanacak olan onlar. Ve siz aniden çok tuhaf...bu bir his bile değil. O biyofiziksel değil. Siz aniden çok garip bir duyum hissedeceksiniz. Ve bu tuhaf gelecek çünkü o bedeninizde veya gerçekte beyninizde yer almaz ve siz, "Bir şeyler oluyor." dersiniz. İşte siz o zaman uyandığınızı veya yeniden uyandığınızı bilirsiniz - o hissi. O hissi.

O halde hadi derin bir nefes alalım. Çok konuştuk, bu gerçekten büyük bir dikkat dağıtma.

Siz sadece ne yaptınız? Siz, "Tamam ben beynin ötesine geçmeye istekliyim ve ben bunun ne olduğunu bilmiyorum ama tamam, oraya gideceğim." dediniz. Buna katılıyor musunuz? (izleyiciler onaylar) Güzel. Güzel. Peki.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Güzel, derin bir nefes.

Ben şimdi burada biraz ayarları değiştireceğim. Ve John normal merabh müziği çalabilir miyiz, Noel müziği değil.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım.

(müzik başlar)



Değişim Merabhı

Ve ben kendisine Düşünen bilinçten, Bilen bilince veya Ben'im bilincine geçmek için kendisine doğal bir şekilde izin veren herkesi takdir ediyorum.

Ben onun bir şekilde geleceğini bilen herkese teşekkürümü sunuyorum.

Benim bu gezegende gördüğüm en meydan okuyan şey beynin olmakta olanı - teknolojiyi veya felsefeyi veya meydan okuyan şeyleri - öngörememesi. Zihin bunlarla başa çıkmaya muktedir olamayacak. Bunu makineler ile, bilgisayarlar ile yapmaya çalışanlar var. Ama siz ve ben bilgisayarın basitçe zihnin bir uzantısı olduğunu biliyoruz. Onlar sonra yapay zekalı bilgisayarlar yapmaya çalışıyorlar ve bu da işe yaramaz. Ama bu gezegende Düşünenler olmanın ötesine geçen çok küçük ama hayranlık uyandıran bir grup var. Onlar şimdi Bilenler.

Evet, ben sizden bu çok değişik notla ayrılmak istiyorum.

Muazzam değişiklikler oluyor - siz kendi içinizde meydana gelenlerin son derece farkındasınız ama şimdi gezegende de muazzam değişimler oluyor ve olanların hepsi özgürlük ile ilgili. Onların hepsi özgürlük denklemiyle, zihnin ötesine geçmek ile alakalı. Ve sizin şu anda gezegende gördüğünüz şey direnç - daha yüksek bilince karşı direnç, zihinsel çağdan çıkışa karşı direnç - Direnç doğaldır. O, bir bakıma değişen yerçekiminin bir sonucudur. Bir realitede ne zaman değişim olsa, o, bir tür vakum, çekim, çekilim yaratır.

İşte sizin gezegeninizde olmakta olan bu. Siz bunu görüyorsunuz ve bu devam edecek. Siz bunun yansımasını terörizmde, dinde, politikada, bankacılıkta görüyorsunuz. Ama dostlarım bunlar kendi yollarından çıkan sistemler. Onlar zarafet ile gitmiyorlar tabii ki. Onlar güce tutunmaya çabalıyorlar. Onlar şeyleri yapmanın eski biçimlerine tutunmaya çalışıyorlar.

Onlar bunu terörizm diye adlandırdığınız yol ile yapıyorlar ama terörizm gerçekte korku aşılamak, güveni yıkmak demektir. Sizin gördüğünüz bu terörizm hareketlerinde milletler başka milletlere karşı savaşmıyor. Onlar aslında dinlerin dinlere karşı savaşı değil. Bu belki bazen dinle ilgili bir şeymiş gibi gözükse de, dinler zihnin ürünüdür ve zihin güce tutunmaya çalışırken, değişime direnç göstermenin en kolay yolu - en kolay yollarından biri - dinlerdir.

Dinlerin hepsi güç ile alakalıdır. Onlar zihin ile ilgilidir. Ve o nedenle işini yapmak isteyen, olay çıkarmak için yer arayan bir terörist için en kolay kılıf dindir. İnsanları cennet sembolü ile hipnotize etmek, tahrik etmek kolaydır.

Teröristler gerçekten dindar değillerdir. Onlar gerçekten öyle değiller. Bu konuda çok palavra var, çok hipnoz var ama onlar dindar değiller. Onlarda bir kum tanesi kadar bilinç yok.

Ama onlar bunu fitillerini ateşleme noktası olarak kullanıyorlar ve yaptıkları şey sadece yavaş yavaş güveni yıkmak. Onlar korku aşılıyorlar. Onlar büyük bir dikkat dağıtmaya neden oluyorlar. Onlar insanların sadece terörist hareketlere odaklanmalarına neden oluyorlar. Geçtiğimiz ay görüşğümüzden bu yana haberlerde izlediğimiz tartışmaların ne kadarı terörizm ile ilgiliydi?

Ve onlar öyle güzel bir şekilde alttan alta zarar veriyorlar ki. Onlar aniden sizin kapı komşunuz çıktıklarında yavaş yavaş yaşamın dokusuna zarar veriyorlar. Sizin komşunuz olan o hoş çiftin onlarca, yüzlerce insanı öldürmek için patlayıcılar hazırladıklarını bilmiyordunuz. Bu sinsice kuyu kazmaktır. Bu, korkudur. Bu komşuların birbirine arkasını dönmesine neden olacaktır. Bu, arkadaşların birbirlerinden şüphelenmelerine neden olacaktır. Bu ailelerin bile kendi üyelerini sorgulamasına neden olacaktır. Bu çok zaman gerektirmiyor, görüyorsunuz. Bu artık ordulara gereksinim bırakmıyor.

Bunların hepsinin nihayetinde güçle, zihinle, eskiye tutunmakla ilgisi var. Bunların hepsi özgürlüğe karşı bir direnç.

Çok, çok etkin bir şekilde kullanılan araçlardan birisi de hipnoz. Normal diye nitelendirilen bir insanın, normal bir işi olan, hayatı boyunca iyi olmaya çalışmış birinin bir teröriste dönüşmesi on dakika alır ve kendileri bile bunu bilmiyorlar.

Zihin lokal ve lineer olduğu için hipnoz bu kadar iyi işliyor. Zihin buna elverişli. Hipnoz en iyi kişi zihinsel olduğunda yani çok fazla zihninde olduğu zaman çalışıyor. Sizin akıllı diye nitelendirdiğiniz birini hipnotize etmek köyün delisini hipnotize etmekten çok daha kolaydır. Köyün delisi için Tanrı'ya şükürler olsun.

O neden ile siz Paris veya San Bernardino'da olanlar gibi şeyler duyduğunuzda, siz uçakların aniden havadan yere düşğünü duyduğunuzda ve buna benzer şeyler duyduğunuzda neler oluyor diye hayret ediyorsunuz, eh, ortalıkta çok hipnoz var ve hipnoz gizlice yapılabilir. Siz ona baktığınızda sizi uyutan eski köstekli saatler gibi düşünmeyin onu. Hipnoz metodları çok geliştirildi ve devamlı uygulanıyor. Siz bilmiyorsunuz sadece.

Hipnotik telkinler yıllarca gizlenmiş bir şekilde tutulabilir. Yirmı yıl önce aşılanmış bir şeyin akılda olması olağandışı bir şey değildir ve o bugün tetiklendiğinde yine etkisini gösterir. Tetikleme bir ses veya bir söz kombinasyonu nedeniyle oluşabilir. hatta onlar bazen matematik formüllerinin - öhöm - yazılım programlarının içinde yer alır.

Ben bunu söylüyorum çünkü sizin anlamanızı istiyorum, dışarısı kabusa dönüşebilir. Ve ben biliyorum ki ben bunu söylediğimde bile siz, "Aman Tanrım. Ya ben? Ben de mi? Ben de hipnotize edildim mi? Şimdi ben de mi hipnotize edildim?" diye merak ediyorsunuz. (Adamus ellerini şaka yollu sallar, bazı kıkırdamalar)

Hipnoz çok korkutucu bir şeydir ve zihnin, zihinsel toplumun bir yan ürünüdür. Onun kolay etkide bulunmasının nedeni budur. Kimin bombalara ihtiyacı olur? Komşular hipnotize edilebiliyorsa kimin askerlere ihtiyacı olur? Telefon aniden üç kez çalar ve durur. Telefon aniden iki kez çalar ve durur. Ve o daha sonra bir kez çalar ve bütün sinyaller oraya gider ve o sokakta gördüğünüz hoş çift aniden taktikçi olur.

Ve tam da şu anda bazılarınız, "Adamus bunun ile nereye varmak istiyorsun? Bu dehşet verici bir şey." diyor. Kesinlikle, ben sizin bazı şeylerin farkında olmanızı istiyorum. Ben sizin - sayfayı çevirirseniz eğer - şuraya yeniden dönüp bakmanızı istiyorum. Hipnoz sadece Düşünenleri etkiler. O sadece Düşünenleri etkiler. O, biliş içinde olan birine dokunamaz.

O nedenle eğer siz, "Ben hipnotize edildim mi? Ben buna karşı savunmasız mıyım?" diye merak ediyor veya düşünüyorsanız, hayır. Siz bir kez bilişe izin verdiğinizde, hayır. Hayır, siz hipnotize edilmediniz. Siz buna karşı savunmasız değilsiniz çünkü o duyu, gerçek Ben'im duyusu iş görüyor, siz sınırlı olan tarafından sınırlanamazsınız. Sınırlanamazsınız.

O duyu bir kez yaşantınız ile bütünleştiğinde süregelen daha çok yaratıcı yanıt, daha çok potansiyel, daha çok deneyim arayışı olur. Yani siz bir kez lineer ve lokal olanın ötesine geçtiğinizde ve o Ben'im algısında olduğunuzda o sizi asla hipnotik bir düşünce ile sınırlamaz.

Biliş genişleyendir. O büyür. O hisseder. O her açıdan bilir. Zihin lineerdir. İşte o neden ile lineer yolda gitmeye devam edene, lineer bir yola hipnotik bir tohum ekmek kolaydır. O, doğal bir biçimde diğer realiteleri keşfetmediği için o hipnotik tohum orada kalır. Ama siz biliş halinde iseniz, size olmaz. Size olmaz.

Ben buna sizin dikkatinizi çekmek istedim çünkü evet dışarıda çılgın gibi bir dünya olacak. Hayır, bu konuda kendiniz için endişelenmeniz gerekmez ama dünya giderek daha da çılgın, daha da çılgın hale gelecek. Bizim üst sınıra ulaşmış zihinsel varlığımızdan kaynaklanan teknolojimiz var; bizim dünyada varlıklılar ve fakirler arasında dengesizliğimiz var. Her yerde kıyamet kopacak - çok iyi olacak.

İşte orada sevgili Linda, Grinch, "Oh!' Hayır. Hayır, dostlarım ben sizden iki dünyayı kabul etmeniz için bir anlığına durmanızı istiyorum. Bu, "İğrenç" değil. Bu, "Vay!"

Siz Bilenlersiniz. Siz yaratıcı olanlarsınız. Sırada ne var? Sizin için sırada ne var? Lineer olanın ötesine geçin.

Şimdi, hemen şimdi o bilişin gelmesine izin verin. Sizin için lineer yolunuzun dışında sırada ne var? Lineer yol iğrenç olacak ama ama eğer siz genişleyerek büyüyen teknolojiyi bilinç ile, farkındalık ile, yaratıcılık ile birleştirirseniz; eğer siz onu üst sınıra ulaşmış olan zihin ile birleştiriseniz, siz onu bu gezegendeki insanların daha iyi olma arzusu ile birleştirirseniz ne olur?

Zihinden değil, bilişten gelen nasıl olur? Mümkün olan nedir?

Evet, değişim. Kargaşaya yol açan sistemlerde, teknolojilerde, kalıplarda, kargaşada. Peki eski Düşünen yolda her şey kötü olmak zorunda mı? Düşünenler açısından. Hiç de değil. İşte burası sizin devreye girdiğiniz. Burası fantezinin, ki o hiç de bir fantezi değildir, bilişin olduğu yerdir, burası imajinasyonun devreye girdiği yerdir.

Tüm o kargaşa yaratan teknolojik sistemler, kalıplar, titreşimler; kargaşa tahribat anlamına mı gelir?

Yoksa bu evrim midir?

Hadi bunun ile birlikte derin bir nefes alalım.

Ve dostlarım daima, daima, daima bilin ki tüm yaratımda her şey yolunda.

Teşekkür ederim dostlarım. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar)



İngilizce'den çeviren: Meltem Taban