• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Transhuman Serisi Şaud 5


Transhuman Serisi Şaud 5



Adamus mesaj
ı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 7 Ocak 2017'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.



(Açılış şarkısından sonra alkış)

Ben Ben'im Egemen Alan'dan Adamus.

Alkışlarınız için teşekkürler. (alkışlar artar ve tezahürat yapılır) Bunların benim için olduğunu varsayıyorum ve sevgili Sandra kahve için teşekkürler. Ah, o sevgili Adamus'ın ihtiyaçlarını ve isteklerini o kadar iyi belirliyor ki. Bir kupa insan kahvesi gibisi yok. Teşekkür ederim.

Bizim realitemizde böyle şeyler yok. Bizim Starbucksımız yok. Bizim... (birisi "vah" der) Hayır, hayır. İster inanın, ister inanmayın. Ben kahvem için ayda bir kez gelmeye devam edeceğim. (kahkahalar)

Sevgili Linda bugün her zamanki gibi çok hoş gözüküyorsun. Eesalı Linda. (izleyiciler alkışlar)

LINDA: Teşekkür ederim. Ne yapmayı düşünüyorsun?

ADAMUS: Derin bir nefes alalım...pardon?

LINDA: Bugün ne yapacaksın? (kahkahalar)

ADAMUS: Genellikle dikkat dağıtma olarak adlandırılan birkaç numaram var. Dikkat dağıtma. Sizin o tanrısal olanın basitçe içeri süzülmesine izin verebilmenize yetecek kadar dikkat dağıtma. Siz onu düşünmezseniz onun basitçe içeri girmesine izin verirsiniz. Ah, evet.

Hadi hep birlikte o derin nefesi alalım.

Biliyorsunuz işte olmuyor; siz onu düşünmeye çalıştığınızda o aydınlanma, o idrak ediş, o tanrısal olan ile bütünleşme gerçekleşmiyor. Edith bugün gözlerinde nasıl bir ışıltı var. O kadar güzel bir ışıltı ki. Siz onu düşünürseniz olmaz. Bunun temeli Adamus 101 kurallarına dayanıyor. İnsan aydınlanmadan sorumlu değildir. Değildir. İnsanın sadece izin vermesi gerekmektedir. Aydınlanma, tanrısal olan o zaman içeri girer. O, siz derin bir nefes aldığınızda ve onun içeri girmesine izin verdiğinizde içeri gelir. Ve işte, o, o zaman insanın tahmin ettiği hiçbir şeye, hiçbir şeye, hiçbir şeye benzemez. İnsanın aydınlanma ve idrak ediş konusunda ilginç beklentileri var. Siz bunu tıpkı geçen yılı geride bıraktığınız gibi geride bırakmalısınız çünkü bunun yolu o değil.

Ve onun güzel olan yanı da bu zaten. İnsan onu sınırlandıracaktır. İnsan onu insanlaştıracaktır ve bu aydınlanma, idrak ediş sizin asla hayal edemeyeceğiniz derecede duyusal bir şeydir. O, duyumsamaktır. Gerçekte o aynen öyle bir şeydir. O, bir anda her şeyi bilmek demek değildir çünkü bunun bir önemi yoktur. Ben bile Yükselmiş bir Üstat olarak ne her şeyi biliyorum ne de her şeyi bilip bilmemeyi umursuyorum. Bu önemli değil. Ama duyumsamak, hisler her şeydir - her şey, her şey - ve biz 2017'de bu yöne doğru gidiyoruz.

Duyusallıktan laf açılmışken, geçtiğimiz haftalarda aranızdan kaç kişi, ben özellikle geçtiğimiz üç haftayı veya biraz daha öncesini kastediyorum, aranızdan kaç kişi... (Sart soru tamamlanmadan elini kaldırınca gülüşmeler olur) Sen hissettin bunu zaten. Mikrofona ihtiyacı olacak. Sen ne hissettin Sarducci? Sen ne hissettin? Sen yeni yılda Şaudlarımıza nasıl başladığımızın farkındasın. (Kahkahalar artar)

SART: Bunlar hala aile mi?

ADAMUS: Evet, evet.

SART: Ah. Hayal kırıklığı.

ADAMUS: Hayal kırıklığı.

SART: Evet.

ADAMUS: Vay. Peki.

SART: Evet.

ADAMUS: Eh, ben ona değineceğim.

SART: Zor zamanlar.

ADAMUS: Evet. Ama ben şunu diyecektim ve sen bunun için mükemmel bir örneksin, sen hissettin mi... (bazı kahkahalar) - ah sen geçen üç ya da dört hafta boyunca kendini özellikle pis hissettin mi? Sanki günde iki kez banyo ya da duş yapsan da ve kendini baştan aşağı sabunlasan yine de kendini hala pis, sanki toz tenine işlemiş gibi hissetmek. Hatta bu durum senin biraz kaşınmana yol açtı. Sadece biraz kirli hissetmek ve Sart'ın Kirli İşleri (kahkahalar artar) senin bir kazı şirketin vardı. Evet. Sen o ekipmanlar ile kazı mı yapıyorsun?

SART: Eskiden yapıyordum, evet.

ADAMUS: Eskiden yapıyordun.

SART: Evet.

ADAMUS: Evet, evet.

SART: Birbirine çok uzak şeyler.

ADAMUS: Uzak şeyler mi?

SART: Evet, bilirsin işte, biri burada öteki orada. Ortaya da bir tane koymak lazım.

ADAMUS: Evet. Güzel. Güzel. (Sart güler) Ama teşekkür ederim.

SART: Bu eğlenceli.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Öyle tozlu, öyle pis ki. Gördünüz mü ben daha cümlemi tamamlamadan elini kaldırdı. Sart'ın Kirli İşleri. Teşekkür ederim.

Aranızdan kaç kişi böyle hissetti? Sadece gerçek bir temizlenme isteği duyusu. Evet, siz biraz kaşındınız. Sanki teninizin altında bir toz katmanı var gibi. Eh, böyle hissettiniz mi? Hayır, bazılarınız hissetmedi. Eh, onlar da muhtemelen hissedeceklerdir. (bazı kıkırdamalar) Hayır, siz büyük olasılıkla böyle hissedeceksiniz çünkü bu bütünleşme sürecinin bir parçası ve çok derinlerde bulunan bir sürü şey bu şekilde salıveriliyor. Ve sizin içinizde sanki tuhaf bir çelişki var. Sizin belki Sart'ın Kirli İşleri örneğinden ziyade bununla daha çok ilginiz vardır. Aranızdan kaç kişi geçmişte, geçtiğimiz birkaç yıl içinde ama özellikle de son aylarda onun artık bir arada olmadığını hissetti? Bu sanki... (birçok kişi el kaldırınca kahkahalar) Peh! Yanıtı belli olan sorunun Üstadı. (Adamus kıkırdar) Kim olduğunu gerçekten duyumsayamamak ama ne olacağını bilmek hissi her zamankinden daha fazla, her zamankinden daha fazla. Onlar sadece henüz bir araya gelmediler. Bu da başka bir güzel gösterge.

Bir Olma Yok

Her şeyden önce zihinsellik çok fazla. Siz zihinsel olmaya eğilimlisiniz - "Bende yanlış giden ne var? Eski halim nerede?" O yok. O geri gelmeyecek. Bir olma kavramı tamamıyla çöpe atılsın. Siz o bir olma konseptine geri dönmeye çalışsanız bile geri dönemezsiniz. Bir olmaya geri dönmek - bunu unutun. Bu olmayacak. Siz şimdi çoğul olansınız.

Siz, "Bir olma" sözcüklerini biliyorsunuz - bunu o sihirli pedine yazarsan (Linda'ya) - "Bir olma" sözcüğü kulağa "sorumluluk" sözcüğü gibi geliyor. (ç.n: İng bir olma- oneness, sorumluluk-onus) Sorumluluk. Bunu da yazabilirsin ve nasıl yazıldığını bilmiyorsan Sart'a sor.

LINDA: Bir fikrim yok. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Bir olma. Sorumluluk. Bilirsiniz işte sorumluluğun size veya bir başkasına atılması. Böyle bir sorumluluk yükü taşımak demektir. Linda'ya nasıl yazıldığını söyleyelim. (izleyiciler yardım etmeye çalışır) Ah, siz kesinlikle Şambrasınız. Hiçbiriniz bilmiyor! (Adamus kıkırdar) Yani bu kavramın tamamı...(Linda yazmakta zorlanırken kahkahalar artar) Bir olma ile ilgili konsept tamamen camdam atılıyor ve bu büyük bir marifet.

Bilirsiniz işte spiritüel dünyada, New Age'de (Yeni Çağ Akımı) küresel bir birlikten bahsediliyor. Şaka yapıyor olmalısınız! (kahkahalar artar) Evet. Evet. Ben bazılarının rujunu sürdüğünü ve bazılarının da gittiğini gördüm. "Ah! (öğürür)" Aynı zamanda buna benzeyen bir şey. Hayır, bunu da camdan dışarı atıyoruz. Aklıma birkaç yıl önce davet edildiğimiz bir etkinlik geldi ve benden bir olma konusunda konuşmam istenmişti ve sevgili Cauldre, Geoffrey o etkinliğin sponsoruna o konunun bana verilmemesi için yalvardı. Ama sponsor diretti ve ben böylece oraya çıktım ve bir olma konusunda konuşmak beni mutlu olmaktan daha fazla bir şey yaptı. (kıkırdamalar artar) Ben o zaman, "sen kendi kendin ile birsin" diye bir konuşma yaptım ama bu bile değişmekte.* Ama ya o evrensel kozmik birlik kavramı? Hayır! Hayır. Bu (Uzay Yolu'ndaki) Borg'a gitmek gibi bir şey, bilirsiniz işte, yeniden bir tür zihinsel tuzağa düşmek gibi. Bu tıpkı... siz neden isteyesiniz, birisi hangi nedenle, hangi nedenle, ne için evrensel olarak bir olmayı istesin ki? "Peki, ben senin iplerini şimdi biraz daha gevşeteceğim. Sen çık ve bir sürü değişik şey deneyimle - insan yaşamını, meleksi yaşamı - sonra ben seni egemenliğine ve Öz'üne dair bütün duyularını kaybedeceğin birliğe (bir olmaya) çekeceğim."

* Egemen Olan'a işaret eder

LINDA: Ve Adamus, sen o bir olma konusunda konuşma yaptıktan sonra ne oldu?

ADAMUS: Ne oldu?

LINDA: Evet.

ADAMUS: Bu herkesin hoşuna gitti. (Adamus kıkırdar) Kabul ediyorum herkesin değil. Ben o konferanstan atılmıştım.

LINDA: Evet, atılmıştın. (kıkırdamalar artar)

ADAMUS: Ve bu iyi bir şeydi. Biraz canlılığa, bir duygulanıma gereksinim vardı; şeylerin serbest bırakılmasına ihtiyaç vardı. Ve şimdi size kişisel olarak, özel olarak söyleyecek olursam, siz kendiniz ile de bir olmayacaksınız. Çiz çoğul olansınız. Siz çoklusunuz. Siz "ve"siniz.

Siz gerçekten duyumsamaya başladığınız zaman o çok tuhaf bir hismiş gibi gelecek. O öncelikle şöyle bir duygudur, "Ah, o artık bir arada değil." Bingo! Hayır, bir arada değil ve bu iyi bir şey. Ben bunun neden böyle olduğunu bugün size göstereceğim. "Artık o bir arada değil. Benim denge duyuma ne oldu ve Öz'e ve diğerlerine?" Yok oldular ve bu iyi bir şey.

Bilirsiniz işte, Üstat, Ben'im diğer "ve"leri kontrol eden ve yöneten anne baba figürü değildir. Buna ihtiyaç yoktur. Merkezi güç diye bir şey yoktur. Merkezi kontrol diye bir şey yoktur. Bunun tıpkı topları havaya atıp, onların kendi başlarına dans etmelerine izin vermeye benzeyen bir şey olduğunu keşfedeceksiniz. Birilerinin onlara nasıl ve neden dans edeceklerini söylemeleri gerekmez. Ve siz dans eden bütün topların siz olduğunu fark edeceksiniz. Siz "ve"lerin toplamısınız. Siz Üstatlarsınız ve siz bu gezegende bile değilsiniz ve siz kim bilir aydınlanma mı yoksa başka bir şey için mi nedir çalışan öğrencilersiniz ve siz parktaki bankta oturuyorsunuz - hepsi aynı anda oluyor. Eğlence bu noktada başlıyor. Özgürleşmek bu demektir. Aydınlanma bu demektir. Her şeyi bir araya getirip paketlemek değil, kendini tekilliğe indirgemek değil ama gerçekte "ve"ye izin vermek. Siz o kadar çoksunuz ki. Siz o kadar farklı şekillerde Ben Burada Varım'sınız ki. Bunun güzelliği burada.

Yani eğer siz biraz duş yapma ihtiyacı hissediyorsanız, kirliymişsiniz hissi duyuyorsanız, sanki derinizin altı kaşınıyormuş gibiyse bilin ki bu sizin geçirdiğiniz başkalaşım ile ilgili bir şey. O zaman hadi bunun için içelim (kahve kupasını havaya kaldırır; izleyiciler "şerefe" der) Şerefe.

LINDA: Şerefe.

Giderek Artan Aydınlanma

ADAMUS: İkinci olarak, günün ikinci önemli konusu. Sizin yaşadığınız bütünleşme, idrak adına her ne derseniz deyin - aydınlanma, bedenli yükseliş - giderek artan bir şeydir. Giderek artan. O bir hamlede gerçekleşmeyecek - ben bir hamlede nasıl olur bilmiyorum, bir başkası bunun ne anlama geldiğini bilir mi bilmiyorum - ama muazzam ezici bir şey olur... o giderek artan bir şey. Siz onu bedeni yakmamak, bir anda gezegeni terk etmemek amacıyla bu şekilde gerçekleştiriyorsunuz çünkü siz artık onun üstesinden gelemiyorsunuz. Havadan parlayan büyük bir ışık kütlesi inmeyecek. Siz illa bir gece bütün soruların yanıtını bulmuş olarak uyanacaksınız diye bir şey yok. Sizin seçtiğiniz şey, sizin şu anda yaşadığınız şey giderek artan bir şey, özümseyebilecek kadar, anlayacak kadar, hassas dengeyi koruyacak kadar.

Siz bedenin içinde kalmak, gezegende kalmak ne kadar zor biliyorsunuz. Siz şu anda seçmiş olduğunuz bedenli aydınlanmayı giderek artan bir şekilde gerçekleştiriyorsunuz. Bunun ne kadar sürdüğünün bir önemi yok. Siz bir gün, umarım bugün, bütün bunların bir öneminin olmadığını kavrayan bir anlayışa sahip olacaksınız. O zaten burada. Ve ben bunların sadece sözcüklerden ibaret olduğunu biliyorum ama siz bundan sonra onu çok, çok duyusal bir şekilde, hissi bir şekilde gerçekleştirmeye başlayacaksınız.

Ben bu konu hakkında bir hikaye yazacak olsam ki bunu da yapacağım zaten, bu şöyle bir şey olurdu. Üstat... (bazı kıkırdamalar) İhtiyacım varken nerede benim parktaki bankım?

Bir Üstadın Hikayesi

Üstat öğle yemeğinde duble çizburgerini yiyor, çikolatalı milkshake'ini içiyordu çünkü Üstat ne yemesi gerektiğine takılmaz. Bunun bir önemi yoktur. Siz istediğiniz her şeyi yiyebilirsiniz çünkü sizin bedeniniz onu bilimin ve sağlıklı beslenmenin sınırlarının ötesinde onu nasıl işleyeceğini zaten biliyor. Üstat duble çizburger yiyebilir - şu an da kulağa çok cazip geliyor. (Adamus kıkırdar) - yanında da çikolatalı milkshake ve ardından da bir tek Jack Daniels olacak. (kahkahalar) Bunun bazılarınıza çok cazip geleceğini biliyordum.

Üstat ucuz ve salaş bir lokantada akşam yemeğini yerken Sandy isimli öğrencisinin içeri girdiğini gördü. O, “Sandy! Sandy, sana burada bu akşam yemeğinde rastlamak ne kadar tuhaf bir tesadüf" diye seslendi. Burası senin evine yirmi mil uzaklıkta. İlginç. Otur. Bana katıl. Biraz yemek ye." Sandy tabii ki iyi bir öğrenci olmaya çalıştığı için kinoa salatası ve lahana istedi. Bu durum Üstadın çok canını sıktı. Bütün kurallar, neleri yapabileceğiniz ve yapamayacağınıza dair bu kurallar ve biliirsiniz işte onlar her yedi yılda bir değişirler. Bu yedi yıl lahana olabilir ve biz ondan sonra yedi yıllık bir deniz yosunu dönemine gireriz ya da son moda neyse ona ama bu Üstadın çok canını sıktı ve o, Sandy'nin o salatayı gerçekten sevmediğini biliyordu.

O, "Otur. Otur. Bu ucuz ve salaş lokantada sana rastlamak ne büyük bir tasadüf. Ne düşünüyorsun? Bir soru sormak istiyorsun, aklında ne var?" diye sordu. Sandy bir anlığına Üstadın onu yakaladığını kavradı çünkü o daha önce bu lokantaya gelmemişti ama o onun buraya geldiğini biliyordu ve o bugün burada onun ile karşılaşmak istemişti. Ve o sordu, "Üstat ne zaman olacak? Ne zaman?"

O da dedi ki, "Bilmiyorum. Şimdi sipariş verebilir ve bunun ne kadar sürdüğüne bakabilirsin." (bazı kahkahalar) Sandy, "Hayır! Ne zaman olacak?! Benim aydınlanmam! Benim aydınlanmam! Ben 17 yıldır bunun üzerinde çalışıyorum. Geçen gün hesapladım, ben aydınlanmam için 6,421$ harcamışım.

Ve Üstat içinden, "Güzel Allahım onun ona ulaşmadan önce 100,000 $ daha harcaması gerek." diye düşündü. (kahkahalar) Ve o eğer aydınlanmayı harcadığı para veya harcadığı yıllar ile kıyaslıyorsa başı büyük dertte demektir." diye düşündü. Ama bunu daha önce başka birçok öğrencisi ile de yaşayan Üstat o nedenle onu biraz sarsmak amacıyla yağlı çizburgerinden bir ısırık aldı, yağın çenesinden aşağı akmasına izin verdi (kıkırdamalar artar) ve dedi ki, "Sen, 'Ne zaman olacak' derken ne demek istiyorsun?" Sandy, "Ne zaman gerçekleşecek? Ben gençleşmiyorum. Ben daha sağlıklı hale gelmiyorum. Ben idrak etmek, aydınlanmak, yaşayan bir melek haline gelmek konusunda o kadar takıntılı oldum ki ama o ne zaman gerçekleşek?" Sandy, "Sen Üstatsın, sen her şeyi biliyorsun. Yani bilmelisin. Sen uzay ve zaman yok diyorsun. O zaman sen benim aydınlanmamın tam gününü ve tam zamanını bilmelisin." dedi.

Üstat derin bir nefes aldı, çikolatalı mikshake'inden bir yudum çekti ve dedi ki, "Eh, gerçek şu ki ben istediğim her şeyi bilebilirim. Evet ben uzay ve zamanın ötesine gidebilirim ama ben bunun için bir arzu duymuyorum." Ve ekledi, "Bilirsin Üstatlar, Yükselmiş veya insan Üstatlar bizler veri ve bilgi biriktirmeyiz. Bunun ne kadar çok bilgi sahibi olunması ile alakası yoktur; bunun biliş ile alakası vardır ve bu ikisi arasında büyük bir fark vardır. Biliş tam olarak arzu edildiği zaman ortaya çıkar daha önce değil, daha sonra değil asla çok fazla değil, çok az değil. Biliş kendi yaşamınızda onu keşfetmeye başladığınız zaman ortaya çıkar. Ve Üstat dedi ki, "Eh, Sandy gerçek şu ki o şu anda olmakta. Tam şu anda. O giderek artıyor. O biraz burada ve biraz da şurada mevcut."

Sandy sözleri duydu, bir anlığına söylenenleri düşündü ve "Ama ben onu şimdi istiyorum. Ben mücadele etmekten yoruldum. kafamı karıştıran şeyler beni yordu. Çabalamaktan yoruldum. Ben onu şimdi istiyorum." Üstat, "Sandy sen onu şimdi elde edeceksin. Oluyor. O giderek artacak. Sen bana ölü değil bedenli bir Üstat olmak istediğini söylememiş miydin?" Sandy, "Eh, tabii ki. O işte bu yüzden giderek artan bir şekilde meydana geliyor, siz aydınlanma denilen şeyin her aşamasının, her lokmasının keyfini çıkarabilesiniz diye, siz bu halde onu ışık topundan ziyade iç organ düzeyinde fark edersiniz; siz yapabilirsiniz, siz onun gerçekten tadını çıkarabilirsiniz tıpkı benim bu çizburgerin tadını çıkardığım gibi; sen aydınlanmanın, gelmekte olanın her küçük anının keyfini çıkarabilirsin.

"Ama sen yolun o kadar uzağına baktığında, sen hepsini bir kerede istediğinde, sen benim, "Ben Buradayım" diye adlandırdığım andan çıktığında, sen o zaman görmez olursun. Sen onu duyumsamıyorsun. Sen onu deneyimlemiyorsun. Oluyor. Gerçekten oluyor. Sen sadece onun farkında değilsin çünkü sen tam da şu anda olmak yerine dışa bakıyorsun. Bedeninde oluyor. Ben görebiliyorum. Bedenin değişiyor ve evet bazen bedenine ağır geliyor. Sen DNA düzeyinde bir değişim geçiriyorsun, yeniden kablolanma düzeyinde bir değişim ve evet bazı günler canın yanıyor. Acıtıyor. Sen buna basitçe izin verebilir misin? Onun ile olabilir misin?

"Sınıfta neler söylediğimi hatırla Sandy, şu anda hayatında var olan her şey senin aydınlanman ile alakalı. Her şey, başına konan bir sinek - şu anda senin kafana bir tane konmuş Sandy - gördüğün bir otomobil kazası, güzel bir güneşin doğuşu - ne olduğunun bir önemi yok - karşılaştığın bir insan - istisnasız her şey, hatta bu buraya gelip benim kısa konuşmamı bölen garson kız bile olabilir, her şey, senin aydınlanman ile ilgili. İstisnasız her şey. Her şey. Bedeninde meydana gelen her şey, beyninde olan değişimler ve özellikle de şimdi rüyaların. Geceleri gördüğün rüyalar o kadar değişti ki. Ve ben senin bazen rüyalarında küfür ettiğini biliyorum. Sen gecenin ortasında uyanıyorsun ve rüyaların sana o kadar tuhaf geliyor ki ve sen neler oluyor diye meraklanıyorsun. Bunların hepsinin bedenli aydınlanmanın iç organlar deneyimi ile alakası var. Oluyor. Şimdi oluyor, her gün, her an. Sen yolda kaybolmadın. Sen yoldasın ve oluyor.

"O halde derin bir nefes al ve her anın, her, her, her anın tadını çıkar. Ne zaman olacak diye endişelenmeyi bırak - her an, her nefes, her şey. Onu çözmeye çabalamayı bırak. Sadece izin ver." Ve bu arada garson kız geldi ve Sandy'ye ne sipariş etmek istediğini sordu ve Sandy, "Ben de onun yediğinden istiyorum." dedi. (kahkalalar) Öhöm... benim favori sahnelerimden bir parça.

O halde hadi şimdi derin bir nefes alalım. O giderek artan bir şey.

O giderek artan bir şey ve ben bazılarınızın, "Ne zaman?" diye merak ettiğini biliyorum ve siz bunu bana soracaksınız. Bazılarınız bugünkü kanallığın ortasında ayağa kalkıp, "Ama Adamus, o, 2017 yılında gerçekleşmeyecek mi?" demeye hazır bile. Ben olsun diye yalvarmıyorum, siz de yalvarmamalısınız. Siz yeni bir duyusal deneyim yaşıyorsunuz. Burada acele etmek yok ve siz bir şekilde onun zaten burada olduğunu fark edeceksiniz. Siz onu düşünebilirsiniz; ama siz gerçekte onu şu anda deneyimleyeceksiniz.

O zaman hadi güzel, derin bir nefes alalım ve yarışmayı bırakalım. O şekilde çabalamaya bir son verin. Hayatınızda olan her şeyin acı dolu da olsa, hoşunuza da gitse her şeyin tadını çıkarın. Siz bu sözcüklerin işe yaramadığını fark edeceksiniz. Bu bir duyusal deneyim meselesidir.

Günün Sorusu

İşte biz şimdi 2017'ye girdik ve benim sormam gerek - daha önceki yıllarda olduğu gibi benim sormam gerek - ve Linda mikrofon lütfen.

LINDA: Zevkle.

ADAMUS: Evet. Sormam lazım, siz gezegensel bir bakış açısından 2017 için ne duyumsuyorsunuz, ne hissediyorsunuz? Bu oyunu geçen yıl da oynadık hatırlayın. Bazı güzel gözlemler vardı. Peki ya siz 2017'de ve sonrasındaki yıllarda gezegende olacakları nasıl tarif ederdiniz? Bizi neler bekliyor? Lütfen Linda. Gönüllüler. Gönüllü demek koltukta oturan herhangi biri demektir.

LINDA: Ah. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Ah. Sen bu konuyu düşünmüştün.

LARA: Düşündüm.

ADAMUS: Biliyorum.

LARA: Evet.

ADAMUS: Evet.

LARA: Ben can sıkıntısı diyorum.

ADAMUS: Can sıkıntısı.

LARA: Evet.

ADAMUS: Ah, bunu sevdim.

LARA: Evet. Ben mücadele etmek yerine veya şeyleri çözmeye çalışmak yerine kendimi canım sıkılmış olarak buluyorum.

ADAMUS: Evet, evet. Şimdi, bu, gezegensel açıdan mı, kişisel açıdan mı?

LARA: Kişisel ama ben bunun gezegen düzeyinde oluştuğunu görebiliyorum.

ADAMUS: Evet. Gezegensel çapta can sıkıntısı. Doğru ve ben birazdan bu konuya değineceğim. 2017'nin veçhelerinden birisi bu, can sıkıntısı. Evet.

LINDA: Hım. Peki.

ADAMUS: Güzel. Bir başlangıç için müthiş. Evet.

CHERYL: Ben haberleri izleyen veya dünyada olup bitene çok fazla ilgi gösteren biri değilim. Bana bir kart gönderip, "Seçimler konusunda ne düşünüyorsun?" diye soran bir arkadaşım vardı benim.

ADAMUS: Ne seçimi? (Adamus kıkırdar)

CHERYL: Ben de tam olarak öyle dedim. Seçim mi?

ADAMUS: Seçim mi vardı? Nerede?

CHERYL: Ne seçimi?

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Ah, evet! Bir seçim vardı.

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Ama Oval Ofis'te bir kadın düşmanı varsa biraz korkutucu oluyor.

ADAMUS: Evet. Kulağa kötü geliyor.

CHERYL: Öyle.

ADAMUS: Evet. Evet. Neden korkunç?

CHERYL: (kısa bir süre durur) Kadın...

ADAMUS: Kadın düşmanı, sizin için bunlar ilk değil - pis yaşlı adam. (kadın kıkırdar)

CHERYL: Ve, ve...

ADAMUS: Maskülen, dominant, aşağılık, aşağılayıcı, aç gözlü.

CHERYL: Aşağılayıcı.

ADAMUS: Aç gözlü, evet.

CHERYL: Aşağılayıcı.

ADAMUS: Aşağılayıcı.

CHERYL: Ve hiçbirisi de kadınlardan hoşlanmıyor.

ADAMUS: Evet.

EDITH: Belki adı Trump'dır. (bazı kıkırdamalar)

CHERYL: Evet. Evet. Öyle bir şey. (kıkırdar)

ADAMUS: Her ne kadar bunu yapmış olsak da buraya siyaset sokmayalım. Evet, aşağılayıcı ve küçümseyen ve sen kadınlardan hoşlanmıyorlar dedin.

CHERYL: Genelde.

ADAMUS: Bu aslında - ben hepinizin bunu yeniden gözden geçirmenizi rica ediyorum - bunun nedeni aslında kadınlardan korkmaları. Bu kesinlikle kadınlardan nefret etmek demek değil. Ben bu konuya birkaç hafta sonra Adem'in Yarası çalışmasında değineceğim. Evet, kadınlardan korkuyorlar ve lanet olsun ki korkmalılar da. (Adamus kıkırdar ve birisi, "Bu cesaretlendirici." dedi) Uyumlanın, Adem'in Yarası'na uyumlanın. Evet. Yani Bezay Saray'da kadın düşmanlığı. 2017'yi başka neler bekliyor?

CHERYL: Bence bu önemli bir şey, artı nükleer...

ADAMUS: Bilirsiniz işte, eğer sen şu kameradaki yeni şeyi görürsen, tam altta...

CHERYL: Ben gördüm. O ne? Yeni bir şey. Daha önce yoktu.

ADAMUS: O Donald Trump’ı dinleme cihazı.

CHERYL: Ben onu içeri girer girmez gördüm ve dedim ki, "Dünyada neler oluyor?!" (güler)

ADAMUS: Ben şaşkınım - evet. Ben daha önce kimse fark etmedi diye şaşkınım. O nedir? Sen gerçekten çok tuhaf bir şeyi fark ettin, yüksek teknoloji gibi bir şey, "O nedir?" Ama kimse bir şey demiyor. Kimse, "Bu arada o nedir? Bunu buraya buradan biri mi koydu? Personelin bundan haberi var mı? Sen basitçe onunla akarsın. "Ah, salonda bazı yeni yüksek frekanslı elektromanyetik cihazlar var."

CHERYL: Ben onu anında gördüm ve onun ne olduğunu sordum ama kimse bana ne olduğunu söylemedi.

ADAMUS: Kime sordun?

CHERYL: Edith'e tabii ki. (kahkahalar artar)

ADAMUS: Ah! Ama bir sorun var. Edith bir casus. (kahkahalar artar) O sana söylemeyecektir!

CHERYL: Ve söylemedi de. (gülmeye başlar)

ADAMUS: Söylemedi. Peki o sana tuhaf görünüşlü cihaz konusunda ne söyledi?

CHERYL: Sana sormamı söyledi. Hayır, Geoffrey'e. Geoffrey'e sor dedi.

ADAMUS: Geoffrey'e sor.

CHERYL: Mm hımm.

ADAMUS: Evet. Sordun mu?

CHERYL: Hayır.

ADAMUS: Ah.

CHERYL: İşi vardı.

ADAMUS: İşi vardı. O cihaz nedir? Belki bizim sormamız gerekir - onu John Kuderka'ya uzatır mısın. O ne cihazı? Bilen varsa...

LINDA: Aman tanrım.

ADAMUS: Şeye benziyor...

LINDA: Zavallı John Kuderka o kadar utandı ki şimdi kameraya kendisinin çıkması gerekti.

ADAMUS: … bir elektronik göz. Sanırım bu bir...

LINDA: Ah, bağıracak.

ADAMUS: … yapay zekaya sahip siber robotlar.

LINDA: Bağıracak.

ADAMUS: Yani çok tuhaf demek istiyorum. O nedir John?

JOHN: O sadece özel, küçük bir mikrofon.

ADAMUS: Ah, tabii! Özel, küçük bir mikrofon. (bazı kıkırdamalar) Ah, ah. Evet. Peki. Biz sana inanıyoruz John. Ben bunun bir mikrofon olduğuna inanıyorum. Evet. Bu duyabilmeleri için böyle - Cauldre bana öyle diyor. (kıkırdamalar artar) Onu neden oraya koydular biliyor musunuz? Çünkü izleyiciler arasında bulunan insanlaınr bir noktada pat diye söylediklerini kaydetmek için ve online izleyen kimse onları duyamadı. Yani şimdi seni herkes duyabiliyor.

LINDA: Biz aslında senin yumurladıklarını ele geçirmeye çalışıyoruz! (kahkahalar)

ADAMUS: Evet. Yani oradan bir kez ayrıldı mı kimse artık ağzından bir şey kaçıramaz, işte biz o zaman onu alaşağı edebiliriz. Ama yumurtlama devam ettiği sürece...

LINDA: Sen bunun kötü davranışı tetiklediğini mi söylüyorsun?

ADAMUS: Bu benim umrumda değil. (kıkırdarlar) İkisinden biri. Nerede kalmıştık? 2017. Yani sen ne diyorsun?

LINDA: O kadın düşmanında takılı kaldı.

ADAMUS: Evet.

CHERYL: Biri kadın düşmanlığı ama öteki...

ADAMUS: Kadın düşmanlığı nasıl yazılıyor biliyor musun?

CHERYL: Evet.

ADAMUS: Ah, iyi.

LINDA: Devam et.

ADAMUS: Devam et.

CHERYL: K-a-d-ı-n... ben kadın düşmanlığı kelimesini kodlayabilirim... (kıkırdar)

ADAMUS: Onda sorun yok.

CHERYL: K-a-d-ı-n.

ADAMUS: Vay! (Adamus ellerini çırpar) Güzel.

LINDA: O bir psikolog.

ADAMUS: Peki. Ah! Anladım. (gülerler) Yani ama gezegeni - Beyaz Saray'ı değil, gezegeni - bu yıl neler bekliyor?

CHERYL: Gezegensel çapta ya da en azından ulusal çapta.

ADAMUS: Yani maskülen domuzluklar?

CHERYL: Kadının boyunduruğu.

ADAMUS: Kadının boyunduruğu. Peki.

CHERYL: Mm hımm. Mm hımm.

ADAMUS: Hımm. Erkeğin boyunduruğunun geçeceği bir yıl olacak desem ne olurdu?

CHERYL: Bunun iyi bir şey olacağını düşünmüyorum.

ADAMUS: Hayır muhtemelen olmayacak.

CHERYL: Mm-mm.

ADAMUS: Olmayacak. Hayır.

CHERYL: Kimsenin boyunduruğunun geçmesinden hoşlanmıyorum.

ADAMUS: Evet!

CHERYL: Özellikle de ben ve ben bunu yapmış olarak buradayım.

ADAMUS: Evet, evet. (kadın kıkırdar) Yani bir çeşit... ben bunu temelde maskülen/feminen enerji arasındaki dengesizlik olarak tanımlayabilir miyim? Savaşları...

LINDA: Ah, bu güzel.

ADAMUS: … cinsiyetlerin.

LINDA: Onu ifade etmenin güzel bir yolu.

ADAMUS: Cinsiyetlerin savaşı.

LINDA: Evet, bu hoşuma gitti.

ADAMUS: Evet, evet. Haklı bir değerlendirme değil mi?

CHERYL: Haklı bir değerlendirme dengesiz olması hariç.

ADAMUS: Evet. Evet.

LINDA: Ah.

CHERYL: Ve kadınlar biraz denge için yıllarını harcadılar ve şimdi denge yeniden kayboldu.

ADAMUS: Erkeğinki mi, kadınınki mi?

LINDA: Ooooh!

ADAMUS: Dengesiz. Dengesiz olan hangisi, maskülen mi, feminen mi?

CHERYL: Feminen.

ADAMUS: Feminen. Feminen kurban.

CHERYL: Evet.

LINDA: Ohhh!

ADAMUS: Hemen oltaya takıldı.

CHERYL: Evet! Güzel bir dikkat dağıtma oldu.

ADAMUS: Eh, feminen kurbansa o zaman feminen aynı zamanda istismar eden olacaktır.

LINDA: Ooooh!

ADAMUS: Bu doğru. Öyle olmalı. Şimdi, bu kadınların boks eldivenleri takıp Andy'nin canını çıkaracaklar anlamını taşımaz. Andy özür dilerim. Ama...

ANDY: Ne? Ne?

ADAMUS: Evet. Evet. (kahkahalar) Ama bu onun hoşuna gitti. O nedenle hanımlar lütfen sonra! (kıkırdamalar artar)

LINDA: Bugün özellikle kabasın.

ADAMUS: Hayır, hayır. Sadece dobrayım. Yani eğer kadın kurbansa kadın aynı zamanda istismar eden olacaktır. İstismar çeşitli şekillerde olur. Ben yakında çekilmeye başlanacak olan Adem'in Yarası çalışmasında...

LINDA: Bu bir reklam mı?

ADAMUS: Evet, evet. Ve o ucuz şeye dayanmayın (sahne malzemesine) yoksa çökecek. (Linda kıkırdar) Konuşacağımız şeylerden birisi fahişelik. Ben Adem'in Yarası'nda fahişelik konusunda konuşmaya başlayacağım. Bu maskülen/feminen arasındaki ilişkiye en güzel örnektir. Ve bu...

LINDA: Iıy!

ADAMUS: Hayır, öyle. Öyle. Bu konuyu derinlemesine irdeleyeceğiz. Evet, bu konuyu düşünün.

LINDA: Umarım öyle değildir.

ADAMUS: Ah, evet. Hayır, bu, bu...

CHERYL: Bir örnek.

ADAMUS: … maskülen/feminene harika bir örnek. İstismar eden kim? Veya istismar eden biri var mı? Adem'in yarası ve İsis'in Yarası için çok önemli bir örnek. Yani gerçekten burada avantajı kim ele geçiriyor? Orada öyle konuşan kim?

LINDA: (boğulur gibi olur) Hayır! Ne?! Tanrımmm! (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Yani, yani… evet, o zaman gezegende – maskülen/feminen dengesizlik devam edecek doğru mu?

CHERYL: Evet.

ADAMUS: Peki. Bu güzeldi. Teşekkür ederim. Peki biz bunları kaydediyoruz. Biz bunları yıl sonunda yeniden izleyeceğiz.

CHERYL: Tamam.

ADAMUS: Sıradaki.

LINDA: Sen gönüllüsün. Şanslı.

ELIZABETH: 2017'nin çok "yandan yandan" diye tabir edeceğim basitçe kronik bir değişim geçireceğini açıkça görüyorum - veya açıkça hissediyorum.

ADAMUS: Evet. Kronik değişim.

ELIZABETH: Sadece beklenmeyen kronik bir değişim. Yani ben öyle hissettim.

ADAMUS: Mm hımm. Evet. Güzel. Güzel.

ELIZABETH: Bu iyi mi?

ADAMUS: Bu arada benim hoşuma gitti bu. Sen hiç şuradan (kafa) konuşmuyorsun.

ELIZABETH: Hayır.

ADAMUS: Sen bir şey duyumsuyorsun.

ELIZABETH: Evet.

ADAMUS: Kronik değişim. Güzel. Biz bunu unutulmayan sahneler arasına koyacağız.

ELIZABETH: Çok, çok teşekkür ederim.

ADAMUS: Güzel.

ELIZABETH: Namaste.

ADAMUS: Bende senin kesinlikle iyi olacağına dair bir his var. Daha da fazlası.

LINDA: Peki. Ahh, bir bakalım, bakalım... ben doğru gönüllüyü bulmaya çalışıyorum.

ADAMUS: Elizabeth gerçekten hissediyor. O, "Doğru yanıt nedir?" diye düşünmektense hissediyor.

LINDA: Doğru gönüllü.

ADAMUS: 2017.

JAN: Bence insanların kafası her açıdan oldukça net bir hale gelecek çünkü etraflarında o kadar çok şey meydana geliyor ki onların ilerlemesi ve kendileri için önemli olan değerlerini tanımlamaları için belli bir netliğe sahip olmaları gerekiyordu.

ADAMUS: Sen bunu salonda bulunan insanlar için mi, yoksa gezegende bulunan insanlar için mi söylüyorsun?

JAN: Sanırım gezegendeki insanlar için. Ben şeylerin parçalanacağını düşünüyorum, bence onlar yakın olmak ve sevgili olmak ne anlama geliyor anlayacaklar ve kendilerinin gerçekte neye tutunmak istediklerini ve onlar için neyin önemli olduğunu.

ADAMUS: Çoğunluk mu yoksa sadece birkaç kişi mi?

JAN: Çoğunluk olsun isterim. Ben birçok insanın değişim istediklerini düşündüklerini sanıyorum ama ben onların gerçekte hangi değişimleri istediklerini bilmediklerini de düşünüyorum.

ADAMUS: Doğru.

JAN: Ben o nedenle bunların ne tür değişimler olması gerektiğinin belirlenmesi ve sonra o değişimin onların istediği hale gelmesi için onların biraz netliğe ihtiyaç duyduklarını düşünüyorum. Ama onların o konuda biraz net olması gerek. Bence insanlar, "Ben değişmek istiyorum" diyorlar ama şu anda bu konuda herhangi bir netlikleri yok.

ADAMUS: Kesinlikle. Kesinlikle ve bu güzel bir nokta. Ben seni biraz önceki dediğine getirmek isterim ve sen oraya gerçekten kendin baktın. Sana olanları görüyorum. Ben senin dünyadaki diğer insanlar gibi değil, gerçekten sana olanlar perspektifinden konuştuğunu görüyorum.

JAN: Mm. Peki.

ADAMUS: Ama göreceğiz.

JAN: Peki.

ADAMUS: Göreceğiz. Bunun sonucunu görmemiz için bir yılımız var. Ve benim hikayemi anlatmaya başlayana kadar daha beş dakikamız var.

LINDA: Tüm dünya mı, yoksa sadece bilinçli dünya mı?

ADAMUS: Hepsi aynı şey.

LINDA: Hayır, değil.

ADAMUS: Evet öyle. Mikrofon sıradakine. Teşekkür ederim. Gezegenin yılı.

ALICE: Ben ayağa kalkacağım. Kadın düşmanlığına geri dönecek olursak öncelikle ben buna kızgınlık duyuyorum, kişisel kızgınlık var çünkü ben Hillary'yi seviyorum. Am sanki orada muazzam bir, "Iıy, bu herif iş başında!" hissi var. Ve dünya böyle. Bu... kızgınlık. Öyle bir kızgınlık ki ama daha çok yüzüne vurmuş, tıpkı, "Millet şeyleri görmemiz gerek!" der gibi.

ADAMUS: Mm hımm.

ALICE: Hepimizin başına bu gelecek.

ADAMUS: O zaman bana dünyayı etkileyen bir şeyin örneğini ver. Bu nasıl tezahür ederdi?

ALICE: Yani Amerika'da sosyal medya sayesinde, insanlar, insanların Donald Trump'ın seçilmesine karşı reaksiyonları ama... ah bunu söylememem mi gerekiyordu?

ADAMUS: Sakıncası yok.

ALICE: Merhaba Don! (kameraya; kahkahalar) Twit atmaya başla! (kıkırdamalar artar) "Kırmızı Çember'deki o orospu..." Eh, her neyse. (kahkahalar artar) Benim için... peki, o seçildi ve o beyaz adamlardan oluşan bir kitle tarafından seçildi değil mi? Ve onlar...

ADAMUS: O bilinç tarafından seçildi.

ALICE: Evet.

ADAMUS: Evet, evet.

ALICE: Ben de aynı şeyi söyleyecektim.

ADAMUS: Doğru, doğru.

ALICE: Onlarda bir şey var. İçeride...

ADAMUS: Ama o seçimi gerçekten kazandı mı? (bazıları "hayır" der.)

LINDA: Ahhh!

ADAMUS: Evet.

ALICE: Peh! Etrafta dolaşan bir sürü Rus var. (Adamus kıkırdar) Ama bunun görülmesi gerek. Tıpkı bizim Şambra olarak sahip olduğumuz kişisel şeylerimizin görülmesinin gerektiği gibi sanırım.

ADAMUS: Şimdi sen bu nedenle kızgın mısın ya da dünyanın kızgın olduğunu mu düşünüyorsun?

ALICE: Her ikisi de. Evet.

ADAMUS: İkisi de.

ALICE: Bende kesinlikle kızgındım.

ADAMUS: Evet, evet.

ALICE: Çabuk oldu.

ADAMUS: Biraz onun dışına çıkar mısın lütfen?

ALICE: Evet. eh, evet.

ADAMUS: Oradan geri çıkıp onu seçen şeyin bilinç olduğunu fark eder misin? O kazanmasa da kazandı.

ALICE: Mm hımm. Mm hımm.

ADAMUS: Ne demek istediğimi anlıyorsan eğer.

ALICE: Kesinlikle. Mm hımm.

ADAMUS: Yani, o, bilincin bir yansıması. Şimdi siz parktaki bankta oturup bu oyunun nasıl oynandığını izlerseniz oyun size aslında güzel gelir. Ve kızgınlık olabilir, kızgın olabilirsiniz. Kızgınlıktan geri adım atıp çıkın. Ben bu yıl için öngörülerimi söylediğim zaman siz bunu daha çok anlayacaksınız ama bu aslında güzel bir oyun. Ve oyunda kötü adamlar yer alıyor ve dramlar söz konusu ve biraz da şiddet olabilir ve başka şeyler ve oyunda kızgınlık var ama güzel bir oyun. Evet.

ALICE: İnanırım.

ADAMUS: Evet. Ama siz onu gerçekte ancak parktaki bankta otururken görebilirsiniz ve basitçe derin bir nefes alırsınız ve dünyanın nasıl açıldığını izlersiniz.

ALICE: Evet, sanırım bu yıl bol bol nefes alacağız. (kıkırdar)

ADAMUS: Ve ben şimdi size bir şey anlatacağım ve ben bunu önümüzdeki hafta sonu (ProGnost 2017) daha da genişleteceğim ama bu dünya gerçekte artık size ait değil ve bu size zaman zaman zor gelecek ama o gerçekten de size ait değil. Onun için...

ALICE: Hım. Evet. Hisset.

ADAMUS: Güzel. Sıradaki. Bir tane daha ondan sonra ben kendi cevabımı söyleyeceğim. Selamlar. Sen siyaset mi konuşacaksın?

DANUSE: Ben Buradayım.

ADAMUS: Sen Buradasın. Güzel. Güzel.

DANUSE: Ben sadece…

ADAMUS: Bugün çok hoş gözüküyorsun.

DANUSE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Saf bir güzellik.

DANUSE: Noel, Noel.

ADAMUS: Evet, evet. Hayır ama ben sende bir ışık parlıyor demek istiyorum.

DANUSE: Ah, teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Kendimi çok iyi hissediyorum. Evet.

ADAMUS: Güzel.

DANUSE: Ama ben SES materyallerinin çevirisini yaptığım günden daha eski ekstra materyalleri çevirmediğimizi sanıyorum. İsis ve Adem'in birleşmesi ile ilgili bir soru vardı ve aslında İsis adama sürpriz yapacak.

ADAMUS: Ah, evet. Hep yapar! (bazı kahkahalar)

DANUSE: Ben de yapardım.

ADAMUS: Evet.

DANUSE: Ben de yapardım.

ADAMUS: Evet.

DANUSE: Ben onların her şeyini affederdim.

ADAMUS: Bunu dünya çapındaki durumlara nasıl uygularsın?

DANUSE: Eğer onları belki affederim diye düşünen çok insan varsa. Bütün erkekler, ben sizi affedeceğim.

ADAMUS: Ahh!

DANUSE: O zaman…

ADAMUS: Bunu yapabilir misin?

DANUSE: Sanırım yapabilirm, evet.

ADAMUS: Peki. Yani hemen diyorum?

DANUSE: Evet!

ADAMUS: Kameranın önünde?

DANUSE: Sizi affettim! Bütün dünyadaki bütün erkekler hepinizi affediyorum! Sizi kutsuyorum ve size şefkat duyuyorum.

ADAMUS: Teşekkür ederim.

DANUSE: Ve sevgi.

ADAMUS: Evet, evet. Hayır, bu çok güzel ve diğer bazı kadınlar sana bakar ve "Evet. Biz onların bu kadar kolay bırakmalarına izin vermeyeceğiz." derler.

LINDA: Ahh! Hadi ama!

DANUSE: Hayır, ben onların hepsini kucaklıyorum.

ADAMUS: “Evet, milyonlarca yıl baskı. Biz..." Ama bu iyi. Ben senin öyle yapabilmene memnun oldum.

DANUSE: Evet. Mm hımm.

ADAMUS: Evet. Güzel.

DANUSE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Yani sen global düşünüyorsun, şimdi, o ani feminen enerji şöyle bir şeye benzer, "Ah, biz seni affediyoruz" ve erkekler, "Ah, biz o kadar kötüydük ki" ve herkes birleşir ve... (birisi “Kumbaya” der.)

DANUSE: Henüz değil.

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır.

DANUSE: Henüz değil.

ADAMUS: O zaman ne olacak? Gezegende bu yıl ne olacak?

DANUSE: Sanırım ben erkeklerin ve kadınların yapacağı gibi sürprizi beklemek zorunda kalacağım.

ADAMUS: Ne sürprizi?

DANUSE: Sürpriz kadınların her zamankinden çok daha fazla büyük resmi görmesi ve belki affetmesi olacak. Belki affetmeye muktedir olacaklar.

ADAMUS: Belki affetmek, belki, evet.

DANUSE: Belki.

ADAMUS: Affetmeye dair evrensel bir mesaj gönder ve... evet.

DANUSE: Hayır, hayır, hayır, hayır.

ADAMUS: Ya da dünyadaki bütün kadınlar toplanıp artık erkekler için seks yok mesajı verseler?

DANUSE: Hayır, hayır, hayır. Sadece kişisel olarak. Kişisel.

ADAMUS: Evet. Bu konuda bir film yok mu ya da bu konuda bir film olmalı mı?

DANUSE: Ah, belki olur.

ADAMUS: “Seksin Reddedildiği Gün." Evet. Evet. (kahkahalar) Görecekler'

DANUSE: Peki. Peki. Peki. Peki. Yani...

LINDA: Şoktayım! Şoktayım!

ADAMUS: Ben size bugün sizin dikkatinizi dağıtmam gerektiğini söylemiştim. Sizin dikkatinizi dağıtmalıydım.

LINDA: Ben şoktayım!

DANUSE: Bu bütün dünyanın dikkatini dağıtan bir şey olurdu ve o zaman... kolay olmazdı.

ADAMUS: Kolay olmazdı.

DANUSE: Evet.

ADAMUS: Bu oldukça iyi bir tahmin. Peki.

DANUSE: Peki.

ADAMUS: Peki. Teşekkür ederim.

DANUSE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Şimdi benim tahminim. Hatırlayın geçen yıl 2016'nın Yıkım Yılı olacağını söylemiştim (izleyiciler onaylar) Bu oldukça yakın bir tahmin oldu. Evet, oldukça yakın. Yeterince yıkıcı bir yıldı. Olması gerekiyordu.

Ben bu yılı, 2017'yi, Ayrılma Yılı olarak adlandıracağım.

LINDA: Mmmm.

ADAMUS: Onun için güzel bir isim. Şeylerin ayrı düştüğü yıl. Şeylerin parçalandığı yıl. Şeylerin - ah, biliyorum. KUlağa çok kötü gelmiyor mu? Hayır, gerçekte değil. Gerçekte değil.

Ayrılma Yılı

Şeylerin parçalandığı, kırıldığı, ayrıldığı bir yıldayız. Ve bu kulağa korkunç bir şeymiş gibi gelse de, bazı korkunç haberlerin yer alması aslında bir tür ihtiyaç. Bunlar aslında bir tür ihtiyaç.

Her şey sıkı bir düğümün içinde, sıkı bir top halinde idi ve toplar giderek daha da sıkılaşıyorlardı. Bunu hayal edebilir misiniz, kızgınlıktan daha sıkı ve daha sıkı ve daha sıkı, baskı dolu, umutsuz, hayal kırıklığına uğramış, din gibi, iş hayatı gibi, eski feminen/maskülen roller gibi eski yöntemlere ısrarla tutunan eski sistemlere sahip bir şey. Feminen özür dilerim ama maskülen kadar eskiye dayanan bir rol oynuyor. Gerçekten öyle ve bütün her şey ani bir frenin yapıldığı bir noktaya gelecek ve parçalanacak. Dünya parçalanacak diye değil; onun parçaları parçalanacak. Her şey kaosa girmeyecek ama normalden daha çok kaos olacak. Ama sistemler bu yıl parçalanacak. Parçalanmalı.

Beyaz Saray'da zekice oynanan kadın düşmanlığı oyunu da bunun bir parçası idi. O bunu bilmiyor ama o... Amerika'da ve denizaşırı ülkelerde bulunan aranızdan bazılarınız seçimlerden bir gün sonra, "Ne?! Ne oldu? Yatmamalıydım. Uyursam bunun olacağını biliyordum. Onlar ben uyuduğum süre içerisinde karıştılar." derken kendilerini bulurlar. (bazı kıkırdamalar) Ve siz neler oluyor diye merak ediyorsunuz? Bu ayrılma sürecinde neler oluyor?

Ve ben burada gerçekten bir kehanette bulunacağım ki ben genelde kehanette bulunmam ama şimdi bulunacağım. Ah! Bir kurabiye zamanı. Ben kurabiyemi yerken biz bir mola vereceğiz. (bazı kıkırdamalar) Ah, kehaneti siz istediniz. Hım. (Adamus kurabiyesini yer) Bu yağ ve şeker dolu. Mm, mm, mm, mm, mm!

Kehanet yeni Başkan Trump'ın oval ofiste bir yılı zar zor dolduracağı - zar zor ve bu durumu daha da kasacak ve sonra o çıkmış gitmiş olacak - ya da gidecek. Şimdi bu çarpraz olarak karşıt geliyor. Ne?! Oradaki güçler çalışıyor ve onu dışarı atıyorlar veya bilirsin işte yuvarlanan topa olanlar gibi. O parçalanacak.

Bu yıl parçalanma yılı olcak ve dünyada liderlere karşı çok büyük öfke oluşacak. Sadece Beyaz Saray'a karşı değil ama bütün dünyada, Putin'e karşı bile. Bu öyle bir kızgınlık öyle bir kızgınlık olacak ki o kızgınlık şeylerin parçalanmasına ve ayrılmasına neden olacak. Öyle de olmalı zaten. Onlar o kadar uzun zamandır o sıkı düğümde tutuluyorlar ki ve sonunda hepsi... eğer siz parktaki bankınızda oturup, "Dünyada neler oluyor? Neden her şey delice? Şeyler neden parçalanıyor? Neden şiddet ve terörizm ve sistem değişimleri ve geriye kalan şeyler var? Bunlar neden oluyor?" diyorsanız. Bu çok, çok açık. Çok açık.

Zihinsel Dünya

Dünya bir ayrılma noktasında ve dünya çok zihinsel olduğu bir noktada - çok fazla zihinsel - bu herkesin başını ağrıtıyor. Şimdi fazlasıyla zihinsel olan ve oradan çıkamayan insanları görüyorsunuz. Onlar adına zihin denilen, duyusal olmayan, analitik, yargılayan, sınırlı bir aracın içinde hapis kaldılar. Onlar oradan nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar. Onlar yardım çağırısında bulunuyorlar. Onlar yardım almaya çalışıyorlar, bunu öncelikle sizin geleneksel sisteminiz sayesinde yapmaya çalışıyorlar ama onlar profesyoneller ile - onları hemen uyuşturucuya götüren profesyonellerle - konuşsalar durum daha kötü olur. Siz bu durumların hepsinde kitlesel öldürmelerin ve terorizmin olduğunu keşfedeceksiniz - bu mutlaka dini bir grup olacak diye bir şey yok ama o ilaçları alan birileri. Onlar çıkmaya çalıştıkları şeye yakalanmışlardır. Onlar çıkıp yardım arıyorlar. Onların konuşacak birilerine ihtiyaçları var ve onlara ilaç verilmişti. Bu onların kısa bir süre sakin kalmalarını sağlar ama sonunda içeride de bir şey olur.

Ondan sonra onlar dikkat çekmeye çalışır - onların umutsuzca yardıma ihtiyaçları vardır - tuhaf şeyler yaparlar, rol yapmak gibi, sokakta bağırmak gibi veya resmi bir daireye girip kargaşa yaratmak gibi ama bunlar işe yaramaz. Onlar kendi zihinlerine ve zihinsel olana o kadar tutsak olmuşlardı ki sonunda diğer insanları öldürmek de dahil her şeye başvurdular. Bu dikkat çekmek içindi. Bu umutsuzca bir yardım yalvarışıydı. Ve bu, bu kadar zihinsel hale gelmiş olan bir dünya için küçük bir örnek ve hissediş artık yok. Duyusallık artık yok. Gitti - her şey o kadar zihinsel ki.

Ben geçen yılki ProGnostumuzda teknoloji ve teknolojinin önümüzdeki yıllarda dünyaya etkileri hakkında konuşmuştum ve öyle olacak ve ben yapay zeka hakkında konuşmuştum. Ben yapay zekanın yaklaşık 20 yıl içinde insan zekasını aşan hale geleceğini söyledim. O, insan zekasından daha keskin, daha net, daha hızlı ve daha doğru olacak. O yapay zeka daha zeki olmak için giderek büyümeye ve büyümeye devam edecek çünkü o bir kere daha zeki olmaya programlandığı için bunu yapmaya hep devam edecek ve o böyle yaparken sizin özelliklerinizden kaynaklanan gerçek güçten, biliş gücünden muazzam derecede enerji kullanacak.

Yapay zekanın insan zekasının bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Bu tıpkı Tanrı'nın insanları yaratması gibi, insanların doyumsuzca zeka yaratmasına benziyor. Ama o arzu bir zihne hapsoldu.

Bundan 40 yıl sonra yapay zeka yıkılacaktır. Parçalanacaktır. Kendini imha edecektir çünkü onun hep daha fazla zeka istemesi, bütün bilgiye sahip olmak istemesi ile o aniden bunun imkansız olduğunu fark edecek. Yapamaz. O yapay zekanın bir şekilde kendisi ile yüzleşmesi gerekecek, bu insanlar gibi bilinçli bir şekilde olmasa da o olması gereken kaçınılmaz bir ya da iki şeyle yüzleşecek, onun daha çok zekaya sahip olması gerekiyordu ama bunun için ne kaynak vardı ne de yeterince güç vardı - ya da onun kendisini öldürmesi gerekiyordu. Onun kendisini imha etmesi gerekiyor, onun bunu insanlığın iyiliği için değil kendi iyiliği için yapması gerekiyor çünkü o yükü daha fazla taşıyamıyor. O artık kendisi ile başa çıkamıyor.

Yani yapay zeka basitçe insan zekasının bir tür suretidir. İnsanlar kendi zihinlerine onlar kendi beyinlerine hapsolmuş. Her gün daha fazla insana o SSRI'lardan veriliyor ve bu benim karşı olduğum tek şey çünkü ben onun verdiği zararı görüyorum. Çizburger yiyin, esrar için, için, ne istiyorsanız yapın ama bu ilaçlardan uzak durun çünkü onlar sizi daha da çok hapsedecektir. Onlar sizii daha çok zihinde tutacaktır ve bu yıl dünyaya da bunun aynısı olacak. Yani uzun zamandır oluyor demek istiyorum.

Şeylerin zihinselde kilitli kaldıkları gerçeği var ve bu çok fazla değişmeyecek. O nedenle şeyler ayrılmaya başlayacak. Onlar parçalanmaya, çözülmeye başlayacaklar. Bütün dünya değil ama siz bunlara gittikçe daha çok şahit olacaksınız. Siz daha çok o kitlesel öldürmelerden göreceksiniz ve bunun - ben birinin silah kontrolü ile ilgili bir şey sorduğunu duydum - bunun onun ile alakası yok. Silah olmazsa el yapımı bomba olur, bir bıçak olur, bir şey olur çünkü insanlar umutsuz.

Organizasyonlar umutsuz. İş dünyası umutsuz. Siz fark ediyorsunuz... bunu bir anlığına hissedin. Diyelim büyük bir uluslararası iş kolu var ve o piyasaya devamlı ürünler çıkarıyor ve yeni ürünler geliştirmeye çalışıyor ve insanlara pazarlıyor ama pazar doymuş. Ama o programlanmış - bu iş kolu programlı - o, insanlara daha çok ürün satmaya programlı, yeni ürünler yaratmaya, eski ürünlerin satılmasına demalı ve devamlı devam etmeye.

Kimse, "Hadi artık kapatalım. İyi yaptık. Şimdi dünyada herkes telefon kullanıyor. İyi yaptık. Kapatalım lütfen çünkü bu belli bir noktada obsesif bir şey haline geliyor veya "Hadi yeni hiçbir şey yapmayalım. Hadi sadece bugün yaptığımızdan keyif alalım. Hadi kar için endişelenmeyelim" veya "Bilirsiniz işte, hadi her şeyi topluluklara veya ait olan yerlere geri verelim" veya "Hadi hepimiz uzun bir tatil yapalım ve neler oluyor görelim." Ama onlar programlanmışlardır. O zihinsel bir programlama ve o sürüyor. O açgözlü. Kimse o treni durduramaz. O nedenle bir şeyler olmalı. Bir şeyler oluyor, bir şeyler Beyaz Saray'da bir kadın düşmanı olduğu zaman veya bir diktatör başa gelince veya sistem yıkıldığında oluyor. İşte siz bu yıl parktaki banka oturun ve "Aman Tanrım. Dünya'nın hali ne olacak?" diye sorun. Bu yıl çok zihinsel olarak programlanmış bir hayattan onu sökmek gerekecek.

Siz insan yaşamını bilirsinz - ben insan yaşamını biliyorum - bu o kadar da eğlenceli bir şey değil. Hayır, gerçekten değil. Çoğu insan bu konuda bilinçli değil. Onlar sabah kalkıyorlar, onların bir yaşamı var, onların çocuklara bakması gerek, onların işlerine gitmesi gerek. Onlar bunun bilincinde bile değiller ama bu böyle olsun diye tasarlanmış bir şey değil. O şekilde olması gerekmiyor. Onun bu kadar çok kalıplar ile ilgili olması gerekmiyor. O kadar zihinsel olmak zorunda değil. Bunun her gün beynini çalıştırıp düşünerek devam etmekle bir ilgisi yok. Bunun bir duyusal deneyim olması gerekiyor ve sizce kaç insan güzel duyusal bir deneyim yaşıyor? Biz bu konuda daha önce ne demiştik? Küçük bir toplantı ve biraz ekmek. Biraz futbol ve biraz pizza. Bütün hafta çalış, çalış, çalış o zaman Pazar öğleden sonraları futbol izleyip pizza yiyebilirsin ve daha sonra yine işe gidersin. Böyle olması gerekmiyor. Ama zihinsel olduğu için, zihne hapsolduğu için, duyusallık unutulduğu için böyle.

Bilirsiniz işte, geçici bir memnuniyet ile gerçek duyusallık arasında büüyük bir fark var. Duyusallık hissetmektir ve dünya - dünyanın insanları - bu deneyimden mahrumlar. Bu onların dışında. Bu gerçekten onların dışında. Aslında o onların dışına hipnotize edildi ve onlar onunla birlikte gittiler. Onun ile birlikte. Yani bu onların isteğine karşı bir şey değildi. Onlar tam bir duyusal olmayan bir hayata hipnotize edilmişler. Ve siz bu yıl bu büyük ayırımı göreceksiniz ve işte ben bu nedenle bir olma konusunda konuşmaya başladım. Siz Kumbaya'nın bir olduğunu, herkesin bir olduğunu görmeyeceksiniz. Bu yolların ayrılması demektir. Bu zihinsel programlamanın ve zihinsel sistemlerin o tanrısal varlıklar, şimdi insan olan melekler, herkes sonunda can sıkıntısı yerine yaşamın duyusallığına geri dönebilmesi için kaldırılmasıdır.

Biz can sıkıntısı ile başladık ve bu düzlemde herkesin canı sıkılıyor. O halde ne yapıyorlar? Sıkıldığınızda ne yaparsınız? Hareket edersiniz. hayatınızda dram gibi bir şey yaratırsınız. Kendini kesmek gibi çılgınca şeyler yaparsınız. Siz değil ama insanlar. Peki bir insan neden öyle yapar? Çünkü canı sıkılıyordur. Neden hep yaptıkları şeyi yapsınlar ki? Onlar neden hayatlarında hep dram yaratıyorlardı? Onlar bok gibi sıkılıyorlardı. Onlar zihinlerinden sıkılmışlardı. Eh, aslında onlar zihinlerinde sıkılıyorlardı. Onlar kesinlikle sıkılıyorlardı. Bu çok iyi bir açılış yorumu oldu. Dünya sıkılmış halde ve o insanlar o nedenle kendilerini açmak için bir şey yapacaklar.

Orada dram olacaktır. Orada şeylerin parçalanması dururmu olacaktır. Orada haberlerde bir sürü şey yer alacaktır ve biliyorsunuz sanırım dünyanın gerçekte artık sizin olmadığını fark etmeye başlayacaksınız. Yani siz ondan koptunuz demek istiyorum, siz onun bu hale gelmesinde önemli bir rol oynadınız ama siz ayrılığı da hissedeceksiniz.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım.

LINDA: (fıdıldayarak) İyi haber var mı?

ADAMUS: “İyi haber var mı?” diye Linda sahnenin solundan sesleniyor. (bazı kahkahalar) İyi haber var mı? İyi haber var.

SART: O kadar.

ADAMUS: O kadar! (kahkahalar artar) İşte iyi haber. İşte iyi haber.

Sizin 2017'niz

Eh, hadi mikrofonu alıp keşfe çıkalım. Peki, biz dünya hakkında konuştuk. Peki kişisel olarak sizin için durum nasıl? Kişisel olarak sizin için 2017 ne demek? Kısa ve öz olsun. Sizin 2017'iniz nasıl olacak, ne hissediyorsunuz - ne düşünüyorsunuz değil, ne hissediyorsunuz. Tamam devam et. (birisi mikrofonu istemez)

LINDA: İyisin. Yapabilirsin.

ADAMUS: Ya da iyi değilsin ama yapabilirsin. Önemli değil. Linda koçluk yapıyor, "Sen iyisin. Yapabilirsin." Bu ilerle demek. Basitçe uydur. Benim her zaman dediklerimi hatırla, eğer sıkışırsanız uydurun çünkü bu sizin basitçe kafada olduğunuzun bir göstergesidir. Siz bir şey uydurursunuz ve...

LINDA: "Bilmiyorum" deme. Bu kötü bir şey.

ADAMUS: Evet, "Bilmiyorum" deme.

SHAWNA: Dedim bile! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet. sadece bir şey uydur. Senin 2017'in.

SHAWNA: (duraklar) Ben...

ADAMUS: Bekle. Bakın o burada hissetmeye başladı ve ondan sonra...

SHAWNA: Evet!

ADAMUS: … hemen kafaya geçti. Evet. Hadi o zaman bunu geri döndürelim.

SHAWNA: Tamam.

ADAMUS: Sadece içsel sesin. Sadece söyle. Söyle ama. 2017. Senin arzun.

SHAWNA: Daha fazla izin vermek.

ADAMUS: Niyet değil. Senin kendin için arzun nedir?

SHAWNA: Gerçek değişim.

ADAMUS: Gerçek değişim. Güzel. Bu hoşuma gitti, evet. Gördün mü? Sen bunu dediğinde sanki ışık saçtın. "Evet! Artık boktan değişim olmasın. Gerçek değişim olsun!" (kahkahalar) Artık, bilirsin işte, 'masanın üstünü örtmek' gibi bir değişim olmasın. Yani masayı değiştir demek istiyorum. Tamamen.

SHAWNA: Evet.

ADAMUS: Evet. Güzel.

SHAWNA: Daha çok gerçekleştime ve içselliğimin bütünleşmesi.

ADAMUS: Evet. Bu konuda hiç sorun yaşadın mı? Kendi içselliğin, kendi özgünlüğün konusunda?

SHAWNA: Evet, büyük bir mücadele.

ADAMUS: Evet, evet, evet.

SHAWNA: Bazen ileriye, bazen de geriye doğru.

ADAMUS: Evet.

SHAWNA: Bazen yapman gerektiğini düşündüğün şey ile yapmak istediklerin zıt düşüyor.

ADAMUS: Veya hatta yapman gerekenler ile yapmak istediklerin arasındaki farkı bilmeye çalışmak bile öyle. Ben burada hiç kimsenin şimdiye kadar kişisel olarak içsel bütünleşme sorunu yaşadığını düşünmüyorum. (bazı kıkırdamalar)

Hayır, bu aslında aslında heyecan verici bir şey çünkü zihninde sıkışmış kalmış olan biri kendi bütünleşmesini sorguluyor. "Gerçek cevap ne? Gerçek ben kim? Benim gerçeğim ne?" Ve siz daha sonra gerçekten karma karışık hale gelen o içsel, zihinsel sorgulama yapmaya başlıyorsunuz. "Özgünlüğüm nerede? Benim doğrum ne?" Bunların hepsi zihinsel zırva. Her şeyi gölgede bırakan tek bir şey var - ben bazılarınızı irite etmek için bu kelimeyi kullanıyorum (ç.n: Trump kelimesini kullanır) - her şeyi önemsiz kılan tek bir şey var ve o da duyusal bir deneyim. Şey yok... siz aniden gerçeği idrak edersiniz. Bilirsiniz işte, siz hakikatin farkındalığına varırsınız. Bunların hepsi... siz duyusallığa sahipsiniz ve bunun dışında hiçbir şeyin bir önemi yok. Kendi özgünlüğünüzü sorgulamayın. Bunu hepiniz yapıyorsunuz. "Bu ben miyim? Doğrusu bu mu? Bu mu benim tanrısallığım? Bu mu benim...? Kapa çeneni! Zihinselsin. Buna bir son verin! Duyusal olun.

SHAWNA: Ama bu aynı zamanda...

ADAMUS: “Ama ben nasıl duyusal olacağımı bilmiyorum.” Ben bunu size bugün göstereceğim. Evet.

SHAWNA: Bu sanırım...

ADAMUS: Ben bunun maskülen/feminen enerji ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Biz o duyusallığı yapacağız. Şaka yapıyorum! (kahkahalar) Herkes panikledi. "Aman Tanrım! Biz seks hakkında konuşacağız!" Hayırrr! Arada büyük fark var. Duyusallık hissetmek demektir. Üzgünüm. Ben sizin dikkatinizi kasten dağıtıyorum. Evet.

SHAWNA: Peki.

ADAMUS: Devam et. Ne diyecektin?

SHAWNA: (duraklar ve bazı kahkahalar) O, bilirsin işte, ben bunu kaç kez söylediğimin farkındayım, bilirsin işte, ben şeylerin ya da kendimin ya da her neyse onun değişmesini istiyorum ama bu kalıplara sıkışınca aynı şeyi tekrarlamak kolay oluyor. Ve gerçekte yaşamak bu değil biliyorsun. Yani daha çok farkında olmak ve farklı seçimler yapmak benim arzum.

ADAMUS: Bir melek dolaşıyor hemen şurada. Gördün mü? Gördün mü? Evet.

SHAWNA: Aşağıda.

ADAMUS: Ben onun dikkatini bir kez daha dağıttım. Bu harika! (kıkırdamalar artar) Bunu yapmayı seviyorum.

SHAWNA: Dikkatim kolayca dağıldı.

ADAMUS: Peki, ben bu konuda bir şey söyleyeceğim. Hatırlayın ben geçen yıl gezegende her şey yeni oluyor demiştim. Bu biraz zaman alacak ama her şey yeni oluyor. Ömürler boyu hep aynı eski kalıplar. Şimdi her şey değişti. İnsanlar çılgına dönecek. Bu yıl böyle olacak. Ve en önemlisi insanlar değişim hakkında konuşuyor. Değişim tıpkı...

SHAWNA: Onlar bunu gerçekte istemiyorlar.

ADAMUS: Onlar gerçekte değişmiyorlar. Onlar kendilerini kandırıyorlar ve gerçek değişim geldiğinde paniğe kapılıyorlar.

SHAWNA: Doğru.

ADAMUS: Gerçek değişim geliyor ve onlar paniğe kapılacaklar.

SHAWNA: Bu korkutucu.

ADAMUS: Bu gerçekten korkutucu.

SHAWNA: Onunla birlikte bir sürü korku olacak.

ADAMUS: Ve yaşamı zihinsel olarak deneyimlemekten duyusal bir şekilde deneyimlemeye geçmek muazzam bir değişimdir! Korkutucu gelir. Bunu bir anlığına düşünün - ya da düşünmeyin - zihin aniden kontrolü bırakır. Aniden hiçbir şey kontrol altında değildir. Aniden, "Aman Tanrım. Bana ne olacak?" Ve bunun ileri aşamasında duyusallığa karşı bir korku vardır, bu, hissetmek, duyumsamaya muktedir olmak, zihnin dışında bir şeyler hissetmeye muktedir olamak demektir. İnsanlar bundcan korkuyorlar. Onlar gerçekten korkuyorlar. Onlar biraz memnun olmak istiyor. Onlar biraz, bilirsiniz işte, biraz fiziksel ve zihinsel haz duymak istiyor ama gerçek değişim? Hayır.

SHAWNA: Evet.

ADAMUS: Evet. Güzel. Birkaç tane daha.

LINDA: Tamam. Ben iyi birini biliyorum. (fısıldar)

ADAMUS: Peki. (o da fısıldar) Linda’nın iyi bir tanesi.

LINDA: Evet!

ADAMUS: Ah! Senin bu yıldan kişisel olarak beklentin nedir?

NANCY: Heyecan verici olacak.

ADAMUS: Heyecen verici. Evet, heyecan verici olan nedir?

NANCY: Bilmiyorum. (bazıları güler bazıları da 'ah, ah' der) Benim yılım.

ADAMUS: Bir şey uydur. Bir şey uydur ya da ben seni tuvalete göndereceğim.

NANCY: Olan her yeni şey.

ADAMUS: Olan her yeni şey. Peki senin hayatında ne olsa gerçekten heyecan verici bir şey olmuş olurdu?

NANCY: Kitabımın yayınlanması.

ADAMUS: Bu heyecan verici olurdu. Güzel. Güzel. Kitap hazır mı?

NANCY: Mm hımm.

ADAMUS: Güzel. Nasıl oluyor da yayınlanmıyor?

NANCY: (kıkırdar) Güzel soru.

ADAMUS: Evet, biliyorum. (kıkırdarlar) Evet. Eh, hadi buna biraz heyecan katalım. Kitabının yayınlanması için ne gerekiyor?

NANCY: Bir yayımcı.

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. Senin bir yayımcıya ihtiyacın yok. Ama bu tamamen başka bir hikaye. Sen gerçekten bir yayımcıya ihtiyacın olduğunu düşünürken bir yayımcı bulman nasıl mümkün olacak?

NANCY: Ben bunu yapma sürecindeyim.

ADAMUS: Sen bunun sürecindesin.

NANCY: Evet.

ADAMUS: Tamam. O süreçten ne zaman çıkacaksın?

NANCY: Bir yayımcı bulduğum zaman. (kahkahalar)

ADAMUS: Benim sana burada zor bir soru sormam gerekiyor ve sen, "Ne?! Bu ne diyor?" diyeceksin. Sen gerçekten bir yayımcı bulmak istiyor musun?

NANCY: Evet.

ADAMUS: Gerçekten, gerçekten, gerçekten mi? (kafasını evet der gibi sallar) Peki, o zaman yayımcı orada olacak. Evet.

NANCY: Ben de öyle düşünmüştüm.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Ama bilirsin işte bazen - kitap yayınlama örneğinden yola çıkarsak - bazen bir şeye çok emek verirsin ama aynı zamanda sonra onu dünyaya katmaya korkarsın. Ve bunun için en iyi taktik, "Ben bir yayımcı bulamıyorum." olur. Eh, kendin yayınla. Bilirsin kendin yap ve daha sonra bir yayımcı ara ama bu birçok insana bir metafor gibi geliyor. Arzuların var, bir şeyler yapıyorsun, bir şeyler yaratıyorsun ve sonra onu sergilemekten korkuyorsun. Bir şey değil ama sen o kitap üzerinde çok çalıştın.

NANCY: Mm hımm.

ADAMUS: Evet. Güzel. İki kişi daha. Yeni yıl için arzular. Arzular. Sizin kişisel arzularınız.

ŞAMBRA 1 (Kadın): Ben bu yılın benim şimdiye kadarki en iyi yılım olacağını hissediyorum.

ADAMUS: Ah, güzel.

ŞAMBRA 1: Ben neticede Dünya'da olduğumu hissediyorum Dünya'dan olduğumu değil, ben kitle bilincinden tamamen kopabilirim ve...

ADAMUS: Bu yılı şimdiye kadarki en iyi yıl yapacak olan şey nedir?

ŞAMBRA 1: Sizlerden - Adamus'tan, Kırmızı Çember'den - öğrendiğim her şeyi nihayet gerçekleştirebileceğimi... ben sanki nihayet Üstatlık Duyuma geçiyorum ve...

ADAMUS: Güzel.

ŞAMBRA 1: … çok boyutlu olarak duyusal yaşamak.

ADAMUS: Burada hemen araya girebilir miyim?

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Ben sözcükler duyuyorum.

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Ben senin yüzünü görüyorum.

ŞAMBRA 1: Tamam.

ADAMUS: Ama her şey tam olarak buradan geliyor. (kafa) Ve ben sana inanıyorum.

ŞAMBRA 1: Peki. Evet.

ADAMUS: Ben sana keinlikle inanıyorum.

ŞAMBRA 1: Evet

ADAMUS: Ama sende bununla ilgili o kadar çok zihinsel kavram var ki.

ŞAMBRA 1: Mm hımm.

ADAMUS: Ve bunda bir sorun yok ama biz aynı zamanda basitçe...

ŞAMBRA 1: Peki. Öyle. Bu gerçekten de tam olarak buradan geliyor!! (daha tutkulu konuşur)

ADAMUS: Evet! Evet, evet, evet.

ŞAMBRA 1: Bu benim kalbimden geliyor!!

ADAMUS: Yeah! Yeah, yeah, yeah. Yeah!

ŞAMBRA 1: Öyle! Oradan geliyor...

ADAMUS: Evet çünkü sen ilk başta konuştuğunda senin enerji düzeyin...

ŞAMBRA 1: Peki. Ben biliyorum ki...

ADAMUS: … buraya çıkmak gibi.

ŞAMBRA 1: Ben insanların karşısında konuşmaya alışık değilim.

ADAMUS: Sorun değil. Hayır, konuşmanın korkutucu olduğunu biliyorum. Ama bu aynı zamanda çok harika bir deneyim.

ŞAMBRA 1: Öyle. Katılıyorum.

ADAMUS: Evet, evet.

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: İyi o zaman. yani bu yıl şimdiye kadarki en iyi yıl olacak.

ŞAMBRA 1: Öyle olacak! Bu geriye kalan hayatımın başlangıcı.

ADAMUS: Güzel, güzel.

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Peki. Ve senin hayatının tamamen alt üst olması sorun değil değil mi?

ŞAMBRA 1: Ben bunun zaten böyle olduğunu hissediyorum.

ADAMUS: Peki.

ŞAMBRA 1: Ve şimdi, evet!

ADAMUS: Güzel.

ŞAMBRA 1: Ah, ah. Her şey yeni olan bir yerde yeni oluyor.

ADAMUS: Güzel. Sen ne iş yapıyorsun?

ŞAMBRA 1: Müşteri ilişkileri, perakende satış yapan bir mağazayı yönetiyorum.

ADAMUS: Keyif alıyor musun?

ŞAMBRA 1: Beni yordu. Sıkıldım. Ama sonra diğer veçhemle yapabiliyorum, bilirsin işte, burada bir tür hizmette bulunan veçhemle.

ADAMUS: Doğru, doğru.

ŞAMBRA 1: Evet.

ADAMUS: Evet. Senin birçok insana dokunman, onları etkilemen gerekiyor.

ŞAMBRA 1: Bunu yaptığımı hissediyorum.

ADAMUS: Evet, evet.

ŞAMBRA 1: Evet. Ve...

ADAMUS: Aynı zamanda sana insanlardan çok pislik geçiyor.

ŞAMBRA 1: Evet, öyle. Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Evet.

ŞAMBRA 1: Çekiyorum... ben...

ADAMUS: İnsanların pisliğini çekmemek için senin Bonnie ile konuşman lazım. (bazı kıkırdamalar)

ŞAMBRA 1: Ah, tamam! (kıkırdar)

ADAMUS: Bu doğru, o, Şambra için çalışıyor.

ŞAMBRA 1: Benim yapmam gereken çok...

ADAMUS: Yapması gerekmiyor. Bir şey yok.

ŞAMBRA 1: Ben bu konuda çok geliştim! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet. Evet.

ŞAMBRA 1: Ama biz bazen notları karşılaştıracağız. Peki. Hayır, ben bu konuda kendimi geliştirmiş olduğumu hissediyorum ama ben aynı zamanda sanki - ilerlemeye de hazırım.

ADAMUS: Peki.

ŞAMBRA 1: Mm hımm.

ADAMUS: Biz daha sonra senin ilerlemeye hazır olup olmadığını kontrol edeceğiz.

ŞAMBRA 1: Tamam.

ADAMUS: Ve bu değişimler sende nasıl oluyor gör.

ŞAMBRA 1: Evet. Ama ben duyusallığın bende gerçekten açıldığını hissediyorum.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 1: Evet. Tam olarak mevcut bir şekilde geçmiş yaşamlarla, veçhelerle birlikte, Üstat Duyusu ile parktaki bankta oturarak çok boyutlu bir alanda yaşamak ve tamamen dünyayı gözlemleme halinde olmak. Bu iyi hissettiriyor!

ADAMUS: Öyle.

ŞAMBRA 1: Bu benim hoşuma gidiyor.

ADAMUS: Ben şimdi oluşan tutkuyu hissedebiliyorum.

ŞAMBRA 1: Bu benim hoşuma gidiyor!

ADAMUS: Evet. Evet.

ŞAMBRA 1: Evet! (kıkırdar)

ADAMUS: Güzel. Sana çok teşekkür ederim.

ŞAMBRA 1: Tamam. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Şimdi ben kendi cevabımı vereceğim ve sonra onunla devam edeceğiz. Bizim...

LINDA: İki tane daha demiştin.

ADAMUS: Peki. (kadım mikrofonu istemeyince bazıları kıkırdar) Evet, hayır. Geri oturmasın.

ŞAMBRA 2 (kadın): Hayır, bir dakika bekle.

ADAMUS: Hayır, hayır.

ŞAMBRA 2: Geçen yıl beni almıştınız.

ADAMUS: Evet, evet. O kadar iyiydin ki Linda seni yeniden istedi. Sen kişisel olarak 2017 için ne hissediyorsun?

LINDA: Yüzündeki ifadeye bak yeter!

ADAMUS: O, "Mikrofonu bana siz uzattınız ha?!" der gibi. Devam et. Devam et.

ŞAMBRA 2: Peki. Doğrusu ben kendi bokumu bir araya getirmek ve şirketime para kazandırmak ve tüm hayatım boyunca istediğim şeyleri yapmak için henüz hazırım. (Linda kıkırdar) Ve bütün bunlar sonunda benim yapmak istediklerimi yapacağım anlamına geliyorsa o zaman tamam.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 2: Benim yapmak istediğim şey bu.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

Sakıncası yoksa benim cevabım - eğer ben olsaydım benim arzum ne olurdu, eğer ben şimdi bir insan bedeni içinde olmuş olsaydım, eğer ben Dünya Gezegeni'nde bulunmuş olsaydım - benim arzum zihinsel olarak akıllı olmak olurdu çünkü o hala önemli; zihinsel olarak akıllı olmak ama zihnin kontrolü ve hakimiyeti olmadan. Yargılayıcı olmayan ve çok, çok sınırlı olmayan bir zihin. Zihin kendisini kendi sınırları içerisinde tutmak için yargılıyor. O sizi yargılıyor, size saldırıyor çünkü bu her şeyin zihnin sınırları içinde kalmasını sağlıyor.

Ben zihnin akıllı olmasını arzu ederdim çünkü o hala önemli. Anın içine bilişi getirebilen bir zihne sahip olmak güzel bir şey. Okumak gibi veya bilirsiniz işte bilgisayarınızda çalışmak gibi bir şey ve her ne olursa olsun mesleğiniz gibi temel şeyleri yapmayı bilen bir zihne sahip olmak hoş bir şey. Ben zihinsel olarak akıllı olmak isterdim ama ben aynı zamanda trans duyusal olmak isterdim. Ben bazılarının duymak istediği gibi transseksüel demedim! (Adamus kıkırdar)

LINDA: Ne?! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Bunu tahtaya yazar mısın lütfen, bir yanlış anlama olmasın çünkü ben şimdiden sosyal medyanın nasıl kaynayacağını hayal edebiliyorum. " Adamus'ın transseksüel olduğunu biliyor musun?" (kıkırdamalar artar)

LINDA: Ben korktum.

Trans Duyusal

ADAMUS: Trans duyusal olmak. Başka sözcükler ile ifade edecek olursak, sizin şimdiye kadar yaşadığınız duyusal deneyimler genellikle çok, çok sınırlı oldu ben zamanın yüzde 99'unun zihin ile geçtiğini söyleyebilirim ve zihin hiçbir şekilde duyusal bir araç değil. O duyusallığı taklit edecektir. O hissedişi taklit edecektir. Uzun zamandır söylediğimiz gibi zihin gerçek hisleri taklit etmek için duygu yaratır ama duygular gerçek hisler değildir. Onlar çevresinde enerji barındıran düşüncelerdir ama onlar gerçek hisler değildir.

Sizin gerçek bir duyusal deneyim yaşamanızın üzerinden - ah, bu düzgün oldu (Linda'ya) - o kadar uzun bir zaman geçti ki. Siz yaşadınız zannedebilirsiniz. Siz, "Ahh, ben geçen gece harika seks yaptım." diyebilirsiniz. Bilirsiniz işte, insanlar fiziksel ve zihinsel olarak seks yaparlar; çok, çok az gerçek duyusal hissediş vardır. Çok az. Ve bu arada seks için duyusallık mutlaka gerekli diye bir şey yok. Çoğu insan duyusallığın en yüksek formunun seks olduğunu söyleyecektir ama değildir. O gerçek duyusallığın altında bir şeydir.

Ben 2017'de duyusallığın geçmişte olduğu gibi hakkında sadece konuşulan bir yıl olmayacağını ama şimdi bunun artık gerçekte deneyimleneceğini, içeri taşınacağını söylemek isterim. Onu sözcükler ile tanımlamak oldukça zor. O, zihnin çok ötesini aşan bir hissediş. O, sadece fiziksel olmanın çok ötesinde bir şey. Ve yeniden söylüyorum biz daha önce sizin realite algınızı yaratan beş fiziksel duyu hakkında konuştuk ama o zihinle birlikte iş gördüğü zaman kesinlikle realite algısını sınırlandırıyor.

Siz her şeyi beyninizi besleyen gözleriniz ve kulaklarınız ve burnunuz ve ağzınız aracılığı ile algılıyorsunuz - onların hepsi beyninizde yer alıyor - beyninizi besliyor, gerçek olmayan anılar yaratıyor; anılar sadece duygusal düşüncelerdir. Onlar gerçekte geçmişte olmuş veya gelecekte olacak şeyler değildirler. Ve zihin size hislerinizin olduğunu söyler ama siz sadece sıkıldığınızı bilirsiniz. Çoğu insan sadece sıkılmış halde. Onlar gerçek duyusallıktan o kadar uzak ki.

Şimdi, onlar video oyunları, internet gibi şeyler ile duyusallık yaratmaya çalışıyorlar. Bunlar duyusal şeyler değil dostlarım. Bunlar duyusal şeyler değil. Bunlar belki insanların zihnini kullanmasına neden olur diye, belki insanlar bir video oyununda biraz heyecanlanır diye yapılan bir dikkat dağıtma. Bu zihinsel bir realite. O yine zihin çerçevesinin içinde.

Sizin gerçek bir duyusal deneyim yaşamanızın üzerinden çok, çok uzun bir zaman geçti ve bu neredeyse sözcüklerle tarif edilemeyecek bir şey. Siz onu zihinle yaratmaya çalışamazsınız. Bu en keyifli en kolay ve - nasıl denir - en renkli, en genişlemiş düzey.

O sizin spiritüel varlıklar olarak, meleksi varlıklar olarak doğanızda var. O sizin doğanızda var. Doğrusu o sizin şu anda bulunduğunuz zihin insan halinizden daha çok sizin doğanız - duyusallık. Sizin zihinsel olmak için kendinizi eğitmeniz ve disipline etmeniz gerekti. Sizin şimdi olduğunuz zihinsel varlık haline gelebilmeniz için kelimenin tam anlamıyla kendinizi programlamanız ve hipnotize etmeniz gerekti ama bu sizin doğal haliniz değil.

Sizin duyusallığı aramanız gerekmez. Temelde gerekmez. Siz onun olmasına çalışamazsınız. Bazıları bunu deneyecektir ve onlar sadece zihinsel olacaklardır ve bu gerçekte duyusal olmak değildir. O sizin tanrısal doğanız; o sizin gerçek doğanız. Siz uzun, uzun, uzun yıllar önce Dünya'ya geldiğinizde zihni olmayan, saf duyusal bir varlıklardınız.

Şimdi bu şu soruyu gündeme getirir, "Eh, o zaman neden Dünya'ya geldin? Ve neden bir zihin sahibi oldun? Ve neden zihni sınırlı yarattın ve sonra da ondan geri çıkmak için bu kadar çabaladın?"

Zihnin, uzay ve zamanın bulunduğu bu realitede şeyleri farklı bir perspektif ile algılarsınız. Siz farklı bir tat ve lezzet alırsınız. O sizin örneğin uzay ve zaman ile çalışmanıza, hareketlerinizin, düşüncelerinizin ve yaratımlarınızın etkilerini görmenize izin verir. Zihinsel çalışma ile uzay zamanı, her şeyi yavaşlatırsınız ve ortaya çıkan sonuçlar diye adlandıracağınızı düşündüğüm sonuçları anlarsınız. Siz meleksi bir varlığa çok, çok zor gelen bir şekilde etki ve tepkiyi anlayacaksınız, kavrayacaksınız - uzay ve zaman bile birçok kez - o bir düşünce değil - ama uzay ve zamana sahip olmayan meleksi bir varlığın duyusallığı bir şey arzulandığında olması şeklindedir. Fiziksel olmayan meleksi bir varlıkta o an bir tutku - bir düşünce değil ama bir tutku - oluştuğunda o olur. Bu güzel olduğu kadar diğer realitelerde bazı sorunlar da yarattı. Ayırım yoktu. Uzay ve zaman arasında ayırım yoktu.

Bu tıpkı... siz şu anda düşündüğünüz herhangi bir şeyin hemen bir anda tezahür ettiğini hayal edebilir misiniz? O zaman Dünya şu anda bulunduğu yerde olmazdı çünkü aranızdan birisi sadece dünyayı havaya uçurmayı düşünmüştü. Her düşünce bir anda gerçek oluyordu. Bu kapasiteye sahip olmamak bir açıdan uyanışlarının mevcut aşamasında bulunan insanlar için bir lütuf çünkü siz bir anda 40 metre olabilirsiniz ve Edith sen inanılmaz güzel olurdun şimdi olduğundan bile güzel ama sen sana zor zamanlar yaşatan bazı insanların canına okurdun çünkü bunu bir anlığına düşünmüş olurdun. Şimdi, bu sana aslında asla olmayacak ama her şeyin bir anda olduğu bir realite hayal edebilir misiniz? Bu oldukça korkutucu.

EDITH: Evet, öyle.

ADAMUS: Yani uzay ve zaman ile zihin şeyleri yavaşlatıyor, kapatıyor. Onlar hayatın akışına bambaşka bir duyu katıyor. Onlar yaratıma tamamen yeni bir duyu veriyor.

Garip bir anlatma şekli olsa da - bu oldukça zor bir kavram ama ben sadeleştirmeye çalışacağım - siz şu anda yaratıcı özünüzün gölgesinde bulunuyorsunuz. Siz yaratımın gölgesinde, alt kısmında yaratımı öğreniyorsunuz. Siz uzaydan ve zamandan ve zihinden oldukça özgür olan meleksi varlıklar olarak geldiniz; siz uzayzamanın içine girdiniz ve sınırlı fiziksel zihinsel duyuları yarattınız ve siz kesin sınırlamanın, kısıtlamanın, gerçek duyusal hissediş ve ilham kaybının olduğu gölgeye gittiniz. Bunların hepsi temizlendi o halde siz şimdi gerçek yaratımın gölgesinde aslında yaratımın, duyusallığın ne olduğunu anlayabilirsiniz.

İyi haber şu ki siz sıkıştırmaların, sınırlamaların, kısıtlamaların çoğunu aştınız ve başardınız. siz buradasınız ve biz şimdi gölgeden çıkıyoruz. Biz tamamen yeni bir yaratımla, sizle, yaratıcı olan siz anlayışı ile zirveye yaklaştık. Ve sizin de muhtemelen duyumsayabileceğiniz gibi duyusallık ile yaratım veya yaratıcılık, gerçek yaratım arasında doğrudan bir ilişki var.

Bunu anlatmanın bir başka yolu da şu, en yüksek duyusal düzeyde yaratıcı olan siz; sizin yaratıcı olmanın gerçekten ne anlama geldiğini anlamanız için önce yaratıcı olmamanız gerekiyordu. Sizin kafese sokulmanız, sınırlanmanız, tutkusuz olmanız gibi şeyler gerekiyordu.

Sizin şimdi o kutudan çıkmaya çabalamanız gerekmiyor. Bunu yapamazsınız. Bu işe yaramaz. Ben denedim. Ben size hiç şu hikayeyi anlatmış mıydım... (kahkahalar) Gülüyorlar! Gülüyorlar. Bir kristalin içinde 100,000 hapis kaldığım hikayemi. Ve bilirsiniz işte, ben düşünerek veya mücadele ederek oradan çıkamıyordum. Ben sonunda şunu söyleyene kadar hiçbir şey olmadı, "Ben basitçe yürüyüp çıkacağım. Bunu ben yarattım, ben buradan yürüyüp çıkacağım." Ben o zaman kristal hapishanemden kurtuldum.

Burada olan da aynı şey. Ben size soruyorum, ben sizden gerçekten rica ediyorum buradan mücadele ederek çıkmaya çalışmayalım. Lütfen yolumuzu düşünerek bulmaya çalışmayalım. Yapamazsınız. Ama siz duyusal doğanıza yeniden izin verebilirsiniz.

Siz duyusallık sayesinde fark edeceksiniz, yani... ben onu trans duyusal diye adlandırıyorum çünkü siz bedeninizde güzel yemek yemek gibi, seks yapmak gibi, fiziksel olarak dengede hissetmek gibi, huzur gibi, sıcak bir küvette yatmak gibi, bir kadeh şarap gibi bazı duyusal deneyimlere alışkınsınız. O,100 olan duyusallıkla karşılaştırıldığında onun milyonda biri olur. Arada muazzam bir fark var. Ama siz fiziksel duyusal deneyim yaşamaya devam edeceksiniz. O yine mevcut olacak. O daha - şöyle denilebilir - o eskisinden daha renkli, daha genişlemiş, daha derin olacak. V siz zihinsel duyusal deneyimler yaşamaya devam edeceksiniz.

Zihinsel duyusal bir deneyim örneğin sizin bir projeyi bitirdiğiniz zaman duyduğunuz hisse benzer. Siz kitabınızı bitirdiniz. Duyusal bir deneyim söz konusudur ama o gerçekte zihinseldir. Bu tıpkı şöyle demek gibi bir şeydir, "Evet, peki. Sen bir kitap bitirdin. Büyük başarı." Ama zihniniz bir anlığına bununla eğlenir veya bir yayımcı gelir ve "Ah, biz sizin kitabınızı yayınlamak istiyoruz." der. Orada o mutluluktan uçma hissi vardır ama bu gerçek duyusallık değildir. Yeni çok, çok, çok az derecede var ama ben gerçek duyusallıktan bahsediyorum. Siz onu düşünerek çözemeziniz ama siz onun yaradılıştan olduğunu idrak edebilirsiniz. O siz yaratımı anlamak için gölgeye gelmeden önceki gerçek siz. O zaten orada.

Şimdi, biz bugün bu konuda iki egzersiz yapacağız ya da iki deneyim yaşayacağız. Hatırlamamız gereken ilk şey insanın buna direnç göstereceğidir. İnsan kesinlikle direnç gösterecektir çünkü insan neler olacağını bilmiyor. Yani insan aslında buna direnç gösterir - bu aslında doğru kelime olmayacak - ve bunu sınırlar. O, "Peki, ben bugün şuraya kadar yapacağım." demeye çabalar. Ama işte böyle yaparak sadece onu sınırlamış olur.

Fark edilmesi gereken ikinci şey ona karşı genel bir korkunun olması çünkü gerçek duyusallıkta merkezi bir kontrol yoktur. Zihin onu kontrol etmez. İnsan onu kontrol etmez. Üstat onu kontrol etmez. O, duyusallığın olması gerektiği gibi özgürce akar. O nedenle bir korku oluşur, "Onu kim kontrol ediyor? Bu nerden geliyor? Bunlar kara şeytanın güçleri mi? Ben buna hazır mıyım? Ben bunu kaldırabilir miyim?" İşte burada derin bir nefes alırsınız ve fark edersiniz, "İşte o zihin yine başladı" ve siz size dönersiniz. Siz, "Ben'im, Ben Varım"a dönersiniz ve basitçe olmasına izin verirsiniz. Bu benim hep söylediğim izin vermek ile alakalı olan bir şey.

Yani bütün söylenenlerin yanı sıra ben bu yılın gerçek duyumsallık yılı olduğunu söyleyebilirim. O öyle bir hissediş ki siz onun bedende başladığını ve daha sonra zihne geçtiğini keşfedeceksiniz ve o daha sonra kapılardan taşacak. Siz spiritüel bir deneyim yaşadığınızı zannedeceksiniz ama değil. Eh, öyle ama o sadece spiritüel bir deneyim de değil; O çok, çok, çok uzun süren, çok sıkıcı, çok sınırlı, çok fazla gri olan duyusal bir deneyim ve siz şimdi onun içinden esip geçiyorsunuz. Siz bunu izin vererek yapıyorsunuz. Siz bunu izin vererek, siz o deneyimin gelmesine izin vererek yapıyorsunuz. O tarif edilemez.

Ama biz sadece kavram hakkında konuşmayacağız, biz onu gerçekleştireceğiz. İki bölümümüz var. Birinci bölüm merabh gibi bir şey olacak. Eh, bir merabh olacak. İki bölüm ve birinci bölümde sizin içinde yaşamış olduğunuz hipnoz işlenecek; çoğunlukla kitle bilincinden gelen hipnoz, size bu zihinsel, lokal, lineer realitede yapılan hipnoz. Kötü değil. Bu Donald Trump'ın veya Hillary'nin uğursuz bir komplosu değildi. O sadece meydana geldi ve ben onu hipnoz diye adlandırıyorum. Sizin karşınıza birisi oturup bir saat sallamadı. Bu sadece... hipnotiz demek zihinsel programlama demek, zihinsel olarak olmasına izin vermek demek.

Şimdi, ben sizi hipnotize etmeyeceğim veya hipnozunuzu çözmeyeceğim; siz kendi kendinizin hipnozunu bozacaksınız. Eğer yapmak istemiyorsanız sorun yok. Eğer siz hipnozunuzun çözülmesinden korkuyorsanız bunu yapmayın veya daha sonra deneyin. Ama biz temelde kelimenin tam anlamıyla, tam anlamıyla sizi zihinde, lokal, lineer tutan bütün o katman örtüleri yok edeceğiz. Biz onların hepsini temizleyeceğiz.

Şimdi bu onların hemen bir kerede gidecekleri anlamına gelmez. Onlar zaman içerisinde çözülebilirler. Bunun bir önemi yok. Ama konu kwndi kendinizin hipnozunu çözmeniz. Bu bölüm bir. Biz kısa bir ara vereceğiz - yani müziği durduracağız, biraz nefes yapacağız - sonra duyusallığa geri döneceğiz.

Şimdi eğer siz birinci bölümü yapmak istemiyorsanız veya siz hipnozun sadece küçük bir parçasını salıvermek istiyorsanız ikinci bölümü yapamayacaksınız demektir. Siz o zaman müziğin, benim yatıştırıcı sesimin keyfini çıkarın ve eğlenin. Aksi taktirde duyusallığa dönelim. Hadi trans duyusal varlıklar olalım, bunun anlamı hala insan duyularına sahipken şimdi gerçek duyusallığa ulaşmak demek.

O zaman ışıklar azalsın, müzik biraz artsın. Ben biraz kurabiye alacağım.

(müzik başlar)

Trans Duyusal Merabh - Bölüm Bir

Hadi güzel, derin bir nefes alalım. Rahatlayın, rahat edin.

Zihne yapılan yolculuk tamamıyla büyüleyiciydi. Büyüleyici. Kendini gerçekten çok yabancı, aşina olunmayan bir çevreye yerleştirmek; kendi duyusal doğanızı unutacak kadar kendinizi izole etmek. Ben duyusal ve yaratıcı veya yaradan sözcüklerini kullanıyorum, ben onları değiştirerek kullanıyorum. Hepsi aynı anlama geliyor.

Ama yol boyunca o kadar çok programlama vardı ki ama sözcükler - anne babaların ve öğretmenlerin sözleri, liderlerin sözleri - sizi bu çok zihinsel hale soktu. Ve bunun yanı sıra daha da, daha da zihinsel olma, akıllı olma arzusu, daha fazla zihinsel zeka arzusu.

Yoğun programlamaların bazıları sizden geliyor, geçmiş bir yaşamınızdan. Bazılarınız filozoftu, öğretmendi, vaizdi, yazardı, hatipti. Sizin hayatın nasıl olması gerektiğine dair, daha iyi bir insan olmaya, daha akıllı bir insan olmaya dair sözleriniz vardı; sizi programlayan sözlerin bazıları sizden çıktı, sizin geçmiş ya da hatta gelecek yaşam diye adlandırdığınız özünüzden çıktı.

Hipnozun katmanları ve katmanları ve katmanları var. Hipnoz zihin tarafından kabul edilen ama gerçekte size ait olmayan şeylerdir. Onlar sonunda kendilerini mezara gömen dokumalardır; inanca dair, yargıya dair, neyin iyi neyin kötü olduğuna dair, neyin yapılabilir neyin yapılamaz olduğuna dair dokumalardır.

Ben size bir örnek vereceğim. Sihir çok gerçek. Ben sahnede yapılan sihirden bahsetmiyorum ama ben hayatın sihrinden bahsediyorum. Sihir boyutlara ulaşmaya muktedir olmaktır. Sihir şeylerin basitçe ortaya çıkmasıdır. O, o kadar gerçektir ki. O, o kadar, heh, realitenin temel doğasıdır ki. Peki ya sizin modern dünya, zihinsel dünya diye adlandırdığınız dünyanın sihrine ne oldu? Onun suyu çıktı. Eğer siz bir şeyi bilimsel, matematiksel terimlerle tanımlayamıyorsanız o zaman o varolmuyor. Eh, o var. O hala burada ama o farkındalığın dışına çıkmış. Farkındalığın dışında.

Bu hipnoz dokumaları böyle yapıyor, onlar sonunda kendi kendilerini mezara veya sandıklara veya kendi sınırlamalarına gömen halılar dokuyorlar.

Başkalarından gelen milyonlarca katman, hipnotik katman var - kötü bir şekilde değil, onlar sadece çevrede dolaşıyorlar - kendinizden gelen katmanlar ve ben onları hipnoz diye adlandırıyorum çünkü hipnoz zihne yerleştirilen ve zihin tarafından kabul edilen bir telkin veya bir emirdir. Zihin size karşı genellikle oldukça yargılayıcıdır - siz, sizin zihniniz o kadar yargılayıcı ki - o sadece her gün haberlerden, reklamlardan, diğer insanlardan gelen hipnotik düşünceleri yargılamakla kalmaz, eh, havadakileri, bilinçtekini, kitle bilincindekileri de yargılar.

Ve bu zihnin neyin gerçek neyin gerçek olmadığına, neyin doğru neyin doğru olmadığına dair bir döngüye girmesine neden olur. "Ben özgün oldum mu? Ben dürüst müyüm?" Bu zihnin içinde verilen bir mücadeledir. Bu gerçekten de yel değirmenlerine karşı savaşmaktır.

Bu sizin asla ve kata kazanamayacağınız bir savaş. Ama gerçek duyumsallık ile - duyumsamaya muktedir olmak ve zihnin sınırlarının ötesini hissetmek, idrak etmeye muktedir olmak, tam da burada varolan diğer realitelerin farkında olmak, sihir bunların içinde - kesinlikle özgün olan bu şey, "Ben gerçek miyim? Ben dürüst müyüm? Bu doğru mu yanlış mı?" şeklindeki bütün tartışmaları sona erdirecektir. Bütün bunlar artık o kadar önemsiz ki.

Duyusallık olduğunda yargılama olmaz, bunun iyi bir duyusal deneyim yaşamakla veya kötü bir duyusal deneyim yaşamakla alakası yoktur. Büyük mü küçük mü diye bir yargı olmaz. Bu, yaratıcı bir yaradan olarak gerçek doğana dönmek demektir.

Siz beş insan duyusu ve zihin ile iş görüyorsunuz. Duyumsamanın 200,000 farklı şekli var ama duyusal bir varlık olan sizin doğanız böyle.

Ve şimdi siz burada insan olarak otururken uygun olduğu şejkli ile bütün hipnotik örtü katmanlarını salıverebilirsiniz.

Siz zihinsel bir kılıf haline getirilen dokumadaki bütün düğümleri, o hipnotik örtü katmanlarını hangi şekilde istiyorsanız öyle salıverebilirsiniz. Bu size kalmış.

Siz bunu ne zaman hazır olursanız o zaman yapın.

Bu bilincin hareketidir. Hipnozu serbest bırakmayı seçmek.

O zaman hadi derin bir nefes alın ve bunu yapmak için kendinize izin verin.

(duraklama)

Kendinizi zihinsel olanın sınırlamalarından serbest bırakan sizsiniz.

(duraklama)

Güzel, derin bir nefes alın. Güzel, derin bir nefes alın. Güzel, derin bir nefes.

(müzik azalır)

Hadi bu duyusal anda sadece oturalım.

(duraklama)

Üstat bir şeyi doğru mu yaptığını sorgulamaz. Üstat işe yarar mı, yaramaz mı diye sorgulamaz. Üstat bütün o hipnotik katman örtüleri gerçekten salıverdiğini bilir ve Üstat sonra gider anın tadını çıkarır.

Geri dönmezsiniz ve yeniden ziyaret etmezsiniz. Doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım diye merak etmezsiniz. Üstat basitçe o hipnotik örtü katmanları salıverdiğini bilir. Onların nasıl geldiklerinin, ne kadar yapışkan olduklarının, ne kadar derine işlediklerinin bir önemi yoktur. Üstat yüzünde büyük bir gülümsemeyle, "Ben bugün bütün zihinsel implantları salıverdim ki şimdi duyusallığım ile ilerleyebileyim." der.

Trans Duyusal Merabh - Bölüm İki

O halde derin bir nefes alalım ve tam olarak bunu yapalım. Müziği yeniden açıyoruz. Siz güzel, derin bir nefes alın.

(müzik başlar)

Ve şimdi - şimdi bu bölüm yeniden duyusal doğaya dönmeye izin vermekle ilgili.

Bu sizin yaratmaya çalışacağınız bir şey değil çünkü o zaten burada. Bu sizin çaba göstermeniz gereken bir şey hiç değil. Çaba basitçe daha çok direnç oluşmasına neden olur.

O halde derin bir nefes alın ve şimdi İzin Verme zamanı.

Trans duyusal insana izin vermek demek sizin yine insan duyularınızın olması demektir. Siz realiteyi veya realitenin parçalarını yine bu duyular ile algılayacaksınız. Ama biz şimdi onun ötesine geçeceğiz. Realiteyi hissetmek ve algılamak için o kadar çok başka duyu, algılamanın o kadar farklı yolu var ki.

Evet, insan gerçekten de çok sıkılmıştı. Çok, çok sıkılmıştı. İnsan hayvanat bahçesindeki kafesini daha iyi hale getirmeye çabalayarak kendisini eğlendirmeye çalıştı. Siz o zamandan bu yana daha fazlasının olduğunu biliyordunuz. Siz belki bunu nasıl tanımlayacağınızı bilmiyordunuz ama onun orada olduğunu biliyordunuz.

Duyusallık gözlerin, kulakların ve zihnin ötesini algılamaya muktedir olmak demektir. Uzun zamandır hissetmediğiniz bir düzeyde hissetmeye muktedir olmak; duygusal omayan bir hissetme düzeyi ama çok muazzam ve renkli; kalıpları, sınırlı kalıpları olmayan bir hissediş. Sizin işitme duyunuz tamamen kalıplara bağlı ama onun ötesinde o kadar çok şey var ki.

Zihin bunu bazen kaos diye adlandırır çünkü anlamaz ama gerçek duyular, sizin Ben'im duyularınız kaosu göz önünde bulundurmaz. Onun kalıplara sokulması gerekmez. Onun hoş, küçük bir pakete girmesi gerekmez.

Burası sizin hiçbir şey üzerinde çalışmanıza gerek olmayan sadece derin bir nefes aldığınız yer, her şey sizin kendinize bir kez daha duyusal olma izni vermenizle alakalı.

Siz tabii onu bedeninizde hissedeceksiniz ve o sizin zihninize dokunacak ama o ondan sonra onların o kadar ötesine gidecek ki.

(duraklama)

Çok, çok sayıda başka realiteler, boyutlar var. Ve benim size kısa bir süre önce söylediklerimi hatırlayın, ben diğer boyutların sizin diğer duyularınız olduğunu söylemiştim. Bazı insanların gerçek olduğunu söylediği altıncı, yedinci, sekisinci boyutlar yok, eğer siz buna yakından bakarsanız bunun daha büyük insan olmakla ilgili olduğunu görürsünüz. Onlar varolmuyorlar. Bu zihnin bir yapılandırması. Bu zihnin ucuz bir arzusu, "Hadi yedinci ve sekizinci boyutumuz olsun ve biz gelecek konusunda kehanette bulunabiliyoruz ve biz insanların giyisilerinin içini görebiliyoruz ve..." Boyutlar böyle değil.

Boyutlar diğer duyulardır, realitenin enginliğini algılamanın ve hissetmenin farklı yollarıdır.

(duraklama)

Ben sizden bizim ilk kez bedenli aydınlanmadan yani bedeninde kalarak aydınlanmanı gerçekleştirmekten bahsettiğimiz zamana dönüp düşünmenizi istiyorum. "Bedenli aydınlanma. Oh!" siz, "Bir işim olmak zorunda değil. Oh, bedenli aydınlanma.Oh, ben o kadar akıllı olacağım ki herkes gelip bende sorularına cevap arayacak. Herkes sorunlarıyla bana gelecek. Oh, bedenli aydınlanma. Ben asla yaşlanmayacağım." diye düşünmüştünüz.

Bedenli aydınlanma için yeniden bir tanıma ne dersiniz? Çok, çok farklı düzeylerde algılamaya muktedir olmak, trans duyusal olmak. Bir daha asla sınırlı olmamak. Bir daha asla yaratımın gölgesi altında olmamak. Gerçek hissediş. Gerçek farkındalık.

Daha önce ne demiştim hatırlayın? Ben de insan ayakkabıları giymiş olsaydım ve benim bu yıl ile ilgili arzularım sorulmuş olsaydı bu evet zihinsel açıdan akıllı olmak olurdu. Tereddütsüz. Ama yargılamayan bir zihin, sınırlamayan bir zihin ve kontrol etmeyen bir zihin. Ama ben aynı zamanda duyularımı açmak, uzun zamandır eksik olan bir şekilde - başka şekillerde - renkli, canlı, derinliği olan bir şekilde hissetmek isterdim. Genişleyici bir şekilde hissetmek.

Ve yeniden, hissediş. Ben duygulardan bahsetmiyorum. Duygular zihnin sahte hissetme şeklidir. Ama gerçek farkındalık transhüman olmak demektir, o trans duyusaldır ve siz şimdi tam olarak buna izin vereceksiniz.

Şimdi gerçek doğanız ile yeniden bağlantıya geçme vakti.

(duraklama)

Yaradanın, yaratıcı olanın gerçek doğası; duyusal olmaktır. Duyusal olmak her şeyin üstündedir.

Yani siz ilk kez, "Evet, benim istediğim şey bu, o bedenli aydınlanma, fiziksel olarak kalmak, aydınlanmaya izin vermek." dediğinizde bunun daha genç veya daha zengin veya dünyadaki en bilge varlık olmakla alakası yoktu. Bunların hiçbirisi ile ilgisi yoktu. Siz aslında, "Ben duyuları geri getirmek istiyorum." diyordunuz.

O halde hadi güzel, derin bir nefes alalım. Yıla nasıl başlıyoruz

Siz daha sonra neyin doğru ya da neyin yanlış olduğuna, özgünlüğünüze ve dürüstlüğünüze, yeterince spiritüel olup olmadığınıza, yeterince iyi bir kişi olup olmadığınıza dair diğer şeylerin pencereden uçup gittiğini göreceksiniz. Bunlar gülünç şeyler. Bunlar önemsiz şeyler.

Ve sizin daha genç olmayı istemeniz ile ilgili bütün şeyler. Bilirsiniz işte, siz gerçekten duyusal yaşadığınızda, siz duyusallığınıza izin verdiğinizde bunun sizin bedeninize bir etkisi olur - etkisi olacak. Ve siz gerçekten duyusal yaşadığınızda, siz duyusallığınıza izin verdiğinizde bunun zihnin aklınıza inanılmaz bir etkisi olur. Ve zihin denilen şeyin egosu, zihnin tüm kimliği zihin için bile çok önemsiz bir hale gelir. O, kendi takıntılı doğasına son verecektir.

Ve gezegende olan her şey, bu yıl yaşanacak olan her şey, bütün değişimler ve karışıklıklar ve güç oyunları ve her şey aniden öyle sıkıcı, öyle önemsiz gelecek ki.

Duyusallık öne çıktığında siz aniden şunu fark ettiğinizi söylersiniz, siz aniden İdrak ediş ile beraber her şeyin zaten mevcut olduğunu fark ettiğinizi böyle garip bir ifade ile belirtirsiniz. Siz Farkındalığınızı fark edersiniz. Bu, kulağa garip gelse de siz, "Aman Tanrım! Benim idrak etmeye çalıştığım her şey zaten buradaymış." dersiniz.

O halde güzel, derin bir nefes alırsınız. Siz onun üzerinde çalışmazsınız. Siz sadece izin verirsiniz.

(müzik biter)

Siz kendinize o trans duyusal insan olmak için izin veriyorsunuz, hep olduğunuz duyusal varlık için.

Siz daha sonra güzel, derin bir nefes alıyorsunuz ve yüzünüzde büyük bir gülümseme ile şöyle diyorsunuz, "Tüm yaratımda her şey yolunda."

Ve öyledir.

Teşekkür ederim benim sevgili dostlarım. Önümüzdeki aya kadar duyusal olun. Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)

İngilizceden çeviren: Meltem Taban