• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

Ortaya Çıkış Dizisi. Şaud 3



Adamus St. Germain mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile 3 Kasım 2018'de Kırmızı Çember'e sunulmuştur.




Ben Ben'im, Egemen Alan'dan Adamus.

Duyusal. Çok duyusal. Ah! Çok katman var. (Fall On Me şarkısına atfen) Çok, çok duyusal ve ben merak ediyorum - belki siz de merak etmeye başlıyorsunuzdur - siz duyusallığa karşı neden bu kadar uzun bir süre direnç gösterdiniz? Gerçek hisler, güzellik, zenginlik. Sizin o derin duyusal hisleri hissetmenizin üzerinden ne kadar zaman geçti? Sizin henüz anlatılmamış olan en büyük aşk hikayesini hissetmeniz için kendinize gerçekten izin vermenizin üzerinden ne kadar zaman geçti? Sizin kendinizle - insan, Üstat, Ben'im - ile yaşadığınız aşk hikayesi. Biz bugünkü toplantımızın açılışını ne kadar güzel, ne kadar güzel bir müzikle yaptık.

Bunu bir anlığına hissedin ve size neler oluyor bir bakın. Siz belki aynı videoyu 5 yıl önce, hatta 1 yıl önce izlemiş olabilirsiniz ama şimdi muhtemelen aynı hisleri duymuyorsunuzdur. Siz uyanıyorsunuz, siz içinizde bir şeyi açıyorsunuz. Siz yaşamınızda çok, çok, çok uzun süren boş, gri bir dönemden sonra duyusallığa izin veriyorsunuz. Siz sonunda ona izin veriyorsunuz.

Biz bugün meydana gelen şeyleri ve bunların nedenlerini işleyeceğiz. Ben sizin bugünü hangi noktada olduğunuzla ilgili gerçekten derinlemesine bir inceleme yaptığımız bir gün olarak görmenizi istiyorum. Bu bir ders değil, siz aslında yeni bir şey öğrenmeyeceksiniz ama siz şu anda gerçekten nerede olduğunuzu keşfedeceksiniz ve bu süreçte duyusallığa geri dönmek en önemli şeylerden birisi. Bu da siz onu neden bu kadar uzun bir zamandır dışarıda tuttunuz sorusunu gündeme getiriyor. O nereye gitti? Siz neden bu kadar uzun bir süre gri ve boş olmanıza izin verdiniz? Evet, sanırım benim şu soruyu sormam gerekiyor, "Siz yaşamınızda derin duyusallığı deneyimlemek için hazır mısınız?

Ben bu konuyu açmayı seviyorum çünkü bu güzel bir ruhsal iletişim örneği. Sam bizim geçenlerde Slovenya'da gerçekleştirdiğimiz önemli toplantımızda (Magic of the Masters) bu konuya çok değindi. Toplantımızı yaptığımız yer bizim geçmişteki Gizem Okullarımıza çok uzak bir mesafede değildi. Biz o Gizem Okullarından bazılarına 30 kilometre uzaklıktaydık. Okullar artık orada değiller ama o çağa, o bölgeye bir kez daha gitmek çok iyi oldu ve ne kadar farklı. Gizem Okulları gerçekten, gerçekten çok güzeldi ama Şambra'nın enerjisi şimdi ne kadar faklı.

Sam ruhsal iletişimden bahsetti. Bakın, o, bir Yükselmiş Üstat olarak enerjinin tamamıyla iletişimden ibaret olduğunun farkında. Ruh (soul) sizinle iletişim kuruyor. O, size şarkı söylüyor. O size dinlediğimiz şarkı gibi şarkı söylüyor. Her şeyin içindeki her bir parça enerji, hatta sizin kötü ya da negatif diye kabul ettiğiniz enerji de yine sadece enerjidir ve hepsi de ruhsal iletişim kuruyorlar.

Sizin biraz önce dinlediğiniz şarkı sizinle ruhsal iletişim kuruyordu. Ruhsal iletişimin en muazzam şekillerinden biri müziktir ve müzik farklı düzeylerde iletişim kurar. Siz kulaklarızla sadece notaları, şarkıyı işitmediniz, siz bunun çok ötesine geçtiniz. Bu bir test değil, sadece bir soru, siz bu şarkıyı hissettiğiniz gibi her şeyi derin bir şeklide hissetmek için hazır mısınız? Siz gerçekten kendi yaşamınızı, yaptığınız her şeyi derinden hissetmek için hazır mısınız? Çünkü biz o yöne doğru gidiyoruz. Biz derin duyusallığa doğru gidiyoruz

Sam ruhsal iletişimden bahsetti. Sam yeniden insan formunda buraya geri dönmüş bir Yükselmiş Üstat. O da sizin gibi insan olmanın zorluklarını yaşıyor. O da sizin gibi her gün kitle bilincine tahammül ediyor. Onun yaptığı şey ruhsal iletişim kurmak.Sam tüm o enerjileri dinliyor ve hissediyor. Onlar ona artık yan kapıdan gelen gürültülü bir makine gibi gelmiyor, enerjiler ruhsal iletişim kuruyor. O böyle yaşıyor.

İnsan, "Komşunun kapısındaki o makine, trafik ne kadar gürültülü." diye düşünüyor. Bunlar insana irite edici geliyor. Siz bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsunuz, siz bunu çokca yaşıyorsunuz. Siz diğer insanların enerjisinden irite oluyorsunuz. Sam olaya bu şekilde yaklaşmıyor. Ona göre tüm enerjiler ruhsal iletişim kuruyorlar. Onlar iyi de değiller, kötü de değiller. Onlar sadece şarkı söylüyorlar, onlar sürekli olarak hizmette olmanın sevinci içindeler. Enerjinin yaptığı şey bu.

Sonra Sam onlara karşılık veriyor. O, ağaçlarla konuşmaya başlamıyor. O, böyle bir videoya konuşarak karşılık vermiyor. O, kendini açıyor ve onun kendi enerjisinin, onun kendi bilincinin karşılık vermesine izin veriyor. O, mesajı zihinsel olarak yönlendirmeye çalışmıyor. O her şeyi sözcüklere döküp, "Bu iyi" ya da "Bu ilham verici." demiyor. O basitçe kendisini açıyor. Siz kendinizi açtığınız zaman, siz her şeyin olmasına izin verdiğiniz zaman, siz kendinize izin verdiğiniz zaman doğal bir ruhsal iletişim oluşur. Siz o zaman deneyim yaşayan insan olarak çevrenizdeki tüm enerjilerle akışta olursunuz, onlar ruhsal iletişim kurarlar. Enerjiler size şarkı söyleyerek karşılık verirler. Ve yeniden söylüyorum, sizin bunları sözcüklerle ifade etmeniz gerekmez, lütfen bunu yapmaya çalışmayın. Lütfen onu tanımlamayın. Siz bu açık ruhsal iletişime izin verin burada size hizmet etmek için bulunan enerjilerin güzelliğini keşfedin.

Siz bu derin paylaşımı kabul edin. Siz tüm enerjilerin sizinle konuştuğunu, sizinle sohbet ettiğini, size şarkı söylediğini kabul edin. Sonra kendinizi açın. Sizin atacağınız bir sonraki adım budur. Ben bazılarınızın bu ruhsal iletişimi şimdiden hissetmeye başladığınışünüyorum. Siz belki bunu nasıl tanımlayacağınızı, bunun tam olarak ne olduğunu bilmiyorsunuz ama bir şey hissediyorsunuz. Siz bir sonraki adımda kendinizi açacaksınız. Bu büyük bir adım. Siz çok uzun bir zamandır kendinizi kapatmış haldesiniz. Kendini açmak, çok, çok büyük bir adımdır. Ben size bu Şaud'da bunu gerçekleştirmenin neden şimdi olanaklı olduğunu, bunun birkaç yıl önce neden zor olduğunu açıklayacağım.

Ah, evet, sevgili Sam ruhsal iletişim kurmaktan bahsettiği konuşmasında bunun yeni nefes alma şekli olduğunu söyledi. Derin bir nefes almak ve iletişim kurmak. O bu konuda çok haklıydı ve bu yüzden beni neşelendirdi. Keşke bu benim aklıma gelseydi. (kıkırdamalar) Biz sadece nefes almanın yani sadece hayatta kalmanın ve var olmanın ötesine geçip şimdi etkileşime giriyoruz ve bundan öte biz tüm enerjilerle yaratıcı bir etkileşime giriyoruz.

O halde hadi derin bir ruhsal iletişim kuralım.

Ah, evet, toplantıda ruhsal iletişimin yeni nefes olduğunu, yeni soluma şekli olduğunu söyleyen Sam vardı ve bir de bizim arkadaşımız Kuthumi, Kuthumi vardı. Onun, Ruhu (soul) Ah- Kir- Rah ile karşılaştığında söyledikleri benim çok hoşuma gitti. Ona çok kızgındı. Kendi ruhunuza kızdığınızı hayal etsenize. (kıkırdamalar) Evet! (kahkahalar) O ruhuna o kadar kızgındı ki onu düşman saydı. Ruhu gerçekten onun düşmanıydı. O bazen onun kendi ruhu olduğunu fark etti ama başka bir zaman da ruhun şeytan, iblis olduğunu düşündü. O, ruhu düşman saydı ama bir noktada da ruhunun onunla ruhsal iletişim kurduğunu duydu. Ruhu ona, "Kuthumi bu inandığın bir şey değil, izin verdiğin bir şey." diyordu. Ve bu ikisinin arasında çok fark vardır. Çok büyük fark vardır.

Bu sizin inandığınız bir şey değildir. Zihin türlü inançlar uydurabilir. Bu böyle bir şey değil. İnançlarınız sizi kafesten başka hiçbir yere taşıyamaz. Bu daha çok sizin neye izin verdiğinizle, kendinizi ne için açmaya istekli olduğunuzla ilgili bir konudur. Ve siz tabii ki siz ve Ben'im, siz ve Üstat arasında gerçekleşen o açılmaya, o bütünleşmeye, onların sizin yaşamınıza gelmesine izin verirsiniz. Bu sizin inandığınız bir şey değildir.

İnançlar büyük bölümüyle engellerdir, yanılgılardır. İnançlar sınırlıdır. İnançlar çok eğretidir. Bu sizin inandığınız bir şey değil, bu sizin izin verdiğiniz bir şey. Ve siz izin verirken aslında anlatılacak olan en büyük aşk hikayesine izin vermiş oluyorsunuz. Siz anlatılmış olan en büyük aşk hikayesine değil ama anlatılacak olan en büyük aşk hikayesine izin veriyorsunuz. Sizin kendiniz ile aranızda, sizinle Ben'im arasında geçen bir aşk hikayesine.

Ben tercih edilen şarkıya her zaman hayranlık duymuyorum ama bu videoyu sevdim çünkü güzelliği, mutlak güzelliği çok güzel betimliyor. Şunu not etmek de ilginç olacak - bu şekilde tasarlanmamıştı ama öyle oldu - baba kördü. Baba kördü ve Üstat da öyledir. Üstat insanın zayıflıklarına, insanın önyargılarına karşı kördür. Üstat, insanın geçmişte yaptığı her şeye karşı kördür. O bunu umursamaz. O bunu yargılamaz. O, öğretmeye bile çalışmaz. O, insanı geliştirmeye çalışmaz. Üstat neşe dışında ve insana duyduğu sevgi dışında her şeye karşı kördür. Biz bu videoyu Şaud bitmeden belki bir kez daha dinleriz. Bu bizim ne kadar ilerleyeceğimize bağlı.



Günün Sorusu

Linda, mikrofon lütfen.

LİNDA: İşte başlıyoruz.

ADAMUS: Bizim ilk etkileşime girmemizin vakti geldi.

LİNDA: Korkun. (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Bu ilginç bir şey ama yeniden söylüyorum bu bir test değil. Bu daha çok nerede olduğumuzu görmek için yapacağımız bir kıyaslama. Sizin şu anda sahip olduğunuz üç farkındalık. Sahip olduğunuz üç farkındalık.

Linda, o zaman başlayalım. Herkes, "Bu ne anlama geliyor?" diye soruyor. Ah! Hadi derin bir nefes alın. Şu anda hayatınızda yer alan üç farkındalık. (kahkahalar) Şu anda hayatınızda yer alan. Çok fazla düşünüyorsunuz canlarım.

ALAYA: Ahh!

ADAMUS: Seni seviyorum ama çok fazla düşünüyorsun. (kadın içini çeker) Şu anda mevcut olan farkındalıklar.

ALAYA: Ben çok canlıyım!

ADAMUS: Çok canlısın.

ALAYA: Çok canlıyım.

ADAMUS:Evet.

ALAYA: (duygulanır) Çok duyusal ve mutlu ve sınırda hissediyorum. Başla. Üç tane var dedin.

ADAMUS: Güzel. Bu hoşuma gitti. Güzel. Sen basitçe dışa vuruyorsun. Güzel, güzel. Teşekkür ederim.

ALAYA: Teşekkür ederim.

ADAMUS: hYaşamındaki üç farkındalık. Çok fazla düşünmeden.

MICHELLE C (genç hanım): Her şey değişiyor.

ADAMUS: Güzel. Bunu nasıl hissediyorsun?

MICHELLE C: (kıkırdar) Sanki her şey un ufak oluyor.

ADAMUS: Evet, evet. Güzel.

MICHELLE C: Ama...

ADAMUS: Ben bunun güzel olduğunu söyledim, bunu birazdan açıklayacağım.

ŞAMBRA 1: Tamam.

ADAMUS: Bu iyi. Bu harika. Korkuyor musun?

MICHELLE C: Hım…

ADAMUS: Evet.

MICHELLE C: Pek değil... (kıkırdarlar) Kaygı...

ADAMUS: Kaygı, peki.

MICHELLE C:… geliyor ve gidiyor.

ADAMUS: Kesinlikle.

MICHELLE C: Bazen kendimi çok açılmış hissediyorum. Ben kendimi gerçekten açılmış hissediyorum ve zarafet içinde oluyorum. Başka bir zaman da anksiyete atakları yaşıyor gibi oluyorum.

ADAMUS: Güzel. Ah, bu olağanüstü. Bunu sevdim. (kıkırdar) Evet. Bu birinci farkındalık.

MICHELLE C: O yüzden ben değişim için nefes alıp veriyorum.

ADAMUS: Her şey değişecek ve bunu herkes söyleyebilir ama sen şimdi her şeyin gerçekten değişeceğini biliyorsun.

MICHELLE C: Önemli bir zaman. Evet.

ADAMUS: Önemli bir zaman. Evet. Güzel. Öteki. Üç farkındalıktan diğeri.

MICHELLE C: (duraklar) Ben her şeyi kesinlikle daha fazla hissediyorum.

ADAMUS: Evet.

MICHELLE C: Evet.

ADAMUS: Korkuyor musun?

MICHELLE C: Hayır.

ADAMUS: Hayır! Hayır. Ah, ne güzel.

MICHELLE C : Rahatlamış hissediyorum.

ADAMUS: Benim son zamanlarda ziyaret ettiğim birçok Şambra'ya bunlar korkutucu geliyor. Onlar çok şey hissediyorlar. Onlar bununla nasıl başa çıkacaklarını bilmiyorlar ve bu çok basit. Eğer çok fazla hissedersen ve bunun üzerinde düşünürsen zihne girersin ve sıkışırsın. Düşünme.

MICHELLE C: Evet.

ADAMUS: Evet.

MICHELLE C: Ben bundan keyif alıyorum.

ADAMUS: Güzel.

MICHELLE C: Evet.

ADAMUS: O ünlü son sözler. (kıkırdamalar)

MICHELLE C: Ah, ah!

ADAMUS: Başka? Üç farkındalık.

MICHELLE C: Bütünleşiyorum.

ADAMUS: Ah! Ne güzel.

MICHELLE C: Evet.

ADAMUS: Evet. O nedenle bir sürü kargaşa oluyor. Hareket meydana geliyor. Karışıklık çıkıyor.

MICHELLE C: Evet.

ADAMUS: Güzel. İyi olacaksın.

MICHELLE C: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet, ben bunun nedenini açıklayacağım.

MICHELLE C: Peki.

ADAMUS: Evet. Güzel. Benim düşündüğümden daha iyi gidiyor.

LİNDA: Başka?

ADAMUS: Üç farkındalık.

LİNDA: Başka?

ADAMUS: Ah, evet, kesinlikle.

O bakışlar. O, 'Seni seviyorum Linda' bakışları. (kahkahalar) Üç farkındalık.

GARY: Sağlığım.

ADAMUS: Sağlığına ne oldu?

GARY: Şey, geçen yıl daha önce yaşamadığım bazı rahatsızlıklar geçirdim...

ADAMUS: Evet.

GARY: … bunlar benim ölümlülüğüm ile seçimlerimi sorgulamama neden oldu.

ADAMUS: Senin ölümlülüğün sınırlı.

GARY: Evet, bunu fark ediyorum.

ADAMUS: Evet.

GARY: Ama biliyorsun ben yaşamayı seçiyorum ve...

ADAMUS: Sormamın bir sakıncası yoksa, hastalığın neydi?

GARY: Şey, ben birkaç hastalık geçirdim ama iki ay önce kalp pili takıldı.

ADAMUS: Vay.

GARY: Çünkü kalbim yavaş atıyordu.

ADAMUS: Evet.

GARY: Sonra bir tiroit nodülü çıktı, ben salı günü bunun için bir cerrahla görüşeceğim.

ADAMUS: Mm hımm. Mm hımm.

GARY: Ve sağlığım birkaç küçük soruna daha...

ADAMUS VE GARY: Odaklandı.

ADAMUS: Evet. Güzel. Bu birinci farkındalık. Öteki ne?

GARY: Ben yanlarında tamamen rahat hissettiğim ve kabul gördüğüm bir grup insanla birlikteyim.

ADAMUS: Peki. Buradan mı? Yoksa...

GARY: Buradan.

ADAMUS: Evet, buradan. Güzel. Ve üçüncü farkındalık.

GARY: Ben daha öncesine kıyasla sevigiyi deneyimlemek konusunda daha büyük bir kapasiteye sahibim.

ADAMUS: Ah! Güzel.

LİNDA: Aah.

ADAMUS: O zaman kalp sorunu ve sevgi arasında bir bağlantı yok. (bazı kahkahalar ve Linda yüksek sesle güler)

GARY: O potansiyel var.

ADAMUS: Evet, evet. (kahkahalar artar) Bunun böyle olmadığına eminim ama peki sen sevgiyle ilgili bazı eski sorunlardan ve yaşadığın bazı deneyimlerden, ilginç deneyimlerden ve bazı zor deneyimlerden, gerçekten içinde bloke ettiğin, içine hapsettiğin deneyimlerden kurtulduğunu düşüyor musun? Sen bu nedenle, senin gerçekten sevgi ile çevrili olduğunu düşünmene yol açan ani bir sağlık krizine girdin ve sen sevgiyi hissetmeye başlıyorsun. Ve dahası var, sen sevginin ötesinde bir şeyler hissetmeye başladın ama bunlar birbirleriyle çok bağlantılı şeyler ve sen burada güvendesin. Öyleyse söylemeliyim, insan bana tükürmek isteyebilir ancak bu sağlık sorunları sizin başınıza gelebilecek en iyi şeylerden biridir.

GARY: Ah, buna katılıyorum.

LİNDA: Puh!

ADAMUS: Güzel. Ah, sana tükürüyor. (bazı kıkırdamalar)

GARY: Hayır, ben buna katılıyorum.

ADAMUS: Peki. Güzel. İnsan bazen özellikle, "Bende yanlış giden ne var?" diye düşündüğünde sanki cehenneme düşş gibi hisseder ama eğer o, "Ahh! Ben bana ne olduğunu anlıyorum." derse her şey düzelir. Biz bugün bu konuda konuşacağız.

GARY: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Olağanüstü. Olağanüstü. Bu benim düşündüğümden de iyi gidiyor.

LİNDA: Başka?

ADAMUS: Üç farkındalık.

LİNDA: Başka, başka?

ADAMUS: Kesinlikle. Birkaç kişi daha alacağız.

HENRİETTE (kadın): Şey, ben yaşıyorum.

ADAMUS: Evet, bu iyi. Yani...

HENRIETTE: Nefes alıyorum.

ADAMUS: … ama bunu gerçekten hissediyor musun yoksa sadece söylüyor musun? Yani sen de onun gibi gerçekten, "Canlı" hissediyor musun?

HENRİETTE: Bir özüt çıkarma meydana geliyor ve bu iç organlarla alakalı bir şey.

ADAMUS: Evet. Neyin özütü bu?

HENRİETTE: Senaryosu durmaksızın lunaparktaki hız treninde geçen üç yıllık bir durum.

ADAMUS: Peki, bu sana nasıl bir farkındalık kazandırdı? Sen yaşıyorsun ve bir özüt çıkarılıyor.

HENRİETTE: Eski döngülerden çıkmak olabilir belki.

ADAMUS: Evet.

HENRİETTE: Ve...

ADAMUS: Ya öyledir ya da değildir. Belki değil.

HENRİETTE: Yeniyi yaratmak.

ADAMUS: Evet.

HENRİETTE: Ben önümüzdeki hafta için yepyeni bir senaryo planlıyorum ve bu benim şu anda yaptığım şeyden 180 derece farklı olacak.

ADAMUS: Evet. Ne biliyor musun? Benim burada araya girmem gerekiyor. Sen çok fazla plan yapıyorsun. (kadın kıkırdar) Sen sadece düşünüyorsun ve planlıyorsun ve benim sana bugün bir sürprizim var.

HENRİETTE: Ah, ah.

ADAMUS: Evet. Senin üçüncü farkındalığın ne?

HENRİETTE: Sevgi.

ADAMUS: Nasıl?

HENRİETTE: Griden çıkmak ve gerçekten şifalanmak ve...

ADAMUS: Bunu yapıyor musun yoksa bunu istiyor musun?

HENRİETTE: Her ikisi de.

ADAMUS: Bunu yapıyorsun. Nasıl?

HENRİETTE: Öncelikle farkında olarak. (kıkırdar)

ADAMUS: Hayır. Yani yeni bir partnerin mi var ya da sevgi konusunda neler oluyor?

HENRİETTE: Kendini gerçekten sevmek ve bunun ne anlama geldiğini bilmek. O nasıl bir şey? Bunu keşfetmek. Yeni bir alan.

ADAMUS: Bilirsin ben makyoyu tespit etmek konusunda iyiyimdir. (bazı kıkırdamalar) Ah, hem de çok severim! (kadın kıkırdar) Sen bugün doğrudan benim tuzağıma yürüyorsun. Ve bu iyi. O tuzağa yakalanmana izin ver. Kendi özütünün çıkmasına ya da her neyse ona izin ver. Kendi posanı çıkar ve iyi olacaksın. (kadın yeniden kıkırdar) Evet. Evet.

Biliyorsun ben arzuyu hissedebiliyorum ve bu iyi bir şey. Ben gerçekten insanların arzularını hissedebiliyorum ama ben aynı zamanda insanın bıkkınlığını ve hayal kırıklığını ve "Bu ne zaman sona erecek? dediğini hissedebiliyorum. Bugün bunlar senin için geçerli. Evet.

HENRİETTE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Ama saçmalamayı bırakalım. (kadın kıkırdar) Hayır, gerçekten. Biliyorsun ben geçenlerde Slovenya'da yaptığımız toplantıda Şambra'ya bir açıklama yaptım. Ben bizim yüzde 97 oranında makyodan özgürleştiğimizi söyledim. Yüzde 97. Bu yüksek bir oran. (izleyenler tezahürat yaparlar ve alkışlarlar) Bu kadar tezahürat yapmadan ve alkışlamadan önce yüzde üçün denegeyi bozmak için yeterli olduğunu söylemeliyim. (Linda boğulur gibi olur)

LİNDA: Vay!

ADAMUS: Yani makyo için fazla bir şey gerekmiyor. Makyo çok baştan çıkarıcıdır ve etkilidir. Her şeyin berbat olması için azıcık makyo yeter. Biz bu sayıya ulaştık ama bana göre yüzde 2.9999 bile çok fazla. Bizim sıfır makyoya ulaşmamız gerekir. (kadın kıkırdar) O halde makyoyu keselim. Bunu yap çünkü sen bizim neden burada olduğumuzu biliyorsun...

LİNDA: Makyo neydi? (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: O, spiritüel dikkat dağıtmadır. Sanrısal bir şey. O, gerçeği örten bir örtüdür ama birisi neden o örtüyü kaldırıp gerçeği görmek istemez bilmiyorum. Ama biz neden burada olduğumuzu biliyoruz. Biz bu yaşam sürecimizde ne yaptığımızı biliyoruz. Bu zor değil. Biz bunu devamlı konuşuyoruz. Biz bir sonraki adımda bizi nelerin beklediğini biliyoruz.

Biz bir sonraki adımda olacakları biliyoruz. Siz bana, "Bu ne diyor?" diye bakıyorsunuz. Ben bugün bu konuya değineceğim. Biz bir sonraki adımda neler olacağını biliyoruz ve bu iyi ya da kötü bir şey değil. Bunun düaliteyle bile bir ilgisi yok. Bu basitçe sıradaki şeyin meydana gelmesidir. Bunu açıklayacağım. İsterseniz sadece ruhsal iletişim kurun. Güzel, derin bir ruhsal iletişim alın. Çok fazla plan yapmayın. Çok fazla kaygılanmayın. Eğer siz o lanet olası yoldan çekilirseniz olağanüstü bir şey yaptığınızı keşfedeceksiniz. Hayır, gerçekten. Gerçekten. Güzel. Teşekkür ederim.

HENRİETTE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Kötü davranan tipik özüm olmama izin verdiğin için teşekkür ederim. Bunu Slovenya'da yapamadım. (kahkahalar) İçimde kalmış, benim iki ay daha iğrenç davranmaya ihtiyacım var. (kahkahalar artar) Üç farkındalık.

ŞAMBRA 1 (kadın): Sevinç, heyecan ve korku.

ADAMUS: Ah ne güzel. Sen hangi konuda sevinç duyuyorsun?

ŞAMBRA 1: Burada olduğum için.

ADAMUS: Burada olduğun için. Evet. Buradan ayrıldığında ne oluyor, sevinç sona mı eriyor?

ŞAMMBRA 1: Hayır.

ADAMUS: Ah ne güzel. Neden korkuyorsun? Burada olmaktan mı? (kıkırdarlar) Evet.

ŞAMMBRA 1: Bilmeye ihtiyacım olan bilinmezden.

ADAMUS: Evet. Yaşamında başka şeyler de oluyor, yaşamına farkındalık geliyor. Ben bunlardan birini çok net görebiliyorum.

ŞAMMBRA 1: Son zamanlarda çok değişim oluyor.

ADAMUS: Evet. Güzel. Evet. Peki sen bu değişimin ne zaman sona ereceğini merak ediyor musun?

ŞAMBRA 1: Değişimler meydana gelmeye devam edeceklerdir.

ADAMUS: Evet, öyle. (kadın kıkırdar) Evet. Sen hiç, "Değişim ne zaman sona erecek? Ben ne zaman yüksek benliğime, Üstat özüme kavuşacağım?" diye merak ediyor musun?

ŞAMBRA 1: Bence her zaman hareket eden parçalar olacak. Ben böyle duyumsuyorum.

ADAMUS: Evet, iyi duyumsamışsın. Güzel bir farkındalık. Bir çok parça hareket edecek. Evet ama parçalar bir armoni içinde hareket edebilirler, parçalar ruhsal iletişim halindeyken hareket edebilirler veya parçalar birbirinin içine çökebilirler. Evet.

ŞAMBRA 1: Bu, doğru.

ADAMUS: Ve ben bizim istediğimiz şeyin bu parçaların bir uyum içinde hareket etmesi olduğunu düşünüyorum. Hareket olmamasını veya değişim olmamasını istemezsin. Hareket. Sizin bir orkestranız varsa, siz onların öylece oturmalarını istemezsiniz. Siz her şeyin bir araya gelip plansız, güzel bir yaratımda hareket etmesini istersiniz.

ŞAMBRA 1: Evet. Ben bunu görüyorum.

ADAMUS: Güzel. Peki. Teşekkür ederim.

ŞAMBRA 1: Peki.

ADAMUS: Güzel. Bir tane daha. İyi bir tane daha. Ah, Linda mikrofonu aldı. Koşuyor. Koşuyor. Üstünlük onda şimdi.

ŞAMBRA 2 (erkek): Ben telepatik olarak onun bana geleceğini duyumsayabiliyorum.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 2: Merhaba. Evet.

ADAMUS: Merhaba.

ŞAMBRA 2: Sanırım ilki otantik olmak ve senin anlattığın bazı kuralları uygulamak, bu, benim kendi içimde son derece sakin olmamı sağladı. Ben iyiyim ve gerçekten keyifliyim.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 2: Diğerler sevgiyi hissettiklerini söylediler ve bunu açıklamak ya da ne olduğunu söylemek çok zor. Ben sadece kendi içimde sevinç hissediyorum.

ADAMUS: Her gün devamlı olarak mı?

ŞAMBRA 2: Devamlı.

ADAMUS: Vay.

ŞAMBRA 2: Devamlı.

ADAMUS: Peki.

ŞAMBRA 2: Devamlı. Ve üçüncüsü, ben dışa vurulabilecek bir ışık ve enerji ve sevgi olduğu konusunda bir farkındalığa sahip olduğumu ve bir sorumluluk hissettiğimi söyleyebilirim. Ben öyle bir sorumluluk hissettiğim için arayıştayım ve ben bunun üzerinde çalışmaya çalışıyorum.

ADAMUS: Evet. Sana sormam gerek. Peki sende neden hayal kırıklığı duygusu var?

ŞAMBRA 2: Hayır ben sadece mikrofon bende olduğu için biraz gerginim.

ADAMUS: Hayır, hayır. Ben sadece burada elinde mikrofonla durduğun şu andan bahsetmiyorum. Senin genel olarak yaşamında, biliyorsun işte, örneğin sende geçen ay bir hayal kırıklığı oluşmuş olduğunu duyumsuyorum.

ŞAMBRA 2: Hiç yok.

ADAMUS: Hiç yok.

ŞAMBRA 2: Hiç yok. Hayal kırıklığı yaşamıyorum. Keyifliyim.

ADAMUS: Yanılıyor olmalıyım. (mimik yapınca kahkahalar)

ŞAMBRA 2: Bir tavşan kadar keyifliyim. Şey, peki, sen duyumsadıysan, sanırım o hayal kırıklığı... (Adamus omuz silker ve kahkahalar artar) Hayır, sanırım... ama o herkesin yaşadığı bir hayal kırıklığı.

ADAMUS: Evet, bu belki sabırsızlık olabilir. Belki ben buna...

ŞAMBRA 2: Sabırsızlık olabilir, evet.

ADAMUS: Hayal kırıklığı dememeliydim. Bu, sabırsızlık.

ŞAMBRA 2: Evet. Bu...

ADAMUS: Hayal kırıklığı ve sabırsızlık.

ŞAMBRA 2: … insanların geçtiği süreç böyle ve sanırım hepimiz bunun biraz daha hızlı olması gerektiğini düşünüyoruz. Sadece bu var.

ADAMUS: Ah! Daha hızlı olmasını istemek mi? (bazı kıkırdamalar)

ŞAMBRA 2: (derin bir şekilde iç çeker) Aslında bunun bir önemi yok.

ADAMUS: Önemi yok ama...

ŞAMBRA 2: Aslında bir önemi yok.

ADAMUS: Peki...

ŞAMBRA 2: İnsan parçası, "Hadi o zaman." diyor.

ADAMUS: Diyelim bizi kimse izlemiyor, kimse dinlemiyor, aranızdan kaç kişi gizlice bunun daha hızlı bir şekilde olmasını istiyor? (bazıları el kaldırır) Evet. Evet. Aranızdan kaç kişi bu uyanmış ve üstatlığa geçiş halinde bir 20 ya da 30 yıl daha kalmayı ister? (izleyenler, "hayır" der) Bence herkes daha hızlı olsun istiyor. Evet.

ŞAMBRA 2: Bir tek ben değilim. Evet, öyle.

ADAMUS: Evet, güzel.

ŞAMBRA 2: Üçüncüsü buydu.

ADAMUS: Peki, teşekkür ederim.

ŞAMBRA 2: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Ben bugün Şaud'a başlarken size üç farkındalığınızı sordum. Ben sizin ne kadar farkında olduğunuzu görmek istedim. Ben bunlar yüzeysel şeyler mi yoksa gerçek farkındalıklar mı görmek istedim ve ben bazı güzel farkındalıkların oluşmuş olduğunu söyleyebilirim.

Benim açılışı bu soruyla - üç farkındalıkla - yapmamın başka bir amacı sizin tekil düşünmenize bir son vermenizi sağlamaktı. Tek düzeyde düşünmeyi bırakın. Birisi size, "Nasılsın?" diye sorar ve siz de, "Ah, iyiyim." dersiniz ama siz aslında iyi değilsinizdir. Onlara üç yanıt verin. Onların kafasını gerçekten karıştırın... (bazı kahkahalar) Siz, "Sevinç, sevgi ve korku." diye yanıt verin.

Siz şeyleri daima çoklu düzeylerde hissetmeye başlayın. Daima. Ve insan buna direnç gösterecektir. O bundan pek hoşlanmaz. O tekil olanı, düz olanı sever, biliyorsunuz işte, ona, "Neyin farkındasın?" diye sorunca, o, "Yorgun ve sıkılmış olduğumu fark ediyorum." diye yanıt verir. Siz bunu hissetmeye başlayın çünkü düzeyler var - bu, 'Ve'dir - siz şu anda belki o hayal kırıklığı ve irite olma düzeyinde olsanız da aynı anda şu anda meydana gelen muazzam bir değişim düzeyindesiniz.

Benim sizin hepinizde fark ettiğim en önemli şey, sizin şeylerin dağıldığını, şeylerin hareket ettiğini, şeylerin parçalandığını ve sona erdiğini hissetmeniz. Siz her şeyin çok hızlı bir şekilde bozulduğunu hissediyorsunuz ve bu sizin daha önce salıverirken hissettiğiniz şeylere benzemiyor. Bu kez olanlar biraz daha farklı. Siz bu kez sanki sizden parçalar düşüyor ya da şeyler parçalanıyormuş gibi hissediyorsunuz ve bu şu anda çok doğal bir hissediş. Siz, "Ben neredeyim? Benim özüm nerede? Neler oluyor?" sorularının yanıtını bulmaya çalışırken aynı zamanda bunları hissediyorsunuz.

Şu anda meydana gelen muazzam bir hareket var, bu hareket özellikle Üstat ve insan bütünleşirken meydana gelir. Eskiye dair bir sürü şey gidiyor. Sizin dışta oluşturduklarınız, kimliğiniz hızla değişiyor, sanki yıkılıyor. Bu, sizi geçmişte gerçekten korkutmuş olabilir, siz o zaman, "Neler oluyor? hayatım neden parçalanıyor?" diyordunuz. Siz şu anda daha bilgesiniz, o yüzden bu parçalanmanın aslında çok, çok uygun olduğunu ve böyle olması gerektiğini fark ediyorsunuz. Bu aslında sizin tam olarak olmanız gereken yerde olduğunuzun bir belirtisi.

O nedenle hepiniz belli bir düzeyde bir değişimin meydana geldiğini hissediyorsunuz. Bunu herkes dile getirmedi ama yeterince söyleyen oldu. Siz değişimleri hissediyorsunuz çünkü her şey hareket ediyor. Her şey akıyor. Ah, bu inanılmaz, neredeyse imkansız olan başkalaşım, değişim, bütünleşme aynı zamanda meydana geliyor ve insan çeşit çeşit şeyler hissediyor. İnsan zaman zaman neler oluyor diye gerçekten merak edecektir ve zaman zaman da bundan yararlanacaktır. Ben bunlar olurken insanın arada bir uzun, sıcak bir banyoya, güzel yiyeceklere, battaniyeye sarınıp televizyon karşısında oturmaya ihtiyacı olacağını söyleyebilirim.

Bu ilginç bir başkalaşım ama ben bunun geçmişte meydana gelmemesinden dolayı özellikle memnun olduğumu belirtmeliyim çünkü siz o zaman çıldırırdınız ve yanlış giden ne var diye merak ederdiniz ve hepiniz etkilenirdiniz. Siz şimdi değişimler konusunda bir farkındalığa sahip olduğunuzu fark ediyorsunuz. Ve bu sadece sizin nerede yaşayacağınız veya bundan sonra hangi işte çalışacağınız ile ilgili bir konu değil, bu, devasa düzeylerde bir şeylerin değiştiğine dair bir fark ediş ve siz aslında bu durumdan oldukça memnunsunuz.

Bu harika bir şey. Bu, bizim uzun, uzun bir yol kattettiğimizin bir göstergesi. Eh, hadi biz o zaman konuşmamızın diğer bölümüne geçelim. Siz sadece bir anlığına böylece kalın. Siz meydana gelen tüm değişimlerle ruhsal iletişim kurun.



Kader

Konuşmanın diğer bölümü. İnsan bu konuya biraz sinirlenebilir. (bazı kıkırdamalar ve biri, "Ah, hayır!" der) Evet, bunu ilk kez açıklıyorum, tamam mı?

Biliyorsunuz ben size daha önce sizin gerçekte bir kaderinizin olmadığını ve astrolojiyi sevdiğimi söyledim. Ben bir çok yaşamımda astrolojiiyi araştırdım. Astroloji benim çok hoşuma gidiyordu ama ben - bunu ilk kez alenen söylüyorum - ben sonunda tüm kitapları fırlatıp attım. Ben o kitapları fırlatıp attım ve ben astroloji konusunda her şeyden kurtuldum çünkü ben çok hayal kırıklığına uğramıştım. Ben birçok yaşamımda astrolojiyi araştırdıktan sonra büyük hayal kırıklığı yaşadım çünkü o her şeyi açıklamıyordu. O, hoş, düzgün, kolay ve net bir matematik denklemi değildi. Ve ben onda çok hatalar olduğunu gördüm. Ben, "Balık Burcu ya da Yengeç Burcu isen ve o tarihlerde doğduysan, o zaman bu neden işe yaramıyor?" diye sordum ve ben tüm astrolojik haritaları çıkarırdım, her şeyi yapardım. Bizim o zamanlar bilgisayarlarımız yoktu, ben her şeyi elle yapardım. Ben haritaları çıkarırdım ve onlar yine de bir anlam taşımazlardı. Benim sonunda onları fırlatıp atmam gerekti. Astroloji beni hasta etti ve beni yordu. Belki aranızda golf oynayanlarınız varsa onlar bunun nasıl bir şey olduğunu bilirler. Siz tüm hayatınız boyunca golf oynamışsınızdır ve bir gün o kadar bıkarsınız ki o golf sopaları ile dolu çantayı alıp gölete atar ve “Bir daha asla oynamayacağım! Ben bu aptal topu kovalamaktan yoruldum.” dersiniz. (bazı kıkırdamalar) Benim astroloji ile yaşadığım şey de buna benziyor.

Ben daha sonra birçok nedenden ötürü, her şeyden önce, astrolojinin geçmiş yaşamlar gibi birçok şeyi hesaba katmadığını fark ettim. Örneğin, astroloji, Ayrışma Noktalarını, uyanışı hesaba katmaz. Sizin bunu gerçekten hesaba katmanız gerekir çünkü bu her şeyi değiştirir. Ve astroloji küçük bir hareketle, küçük bir sarsmayla ortaya çıkabilecek gizli potansiyelleri - yıldızların ardında yatan potansiyelleri - dikkate almaz.

Fakat astroloji beni aynı zamanda şu nedenle rahatsız etti, birçok insan benim bir süre yaptığım gibi bir kader yıldızına inanıyordu, onlar yıldızlara ve doğum tarihlerine ve diğer şeylere bağlı olarak belli şeylerin alınlarında yazdığına inanıyordu. Ben aslında çok kısa bir zaman içinde bunun kesin bir kader olmadığını fark ettim, bu bana göre fazla kesindi. Bir insanın neden yıldızların etkisi altında doğması gerekiyordu? Ve biliyorum astrolog olan bazılarınız şu anda çığlık atıyor ama astrolojiyi aşın. Ben aştım. Siz de onu çıkarıp atın.

Ben bunun bir insanı, özellikle de astrolojiye gerçekten inanan insanları hapsettiğini fark ettim. Onlar, "Bunlar benim sahip olduğum araçlar. Benim yaşam sürecimde başıma bunlar gelecek. Bu, benim alınyazım." diye düşündüler.

Ben birkaç yıl önce, "Kader yok." dedim. Kader yok. Öyle yıldızlar yok... burçlar sizsiniz. Onların 12 astrolojik burçtan bahsettiklerini biliyorsunuzdur? Hiçbir zaman yayınlanmamış olsa da ben keşfettim aslında 144 adet burç hatta muhtemelen bundan da fazla burç var. Onun için astroloji - ıyy!

Ben bir kişinin alınyazısına sahip olması ile ilgili o kavramı sevmedim ve ben bazılarınızın, “Eh, hayır onlar sadece etkide bulunan şeyler. diye düşündüğünü biliyorum. Evet ama kendi astrolojileri üzerinde gerçekten çalışan ya da kendi astrolojilerine bakanlar onu sonra bir kader olarak kabul ediyorlar. Ben size, "Kader yok. Özgürsünüz." dedim. Siz istediğiniz her şeyi seçmekte özgür varlıklarsınız.

Ama benim bundan ayrı tuttuğum bir şey var. Bununla ilgili tek bir istisna var, şey, aslında bir buçuk istisna, bu benim bugün konuşmak istediğim şeylerden biri - ruh kaderi. Ve bu çok kötü bir şey değil. Bazılarınız gerçekten kaygılı hissediyor.

Bir ruh (soul) kaderi. Sizin bu gezegene gelmenizle başlayalım öncelikle, siz birçok yaşam sürdünüz; insan deneyimleyerek birçok yaşam geçirdi. Siz sonunda o noktaya geldiniz, bu muhtemelen sizin son yaşamınızda oldu ya da bazılarınızın belki bu yaşamında ama siz, “Artık yeter. Buraya kadar. Ben deneyimlenebilecek her şeyi deneyimledim. Ben sevgiyi yaşadım, ben nefreti yaşadım. Ben fakir oldum, ben bir peygamber oldum. Ben… ” dediniz. Bu konuda bir şarkı yok mu? Siz, "Ben her şey oldum ve benim her şeyim oldu." dediniz. Siz bunu çoğu zaman tiksintiyle söylediniz. Bu, keyif veren ve tatmin dolu bir his değildi. Siz, Buraya kadar. Bu berbat bir gezegen. Ben artık burada olmak istemiyorum.” gibi şeyler söylediniz.

Bu durum, bu yaşamı oluşturdu, bu durum, sizin geleceğiniz zaman, geleceğiniz aile ve yürüyeceğiniz yolla ilgili dinamikleri değiştirdi. Bazılarınız bu yaşamına kadar tiksinti duyulan o noktaya gelmedi, siz bu noktaya belki gençliğinizin son dönemlerinde ya da henüz yetişkin olduğunuzda geldiniz. Siz, "Buraya kadar. Benim için bitti. Bitti." dediniz. İnsan, kendisi o zamanlar bunun farkında olmasa da Üstadı ve Ruhu (spirit) çağırıyordu. O, "Son! Ben bu işi bitirdim." diyordu. Ve siz, insan, “Ben bunu bitirdim.” demek için her hakka sahiptiniz çünkü Üstat ve Ben'im size asla, “Hayır, daha fazlası için geri dönmelisin” demez. "Bitti." demek insana bağlıdır.

Bu durum uyanışı başlattı. Bu durum uyanışı başlattı ve o zaman birçoğunuz muazzam bir salıveriş ve rahatlama hissettiniz çünkü size yetmişti. Bu kadar. Şimdi tek yapmanız gereken şey özel eşyalarınızı toplamak ve kapıdan çıkmak…

Sonrasında siz benim üstatlık diye adlandırdığım yola girmeye başladınız. O yola girmek bilgeliğe izin vermek anlamına gelir. Sizin işiniz bitmişti ama sizin ayrılmadan önce bilgeliğin, Üstadın içeri gelmesine izin vermeniz gerekiyordu. Sizin bir parçanız - içinizde bir çatışma yaşadığınız için - "Ben sadece buradan çıkmak ve Egemen Alan'ıma geri dönmek istiyorum." diyor. Bir parçanız da, "Aah, evet! Ben hem insan, hem de Üstat olabilirim diyor. Ben her şeyi bilebilirim. Ben istediğim her şeyi yaratabilirim. Ben belki biraz daha uzun bir süre kalıp bunun nasıl bir şey olduğunu görebilirim." diyor. Ama biz asıl konuya dönelim.

Sizin daha önce hiç kaderiniz olmadı ancak uyanıştan üstatlığa giderken söz konusu bir kader var. Bir alınyazısı var. Kader çeşitli şekillerde gelir ama o ilk olarak siz, “Benim için bitti. İnsan, duy beni! Üstat, Ben'im insanın bunlarla işi bitti." dediğinizde gelir. Bunu söylediğiniz anda siz gerçekleşirsiniz. Gerçekleşirsiniz demek - bütünleşme, aydınlanma, Farkındalık - her şey gerçekleşir demek. Gerçekleşme. Siz Gerçekleşirsiniz şu demek, siz bittiğini söylediğiniz anda, benim potansiyel olarak adlandırdığım şey ortaya çıkar - siz buna galiba gelecek diyorsunuz - ama o çoktan olup bitmiştir. Olmuştur. Yani sizin tüm yaşamlarla işiniz bitmiştir. Siz o noktada gerçekleşmişsinizdir. Siz gerçekte aydınlanmışsınızdır.

Tobias bunu daha önce sizin onunla yaptığınız ikinci ya da üçüncü dizide söyledi. O, "Siz zaten yükseldiniz. Şimdi bunu yapmak nasıl bir şey onu keşfediyorsunuz." dedi.Yükseliş birçokları için hala entellektüel bir kavram ama bu çok, çok gerçek. Siz zaten yükseldiniz.

Yani her şey oldu bitti. Sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Komik olan, insanın hala yapılacak, öğrenilecek bir şeylerin, derslerin, bulması gereken gizli bir anahtarın olduğunu zannetmesidir. Böyle bir şey yok. Yok.

Yani o gerçekleşti ama siz onu henüz idrak etmediniz. Başka bir deyişle, siz hala insansınız, siz hala aydınlanmaya çalışıyorsunuz, siz hala onu planlamaya ve yaratmaya, yönlendirmeye ve yönetmeye çalışıyorsunuz. Siz bir gün kendinize güleceksin, ve “Eh! Benim sadece yoldan çekilip, izin vermem gerekiyordu.” diyeceksiniz. Ama insan kendine yardım edemediği için onun üzerinde çalışmaya devam eder. Ve siz bunu yapıyorsunuz - bu arada yeni bir olgu çıktı - buna, izin verme mantrası" deniliyor. Ben Şambra'nın geceleri yatağında, Ben izin veriyorum. Ben izin veriyorum. Ben izin veriyorum." dediğini görüyorum. (bazı kıkırdamalar) Ben onlara baktığımda izin vermediklerini, sadece kaslarını sıktıklarını görüyorum. (kahkahalar ve Linda" Ahh!" der) Siz yeniden dua etmeye başladınız. Siz böyle şeylere geri döndünüz. Sadece izin verin. İzin vermenin ne kadar kolay olduğunu biliyorsunuz değil mi? Sadece izin verin! Bu kadar. Tanrım!

Yine de meydana gelen bir kader var - ve ben şimdiye kadar bu konu hakkında gerçekten konuşmak istemedim çünkü siz bana kızacaktınız ya da beni yanlış anlayacaktınız - ama bu güzel kader siz,Benim işim bitti, bu son yaşamdediğinizde gerçekleşir ve siz uyanıştan üstatlığa geçersiniz. Üstadın içeri girmeye başlaması kaderdir, ben onu Üstat diye adlandırıyorum ama o gerçekte bilgeliktir. Hepsi bu kadar. Tüm yaşamların ve bu yaşamın bilgeliği. Üstat içeri girer ve o bir anlamda sizin hayatınızı yönlendirir. Üstat içeri girer ve insanın izin vereceği şeylere izin vermez. Görüyorsunuz işte, insanın hayatının temelini çoğunlukla ihtiyaçlar ve istekler oluşturuyor. İnsan hayatının temelinde ego ve kimlik var. İnsan hayatı, “Daha iyi ücretli bir işte çalışmalıyım. Daha genç görünmeliyim. İnsani şeyler yapmalıyım. diyerek geçer ve Üstat bunun gibi şeyleri umursamaz. Üstat kördür. Bunlar Üstadın umurunda bile değildir.

Ama Üstat bir şekilde sizin kaderiniz olarak içeri gelir. Siz kendinizi açınca Farkındalık gerçekleşir. Siz, “İnsan yaşamları bitti.” dersiniz ve siz bir dereceye kadar Üstada izin verdiğiniz zaman, Üstat içeri girer.

Bu durum insana zaman zaman sinir bozucu gelir çünkü sizin planladığınız, olacağınışündüğünüz şeyler vardır. İnsanın para, bir partner - pff! - daha fazla enerji gibi ihtiyacı olduğunu söylediği şeyler vardır. Hayır. Sizin daha fazla enerjiye ihtiyacınız yok. Ne olursa olsun yok. Sizin sahip olduklarınızı daha verimli kullanmanız gerekiyor.

Böylece insan şimdi bu yeni olanı planlamaya başlar ve hayatını ona göre düzenlemeye başlar ve Üstat buna- izin vermez demek istemiyorum ama - Üstat buna müdahale eder ve Üstat, üstatlığa geçiş sürecinde insanın dikkatini dağıtmasına engel olur. İşte bu yüzden bazen insanın istediği şeyler olmaz. İşte bu yüzden insan, “Neden olmuyor? Ben bir yaratıcı olduğumu sanıyordum. diye çok kızar. Şu anda değil. Yani siz bir yaratıcısınız ama şimdi değil. Siz bunu şimdilik bir kenara koyun. Siz Farkındalığı seçtiniz ve ben sizin, tamamen insan olmanızı engelleyeceğine dair Üstatla, bilgeliğinizle aranızda bir anlaşma imzaladığınızı söyleyebilirim.

Bu çok hassas bir zaman, çok, çok hassas. Bu, makyonun, biraz makyonun sizi yoldan çıkarabileceği bir zaman. Bu, insanın çığlık atmaya başladığı bir zaman, “Buna ne dersin? Şuna ne dersin? Kendimi çok kötü hissediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum.” Üstat, şu anda kötü bir ilişki ya da kötü bir iş ya da buna benzer şeyler yüzünden sizin dikkatinizin dağılmasına izin vermeyecektir. Yani bir kader var.

Benim en çok merak ettiğim düzey bu düzey, ben bu düzeyin farkında olanlar var mı merak ediyorum. Sanki beni çeken bir mıknatıs varmış gibi hissediyorum. Her şeyi kontrol eden, bunların olmasına neden olan başka bir şey varmış gibi hissediyorum. Ben bunun ne olduğunu ya da nereden geldiğini bilmiyorum ama bunu hissediyorum ve bu benim bir ıdan gerçekten hoşuma gidiyor ama lanet olsaı başka bir ıdan da benim özgürlüğüme karışıyor. O benim özgürlüğümü ihlal ediyor.” Bu kesinlikle siz izin verdiğiniz için böyle. Ve bu arada, bu, tek yönlü bir izindi. Siz o izni geri alamazsınız. (bazı kıkırdamalar). Hayır, bunu yapamazsınız. Siz bu izni bir gün vereceğinizi söyleyemezsiniz, bu sizin son yaşamınız, siz yaşamınızda size gerçekten rehberlik etmesi bu izni şimdi verin. Yani Üstat gelip size para ya da bunun gibi bir şey vermeyecek demek istiyorum ama Üstat yoldan sapmamanız için sizi güvenceye alacaktır. O, sizin dikkatinizin dağılmamasını sağlayacaktır. Aslında bunları düşündüğünüz zaman, bunları hissettiğiniz zaman bunlar gerçekten güzel şeylerdir.

Yani şu anda çok güzel bir şekilde meydana gelen bir kader var. Sizi çeken, sizi şeylerin içinden geçiren o manyetik var. Son zamanlarda bazılarınız her şeyi bir şekilde planlamaya çalıştığını deneyimledi ve her şey parçalanmaya devam etti ve hiçbir şey bu konuda işe yaramadı ve sonra siz basitçe kendinizi serbest bıraktığınızda bir ruhsal rehberin ya da UFO gibi bir şeyin sizi yönlendirdiğini gördünüz. (bazı kıkırdamalar) Bu gerçekten ruhun (soul) çizdiği kaderdir, Üstat size rehber olur, Üstat sizin dikkatinizin çok fazla dağılmasını ve sizin şu anda kendinizi öldürmenizi ve varlığa gelmekte olan o güzel yaşamı tehlikeye atacak kadar tehlikeli bir şey yapmanızı engeller.

Ben bu yüzden burada bir soru, birkaç soru sormak zorundayım. Sizin Dünya'da yaşadığınız tüm yaşamlarınız arasında sadece buraya ilk geldiğiniz zamanlarda böyle bir kaderiniz oldu. Sizin madde ile kaynaştığınız ilk birkaç yaşamınızda bir kaderiniz vardı. Böyle bir kader vardı çünkü siz bunu kabul etmiştiniz, o nedenle sizin insan seçimlerinizi geçersiz kılan bazı şeyler vardı. O ruh kaderinin mevcut olduğu tek zaman oydu. Ben bunları söylüyorum çünkü siz şu anda bir dereceye kadar bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz ve siz, Bu neden farklı bir şekilde iş görmüyor? Neden bunu yapmaya çalıştığımda olmuyor? diyorsunuz. Bir anlığına durun. Siz Üstatla, Ben'im ile ruhsal iletişim kurun. O zaten sizin gelecek dediğiniz şeyde gerçekleşmiş olan Farkındalık için, sizin Farkındalığınız için size rehberlik yaparak yardım ediyor.

Bu aslında bir ıdan güzel bir şey. Siz farkındasınızdır, siz, “Ben bunun üzerinde çalışmak zorunda değilim. Ben onu sadece deneyimleyeceğim. Ben onu bir sürü felsefeyle ve makyoyla doldurmak zorunda değilim ve benim yarın için endişelenmem gerekmiyor. Benim bundan sonra olacaklar konusunda kaygılanmam gerekmiyor. Benim zerre kadar endişelenmem gerekmiyor." dersiniz. Size rehberlik ediliyor.



İnsanın Yolu

O nedenle benim bu soruyu sırf eğlencesine sormam gerek. Sizin böyle bir kaderiniz olmasaydı, siz bu işin neresinde olurdunuz? Farkındalık işi sadece insana bırakılsaydı, siz hangi noktada olurdunuz? Linda mikrofon lütfen.

LİNDA: Mikrofon gelsin diye yalvarıyordu.

ADAMUS: Evet. Her şey insana bırakılsaydı hangi noktada olurdun?

JİN: Muhtemelen bir Ferrari sürüyor olurdum.

ADAMUS: Oh! Ah, Ferrari sürerdin. Güzel, güzel.

JİN: Ama bunu daha çok - nasıl anlatabilirim - bunu daha çok bir öncü ya da bir lider gibi ya da bir hareket gibi yapardım.

ADAMUS: Belki bir guru gibi?

JİN: Evet, öyle bir şey ya da bir CEO gibi.

ADAMUS: Evet. Ah, bir CEO. Evet. Önemli biri.

JİN: Evet, insan perspektifi ile bir şeyler yapan biri - nasıl anlatabilirim- çok yardımsever biri.

ADAMUS: Evet, doğru. Evet. Spiritüel yolda olur muydun peki?

JİN: Muhtemelen evet.

ADAMUS: Evet.

JİN: Bu konudan uzak duramazdım.

ADAMUS: Evet. Yani sen spritüel yolda Ferrarisi olan bir Ceo olurdun.

JİN: Ya da o yolda gittiğini sanan.

ADAMUS: Ya da o yolda gittiğini sanan. Bu iyi bir yanıt çünkü ona paralel bir yol daha var, yaşanmamış olsa da insanın gideceği bir yol daha var. İnsanın kendi aydınlanmasını tasarladığı bir yol ve bu bir süre eğlenceli gelir. Ferrari sürersiniz. Ve bu işin eğlenceli tarafı nedir biliyor musun? Güç.

JİN: Kesinlikle.

ADAMUS: Güce sahip olursun!

JİN: Kesinlikle.

ADAMUS: Aman Tanrım, bu çok bağımlılık yapan bir şey ve güç insanın hoşuna gidiyor, o zaman önemli bir şey yaptığını sanıyor.

JİN: Evet, dünyayı daha iyi bir hale getirmek için gücü kullanarak.

ADAMUS: Evet, dünyayı daha iyi hale getirmek için, ben bu tür sözcükler işittim. (Jin kıkırdar) Ben Mother Teresa da dahil olmak üzere dünyayı iyileştirmeye çalışan birine rastlamadım, onların gerçekte yapmaya çalıştıkları şey...

JİN: Egolarını şişirmek.

ADAMUS: … kendilerini iyileştirmek. Ben dünyayı gerçekten güzelleştirmeye çalışan pek fazla insanla karşılaşmadım. Biliyorsun, dünyayı güzelleştirmeye çalışmak boktan bir şeydir. "Biraz para verir misiniz lütfen? Ben dünyayı daha iyi bir hale getirmeye çalışıyorum da." Bu çok egosal bir şey. Ve lanet olası kim dünyayı güzelleştirmeye çalışıyorsa onun...

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Söylemedim ama! (Jin kıkırdar) Dünyayı kimler daha iyi bir hale getirmek ister? Dünyayı daha iyi bir hale getirmeye çalışan insanların nesi yanlış?!

JİN: Onlar sadece başka insanlar tarafından kabul edilmek istiyorlar.

ADAMUS: Evet. Onlar güç realitesinde yaşıyorlar. "Ben dünyayı daha iyi bir yer haline getireceğim."

JİN: “Bana değer verin.”

ADAMUS: Evet, evet ama gerçekte ne olur biliyor musun? Sen dünyayı iyileştirmeye çalışınca, o da seni iyileştirmeye çalışır.

LINDA: Yaa.

ADAMUS: Yaa. Şefkat prensibi böyle çalışır. Gerçek şefkat her şeyin olmasına izin vermektir, dünyaya olduğu haliyle izin vermektir. Ben sizin burada Amerika Birleşik Devletleri'nde bir seçimin ortasında olduğunuzu biliyorum çünkü Linda ve Cauldre televizyonu açtığında hep bunu duyuyorum! Şu anda çok şefkat yoksunluğu var. Biliyorsun, siz diğerlerini ya da dünyayı değiştirmeye kalktığınızda o da sizi değiştirmeye kalkar. Ortaya çıkan küçük, hoş bir aynanın yansıması olarak size geri döner. Gerçek bir Üstat tam bir şefkat gösterir, bu da kabul etmek anlamını taşır - o bu şefkati sokaktaki dilenci de dahil olmak üzere herkese gösterir, "Hey, bu senin yolculuğun. Bunu değiştirmek istiyorsan benim yaptığımı yap." der. Ben size bunun 'son yaşam' olduğunu söyledim ve bir süre sonra her şey gerçekten değişecek.

Nerede kalmıştık?

JİN: Ferrari.

ADAMUS: Ferrari! (kahkahalar) Peki. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Yani sen spritüel yolda olurdun ama o yol bundan daha farklı bir yol olurdu.

JİN: Evet, insanla ilgili ego gibi, güç gibi daha çok özellik olurdu.

ADAMUS: Dış görüntüde daha fazla güç...

JİN: Tamamıyla güçten ibaret olur demek istiyorum.

ADAMUS: "Ben spritüel yoldayım." maskesi altında.

JİN: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet, peki. Bu o kadar da kötü değil. İlginç bir deneyim.

LİNDA: Onun kemerinin ne kadar güzel bir tokası var gördün mü?

ADAMUS: Evet, gördüm.

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Evet. Evet.

LİNDA: Çok güzel.

ADAMUS: Çok güzel. (Linda kıkırdar) Güzel. Teşekkür ederim. Sıradaki.

LİNDA: (kıkırdar) Teşekkürler.

ADAMUS: Sıradaki.

LİNDA: Bir bakalım. Ah, tamam. Mikrofon için yalvaran birini arıyorum.

ADAMUS: Yani insana kalsaydı, siz şu anda hangi noktada olurdunuz?

LİNDA: Bir bakayım.

ADAMUS: Linda yeni bir kurban arıyor. İnsana bırakılsaydı, şu anda hangi noktada olurdunuz?

JULİE: Kesinlikle çok çalışırdım, çok ciddi biri olurdum, bir sürü param olurdu, sadece makinenin içinde olurdum.

ADAMUS: Evet. Peki ya spiritüel yol?

JULİE: Sanırım çok zihinsel olurdum. Çok zihinsel olacağımı biliyorum.

ADAMUS: Doğru. Evet. Peki sence bu senin şimdi gittiğin yoldan daha iyi bir yol mu olurdu?

JULİE: Farklı olurdu!

ADAMUS: Farklı olurdu. (kıkırdarlar) Evet. O kadar parayla ne yapardın?

JULİE: Muhtemelen daha çok para harcardım ve daha stresli olurdum ve daha fazlasını isterdim...

ADAMUS: Daha mutlu olur muydun?

JULİE: … ve ego…

ADAMUS: Daha mutlu olur muydun?

JULIE: Daha farklı bir mutluluk olurdu, daha farklı bir mutluluk pespektifi olurdu.

ADAMUS: Olabilir, evet. Ben hiçbir şekilde bir yargıda bulunmuyorum. Ben o yolda, o rotada giden birçok insan gördüm, bilirsin işte, bu aslında bir süreliğine eğlenceli gelir ve her şey güçle ilgilidir ve o büyük bir oyundur. Ama bu oyun bir gün çöker, darmadağın olur çünkü o pek hakiki değildir. Ben birazdan bu oyunun neden çöktüğünü açıklayacağım ama o çöker. Güzel. Bir tane daha.

LİNDA: Peki. Ona daha güzel yakışan pantolanlar almalısın.

ADAMUS: Sen burada stüdyoda moda ile ilgili yorum mu yapıyprsun?

LİNDA: Evet aslında öyle yapıyordum.

JUHL: Aman Tanrım!

LİNDA: Aman Tanrım mı?!

ADAMUS: Ah, mikrofonu sana uzatacağını biliyordun. Peki, her şeyi insan yönetiyor olsaydı ne olurdu?

JUHL: Ben muhtemelen yeterince iyi olmadığımı ve asla sevilmeyeceğimi ispatlamak için kendim dışındaki ilişkilere girdiğim o çemberde olurdum.

ADAMUS: Evet. Ah, vay, vay. O sırada spritüel yolun ne alemde olurdu?

JUHL: Ben değerli bir yol olduğunu insanlara kanıtlamak için yine bir spritüel yolda olurdum.

ADAMUS: Yanıtlar için başkalarına gideceğin spritüel bir yol.

JUHL: Evet.

ADAMUS: Ve biz buna burada izin vermiyoruz. Ben sana ya da herhangi birinize hazır yanıtlar vermiyorum. Ben sizi kışkırtıyorum ve sizi kızdırıyorum ama sizin aldığınız her yanıt kendi içinizden geliyor. Ve benim bu tür sahte farkındalıklarda gördüğüm bir şey,bu gruplarda özellikle ne yapacakları nasıl düşünecekleri, nasıl giyinecekleri ve ne kadar bağış yapacakları konusunda insanlara yapışmaları, onları bağımlı hale getirmeleri. Bu sizin içinize geçek anlamda bakmamanız için harika, harika bir dikkat dağıtma şekli, ah, çünkü siz o zaman, Ben tüm kuralları takip edebilir miyim? Ben doğru şeyi giyinebilir miyim? Ben doğru bir şekilde mantra söyleyebilir miyim? Ben doğru bir şekilde meditasyon yapabilir miyim? Ben doğru bir şekilde nefes alabilir miyim?” diye sorarsınız. Bu büyük bir dikkat dağıtmadır çünkü insan, “Gördün mü? Ben spiritüel oluyorum. Ben acı çekiyorum, o halde spiritüel biri olmalıyım." der. Ve bu tamamen farklı bir şeydir.

Bu spiritüel kaderin, ruh kaderin olmasaydı başka neler olurdu?

JUHL: Ben hala dışarıda kendimi kanıtlayabileceğim şeylerin var olduğunu sanırdım.

ADAMUS: Şimdi böyle düşünüyor musun?

JUHL: Hayır, bilmiyorum.

ADAMUS: Peki. Güzel.

JUHL: Yani bunu uzun bir süre yaptım demek istiyorum. Bilirsin işte, bir proje vardır ve sen, "Aman Tanrım. Ben yeterince iyi değilim. Ben bunu tamamlamadım. Ben hiçbir şeyi tamamlayamıyorum." dersin.

ADAMUS: Evet, "Bende yanlış olan ne var?

JUHL: Öyle şeyler.

ADAMUS: Evet, evet.

JUHL: Ben buraya ilk geldiğimde şunlarışündüm, "Ben çok uzun bir zaman sonra bir gruba katılıyorum." Çünkü ben bunun gibi şeylerden uzaklaşmıştım. Çünkü ben o tür gruplara katılmıştım ve ben her zaman daha fazlası olduğunu düşünüyordum.

ADAMUS: O halde sana sormam gerek, bu seninle benim aramda, o nasıl bir gruptu?

JUHL: Onlar mutluydular. Mutlu bir gruptu. Onlar gülümsüyorlardı. Onların gözlerinde sevgi vardı. Onlar davetkardılar. Onlar güzeldiler.

ADAMUS: Peki bu mutluluk için ne düşünüyosun? (kahkahalar)

LİNDA: Ahh! Hımm.

JUHL: Belki biraz irite etmiştir.

ADAMUS: Şunu diyecektim - benim Şambra'da dikkatimi çeken şey onların farkında olmaları. Diğer insanların çoğunda rastlamadığınız bir farkındalık ve bu benim çok hoşuma gidiyor çünkü onlar basitçe daha farkındalar. Evet.

JUHL: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet. Güzel.

JUHL: Ben Şambra oldum...

LİNDA: (bağırır) Teşekkürler, Adamus! Teşekkürler! Tanrım!

ADAMUS: Çok teşekkürler.



Olgunluk

O zaman hadi biz bir anlığına bunu hissedelim ve teşekkürler Linda. Biz, sizin, "Yeter. Bu son yaşam. Benim deneyimle işim bitti." dediğiniz andan itibaren oluşan kaderinizi hissedelim. Sizin Üstadınız var, o size ne yapmanız gerektiğini söylemiyor - o, spiritüel bir rehber gibi bir şey değil - ama Üstat sizin yolda kalmanızı sağlıyor, sizin yoldan çıkmamanız için dikkatinizin dağılmasını engelliyor. Bu sizde bazen çok, çok hayal kırıklığına neden oluyor çünkü siz özgürlüğünüzü istiyorsunuz. Siz tüm seçimleri sizin yaptığınızışünmek istiyorsunuz. Siz istediğiniz her şeyi yapabileceğinizi düşünmek istiyorsunuz.

Ama siz o potansiyel hayal kırıklığına rağmen bunu bir anlığına hissedin. Siz, "Buraya kadar, benim işim bitti. Farkındalık zamanı geldi." dediğinizde Üstadın, bilgeliğin içeri doğru hareket ederek sizin çekeceğiniz muazzam derecede acıyı ve ağrıyı engellemesi güzel bir şey değil mi? Bu, gerçekten güzel bir şey değil mi? Ben biraz önce izlediğimiz videoya bakıyorum. Sizin bu rehberlik edilme ve korunma düzeyinde olmanız güzel bir şey değil mi? Biz bunu, Farkındalığınızı güvenceye alan, Üstadın ve insanın bütünleşmesini sağlama alan korunma düzeyi diye ifade etsek sanırım daha iyi olur. Bu ne güzel bir şey.

Bu spritüel bir tartışmanın ortaya çıkmasına - spiritüel değil, yanlış oldu, Cauldre. Bu, olgunluk ile ilgili bir tartışmanın ortaya çıkmasına yol açar. Olgunluk. Siz bugüne kadar ya da yakın geçmişe kadar bir şeyleri yapacak kadar olgun değildiniz. Olgunluk. Uyanıştan üstatlığa geçiş yapılan zaman sizin içinizdeki olgunlaşmamış parçanın ortaya çıktığı önemli zamandır. Bu önemli bir zamandır ve bu süreç bazen sizin canınızı acıtır. Biz farkındalık düzeyleri konusunda konuşurken ben bunun potansiyel olarak ifade edileceğini sanmıştım. Farkındalık düzeyleri son zamanlarda oldukça yükseldi. Siz bununla ilgili rüyanlar gördünüz. Sizin olgunlaşmamış parçalarınız açığa çıktı.

Olgunlaşmamış olmak temelde bilgelikten yoksun olmak demektir. Bu kötü bir şey değildir, siz sadece olgunlaşmamışsınızdır. Olgunlaşmamış olmak, perspektif ve algı konusunda yoksun ya da sınırlı olmak, farklı düzeylerin hepsini hissedemeyecek kadar çok dar açılı - çok sınırlı - olmak demektir. Siz gerçekte meydana gelen hiçbir şeyin farkında değilsinizdir. Ben olgunlaşmamış olmayı bu şekilde tanımlıyorum.

Biz daha önce algı olmadığı sürece, realitenin, yaşamın var olmayacağınııklamıştık. Bilincin olmadığı yerde hiçbir şey varolamaz. Fakat bilinç ya da algı birçok, birçok farklı düzeylerde kendiini gösterebilir. Bu bir ya hep ya da hiç olayı değildir. Benim olgunlaşmamışlık diye adlandırdığım çok sınırlı algı düzeyleri - kendine dayattığın, sınırlı algı düzeyleri mevcut olabilir. Siz sadece hayatta kalmaya, egoya, ağrılarınıza ve acılarınıza, yaralarınıza ve her şeye o kadar çok odaklanırsınız ki olgunlaşmazsınız ve çok sınırlı bir algıya sahip olursunuz.

Şu anda bizim daha önce konuştuğumuz hareketler meydana geliyor, siz bu değişimlerin Üstada yer açmak için meydana geldiğini biliyorsunuz ama bu aynı zamanda olgunlaşmamış parçalarıığa vurmak için oluyor. Bu, sizin farkındalığınızda kendinizi sınırladığınız yerleri açığa çıkarıyor. Şu anda açılmalar oluyor ve eğer siz bunların meydana geldiğini bilirseniz bu size o kadar korkutucu gelmez. Eğer izin verirseniz siz onun neden var olduğunu ve nelerin meydana geldiğini fark etmeye başlarsınız. Ama o biliş yoksa, şu anda olanlar size çok kaygı verici gelebilir. Bu nedenle özellikle şu sıralar herkes hep rüya görüyor, herkes her şeyin değiştiğini ve nelerin meydana geldiğini hissediyor. Sizin olgunlaşmamışlığınız açığa vuruluyor.

Siz ve sizin gibi insanlar kendilerine bir kaderlerinin olduğunun söylenmesinden hoşlanmazlar. Diğer insanlar, evet, onlar bundan hoşlanırlar ama bu sizin aslında hiç hoşunuza gitmez. Siz buna karşı çıkarsınız. Sizin tutumunuz, "Ben hiç kimsenin bana ne yapacağımı söylemesine izin vermeyeceğim." şeklindedir.

Ama siz kendinize bu rehberlik konusunda bir fırsat verdiniz çünkü siz bunu yapınca bir korunmaya - bu tam doğru sözcük değil - bir güvenceye sahip olursunuz. Sizin farkındalığınız için bir sigorta poliçeniz olur. Siz gelişmeye başlarsınız, siz bilgeliğin içeri gelmesine izin vermeye başlarsınız. Ben ona Üstat diyorum ama o sadece bilgeliktir ve siz onun yaşamınıza girmesine izin verirsiniz ve şimdi yaptığınız gibi olgunlaşarak, yaşamınızda çoklu düzeyleri algılamak için açılma yeteneğinizi ve farkındalığınızı geliştirirsiniz.

Siz bilgeliği içeri getirirken, aynı zamanda olgunluğu da içeri getirirsiniz ve siz olgunluğun gelmesiyle birlikte ruh kaderini salıvermeye başlarsınız. Diğer bir deyişle, Üstadın sizin serseri olmanızı, yoldan çıkmanızı engellemesine gerek kalmaz. O kader aniden saf bilgelik, saf güzel bilgelikle yer değiştirir. Siz sonra o ruh kaderinden kurtulursunuz veya onu serbest bırakırsınız. Onun artık orada olmasına gerek yoktur. Ve siz aniden tam anlamıyla bir olgunluğu yaşamınıza getirmeye başlarsınız ve işte şu anda bunlar oluyor.

Ve sizin dikkatiniz aşırı bir şekilde dağılmasın diye güvenceniz olan şey, her şeyi mükemmel bir şekilde dengeleyecektir, o, her şeyi ruh kaderi düzeyinde mükemmel bir şekilde dengeleyecektir. Siz içeri hangi düzeyde bilgelik getiriyorsanız o düzey kadar kader salıverilir. O soyulup dökülür. O düşüp gider. Siz bu düşüşleri ve değişimleri hissedersiniz ve bunlar şimdi sizin bilgeliğinizle yer değiştirir. Yani, "Sen" demek artık İçindeki Üstat” anlamına gelir. Kaderin yerini bilgelik alır ve yeniden söylüyorum, siz bu süreçte hata yapamazsınız. Yanlış yapamazsınız. Bu, eski bir insan korkusudur, “Yanlış şeyi yapacağım.” Şimdi yapamazsınız. Ehh, Sizin geçmişiniz yaptığınız yanlışlarla dolu ama siz şu anda yanlış yapamazsın. Siz şu anda koruma modundasınız, güvence modundasınız.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve içeri gelen o bilgelikle ruhsal iletişim kuralım.

Ve sizin gerçekten ilk önce hissetmeye başlayacağınız bilgeliklerden biri İzin Vermek olacaktır. İzin Vermek. İzin verildikçe daha çok bilgeliğin içeri gelmesine izin verilecektir. Bu kadar. Gerçekten oldukça basit bir şey.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım ve bunu gerçekten hissedelim.



Şarkı

Biz devam etmeden önce hadi videoyu yeniden izleyelim. Hadi yeniden izleyelim. Siz video başlamadan onu gerçekten çeşitli düzeylerde hissedin. Onu şimdi hissedin, onu özellikle insan ve Üstat düzeyinde hissedin ve kendinize çok, çok duyusal olma izni verin. Çok derin düzeyleri hissedebilmeniz için kendinize izin verin ve bunların hepsi kendinizi açın ve izin verin anlamına geliyor.

Hadi o zaman yeniden izleyelim.

(video açılan bir kapı sesinden sonra duraklatılır)

Tamam, peki, burada duralım. Burada. Burada. Gördünüz. Ne oldu? (izleyenler, "Kapııldı." derler) Kapııldı. İzin Vermek. Bu kadar basit. Kapıyı açmak. Ve bu durumda olduğu gibi, kapııldığında, Üstat ve insanın bir araya gelmesine izin verilir, bilgeliğe izin verilir. Artık hayatla kavga etmenize gerek yoktur. Bu sizin olgunlaştığınız anlamına gelir. Siz bilgeleşmişsinizdir. Siz yanlış yapmayacaksınızdır. İnsan yanlış yapmayacaktır. Aslında insan şimdi yeni duyusal bir deneyime başlıyordur. Ne olacağını izleyip görün.

(video devam eder)

Ben ışıkların er ya da geç çemberler halinde yukarıda belirip

Bana sevgiye giden yolu göstereceklerini düşündüm

Baam! Burada durun. Ben geri aldıra aldıra delirteceğim sizi. O açılan yere geri gidebilir misiniz? Orası hoşuma gitti. Bu iyiydi! (bazı kıkırdamalar)

Tamam. "Ben ışıkların er ya da geç çemberler halinde yukarıda belirip bana sevgiye giden yolu göstereceklerini düşündüm." Burada Üstat içeri geliyor. Burada bilgelik içeri geliyor. O daima orada olan biliştir ama onunla birlikte kader de geldi. Siz Üstadın içeri girmesine izin verdiniz ya da siz Üstat ile birlikte olup, "Son yaşam." dediniz ve kaderin devreye girmesine izin verdiniz.

İnsan zaman zaman çok kızıyor, çok sinirleniyor. "Lanet olası, bana ne oluyor?" ve "Nasıl olur da bu işi yapamam?" ve "Neden daha hızlı bir şekilde olmuyor?" Tanrı'ya şükürler olsun ki Üstadın yazdığı bir alın yazısı var.

"Benim için doğru olanı bilmiyorum. Ben düz bakamıyorum." Kafanızda bir zil çaldı mı? (bazıları kıkırdar ve birisi, "Çaldı." der) Şimdi, sözleri ben yazmadım ama biraz yardım ettim. (kahkahalar) Hadi devam edelim. Rejiden sürekli geriye aldığımız için özür dilerim.

(video devam eder)

... ben düz göremiyorum

Ben çok uzun bir zamandır buradayım ve onu beklemek istemiyorum

Peki! (Adamus araya girince kahkahalar) Tam burada dur! Tamam. Biraz daha geriye. (Adamus kıkırdar) Tamam. Tamam. Ne diyor? Evet. "Ben çok uzun bir zamandır buradayım. Ben onu beklemek istemiyorum." Bu size tanı... evet, peki. Ben bir zamanlar şarkı sözü işine girmiştim ama ... (kahkahalar artar)... hadi devam edelim.

(video devam eder)

Bir gülle gibi doğrudan ruhuma uç

Beni parçalara böl ve her şeyi hissetmemi sağla

Tamam, burada durmamız gerekiyor. (bazı kahkahalar) Peki. Şimdi siz gerçekte, "Beni parçalara böl." demediniz. Sizin benimle işiniz var çünkü biz durup durup başlamaya devam edeceğiz. Beni parçalara böl ile ilgili olarak. Siz buna razı oldunuz ve bu oldu. (Adamus kıkırdar) Ve biliyorsunuz, bu, kaderin, ruh kaderinin bir parçasıydı.

Biliyorsunuz işte, insan devamlı ve devamlı ve devamlı olarak kendini yapılandırmayı sürdürürdü. O bir Maserati alırdı ve zengin olurdu ve CEO olurdu ve guru bile olurdu. Bunların hepsi lanet bir güç oyunudur ve aslında hiçbir yerde güç diye bir şey yoktur ama gerçek Farkındalıkta güç kesinlikle yoktur.

Peki Güzel. Güzel. Siz, "Ben onunla savaşmaya ve onun ağırlığını taşımaya istekliyim." diyorsunuz. Öyle olduğunu sanmam ama bunu denediniz. Peki.

(Video devam eder)

Ama ben her adımda gerçeğin ne olduğunu sorguluyorum

Tamam. Bu çok doğru. Bu çok doğru. (kahkahalar) Yani yolun her adımında sorgulamak çok doğru. Ve buradaki satıra ne eklenebilirdi? "Ve Adamus her gece rahatsız etmeye devam etti. (kahkahalar artar) Ben ondan benim sorularımı yantlamasını istiyorum ve ben Adamus'a kızıyorum." Benim bu satırları çıkarmam gerekiyordu yoksa şarkı çok uzun olacaktı.

Ama tamam. (sonraki satıra bakar) Ve sadece, "Bana gel, hadi biz bir araya gelelim, hadi kahve içelim." değil. Üzerime yağ. Yani, "Sevgili Üstat, üzerime yağ çünkü ben bu yoldan başka gidilecek bir yol bilmiyorum. Hadi çok nazik olma, sadece - baam! - diye üzerime yağ." Ve o öyle yaptı ve bu bazen can yakar ve insan gerçekten sinirlenir, "Lanet olası neler oluyor? Ben tepemdeki o büyük şey yüzünden boğuldum." İşte o üstattı.

"Üzerime yağ." Başka bir deyişle, "Bunu tüm gücünle yap yoksa ben insan halimde kalacağım. Ben bunu bitirdim. Ben hazırım." Peki, hadi devam edelim.

(video devam eder)

Benim üzerime kollarını açarak yağ

Benim üzerime yağ

Ve yeniden söylüyorum... pardon. (Adamus kıkırdar) Tekrarlıyorum, buradaki baba gibi Üstat da kördür. Üstat kördür. Bu, söz konusu bir yargı olmadığını belirtmek için çok güzel bir metafor. Sizin hiçbir şeyden saklanmanız gerekmiyor.

Aslında insanın yapacağı bir şey olsaydı, siz kendinizi yönetmeniz gerektiğini hissetseydiniz ve kendinizi değerli kılsaydınız, affetmeyi kabul ederdiniz çünkü insan kendini lanet olası her konuda suçlu hisseder. İnsan Üstadın bile kendisini yargılayacağını sanır. Bunun ne kadar çılgınca bir şey olduğunu fark ettiniz mi? İnsan hala Üstadın insanı yargılayacağını ve "Ahh, sen bu yaşamında bazı kötü şeyler yaptın. Ben izledim." diyeceğini sanıyor. Üstat bu konularda tamamen kördür. Eğer yaptığınız bir şey varsa insan olduğunuz için affedin. Ben'im açısından affedin. İnsan özellikleri taşıdığınız için affedin çünkü Ben'im'in umurunda değildir ve Üstadın da umurunda değildir. Onların gerçekten umurlarında değildir ama insanın umurundadır. Hadi devam edelim.

(video devam eder)

olduğun yerden

Üzerime yağ

Baam! İşte böyle.

Tüm ışığınla

Tüm ışığınla

Tüm ışığınla

Presto una luce ti illuminerà

(Yakında ışık seni aydınlatacak)

Seguila sempre, guidarti saprà

(Onu daima izle, o sana rehberlik yapacaktır)

Peki, burada bir duralım.

Üstat şarkı söyleyerek karşılık veriyor. Üstat, "Seni bir ışık aydınlatacak." diyor ama içeriye girmesi için ona gerçekten izin verecek mi diye merak ediyor. Siz bunun için kendinizi yeterince değerli buluyor musunuz? Ama Üstat, "Ben o muazzam ışığı getireceğim." diyor. Bu durumda ışık bilgelik oluyor. "Ben onu sana getireceğim. Ben onu sana teslim edeceğim. Sen bunun için hazır olacak mısın?"

Peki. "Onu daima izle ve o sana daima rehberlik edecektir." Ve ben bunu size söylemiştim, ben size onun sizin spiritüel - hayır cauldre, 'spiritüel' sözcüğü değil - sizin kaderiniz, sizin ruh kaderiniz olduğunu söylemiştim. Onu izleyin ve ona izin verin. O size rehberlik eder. O, Farkındalığın bu yaşamda meydana gelmesini güvence altına alır. Aslında zaten gerçekleşmiş, olmuş bitmiş bir Farkındalığı güvenceye alır. Peki, hadi devam edelim. Ben çok...

(Video devam eder)

Tu non arrenderti, attento a non perderti

(Pes etme, dikkatli ol, kaybolma)

Tamam. Burada durmak zorundayım. (kahkahalar). Bunu çıkarın. Bununla ilgisi olan var mı? (Birisi “Evet” der) “Kaybolmayın,” ve siz kaybolmayacaksınız. Siz o güzel ruh kaderi sayesinde kaybolmadınız. Hadi devam edelim.

(video devam eder)

E il tuo passato avrà senso per te

(ve geçmişin senin için bir anlamı var)

Peki, burada durmam gerek. (kahkahalar artar) "Ve geçmişin senin için bir anlamı var." Geçmişin şu anda gerçekten bir anlamı yok. Biliyorsunuz, siz bir dizi aptalca olay yaşadınız. İnsan deneyimliyor ve bu Üstat için bir anlam taşımıyor ama o, "Ben bilgeliğim. Ben onu içeri getireceğim. Biz bunların hepsini anlamlı kılacağız." diyor. Yani bir anlamı olacak. Biz entellektüelleşmeyeceğiz ama aniden bir şey olacak, siz bir sabah uyandığınızda, "Aman Tanrım. Çok basitmiş. Bu kadarmış.." diyeceksiniz. Peki, hadi devam edelim.

(video devam eder)

Vorrei che credessi in te stesso, ma sì

(Kendine inanmanı isterdim, evet gerçekten)



In ogni passo che muoverai qui

(Her adımda buraya geleceksin)



È un viaggio infinito, sorriderò se

(Bu sonsuz bir yolculuk - eğer öyleyse gülümseyeceğim)



Nel tempo che fugge mi porti con te

Beni yanında götürdüğün o kısacık zamanda

Peki, burada duralım. Üstat yeniden, "Beni yanında götür. Beni bu harika yolculukta yanında al. İçeri gelmeme izin ver. Birlikte yürüyelim. Bilgeliği ve insan deneyimini bir araya getirelim." diyor. Peki.

(video sonuna kadar devam eder)

Üzerime yağ

Ascoltami

(Beni dinle)



Üzerime yağ

Abbracciami

(Bana sarıl)



Üzerime yağ

Finché vorrai

(İstediğin kadar)



Finché vorrai

(İstediğin kadar)



Finché vorrai

(İstediğin kadar)



Finché vorrai

(İstediğin kadar)



Ben gözlerimi kapattığımda her yerde seni görüyorum

(Ben dışarı adım atınca sanki havada seni soluyorum)



Orada olduğunu hissedebiliyorum

Üzerime yağ

Ascoltami

(Beni dinle)



Üzerime yağ

Abbracciami

(Bana sarıl)



Işınla üzerime yağ

Işığınla

Işığınla

Hım. Üstat ve insan en sonunda yine birlikteler. Kapı kapandı ama Üstat ve insan birlikteler, sizde olduğu gibi insan ve siz, bilgelik ve Üstat bir araya geliyorlar.

Sizin hepinizin şimdi salıverilen bir kaderiniz var, bu sizin varlığınızda hissettiğiniz belki de en büyük hareketlerden biri. Siz, "Son yaşam; bu gezegende, başka yaşamlar sürerek deneyim yaşamak yok." dediğinizden bu yana size bir şey rehberlik etti.

Olgunlaşmamışlık, sınırlılıklar sizi üstünlük olarak gördüğünüz her şeyden, otomobillerden ve paradan ve şöhretten uzak tutmuş olmalı, sizin olgunlaşmamız olmanız sizi engellemiş olmalı. O nedenle sizi bu noktaya kadar ruh kaderi yönlendirdi. Ve şimdi bulunduğunuz noktada Üstat ve insan bir araya geliyorlar, deneyimliyorlar ve bilgelik o kadere duyulan ihtiyacı salıveriyor, salıveriyor - evet, ihtiyacı salıveriyor, gerçekten.

Siz aslında şimdi kendiniz için olgunlukla seçimler yapacağınız bir noktaya geliyorsunuz.

Siz olgunlukla seçimler yapmak için geri döneceksiniz ve biz o yöne gidiyoruz, biz yeni tipte bir özgürlükle ve aynı zamanda bilgelikle yaşamınızda gerçek seçimler yapmak hakkında konuşacağız. Onlar, Üstat ve insan bir aradalar, insan artık sınırlılığın, güvensizliğin, ihtiyaç ve isteklerin olduğu bir yerden gelmiyor, siz şimdi enerjisel beslenmenin ötesine geçtiğiniz bir noktadasınız. Bizim enerjisel beslenmede ısrar edenleri bırakmamız gerekti, bizim onları buradan çıkarmamız gerekti.

Siz bu noktada makyonun ötesine geçiyorsunuz. Fazla makyo kalmadı ve gerçekten kendisi için seçimler yapabilen, gerçekten olgunlaşmış bir varlıkta makyoya gerçekten yer yoktur. Ve farkındalığı sınırlayan o olgunlaşmamış hale de yer yoktur. Basitçe yer yoktur.



Merabh - Kaderden Bilgeliğe

Hadi şimdi biraz müzik çalalım ve bir merabh yapıp her şeyi bütünleştirelim.

(müzik başlar)

Bizim şimdi bulunduğumuz nokta - ah, bu o çok güzel bir nokta - aslında, gerçek seçimler yaptığımız ve gerçek kararlar aldığımız bir noktadır.

Son zamanlarda o güzel kader nedeniyle her şey sınırlıydı ve ben bunun bazen sizin için çok sinir bozucu olduğunu biliyorum. Ama şimdi, Üstadın sizin hayatınıza bilgeliği olduğu gibi getirmesiyle birlikte, siz de şimdi yeniden gerçek seçimler yapabileceksiniz.

Sizin yaşamınızda yaptığınız seçimler net ve çok bilgece olacaklar.

Siz, olgunlaşmamış parçanızın açığa çıktığı dönemde bunun üstesinden gelip gelemeyeceğinizi merak edersiniz. Siz her şeyi mahvedip mahvetmeyeceğinizi, yanlış bir şey yapıp yapmayacağınızı merak edersiniz. Spiritüel yolculukta bu çok yaygın bir düşüncedir, yaygın bir hissediştir, "Ben her şeyi mahvedecek miyim?" Hayır mahvedemezsiniz. Bilgelik olunca hiçbir şeyi mahvedemezsiniz. Bu kaderden dolayı daha önce de mahvedemezdiniz.

Evet, "Benim eski insan deneyimleriyle işim bitti." dediğiniz andan itibaren sizin için geçerli olan kader, sizin gerçek arzunuzu - tamamlanmanızı sağlamak, Farkındalığı getirmek için sizin seçimlerinizi sınırlamış ya da bulanıklaştırmış olan kaderdir.

Şimdi o kader gerçek bilgeliğe yol veriyor. Baba şimdi kzının ya da oğlunun kendine ait bir yaşamı olması için kenara çekilebilir.

(duraklama)

Ben olgunlukla ilgili çok tuhaf bir örnek vereceğim, en azından Cauldre bunun tuhaf olduğunu düşünüyor. O beni iki kere teyit etti. Siz, 10, 20, 30 yıl önce esrar kullanıyordunuz. Siz kafayı iyi etmek için, bir heyecan olsun diye, bir deneyim olsun diye esrar içiyordunuz. Ve o yasal değildi. O yasal değildi. Size eğer esrar içerseniz madde ve porno ve dünyadaki her şeyin bağımlısı olacağınızı söyleyenler vardı ve o bir şeytan içkisiydi; sizin ona dokunmamanız gerekiyordu. Ama siz yine de esrar içmeye devam ettiniz.

Çoğunuz zaman zaman kafayı çekti. Çoğunuz devamlı olarak içti. Sizin bunu diğer realiteleri, ötede olanı bulmaya çalıştığınız için içtiğinizi söyleyebiliriz. Ama siz olgunlaşmamış olduğunuz için sizin sadece kafanız iyi oldu. Siz sadece sarhoş oldunuz. Bu size gündelik hayattan güzel bir kaçış yolu gibi geldi, o nedenle siz sadece sarhoş oldunuz. Bu gerçekten olgun olmamaktır. Eğlenceliydi ama olgunluk değildi ve sonunda size muhtemelen büyük buluşlar yaptırmadı, içgörüler ya da buna benzer şeyler kazandırmadı.

Siz aslında esrarın bütün faydalarının farkındasınız değil mi? Esrar ağrıları ve acıları hafifletir, çocukların epilepsisini stabilize eder. Onun halüsinojen olmayan formlarının Alzheimer’ın etkilerini büyük ölçüde azalttığı görüldü. Ve ben onun içinde kafanızı iyi eden maddeden bahsetmiyorum ama görğünüz gibi o hep oradaydı. O hep esrarın içindeydi. Ancak olgunlaşmamış bir insan ya da bir toplum onu sadece kafayı bulmak için bir araç olarak görür. Oysa olgunlaşmış bir varlık, Üstadın bilgeliğine ve insanın deneyimlerine sahip olan kişi onun şeytanın aracı olmadığını fark eder. O sadece kafayı bulmak ve hayattan kaçmaya çalışmak için var değildir. O çok daha fazlası için vardır. Onun beden ve zihin için inanılmaz şifalı yararları vardır. Siz onun ruh halini değiştiren içeriğinin tamamını kullanmak durumunda değilsiniz. Siz içeriğinde kafa yapıcı madde olmayanlarını da kullanabilirsiniz. Olgunlaşmak budur. Farkındalık budur. Ama sizin 30 yıl önce, 20 yıl önce böyle bir bilinciniz, böyle bir farkındalığınız yoktu. Bu olgunlaşmaktır. Bu farkındalıktır. Ama siz 30 yıl önce, 20 yıl önce bunu fark edecek bilince, farkındalığa, olgunluğuna sahip değildiniz, bu yüzden esrar sadece eğlenmek amacıyla kullandığınız bir maddeydi.

Ben olgun olmak ve olgun olmamak arasındaki farkı göstermek için böyle tuhaf bir örnek verdim. Siz daha önce görmediğiniz şeyleri görmeye başlayacaksınız çünkü sizin önceden dar bir bant genişliğiniz vardı. Ve ben burada esrarın reklamını yapmıyorum. Ben bunu sadece bir örnek olarak veriyorum. Ben sadece bilge bir varlığın hissedebileceği ya da deneyimleyebileceği çok daha fazla şey olduğunu belirtiyorum. Olgunlaşmamış bir varlığın farkında olmadığı çok şey var.

Üstadın bilgeliğinin içeri girmesine izin vermek gerçekten de sizin yaptığınız en derin şeylerden birisidir - bilgeliği getirmek, içgörü sahibi olmak, olgunluk. O birçok, birçok düzeyde farkındalık ve duyusallık ve muazzam bir duyusallık getirir.

Sizin son yıllarda içeri girmesine izin verdiğiniz Üstadın bilgeliği olmasa, siz gerçek duyusal bir yaşamın üstesinden gelecek kadar dengede kalamazdınız. Siz onun tüm güzelliğini farketmek yerine sadece kafanızı iyi ederdiniz, sizin sadece geçici bir süre kafanız iyi olurdu.

Siz Üstada yaşamınıza gelmesi için, içeri gelmeye başlaması için izin verdiğinizde, insan, o bilgeliği kendisi için istedi. İnsan kendisi bilge, kendisinin entelektüel olsun istedi.

Ama Üstat, ışık yavaş yavaş içeri girerken, siz izin verdiğiniz için sizin üzerinize yağarken siz bu bilgeliğe ya da bu zekaya ya da bu süper güce insanın sahip olmayacağını fark ettiniz. İnsan bu durumda Üstat ile el ele yürümek ve kalpten kalbe şarkı söylemek için vardır.

Siz, bu bilgeliğin içeri girmesiyle beraber her şeyi yönetmenin, kontrol etmenin insanın yapacağı bir iş olmadığını fark ettiniz. Bu, insan deneyimlemeye devam ettiği zaman olur ve bu, insanın Üstat parçasına bilgeliği, eşzamanlılığı, hizalanmayı ve rezonansı içeri getirmesine izin verdiği zaman olur.

Siz çok derin iki şey yaptınız.

Birisi, sizin, "Benim gezegende yineleyen doğası olan yaşamlarla işim bitti. Benim onlarla işim bitti." demiş olmanız. Siz, "Ben daha fazlasını istiyorum." bile demediniz. Siz sadece, "Ben çıkmak istiyorum." dediniz.

Ve ikinci derin şey, sizin Üstada kendinizi açmanız, onun içeri girmesine, bilgeliğin içeri girmesine izin vermeniz.

Bunu çok az kişi yapacak. Ötekiler aynı zamanda kendileri olan çok büyük bir şeyin yaşamlarına girmesi için izin vermeye korkuyorlar.

Ah, ötekiler başka bir varlığın ya da meleğin içeri girmesini istiyorlar ama şimdiye kadar öyle büyük bir şeyin yaşamlarına girmesine izin vermek isteyen çok az kişi oldu - ki o şey aslında kendilerinin bir parçası - çünkü ötekiler kendilerinden korkuyorlar. Onlar kendilerine güvenmiyorlar.

Siz kendi Öz'ünüzün yaşamınıza girmesine izin verdiniz ve o size bilgelik getirdi.

Bunu tanımlamak size hala zor geliyor - bunun ne anlama geldiğini ve bunun tam olarak ne olduğunu tanımlamak - ama siz bu konuda bir şey hissediyorsunuz.

(duraklama)

Ve böyle olunca - dediğimiz gibi bu şu anda oluyor - ruh kaderi salıverilir.

Ah, o kader hiç de kötü bir şey değildi. Hayır, hayır. O çok iyiydi. O bir can yeleği gibiydi. Ama o bazı insan isteklerinin olmamasını, gerçekleşmemesini sağladı.

Ruh kaderi, belli insan ihtiyaçlarının ve isteklerinin, olgunlaşmamış ihtiyaç ve isteklerin basitçe gerçekleşmemesi anlamına gelir.

Ama bu şimdi değişiyor.

Sizde şeylerin parçalandığına dair, dağılıp gittiğine dair oluşan o his, sizin belli bir farkındalık düzeyinde hissettiğiniz o devinim, ruh kaderinin artık orada olmadığını gösterir. Onun yerini bilgelik, olgunluk almıştır.

(duraklama)

Ben bu konuda insanın mutlu ya da üzgün olup olmadığını bilmiyorum. Ben insanın bu tür bir kadere içerleyip içerlemediğini bilmiyorum. Ben insanın daima özgür olduğunu düşünmekten hoşlandığını biliyorum ama bundan hoşlanan çok az kişi vardır. İnsan daima seçim yaptığınışünmekten hoşlanır ama yaşamında gerçekten seçim yapan çok az kişi vardır.

Sizin yoldan sapmanızı, yolda kaybolmanızı engelleyen bir kaderiniz vardı.

Sizin şimdi bilgeliğiniz var.

(duraklama)

Sizin artık o koruyucu ceketi giymeye ihtiyacınız yok. O yavaşça, yavaşça ortadan kaybolacaktır. Sizin ona ihtiyacınız yok. Siz artık olgunlaştınız.

Siz onunla bir anlığına ruhsal iletişim kurun. Onu hissedin.

Ve ben şunun önemini yeterince vurgulayamıyorum. Siz yanlış yapamazsınız. Siz hata yapamazsınız. Sizin hayatınızda şimdi meydana gelen her şey sizin Farkındalığınız'ın bir parçası. Bu bir sağlık sorunu olsa da, finansal bir sorun olsa da, kendinizle ilgili bir sorun olsa da zaten olmuş bir şeyin fark edilmesidir.

O nedenle sevgili insan, dur. Çalışmayı bırak. Planlamayı bırak. Korkmayı bırak. Benim gerçekten söylemek istediğim şey ondan korkmayı bırakmanız.

(duraklama)

Şimdi, hayal edin - aslında mümkün olan bir şeyi - yaşamınızda gerçek seçimler yaptığınızı hayal edin.

Bunlar hangi kahveyi ısmarlayacağınıza ya da ne renk ayakkabı giyeceğinize dair yaptığınız seçimler değil. Ben yaşamınızla ilgili yapacağınız gerçek seçimlerden bahsediyorum.

Bunlar korkutucu seçimler değil. Bu, siyah ve beyaz arasında bir seçim yapmak değil ama bunlar sizin bir sonraki adımda ne deneyimleyeceğinize, kendinizi neye açacağınıza dair potansiyel seçimler.

Bunlar gerçek seçimler - bunlar Ben'im'e derinlemesine dalmanın, kendinize dalmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanız ile ilgili seçimler.

Bunlar sizin daha önce yapmaya korktuğunuz seçimler. Evet, seçimler - büyük seçimler, kariyer, yaşayacağınız yer ve partnerlerle ilgili bazı seçimler - ama bunlardan da büyük seçimler.

Bunlar bir açıdan, o kader yüzünden, sizin için daha önce ulaşılır olmayan seçimler. Ama bu şimdi, bu olgunlukla, bu bilgelikle mümkün.

Bunu bir anlığına hissedin - olgunlaşmış, bilge siz şimdi gerçekten bilinçli bir şekilde, korkmadan ve bir sürü içsel endişe olmadan seçim yapmaya muktedir- siz bir sonraki adımda istediğiniz şeyi deneyimlemeyi seçtiğinizi hayal edin.

Hadi güzel, derin bir nefes alalım.

Sizin şu andan itibaren bir sonraki Şaudumuza kadar yaşamınızda gerçekten bu tip seçimler yapma olanağınız var. Yeniden söylüyorum bu seçimler, sizin akşam yemeği için nereye gideceğiniz veya televizyonda ne izleyeceğiniz ile ilgili seçimler değil ama gerçek seçimler olsun. Bu size biraz garip gelebilir. Bunlar bir süreliğine sizin, şey, 'potansiyel bölmenizden' çıkarılmış, ulaşılmaz bir şey gibiydiler ama bu şimdi geri geldi.

(duraklama)

Siz o seçimin gerçekleştiğini fark ettiğinizde endişeleniyorsanız, eğer herhangi bir kaygı varsa güzel, derin bir nefes alın ve bilgelikle, bilgeliğinizle ruhsal iletişim kurun.

Güzel, derin bir nefes.

(müzik sona erer)

Bİz bugün birlikte ne kadar güzel bir gün geçirdik. Biz üç farkındalık düzeyi ile başladık. İlki ruh kaderi farkındalığıydı. İkincisi videodaki gibi şimdi sizin ve Üstadın arasına, çok derinlere yerleşmiş ve bütünleşmiş bir bilgeliğe dair farkındalık. Ve sonuncusu sizin yeni bir seçim yapma düzeyine erişmenizle ilgili farkındalık. Bu, başlangıçta biraz aşırı gelebilir ama siz o zaman nefes alın ve bilgeliğin orada olduğunu fark edin. Siz birkaç yıl önce sahip olmadığınız olgunluğa artık sahipsiniz.

Hadi birlikte derin bir nefes alalım sevgili arkadaşlar güzel, derin bir nefes.

Nasıl bir gündü. Nasıl bir gündü. Bu birçok açıdan çok duyusal bir gündü.

Ben Adamus, hizmetinizdeyim. Teşekkürler.

Ve hatırlayın...

İZLEYİCİLER: Tüm yaratımda, her şey yolunda.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Sizin tüm yaratımlarınızda, her şey yolunda. (izleyenler alkışlarlar)



İngilizceden çeviren: Meltem Taban