• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ALT DİZİSİ "ŞAUD: 5"

 

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

ALT Dizisi ŞAUD 5

Geoffrey Hoppe tarafından yapılan ADAMUS SAINT-GERMAIN kanallığı,
4 Şubat 2023 tarihinde Crimson Circle'a sunulmuştur.

 

 

 

Ben Benim, Egemen Alandan Adamus.

Ben bu alanda biraz topraklanırken, hepiniz hoş geldiniz. Son zamanlarda buraya çok fazla geldiğimi biliyorum ama kendimi buna Şaud’a ve bundan sonra olacaklara hazırlamak için bir süre geri çekilmiştim, böylece alışıyorum.. - burada bir şeyler eksik, bu alanla ilgili pek de doğru olmayan bir şey var, bir şeyler yanlış. Bu benim kahvemden başka ne olabilir ki? Ah! Teşekkürler Kerri.

KERRI: Rica ederim.

ADAMUS: Sadece o da değil, şuna bak, ah, küçük bir gül.

KERRI: Bu senin gülün.

ADAMUS: Yenilebilir mi?

KERRI: Hayır, hayır.

ADAMUS: Ah.

KERRI: Ama yakana doğru tırmanabilir.

ADAMUS: Kesinlikle olabilir (gülü yaka cebine koyar).

KERRI: Ve bugünün bu güzel konukları, Adamus için güzel, küçük ikramlıklar getirdiler.

ADAMUS: Evet, oradaki gerçek kahve mi?

KERRI: Ve bugün içine tükürmedim (bazı kahkahalar).

ADAMUS: Çünkü biz kahve içmemekle suçlandık.

KERRI: Bu gerçek.

ADAMUS: Evet. Arada bir, Cauldre, minik bir yudum içer...

KERRI: Kombu çayı.

ADAMUS: Kombu çayı! Kombu çayı.

KERRI: Boruları temizler.

ADAMUS: Ne yapar?

KERRI: Senin içinden geçiyor.

ADAMUS: Senin içinden geçiyor.

KERRI: Biz yaşlıların yardıma ihtiyacı var (yoğun kahkahalar).

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim. İkramlar, Linda?

KERRI: Teşekkür ederim.

LİNDA: Hayır, teşekkürler.

ADAMUS: Ah, güzel. Pekala, biz devam ederken onları şimdilik buraya koyacağız. Herkese selam. Ahh! Bu anları özlüyorum. Hm (bir yudum alır). Güzel.

Öyleyse derin bir nefes alalım. Bugün anlatacak çok şeyimiz var. Bu gelmiş geçmiş en iyi Şaudlardan biri olacak.

LİNDA: Vay!! (bazı alkışlar)

ADAMUS: Ya da en kötülerinden biri.

LİNDA: Nereden biliyorsun? (daha fazla kıkırdama)

ADAMUS: Ya da en kötülerinden biri. Pekala, ne yapacağımızı biliyorum. Bu unutulmazlardan biri olacak –geriye dönüp tüm Şaudların külliyatına bakacaklar ve "Bu tam bir Şaud'du" ya da "Bunu atlasam iyi olur. Bir sonrakine geç. Mart'a git." diyecekler. Ve hepsi size bağlı, bana bağlı değil. Ben rolümü oynayacağım. Bugün bir yarışma sunucusu gibi olacağım.

LİNDA: Ah-ah.

ADAMUS: Yapmayı arzuladığım şey bu. Dünya'ya geri dönecek olsaydım - ki bunu yapmamın hiçbir yolu yok - bir yarışma sunucusu olurdum. Yani, çünkü, nedenini biliyorsunuz. Bunların hepsi büyük bir oyun. İnsanlar bunu çok ciddiye alıyor. ‘Bu Senin Kokuşmuş Hayatın'ı’ sunardım – ah, bu sizin... (kahkahalar) Ya da, ‘Bu Senin İyi Hayatın’ı,’ ikisinden biri. Ne harika bir iş. Çok para alıyorsun. Televizyona çıkıyorsun. Herkes söylediğin her kelimeye takıyor. Nihai yargıç ve otoritesin, zaten ben de öyleyim. Ama bir yarışma programı sunucusu olmak - ah! - ne zevk ama. Yani bugün biraz yarışma programı gibi olacak.

Ancak bu konuya girmeden önce, güzel derin bir nefes alalım ve çevrimiçi ortamdaki herkese hoş geldiniz diyelim. Bu zamana hoş geldiniz, Sevgililer Günü ayına. Bir St. Germain Günü olmasını bekliyorum. Bu çok özel bir şey olmaz mıydı?

LİNDA: Bu nasıl bir şey olurdu? (bazı kıkırdar)

ADAMUS: Arka plandaki şu kalplerden daha iyi olurdu. Fleur de lis'ler (zambaklar), kupalar, maçalar ve diğer her şey olurdu. Hepsini karıştırırdık. Evet, bir St. Germain Günü olurdu. Bunun olması için bir şey yapamaz mıydın? Neyse başlayalım. Hadi yapalım - hm, hm - 22 Mart (kahkahalar).

LİNDA: Ah! Evet! Evet! Elbette! Elbette!

 


Güvenli Alanda Olmak

ADAMUS: İlerlemeden önce, bir şey yapalım. Derin bir nefes alalım ve kendimizi güvenli alana bırakalım. Buna ihtiyacınız olacak (birkaç kıkırdama). Oh, evet, bazılarınızın bugün buna ihtiyacı olacak. Yani, 22 Mart'a kadar o güvenli alana ihtiyacınız olacak.

Biliyorsunuz, insanlar - hatta siz bile - güvenli alan için dışarıya bakma eğilimindesiniz ve şu anda, o orada olmayacak. Orada olmayacak. Eğer tüm dünyanın bir nevi sakinleşmesine, tüm dünyanın daha güvenli bir yer olmasına bel bağlıyorsanız, öyle olmayacak. Demek istediğim, bu yıl ve önümüzdeki birkaç yıl boyunca, kuantum çılgınlığı olacak. Ama güzel olan şey, o güvenli alan zaten hep orada. Belki de son zamanlarda onunla bağlantı kurmadınız. Belki de buranın (içerinin) çılgın bir yer olduğunu düşündünüz. Tüm o veçhelere sahipsiniz. Tüm o kargaşaya sahipsiniz. Devam eden şeyler var. Bu sanki, “Oh, hayır! Bu güvenli değil. Dışarıdaki o güvenli alanı bulmam gerekiyor.” gibi bir şey. Ama o, tam burada.

LINDA: Bunu uçaktayken yapıp, güvenli alanının oluşmasını sağlayabilir misin?

ADAMUS: Kesinlikle.

LİNDA: Emin misin?

ADAMUS: Her yerde.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Şehrin en kötü yerinde olabilirsiniz, geceleri çılgın rüyalarının ortasında olabilirsiniz, tam burada Kırmızı Çember Bağlantı Merkezi'nde olabilirsiniz ve yine de o güvenli alana sahipsinizdir.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Peki, benim yapmak istediğim şey – arka masaya doğru gider– arka planda biraz müzik çalmak. Bugünün müziği, merabh için, sadece onu çal. O güvenli alanı hissetmenizi istiyorum. Belki bir süredir onunla bağlantı kurmadınız ve belki orada olduğunu bile düşünmüyorsunuz, ama o orada.

(müzik başlar)

Onun hemen şimdi ortaya çıkmasına izin verelim. Derin bir nefes alalım.

Güvenli alan sizsiniz. Biliyorsunuz, tüm o veçhelere sahipsiniz ve o akıl saçmalıkları devam ediyor; "Ben kimim?" ve "Ne yapmam gerekiyor?" ve " Ne yapmak için bu gezegendeyim?" ve "İçimdeki hayaletleri ve iblisleri nasıl yenebilirim?" Bunların hepsi geçmişte kaldı. Gerçekten.

Basit bir formül var: Dünya çılgına döndükçe, siz daha aklı başında olacaksınız. Daha da güvende olacaksınız. Sanki dış dünyayı izliyormuşsunuz gibi ve, oh, o çıldıracak. Ve birdenbire fark edeceksiniz; "Biliyor musun, pekala, bu şeylerin çoğunu -içeride- gerçekten temizledim. Veçheler geri gelip entegre oluyorlar” diyeceksiniz. Eski anılar var, zihnin o konuşması var. Bunca zamandır bir şeylerin olduğunu biliyorsunuz. Bir şeyler oluyor; o kendi kendini temizliyor, çünkü gerçekten sizin geçmiş yaşamlarınız, onlar Gerçekleştirime geliyorlar. O saçmalıkları bırakıyorlar. Her şeyin anahtarı bu. Yaraları, eski sorunları ve eski korkuları salmak.

Böylece güvenli alanın yapım aşamasında olduğunu ve şu anda kullanılabilir durumda olduğunu fark edersiniz. Oysa eskiden içinize girmek oldukça güvensizdi - ah, bazen bundan kaçınmak için her şeyi yapardınız, sırf içeridekilerden kaçınmak için kendinizi çeşitli gereksiz faaliyetlerle, çılgınca faaliyetlerle o kadar çok meşgul ederdiniz ki - ama şimdi oraya gidip kontrol ediyorsunuz. Her yere bakıyorsunuz. O oldukça dengeli bir hale geliyor.

Bu, şu anda hayatta ne yaptığınızla ilgili değildir. Aktivitelerinizle ilgili değildir. Bunların hiçbiriyle ilgili değil. Bu, o güvenli alanla tekrar temasa geçmek gibi bir şey.

Ve o neden şu anda orada? Neden? Pekala, çünkü siz çok fazla izin veriyorsunuz. İzin vermekten her bahsettiğimde bana lanet okuduğunuzu biliyorum. "Daha ne kadar izin verebilirim ki?” diyorsunuz. Çok fazla.

Güvenli alan oradadır çünkü ruhunuz olarak adlandırdığınız şeye bir kez daha bağlanmanıza izin veriyorsunuz ve ruh harikadır ama bundan da fazlası Üstatla bağlantı kurmanızdır.. Üstadınızla.
Bazıları onu, ah, belki bir üst ruh ya da yüksek benliğiniz ya da başka bir şekilde adlandırırlar ve biz ise “Üstat” terimini kullanırız, bunun anlamı, bütün geçmiş yaşamlarınızın, bir tür insan benzeri bir kişilikte bir araya getirilmiş bilgeliğidir ama o, bilgelik, denge ve güvenlik içinde olan insan benzeri bir kişiliktir.

Üstadın – bir an için tüm yaşamlarınızın bilgeliği olduğunu hayal edin – saçmalıkları değil, onların bilgeliği olduğunu – ve bu yaşamdaki sizin de bilgeliğiniz olduğunu hayal edin. İşte Üstad budur. Ve şimdi olan şey ise; sizin izin vermenizle kolaylaştırılan doğal bir sürecin parçası olarak, Üstat ile iletişim kurmaya başlamanızdır. Belki farkına bile varmadınız. Belki de o, arka plandaki ince bir şeydi. Belki sesler bekliyordunuz, ama o şimdi burada.

Ve Üstat size ne yapacağınızı, ne zaman yapacağınızı söylemez. Üstat -eğer siz de istiyorsanız- sohbet etmeyi sever. Ama Üstat oradadır ve hala burada olan insana, yani size ışığını yayıyor.

Ah, sen insan, bu yaşamda, burada yaptığın şey, ruh için, Üstat için birinci derecede önemli. Ve sen, ona tekrar dokunabilir, onunla iletişim kurabilirsin. Sam sohbet etmekten, iletişim kurmaktan, enerji alışverişinden çokça bahsetti. Ve yine, sözcüklerle iletişim kurmayı beklemeyin, ancak Üstadın muazzam bir empatiye sahip olduğunu bilin, çünkü o, sizin insan yaşamlarınızın doruk noktasıdır.

Üstat tüylü bir melek değildir. Üstadın melekler gibi kanatları yoktur, çünkü Üstat insandan, onun tüm deneyimlerden gelir ve o artık bilgeliktir.

Bunu hissetmenize izin verin. Onun size gelmesine izin verin. Bunun için uzanmanıza gerek yok. Oraya gitmek zorunda değilsiniz. İzin verin,o size gelsin.

(duraklama)

Siz gezegende bir insan olarak ışığınızı yaydıkça, Üstat da ışığını size, - yalnızca size, yalnızca size - yayıyor ve işte, o güvenli alan burasıdır.

İşte deli olmadığınızı anladığınız yer burasıdır. Siz deli değilsiniz Oh, öyle olduğunuzu düşündüğünüz zamanlar oldu ve dünyanın geri kalanına uyum sağlayamadığınız zamanlar oldu, "Burada ne halt ediyorum?" diye merak ettiğiniz zamanlar oldu. Ama şimdi Üstadı hissediyorsunuz ve hatırlamaya başlıyorsunuz.

Ve burada çok dikkatli bir şekilde belirtmeliyim ki, hatırlamaya başlıyorsunuz ve hala, biraz da olsa eski zihin tarafınız, insan zihni tarafınız devreye giriyor ve "Bunu sen uyduruyorsun" diyor. Hayır uydurmuyorsunuz. Hiç de bile.

Anlık görüntüler ve anılar görmeye başlıyorsunuz ve bunlar -hemen- net olmayabilir ve tam olarak anlayamayabilirsiniz, yani tarihler, saatler ve ayrıntılar arıyorsanız. Ama anlamaya başlıyorsunuz ve siz buna izin verdikçe, neden burada olduğunuzu daha çok anlamaya başlıyorsunuz ve hatırlamaya başlıyorsunuz.

Buraya gelme yolculuğunuzun tamamını hatırlamaya başlıyorsunuz ve "Deli olmadığınızı" idrak ediyorsunuz. Güvenli alanda olmak budur.

Çoğunuzun hayatında bunu yaşadığını,şöyle düşündüğünü biliyorum, “Deli olmalıyım. Yaptığım şey hiç mantıklı değil. Mantıklı değil.” Diğer insanları kopyalamaya çalıştınız. Onlar gibi olmaya çalıştınız ve bu işe yaramadı ve sonra iki kat deli olduğunuzu düşündünüz. Siz de onlara uymuyorsunuz. Bu, "Ben deliyim" demek için korkunç bir alan.

Ama biz buraya, özellikle Cennet’in Haçı’nın-Geçidi'nin arifesinde varıyoruz ve siz, Üstat, o güveni içinizde hissediyorsunuz ve şunu farkettiğinizi hissediyorsunuz; "Kahretsin, ben deli değildim. Ben sadece bir asiydim, bir korsandım. Çok daha az girilen bir yol seçtim. Ben çok farklı bir yol seçtim.”
Ben işte burada size geliyorum ve "Peki, her şeyi yeniden yapmak zorunda kalsaydın, yapar mıydın?" diye soruyorum. Ve siz, “Kahretsin, evet. Kahretsin, evet.” diyorsunuz. Ve sonra bana, “Bunun üstesinden geleceğimi biliyordum. Biliyordum. Her şeyin işe yarayacağını biliyordum. Başından beri biliyordum.” diyorsunuz.

Ve sonra size gece geç saatlerde yaptığımız birçok sohbeti hatırlatıyorum - hah! – ve sızlanmalar, inlemeler ve “Oh, Adamus, ben sadece seni kandırıyordum. Biliyordum. Buraya geleceğimi biliyordum.” diyorsunuz.

Güvenli alanı hissedin. O her zaman sizin için oradadır. Bazı günler, diğer günlerden biraz daha net olabilir ama çılgın bir dünyada bile, o daha güvenli, daha güvenli ve daha güvenli bir hale geliyor. Gerçekten kim olduğunuzu, neden burada olduğunuzu, ne yaptığınızı ve gerçek yeteneklerinizi hatırladıkça, istediğiniz hayatı gerçekten seçmek için bilinçli bir şekilde enerji ile çalışırsınız.

Haydi o güvenli alan için nefes alalım.

Unutmayın, o dışarıda değil. Kesinlikle dışarıda değil. O tam burada (kalbi işaret ediyor). Ve her zaman da orada olmuştur.

(duraklama)

İyi. Tamamdır. Ben küçük bir ısırık aldıktan sonra güne devam edelim. Linda? Mm.

(müzik biter)

Bu şekilde gelmeyi seviyorum çünkü gerçekten fiziksel olanı deneyimleyebiliyorum. Mmm. Bu gezegenden gittikten sonra sahip olacağınız şeylerden birisi de budur. Burada olduğunuz için, o kadar çok yaşam geçirdiniz ki, her zaman fizikselliği yeniden yaratabilecek ve içinde sıkışıp kalmadan onun nasıl bir şey olduğunu hatırlayabileceksiniz. Bu nedenle ben buraya gelebilirim ve kahvenin ve yiyeceklerin tadını çıkarabilirim. Gülmenin tadını çıkarabilirim. İnsan olmanın getirdiği şeylerden zevk alabilirim, çünkü geçmişte buradaydım. Buraya hiç gelmemiş olan meleksi varlıklar, buraya gelene kadar, tüm bu yaşamlar serisinden geçene kadar bunu yapamazlar. Buraya hiç gelmemiş olanlar size hayranlıkla bakacaklar, “Vay canına! Ne yapabileceğine bir bak. İnsan vücudu gibi görünen bir şeyi tezahür ettirebilirsin.” diyecekler. Yapması oldukça kolay. İnsan olmanın duyumsallığının tadını çıkarabilirsiniz, ama sonra işler gerçekten çılgına dönmeye başladığında da bundan kurtulabilirsiniz.

Bu yüzden bu şekilde gelmeyi, yakın olmayı seviyorum ama sahip olduğum tüm yaşamlara rağmen, Aydınlanmama rağmen, hala bu gezegenin yer çekimini hissediyorum. Bir süreliğine burada olabilirim, ama sonra çok yoğun hissetmeye başlıyor ve eğer çok fazla etrafta kalırsam, fiziksel olmayan bir şekilde midem bulanmaya başlıyor - sizin yüzünden değil (kıkırdayarak), ama sadece yoğunluktan dolayı. Sıkıştırılmış hissetmeye başlıyorum ve acının nasıl olduğunu hatırlamaya başlıyorum ve unutkanlığın nasıl olduğunu hatırlamaya başlıyorum. Yani, vınlayıp buradan gitmeliyim. Önceden olsa, en fazla birkaç gün derdim ama aslında şimdi, belki sadece birkaç saat ama gitmem gerekiyor.

Şu anda gezegendeki yerçekimi hafiflerken bunu kendi içinizde hissediyorsunuz ve aranızda yeni olanlarınız için “yerçekimi” dediğimde – tüm yeniler için çok özel bir hoş geldiniz diyorum. Evet, bugün yaptığımız şey sizi şaşırtmasın, çünkü biz bunu her zaman yapıyoruz (Adamus kıkırdar). Eğer başka ruhsal yollar izlediyseniz, bu biraz farklıdır. Burada işleri biraz farklı yapıyoruz. Göreceksiniz. Pes etmeyin.

 


Değişen Yerçekimi

Yani şu anda yerçekimi gevşiyor ve sadece fiziksel anlamda değil, duygusal yer çekimi de gevşiyor. Biz bu konudan; tüm duygularınızın ve diğer her şeyin yörüngesinden bahsettik. O şu anda hafifliyor ve bu da fiziksel formda olmamanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamanıza neden oluyor. Ve bu harika, ama aynı zamanda biraz da sinir bozucu, çünkü hatırlamaya başladığınızda, yerçekimi kalktığında, "Buradan (hafif yerçekiminden) hemen çıkmam gerekiyor" diyorsunuz. (Adamus kıkırdar) "İşleri o eski yöntemlerle, o çok ağır olan yöntemlerle halletmem gerekiyor" diyorsunuz.

Şu anda, Şambra'yı, Kuthumi'yi, Tobias'ı çok düzenli olarak kontrol ediyorum. Sam ona yeniden katıldığı için Tobias artık daha fazla ortalıkta. Tobias ve Cauldre, bu küçük ilişkiyi yandan yandan geliştiriyorlar (bazı kıkırdamalar). Tobias'ın Cauldre'yi kontrol etmemeye ve Cauldre'nin onunla konuşmamaya başlamasının üzerinden uzun zaman geçti. Bu bir nevi anlaşmamızın bir parçasıydı. Biliyorsunuz, Tobias gittiğinde içeri girdim ve "Tamam, anlaşma şu" dedim;” Tobias, Cauldre, siz ikiniz bağlantıda kalamazsınız, bilirsiniz. Bu ilişkiyi bırakmak zorundasınız. Senin arkamdan benim hakkımda konuşmana (bazı kıkırdamalar) ve Cauldre'nın sürekli şikayet etmesine izin veremem. Yani yapmanız gereken…” Böylece bağlantıyı uzun süre kestiler. Artık Sam, Tobias'la yeniden bütünleştiğine göre, şimdi yeniden bu arkadaşlığa başlıyorlar ve acaba ben, bunun neye dönüşeceğini merak etmeli miyim? Ne zaman söylediğim bir şeyden hoşlanmasa,o Tobias'a mı kaçacak? “Hayır, hayır. St. Germain, hayır, hayır!" (yoğun kıkırdamalar) Çok dikkatli izliyorum. Orada neler olup bittiğine dair sizi takip etmeye devam edeceğim. Ve arka planda Tobias şöyle diyor: "St. Germain, o arada bir senden ayrılmayı hak ediyor” (kahkahalar).

Neyse, konuya dönelim. Şu anda çok fazla şey oluyor – muhtemelen bunu içten içe biliyordunuz – ve bir rahatsızlık, huzursuzluk, belki dengesizlik hissi var ve bir zamanlar olduğunuz gibi bağlı-bağlantılı değilsiniz. Ama bu iyi bir şey. Şimdi bu, şu an ve Cennetin Haçı-Geçidi arasında, daha da yoğunlaşacak. Ah, öyle olacak. Daha fazla rahatsız olacağınızı belirtmek isterim. Ama bu iyi bir şey.

Şimdi, bunun içine gerçekten dalmanızı istiyorum. Direnmeyin. Hissedin, olan şey atomik düzeydeki her şey yani tüm elektronları yerlerinden dışarıya fırlayana kadar yerinde tutan yerçekimi, o gevşiyor. Ve atom yapısındaki her şey – bilirsiniz, onun bir yörüngesi vardır; Güneş'in etrafındaki gezegenler gibi, ama işte atomik yapı iş başında – o değişiyor ve çoğu insan bunu asla fark etmeyecek. Olanları asla bununla ilişkilendirmeyecekler. Ama bu, biyolojinizdeki, zihninizdeki her şeyi değiştirir. Nöronların çalışma şeklini değiştirir. Her şeyi değiştirir. O atomik yörüngedeki yerçekimi şu anda değişiyor.

Olacak en büyük şeylerden biri.., bilirsiniz, elektronların kendi etraflarında dönerler ve belirli bir noktada sıçrarlar. Başka bir atom yörüngesine girerler. Şimdi ise olan şey; elektronların gevşemesi ve öylece yok olmaları. Öylece başka bir yörüngeye atlamayacaklar. İnsan ölçüm perspektifinden çıkacaklar- kaybolacaklar. Ve bilim adamları buna bakmaya başladıklarında, “Neler oluyor? O nerede? - buralarda herhangi bir yerde gevşek bir elektron gördünüz mü? (bazı gülüşmeler) Çünkü o gitti. Kayboldu." diyecekler. Bu, atomik yapıyı değiştirir. Geçmişte, elektronlar başka bir yere, başka bir atoma atlayıp orada birleştiğinde, bu oldukça tahmin edilebilirdi. Ama şimdi, öylece çekip gidiyorlar. Ve sonra bazen yeniden ortaya çıkarlar, ama her zaman değil, başka bir yerde ve her zaman başka bir atomda da değil. Vaay! Demek istediğim, olanlar akıllara durgunluk veriyor.

Bu çok ince seviyelerde gerçekleşiyor. Bilirsiniz, bu çok mikro, mikro bir seviye gibi. Herkes, dünyada olup bitenlere dikkat ediyor - herkes değil, çoğu insan - ama görmedikleri şey, bazı temel seviyelerde nelerin olup bittiğidir. Bunun hakkında daha sonra konuşacağız, bugün değil, ama bu elektromanyetikleri bile değiştiriyor. Biliyorsunuz, elektromanyetik, atomik yapının işini yapması için kalıplar yaratan bir alandır ve elektromanyetikler bile değişiyor. Manyetikler - ve bugün konudan çok uzaklaşmak istemiyorum - ama manyetikler, saf ışık – enerjiden gelen – saf ışık ayrıldığında meydana gelir ve artık onları bir araya getirecek veya itecek bir manyetik kuvvete sahip olursunuz. Yerçekimi ile birlikte birçok şeyi içinde tutan elektromanyetik alanları yaratan şey budur. Ve bir elektromanyetik alan içindeki şeyleri çekecek veya itecek manyetikler bile değişiyor.

Yani, her şeyi bir elektromanyetik alanda hayal edebilirsiniz, ki realitenizin dayandığı şeyde budur. Ve o alanın içinde nesneleriniz, fiziksel nesneleriniz var ve şimdi elektromanyetikler değişiyor. O değişir ve artık tanımlanmış kalıplarda veya frekanslarda değildir ve böylece artık çekmeyi veya itmeyi yapan o eski manyetik yöntemine sahip değilsinizdir. Ve bu aniden kaos gibi görünür. Aniden her şey eskisi gibi bir arada tutulmaz. Çok ince bir düzeyde gerçekleşen şey budur.

Biliyorsunuz,eğer tipik bir bilim adamına ya da fizikçiye söylerseniz, onlar sizin deli olduğunuzu söylerler. Ama tabi ki Einstein'a da birçok kez deli olduğunu söylediler. Birçok kez. Bir noktada, onunla biraz dalga geçtiler ve "Tamam, makalelerinden bir tane daha gönder" dediler ve onu çöp kutusuna attılar, ta ki 5, 10, 20 yıl sonra "Oh, şey, gerçekten orada bir şeyi vardı. Tarih kitaplarını değiştirsek iyi olur.” dediler. Ve şu anda olan da bu – gerçekliğin, insan gerçekliğinin yaratılma şeklindeki tüm bu değişim. Ve siz bunu hissediyorsunuz. Bunu her şeyde hissediyorsun - zihninizde, bedeninizde - ve bu iyi bir şey. Direnmeyin, lütfen. İzin verin. Onu tam gücüyle getirin. Ve evet, bu tuhaf hissettirecek. Bedeniniz kesinlikle tuhaf hissedecek ve hafızanızı, aklınızı kaybettiğinizi hissedeceksiniz. Eskiden yaptığınız şekilde basit şeyleri bile yapamayacaksınız. Ancak bunların hepsi, meydana gelen dönüşümün bir parçasıdır.

Gerçekten, onun içine dalın. İzin verin. Onu hayatınıza sokun. Bunun mantıksız göründüğünü biliyorum ama devam edin. Siz sadece bir değişimden geçiyorsunuz ve bu, ışık bedeninizin ve Enerji-zekanızın, ilahi zekanın daha hızlı, daha da hızlı bütünleşmesine yol açacak. Bu, şu anda, özellikle de Cennet’in Haçı-Geçidi zamanına gelirken, içinden geçmekte olduğunuz bir dönüşümdür.

 

Cennetin Haçı-Geçidi

O ne kadar uzakta? Sanırım 45 gün gibi bir şey. Kırk beş gün ve yaşadığınız yere bağlı olarak Cennet’in Haçı’na-Geçidi’ne kadar 46 gün var. O neredeyse burada ve ben bir an için buna odaklanmak istiyorum. Bunun hakkında - St. Germain, ben - Eylül ayında Merlin Rüyası etkinliğimizde konuşmaya başladım ve o zaman bile kesinleşmiş bir tarihimiz yoktu. Bu tarihin ortaya çıkması bir veya iki ayı aldı.

Bu olay… – ve Cauldre dizleri titreyerek, "Pekala Adamus, gerçekten abartıyorsun," dedi. Ve sonra bana COVID ile ilgili o küçük hatamı hatırlattı, bir hata (bazı kıkırdamalar). Şimdiye kadar yaptığım tüm kanallıklardaki sadece küçük olan bir hata, çünkü insanların COVID'in ortalıkta dolaşmasına izin vererek, bu kadar büyük bir temizliğe hazır olduklarını fark etmemiştim. Bunun bir hata olduğunu söylemek istemiyorum. Benim açımdan bakıldığında, biraz yanlış hesaplamaydı (Adamus kıkırdar ve seyirciler daha çok kıkırdar). Yani, Cauldre ile bu tür sürekli bir diyalog içindeyim, savaş içindeyim. O, “Sesini kıs, Adamus. Tüm bu Cennet’in Haçı-Geçidi olayının sesini kıs, çünkü eğer bu konuda haklı değilsen, bilirsin işte, bay bay, hoşçakal.” diyor.

Diğer yöne gideceğim. Her zamankinden daha fazla vurgulayacağım. Hepsi bu kadar arkadaşlar. Hepsi bu. O korkutucu değil. O ürkütücü değil. Bu gezegende eşi benzeri görülmemiş bir şey oluyor. O her şeyi değiştirir çünkü fiziği değiştirir. Sadece Dünya fiziğini değil, aynı zamanda metafizik fiziği ve dolayısıyla da insanlığı değiştirir. Demek istediğim, benim için onun burada oluşu o kadar aşikar ki, çünkü biz, yeni insan türünün bu noktasındayız. Ve gezegende ve diğer alemlerde yapmakta olduğunuz iş apaçık ortada. Hayır, işte o burada. Onun eşi benzeri görülmedi-yaşanmadı.

O gün büyük bir olayın olmasını beklemeyin (Linda kıkırdar). Ya da o gün, büyük bir olay olmasını bekleyin. Bunun sonucunda olan şey şu; gezegendeki bu hızlı, çok, çok hızlı değişim, kuantum değişimine ve muazzam bir kargaşaya (bozulmaya) neden olacak. Bunu zaten biliyorsunuz. Muazzam kargaşa.

Ama kargaşaya iteceği ve etkileyeceği en büyük şey – dışarıda büyük bir savaşın ya da bütün volkanların aynı anda patlamaya başlamasını beklemeyin – insanın zihinsel dengesi olacak ve o bunu yapacak. İlk olarak, bu çok küçük, çok küçük bir şekilde başlayacak. Ama sonra büyümeye, büyümeye ve büyümeye devam edecek, çünkü çoğu insan ve onların bu gezegene zihinsel ve fiziksel olarak ‘bağlanma ve dengelenme’ biçimleri değişmeye başlayacak. Şimdi olduğundan daha fazla kaybetmeye başlayacaklar – şimdi olduğundan daha fazla – ve ProGnost'ta konuştuğumuz gibi, insanların çılgınca şeyler yaptığını göreceksiniz. Alışılmadık, tuhaf şeyler. Giderek daha fazla insanın bakım evlerine konulduğunu, ne yazık ki daha fazla insanın ilaç kullandığını, sadece tuhaf davranışlar sergileyen daha fazla insanın olduğunu göreceksiniz. Ben,kötülük, şeytanilik yada karanlık hakkında konuşmuyorum; sadece insanlar garip ve tuhaf davranışlar sergileyecekler çünkü artık alıştıkları ve sadece bu yaşamda değil, birçok, birçok yaşamda alıştıkları şekilde ‘bağlantılı’ olmayacaklar. O, akıl sağlığını her şeyden daha fazla etkileyecek.

Şimdi, bir noktada bunları haberlerde görmeye başlayacaksınız, özellikle meşhur insanlar, diyelim ki politikacılar veya yüksek profilli iş liderleri veya diğer meşhur olan kişiler, onlar aniden çok garip şeyler yapıyor olacak. (birisi "Bunu şimdi de yapıyorlar" der) . Peki, şimdi ile bir karşılaştıralım. Hayır, şimdi normal olurdu. Ve ben gerçekten tuhaf davranışlardan bahsediyorum. Ve sonra onlar hakkında konuşulacak, diğer insanlar “Neden yaptı” diyecekler – örneğin; burada Papa'yı örnek olarak kullanacağım, ama muhtemelen Papa olması gerekmez (kahkahalar) – “Neden Papa böyle tuhaf şeyler yapıyor?” diyecekler ve hepsi Papa hakkında konuşmaya başlayacak. Ama çok yakında kendilerini aynı kulüpte bulacaklar. Şimdi onlar da tuhaf şeyler yapıyor olacaklar. Bir bakıma Papa'nın tuhaf davranış tarikatına katıldılar. Ve çok geçmeden, "Aman Tanrım, tüm dünya çıldırıyor" diyeceksiniz, bunu fark edeceksiniz. Evet. Evet. İşte böyle.

Bu nedenle, büyük dış olaylar olarak düşündüğünüz şeyleri beklemeyin, bilirsiniz, büyük orman yangınları veya seller veya tsunamiler veya buna benzer şeyler gibi. İnsanlar bu tarz bir dram istiyor sanırım. Gazeteye bakmak istiyorlar, “Oh…”

LINDA: Çoktan başladı mı, yoksa başlayacak mı?

ADAMUS: Ah, başlayacak. Demek istediğim, her zaman bir dereceye kadar delilik olur. Ama hayır, işler tuhaf bir hal alacak. Kendinizi Alice Harikalar Diyarındaymış gibi hissedeceksiniz. Kendinizi, tavşan deliğine düşmüş gibi hissedeceksiniz ve "İnsanlara neler oluyor?" diyeceksiniz. İşte o zaman derin bir nefes alırsınız ve hatırlarsınız - bilirsiniz, bunun hakkında konuşmuştuk - ve bunun fiziğin, yerçekiminin, elektromanyetiklerin, atomik yapının tüm bu değişiminden ibaret olduğunu fark edersiniz. Bir şeyleri bir arada tutan her şey değişiyor. Bu yolu açar yada sonunda yeni insan türüne giden yolu açar.

Bu, bilimi değiştirecek. Hemen 22 Mart'ta değiştirmeyecek, gelecek yıllarda değiştirecek. Bu, insanın ne olduğu anlayışını ve gezegende yaşama, liderliğin ne olması gerektiği, işin ne olması gerektiği konusundaki bilincini değiştirecek. Tüm bunları değiştirecek. Bunların hepsi oldukça arkaik sistemlerdir. O, teknolojik gelişmeleri hızlandıracak ama her şeyi değiştirecek. Ama yine, temel nokta, bunun başlayacağı asıl şey, çılgınca şeyler yapan insanların zihinsel dengesidir ve bunda bir sorun yok. Bundan etkilenmeden onu gözlemleyebileceksiniz. O size ait değil, o sadece gezegende oluyor. Ve bu konuda dram yapanlar olacak, ama sizin buna ihtiyacınız yok.

İnsan aslında oldukça dayanıklıdır. İnsanlar ya ölecekler ve başka bir yaşamda geri gelip uyum sağlayacaklar yada anında uyum sağlayacaklar. İnsanlar oldukça dayanıklıdır. Zihinsel dengesizlik durumunda bile, kendileriyle ve yaşadıklarıyla yüzleşmek zorunda kaldıkları bir nokta vardır. İçe dönecekler. Yani, evet, bu biraz çılgınca olacak, ama bununla eğlenin. Kulağa garip geldiğini biliyorum, ama gezegenin çılgınlığıyla eğlenin ve bunu zaten deneyimlemiş olduğunuzu bilmenin verdiği büyük rahatlıkla içinize bakın. Bunu siz de yaşadınız.

Evet, şu anda bunu bedenlerinizde hissediyorsunuz. Günlük aktivitelerinizde hissediyorsunuz ve bu harika. Eğer hissetmeseydiniz, endişelenirdim. Sadece "Her şey aynı kalıyor. Hiçbir şey değişmiyor." deseydiniz, işimi yapmazdım. Hayır, şu anda (hayatınızdaki her şey) hızlı bir şekilde değişiyor olmalı.

Yani, Cennet’in Haçı-Geçidi. Birazdan tüm Şambralar için bunun hakkında bir soru-cevap yapacağız. Neler olduğuyla ilgili birçok soruya cevap vereceğiz. Ve evet, söylemediğim pek çok şey var, çünkü kısmen bunu yaşarken deneyimlemenizi istiyorum. Bu gezegene yapmak için geldiğiniz şeyin dışında, diğer her şeyi sizin için senaryo haline getirmek ve olacak her küçük detayı size anlatmak istemiyorum.

 

Alem İşçileri

Bu beni Alem İşçileri hakkında konuşmaya yönlendiriyor. Cauldre'dan bununla ilgili bir makale yazmasını istedim. Okuyan var mı? Muhtemelen hayır (Adamus kıkırdar). Bir çift.Pekala, burada var. Ondan, Alem İşçileri hakkındaki o makaleyi yazmasını istedim ve temel olarak birçoğunuz – hepiniz değil ama çoğunuz – Cennet’in Haçını-Geçidini kolaylaştırmak için bu yaşama geldiniz. Ben buna şu anda Kıyamet diyeceğim ve siz buraya bunu kolaylaştırmaya geldiniz. Cennet’in Haçı-Geçidi güzel bir kelime, hoş bir cümle, çok fazla endişeye neden olmuyor, kulağa hoş geliyor. Eğer ben bunu, en başta Kıyamet olarak adlandırsaydım, bu bazılarınızı çok korkutacaktı. Ama öyle. Bu Kıyamettir.

Çoğunuz, kıyametin ne zaman olacağını bilmeden ya da onun olup olmayacağından emin bile olmadan bu yaşama geldiniz, ama hazırlıklı geldiniz ve nispeten normal bir insan yaşamını üstlendiniz. Yüksek statülü işleri üstlenmediniz. Yoğun meslekleri üstlenmediniz. Zorunlu olarak, büyük bir aileyi bile üstlenmediniz. Oldukça sönük bir halde kaldınız, çünkü kendinizin büyük bir parçası başka alemlerdeydi. Diğer alemlerdeki karşı denge olmadan, Cennet’in Haçı’nı-Geçidi’ni, Kıyamet'i yapamayız. İşlerin zarafetle, nispeten zarafetle ilerleyebilmesi için, burada, bu gezegende insan formunda bedenlenmiş olanların da, diğer alemlerde dengeyi korumak ve tasarlamaya yardımcı olmak için çalışmaları gerekir. Bir bakıma, birebir değil ama DNA'nızı, diğer alemlerdeki tüm bu Kıyamet şeyinin içine dokudunuz (gibi düşünün). Dolayısıyla Kıyametin, insana dair bir aşinalığı var. Onun, dengeyi koruyabilmek için, diğer alemlerde, insanı iyi bilme (tanıma) haline sahip olması gerekir.

Sizler, diğer tarafta, bunun yaratılmasına ve bir nevi yolun döşenmesine, patikanın döşemesine yardım ediyorsunuz. Sanırım bir noktada onun, inşa edilen güzel bir ormanın, ağaçların ve göllerin içinden geçen, güzel bir park yolu gibi olduğundan bahsetmiştim. Ve o, birçoğunuzun diğer alemlere girerken izleyeceği yoldur. Önemli olan, diğer alemlere yaptığınız yolculuğun, sorunsuz ve güvenli geçmesinden emin olmaktır. Bu bir astral seyahat değildir. Bedeninizi terk etmiyorsunuz, diğer alemlere doğru genişliyorsunuz. Geçmişte, bir dereceye kadar genişlediniz ve sonra tekrar geri büzüştünüz. Çok uzağa gidersiniz ve sonra o meleksi tavana, onların perde diye adlandırdıkları şeye çarparsınız ve ardından bedeninize geri çekilirsiniz. Şimdi o perde kalkıyor. Şimdi çok öteye, diğer alemlere doğru genişliyorsunuz.

Eğer şu anda gezegende olan ve diğer alemlere yardım eden Alem İşçileri olmasaydı, orada kaybolabilir veya kendinizi güvende hissetmeyeceğiniz bir noktaya gelebilirdiniz. O size, o kadar yabancı gelirdi ki geri çekilebilirdiniz. Birçoğunuz bunu inşa etmeye yardım eden Alem İşçileri oldunuz ve gerçekte yaptığınız şey; insan aşinalığını, insan bilincini diğer alemlere dokumaktır.

Ayrıca siz de orada olacaksınız, bir bakıma bu yolu izleyenleri, öteye, diğer alemlere doğru genişleyenleri yüreklendireceksiniz. Orada olacaksınız, - Cauldre bana örnek veriyor -diyelim ki, bir maraton var ve yol boyunca bisikletçilere veya koşuculara tezahürat eden insanlar var. Sizde orada bunu yapacaksınız ve insanları teşvik edeceksiniz, "Şimdi yere yığılma. Tekrar Dünya'ya odaklanmaya çalışma. Kendini genişletmene izin ver.” diyeceksiniz.

Orada bir şekilde – gerçekten bir geçiş noktası yok, ama bir şekilde de var- orada olanları selamlayacağınız, "Kahretsin, ben buradayım" diyeceğiniz bir nokta var. Yeterince genişledim ve şimdi başka alemdeyim." diyeceğiniz bir nokta. Alem İşçileri sizi onurlandırmak ve biraz etrafta gezinmenizi istemek için oradalar. Hissetmeye izin verin, tüm enerjileri içinize çekin. Bunlar diğer alemlerdir. Bunlar Dünya'nın ötesindedir. Bunlar fiziksel değildir. Burası aynı zamanda, ruhla gerçek iletişimin gerçekleşebileceği yerdir. Burada insan formundayken bunu yapmak biraz zordur. Ama burası, Üstat ve ruhla gerçek iletişimin kurulduğu yerdir.

Alem İşçileri de size "Burada kapana kısılmayın veya bu noktada ölmeye karar vermeyin" demek için, bunu size hatırlatmak için oradalar. Size; "Tamam, buraya kadar genişledin. Şimdi, içine aldıklarını, hissettiklerini geri götür, onu şimdi kendinle birlikte Dünya'daki insanlara götür.” diye hatırlatma yapacaklar.

Bunların çoğu rüya halindeyken meydana gelecek, ama sonra, bunun bile ötesine geçeceksiniz. Uyanık durumda ortaya çıkacak. Arabayla gidiyor olabilirsiniz - eh, bu kötü, diye hatırlatıyor Cauldre. (Bazı gülüşmeler) Linda, bunu yapma. Bir parkta bankta oturuyor olabilirsiniz ve şimdi kendinizi çok genişlemiş hissediyorsunuz. Bazılarınız, “Bayılacağım. Burada bayılacağım.” diyeceksiniz. Bayılmayacaksınız. O bayılma olayı sadece bir uyarı sistemi, insan biyolojinizden gelen bir tür uyarı sistemi, "Oh-oh! Bir şeyler yanlış."diyor. Bayılmayacaksınız. Geri çekilmeyin. Sadece genişlemeye devam etmek için kendinize izin verin.

Çok fazla yardım ve rehberlik var. Diğer alemlere çok güvenli bir şekilde genişlemenizi sağlamak için birlikte çalışan çok sayıda Alem İşçisi ve meleki varlıklar var. Ama sonra, biraz dolaştıktan sonra, onu yanınızda getirmek istersiniz. Orada, şu anda gezegende olmayan enerjiler var. Orada, sizinle birlikte geri getireceğiniz kristalin enerjiler var.

Geçmişte, rüya halinizde oraya giderdiniz, ama sonra Dünya yörüngenize yeniden girmeye başladığınızda, onu kaybederdiniz. Onu yanınızda getiremezdiniz. Sanki buharlaşıp giderdi ve bu çok sinir bozucuydu çünkü rüya halindeyken, "Onun orada olduğunu biliyorum, o bende, onu tutuyorum, tutuyorum, fiziksel bedenime geri dönüyorum. Lanet olsun! Kayboldu." diyordunuz. Şimdi onu geri getirebileceksiniz.

Şimdi, onunla ne yapılacağına şu anda girmeyeceğim, ama o sizsiniz. O sizin özünüzdür. O sizin anılarınızdır. O sizin Mesih bilincinizdir ve siz onu geri getireceksiniz - dışarı çıkıp dünyayı ya da onun gibi bir şeyi kurtarmak için değil, onu şimdi yaşamınıza geri getirmek için getireceksiniz.

O sizi değiştirir, evet ve sonunda da dünyayı değiştirir, ama bunu onlara dayattığınız için değişmezler. Bu sadece gezegendeki yeni bir ışık ve bilinç türüdür. O aynı zamanda elektromanyetikleri, yerçekimini ve şeyleri bir arada tutan diğer her şeyi değiştirir. Ama bu yeni Mesih bilinci, eski enerjilerin yaptığı gibi, şeyleri bir arada tutmak zorunda değildir. Eski enerjiler bir yapıydı, bu fiziksel alemin nasıl yerinde tutulacağına dair neredeyse bir buyruktu. Onun (fiziksel alemin) yerinde tutulması gerekmediğini fark ettiniz. Bunun için katı bir mantığa veya bir kalıba ihtiyacı yoktur. Bu, sınırlamalara ihtiyaç duymayan bir enerji kodlamasıdır ve siz onu yaşamınıza geri getirirsiniz.

Ve Alem İşçileri, sizler, orada bulunanlar, merak eden sizler, pek çoğunuz, "Neden benim harika, büyük bir hayatım olmadı?” diyorsunuz, “Neden nispeten sakin bir hayat sürdüm?” Çünkü bunu yapıyordunuz ve ikisini birden yapmak sizin için işe yaramazdı. Alem İşçileri olmayanlarınız, oldukça aktif insan yaşamları olanlarınız, stresi, gerilimi ve gerçekten bu aşırı ikili hali kaldıramazdınız. Tıpkı az önce bana Alem İşçisi olup olmadığını soran Cauldre gibi birçoğunuzun sorduğu sorunun cevabı şu: Hayır, o Alem İşçisi olamaz. Onun görevi burada olmak. Onun işi, benden ve diğerlerinden gelen enerjilerin içeri girmesine izin vermektir. Eğer o, diğer alemlerde; hem fiziksel hem de zihinsel olarak bunu yapmaya çalışsaydı bu işi yapamazdı.

O yüzden şimdi, sadece bir dakikanızı ayırın ve hissedin. Ve tam şu anda özel bir rozet almıyorsunuz. Daha sonra. Burada aktif olmak ve odaklanmak hakkında söylenecek bir şeyler var; Öte tarafta bir Alem İşçisi olmakla ilgili söylenecek bir şeyler var. Bir an için onu hissedin. Belki de yapmakta olduğunuz şey buydu. Belki insan, "Burada ne halt ediyorum?" ve "Hayatta hiçbir şey başaramadım." diyor. Sanki diğer alemlerde neler olup bittiğini anlamaya bile başlamamışsınız gibisiniz. Ama anlayacaksınız ve şu anda yapmakta olduğunuz şey kesinlikle gerekli, önemli ve Cennet’in Haçı’nın-Geçidi’nin açılması için bir yol yaratıyor.

Yapmaya çalıştığım şey, çoğunuzun kendinizden şüphe duymayı, insanın kendinden şüphe duymayı bırakmasına, anlamasına yardımcı olmak, "Ben burada ne işe yaradım?"diyorsunuz. Muazzam miktarda iyilik yaptınız. Ve Alem İşçileri olmayanlar için buradaydınız, burada topraklandınız, buraya yeni enerjileri getirdiniz. Her ikisinin de olması gerekir. Birlikte çalışmak zorundadırlar. O dengenin olması gerekiyor. Ve diğer alemlerde de o aşinalık örgüsü olmalı ki, Şambra orada Cennetin Haçı'nın gelişiyle genişlediğinde, siz oraya genişlediğinizde, bu sizi bunaltmasın. Orası tanıdık güvenli bir alan. Bu, o yüzden çok önemli.

Ve burada bir not daha düşeceğim. Bu benim makyo uyarı notum. Bazılarınızın, oh, sizin makyo'nuzun notu. Aah! 22 Mart'tan itibaren olan şey için – ve evet- bazılarınız şöyle diyor: “Ah Adamus, astrolojiyi doğru anlamadın. O, 23 Mart'ta olacak." Hayır, çok doğru anladım. Bu olayı yaratan astroloji değildir. Bilinçtir ve olan şu ki, 22 Mart'ta cennetler kesişirken, Kıyamet başladığında, bu o zaman, astrolojinin faydalı yönlerini yoğunlaştırıyor, 23'ünde olan şeyi yoğunlaştırıyor. O astrolojide, bir tür hızlama etkisi yaratıyor. Tüm bunların astroloji tarafından yönetilmesi mantıklı olmaz, sizin, neyiniz, galaktik kaderiniz mi? Hayır, hayır, hayır, hayır. Bu bilinçtir ve 22’sinde gerçekleşecek.

“Bunu 20 yıldır yapıyorum" diyenler için bir ikinci makyo uyarı noktası. Oradaydım ve diğer tarafa geçtim ve hepinizin çok önündeyim" diyenler için. (Linda kıkırdar) Hayır, orada değildiniz. Bu makyodur. Bu, kendini herkesten üstün tutması gerektiğini düşünen sizdir. Olacak olan şeyin eşi benzeri görülmedi. Bizim bahsettiğimiz şekilde oraya gitmediniz. Evet, rüya hallerinde diğer alemlere gidersiniz. Bazılarınız astral projeksiyon yapıyor. Ben buna zihin saçmalığı projeksiyonu diyorum (birkaç kıkırdama), çünkü siz sadece ... "siktir” diyebilir miyim?

LİNDA: Devam et.

ADAMUS: Sen sadece aklını beceriyorsun (kıkırdamalar artar). Demek istediğim, biliyorsunuz, bazen anlamıyorum. Ancak bu daha önce görülmemiş bir şey. Siz oraya gitmediniz – bu park yolu, diğer alemlere giden bu yol, henüz açılmadı. Siz oraya gitmiyordunuz. Bu yeni. Bazı yerlere giden eski bir yolu kullanabilirsiniz, ancak kendinize bunun yepyeni olduğuna ve onu yaratmaya yardım etmenin bir parçası olduğunuza izin verme armağanını verin. Yani onun bir eşi yok.

Yani, Alem İşçileri için söylüyorum, bu hayatta gerçekten ne yaptığınızı fark etmeye başlayacaksınız. Fiziksel bir bedene sahiptiniz ve çoğu zaman onu ihmal ettiniz. Ona beslenmeyi, rahatlığı, neşeyi, duyumsallığı vermediniz. Çoğu zaman kendinizi meşgul etmek için zihininizi faal tuttunuz, ancak insan benliğine, sahip olabileceğiniz şeyi vermediniz. Bir nevi yabancılaşmış bir çift gibiydiniz; burada insan kendi işini yapıyor ve etrafta koşuşturup, "Ben neden buradayım? Neden buradayım?" diyordu ve siz, diğer parçanız ise, diğer alemlerde oldukça inanılmaz bir iş yapmakla meşguldü.

Şimdi, Alem İşçileri olan hepinizden insan benliğinizi beslemenizi isteyeceğim. İnsan benliğinize sağlığın özünü verin. Ona bolluğun özünü verin. Sevginizi verin. Şimdi onunla ilgilenin. Diğer alemlerdeki işiniz bir şekilde sona eriyor. İnsan benliğinize geri döneceksiniz. O yüzden en iyisi şimdi, o insanı gerçekten ama gerçekten beslemeye başlamak. Uzun bir süredir yoktunuz. O insan gezegende bir şekilde var oldu. Şimdi onu sevin. Onunla tekrar bütünleşin. Orada, diğer alemlerdeki iş neredeyse tamamlandı ve şimdi, gezegende bir insan Üstat olmaya, aydınlanmış bir insan olmaya geri dönmenizin zamanı geldi.

Bunun için güzel, derin bir nefes alalım.

Diğerleri için söylüyorum; siz bu gezegende aktif oldunuz, aynı zamanda önemli şeyler yaptınız, Makineler Zamanı'nı getirdiniz – onun getirilmesine ve topraklanmasına yardım ettiniz. Ama diğer alemlerde, buradaki insanlar için, buradaki Şambra için çalışan ve kendilerini Alem İşçileri gibi hissetmeyenler için bir dakikanızı ayırarak, onların ne yaptıklarını anlamanızı istiyorum. Bu bir bakıma - insan benliklerinin inkarı değildir, ama meşgul oldukları için kendilerine gerçek, tam bir insan deneyimini yaşatmadılar.

Bütün Alem İşçilerini onurlandırmak için bir dakikamızı ayıralım ve onlara, evinize hoş geldiniz diyelim.

(duraklama; birisi hapşırır)

Çok yaşa.

 

Bir test

Tamam, şimdi Şaud'a geçelim (yoğun kahkahalar). Ne?! Ne? Sadece üç dört dakikadır konuşuyorum. Şaud'a geçelim.

LİNDA: Adamus, Adamus, sorun değil. Pizza 4:30'a kadar gelmiyor.

ADAMUS: Ah, yani benim dersim pizza dağıtımına göre belirleniyor.

LİNDA: Sana sadece bir gerçeği söylüyorum.

ADAMUS: İnsanlar, ha? (Linda kıkırdar) Gülmelisin.

Bugün biraz eğleneceğiz. Bir test yapacağız. Testleri sevdiğini biliyorum.

LİNDA: Ohhh.

ADAMUS: Evet. Oh hayır. Oh hayır. Ve genellikle, bilirsiniz, bir teste girdiğinizde, o vereceğiniz yanıtlarla ilgilidir. Derecelendirme böyle yapılır, değil mi? O sizin yanıtlarınızla ilgilidir. Bugün bunu biraz farklı yapacağız. Biz bunu Adamus'un yöntemiyle yapacağız.

LINDA: Tabii ki.

ADAMUS: Bugün test sizin soracağınız soruyla ilgili olacak.

LİNDA: Aaa!

ADAMUS: Test bu. Gönüllüler isteyeceğiz, gerçekten - yani, elinizi kaldıracaksınız - ama önümüzdeki iki saati dolduracak kadar el kalkmazsa (bazı kıkırdamalar), Linda gönüllüleri seçecek. Bana ve diğer Şambra'lara en iyi sorunuzu iletmenizi istiyorum. En iyi sorunuzu. Buna "Köpeğime ne isim vermeliyim?" gibi şeyler dahil değildir. Aslında burada seyircinin katılımı da olacak. Onlar, soru beğenildi ya da beğenilmedi diye el kaldıracaklar (seyircilerden bazıları "Vay canına" der). En iyi soruyu soran ne alacak….

LINDA: Bedava pizza!

ADAMUS: Bedava pizza (gülerler). Yiyebileceğiniz kadar pizza ve yüz dolar nakit. Ah evet!

LİNDA: Vay!!

ADAMUS: Ah, evet.

LINDA: Ödül.

ADAMUS: O halde, bir an için kendinizi hissetmenizi istiyorum. Buraya, sahneye çıkacaksınız. Linda'nın oturduğu yerde oturuyor olacaksınız. Linda için burada başka bir sandalyeye ihtiyacımız olacak. Bunu daha da ilginç hale getirmek için, siz evdekiler - online olanlar, bizimle birlikte oynayabilirsiniz. Sandalyede oturuyor olsaydınız hangi soruyu sorardınız? Hangi soru, en iyi sorunuz ne? Hangi soruyu sorardınız? Ve Linda, bunu nasıl yapabildiklerini açıklar mısın?

LINDA: Yani, birlikte oynamanın ve bunun bir parçası olmanın yolu, Facebook'taki Crimson Circle grubuna gitmek - ve tabii ki, üye olmanız gerekiyor ama o gruba gidin - ve başkalarının da görebileceği o yere sorularınızı yazın. Yani, bir kez daha söylüyorum, Facebook'ta "Crimson Circle on Facebook" adlı Crimson Circle sayfasına gidin ve sorunuzu o grupta, Facebook'ta yayınlayın.

ADAMUS: Evet. Ve bu soruları cevaplamayacağız.

LİNDA: Cevaplamayacağız.

ADAMUS: Ama siz de bu şekilde oyuna katılabilirsiniz, "Ya soruyu sormak için öne ben çıksaydım?”

LİNDA: Ve bu, daha sonra başkaları için de eğlenceli olacak.

ADAMUS: Evet. Şimdi, burada yaptığım şey şu; bu küçük eğlenceli testle, benim nerede yarışma sunucusu olmaya başladığımı, ve sizin ne kadar yol kat ettiğinizi anlamanızı istiyorum, çünkü gerçekte mesele, verdiğiniz cevaplarla ilgili değildir. Bu, sorduğunuz sorularla ilgilidir. Şu anda soracağınız soru aracılığıyla kendi bilgeliğinizi hissedebilmenizi istiyorum. "Hiç sorum yok" demeniz sayılmaz. Bu benim oyunumu mahveder, biliyorsunuz. Herkes bunu söyleseydi, en az bir saat içinde işimiz biterdi. Bu yüzden biraz müzik koyacağız. İki dakikanız var, iki dakika - hangi soru...

LİNDA: Sadece hissedin.

ADAMUS: Ve yine, buraya gelmek sizin seçiminiz olacak.

(müzik başlar)

Hangi soru olurdu? Ve mümkünse, ben de onları cevaplamaya çalışacağım.

(uzun duraklama)

Verdiği yanıtlar değil, sordukları sorular bir Üstat hakkında gerçekten çok şey söyler.

Hangi soruyu soruyorsunuz?

(Duraklat)

Bilgeliğiniz sizi ne kadar ileri götürdü?

Tobias bu soru-cevap seanslarını yıllar önce yapardı. Arada bir uğrayıp dinlerdim ve hemen ayrılmak zorunda kalırdım. Benden çok daha sabırlıydı. Aslında ben sabırlı değilim. Sorular çok insaniydi. Ama siz artık Üstatsınız, gerçek Üstatlarsınız. Neler soracaksınız?

Bana elinizden gelenin en iyisini verin.

(duraklama)

Tamam, yeterince zamanınız oldu. Şüphesiz. Hadi başlayalım. Buraya gelmek isterseniz el kaldırın. Eğer kaldırmazsanız, sorun değil. El kaldırarak buraya geleceksiniz. Linda size mikrofonu verecek ve başlıyoruz.

 

Sorular ve Yanıtlar

Tamam! Bir numaralı Üstat. Lütfen.

 

Soru 1

LADONNA: Buraya hiç gelmedim.

LINDA: Pekala, bekle, bekle, bekle. Mikrofonu bekle.

ADAMUS: Evet, oturmalısın. Ve Kerri, bizde hiç birşeyler var mı?- yiyecek bir şeyler ister misin?

LADONNA: Ah, hayır, teşekkürler.

ADAMUS: İçecek?

LADONNA: Hayır, teşekkürler.

ADAMUS: Hayır, pekala. İyi.

LADONNA: Beş ay kadar önce hastaneye kaldırıldım ve tüm bu elektrikli şeyler üzerime geliyordu. Ve ben, bir tür deneyim yaşadım. Elektrot şeylerim vardı, delirdiğimi düşündüler ve ben de öyle düşündüm- ve Crimson Circle'ın tamamen benimle ilgili olduğunu hissettim ve ben seni düşünmeye devam ettim, Adamus.

ADAMUS: Teşekkürler.

LADONNA: Yani, benim hiç böyle bir deneyimim olmadı (burnunu çeker). Sonra tekrar hastaneye kaldırıldım. Sonra geçen hafta hapisteydim. Bir hafta önce bugün hapisteydim. Bu yüzden biraz deliriyorum (gözleri dolar ve burnunu çeker).

ADAMUS: Hayır, sen sadece Şambra'sın (birkaç kıkırdama). Hayır.

LADONNA: Ve bir Şambra olarak ve bir kişi olarak…

ADAMUS: Hapisten nasıl çıktın?

LADONNA: Beni serbest bıraktılar.

ADAMUS: Evet, ama demek istediğim... (Adamus kıkırdar)

LADONNA: Ben... ben...

ADAMUS: Ah, güzel. Bu iyi. Kaçmadın yani. Demek istediğim …

LADONNA: Bir kefalet duruşmam vardı ve onlar...

ADAMUS: Peki. Ne yaptın?

LADONNA: Yani, içki sorunum var (nefes alır) ve akıl sağlığı krizimle içki sorunum arasında kontrolümü kaybettim ve kocama vurdum.

ADAMUS: İlaç alıyor musun?

LADONNA: Evet, ama beni uçurumun kenarına getiren içkiydi ve bu yüzden kocam korkmuştu çünkü ben "Hayata döndürme" diye bağırıyordum. Bunun üzerine polis geldi ve beni hapse attılar. Böylece bilirsin, bu hafta bir mahkemede duruşmam var falan. Sanırım, sadece soruyorum, bilirsin, bir insan olarak ya da egemen bir varlık olarak bilmiyorum (burnunu çeker). Nerede olacağımdan pek emin değilim…

ADAMUS: Seni burada durduracağım. Beni neredeyse eritecek bir şey söyledin. "Bilmiyorum" sözlerini duyduğumu sandım ama sen biliyorsun. Ama devam et. Normalde seni tuvalete gönderirdim. Oh, teşekkürler (mendil getiren Kerri'ye söyler).

LADONNA: Ah, geçmişte yapmıştın. Biz Coal Creek'teyken, göndermiştin(kahkahalar).10 yıl kadar önceydi. Yani, sanırım hepimiz gibi anlamaya çalışıyorum. Gerçekten korkuyorum ve nasıl bu kadar korkusuz olacağımı bilmek istiyorum...

ADAMUS: Doğru.

LADONNA: …çünkü gerçekten korkuyorum.

ADAMUS: Cevabımı gerçekten duymak istiyor musun?

LADONNA: Evet. Gerçekten korkuyorum (nefes almaya devam eder).

ADAMUS: Peki. Yine de bundan hoşlanmayacaksın. Ve geçen gün Cauldre ile bu konuda biraz konuştuk. Hapse düşmenle ilgili değil ama biraz konuştuk. Her şeyden önce, sana yanıtımı vermeden önce, şunu söyleyeceğim, bununla eğlenir misin? (kıkırdar) Hayır, ciddiyim! Bu lanet olası bir hikaye! Demek istediğim, bu harika bir hikaye. Demek istediğim, sonunda hapse giriyorsun ve biliyorsun, ama buradasın.

LADONNA: Ben sadece bir anne ve bir eşim.

ADAMUS: Hayır, değilsin. Eğlen. İşte, "Ohh, bu ağır hikayem var."de. Hikayenle eğlen. Eğlen. "Polis geldi ve ben sonra deli gibi koştum." (gülüyor) "Ama polis arabaları ardı ardına köşeyi döndüler, sonra da helikopter vardı."

LADONNA: Hayır, beni pijamam ve çoraplarımla aldılar.

ADAMUS: Onlar temiz miydi?

LADONNA: Pijamalarım mı? Temizdi, evet.

ADAMUS: Hayır, polis.

LADONNA: Ah, polis (kendisi kıkırdar ve bazıları da güler).

ADAMUS: Gülmelisin, tamam mı yoksa kendini kahredersin.

LADONNA: Peki.

ADAMUS: Bu bir numaraydı.

LADONNA: Peki.

ADAMUS: İki numara, geçen gün Cauldre ile bunun hakkında biraz konuştum, ve o ve ben – bu bir tartışmaydı. Aile içi bir tartışmaydı (bazı kıkırdamalar), çünkü bunu söylememden hoşlanmıyor. Ama söyleyeceğim. Tüm bunlarla çok eğleniyorsun ve bu yüzden yapmaya devam ediyorsun (iç çekiyor). Ben ciddiyim. Aksi takdirde, bunu yapmazdınız. Bu kadar basit. Hayatında bir şey yapıyorsan, bu sevdiğin içindir. Sana bir şey veriyordur. Ve kişinin kim olduğu, durumunun ne olduğu umurumda değil; Engelli, zihinsel engelli, duygusal olarak dengesiz biri olması umurumda değil, ondan bir şeyler alıyorlar. Nokta.

LADONNA: Şey, ben alkolden bir şeyler alıyordum.

ADAMUS: Elbette alıyorsun. Ama tüm o dramların, özet olarak; "Ben değersizim" demek değil mi? Boom! Buna mikofon atarım.

(Çn:etkileyici bir performans sonrası havalı bir şekilde mikrofonu fırlatmak/atmak/yukardan bırakmak)

LADONNA: Doğru.

ADAMUS: Mikrofonu yere atabilirsin. Evet.

LADONNA: Ah! (kahkahalar) Tüm günümüzü böyle geçirebiliriz. "İzin vermek." Mikrofon düşüşü (kıkırdar).

ADAMUS: Hayır, neden kasvetli olan "Ben buna layık değilim" hikayesine devam ediyorsun? Birinin gelip sana “Oh, hayır. Sen çok değerlisin ” demesini istiyorsun ve bunu biliyorsun.

LADONNA: Layık olmak istiyorum.

ADAMUS: Sadece hikayeyi sona erdir. Sen hala onunla eğleniyorsun, ben de seninle eğleneceğim ve hayatının ne kadar sefil olduğu hakkında ve diğer her şey hakkında konuşacağız. Ama sadece onu değiştir. Değişmesini istiyorlar, değil mi? (Seyirciler arasındaki, Ladonna’nın erkek kardeşlerine atıfta bulunur) Yoksa hikayesinin aynı kalmasını mı istiyorsunuz? (Hayır anlamında başlarını sallarlar)

LADONNA: Hayır.

ADAMUS: Hayır. Tamam. “Bütün bunlardan ne çıkarıyorum?” diye bir bakmalısın. Tamam, bu öz-değer meselesine dayanıyor ve kendini, kendine değer vermeye layık hissetmiyorsun, değil mi?

LADONNA: Doğru.

ADAMUS: Peki. Yani, öz değerini, başka herkeste ve başka şeylerde arıyorsun - ilişkilerde, alkolde ve diğer her şeyde - ve sonra kendine, kendini değersiz hissettirmek için, hapse atılmak gibi şeyleri çekiyorsun, manyetik olarak realitene çekiyorsun ve "Gördün mü! layık değilim! layık değilim!" diyorsun. Ve bunu değiştirmek için büyük bir olayın olmasını bekliyorsun. Ve bekliyordun - bu sadece ilk yaşamın değil, canım.

LADONNA: Peki.

ADAMUS: Değersizliğine bir girip, bir çıkıyorsun. Bundan ne elde ediyorsun?

LADONNA: Açıkçası, hiçbir şey.

ADAMUS: Dikkat!

LADONNA: Ah. Tamam.

ADAMUS: Evet. Ve ondan elde ettiğin ilgide, seni geçici olarak besleyen bir şeyler var. Bu nedenle içkiye, ilaçlara, dram dolu hayatına ve diğer her şeye geri dönmelisin. Ama öyle bir an gelir ki, “O oyunla, o eski hikayeyle işim bitti” dersin. Öz-değeri üretmene gerek yoktur. Bilirsin, "Ben buna değerim, çünkü ... bu sebepler göz önüne alındığında, ben değerim çünkü..." demene gerek yoktur. Sadece, "Ben değerliyim." dersin. Bu kadar. "Ben buna değerim." Sanırım bu konuda (birkaç kıkırdama) bir Master's Pause (Üstadın Molası) yaptım, "Ben Değerliyim."

LADONNA: Ben değerliyim.

ADAMUS: Bunu inanarak söylemedin.

LADONNA: (daha yüksek sesle tekrarlar) Ben değerliyim.

ADAMUS: Evet. Hâlâ inanmadın (kıkırdarlar). Söylüyorsun ama inanmıyorsun. Ama kendine şunu sor, "Bütün bu saçmalıklardan ne elde ediyorum?" ve "Neden hala bu oyunu oynuyorum?" Ve sonra farkına vardığın an ve Üstat Benliğini, ruhunu, ona ne demek istiyorsan onu dinlediğin an ve sonrasında aniden, "Ah, evet. O oyun bitti ve benim içkiye ihtiyacım yok. Başkalarının ilgisine ihtiyacım yok. Drama, hayatımda devam eden drama ihtiyacım yok. Sadece artık ona ihtiyacım yok” dersin.

Şimdi, insan benliğiniz, “Evet, ama boşluğu neyle dolduracaksın? Biliyor musun, tüm bu dikkat çekmenin ve tüm bu kasvetin ötesine geçtiğimizde, onu neyle dolduracaksın, ha? Çünkü sen layık değilsin. İçini neyle dolduracağını bilmiyorsun.” der. İnsan zihninin o kısmına, o veçheye, gidip kendini becermesini söyle. Hayır, ciddiyim. Böyle konuşmak zorundasın. Biliyorsun, “Lütfen! Lütfen veçhe, lütfen bana eziyet etmeyi bırak,” demek yerine ona, “Git kendini becer!” de (bazı gülüşmeler) Ve bu çok ruhani bir şey. Son derece ruhani (daha fazla kıkırdama). Hayır, demek istediğim, Bu Zen Üstadı olmak, Yükselmiş Üstat olmaktır, bunu hepimiz söylüyoruz, çünkü bilirsin, ürkek küçük ruhani insan, "Oh, lütfen..." der. Bunda ise, "Git kendini becer! Burada patron benim ve o eski hikaye ve eski dramla işim bitti.” dersin.

LADONNA: Peki.

ADAMUS: Bir şeyler türeten bir insan veçhen var, tüm bunlardan bir şeyler elde ediyor. Ne elde ettiğini sor ve ona işinin bittiğini söyle.

LADONNA: Peki.

ADAMUS: Ve mantralar tekrarlamak zorunda değilsin, "Ben güçlüyüm. Ben şanlıyım. Ben buna değerim.”gibi. Sadece derin bir nefes al ve "Ben buna değerim"de. Bu kadar.

Ve şimdi, bir şişe alkol, ilaçlar ve tüm o dramlar sana gelecek ve "Evet, ama oyunu biraz daha oynamaya devam edelim, çünkü tam olarak hazır değilsin."diyecekler. Sen de onlara "Git kendini becer" diyeceksin (kıkırdamalar artar). Demek istediğim, sen onlara bunu söylediğinde, veçhelerinin nasıl tepki verdiğini biliyor musun? Tipik olarak veçheler, onlardan korkmanıza ve onlar bir güce sahiplermiş gibi davranmanıza alışkındır. Ve sen, "Git kendini becer" diyorsun ve onlar "Tanrım! Tamam. Vay canına! Burada, Disneyland'da bir şeyler değişiyor!" "Vay canına!" (kahkahalar) "Tamam, vay! Nihayet, o – nihayet!” derler. Sonra da gidip diğer veçhelere, "Bugün bana ne dedi biliyor musunuz? Git kendini becer! dedi. Evet!" (yoğun kahkahalar) Ve hepsi tezahürat yapmaya ve alkışlamaya başlar, çünkü onlarda oyundan sıkıldılar ve "Evet, hadi gidip kendimizi becerelim..." derler. Bu, bugün burada duyacağınız en ruhani şeylerden birisidir, çünkü hadi, herkesin kibar, kibar olması ve sonra veçhelerinizin ve karanlık enerjilerinizin tüm hayatınızı ele geçirmesine izin verme saçmalığını aşalım. "Git kendini becer. Ben buradayım."diyelim.

LADONNA: Ben buradayım.

ADAMUS: Ladonna şehre geri döndü. Evet. Pekala. Teşekkür ederim. İyi (izleyiciler alkışlar). Tamam. Oyuna başlamak için nasıl bir yoldu ama. (Adamus kıkırdar).

Oh, buradaki izleyicilere sormam gerekiyor ve online izleyenler, sizde çevrimiçi olarak katılabilirsiniz, beğendiniz mi yoksa beğenmediniz mi? (izleyiciler yanıt verir) Oh, yaşasın. Tamam iyi. Vay! İyi.

 

Soru 2

Hoş geldin.

MAX: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Otur istersen. İçecek bir şey ya da yiyecek bir şey ister misin?

MAX: Böyle iyiyim.

ADAMUS: Peki.

MAX: Bunun gerçek kahve olup olmadığını merak ediyordum. Öyle de görünüyor.

ADAMUS: Evet, öyle aslında, koklamak ister misin?

MAX: Hayır, ben…

ADAMUS: (kıkırdayarak) Güzel! Hayır, bu gerçekten kahve! İnsanların neden böyle düşündüklerini bilmiyorum - sanırım bu bir komplo. Evet.

MAX: Evet, o teoriyi duymuştum.

ADAMUS: Ne soracaksın?

MAX: O halde benim sorum şu, fiziğin "çoklu dünyalar" teorisi doğru mu? Bu gerçek mi? Profesyonel bir şarkıcı olan bir versiyonum var mı? Bilardo oynayan bir versiyonum var mı? Yoksa bir zamanlar Madonna ile çıkmış bir versiyonum mu var? (kahkahalar)

ADAMUS: Hayır. Şu anda rüya görüyorsun. Eh, Madonna (yoğun kahkahalar). Söylediğin diğer şeylerle aynı fikirdeydim, ama Madonna ile ilgili hayır (izleyiciler kıkırdar).

Evet, "öteki dünyalar" teorisi çok doğru. Şimdi, yine, bu ona nasıl baktığınıza bağlı. Şu anda kendinizin diğer alemlerde hareket eden parçalarına sahipsiniz, bazen onların bir nevi farkındasınız, bazen değilsiniz – birçok, pek çok seviyede eyleme geçiyorsunuz – ve bazıları bolluk ve zenginlik sergiliyorlar. Diğerleri bir bilardo oyuncusunu canlandırıyor. Önemli mi bilmiyorum ama bunlar oluyor. O kadar çok katman ve düzey var ki, bu, insan zihninin kavrayışının ötesinde. Ama sorun şu ki, insan olarak siz gerçekten bir şeyi arzuladığınızda, hayatta gerçekten bir şey istediğinizde… – ne tür bir iş yapıyorsun?

MAX: Bir ağ operasyon ekibinin yöneticisiyim.

ADAMUS: Peki. Ve kendi ağın, kendi operasyonların olsun istiyorsun. Kendi şirketini kurmak istiyorsun, ama kahretsin, bu bir türlü olmuyor. Ya da dünyayı yelkenle dolaşmak istiyorsun. Ve bu bir düş, ama aslında bir düş değil. O, diğer alemlerde oluyor ve sen onu buraya getirmek istiyorsun ama sürekli hüsrana uğruyorsun. Sonra kendine inanmıyorsun ve "Ah, bunlar sadece bir düştü" diyorsun.

Onlar diğer alemlerde sıkışıp kalmış durumdalar, ama gerçekten, gerçekten oluyorlar. Ve soru şudur; onları buraya nasıl getirirsin? Hayallerini burada nasıl nasıl getirirsin? Birçoğunuz şu anda işinizi bırakmak ve bir şeyler yapmak istiyorsunuz, ancak kayboldunuz ve sıkışıp kaldınız. Ve sonra, bunun asla olmayacağını garanti eden o zihinsel bataklığa girersiniz. Cennet’in Haçı-Geçidi ile bunu açıyoruz, ama bu biraz Pandora'nın Kutusunu açmak gibi çünkü dışarıda bütün o diğer dünyalar var - sizin dünyalarınız. Başkalarını unut. Diğerlerini - Madonna ile nerede çıkıyorsun?gibi şeyleri unut. Yada …

MAX: Bu sadece rastgele bir düşünceydi.

ADAMUS: Ah, tamam. Ama bence ona karşı belli bir cinsel ilgin var.

MAX: Görkemli vizyonlar.

ADAMUS: Peki. Görkemli vizyonlar. Ama dışarıda şarkıcı olduğun bir alan var ve bu sinir bozucu. Onu buraya nasıl getirirsin? Ve sonra insan, gerçek olan ama bir türlü onları buraya getiremediği düşlerle günden güne devam eder. Cennet’in Haçı-Geçidi ile bu durum değişir. Diğer alemlerinize erişilebilirlikle, aniden - bir tür "ah, kahretsin" anında "Aslında onu buraya getirebilirim"i fark edersiniz.

Şimdi, insan onu tanımlamak isteyecek ve onun, belirli şeylere benzemesi gerektiğini söyleyecektir. Cennet’in Haçı-Geçidi sonrası ile ilgili konuşacağım. Şarkı söylemenin özünü alın ve onu buraya getirin. Ve onun şöyle ya da böyle olması gerektiğini veya dünyaca ünlü olmanız gerektiğini falan söylemeyin. Şarkıcının ya da bilardo oyuncusunun özünü, her neyse onu buraya getirin ve sonra nasıl tezahür etmeye başladığını izleyin. Asla tezahür ettiremeyeceğiniz, sahip olduğunuz rüyalar, gerçekten erişilebilir olmaya başlarlar. Yine de burada, daha sonra ele alacağımız büyük bir uyarı var. Büyük bir uyarı; gerçekten ne istiyorsunuz? Ama evet, birçok – birçok, birçok – dünya, birçok boyut var. Ben onlara cennetler diyeceğim.

MAX: Tamam.

ADAMUS: Birçok cennet.

MAX: Yani, bu alemlere niyet ederek gidip "Tamam, bunun tezahür etmesini gerçekten çok isterim" dedikten sonra, kendinizi orada hayal mi ediyorsunuz ya da hissediyor musun? Bunu gerçekleştirmenin bir formülü ya da bir yolu var mı?

ADAMUS: İnsan oraya gidip "Tam olarak bunu ve bunu istiyorum" deme eğiliminde olacaktır. Ancak Cennet’in Haçı-Geçidi sonrası konuşmalarımızın bazılarında, sizin – bir insan ve Üstat olarak sizin – ne istediğinizi zaten bildiğiniz gerçeğinden bahsetmek istiyorum. Şimdi, onu tanımlamanıza bile gerek yok. Kıçını bir bankta oturtman ve onun içeri girmesine izin vermen yeterli. Seninle en çok yankı bulan (rezone olan) şey önce gelecek. Dışarı çıkıp "Tamam, seçim yapacağım, bunu yapmak istiyorum ve şunu yapmak istiyorum" demek zorunda değilsiniz. İnsan sınırlamasına girdiğiniz yer burasıdır. Sadece açılırsınız ve insan, Üstat ve ruh için gerçekten en önemli olan şeylerin nasılda içeri girmeye başladığını izlersiniz.

MAX: Tamam, yani bu enerjinizin size hizmet etmesine izin vermenin başka bir seviyesi.

ADAMUS: Evet, kesinlikle. Ben buna gerçek lütuf diyorum, oraya gitmek zorunda değilsiniz ve - çünkü tipik olarak, "Tamam, oraya diğer alemlere git ve istediğini seç ve buraya geri getir" dersem, bu kafa karıştırıcı olurdu “Ne istediğimi bilmiyorum. Emin değilim."denirdi. Ve sonra insanlar kendilerini sınırlamaya başlarlar veya her şeyi mahvetmeye başlarlar. Rüyaların buraya gelmesine izin vermeye başladığınızda, neler olduğunu izleyin. İnsanla, Üstatla ve ruhla en büyük rezonansta olan şey içeri girecektir.

MAX: Tamam.

ADAMUS: Evet. Ve bu, şarkı söylemek olabilir. İnsan vücudunun bir nevi yenilenmesi olabilir. Çok ama bir çok şey olabilir.

MAX: Tamam.

ADAMUS: Ama, evet, birçok dünya var, kesinlikle. Hayal kırıklığı buydu, çünkü sanki dünya sadece burasıymış gibi, pek çok insan için tek dünya burası ama yine de orada çok şey oluyor.

MAX: Aslında fizik "Birçok dünya" teorisini açıklıyor ama bunu kanıtlayamıyorlar, değil mi?

ADAMUS: Doğru. Doğru. Evet, kanıtlaması çok zor. Demek istediğim, bunu nasıl kanıtlayacaksın ki? Ancak yeterli sayıda insan bunu deneyimlerse, bilimsel olarak doğrulayamasalar bile, bu bir kanıt olur. Ama bunu yapacakları söyleniyor çünkü şuanda özellikle teknoloji, fizikçilerin parçacıkları ve ışık dalgalarını gerçekten izlemesine izin verdiğinde ve Einstein'ın , fiziğin mevcut tüm anlayışlarına meydan okuyan “Çok tuhaf şeyler oluyor”* dediği şeyi bilim insanları fark edecekler. Ve bu onları, şeylerin farklı alemlere, farklı dünyalara girip çıktığı gerçeğini fark etmeye açacak ve bu zaten hep olan birşey. Yani, bu yeni bir olay değil. Sadece odak noktası, sadece bu alemin bilimi üzerineydi. Ve sonra bunu düşündüğünüzde, bilim çok uzun süredir mevcut olan birşey değil. Yani, belki 800 yıldır var, belki, ama bu tümüyle yeni. Ama bütün bunlar değişecek. Değişecek. Evet.

*Çn:1930’larda, Albert Einstein’ın kuantum mekaniği konusunda çekinceleri vardı. Bunun üzerine ileri sürdüğü düşünce deneyinde, teoriye göre, gelişigüzel bir uzaklıkta olsa da evrende bir noktada olan olay, bir başkasını anında etkileyebiliyordu. Buna “uzaktan etkileyen korkutucu eylem” [veya “uzaktan tuhaf etki”] dedi. Çünkü bu tarz bir olayın saçma olduğunu düşünüyordu. Bu, ışık hızından daha hızlı iletişim demekti ki bu görelilik kuramı ile çelişen bir durumdu.İki parçacık arasındaki bu garip bağlantı, evrenin temel bir yasasını çiğniyor gibi görünüyor. Albert Einstein fenomeni "uzaktan ürkütücü -tuhaf eylem" olarak adlandırdı.Bu gün, kuantım dolanıklılığıyla ilgili durumu ifade eden bir tanımdır.

MAX: Çok heyecan verici. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Güzel. Başparmak havaya? Başparmak aşağı? Oh, başparmaklarının ikisini de yukarıya kaldırdılar! Tamam. Vay! Yüz dolara doğru gidiyor olabilirsin (kahkahalar). Başka dünyalardan bahsediyorsun, vaay! Tamam.

 

Soru 3

Hoş geldin.

TRACY: Teşekkürler.

ADAMUS: Güzel. O sandalye nasıl hissettiriyor?

TRACY: Yüksekte olmak iyi hissettiriyor ama biraz sert.

ADAMUS: Biraz sert, oh. Evet, Cauldre ve Linda’nın, bu tür şeyler esnasında uyanık kalmaları gerekiyor (bazı kıkırdamalar).

TRACY: Anlaşılabilir.

ADAMUS: Onlara rahat bir sandalye vermek istemiyoruz. Bir yastık ister misin?

TRACY: Hayır. Giderek daha rahat hissediyorum.

ADAMUS: Peki. Evet, şey, Linda'nın enerjisini hissediyorsun ve orada...

TRACY: Evet!

ADAMUS: …oturanların enerjisini. Yeter ki uyuya kalma. Tamam.

TRACY: Tamam. Uyanık kalacağım.

ADAMUS: Gerçekten iyi bir soru istiyorum.

TRACY: Tamam. Bunu hissetmem gerekiyor, böylece, "bip, bip, bip!" diyen kafamın içine gitmeden, akan enerjileri hissedebiliyorum.

ADAMUS: Biliyorum. Bu korkunç değil mi?

TRACY: Berbat bir durum!

ADAMUS: Evet, evet.

TRACY: Tamam (kıkırdar). Evet, o yüzden bunu hissedeceğim. Bu duygu“ "elektronlar içeri girip çıkıyor" dediğinizde ortaya çıktı ve ben sadece köpüren neşeyi hissedebiliyorum, ki bu, neye benziyor - her şeyden önce, içine girdiğimde, böyle bir neşe hissediyorum, derin bir neşe gibi; elektronlar, gerçekliğe girip çıkıyor - ve benim bir Üstat olarak bunların hepsine dokunduğumu bilinçli olarak bilmek nasıl bir şey?

ADAMUS: Hı Hıı.

TRACY: Ve onları düzenlemek ya da – Bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Onlarla ruh şarkım olarak dans etmek ve benimle dans ettiklerini bilmek gibi, ama burada, tam da bu lanet gerçeklikte.

ADAMUS: Doğru, doğru.

TRACY: Bu nasıl bir şey? Hazır olun, gidiyoruz (kahkahalar).

ADAMUS: Ne tür bir iş yapıyorsun?

TRACY: Ben bir biyokimyacıyım.

ADAMUS: Ah, tamam. İyi, iyi. İyi.

TRACY: Evet.

ADAMUS: Yani tüm bunların nasıl çalıştığını bir şekilde anlıyorsun. Ve şimdi bunu deneyimlemek istiyorsun, değil mi?

TRACY: Evet, lütfen.

ADAMUS: Tamam (kıkırdamalar artar). Birkaç şey. 22 Mart'tan sonra daha dolu bir deneyim yaşayabileceksiniz.

TRACY: Tanrıya şükür.

ADAMUS: Ve o tarihi kullanmaya devam etmekten nefret ediyorum ama bu doğru. Ve başka ne yapıyorsun, hangi tür müzikten hoşlanırsın?

TRACY: Dürüst olmak gerekirse, o kadar çok müzik dinlemem.

ADAMUS: Pekala, bu bir problem.

TRACY: Evet.

ADAMUS: Tamam (Adamus kıkırdar).

TRACY: Demek istediğim, asla – yani, bende yankı uyandıran bazı şarkılar var ama, ben doğal olarak pek müzik dinlemiyorum.

ADAMUS: Burada, Crimson Circle'da çalan müziği seviyor musun?

TRACY: Bayıldım!

ADAMUS: Gördün mü? Tamam.

TRACY: Ah, üzgünüm.

ADAMUS: Onlardan biraz edin, biraz müzik. Ve sonra – 23 Mart'ta nerede olacaksın?

TRACY: Mmmm. Ertesi gün mü?

ADAMUS: Evet, evet.

TRACY: Perşembeye mi denk geliyor?

ADAMUS: Evet, evet. Evet öyle.

TRACY: Bilmiyorum. İş yerinde ve sonra evde olacak gibiyim. Belki biraz yoga yaparım.

ADAMUS: Peki. O gün evde kal. Hastalık izni aldığın bir gün gibi geçir o günü ve biraz müzik aç. Onu Crimson Circle'dan temin edebilirsin..

TRACY: Tamam.

ADAMUS: Ve sonra sabah kalktığında, sadece bir fincan kahve falan iç ve sonra da müziği aç ve dans etmeye başla.

TRACY: Oh, dans etmeyi seviyorum.

ADAMUS: Ah, evet.

TRACY: Evet, evet.

ADAMUS: Ama sen müzikten hoşlanmıyorsun (bazı kıkırdamalar).

TRACY: Şöyle, müziği sevmiyorum ve bu şöyle birşey-, ben asla favori bir şeye yönelmem - ama bir şey gelir ve beni harekete geçirirse, "Evet!" Ama "Bu müziği seviyorum" gibi bir şey değil.

ADAMUS: Peki. Ve sonra dans etmeye başlarsın ve kendini açarsın ve çok yakında fotonlar ve elektronlarla dans etmeye başlarsın.

TRACY: Ah, tamam!

ADAMUS: Ve sen ışıkla ve elektromanyetiklerle dans edeceksin ve ışığa, enerjiye, benim Divir dediğim şeye ve bilince, gerçek saf bilince geri dönebilirsin. Orada dans edersin.

TRACY: Tamam. Hissedebiliyorum. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Ve kendinden şüphe etme.

TRACY: Evet, bu...

ADAMUS: Bu en büyük şey, "Ah, bunu ben mi uyduruyorum yoksa..." diye düşünüyorsunuz.Bu konuda kesinlikle duyusal olmana izin ver.

TRACY: Tamam.

ADAMUS: Kendini zihinsel bir kişi olarak mı yoksa duyusal bir kişi olarak mı görüyorsun?

TRACY: Demek istediğim, eskiden çok zihinseldim ama aynı zamanda her zaman çok duyusaldım. Bu yüzden buna cevap vermem zor.

ADAMUS: Yani sen bir çeşit transseksüelsin (cinsiyet değiştiren).

TRACY: Evet, ikisi de benim.

ADAMUS: Peki. Evet (birkaç kıkırdama).

TRACY: Evet.

ADAMUS: Her ikisi de. Oh iyi. Hayır, bu önemli.

TRACY: Evet.

ADAMUS: Çoğu zaman, zihinsel insanlar duyusallığı dışlar. Ona izin vermezler.

TRACY: Duyusal olanı seviyorum ama bazen (kafasına vurur) bu hakim oluyor, anlıyor musun?

ADAMUS: Evet, evet.

TRACY: Evet.

ADAMUS: Ama bu sefer duyusallığın ortaya çıksın. Sende o faset* var, duyusal faset. Ona izin ver - onunla dans et.


*Çn:Kırmızı Çember sözlüğüne göre: Faset – Ruhun eşsiz ve bilinçli ifadesi. Bir bilinç eylemi. Tamamen entegre edildiğinde, her veçhe bir faset haline gelir.

TRACY: Tamam.

ADAMUS: Evet.

TRACY: Tamam.

ADAMUS: Güzel. Ve eğer gerçekten cesursanız, – siz ona ne diyorsunuz – video oynatıcınızı takın, videoya kaydedin ve bize gönderin. Şaudlardan birinde onu takıp oynatacağız. (Adamus kıkırdar ve bazı kahkahalar).

TRACY: (yüzünü buruşturur) Düşüneceğim.

ADAMUS: Evet, düşün. Tamam.

TRACY: Sonuçların ne olduğunu göreceğiz.

ADAMUS: Peki. Hayır, eğlenin. Harika. Teşekkür ederim.

TRACY: Teşekkürler.

ADAMUS: Başparmak yukarı mı, başparmak aşağı mı? Oh, her şey yolunda. Tamam. İyi. Yaklaşık 30 tane daha soru alacak zamanımız var (kahkahalar). Birkaç tane daha.

 

Soru 4

LINDA: Henrietta.

HENRIETTE: (fısıldar) Teşekkürler.

ADAMUS: Güzel. Bu eğlenceli bir oyun değil mi?

HENRIETTE: Kesinlikle.

ADAMUS: Evet. Hem o zaman orada oturup mızmızlanmam, sızlanmam, ders vermem gerekmiyor. Evet.

HENRIETTE: Değil mi?

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Öyleyse, sırada ne var? Son 20, 22 yılda tüm o önemli noktalara, sahip olduğumuz bu büyük geçiş noktalarına ulaştık.

ADAMUS: Siz – ben pek çoğunu hatırlamıyorum.

HENRIETTE: Pekala... tamam.

ADAMUS: Onlar neydi?

HENRIETTE: Yani sen... (kıkırdar)

ADAMUS: Ben, Kırmızı Çembere ve Cennetin Haçı’na geliyorum. İşte en önemli iki olay.

HENRIETTE: Doğru. Doğru. Ve Adamus geliyor.

ADAMUS: O benim.

HENRIETTE: Evet. Evet.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Evet. Sen gelişin gerçekten çok önemliydi.

ADAMUS: 2009, vay!

HENRIETTE: Çok önemliydi.

ADAMUS: Vay!

HENRIETTE: Evet. Evet.

ADAMUS: Ve Tobias'ın bunu hiç büyütmemesine çok şaşırdım (kıkırdar) ve o dedi ki, "Bu, hayat değiştirecek, ve önemli bir tarih, onun yaptığı ilk kanallık." Ama, heh. Tamam. Yani …

HENRIETTE: Yani, hepimiz 22 Mart'ın enerjilerini bekliyor ve hazırlanıyoruz.

ADAMUS: (derin bir sesle söyler) Kıyamet!

HENRIETTE: Kıyamet.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Ve ben, perdelerin içine girip çıkmayı çok seviyorum. Ve şu anda tüm bunların önsözünü görmek çok güzel. Benim sorum şu, peki, sırada ne var? Ruh bundan sonra nereye gidiyor?

ADAMUS: Ruh mu yoksa insan mı?

HENRIETTE: Ruh, ruh...

ADAMUS: Ruh hiçbir yere gitmiyor. Sırada ne olduğunu senin için mi soruyorsun, insan için mi?

HENRIETTE: Aslında aklıma gelen kelime "ruh".

ADAMUS: Peki. Ruh hiçbir yere gitmiyor. Demek istediğim, o nereye gidecek ki? Yürüyüşe mi çıkacak? Mars'a mı gidecek? Hayır. Ruh, bir yere gitmez. Hatta o maddede bile değildir. Bulacağın fiziksel bir ruh yok. Ruh basitçe, tüm bilgeliği, tüm zekayı, tüm potansiyelleri ve enerjiyi depolayan bir tür yerdir diyebilirsiniz sanırım, ama o bir yer değil. Yani hiçbir yere gitmiyor. Şimdi başka bir macera istiyor olabilir. Bunu mu soruyorsun? Bir sonraki macera nedir? diye mi soruyorsun?

(hafif duraklama)

“Ne olur” mu diyorsun, söylemediğin sözleri sana atfetmek istemiyorum - "22 Mart'tan sonra insana ne olacak ve insan bunu yaşadıktan sonra ruha ne olacak?" Bu mu …

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Tamam, teşekkürler.

HENRIETTE: Teşekkürler.

ADAMUS: Evet.Peki insana ne olacak? Gerçekten, artık sadece küçük bir insan olmayacağınız o yerdeyken, kendinizle barış ve dengede olacağınız o yerdeyken, artık dualite ile savaşmayacağınız, dualitenin içinde ve onun dışında var olacağınız o yerdeyken, hem Dünya'da hem de diğer alemlerde olacağınız o yerdeyken - tam doğru bir kelime değil ama bulabildiğim en yakın kelime şu - bütünüyle tamamlanmış olduğunuz o yerdeyken, bedenlenmiş Gerçekleştirime gerçekten ulaştıktan sonra, eninde sonunda öleceksiniz. Yarımkalmış bir iş yok. İnsan bakış açısından artık hiçbir ihtiyaç ya da arzu yok. Şimdi, bazılarınız bunun gerçekten sıkıcı olduğunu düşünebilir ve “Ne? Artık ihtiyaç yok mu?”diyebilir. Hayır. Tutkularınız olacak ama ihtiyaç içinde olmayacaksınız. Bir şeyler bulmak için hâlâ yerleri eşelemeyeceksiniz, bilirsiniz. Böylece, hayatınızın geri kalanını, aynı anda birçok cennette kolaylık ve zarafet içinde seçtiğiniz sürece yaşarsınız. Ve Cennet’in Haçı’ndan sonra, birçoğunuzun kolaylık ve zarafetle başa çıkamadığınız gerçeği hakkında uzun konuşmalar yapacağım. O süreğen mücadeleye ve her şeye ihtiyacınız var, ancak bunu yapmak için kendimizi yavaş yavaş hazırlayacağız.

Ruh. Şimdi ruh deneyimi sever, bir yerlere gitmeyi ve ifade etmeyi sever. Bunu Cauldre aracılığıyla ifade etmek zorundayım. Tamam, basitleştireceğim, ama bundan çok daha fazlası var. Böylece bu hayatta tamamlanırsınız, Üstat olursunuz. O zaman ruh seviyesinde ne olur, zamanda tüm yolu geriye doğru gidersiniz. Şimdi, aydınlanmış-gerçekleşmiş bir varlık olarak deneyimlediğiniz her şeyin içinden geçmişe doğru gidersiniz. Her yaşamın içinden geçmişe doğru gidersiniz – bildiğiniz gibi Ruh zamanda geriye gidecektir- şimdi her yaşamın, her deneyimin içinden gerçekleşmiş bir Üstat olarak geçeceksiniz. 

HENRIETTE: Öyleyse, o zaman şu soruyu sormalıyım, eğer şu anda gerçekleşiyorsak – eğer – şu anda gerçekleştirimimiz oluyorsa ve sen– daha önce belirtmiştin– tam şimdi, bu şimdiki anda diğer tüm yaşamlarımızın da gerçekleşmeye başladığını ifade etmiştin.

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: Şimdi, fiziksel olarak bedenlenmiş yükselmiş bir Üstat olarak, tüm bu yaşamları yeniden ziyaret etmek için geri döneceğimize dair neyi anlattığını anlamama yardım et. Bunu anlamama yardım et.

ADAMUS: Artık gerçek anlamda ruh Benliği olarak geri dönüyorsunuz. Bu yaşamdan sonuncusuna, bir öncekine, bir öncekine kadar o zaman çizgisi boyunca geriye gidiyorsunuz ve yaptığınız şey, bu yol boyunca kendinizle, insan benliğinizle tanışıyorsunuz ve “Vay! Aferin sana.” diyorsunuz

HENRIETTE: Gerçekleşmiş Benliğimle tanışıyor olmayacak mıyım, çünkü bu zaten gerçekleşti?

ADAMUS: Gerçekleşmiş Benliğinizin, gerçekleşmemiş benliğinizin, şüphe duyan benliğinizin, geçmiş yaşamınızın, tüm saçmalıklarınızın, tüm bok püsürünüzün, tüm şeytanlarınızın farkına varacaksınız. Zamanda geriye gidip, “Oh Be Ahn.* Başaracaksın” diyeceksiniz. Ve şu anda olan da bu. Ve bu Cennet’in Haçı’nın içerdiği şeylerden biri. O alemleri açar, böylece ruh Benliği artık zamanda geriye gidebilir, her deneyimle, her olayla, her canavarla, her şüpheyle, her intihara meyilli yaşamla karşılaşabilir, yol boyunca onlarla karşılaşabilir ve “Oh Be Ahn. Başaracaksın” der.

*Çn: Oh-Be-Ahn -  Zaman yolcularının yolculukları esnasında  birbirleriyle karşılaştıklarında, söyledikleri eski bir selamlama ve kutsamadır. Bu, "Her nerede olursan ol, yolculuğun için seni onurlandırıyorum" anlamına gelir.

HENRIETTE: Vay canına!

ADAMUS: Evet. Evet. Ürpertiyor.

HENRIETTE: Vay canına!

ADAMUS: Vay canına! Bu konuda o kadar çok şey var ki Şambra ve ben sizin bununla ilgili daha fazla kafa yormanızı istemiyorum. Bu konuda deneyimsel olmanızı istiyorum. Ama o açıldığında, ruh ışığını akıtarak gelir ve geriye giderek, insan enkarnasyonları olarak kendisinin içinden geçtiği her şeyi deneyimler yada farkına varır. Demek istediğim, her şeyi, - bir gün yere bir kaşık düşürmeyi, her küçük şeyi, yüksek sesle şarkı söylemeyi   - bunun büyük bir olay olması gerekmiyor. Kelimenin tam anlamıyla tüm yaşamlarının tüm hattından geçer ve temel olarak onlara sadece dokunur, o yaşamlarla bağlantı kurar.

HENRIETTE: Vay canına.

ADAMUS: Evet, çok fazla.

HENRIETTE: Vay canına. Yani, yeniden, bu bir tür yeniden ziyaret - ve sadece benim insan beynim bunu çözmeye, onaylamaya ve anlamaya çalışıyor (kıkırdar). Doğru. Yükseliş anımız var ve Cennetin Haçıyla ve Gerçekleştirimimiz ile ilerliyoruz ve aynı zamanda diğer tüm yaşamlar da, kendi Gerçekleştirimlerini yaşıyor. Tamam.

ADAMUS: Ve "aynı zamanda" derken biraz dikkatli olmalıyız, ama diyebilirsin ki, hepsi Şimdi'de oluyor.

HENRIETTE: Şimdi anında. Ama sonra senin söylediğini duyduğum şey…

ADAMUS: Şimdiki anda.

HENRIETTE: Şu anda. Belki bunu fazla düşünüyorum, ama tamam, bu gerçekleşmiş Üstat şimdi, tüm yaşamlar boyunca geriye gidecek ve varoluşun çeşitli modlarındaki gerçekleştirim öncesindeki...

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: ….eski benliğiyle buluşacak.

ADAMUS: Evet. O kendini topluyor. Bunu yaparak kendini bütünleştiriyor.

HENRIETTE: Yani, geçmişte yükselmiş ve yükselmemiş benliğiyle karşılaşmak gibi...

ADAMUS: Evet.

HENRIETTE: … çünkü her şey şu anda oluyor.

ADAMUS: İnsan bir nevi yörüngede olduğunu hayaledin, bilirsiniz, o daha iyi olmaya, gelişmeye, daha ruhsal, daha aydınlanmış olmaya çalışıyor. Onun bunun gibi bir yolda olduğunu hayal edin. Sonra - açıklaması biraz zor - ama aynı deneyimde, ruh aynı hat boyunca geri geliyor. Paralel raylarda giden (zıt yönlere giden) iki tren gibi ve birbirlerinin yanından geçiyorlar. Ama bir trenle ruh treni… (Henriette dans ederken bazıları kıkırdar) … yan yana geçerlerken, run treni ışığıyla uzanıyor ve diğer trene dokunuyor, eski trene, bilirsiniz, ona eski bir buharlı tren diyelim ve “Biliyorsun, başardın. Bu yüzden devam et. Başardın." diyor. Ve zamanda geriye giden ruh treninden gelen o ışık, bu eski, bozuk buharlı treni etkiler ve o birden fark eder ki, "Ben eski, bozuk bir buharlı tren değilim. Ben, Ben'im. Ve - buum! – şimdi ikisi,birbirinin yanından geçen gelecekten gelen tren ve geçmişten gelen tren – vay be! – aniden bir olurlar.

HENRIETTE: Vay canına.

ADAMUS: İnsan için hayal bile edilemez, ama oluyor.

HENRIETTE: Bu, orada enerji yaratır.

ADAMUS: Daha da ötesinde. Bu enerji oluşturmaz.

HENRIETTE: Konu enerji bile değil.

ADAMUS: Bu enerji yaratmaz. Bilinci ve enerjiyi birbirine bağlar (birisi “Lanet olsun!” der) Vay canına! (Adamus kıkırdar)

HENRIETTE: Bu da bambaşka bir ders.

ADAMUS: Peki. İyi soru muydu? Kötü soru muydu?

HENRIETTE: Ruh treni! Teşekkür ederim.

ADAMUS: Peki. Güzel soru. İki kişilik daha vaktimiz var.

LINDA: Ruh Treni, dans etmek için iyi bir müzik albümü.

ADAMUS: Öyle. Birazcık söyleyebilir misin?

LINDA: (kıkırdayarak) Hayır!

ADAMUS: Peki.

LİNDA: Kimseyi incitmek istemiyorum!

ADAMUS:Belki biz konuşurken arkadaki yapım ekibi belki onu arka fona koyabilir, biz….)

LINDA: Rulli.

ADAMUS: …konuşurken onu bulabilir. Ruh treni. Kimin?

LİNDA: Bende var.

ADAMUS: Hayır, onu kim yaptı?

LINDA: Ruh Treni.

ADAMUS: Ah, hangi şarkı?

LINDA: Bir sürü şarkı var. Bu bir albüm.

ADAMUS: Ah. Ben de biliyorum onu.

LINDA: Bu bir grup.

ADAMUS: Peki.

LINDA: Bu bir grup.

 

Soru 5

ADAMUS: Hoş geldiniz efendim. Nasılsınız?

RULLI: Merhaba Üstat.

ADAMUS: Güzel. Ve – öhöm– Kerri?

LINDA: İnternetten alabilirsin.

ADAMUS: Ah, Kerri?!

KERRI: (arkadan, mutfak alanından seslenir) Ne? (kahkahalar)

LINDA: Daha fazla kahve ister misin, Adamus? Sorunun bu mu?

ADAMUS: Ben bu sinyali Kerri'ye gönderiyorum...

LİNDA: Ne istiyorsun?!

ADAMUS: “Merhaba! Merhaba! Adamus…”

LINDA: İşte (Joanne'a), bunu Kerri'ye götürür müsün?

ADAMUS: "... biraz daha istiyorum, bir kahve daha."

LINDA: 20 dakika sonra gelecek olan pizza üzerinde çalışıyor.

ADAMUS: Benim kahvemin aksine o kadar da önemli bir şey değil (Linda güler).

KERRI: İşte buradayım.

ADAMUS: Peki. İyi. Elbette. Devam ediyoruz ve unutmayın, yüz doları kim alacak, tamam mı?

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Peki. Öyleyse devam et. İsmini nasıl telaffuz ediyorsun?

RULLI: Rulii (Ru-lee). (Düzenli, disiplinli anlamına gelen “ruly” gibi)

ADAMUS: Ruli, tamam. Ruli.

RULLI: Burada olmak çok güzel.

ADAMUS: Ve sonra senin diğer parçan – bilirsin, meslektaşın – asi olabilir mi? (rulli (ruly) ve “unruly” :asi, isyankar sözcüklerine dayanarak kelime oyunu yapar. kahkahalar)

RULLI: Evet!

ADAMUS: Bunu hiç düşünmedin, değil mi?

RULLI: Bu konuda yardımına ihtiyacım vardı.

ADAMUS: Tamam (Adamus kıkırdar). Ne soracaksın?

RULLI: Peki…

LINDA: Mikrofonu tut.

RULLI: Ben bugün, o çok sinir bozucu insanlardan biri olacağım ve hey, gerçekten gelebilir miyim diyeceğim. Ama eski bir sorum vardı…

ADAMUS: Peki.

RULLI: … o bir şekilde gelişiyor ve hala geçerliğini koruyor.

ADAMUS: Doğru. Doğru.

RULLI: Ve yanıtı hissediyorum...

LINDA: Mikrofonu kaldır.

RULLI: … ımm …

ADAMUS: Bu can sıkıcı değil mi?

RULLI: Hayır, daha iyisi olduğunu biliyorum. Yanıt oradaymış gibi hissediyorum. Kelimelere tam olarak dökemediğimi hissedebiliyorum. Devam etmek ve sormak için soru sormamızı istediğine göre… 

ADAMUS: Elbette, doğru.

RULLI: … bu iyi olurdu.. Öyleyse, şu anda kendimi, bu kişi gibi (Rulli gibi) hissediyorum, bu kişilik gbi, Rulli gibi ve diğer taraf dediğimiz şeye geçtiğimde, merak ettiğim şey, o hala (Rulli) aynı benmişim gibi hissedecek mi? Çünkü biliyorum ki - ya da öyle olduğumuzu anlıyorum - belki de sadece küçük bir zerresi olduğumuz daha büyük bir parçamıza adım atıyoruz.

ADAMUS: Öyleyse soru şu...

RULLI: Benmişim gibi hissedecek mi? Benim süreğenliğimin bir devamı gibi mi hissedecek, belki de benim çok daha genişletilmiş bir versiyonum olarak?, Bence yanıt bu

ADAMUS: Doğru, doğru.

RULLI: Ama…

ADAMUS: Çok daha havalı, daha bilgili, yakışıklı, zengin, seksi bir versiyonu gibi. Evet, olabilir.

RULLI: O zamana kadar beklemek istemiyorum.

ADAMUS: Evet, evet (Adamus kıkırdar).

RULLI: Eğer bu işe yarayacaksa (kıkırdarlar). Adamus Amca'yı görmeye geldik. Ama evet, soru bu. Kişiliğimin bir devamlılığı var mı? Öyle mi hissettirecek, tamam mı, yoksa ben…

ADAMUS: Offf!

RULLI: …sadece o büyük buluta entegre mi olacağım  …

ADAMUS: Borg*.

*Çn: Borg, Uzay Yolu evreninde Samanyolu Galaksisi’nin Delta çeyreğinde yaşayan ortak bilince sahip sibernetik organizmalardan oluşan bir türdür ve altuzay araclığıyla birbirlerine bağlıdırlar. Diğer türleri kendilerine katmayı görev sayarlar.

RULLI: … şimdi koca adam şöyle diyor: …

ADAMUS: Ruhun bir parçası ve evet, evet.

RULLI: … “Sen sadece küçük bir şakaydın ve aslında zaten yoktun. Ha, ha, ha!”

ADAMUS: Bu aslında çok iyi bir soru (bazı kıkırdamalar). Çok iyi bir soru.

RULLI: (kıkırdar) Buradaki yüz doları almaya çalışıyorum!

ADAMUS: Evet, 100'e doğru gidiyor. Temelde sorduğun şey; Rulli olarak varolmaktan vaz mı geçiyorsun, değil mi?

RULLI: Evet.

ADAMUS: Ve büyük ruh Borg'la bütünleşirsin, artık bu yaşamın tanımına sahip olmazsın, tabii arada sırada bir parmağını belli bir yuvaya takarsın ve birdenbire anıların olur.

RULLI: Doğru.

ADAMUS: Öyleyse, insanın gezegendeki bu tezahürünü, Ruli'yi ele alalım. Kaç yaşındasın?

RULLI: Kayıtlara göre 30'larımdayım (bazı kıkırdamalar).

ADAMUS: Bir bakıma, bilirsin. Burada çok spesifik olmayalım (Adamus kıkırdar).

RULLI: Fark eder mi?

ADAMUS: Peki. Hayır, sadece merak ediyorum.

RULLI: Otuzlar, evet.

ADAMUS: Otuz. Otuz dokuz?

RULLI: Sayıyı biraz yanlış anlamışsın.

ADAMUS: Bir kadın gibi konuşuyorsun, "30'larımdayım. Beni yalnız bırakın." der gibi. 31, 39, oralarda bir yerlerde.

RULLI: Evet.

ADAMUS: Tamam, teşekkürler.

RULLI: Evet.

ADAMUS: Ve ne tür bir iş yapıyorsun, Ruli?

RULLI: Müzik.

ADAMUS: Gerçekten mi? Müzisyen misin? Şarkı söylüyor musun?

RULLI: Tracy, senin için buradayım. Evet (kıkırdar).

ADAMUS: Peki. İyi. Ne tür – Müziği seviyorum – ne tür?

RULLI: Üzerinde çalıştığım şeyler  çoğunlukla elektronik dans müziği gibi ve aynı zamanda bir DJ olarak da çalışıyorum. Ama esas olan…

ADAMUS: Pekala, sen bir DJ gibi görünüyorsun.

RULLI: … müzik yapmak. Asıl mesele bu.

ADAMUS: Evet, tamam. İşte sorunun cevabı: Ruli yaşıyor. Sen öldükten sonra Ruli yaşamaya devam ediyor ama birçok ifadeyle birlikte. Yani, devam eden diğer alemlerde Ruli'nin yüzlerce farklı varyasyonu olabilir. Ve aynı zamanda, şu anda, diğer alemlerde Ruli'nin birçok farklı ifadesi var. Buradayken bunlardan birini yaşıyor ve deneyimliyorsun, ama yine de çok var. Baş belası Ruli var. Pısırık küçük Ruli var. Avlanan, spor yapan bir adam olan Ruli var.

RULLI: Bu yok.

ADAMUS: Hayır, var!

RULLI: Doğru, doğru!

ADAMUS: Var! Söylüyorum.

RULLI: Karşıt parça.

ADAMUS: Ve Zen Ruli'nin ta kendisi var. Evet. Bir de kadın Ruli var.

RULLI: Evet.

ADAMUS: Evet.

RULLI: Ah, evet. Ah evet!

ADAMUS: Buna kızmadı. Adamus kıkırdar) Yani tüm bu farklı ifadelere sahipsiniz ve bu, daha önce Max ile konuştuğumuz şey, başka dünyalar var ama siz onları hatırlamıyorsunuz. Ve bu muhtemelen bu iyi bir şey, çünkü durum şimdiye kadar "Haydi buna (Dünya'daki yaşama) odaklanalım" gibiydi. Ama aniden, daha ölmeden önce, bu başka dünyalara, başka ifadelere erişmeye başlayacaksınız. Ve sonra mesele, onlardan herhangi birini – enerjilerini, herhangi birinin özünü – buraya getirmek istiyor musunuz olacak. Bu insan aleminde ifade etmek istediğiniz ifadeler var mı? Ve sen öldükten sonra onlar asla kaybolmayacaklar. Bazen hikayeler sonsuza kadar devam eder ve bazen de nihayetinde bilgelikle bütünleşirler.

RULLI: Evet. Peki bunun halihazırda olan bir ifadenin devamı olup olmadığını nasıl bilebilirim? Paradoksal bir soru.

ADAMUS: Bu çok güzel bir soru.

RULLI: Peki ya daha büyük kısım ne olacak?

ADAMUS: Bu da çok güzel bir soru.

RULLI: Tamam, o zaman diğer tarafa geçiyorum ve sonra hakkında çokça konuştuğumuz veya düşündüğümüz diğer ‘daha büyük olan kısım’ ne olacak? Sonra ne olacak? O sadece benim daha büyük bir suretim gibi olacak ve ben sadece Rulli olarak mı devam edeceğim? Yoksa o daha büyük olanla bütünleşemeyecek miyim? Çünkü şimdi bunu burada zaten entegre ediyoruz.

ADAMUS: Doğru. Doğru. Siz - hadi ikisini ayrı ayrı ele alalım. Her şeyden önce, bu versiyonun öteki dünyaya ait şeylerden biri olmadığını nereden bileceksiniz? Çünkü bir kez onlara dokunmaya başladığınızda, onlar çok gerçek hissettiriyorlar.

RULLI: Evet.

ADAMUS: Çok, çok gerçek. Öyleyse bundan nasıl emin olabilirsiniz - "Bu o (versiyon) mu, yoksa ben sadece o birçok dünyadan birini mi deneyimliyorum?"

RULLI: Aslında sadece iki ya da üç yıl önce burada olmayan bir parçaya dokunmuş gibi hissediyorum kendimi. Müzikle ilgili hiçbir şey bilmiyordum.

ADAMUS: Doğru. Tamam.

RULLI: Hiçbir şey. Yani müzik birdenbire bir şalter gibi açıldı ve ben de "Noluyor?" diye tepki verdim. Müzikle ilgili hiçbir fikrim yoktu. Mesela bu kolay görünüyor.

ADAMUS: Bunun başka bir dünyaya ait bir şeyden ziyade tercih ettiğiniz gerçeklik olduğunu söylemenin yollarından biri, çoğunlukla şeylere fiziksel tepki vermektir. Sanki birisi üzerinize kahve dökecekmiş gibi (Adamus kahvesini onun üzerine döker, Linda nefesini tutar ve bazıları güler).

LINDA: Sen bir pisliksin!

ADAMUS: Hayır, ona şunu göstermeye çalışıyorum...

LİNDA: Ah!

ADAMUS: … o muhtemelen burada, fiziksel alemde, değil mi?

LİNDA: Ah! (nefes almaya devam eder ve Ruli için mendil getirir)

RULLI: Sorun değil.

ADAMUS: Oda bunu sevdi, değil mi? (kıkırdamalar artar) Ne yapmam gerekiyordu, sadece konuşmak mı? Ya da deneyimlemesine izin vermek mi?

RULLI: Fiyat ikiye katlanıyor (gülüyorlar).

ADAMUS: O, benden bunu yapmamı istedi (Rulli kıkırdamaya devam ediyor).

LINDA: Adamus'a iyi davrandığın ve ona yumruk falan atmadığın için teşekkür ederim.

RULLI: Ah, Adamus'a pek çok şey söyledim.

ADAMUS: Ona vururdum ama sonra (Linda nefesini tutar) o zaman muhtemelen karşılık verirdi ve bilirsiniz, acı çeken zavallı Cauldre olurdu.

LİNDA: Belki de soruları sen sormalısın.

ADAMUS: Yani, "Bunun başka bir dünya olmadığını nereden biliyorsun?" sorusuna yanıt olarak, fiziksel bir tepki hissettiğinizde, bu oldukça kesin bir göstergedir.

Sorunun ikinci kısmı, bir noktada bir faset haline geliyorsunuz. Ruli, ruhun bir fasetidir (yüzüdür). Bütünleşmişsin ama o hafıza her zaman vardır. Her zaman o biliş vardır. Artık ruhtan kopuk değilsin; sen onun bir parçasısın.

RULLI: Evet.

ADAMUS: Tıpkı Adamus'un St. Germain'in bir parçası olması gibi; St. Germain ise tüm bu ruh soyunun bir parçasıdır. Ruli asla gitmez. Ruli, ruhun hatıralarında her zaman oradadır, her zaman. Ve sonra Ruli, bir faset olarak, ister Dünya'daki yaşamlarla, ister başka şeylerle olsun, ruhun diğer bölümleriyle, diğer ifadeleriyle bağlantı kurabilir. Böylece asla yok olmazsınız.

RULLI: Peki.

ADAMUS: Güzel. Teşekkür ederim.

RULLI: Çok iyi. Teşekkür ederim.

ADAMUS: Yukarı mı aşağı mı? (birkaç kıkırdama) Onlar için gerçekten iyi bir seyircisiniz, çünkü... (Linda kupayı alır). Hey-hey-hey-hey-hey! Hey! Hayır, o kahveye ihtiyacım olduğunu biliyordum (Linda nefesini tutar).

RULLI: Ortalık biraz karıştı.

 

Soru 6

ADAMUS: Evet. Tamam, günün sonuncusu ve sonra, oh, neredeyse pizza zamanı.

LİNDA: Sue seviyor.

ADAMUS: Teşekkürler. Söz veriyorum Sue, uslu duracağım.

SUE: Tamam, peki, kim bilir.

ADAMUS: Lütfen, ıslak ıslak otur (sandalyeye kahve döküldüğü için ıslaktır) (kıkırdarlar).

LİNDA: Evet, hoş!

SUE: Peki. Pekala, bu soru aslında geçen gün aklıma geldi ve çok akıl almaz.

ADAMUS: Peki.

SUE: Yani SES'te Aliyah, Aliyee, Aliyoh'dan bahsediyoruz.

ADAMUS: Doğru.

SUE: Peki bu entegrasyon aslında Aliyoh mu?

ADAMUS: Vay canına! Bu iyi bir soru. İlle de öyle olmak zorunda değil. Tobias, Aliyah, Aliyee, Aliyoh hakkında ilk kez konuştuğunda, bunlar farklı aşamalardır diyebilirsiniz...

SUE: Seviyeler.

ADAMUS: … veya seviyeler. Ve bunlar, bedeninizle tekrar temasa geçmenizle doğrudan ilgilidirler…

SUE: Ah, tamam.

ADAMUS: … ve muhtemelen çoğu insanı gerçek aydınlanmalarından uzaklaştıran şeydir bu  – bedenlerini sevmemek, bedenlerine dokunmamak, bedenlerinde duyumsallık barındırmamak. Ama diyorum ki, kendinize Aliyah yapmak için izin veriyorsanız ve aynı zamanda 22 Mart'a geliyorsak, bu bir çeşit...

SUE: Açılış.

ADAMUS: … açılıştır. Evet.

SUE: Çünkü SES'te bahsettiğin şey, ya da - evet - Aliyoh'a ulaştığın zaman, sanki sen - artık insan bile değilsin.

ADAMUS: Ve biz burada, bu gezegende kalırken, fiziksel olanın ve ışık bedenin gerçek bütünleşmesine sahip olmaktan bahsediyoruz.

SUE: Pekala, bu başka bir soruyu beraberinde getiriyor.

ADAMUS: Peki.

SUE: Cauldre'nin makalesinde seninle konuştuğu bölümde ya da senin verdiğin yanıtta;  bazılarımızın geri gelmeyebileceğini söylemiştin.

ADAMUS: Evet. Ve soru şu olurdu?

SUE: Gerçekten mi? (kıkırdarlar)

ADAMUS: Bu bir açıklama ve soru şu olurdu? Diğer tarafta, o belirli noktaya henüz gelmiş olan pek çok kişi var – Sart ve diğer birçok Şambra gibi – “Biliyorsunuz, ben Aydınlanmaya ulaştım ve geri dönmeme gerek yok,  geri gitmek istemiyorum” dediler." Bu kötü bir şey değil.

SUE: Hayır. Hayır, hayır.

ADAMUS: Demek istediğim, ama şu anda o kadar kararlı bir Şambra grubuna sahibiz ki; onların çoğu bunu yapmayacak. Sanki, “Hey, Cennet’in Haçı’na-Geçidine, Kıyamet’e ulaştık. Bir süre buralardan ayrılmayacağım."diyecekler. (kıkırdar) Ve en azından iyi bir biftek yiyin ve bir şişe şarap için. Yani çoğu gitmeyecek. Ama bu çok farkında olacağımız, dikkatli olacağımız ve hatırlatacağımız bir şey. "Tamam, Sue, burada çok genişledin. Şimdi, orada bir insan vücudunun ve bir insan yaşamının olduğunu unutma."gibi bir şey. Ve siz  şöyle diyebilirsiniz: “Öfff! Bunu istemiyorum. Onu boşver. O insan hayatını istemiyorum.”

SUE: Doğru.

ADAMUS: Ama büyük olasılıkla, "Buraya bunun için geldim. Bu yeni enerjileri, bu yeni enerji türünü gezegene geri getireceğim.”diyeceksiniz.

SUE: Doğru. Geçen gün, “Tüm bu saçmalıkları Dünya’dan ayrılmak için yaşamadım” diye düşündüm.

ADAMUS: Kesinlikle! (kıkırdar). Kesinlikle. "Bu kadar uzağa, sırf buradan ayrılmak-ölmek için gelmedim." Kesinlikle.

SUE: Doğru.

ADAMUS: Ama içinde çok baştan çıkarıcı bir şey de olacak, "Ohh, tamam. Buraya kadar geldim. Belki de sadece giderim.

SUE: Evet. Hayır.

ADAMUS: Ama muhtemelen, hayır, gitmeyeceksin.

SUE: Güzel! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, güzel.

SUE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: O halde şimdi ödeme yapma zamanı. Buraya gelen herkes, yanımıza geri gelir misiniz? Bir sesli oylama yapacağız. Onun için….

LINDA: Hadi, bakalım.

ADAMUS: Oh, ve Linda, parayı sana vereceğim.

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Önde durun (Adamus kıkırdar).

LİNDA: Peki.

ADAMUS: Peki. Tamamdır. Linda, sen bunu kolaylaştır.

LİNDA: Peki seyircilerden alkış alacak mıyız?

ADAMUS: Bu uygun olur.

LİNDA: Peki. Böylece, oyunuzun sayılacağını unutmayın. Ve birden fazlasına oy verebilirler mi?

ADAMUS: Onları nasıl durduracaksın?

LİNDA: Verecekler.

ADAMUS: Tamam (bazı kıkırdamalar). Evet. Onlar Şambra. Evet, bunu yapacaklar. Tamam.

LİNDA: Peki. Bu yüzden arkalarına geçeceğim. Bekle, arkaya geçeyim, efendim.

ADAMUS: İsimlerini okuyabilmen için önde durmak isteyebilirsin.

LİNDA: Peki. İlk olarak, Max (bazı alkışlar). Tamam. Sonra, Tracy (bazı alkışlar). Sue (bazı alkışlar). Henrietta (bazı alkışlar). LaDonna (bazı alkışlar). Rulli (biraz daha alkış ve tezahürat).

ADAMUS: Onlara 20 dolar ver diyorum ve Rulli, Linda sana 20 dolar borçlu çünkü onun sadece 100 doları var (Linda güler). Peki, herkes için büyük bir alkışa ne dersiniz... (izleyiciler alkışlar ve tezahüratlar) Soru oyununu oynayan herkes için büyük bir alkış.

LİNDA: Pizza için kalıyorsun, değil mi?

ADAMUS: Çok teşekkür ederim.

LİNDA: Tamam, size 20'lik vereceğiz.

ADAMUS: Teşekkürler. Ve Linda size bir 20’lik borçlu olacak.

LİNDA: Bekle! Bekle! Bekle, bekle! İşte 20'likleriniz (her katılımcıya verir). Bana bir saniye ver. Hadi bakalım. Hadi bakalım. Hepiniz oldukça eşit oy aldınız (hepsi "Teşekkür ederim" diyor). Tamam.

ADAMUS: Peki.

LINDA: Rica ederim.

ADAMUS: Teşekkürler. Güzel, derin bir nefes alalım (Linda iç çeker). Arada bir, biraz eğlenmek zorundasınız. Ve özellikle Cennet’in Haçı’na  yaklaştıkça, enerjiler ağırlaşmaz; aksine hafiflerler. Ancak bu, yeniden düzenlemelerin gerçekleşmesine neden oluyor.

 

Bu İşte Birlikte - Merabh’ı

Öyleyse güzel, derin bir nefes alalım. Burada kısa bir merabh yapacağız.

LİNDA: Oh, sandalye ıslak. Bu yüzden ayağım sürekli kayıyor (kahkahalar).

ADAMUS: Biraz müzik açacağız.

LİNDA: Sanki, ne?!

ADAMUS: Ve güvenli alan için güzel, derin bir nefes alalım. Bazen sadece gülmeniz gerekir.

(müzik başlar)

Ve bazen  veçhelere kendilerini becermelerini söylemeniz gerekir. Bu çok ruhani bir tavsiye. Doğrudan Üstat'dan gelir. Bazen karar vermelisiniz, "Bunu şimdi bitiriyorum ve yoluma devam edeceğim. Artık buna ihtiyacım yok.” demelisiniz.

Güvenli alana güzel, derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Biliyor musunuz, şu anda sevdiğim o gerçekten harika olan şey, bunu birlikte yapıyor olmamız. Bunu elbette bireysel olarak ve egemen olarak yapıyorsunuz. Ama şu anda küresel bir grup olarak birlikte hareket ediyorsunuz, Kıyametin bu zamanına geliyorsunuz, o açılışa geliyorsunuz.

Biliyorsunuz, hepsini kendi başınıza ve tabii ki benim rehberliğim olmadan yapsaydınız, bu çok korkutucu olabilirdi. Ama bunu birlikte yapıyoruz ve birlikte gülebiliyoruz. Biraz gözyaşı dökebiliriz.

Korkularımız ve endişelerimiz hakkında konuşabilir ve umarım onlara gülebiliriz. Bilgeliğimizi bu şekilde paylaşabiliriz.

Biliyorsunuz, Yükselmiş Üstatların ve benim gözlemlediğimiz bu güzel şeyi hayal ederseniz eğer, hepimiz burada Kıyamete yaklaşıyoruz. Bu bana zaman zaman Tobias'ın o küçük tekneye atlayıp, Yuva'nın rahatlığını bırakıp, suları aşıp, ardından Ateş Duvarı'nın bu zamanına gelmesiyle ilgili ‘Meleklerin Yolculuğu’ hikayesini hatırlatıyor. Destansıydı.

Elbette, o her şeyi değiştirdi. Ve nedense, burada buna dair bir tür ipucu var. Biliyorsunuz, biz bu yolculuğu yaptık. Uzun zamandır onun üzerinde çalışıyorsunuz. 2009'da geldiğimden beri bu işte birlikteyiz ve şimdi korsan teknemizle ona daha da yaklaşıyoruz.

Bu, ‘Yeni Ateş Duvarı’ gibi bir şey.

Ama bu Ateş Duvarı bizi parçalamıyor, milyarlarca parçaya ayırmıyor. Bu farklı. Aslında neredeyse ters bir Ateş Duvarı. Bizi tekrar bir araya getiriyor. Sizi, artık üzerinizde diğer alemlere erişemeyeceğiniz bir örtüyle kapatılmadığınız bir yerde, tekrar bir araya getirir.

Belki de bu kadar paramparça ve izole olduktan sonra, hepinizin tekrar bir araya geldiğiniz yerin Ateş Duvarı'nın diğer tarafı olduğunu söyleyebilirsiniz.

Ve işte biz, o ruhani korsan gemisindeyiz, gittikçe yaklaşıyoruz ve bu pek çok kaygıyı, pek çok sorunu gündeme getiriyor. Buna layık olup olmadığınızı merak ediyorsunuz ve şu anda yaşadıklarınızın çoğu, sevgili LaDonna, “Buna layık mısınız?” ile ilgili. 

45 gün kaldı. Buna layık mısınız? İşte bu yüzden şu an çok yoğun. Ve belki yaşamınızda size yakın olanların buna erişimi olacak ve belki de sizin erişiminiz olmayacak çünkü siz buna layık değilsiniz (gibi kaygılarınız olabilir). Yani şu anda gerçekten "Ben buna layık mıyım?" durumu var.  Kahretsin, evet. Kesinlikle layıksınız.

Biz yaklaştıkça ve yaklaştıkça kaygı artıyor. Eski topraklama yolları, bağlantıda kalmanın eski yolları bir işe yaramıyor. Ama bugün burada. bu şekilde oturup, gülüp eğlenebiliyoruz ve bugün yaptığımız gibi nispeten derin konuları keşfedebiliyor ve derin bir nefes alıp güvende hissedebiliyoruz.

Şambra ile çalışmanın sevdiğim yanı da bu. Bunu birlikte yapıyoruz, eğlenmeye ve içindeki ışığı bulmaya çalışıyoruz ve üstelik ne yaptığınızı bilerek, ister bir Alem İşçisi olun, ister insan düzeyinde çok çalışıyor olun, epik (destansı) boyutlarda bir şeyler oluyor.

Derin bir nefes alın ve bu yaşamda neden burada olduğunuzu, bizim ne yaptığımızı bir kez daha hissedin. Bütün bunların büyüklüğünü hissedin.

(duraklama)

Ve hepiniz için söylüyorum, "Bundan sonra olacaklara layık mıyım?" diye hissediyor olabilirsiniz.

Hepiniz için, şu anda bunu kendi içinizde yanıtlama zamanı. 45 gün sonra olacak olan bu şeye layık mısınız?

Bazılarınız, “Peki, ben hazır mıyım?” diye soruyorsunuz. Evet, hazırsınız. Asıl soru - Üstadın sorusu - "Sen buna layık mısın?" dır. Eğer ben ön tarafa gelseydim soracağım şey buydu. “Ben buna layık mıyım?” Ve cevap kesinlikle, evettir.

Bununla birlikte derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Şimdi pizzanızı yiyebilmeniz için sahneyi terk etmem isteniyor (bazı kıkırdamalar). Pizza, neredeyse burada, yemeniz için hazır. Evet, ben pizzamı ayırttım.(Adamus kıkırdar).

Gelin, bizim yaptıklarımızın ve sizin nereye gittiğinizin güvenliğine derin bir nefes alalım ve elbette tüm yaratılışta her şeyin yolunda olduğunu her zaman hatırlayalım.

Teşekkürler (izleyiciler alkışlar)

 

 

Türkçeleştiren: Çağrı

Gözden geçiren: Hikmet