• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

UMUDUN KANATLARINDA DİZİSİ "ŞAUD 3"

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Umut Kanatlarında

SHOUD 3 – Radikal hayal gücü, pratik gerçekleştirme

Geoffrey Hoppe'nin kanallık ettiği ADAMUS SAINT-GERMAIN'in katılımıyla

14 Aralık 2024'te Crimson Circle'a sunuldu 
www.crimsoncircle.com

 



 

Ben Benim Egemen Alan’ın Adamus’u.

Herkese hoş geldiniz. Aralık Şaudumuza hoş geldiniz. Şaumbra'nın bu harika buluşmasına hoş geldiniz. Ahh, burada ne kadar da büyük bir izleyici kitlesi var.

Heyecanlı mısınız? Uhh? Ah, (bazı tezahüratlar ve alkışlar). Biraz gerginlik hissediyorum. "Adamus bugün bize ne yapacak, hm?" gibi biraz çekingenlik hissediyorum (bazı kıkırdamalar) Kim ben’mi ?! Ah! Nazik ve kibar olacağım ve...

LINDA: Oh, evet, evet, evet!

ADAMUS: ... tatlı. Evet, iyi (Adamus kıkırdar). Yine de kötü haberlerim var (Linda nefes nefese kalır). Böyle başladığım için üzgünüm. Biliyorsun, normalde kötü haberlerle büyük bir aylık Şaud'a atlamazsın ama bugün kötü bir haberim var (Adamus yine kıkırdar).



Siz öncüsünüz

Kötü haber şu ki, ister inanın, ister inanmayın, biz Yükselmiş Üstatlar her şeyi bilmiyoruz (Linda yüksek sesle güler). Bunun komik olduğunu düşünmüyorum. Bunun komik olduğunu düşünen başka birileri varmı? Başka gülen var mı? Bence o kadar da komik değil. Hayır, bilmiyoruz. Bilmiyoruz ve bazen Şambra'nın her şeyi bildiğimizi düşünmesi beni şaşırtıyor, mesela sırada ne olacağını. Biliyorsun, işler belirli bir yöne doğru giderken son anda çok hızlı bir dönüş yapabilir. Bu artık her zaman oluyor.

Love 2.0'a girmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz. Bilmiyoruz. Teorilerimiz var. Bunun hakkında konuşabiliriz. Bunu kanalize edebiliriz. Ama inanın ya da inanmayın, Yükselmiş Üstatlar olarak bunu deneyimlemedik. Bunu deneyimleyenler sizlersiniz. Biyolojik bir bedenden, -biyolojik beden hala oradayken- ışık bedenine geçmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz.

LINDA: Bunun nedeni hemen sonra ayrılmanız mı? Bu mu...

ADAMUS: Kesinlikle.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Kesinlikle.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Şimdi, bu akıllıca mıydı yoksa aptalca mıydı? (Linda gülüyor) Buna daha sonra değineceğiz (Linda tekrar kıkırdar). Hem ışık bedeninde hem de fiziksel bedende olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz. Linda'nın nazikçe belirttiği gibi, biz ayrıldık. Fiziksel bedeni terk ettik. Aynı anda ışık bedenini deneyimleme fırsatımız olmadı.

Işığın gezegende olup bitenlerle ilgili nihai etkilerini tam olarak bilmiyoruz. Teoriler üretebiliriz. Kulüpte bunun hakkında konuşuyoruz. Birbirimize gidip tartışıyoruz. Ama bunu deneyimleyen, öğrenen sizsiniz. Ve sonra Kırmızı Konsey olarak yaptığımız şey, bu bilgileri toplamak, yani deneyimleri ve bilgeliği toplamak diyebiliriz ve sonra bunu diğer alemlerde öğretmek veya geri gelip buradaki diğer insanlara öğretmek için kullanıyoruz. Ama biz bunu yapmadık, tüm cevapları da bilmiyoruz. "Bilmiyorum" diyecektim ama tüm cevapları bilmiyoruz. Bu yüzden buradasınız.

Bunu hissetmek için biraz zaman ayırmanızı istiyorum. Sanırım bazen tüm bunları bildiğimize dair bir kavrama sahipsiniz ve sonra - ha, ha, haha - bunu kendiniz öğrenmek zorundasınız. Burada bunu öğrenen, gerçek Ve'de olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenen siz öncülersiniz. Biz bunu gerçekten bilmiyoruz. Bir an insandık - puf! - bir an sonra Yükselmiş Üstatlar olduk. Yükselmiş Üstatların rolünü küçümsemiyorum. Bizler harikayız. Çok inanılmazız (birkaç kıkırdama). Hayal bile edemezsiniz. Ama biz sizin yaşadıklarınızı yaşamıyoruz. Özellikle sizin geçmekte olduğunuz beden ve zihin geçişleri ve salıverilmeleri seviyesinden geçmiyoruz. Hem de hiç. Şimdi siz zihnin ötesine geçmenin nasıl bir şey olduğunu öğreniyor, deneyimliyorsunuz, bu “zihnin ötesine geçmek” hepinizin uzun zamandır korktuğu bir şeydi.

Hepiniz bu hayatta ve diğerlerinde, içinizde olup bitenlerden dolayı bir akıl hastanesine kapatılacağınızdan korktunuz. Onunla savaşıyor, onu bastırıyordunuz ve şimdi ben ve diğerleri tarafından, neredeyse zorlanarak, o zihnin ötesine geçmeye teşvik ediliyorsunuz, çünkü orada çok daha fazlası var. Biz bunu hiç yapmadık.

Yani, birçok yönden harika teorisyenleriz. “Tamam, enerji dinamikleri nedir? ” demekte harikayız. Tüm şambra’larla Metafizik konusunda, gerçekten neler olduğu konusunda çalışmayı seviyorum. Ama sonuçta, bunu yapan sizsiniz, ve bu kötü haber (Adamus kıkırdıyor).

Kötü haber şu ki, bazen her şeyi bildiğimize ve geleceği gördüğümüze inanmak istiyorsunuz. Geleceği görüyoruz ama anında değişebilir, bir anda değişebilir. Bunu Amerika Birleşik Devletleri'ndeki son seçimlerde gördünüz. İşler tek bir yöne gidiyordu, çok çok hızlı bir şekilde, seçimlere iki haftadan kısa bir süre kala her şey değişmeye başladı. Tüm cevaplara sahip değiliz ve aslında ben de sahip olmak istemem. Bunu istemiyorum. Temelde laboratuvar fareleri gibi olduğunuz ve sadece gidip öğrendiklerimizi öğrenmek zorunda kaldığınız bir durum istemiyorum. Siz kaşiflersiniz. Tüm bu yeni şeyleri yaratanlar sizlersiniz. Başkalarının inceleyeceği şeyleri siz yaratıyorsunuz. Ama biz bunları yaşamadık.

Çok şeyler yaşadık ama biz size rehberlik etmek, destek olmak ve genel bir bakış açısıyla bazı şeyleri açıklamak için buradayız, böylece neyi neden yaptığınızı ,neden neler yaşadığınızı anlayabilirsiniz. Ancak ilk sıradakiler sizlersiniz. Bunu yapanlar sizlersiniz. Lütfen bir dakikanızı ayırıp kendinizi ve yaptıklarınızı kabul edin.

Ve biliyorum ki - pff, Tanrım, biliyorum ki - kendini kabul etmiyorsun. Biliyor musun, gündüzlerim kolay zamanlarım. Seninle uğraştığım için gece işim var. Tüm bu aramalar. Tüm bu "Ah, Adamus, bunu söyledin" ve "Bununla ilgili ne yapmalıyım?" Geceleri çok, çok meşgul oluyoruz ve eğer kendinizi benim ve diğer Yükselmiş Üstatların sizi gördüğü gibi görebilseydiniz çok mutlu olurdum. Sizi destekliyoruz. Size tezahurat yapıyoruz. "Ah, ne yaptıklarını bilmiyorlar" gibi bir olumsuzluk asla yok, -Eh, benden var ama... (Adamus kıkırdar)- "Kendilerini geri tutuyorlar ." gibi Kesinlikle yok. Çünkü üstadlar için bu, yaptıklarınız, yaşadıklarınızdan dolayı sizin için duyulan büyük bir onur duyusu.

Yaşadığınız şey - yani, bir dereceye kadar biliyorsunuz - ama bedeninize, zihninize, geçmiş yaşamlarınıza ve her şeye yaptığınız şey eşi benzeri görülmemiş bir şey. Yaptığınız şey gerçekten inanılmaz. Ve çoğunlukla, sağlam kalıyorsunuz. Sanırım en şaşırtıcı kısmı da bu. Oldukça iyi bir iş çıkarıyorlar, değil mi?

LINDA: (hafifçe duraklar, sonra dramatik bir şekilde gözlerini devirir) Evet (kıkırdarlar).

ADAMUS: Peki ya sen? Kendini toparlayabiliyor musun?

LINDA: Bazı günler diğerlerinden daha iyi.

ADAMUS: Evet. Ve bilirsiniz, bazen şöyle düşünürsünüz, “Peki, benim neyim var? Kendimi kaybediyorum ve hiçbir şeyle başa çıkamıyorum.” Yaşadıklarınıza bakılırsa, bir arada kalmayı başarmış olmanız inanılmaz.

Yaptığınız şeyin onuruna derin bir nefes alalım.

Tüm cevaplara sahip değiliz, bazen sahipmişiz gibi davranıyoruz ama aslında değiliz. Size rehberlik açısından yardımcı olabiliriz, kör noktalarınızdaki bazı şeyleri görmenize yardımcı olabiliriz, ancak bunu yapan sizlersiniz. Gezegendeki bu en büyük değişimi gerçekleştirecek olanlar sizlersiniz. Bu kapsamlı bir değişim, daha önce yaşadığınız hiçbir yaşama benzemiyor.

Ve, tüm bunlara ek olarak, tüm bunları yaşarken – sizden bunları hissetmenizi isteyeceğim – tüm bunları yaşarken, tüm geçmiş yaşamlarınız da Gerçekleşmelerine giriyor ve ne olup bittiğini anlamıyorlar. Bizimki gibi tartışmalar yapmıyorlar, ancak serbest bırakma, zorluk, Gerçekleşmeye ulaşma sürecinden geçiyorlar ve siz bir nevi, şey, onlar için sürü liderisiniz. Siz ilham kaynağısınız. Şu andan itibaren, onlara her şeyin yoluna gireceğini söylemek için geçmişte onları ziyaret etmeye gidiyorsunuz.

Tüm bunlar şu anda oluyor. Tüm bunlar günlük hayatınızda oluyor ve bazen neden yoğun bir baskı hissettiğinizi, neden kontrolünüzü kaybettiğinizi hissettiğinizi merak ediyorsunuz. İşte bu yüzden, kötü haberlerle başlamak istedim (Linda gülüyor). Konuşmanın geri kalanı tamamen iyi (Adamus kıkırdar). Hepsi iyi.

Birkaç harika kişiyi takdir etmek istiyorum - aslında bugün onlar misafir bile değiller - harika arkadaşlar. Böyle bir bayram kutlamasını hiçbir şey için kaçırmazlardı. FM'imiz var.

LINDA: Oo! (biraz alkış)

ADAMUS: Ve - evet - ve Sart (birkaç alkış). Evet, Sart? Sart.

LINDA: Evet.

ADAMUS: Hemen unutuyorsunuz. Sart, özür dilerim, unuttular (daha güçlü alkış). Seni çoktan unuttular!

LINDA: O tişörtü hatırlıyor musun?

ADAMUS: Evet. Ve Edith (daha fazla alkış).

LINDA: Ahh!

ADAMUS: Bunu hiçbir şey için kaçırmazlardı. Ayrıca Carolyn de bugün bizimle birlikte (birkaç alkış daha). Derin bir nefes alalım. Hepsine hoş geldiniz diyelim. Partiyi istiyorlar. Partiyi istiyorlar.

Ayrıca son altı aydan bir yıla kadar Crimson Circle'ı dinleyen tüm yeni katılımcılara da hoş geldiniz demek istiyorum. Bir çok yeni kişi geliyor.

LİNDA: Evet.

ADAMUS: Zavallı Cauldre'ye bu röportajları yaptırıyorum ve söylediğim şeyler yüzünden gazaba uğruyor. Ama sorun değil, bunu kabul etti. Ama bir sürü yeni dinleyici getiriyor. Dinleyicilerin çoğu bundan hiç hoşlanmıyor. Ama bazıları var ki, tam yerine denk geliyor, bir şeyler duyuyorlar, kendilerini duyuyorlar ve sonra Crimson Circle'a geliyorlar, daha çok öğreniyorlar, daha çok deniyorlar. Bugün burada dinleyiciler arasında kaçınız sadece 2024'ten beri buradasınız? Birkaç tane. Güzel. Ellerinizi kaldırabilirsiniz, sorun değil (Adamus kıkırdar).

 

Adamus'un Başlangıç Sorusu

Çok hızlı bir şekilde, Linda'nın mikrofonu almasını ve odanın etrafında dolaşmasını istiyorum. Crimson Circle'a yeni gelenlere Crimson Circle hakkında ne söylerdin? Onlara ne söylerdin? O zaman hadi Linda, lütfen.

LINDA: Tamam. Gönüllüler, değil mi?

ADAMUS: Evet, gönüllüler. Ve bunu hatırlayalım, damıtılmış halde tutalım. Nispeten basit tutalım. Devam et.

HENRIETTE: "Söylenen her şey, sizin gerçek bir yansımanızdır."

ADAMUS: Bunu yeni gelenlere mi söylüyorsun?

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Tamam. Ve diyorlar ki, "Bu ne demek oluyor?" (Henriette kıkırdar) Hayır, ciddiyim. Bunu onlara gerçekten açıklamalısın. Mesela, "Tamam, ee, bu şimdi ne anlama geliyor?"

HENRIETTE: "Gerçekten, tak..."

ADAMUS: Gerçek terimlerle anlat.

HENRIETTE: emniyet kemerlerinin beş’inide tak..."

ADAMUS: Evet, ama yine de...

HENRIETTE: "... ve hazır ol."

ADAMUS: Hazır ol?

HENRIETTE: Evet, çünkü "tartışılan her şey, yaşadıklarınızın, yaşadıklarınızın, yaşayacaklarınızın bir yansıması."

ADAMUS: Tamam.

HENRIETTE: "Gerçekten, kendini duyuyorsun ve söylenenlerle kendini hatırlıyorsun."

ADAMUS: Yani, evet, "Duyduğun şey senin enerjin. Yani, büyük bir organizasyon ve çok sayıda başka insan olmasına rağmen, eninde sonunda kendinizi duyacaksınız."

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Güzel.

HENRIETTE: Evet.

ADAMUS: Harika. İnsanlara Crimson Circle hakkında ne söylersiniz? Yeni olanlara. Bu podcast'lerden birinde bir şeyler duydular, güzel Crimson Circle web sitesine girdiler - teşekkürler Jorge - ve şimdi bir şekilde ilgilerini çekti , peki siz onlara ne söylerdiniz?

RA (Tamara): Doğru yerdeler.

ADAMUS: Doğru yerdeler.

RA: Evet.

ADAMUS: Peki bu ne anlama geliyor?

RA: “Aradığınız her şeyi tam burada bulabilirsiniz.”

ADAMUS: Tamam.

RA: Evet.

ADAMUS: Harika.

RA: “Sen de kendini bulabilirsin.”

ADAMUS: Kendi deneyiminize göre, Crimson Circle'ı nasıl buldunuz?

RA: (iç çeker) Bir YouTube videosu izlerken. Adı neydi? Bir çizgi filmdi.

ADAMUS: Bir çizgi film (Adamus kıkırdar).

RA: Evet. Ve tüm ayrıntıları hatırlamıyorum ama Bay Geoffrey'i o şekilde gördüm.

ADAMUS: Tom ve Jerry mi?

RA: Hayır. Hayır.

ADAMUS: Çakmaktaşlarmı? (Onun gibi bir şey’mi).

RA: Hayır.

ADAMUS: Crimson Circle hakkında bir çizgi film miydi?

RA: Hayır.

ADAMUS: Oh.

RA: Kendi işini yapıyordu. Hayır.

ADAMUS: Tamam.

RA: Ama, evet, ama sonunda sizi tanıştırdı.

ADAMUS: Aaa!

RA: Ve oraya gittim ve bir göz attım.

ADAMUS: Oo, ilginç.

RA: Evet.

ADAMUS: Güzel. Çizgi filmlerde olduğumuzu bilmiyordum.

RA: Ve sonunda aradığımı buldum.

ADAMUS: Evet. Güzel.

RA: Evet.

ADAMUS: Teşekkür ederim.

RA: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Birkaç tane daha. İnsanlara ne söylerdin? "Crimson Circle nedir...?" bir tarikat mı? (Sue başını hayır anlamında sallıyor, birkaç kıkırdama) Neden olmasın? (Adamus kıkırdar) Neden bir tarikat değil? Yani... evet.

SUE: Düşünüyordum da...

ADAMUS: Crimson Circle'ın bir tarikat olduğunu düşünüyor musun?

SUE: Hayır.

ADAMUS: Kahretsin! (birkaç kıkırdama) Bir tarikat olmak için çok uğraşıyorum ve bize izin vermiyorlar (kıkırdar). Zaten tarikat nedir ki?

SUE: Kendini takip etmek yerine birini takip etmen gereken yer.

ADAMUS: Doğru. Ve "Hotel California" gibi olduğunda. Giriş yapabilirsin ama çıkış yapamazsın.

SUE: Ama asla çıkış yapamazsın.

ADAMUS: Evet (kıkırdarlar). Tamam, iyi. Tamam.

SUE: Sana bunu söylemiştim (kıkırdar).

ADAMUS: Evet.

SUE: “Tünelin ucundaki ışığı gördüğünüz o günlerde...”

ADAMUS: Mm hmm.

SUE: Mmm. “Dikkatli ol.”

ADAMUS: Tünelin sonundaki o ışık nedir?

SUE: Evet. “Hayır, demek istediğim sana doğru gelen tren.”

ADAMUS: Doğru (bazı kıkırdamalar). Hayır, ama - evet, onun tren olduğunu düşünüyorsunuz ama gerçekte nedir?

SUE: “Sen.”

ADAMUS: Kesinlikle.

SUE: Evet.

ADAMUS: Sadece lanet olası bir tren yolculuğu gibi hissediyorsun.

SUE: Evet.

ADAMUS: Evet.

SUE: “Ve sonunda her şey netleşecek ve tünelin sonundaki maviyi göreceksin.”

ADAMUS: Harika. Ve böylece çaylak şöyle der, “Harika! Bu ne kadar sürecek? Birkaç ay mı?”

SUE: Tanrım! Hayır.

ADAMUS: Hayır.

SUE: Şey, hayır. Bence yeniler bunu - bize ne diyorsunuz - Kuruculardan daha hızlı sahip olacaklar?

ADAMUS: Evet, evet. Öyle mi düşünüyorsun?

SUE: Evet.

ADAMUS: Neden?

SUE: Benim tanıştıklarım daha farkında, daha bilinçli görünüyorlar.

ADAMUS: Tamam. Bir noktaya kadar. Biliyorsunuz, söylenecek çok şey var - bir süredir buralarda olanlarınız için - söylenecek çok şey, çok fazla cesaret. Gerçekten çok şey yaşadınız, yaşadığınız her şey içinizde çok derin ve çok gerçek. Sanmıyorum - siz Kurucuların , bir süredir buralarda olanların, bunu hızlı yoldan yapmak isteyeceğini de sanmıyorum.

SUE: Hayır.

ADAMUS: Yani, başka bir deyişle, sadece detayları atlayıp orada olduğunuzu düşünün. Bence yapmanız gereken...

SUE: Bunu yaşayın.

ADAMUS: ... her bir parçasını hissedin.

SUE: Doğru.

ADAMUS: Ve yenilere, sizin yaşadığınız o zorlu temelleri atmalarını önerir misin?

SUE: Eğer isterlerse, evet.

ADAMUS: Eğer isterlerse.

SUE: Evet.

ADAMUS: Ama bu iyi bir şey mi? Yoksa sadece, ne diyorsunuz, Cliff Notes versiyonunu, kısaltılmış versiyonunu Gerçekleşmeye giden yolda hızlıca edinmek daha mı iyi? Kendi deneyimlerinizi bununla takas eder misiniz?

SUE: Hayır. Aman Tanrım, hayır.

ADAMUS: Hayır.

SUE: Hayır. Kendimi çoğu insanın asla kavrayamayacağı seviyelerde tanıdığımı hissediyorum.

ADAMUS: Doğru. Yani, sen buna daldın, derinlemesine daldın.

SUE: Katılıyorum.

ADAMUS: Ve bu acıtıyor - yani, gerçekten acıtıyor - bazen.

SUE: Acıtıyor.

ADAMUS: Gerçekten, gerçekten zor. Tüm deneyimlerinizde bir şeyi bırakabilseydiniz, keşke orada olmasaydı dediğiniz bir şey.

SUE: Ailemi kaybetmek.

ADAMUS: Ailenizi kaybetmek.

SUE: Evet.

ADAMUS: Ne, sana sırtlarını mı döndüler? Yoksa kelimenin tam anlamıyla gezegeni terk mi ettiler?

SUE: Hayır. Hayır, sırtlarını döndüler.

ADAMUS: Evet, evet.

SUE: Dışlanmak.

ADAMUS: Doğru.

SUE: Doğru.

ADAMUS: Buna gerek var mıydı?

SUE: Evet.

ADAMUS: Evet, bir nevi ,bu zor bir şey.

SUE: Evet.

ADAMUS: Evet. Başka ne var, eğer yeni olanlara, -bilirsin, hepsi çok heyecanlı ve bakıp , "Ah, çocuklar, çok uzun sürdü ve tüm bu zorluklardan geçtiniz, ben bunları yaşamayacağım" diyorlar - onlara söyleyeceğin tek şey ne olurdu, "Tamam, eğer bir şey yapacaksan, şunu şunu bırak mı dersin"?

SUE: Kendini nasıl seveceğini bilmediğini, bırak.

ADAMUS: tamam.

SUE: Çünkü kendini nasıl seveceğini biliyorsun.

ADAMUS: Doğru.

SUE: Güvenmek.

ADAMUS: İyi.

SUE: Doğru.

ADAMUS: Teşekkür ederim.

SUE: Rica ederim.

ADAMUS: Ve kendi yolculuğuna saygı duyduğun için teşekkür ederim. Biliyorsun, bazen "Biliyor musun, ben sadece yola geri döneceğim. Artık bunların hiçbirini yapmayacağım." demek çok kolay. Ama yol boyunca biriktirdiğin şey muazzam bir derinlik. Muazzam.

Tamam. Devam et.

LINDA: (fısıldar) Tamam.

ADAMUS: Peki yenilere Crimson Circle'ı nasıl anlatırdın?

VINCE: Şu olurdu - benim deneyimim bana ait- ama "Sadece açık olun." derim..

ADAMUS: "Açık ol." Tamam. Evet.

VINCE: "Akıllıca seç."

ADAMUS: Doğru.

VINCE: "Ve nereye gittiğini gör."

ADAMUS: Evet. Peki onlara Crimson Circle'ı bir grup olarak nasıl anlatırdın? Bu grubu nasıl tanımlardın?

VINCE: "Birlikte olmak isteyeceğin en ilginç insanlardan bazıları."

ADAMUS: Güzel. Tamam. Böyle bir etkinliğe gelmeden önce, atlamadan önce onlara ne tavsiye verirdin? Ne tür bir bilgelik sözü?

VINCE: (kıkırdar) "Sadece deneyimle."

ADAMUS: (kıkırdar) Tamam.

VINCE: "Yargılamamaya çalış." (kıkırdar).

ADAMUS: "Yargılamamaya çalış." Tamam. Güzel. Teşekkür ederim. Birkaç tane daha. Onlara Crimson Circle hakkında ne söylerdin? Bilirsin, geçmişte muhtemelen birkaç başka grupla birlikte olmuşlardır, belki bir yoga grubu veya bir tür kanal grubu. Onlara ne söylerdin? Çünkü Crimson Circle ille de tipik bir grup değildir. Onlara ne söylerdin?

MARY: Evet, tipik değil ama sana, evet, yoldaşlık sağlıyor. Sizin yaşadıklarınızı yaşayan insanlarla özdeşleşebilirsiniz, ki bu da kitle bilincindeki tipik bir insanla ilişki kurmanın daha zor olduğu anlamına geliyor.

ADAMUS: Doğru.

MARY: Ve Crimson Circle bize her şeyden önce kendi egemenliğimizi (okunuşu “sov-renity”) gerçekleştirme yeteneği veriyor.

(Çvm not: ingilizceyi iyi bilmiyor**)

ADAMUS: Doğru.

MARY: O kelimeyi doğru söyleyemiyorum. Özür dilerim.

ADAMUS: Egemenlik. Bu çok iyi. Biliyorduk.

MARY: Evet, evet (kıkırdar).

ADAMUS: "Ayıklık" dediğinizi sanıyordum (bazı kıkırdamalar) ve sanki bu konuda değilmiş gibi...

MARY: Sana öğrettiği şey bu değil! "Bu AA değil!" gibisin.

ADAMUS: Doğru, doğru! (gülüyorlar)

MARY: Ama benim için, Ve'de olmak için araçlar . Yani, bu insan deneyimimiz var ve diğer alemleri nasıl deneyimliyoruz ve dünyada olup da ona ait olmamayı nasıl başarıyoruz.

ADAMUS: Tamam. Tamam.

MARY: Benim için en önemli araç.

ADAMUS: Tamam. Ve bir şey daha vardı - Susan'a daha önce sormuştum - onlara sadece bırakmalarını söyleyebilseydiniz, bilirsiniz, yollarında daha fazla ilerlemeden hemen önce - "Sadece bırakın" - bu ne olurdu?

MARY: Kolay değil. Tüm şeytanlarınla, tüm ejderhalarınla ​​karşı karşıya geliyorsun, kim gerçekten, sadece gerçekten senin ruhun.

ADAMUS: Peki onlara neyi bırakmalarını söylerdiniz?

MARY: Ah, düşüreceğin bir şey.

ADAMUS: Bırakacağın.

MARY: Özür dilerim. Yanlış anladım.

ADAMUS: Evet.

MARY: Bırak...

ADAMUS:, "Biliyorsun , yolculuğundaki en işe yaramaz şey’i söyle ...?"

MARY: Bilmiyorum, "Başkalarının ne söylediğini umursamak!" (gülüyor)

ADAMUS: Evet, bu da doğru. Evet. Sanırım Jeff bunu cevaplamak istiyor.

MARY: Pekala, "Küçüklüğünü bırak. 'Yeterince iyi değilim' düşüncesini bırak."

ADAMUS: Tamam.

MARY: “Bırak şunu…”

ADAMUS: Aklındaki şeyi tam olarak ifade edemiyorsun ama neredeyse oradasın.. Jeff'e pasla, eğer istersen.

JEFF: Ben , bilirsin, Metafizik bağımlısı olmaya başladığımda ve bir çok YouTube videosuna rastladım ve sizin bir çok röportajlarınıza rastladım ve gerçekten benimsediğim tek şey, makyo ile dalga geçme şeklinizdi.

ADAMUS: Ah, evet.

JEFF: Ve mesele şu ki – çünkü ben şöyleydim, "Ah, meditasyon yapmayı öğrenmeliyim. Kristallerimi çalıştırmalıyım." Birdenbire...

ADAMUS: Aman Tanrım!

JEFF: Evet. Sonuç olarak, kendi sorumluluğum bana ait...

ADAMUS: Bunu sen mi yaptın? Başkası da yaptı mı?

JEFF: Aslında ben yapmadım.

ADAMUS: Ah, ah, yapmadın. Ah, tamam.

JEFF: Ben gerçek Şambra'yım. Bunu düşündüm ama hiç yapmadım (Adamus kıkırdar).

ADAMUS: Peki, bırakılacak tek şey nedir? Birine, özellikle Crimson Circle'a gelen birine, "Bu tek şeyi bırakmalısın." diyeceksen .

JEFF: Aslında "Makyoyu bırak" diyecektim ama...

ADAMUS: Evet, bu iyi.

JEFF: Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Tamam.

JEFF: Ama aklıma gelenler...

ADAMUS: Biliyorsun, ve ben Shaumbra'dan çok, çok etkileniyorum, özellikle canlı atölyelerimizi yaptığımızda. Bir atölyeyi yönetmeden önce birkaç kadeh içki içmek zorunda kalırdım... (biraz kahkaha)... çünkü çok fazla makyo vardı. Ve çok yoğun ve aşırı şuruplu ve çok odaklanmamış ve sadece çöptü.

Şimdi, dünyanın dört bir yanındaki tüm Shaumbra'larda, artık çok, çok az, Çok az, Her şeyden önce, bence, biliyorsunuz, eğer varsa benden sakladığınızı düşünüyorum. Ama ikinci olarak, bence siz onu bıraktınız. Yani, bu gerçek bir yolculuk. Ve makyo, dikkat dağıtıcı şeyler, Simya gibi dikkat dağıtıcı şeyler ve Simya ile ilgili tüm bu şey, yaptığımız gerçek iş için pek çok insanı yoldan çekmek için büyük bir dikkat dağıtıcıydı, Tüm dikkat dağıtıcı şeyler - ve burada nutuk atmayacağım, Cauldre beni durdurmaya çalışıyor; bir bir atıp tutmayacağım - ama uzaylılar, UFO'lar ve komplolarla ilgili tüm bu şeyler dikkat dağıtıcı şeylerdi. Komplolarda İnsanların sevdiği şey nedir - ya da Shaumbra'nın komplolar hakkında bu kadar çok sevdiği şey nedir? Herkes bir denesin. Bu komplolar da neyin nesi? Evet.

DENISE: Dram.

ADAMUS: Bir sürü drama. Evet. Evet. Komplolara giriyor musun? Sen girdin mi?

DENISE: Belki önceki yaşamlarda.

ADAMUS: Bu yaşamda girmedin mi?

DENISE: Duyuyorum ve sonra içine girdiğimi düşünüyorum ve sonra da, “Hayır, sanmıyorum.”diyorum.

ADAMUS: Evet, evet. Evet, evet. Güzel. Başka kimse var mı? İnsanlar neden komploların içine giriyorlar? Bu çok fazla makyo ve bunu her zaman duyuyorsunuz. Sonra da şu kendini beğenmiş komplocu tavrı takınıyorlar: “Bilmiyorsun işte. Benim tanıdığım insanları tanımıyorsun.”

VINCE: Şehir dışından gelen uzman.

ADAMUS: Doğru. Evet.

VINCE: Ve ayrıca, sorumluluktan kaçış.

ADAMUS: Doğru. Suçu başka bir şeye atmak. Başka bir yere atmak.

VINCE: Birinin gelip sizi kurtaracağını düşünmek.

ADAMUS: Evet, bu çok fazla drama, bilirsiniz, Ve bu çok fazla korku ve çok fazla drama ve büyük miktarda makyo , dikkat dağıtma yani komplolarla insanları gerçekten harekete geçirirsiniz. Çok sık değil, ama Shaumbra da arada bir hala görüyorsunuz, Ve bu Kabl, Kabal, bugünlerde ne diyorlarsa ‘Dünyadaki beş zengin aile’, Ve, bilirsiniz, ne olmuş yani, öyle olsa bile, en büyük komplonun kilise olduğunu söylerdim. Ama tam önünüzde, bilirsiniz, caddeden aşağı inersiniz, altı tane görürsünüz, Bilirsiniz, bu ne kadar komplo? Ya da komplonun vergiler olduğunu söyleyebilirsiniz (Adamus iç çeker). Ama olsa bile, bu uzaylı komploları olsa bile, ve her yerde bu hovercraftları uçuruyor olsalar bile, her yerde - ne diyorsunuz onlara - dronlarınızı uçuruyor olsalar bile, ne olmuş yani?! Bu sizin komplonuz değil. Bu sizin sorununuz değil. Bırakın Bütün muggle'lar, bütün besleyiciler oraya koşup "Onlar uzaylı mı?" ya da "Yabancı bir hükümet mi?" diye konuşsunlar. Yoksa sadece herkesi korkutarak çılgınca eğlenen birkaç 13 yaşında çocuk mu var, biliyor musun? (bazı kıkırdamalar) Muhtemelen bu daha olası.

Ama makyo meselesini gündeme getirdiğin için mutluyum çünkü bu çok büyük bir dikkat dağıtıcı ve herkes bunu yapıyor. Herkes. Hepiniz geçmişte bunu yaptınız. Yeni gelenler de bunu bir dereceye kadar yapacaklar. Ama sonra bunun üstesinden geliyorsunuz ve yolculuğunuza geri dönüyorsunuz. Yol'a geri dönüyorsunuz ve bunun sadece bir dikkat dağıtıcı olduğunu fark ediyorsunuz. Orada hiçbir cevap yok.

Tamam, birkaç tane daha. Yeni gelenlere Crimson Circle hakkında ne söylerdiniz? Onlara bu organizasyondan nasıl bahsederdiniz?

MARIETTA: Kendilerine iyi bakıp bakmadıklarını sorardım.

ADAMUS: Doğru.

MARIETTA: Ve "Başkalarıyla ilgilenmeyi ve dünyayla ilgilenmeyi bırak. Kendine iyi bakmanın zamanı geldi."

ADAMUS: Çok doğru bir ifade. Peki onlara Crimson Circle hakkında ne söylerdin, seninle ilgilendiğimizi?

MARIETTA: Hayır! (gülüyorlar) Kesinlikle hayır!

ADAMUS: Kesinlikle hayır! (Adamus kıkırdar) Onlara ne söylerdin? Bir grup - bilmiyorum - çılgın insan mı? Bir grup…. - bu grup hakkında onlara ne söylerdin?

MARIETTA: "Yaşadığın şeyin dışına çıkmak istiyor musun? Ötesine geçmek istiyor musun?"

ADAMUS: Peki ya sana "Evet" derlerse, onlara inanacak mısın?

MARIETTA: Hayır (kıkırdarlar).

ADAMUS: "Evet" diyecekler. Peki ya çoğunlukla sadece biraz daha güzel bir hayat istediklerini söylerlerse? Ve küçümsemek istemiyorum ama durum bu.

MARIETTA: Evet.

ADAMUS: Evet. Onlara Shaumbra hakkında başka neler söylerdiniz? Shaumbra adlı bu grup hakkında ne söylerdiniz?

MARIETTA: (duraklar) Benzersiz.

ADAMUS: Benzersiz.

MARIETTA: Evet! (gülüyor)

ADAMUS: "İlginç", "benzersiz" gibi kelimeler. Evet. Evet (kıkırdamaya devam ediyor). Ama yani, bilirsin, onlara takıntılı olduklarını söyler miydin? Adanmışlar mı? Bağlılar mı?

MARIETTA: Bağlılar.

ADAMUS: Bağlı olmalılar mı?

MARIETTA: Kendilerine bağlılar.

ADAMUS: Kendilerine bağlılar.

MARIETTA: Evet.

ADAMUS: Tamam.

MARIETTA: Kendine bir bağlılık.

ADAMUS: Tamam.

MARIETTA: Eğer isterlerse.

ADAMUS: Tamam. İyi. Ve sıradaki. Teşekkür ederim. Onlara ne uyarıda bulunurdunuz? Tad? (Adamus kıkırdar) Onlara ne uyarıda bulunurdunuz...

TAD: Evet, başlangıçta şunu söylemek istiyordum...

ADAMUS: Bu arada bugün çok güzel görünüyorsun. Çok şenlikli.

TAD: Ah, teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet.

TAD: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Boks eldiveni görünümünden çok daha iyi.

TAD: Evet!

ADAMUS: Evet, evet.

TAD: Onları geçen Aralık ayında attım.

ADAMUS: Biliyorum. Hatırlıyorum.

TAD: Büyük şeyde.

ADAMUS: Evet.

TAD: Kuthumi olayında.

ADAMUS: Evet.

TAD: Neyse... (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Ona söylediklerini söyleyeceğim.

TAD: Neden buradayım? Her zaman bilmek istemişimdir, sanki - bu çok klişe - ama hayatın anlamı nedir? Ben burada ne yapıyorum?

ADAMUS: Mm hmm.

TAD: Ve Crimson Circle'ı Tobias günlerinde tesadüfen buldum ve ben sadece - her, her adım, her Şaud, her Keahak, her her şey, bana daha fazlasını verdi, "Oh, evet! Burada yaptığım bu. Oh!" Ve sonra aydınlanma ve sonra Cennetin Haçı ve sonra Yeshua. Bu benim - biliyor musun? Neden ...? Gerçekten - diyeceğim - hayata, hayatıma, senin hayatına anlam ve alaka ve önem veriyor. Ve sadece ...

ADAMUS: Ama her zaman kolay olmadı.

TAD: Aman Tanrım, hayır!

ADAMUS: Evet.

TAD: Hayır, hayır, hayır.

ADAMUS: Hayır, kesinlikle hayır.

TAD: Hayır.

ADAMUS: Evet.

TAD: Hayır. Ama sorun değil. Yani, bilirsin, ... ile karşılaşırsın.

ADAMUS: Öyle mi?

TAD: … bazı duvarlar ve …

ADAMUS: Öyle mi?

TAD: Şöyle düşünürdüm, bilirsiniz, koşarsınız, düşersiniz, biraz ağlarsınız ve "Tamam, tamam, devam edeceğim." dersiniz.

ADAMUS: Doğru.

TAD: Ve dediğim gibi, ağzından çıkan her kelime, Adamus ve tüm arkadaşlarımız, meslektaşlarımız ve yoldaşlarımız, biz samimiyiz. Biz gerçekten samimi bir makaleyiz ve biz sadece - biz... evet, kolay değil ama eğlenceli.

ADAMUS: Eğlenceli.

TAD: Evet.

ADAMUS: Evet, eğlenceli sayılır.

TAD: Bir nevi. Bilmiyorum.

ADAMUS: Ama sen kanalize ettin ya da benim kullanacağım doğru kelimeye sahiptin. Eğer biri Crimson Circle'a yeniyse, ona ne söylerdin? Yani, bir hikayeyi anlatmanın birçok farklı yolu var. Onlara, Yeshua zamanında tanışan bir grup çılgın olduğunu söyleyebilirsin - ya da Yeshua zamanında tanıştıklarını düşünebilirler - ve bu yolculuğa çıktılar ve Tobias zamanında tekrar bir araya geldiler. Ve şimdi sadece gerçekleştirimlerini ( aydınlanma*) yaşamadılar, aynı zamanda gezegende kalıp, bu çok önemli zamanda ışık getiriyorlar. Evet.

TAD: Tam olarak söylemek istediğim buydu. Teşekkür ederim. Mükemmel!

ADAMUS: Hayır, hayır! (Adamus kıkırdar) Ben sadece - birbirimizi kanalize ediyoruz (Tad kıkırdar). Ama yeni olanlara kullandığın kelime ve "Peki, bu grup ne hakkında? Gerçek dinamik nedir?" diye merak eden birine benim kullandığım kelime ? Ben "gerçek" kelimesini kullanırdım.

TAD: Evet!

ADAMUS: Kullandığın kelime gibi, Gerçekten samimi ve makyo hakkında söylediklerinle bağlantılı. Çok fazla makyo yok. Çok samimi. Çünkü, diyebilirim ki, Şambra'nın çok çok çok büyük çoğunluğu için, hayatlarındaki en önemli şey bu; Crimson Circle değil, yolculukları, Farkındalıkları, hepsini bu hayatta bir araya getirmeleri. Hiçbir şey daha önemli değil. Eşinize veya partnerinize, sizin için en önemli şeyin bu olduğunu gerçekten anlamadıkları sürece, bunu söylemek biraz zor.

TAD: Kesinlikle.

ADAMUS: Ve gerçek olmak, kendi yolculuğuna sadık olmak. Ama bunu eşinize anlatabilir misiniz? (Adamus kıkırdar, bazıları güler)

TAD: Peki... Gary?

ADAMUS: Ya da ona, evet, senin için en önemli şeyin bu olduğunu söyleyebilir misin?

TAD: Evet.

ADAMUS: Evet.

TAD: Evet.

ADAMUS: Ve muhtemelen bunun için seni alkışlardı (Gary alkışlar). Güzel. Teşekkür ederim (bazıları kıkırdar). Tam zamanında (Adamus kıkırdar). Şey, bilirsin, buna baktığında, bir ilişkide birçok kez şöyle derler, "Ne, ben değilmiyim" - partnerin şöyle der - "Ben en önemli şey değil miyim?" Hayır, aslında değil, çünkü o zaman bir tuzaktasın. O zaman onlar sana bağımlı oluyor, sen onlara. O zaman sen artık yolculuğunda değilsin. Yolculuk en önemli şey ve bu bencillik değil . Hiç de değil. Yani, güzel. Benim kullanacağım kelime, "gerçek".

TAD: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Gerçek.

Kendi soruma cevap olarak, yenilere önereceğiniz tek şey nedir? Ve şu anda gelen bir hayli kişi var. Crimson Circle'a aktif kısımda çok sayıda kişinin katıldığını hissediyorum, ancak birçoğu hala kenarda, biraz burada biraz orada izliyor. Hala tam olarak emin değiller. "Bu grup ne hakkında?" ve "Üyelik ücretleri ne kadar? Ondalık nedir? Neler...?" diye merak ediyorlar. Kelimenin tam anlamıyla - ve belki Jorge bunu bulmaya çalışabilirsin - ancak insanların içeri girip "Kurallar neler?" dediğini hissediyorum. Uymanız gereken kuralların listesini arıyorlar. İnternette "Crimson Circle'ın kuralları nelerdir?" diye bulmaya çalışıyorlar. Belki bunun üzerinde bir arama yapabilirsiniz, diğer birçok kişi "Bu grup ne hakkında? Bunda hoşuma giden bir şey var. Beni gerçekten korkutan bir şey. Bu grup ne hakkında?" diyor.

Bugün size de dahil olmak üzere, yolculuğunuza çıkan herkese tavsiye edeceğim şey, bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsunuz. Uzun. Zorlu. Zor. Her şeyden önce, gerçekten bırakmanız gereken bir şey var - ya da bırakmaları gereken, ama gerçekten acıyana kadar bırakmayacakları bir şey var - şüphe. Şüphe.



Şüpheyi Bırak

Bir an için şüphe faktörü olmadan kendi yolculuğunuzu hayal edebilir misiniz? Gerçek sezgilerinizi takip ettiğiniz bir yer. Zihin ve beyin, yapmak üzere eğitildikleri şüpheyi üretmiyor. İçeri girse bile buna izin vermezsiniz, ki bunu yapmaktan korkarsınız. Ve şimdi tüm bu şüpheyi hayal edebiliyor musunuz? Bu sizin ayırt edici olmadığınız anlamına gelmez. Bu şüphe ile ayırt etme arasında büyük bir fark vardır. Şüphe şudur - nasıl bir his olduğunu bilirsiniz. Şüphe etmenin bir enerjisi vardır, değil mi? Yani, bunu hissedebilirsiniz. Vücudunuzda hissedebilirsiniz. Gerçekten çirkindir. Sezgi böyle bir şey değildir. Sezgi biraz daha zihinseldir, düşüncelidir. Ama şüphe - ıyyyy! - sizi tam oraya (mide bölgesine) götürür ve yolculuk boyunca sürüklemek için korkunç bir şeydir. Yol boyunca kendinizden şüphe etmek muhtemelen en büyük düşmanınız olmuştur. Ve biliyorsunuz, dünyanın her yerinde çok zeki Shaumbra'larımız var ve onlar hala kendilerinden şüphe ediyorlar.

Şüphe bir nevi şöyle bir şey – seni sıkıştırıyor; seni gerçekten küçültüyor – bir çeşit hastalıklı, korkunç bir his. Bu iyi bir şey değil. Neden geri gelmesine izin veriyorsun? Haberlerdekiler, "Evet, kendimden şüphe ediyorum. Doğru şeyi yapıp yapmadığımdan şüphe ediyorum." deseler ne derdin? Neden geri davet etmeye devam ediyorsun?. -Linda mikrofonu uzatıyor; ‘Kim ister?- Neden şüpheye izin veriyorsun? Ve bana bununla ilgili hiçbir şey yapamayacağını söyleme. Bu bir oyun, ne amaçla olursa olsun. Neden içeri alıyorsun?

ALAYA: Benim için,,, bu açık mı? (mikrafon)

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Benim için aslında inancımı güçlendirdi.

ADAMUS: İnancınızı güçlendirdi. Yani, şüpheyi kullandınız.

ALAYA: Bana gelen insanlar oldu, “Sen bir tarikatta mısın? Şöyle misin, böyle misin?” Ve sanki orada oturup araştırıyormuşum gibi - ve bu beni gerçekten üzdü. Dediğiniz gibi, içimdeki o iğrenç hissi…

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Ve sonra onu hissetmeye devam ettikçe, "Vay canına! Bu gerçekten, gerçekten ağır." gibi hissettim. Kendimi hissettiğimde böyle hissetmiyorum.

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Işığı hissettiğimde, ışığımı hissettiğimde. Ve aslında oldu - benim için, yakın zamanda bu oldu - ve kendime olan inancımı, kendime olan güvenimi ve bilgimi güçlendirdi. Yani benim için yaptığı şey bu.

ADAMUS: Peki, bir amaca hizmet etti mi?

ALAYA: Bir amaca hizmet etti.

ADAMUS: Onsuz yapabilir misin?

ALAYA: Kesinlikle, onsuz da yapabilirim. Onsuz çok daha yükseğe uçabilirim.

ADAMUS: Doğru. Doğru.

ALAYA: Biliyor musun, ama bu özel durumda, sanki - sanki yanımda veya kalbimde olan dikenin son parçası gibiydi.

ADAMUS: Doğru.

ALAYA: Bu, "Ah! Hayır, artık şüphem yok ." şeklinde oldu .

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Ama gerçekten çok ağır oldu.

ADAMUS: Artık şüphe duyma lüksünüz yok.

ALAYA: Hayır. Mnh-mnh, hayır.

ADAMUS: Ama yine de orada. Orada sürekli bir iblis var gibi.

ALAYA: Öyleydi.

ADAMUS: Ve seni parçalayacak.

ALAYA: Evet. Gerçekten zor birkaç gündü.

ADAMUS: Peki şüpheden nasıl kurtulursunuz?

ALAYA: Çok fazla nefes çalışması yaptım, biraz ağladım.

ADAMUS: Ağladın. Tamam.

ALAYA: Yazdım.

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Gidip birkaç ağaca sarıldım (Adamus kıkırdar). O sırada dağlardaydım.

ADAMUS: O esnada herhangi bir kristali öptün mü? (gülüşmeler) Herhangi bir …

ALAYA: Sanırım yanımda bir kristal getirmiştim (kıkırdar).

ADAMUS: Herhangi bir tütsü veya buna benzer bir şey? "Ah, şüphe, tütsüyle birlikte git dedi..."

ALAYA: Kristalleri severim. Tamam, çok güzeller, özellikle elmas olanlar.

ADAMUS: Evet. Doğru (Adamus kıkırdar).

ALAYA: Ama evet. Hayır, o dönemde bir amaca hizmet etti. Kendime olan inancımı güçlendirdi.

ADAMUS: Tamam.

ALAYA: Şaşırtıcı.

ADAMUS: Başkalarına tavsiye eder misiniz?

ALAYA: Sadece isterlerse, bilirsin, sanki ejderham gelip beni kıçımdan sertçe ısırdı.

ADAMUS: Evet.

ALAYA: Gerçekten çok büyük.

ADAMUS: Ejderhalar bu işe yarar zaten.

ALAYA: Eh, benim ejderham iyi bir ejderhadır.

ADAMUS: Çok fazla göt ısırır, evet (Adamus kıkırdar).

ALAYA: Ve sonra onu okşarız, severiz ve deriz ki, "Tamam," bilirsin işte, Tamam, üstesinden geldim.

ADAMUS: İyi. Harika. Şimdi şüphe hakkında birkaç şey daha. Sana nasıl hizmet etti?

SOHAIL (erkek): Yani, bana göre şüphe, ortaya çıkan bu bütünleşmemiş vechelerin bir hatırlatıcısı gibi. "Ah, tamam, yani orada hala yapmam gereken işler var." gibi.

ADAMUS: Tamam.

SOHAIL: "Bununla işim bittiğini sanıyordum." gibi. Ama, oh, heh! İşte yine çirkin kafasını kaldırıyor.

ADAMUS: Doğru.

SOHAIL: Çünkü sanki benim için boğucu bir şeymiş gibi hissediyorum. Dediğin gibi, sanki bedenimdeymiş gibi, biliyor musun? Yani, sanki bir adım ileri gitmek istiyorsun, ama sonra o şüphe var. "Peki, bu ne?" gibi. Sanki burada (başını işaret ediyor), "Tamam, eminim. Eminim." gibi. Ama bedende " ıyyyy! " gibi bir şey var. Bu bir direnç gibi.

ADAMUS: Evet.

SOHAIL: Ve bu benim için bir hatırlatma gibi. Şöyle bir şey, "Ah, tamam. Orada yapmam gereken işler var. Hala, bilirsin, onu iyileştirmem gerek. Hala ona bakmam gerek. Sadece onu bütünleştirmem gerek."

ADAMUS: Şunu söylemeliyim ki, eğer bu yaklaşımı kullanıyorsanız - “Oh, hala yapacak daha çok işim var” - çünkü şüphe orada, vecheler orada ve diğer her şey orada, o zaman yapacak daha çok işiniz olacak, değil mi?

SOHAIL: (biraz duraklar) Ve ben bunu istemiyorum.

ADAMUS: Tabii daha fazla iş yapmak istemiyorsan.

SOHAIL: İstemiyorum. Evet, istemiyorum. Hayır.

ADAMUS: Evet. Ve ne demek istediğinizi anlıyorum, şüphenin sizi alt etmesine izin vermeyeceksiniz, ama “Bu sadece bana yapmam gereken daha çok iş olduğunu söylüyor” diyeceksiniz. Bu bir tür oyun değil mi?

SOHAIL: Mm. Evet. Bence bu iyi bir nokta. Evet.

ADAMUS: Evet, evet. Bu iyiydi... (kıkırdarlar) Evet. Şüphe en zorlu şeytanlardan biridir. Ve sezgisel olarak - buna ne ad vermek isterseniz verin, net bir şekilde - her biriniz ne yapmak istediğinizi ve nereye gitmek istediğinizi biliyorsunuz. Bu önceden belli bir sonuç. Ancak bu şüphe devreye girer ve bu toplumun, ailenizin, kafanızın içinde duyduğunuz seslerin, yönlerinizin, yaptığınız tüm kötü şeylerin şüphesidir. Ve şüphe "Bunu yaparsam ne olacak?" korkusudur. Ve alçakta durmak daha kolaydır. Bir şeyler yapmaktansa, çitin üzerinde oturmak daha kolaydır. Şüphe tam da burada devreye girer ve felç edicidir. Gerçekten öyledir. Kelimenin tam anlamıyla vücudunuzu felç eder. Vücudunuz için sıkışmış enerji ve sonunda fiziksel sorunlar açısından gerçekten zordur. Ancak yine de, Şambra hala bu sorunla, şüpheyle mücadele ediyor. Evet. Ve "Şüphe var, o halde üzerinde çalışmam gereken daha çok şey var" demek yerine, geçen ay konuştuğumuz "Nevermore"a daha çok benziyor.

SOHAIL: Hımmm.

ADAMUS: Ve bunu söylemenin başka yolları da var ama – öhöm – şüphe, biliyorsun (eliyle işaret ediyor), pfft!

SOHAIL: Defol git.

ADAMUS: Evet. Evet. Ve bunu istediğin kadar sert bir şekilde söyleyebilirsin. Ama garip bir seçim, herkesin düştüğü garip bir yatak arkadaşı. Bu şüphelerin var. Ve tüm şüpheleri bir kenara bıraktığını hayal et. Bunun nasıl olacağını hayal et. Kendinle ilgili her şey hakkında tüm şüpheleri bir kenara bırakıyorsun. Ve bir an için iyi hissediyorsun, sonra şöyle diyorsun, "Ah, bok! Ya kötü şeyler yaparsam? Ya aptalca şeyler yaparsam? Ya aniden, ben..." Şüphe bir tür yönetici ya da kendin üzerinde bir sınırlayıcı. Seni geri tutuyor, bu yüzden aptalca şeyler yapmıyorsun ya da aptalca şeyler söylemiyorsun. Ama nihayetinde aptalca olan şüphedir. Yani, bunu defalarca söyledim, ama bu noktada aptalca şeyler yapmayacaksın, artıkYapmıyorsun. Çok ilerlediniz. Kendinden şüphe etmediğin sürece bilinçsiz şeyler yapmayacaksın. Güzel. Teşekkür ederim.

Benim görüşüm, bu konudaki görüşüm - teşekkür ederim sevgili Linda, biraz olsun bitirdik. Tüm bunlardaki görüşüm, -şüphe gibi şeylerden bahsetmek- çünkü hepiniz bunu deneyimlediniz. Hepiniz bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsunuz. Bunun Hayatınızda faydalı olma amacının ötesine geçtiğinizi söyleyebilirim. Gerçekten geçti. Ve faydalı amacı belki de onu başkalarına uyum sağlamak için kullanmış olmanızdır. Biliyorsunuz, "Belki bir şey yapmamalıyım, çünkü o zaman gerçekten tuhaf olacağım." Çok ilerlediniz. Çok tuhafsınız (bazı kıkırdamalar), bu yüzden bunun için çok geç.

Şüphe çok, çok eski bir enerji dinamiğidir ve şu anda işlerin gittiği yerde ona yer yok. Gerçekten yok. Özellikle önümüzdeki yıl bizi bekleyen şeyde ona yer yok. Eğer bu şüphenin hayatınızı yönlendirmesine izin verirseniz, bu gerçekten canınızı yakacak. Bir insanın yapabileceği en büyük, en cesur hareketlerden birinin kendi şüphelerinin ötesine geçmek olduğunu söyleyebilirim. Bunu fark etmek ve sonra temelde "Bir daha asla" demek, çünkü şimdi tüm sınırlar, tüm engeller, sizi bir şekilde içeride tuttuğunu ve sizi bir şekilde aklı başında ve işlevsel tuttuğunu düşündüğünüz tüm şeyler, aniden ortadan kalkıyor. Artık hiçbir engel yok. Çit, duvar veya başka bir şey yok. Her şey ardına kadar açık. Ama öte yandan, buna mecbursunuz.

Tüm bu çalışmalarla, yenileriyle - bu arada burada olduğunuz için teşekkür ederim - gittiğimiz yerde şüpheye yer yok. Bu tıpkı hızlı gitmeye çalışırken frene basmak ve frenleri yakmak gibi bir şey. Maraton koşusuna çıkmak ve sırtınıza fazladan 50 kilo ağırlık yüklemek gibi. Bunun için yer yok.

Şu anda her şey çok hızlı ilerliyor. Hem de çok hızlı. Örneğin bu yıl ya da diyelim ki son birkaç yılda gördüğünüz değişiklikler, önümüzdeki birkaç yılda, özellikle de önümüzdeki yıl, 2025'te olacaklarla kıyaslandığında hiçbir şey ifade etmeyecek. ProGnost'ta bu konuda daha fazla konuşacağım, ancak bu yılı Shaumbra ile birlikte “Bundan kurtulmalısınız” diyerek bitirmek istiyorum. Kibarca sormuyorum. Bu bir öneri değil. Bunu yumuşak bir mesaj olarak vermiyorum. Bundan sonra gelecek olanı gerçekten anlayabilmek, onunla başa çıkabilmek için ondan kurtulmanız gerekiyor.

Şu anda gezegende muazzam miktarda ışık var ve bu ışık Cennetin Haçı'ndan beri geliyor. Etrafınızda muazzam miktarda ışık olduğunu söyleyebiliriz. Ve bazen merak ediyorsunuz, “Peki, nerede? Nerede o?” Şüphe etmeyi bırakın ve sadece izin verin derim, o zaman çok, çok belirgin hale gelecektir.

Ama işler ne kadar hızlı giderse gitsin, şüphe etmek bir motosiklete binmek gibidir, bir yerde güzel bir açık yolda, etrafta kimse yok, gitmek istediğiniz kadar hızlı gidiyorsunuz, ama sonra bacaklarınızı indiriyorsunuz, ayaklarınızı yere koyup sürüyorsunuz. Neden? “Çok hızlı gitmekten korkuyorum” diyorsunuz. Biliyorum ama hızlı gidiyorsunuz zaten.. (Adamus kıkırdar). Yani, neden ayaklarınızı sürüyorsunuz? Neden bu şüphenin yolunuza çıkmasına izin veriyorsunuz? Bu berbat, berbat bir duygu ve benim en büyük endişelerimden biri de bunun fiziksel bedeni etkilemesi. Zihinden geliyor ama bedeni gerçekten etkiliyor. Enerji seviyenizi etkiliyor. Vücuttaki enerjilerin doğal akışını etkiliyor. Sıkışmış enerji yaratır.

Şüphe” kelimesinin kendisini hissedin. Kelimeyi hissedin. Hangi dili kullanırsanız kullanın, bu kelimeyi kullanıp hissedin.

(duraklama)

Şüphe; sıkışmış enerji. Yavaş veya geri tutulmuş enerji. Ve önümüzdeki yıl gideceğimiz hiçbir yer yok. Yani, onu sadece bir dakikalığına bir merabha götüreceğiz, ancak gezegende çok fazla ışık var - ve ışık nedir? Hayal gücü. Şu anda burada ve mevcut olan çok fazla ışık olduğu için, kullanılmak için yalvardığını söyleyebilirsiniz. Kullanılmak istiyor. Burada, mevcut. Dolu bir benzin deposu gibi ve şimdi dışarı çıkmak, sizinle ve sizin aracılığınızla bir şeyler yapmak istiyor.

 

Işığı Şimdi Kullan

Burada metafiziğe biraz gireceğim. Yani, içeri giren muazzam miktarda ışık var. Şambra çok heyecanlanıyor ve şöyle diyorlar, "Ah, evet! Tüm bu ışığı içeri getireceğiz." Ama sonra ben şöyle diyorum, "Lütfen kullanır mısın? Lütfen kullanır mısın?"

Peki ya bir şeyleri havaya uçurursam? Ya da ya yanlış bir şey yaparsam?” “Oi! Sadece kullan.” Bugün Keahak'ta sadece izin vermekten bahsetmedim, ki bu çok önemlidir - izin vermek açılmaktır - ama sonra almaktan bahsettim. Almak, demirlemek, içeri getirmek, onunla bir şeyler yapmak. Ancak Shaumbra'dan muazzam miktarda direnç, şüphe hissediyorum - belki ışığın doğasından bile şüphe etmek, onunla bir şey yapıp yapamayacağınızdan, bir etkisi olup olmadığından şüphe etmek.

Garip bir fenomen var. Bunu sizin için bir başkasının yapmasını istiyorsunuz. Belki de benim “Tamam, ışığı şöyle kullanacaksın” dememi istiyorsunuz. Hayır, sen yapmalısın. Şu anda yaşamınızda onu alan siz olmalısınız. Sizi geri tutacak tek şey bundan şüphe etmektir. Gerçekten ışıkla çalışıp çalışmadığınızdan şüphe etmek. Onunla ne yapabileceğinizden şüphe etmek. Kendinizden şüphe etmek, bununla başa çıkabilecek kapasitede misiniz? diye şüphe etmek.

Çoğu zaman ışığı güç - iktidar - açısından düşünürsünüz ama öyle değildir. Yani, bir bakıma, ışıktan korkarsınız çünkü “Oha! Bu çok fazla güç geliyor.” Bu güç değil. Bundan korkmanıza gerek yok. O pek çok şeydir - berraklıktır, hayal gücüdür, muazzam potansiyellerdir - ama bir güç değildir. Hiç de bir güç değildir. Sanırım bazılarınız bu konuda biraz sapıttınız. “Işık nerede?” diye bakıyorsunuz ve bir güç arıyorsunuz. Ama öyle değil. Birazdan içeri girip onu deneyimleyeceğiz ama o orada, şüphe duymadan almanız için orada.

Şüphe duymak beynin, zihnin yaptığı bir şeydir ve tüm bu soruları sormaya başlarsınız, “Ya öyleyse?” ve “Neden olmasın?” ve “Buna layık mıyım? Bunu uyduruyor muyum? Deliriyor muyum?” Bilirsiniz, tipik sorular. Ve bu ,bunun ötesine geçerek, “Artık yeter. Bununla oynayacağım. O ışık ben olacağım. Onunla bütünleşeceğim ve onunla bir şeyler yapacağım.”demektir

Ama şimdi gerçekten vurgulayacağım önemli şeylerden biri, her şeyden önce şüpheyi bırakmanız gerektiğidir. Yapmanız gereken tek şey bu. Onunla mücadele etmeyin. Onunla savaşmayın. “Şüphe - (şak!) - yok olsun.” İşte bu kadar. “Onunla işim bitti.” Kendinize karşı net olun, “Şüpheyle işim bitti.” Ama sonra az önce şüphe hakkında söylediklerinizden şüphe etmeye başlamayın (bazı kahkahalar). Bütün bu ileri geri konuşmalara başlamayın. Onunla İşiniz bitti! Bir daha asla! Bu yüzden geçen ay Kuzgun'u ve “bir daha asla” ya da “artık yok ”u getirmek istedim. Şüphe ile işiniz bitti.

Bugün burada konuştuğumuz şey için neredeyse bir test olarak şüphenin ortaya çıktığını hissedeceksiniz, neredeyse bir test olarak. Yeterince cesur olmanız ve gerçek benliğinize gelip “Artık yok” demeniz konusunda ısrar ediyorum. Şüphe her şeyi griye boyar ve şüphe enerjiyi alır götürür. Şüphe yaratıcılığı yok eder. Artık yok. Size meydan okunacak ve ben de “Artık yok” ya da “Bir daha asla” demeniz için ısrar edeceğim. İşte bu kadar. Önümüzdeki yıl çok hızlı geçecek, özellikle de yaptığımız işte.

Gezegende muazzam miktarda ışık var. Bu ışık sizin enerjinizle besleniyor. Enerji iletişimdir, bir güç değil. Gezegene gelen muazzam miktarda hayal gücünüz ve ışığınız var. Bu ışığa birçok farklı açıdan bakabilirsiniz; bilimsel veya fiziksel açıdan, ışık bir dalga formu ve bir parçacıktır. Bu nasıl olabilir? Bu nasıl mümkün olabilir? diyebilirsiniz ama bu ışığın ve hayal gücünün doğasıdır. Bir şey veya diğeri olmak zorunda değildir. Var olmaktan -bu fiziksel seviyededir- bir parçacık olmaktan bir ışık dalga formuna dönüşebilir. Ve neye göre değişecektir? Bilinç, Bilince bağlı olarak. Bilim insanlarının Gözlemci dedikleri şeye, ama benim siz olarak adlandırdığım varlığınıza göre (benliğinize, mevcudiyetinize) göre- size bağlı olarak değişecektir. Bu şekilde değişecektir ( şak! ), bir parçacık, foton akışından gidecek ve aniden bir dalga formuna dönüşecektir. Işıkla ilgili şaşırtıcı olan şey budur. Gerçekten hiçbir yerde buna benzer başka bir madde yoktur. Ve bu yalnızca ışık bu aleme, 3B'ye geldiğinde gerçekleşir. Fiziksel olmayan boyutlarda ışık farklıdır. Ancak bu aleme ulaştığında, dualistik olan ve dualistik olmayan bir unsura sahiptir. Birçok yönden çelişkilidir.

Önemli olan, şu anda burada bulunan ışığın size bir dalga formu veya parçacık olarak hizmet edecek olmasıdır; o ışık aynı zamanda gerçekliği dönüştürebilecek şeydir - bunu Cauldre'den geçirmeliyim - gerçekliği evrimin kendisinden çok, çok, çok daha hızlı dönüştürebilir. Evrim çok yavaştır, çok, çok yavaştır. Işık bunu - ( şak! ) - diye gerçekleştirebilir ,evrimin dinamiklerinin ötesinde -(şak!)- işte böyle değiştirebilir. Işık bir şeyi değiştirebilir - şeyleri, fiziksel, duygusal, herhangi bir şeyi - ışık bunu değiştirebilir, yani bir şey hakkında, bir bilim, etki, tepki hakkında bir bilim, örneğin yerçekimi hakkında bir bilim olsa bile. Bilim yerçekiminin her şeyi içine çektiğini söyler. Hiç de doğru değil. Işık içeri girdiğinde, çok fazla düşünmeden, bilim olmadan, hokus pokus olmadan, başka herhangi bir enerji girdisi olmadan ışık bunu anında değiştirebilir. Başka bir deyişle, bir tür simya yapmak için transformatörlere ve yüksek voltajlı elektriğe ihtiyacınız yoktur. Simya ışıktır. Büyü, ateş, sülfür ve geri kalan her şey bir şakadan ibarettir.

Işık simyadır ve her şeyi değiştirebilir, ister düşünce olsun, ister madde, ister boşluk, gerçek boşluk olsun , Işık bunu değiştirebilir.

Işık sizin zihninizden, insan zihninizden yönlendirebileceğiniz bir şey değildir. Işık hayal gücünüzden yönlendirilir (emredilir) çünkü o hayal gücüdür.

Yani, tüm bunlar söylendikten sonra, şüphelerin üstesinden gelmelisiniz. Aksi takdirde, özellikle gelecek yıl, gerçekten acı verecek. Şüphelerin üstesinden gelmelisiniz. Sizden istediğim, yalvardığım, yakardığım ve bağırarak söylediğim şey, 1 Ocak'tan itibaren yapmanız gereken şey -bunu hemen şimdi yapmak zorunda değilsiniz- radikal hayal gücüdür. 

 

Radikal hayalgücü

İnsanlar olarak, Şambra olarak, hayal gücünde birden ona kadar bir ölçekte, bazen çok yukarıdasınızdır. Bazen gerçekten iyi bir beş buçuk (bazı kıkırdamalar) vurursunuz. Çoğu zaman, iki veya üç. Ve bu şüphedir. Şüphe ve diğer şeylerdir, ancak sizi radikal hayal gücünden alıkoyan başlıca şey şüphedir. Unutmayın, hayal gücü ışıktır. Işık hayal gücüdür.

Ama gerçekten hayal etmeye ve nihayetinde zihnin ötesine geçen hayal etmeye gelince, son zamanlarda zihnin metafiziği hakkında çok konuşuyorum (burada), çünkü beynin nasıl çalıştığını, zihnin nasıl çalıştığını ve ötesine nasıl geçileceğini anlamak önemlidir; bu radikal - ve kelimeyi dikkatlice seçtim - radikal hayal gücü size hizmet edecek. Ama geri çekilmek, az düşünmek - bilirsin, bazen büyük hayal ettiğini düşünürsün, öyle değil. Üzgünüm ama öyle değil. Şunlar var... (Adamus kıkırdar) Burada kanalcımla çok fazla statik var (birkaç kıkırdama). Bilirsin, güzel olmaz mıydı - bir iş yapmak için para alıyor - sadece yapsa, bundan şikayet etmek yerine? (birkaç kıkırdama daha)

Hayal etmeye bile başlamadın, söylemeye çalıştığım bu. Başlamadın. Şeyler hakkında çok fazla düşünüyorsun. Şeyler hakkında aşırı düşünüyorsun ve şeyler hakkında endişeleniyorsun ve şeylerden şüphe ediyorsun. Ama ben radikal hayal gücünden bahsediyorum. Daha önce hiç gitmediğiniz bir yere gitmekten. LSD yolculuğundan veya buna benzer bir şeyden bahsetmiyorum. Devasa büyüklükte hayal etmekten bahsediyorum. Devasa.

Bunu yaptığınızda - bir an için bunu hissetmenizi istiyorum. Devasa büyük hayal edebilirsiniz. "Devasa büyük" kelimesini değil, çok uzakları hayal edebilirsiniz, lanet olası sorunlarınızı değil. Birçoğunuzun yanıldığı nokta burası ve bu yüzden iyi bir günde hayal gücü seviyesinde yaklaşık beş buçuk vurduğunuzu söyleyebilirim. Sorunlarınızı içine sürüklüyorsunuz. Kendinizi sorunlarınızın ötesine geçtiğinizi hayal ediyorsunuz ve tüm sorunlarınızın çözüldüğünü hayal ediyorsunuz. Sorunlarınızı hayal gücünüze sürüklüyorsunuz ve bu nedenle onu aşırı derecede sınırlandırıyorsunuz. Tek istediğiniz sorunlarınızın çözülmesi. Sorunlarınızı nasıl çözeceğinizi anlatacağım - 100 dolara (bazı kıkırdamalar). Hadi, Tad (cüzdanına bakıyor). Sanırım bana zaten borçlusun (birkaç kıkırdama daha).

Çok kolay. Ve anlıyorum - Cauldre tüm bunlardan hoşlanmıyor (birkaç kıkırdama).

TAD: Boş.

ADAMUS: Master Card alıyorum! (gülüşmeler) Visa (Adamus bunu alaycı bir şekilde söylüyor ve kıkırdıyor; kahkahalar ve biraz alkış).

TAD: Tamam.

ADAMUS: Yakaladım! Aman Tanrım! Hiç hayal gücü yok.

Anladım, ne, açık, sanırım buna açık derdin. Anladım. Sorunlarını bırak! Yani, gerçekten. Gerçekten. Daha önce konuştuk ve hala inanmıyorsun. Onlar oradalar çünkü onları seviyorsun, çünkü onlardan bir şeyler alıyorsun. Onları bırak. Onları ileriye taşırsan gerçekten zor zamanlar geçireceksin. Onlara gerek yok. Zavallı yaralı benliğe gerek yok. Hiç şefkatli olmadığımı biliyorum (Adamus kıkırdar). Hala onları seviyorsun. Sadece onları aş. Yani, cesur ol ve büyük hayaller kur.

Ama hayal gücünün sınırlı olmasının nedenlerinden biri de sorunlarını işin içine katmandır. "Tamam, kendimi bu güzel ortamda hayal edeceğim ve her şey yolunda ve para sorunlarım veya eş sorunlarım yok ve biyolojik ailem yok ve o berbat işim yok ve o boktan dairem yok." Bu enerji nasıl hissettiriyor? Tüm o saçmalıkları içine sürüklüyorsun ve hayal gücün çok, çok sınırlı olacak.

Gerçek hayalgücünde, düşünmezsiniz. Bir düşünce süreci gerçekleştirmiyorsunuz. Bir şeyleri görselleştirmeye çalışmazsınız. Gerçek hayalgücü - ve bu konuya daha fazla değineceğiz, sizi öylece bırakmayacağım - ama gerçek hayalgücü, daha iyi bir kelime bulamadığım için söylüyorum, hiçbir şey‘dir. Bazılarınız Kona'da yaptığımız son toplantıda bunu biraz deneyimlediniz. Hiçbir şey‘dir, çünkü düşüncelerinizi ve zihninizi işin içine katmaya başladığınız anda ve sadece beyninizde ve zihninizin gözünde görselleştirmeye çalıştığınız anda, gerçekten hayal etmiyorsunuzdur. En azından pek değil. Çok fazla düşünüyor ve hayal kuruyorsunuz ama bu hayal etmek değil.

Hayal etmek için tüm bunların ötesine, hiçliğe geçersiniz ve bu da radikal hayal gücüdür. Radikal hayal gücü sadece mükemmel bir kumbaya dünyası ya da havada asılı duran bir insan ya da astral seyahat yapan, transportıng biri olduğunuzu hayal etmek değildir. Bunlar aptalca. Gerçekten aptalca ve olgunlaşmamış. Gerçek hayal gücü hiçliğe girmek ve sonra bir sonraki şeyi deneyimlemektir. Ve siz bu konuda pek iyi değilsiniz.

Kendin için yaratmış olabileceğin boktan hayattan nasıl çıkacağını hayal ediyorsun (Adamus kıkırdar). Ah, Cauldre bugün benden nefret ediyor (bazı kahkahalar). Ama cesur ve açık sözlü olmalıyım. Gerçekten öyle, çünkü gördüğüm şey bu. Bu gezegene gelen tüm bu ışığı görüyorum ve sanki sadece orada asılı duruyor, pratik bir şekilde kullanılmayı bekliyor. Sizin dediğiniz gibi, gezegenin frekansı, titreşimi her zamankinden daha yüksek. Bunun yüzünden bir sürü şey oluyor. Sanki gezegendeki her şeye enerji vermişiz gibi - iyi ve kötü. Şu anda hepsi enerji alıyor.

Her şey inanılmaz bir hızda gerçekleşiyor – ProGnost'ta bundan bahsedeceğim – yapay zeka yüzünden değil, yapay zeka bunu kolaylaştırıyor. Her şey çok, çok hızlı gerçekleşiyor ve artık şüpheye, eski şeyleri ertelemeye, acındırma partilerine, "Ah, zavallı ben. Ne kadar da berbat bir hayatım var." diye düşünmeye yer yok. O zaman neden o berbat hayatı yarattığını kendine sormak için iki haftan var. Ve bunu değiştirmek için ne yapmak istiyorsun? Oyunları bırakmak için ne yapacaksın? Yapacak çok şeyimiz var ve bu inanılmaz derecede güzel ve kolay olabilir. Ama eski şeylerle erteliyorsan değil.

Dolayısıyla radikal hayal gücü hiçbir şeyle başlamıyor, ancak bunu deneyimledikten sonra günlük yaşamınıza uygulamaya başlarsınız ve farklı düşünmeye başlarsınız ve dolayısıyla insani düzeyde farklı hayal etmeye başlarsınız. Örneğin daha iyi bir iş hayal etmiyorsunuz. Konu bu değil. Kendi sevincinizi hayal ediyorsunuz. Belki şimdi ışık bedeninizle olan ilişkinizi hayal ediyorsunuz ancak basit temel insani şeyleri hayal etmiyorsunuz.



Radikal Hayal Gücü İçin Merabh

O halde gelin şimdi biraz müzik eşliğinde biraz radikal hayal gücü kullanalım.

(müzik başlar)

Ve geri dönüp bunu tekrar ele alacağız, yani bu sadece tek seferlik bir anlaşma değil.

Orada çok daha fazlasının olduğunu zaten biliyorsunuz. "Dışarıda" - aslında bu doğru bir ifade bile değil. ‘Tam burada’ . Çok daha fazlası var. Bunu biliyorsunuz.

Sanırım sezgisel olarak geçmiş ve gelecek dediğiniz şeylerin tam burada olduğunu biliyorsunuz. Bu sadece bir bakış açısı meselesi. ‘Şimdi’ dediğiniz şeye bakıyorsun, ama geçmiş ve gelecek de tam burada.

Derin bir nefes alın. Bir sonraki adım bu radikal hayal gücüdür.

Bu olduğunda, yaptığınız şey enerjinizi ve ışığınızı çağırmak, emretmektir(yönetmek). Ancak şüphe veya korkuya dayalı değil, hayatınızdaki sorunlara dayalı değil. Bunu gerçek bir Üstat olarak çağırıyorsunuz.

Bunu sadece biraz maddi kazanç elde etmek için, hele ki güç için yapmıyorsunuz.

Onu, yaratabileceği dönüşüm için, onu deneyimlemek için ve sonunda, bir kez ve herkes için, bu gezegene gelme yolculuğunuzun tüm noktalarını, tüm parçalarını ve bölümlerini birleştirmek ve nihayetinde ışığın, hayal gücünün gerçek Üstadı olmak için çağırıyorsunuz. O Magi olmak’tır...

(duraklama)

... çok ama çok kişisel olarak. Başkalarını etkilemek için değil. Salon oyunları oynamak ya da kendi TV programınızı yapmak için değil, ‘The Mighty Magician’ gibi bir şey yapmak için değil. Ama kendiniz için, sonunda deneyimlemek için...(*The Mighty Magician- kudretli yada kibirli büyücü)

Ve bugün daha önce Keahak'ta belirttiğim gibi, bunun anlamı - ışığın dönüştürücü doğası - nihayetinde enerji ve bilincin bir araya getirilmesi olacaktır.

Işığınızla , ona nasıl hükmedeceğinizin, onunla nasıl çalışacağınıza dair bir anlayışa sahip olmanız gerekir. Bu arada, o sizin ışığınızdır. Bunu her zaman hatırlayın. O sizindir. Ve evet, ona hükmedebilirsiniz.

Ben ona hükmetmeyi öneriyorum. Başkasına ait olduğunu ya da başkasının sizin için yapacağını düşünmek yerine, ona hükmetmeyi, sorumluluk almayı, yönetmeyi ele almayı öneriyorum.

Ama radikal hayal gücüne geri dönelim.

Bunda gerçek bir metafizik var ve bu, ışığın doğası ve şu anda bildiğiniz insan doğasının yasalarına meydan okuyacak bir gerçekliği dönüştürme yeteneği ile ilgili.

İnsan doğasının yasaları belli bir şekilde işler. Örneğin, yer çekimi, "Tıpkı bunun gibi." Işık her şeyi dönüştürebilir.

Jami (burada) 2033, 2034 yıllarından bahsettiğinde, hemen köşede, gezegendeki bu muazzam dönüşümden bahsediyor. Neredeyse hayal bile edilemez çünkü, , bu sekiz, dokuz yılda, hatta yedi yılda nasıl olabilir? Mümkün değil, çünkü işler çok yavaş ilerliyor, bir ilerleme var, doğal bir gelişme var, bu kadar hızlı tepki veremeyecek sistemler de var diyorsunuz.

Ancak, hayal gücünün ve ışığın gerçek doğasını anladığınızda, evet, mümkün. Her şey olabilir. İçinde kesin bir metafizik var. Işık, varlığın, gözlemcinin bilincine göre bir anda parçacıktan dalga biçimine dönüşebiliyorsa, ışık her şeyi yapabilir.

Jami, foton kuşağı, ışık kuşağı adını verdiği bir şeyden geçtiğinden bahsetti, bu mutlaka fiziksel bir şey değil. Evrendeki dış uzayınızda asılı kalmıyor. Meydana gelen bir değişim.

Jami, gerçekleşecek değişimden ve gezegenin yarısının bir sabah uyandığında farklı bir yer olmasından bahsetti, ancak şok olmadılar. Travma yoktu. Gerçekleşmesi gereken bir felaket olayı yoktu. Işık onu değiştirdi. Ve o kadar iyi değiştirdi ki, "Ne oldu yahu?" gibi pek çok soru yaratmadı. Sadece, "Tamam, tamam. Şu anda bulunduğumuz yer burası." gibiydi.

Aynı şey o sabah uyanan ve hala eski Dünya'da olanlar için de geçerli. Hala savaş ve adaletsizliklerle dolu bir yerdeler. Işık onlar için de onu değiştirdi.

Her şeyi bıraktığınız radikal hayal gücüne derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Ve hiçliğe doğru gidiyoruz.

(duraklama)

Ah, yakaladım seni. Zihin bundan hoşlanmaz. Zihin sanki - bu onun işaretidir, bilirsiniz, oynamaya başlamak, konuşmaya başlamak için - “Oh! Hiçlik. Hiçlik nedir? Hiçlik nerede? Hiçbir şey olabilir mi? Beynimde hiçlik olması mümkün mü?” İşte bu noktada derin bir nefes alın ve Ve’nin içine girin. Bırakın zihin işini yapsın, gevezelik etsin ve biz Ve'ye girelim.

Hiçlik. Ve o hiçlikte, o hiçlikte - yıllardır bunun hakkında konuşuyoruz - o hiçlikte bir sonraki şey var.

Hiçlik basitçe beynin artık onu kavrayamayacağı anlamına gelir. Kendi liginin dışındadır ve bu sorun değildir. Ve’ye ve hiçliğe gidelim.

(duraklama)

Ve görüyorsunuz, bu bir tür şaka, çünkü hiçlik diye bir şey yoktur (birkaç kıkırdama).

Öncelikle, metafizik bir bakış açısından, bilinç her zaman mevcuttur. Ancak bilinç bir hiçliktir. Yani, bir boyutu veya şekli, bir adı veya bir yoğunluk seviyesi yoktur. Basitçe farkındalıktır. Bir rengi yoktur. Galaksilerin bir yerlerinde ikamet etmez. Ancak yine de, bilincin bu hiçliği, her şeydir.

Hayal kurmaya gittiğiniz yer burası. Günlük sorunlarınızı geride bırakarak, kendinize koyduğunuz sınırlamaları geride bırakarak . Lütfen altını çizin, Gail. Kendinize koyduğunuz sınırlamalar . Bunların hepsini geride bırakıyorsunuz. Oraya hasarları onarmak için gitmiyorsunuz. Hayır. Hiçbir şey için hiçbir şey yapmamaya gidiyoruz.

Ve evet, sizin bir parçanız var ki -bu Ve kısmı- şüphe ediyor olabilir, uyuyakalıyor olabilir, öksürüyor olabilir, ne yapıyorsa, dikkat dağıtıcı şeyler yapıyor olabilir, ama biz Ve kısmına giriyoruz . Hiçbir şeye girmiyoruz.

Derin bir nefes alın.

Peki oraya nasıl varırsınız? Sadece izin verirsiniz. İşte bu kadar. "Ben oradayım. Hiçbir şeyin içindeyim." Beyninizde gevezelik duyacaksınız, ama bu Ve'dir. O yüzden, bunu bir anlığına bir kenara itin.

Hiçlik.

(duraklama)

Ve bu hiçlik’te o radikal hayal gücü vardır.

Kendinizi içine bırakın. Bu bilinç ve potansiyellerdir.

(duraklama)

Bazıları ruhunuza girdiğinizi söyler.

Ancak tüm insan direktifleri, sözcükleri ve kuralları yoktur. Aidat ödemeniz gerekmez. Yemin imzalamanız gerekmez. Öyle bir şey yoktur. Bu Hiçlik’tir. Sadece içine girersiniz. Hepsi bu.

Düşünmeniz ve oraya ulaşmak için mücadele etmeniz gerekmediği bir noktaya gelirsiniz, çünkü hiçbir şeyin içindesinizdir.

(duraklama)

Ama yine de farkındalık var. Bu hiçlikte hala "Ben Varım" var.

(duraklama)

Ve bu hiçlikte hayal gücünün en derin seviyeleri var.

Şimdi, insan kısmı "Oh, güzel. Burada ne hayal edebilirim? Tüm bu renkler, Hayal edilemez zenginlik. Kendimi ebedi güzel varlık olarak hayal edebilirim." demeye meyilli olurdu. Ama hayır, bunu yapmayacağız. Bu çocuk oyuncağı.

Burada, gerçek hayal gücünün hiçliğinde, zihninizi veya beyninizi görselleştirmeye çalışmak için kullanmıyorsunuz. Bunların hepsini geride bırakıyorsunuz. Ve şimdi yaptığınız şey sadece derin bir nefes almak.

Ve bunun size gelmesine izin verin.

(duraklama)

Hiçbir güç veya çaba yok. Zihninizde düşünceler veya imgeler canlandırmanız gerekmiyor. Radikal hayal gücü hiçliğe girmektir.

Ve bu hiçlik alanında, hiçbir şeyin olmadığı alanda, her şey olduğunu fark edersiniz. Belki de insan zihni tarafından kolayca tanımlanamaz ve bu sorun değil. Biz bunun ötesine geçtik - geçiyoruz -

Bu hiçlik ‘te, bir an için hissedin, o her şey’dir.

(duraklama)

Ve burada, yine, insan zihni, düşünceler, kavramlar, imgeler sokmaya çalışıyor olabilir. Sorun değil. Bunu Ve'nin diğer tarafına koyun ve kendinize insan zihninin hayal edebileceğinin ötesinde, her şey olan bu hiçliğin içinde olmanıza izin verin.

Sevinç” veya “güzellik” gibi kelimelerin bile ötesinde. “Mutlu”, “memnun”, bu kelimelerin herhangi birinin ötesinde. Burada, bu hiçliğin içi, o kadar radikal ki, o kadar ötesinde. Neredeyse tarif edilemez ve bu sorun değil, çünkü burada bu sadece hissetmekle ilgili.

Bu yüzden derin bir nefes alın.

(duraklama)

Daha önce buradaydın. Bu yeni bir şey değil. Bu hiçlikte birçok kez buradaydın. Ama bunu uyanık insan halinizde bilinçli olarak yapmadın.

Bu hiçlik ev gibi değil.

(duraklama)

Burada hiçbir eylem yok. Başka bir deyişle, çok fazla dönen renk ve ışık yok. Ama zihnin bunu bu şekilde anlayabilir. Sorun değil. Ama bu alanda bilinç ve potansiyeller var.

(duraklama)

Bu hiçlik alanı, bu radikal bir hayal gücüdür. Radikal çünkü düşünceleri, fikirleri veya görselleri zorlamaya çalışmıyorsun. Sadece farkındalık içinde, boşlukta buradasın.

(duraklama)

Burada korkulacak hiçbir şey yok. Burada size zarar verebilecek veya sizi herhangi bir şekilde incitebilecek hiçbir şey yok.

Bu gerçek hayal gücünün alanı. Bu, Olabilecek, henüz eyleme dökülmemiş, dolayısıyla tanımlanmamış tüm potansiyellerin alanıdır. Burada kitaplarda, filmlerde ya da buna benzer herhangi bir şeyde yer almazlar. Hepsi ham potansiyel.

Hiçliğe derin bir nefes alın.

(duraklama)

Radikal hayal gücü. Buraya bir gündem olmadan, daha iyi bir insan hayatı hayal etmeye çalışmadan, hatta iyileşmeyi denemeden gelmek. Radikal hayal gücünde, bunları yapmanıza gerek yok.

Bu yüzden diyorum ki, hayal etmekte pek iyi değilsin, çünkü ona eklentiler koyuyorsun. Duygusal eklentiler. İnsan arzularının eklentilerini koyuyorsun. Ama burada, bu hiçlikte, eklenti yok.

(duraklama)

Burada yapılan bir iyileştirme yok.

(duraklama)

Basitçe hiçbir şeyin olmadığı, ama her şeyin var olduğu bir yer.

(duraklama)

Radikal çünkü çok az kişi hayalinde böyle bir yere gitmeyi bekler. Radikal çünkü korkuları ve şüpheleri, gündemleri, istenen sonuçları, bunların hiçbirini buraya sürüklemiyorsunuz. Çok radikal. Gündem yok. İstenen sonuç yok.

İstenilen bir sonuç yok. Hm.

Cevaplar için buraya gelmiyorsun. Çözümler için buraya gelmiyorsun.

Buraya gidiyorsun çünkü bu, senin ışığın. Sonunda bu gezegende bir insan olarak sana geri dönecek olan ışık ve daha sonra kendi ışın kılıcın gibi kullanmayı öğreneceğin bir ışık. Başkalarını parçalamak için değil, gerçekten arzuladığın şeyi etkilemek için.

Şu anda burada yaptığımız şey, o noktaları hiçliğin seviyelerinden, bu gezegendeki insanınızın seviyelerine bağlamaktır. (birleştirmektir).

Ve burada hiçbir şeyin içinde ve bir insan olarak otururken, derin bir nefes alın. Ve tekrar hatırlayın, hiçbir şeyin içindesiniz, kendinizi istenen bir sonuçla sınırlamadığınız radikal hayal gücündesiniz. Tamamen açıksınız.

Bu alemdesiniz ve bir insan olarak buradasınız ve şimdi aynı anda, her iki seviyede desiniz, derin bir nefes alın ve bunun size gelmesine izin verin. Her iki seviyede de - insan ve hiçlik, radikal hayal gücünde - bunun size gelmesine izin verin.

Diyorsun ki, "Peki, bana ne gelirse gelsin mi?" Ah! İşte bu. Bunu tanımlamana gerek yok. İşte bu. Sana gelmesine izin ver.

Diyorsun ki, "Ne? Ne? Yani, enerji, insanlar, zeka?" Hayır. Şşş! Bırak sana gelsin .

(duraklama)

Bunun ne olduğu konusunda endişelenmenize gerek yok. Kesinlikle uygun, uyumlu ve size göre uyarlanmış.

Bu radikal hayal gücü ve pratik Gerçekleşmedir.

Her iki seviyede de derin bir nefes alın - bu hiçlik halinde, hayal gücünüzde, ışığınızda - ve şimdi burada oturup bunu izleyen, buna katılan insan olma halinde. Bırakın size gelsin. Alın, kabul edin.

(duraklama)

Böylesine radikal bir hayal gücüyle, onu tanımlamanıza gerek yok. Size gelmesine izin verin.

(daha uzun duraklama)

İşte ışığın metafiziği böyle çalışıyor.

İnsan zihni için anlaşılmaz olacağı için, hiçlik olarak adlandırdığım büyük, devasa hayal gücünde başlar. Bu yüzden, hiçlik olur, ama yine de oradadır, Ve sonra onu, burada sizin insanınız olarak köprüler.

(duraklama)

Bırakın size gelsin.

(duraklama)

Ve işte güven unsurunun veya olumsuz tarafta, şüphe unsurunun devreye girdiği yer burasıdır. "Peki, ne geliyor? Neyi çağırıyorum?" dersiniz. Şşş!

Ne getirdiğinizden, ne çağırdığınızdan, ne aldığınızdan şüphe etmeyin.

(duraklama)

İnsan asla gerçekten hayal edemezdi. İnsan onu sınırlardı. İnsan içeride kalırdı - Mavi Ülke'nin hikâyesi hakkında çok konuşuyorum (burada) - insan mavi içinde kalırdı. Ama gelen çok daha fazlası olabilir.

Radikal hayal gücü gerçekten de hiçbir zihinsel çaba gerektirmez. Beyninizde imgeler canlandırmaya çalışmazsınız. Şu anda anlaşılmaz olan bu hayal gücü ve ışık seviyelerine girersiniz ve sadece bunların size gelmesine izin verirsiniz. İşte bu radikal hayal gücüdür.

Şimdi olan şey, hayal gücü olan o ışığın, o ışığın, bu aleme girdiğinde artık üzerinde sınırlar olmamasıdır. O anda neye ihtiyaç duyulduğuna bağlı olarak hala bir parçacık ya da dalga formu olarak tepki verecektir.

Ama şimdi ışığın başka bir bileşeni daha var , yani evet bir dalga formu unsuru var, bir parçacık unsuru var ve artık şimdi de yaratıcı unsur diyebileceğim bir şey daha var. Ve bu ne parçacık ne de dalga formu, bu gerçek yaratıma izin veren, artık enerjinizle bağlantılı olan ışığın dinamiğidir. Daha önce hayal bile edilemezdi, çünkü hayal gücü zihinle sınırlıydı. Sizin hikayenizle sınırlıydı.

Yani, eğer şimdi radikal hayal gücünün tüm bu konseptini size, hikayenize, hikayenizi bu gezegende ortaya çıkaran ışığa uygularsak ve tüm bu fiziği şimdi hayal gücüne, radikal hayal gücüne uygularsak, şimdi bir an için hikayenizi hissetmenizi istiyorum.

Hikayenizi yaratmak ve haklı çıkarmak için kullandığınız sınırlı ışık spektrumunda; "Hikayemi bir dereceye kadar etkileyebilirim, biraz burada, biraz orada; biraz ilerleme kaydedebilirim, burada ve orada biraz değiştirerek" diye düşündüğünüz günlerde, aniden, şimdi bu ışık hikayenin insan zihninin asla hayal edemeyeceği bir şekilde tamamen değişmesine izin veriyor. Düşünebileceğiniz her şeyin ötesinde bir dönüşüm diyebilirsiniz; hayal gücünüzün en büyüğüne, ışığınızın en büyüğüne geri dönen bir dönüşüm.

Bırakın size gelsin, korkmadan. Nasıl olur da kendinize ait bir şeyden, kendi enerjinizden, kendi ışığınızdan korkabilirsiniz?

(duraklama)

Bırak sana gelsin. Sınır yok.

(duraklama)

Önümüzdeki yıl gezegen için harika bir yıl olacak. Pek çok farklı düzeyde zorlu bir yıl olacak, insanlar için zorlu bir yıl olacak. Ve her şeyde büyük bir paradoks göreceksiniz, onu yönetenler, onunla çalışanlar ve onun tarafından ezilenler arasında daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir dualite göreceksiniz.

Bu eski seviyelerden herhangi birinde değil, tamamen farklı bir seviyede faaliyet gösteriyor olacaksınız. İnsan yolunu takip etmeyeceksiniz. Ezici olan kısmı takip etmeyeceksiniz. Bu bir yükseliş yılı olacak. Boktan şeyleri yanınızda getiremezsiniz. Getiremezsiniz ve buna oturumlar boyunca, yıl boyunca geri döneceğiz.

Radikal hayal gücü, daha önce hiç hayal etmediğiniz gibi, bu gezegende ışığı ve enerjiyi kullanma şeklinizi değiştiriyor.

Hadi birlikte derin bir nefes alalım. Bırakın gelsin - bırakın şimdi size gelsin, hem hiçlikteki, büyük, devasa hayal gücündeki size, hem de bir insan olarak size gelsin. Aynı anda size gelmesine izin verin.

(duraklama)

Ve bunu yaparken hissedin - içinde doğuştan gelen bir denge var - o dengeyi hissedin.

Ve bunu yaparken, hissedin - içinde doğuştan gelen bir denge vardır - bu dengeyi hissedin.

Bilirsiniz, bir insan hayal gücünü zihni aracılığıyla kendi kendine zorlamaya çalıştığında, pek çok durumda dengesizleşir. Pek çok büyük sanatçının, yaratıcı varlığın durumu böyle olmuştur. Ama şimdi burada ona hiçlikten, Ben'im'in büyük hayal gücünden ve aynı zamanda bir insan olarak yaklaştığınızda, denge, bütünlük, özgünlük kalır. Zihninizden çıkma konusunda endişelenmenize gerek kalmaz.

Birlikte derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

(duraklama)

Geri dönüp bunu daha detaylı konuşacağız, böylece kendinizi çok, çok rahat hissetmeye başlayacaksınız.

(müzik durur)

Ama bunu şu anda içinizde hissedin – radikal hayal gücü.

(duraklama)

Sadece aynı şeyin daha fazlası değil. Sadece şeyleri farklı bir seviyede görselleştirmeye çalışmak değil. Bunu yapmaya çalışırsanız, beyninizin içinde gezinirken tavana çarpacaksınız. Ama bu, kendinizi o hiçliğe bırakmanız ve bunun hiçlik olmadığını her şey olduğunu anlamanızdır.

Bu yılı da geride bırakırken derin bir nefes alalım.

Hemen hızlıca soralım, iyi yıl mı? Kötü yıl mı? Zor yıl mı? Herhangi biri? Jerry?

JERRY: İyi yıl.

ADAMUS: İyi yıl. İyi bir yıl geçiren var mı? Gerçekten boktan, berbat bir yıl geçiren var mı? (birisi “Zorlu” der) Zorlu. Tamam. Eğlenceli mi? Evet. Evet (birisi “Bir sürü değişiklik” der). Bir sürü değişiklik. Tamam.

Yeni yıla girerken bunu içimize çekelim. Bu yılı kapatırken kendinize iyi baktığınızdan emin olun. Kendinize iyi bakın. Bol bol nefes alın. Sinir bozucu insanlardan uzak durun (bazı kıkırdamalar). Pekala, gerekirse her zaman yalnız kalın (Adamus kıkırdar).

Bununla birlikte, derin bir nefes alalım ve bu radikal hayal gücünü kullanarak, “Tüm yaratılışta her şey yolunda” dediğimde bunu hissedelim. Teşekkür ederim.

Kutsamalar ve mutlu tatiller.

 

Türkçeleştiren: Nazan Geze