• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD 8: “Karizma 8”

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

Karizma Serisi

 

ŞAUD 8: “Karizma 8” ADAMUS mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı

ile 4 Nisan 2015’te Kırmızı Çember’e sunulmuştur.

www.crimsoncircle.com    www.kirmizicember.com

VİDEO İZLE          SES KAYDI DİNLE      ŞAUD RESİMLERİ

 

Ben Ben’im, egemen alandan Saint Germain’ın Adamus’ı.

Daha ben gözlerimi açmadan kahve kokusu aldım. (bazıları alkışlar) Teşekkürler sevgili Şambra. Teşekkürler.

Hoş geldiniz sevgili Şambra. Dünyadaki tüm Şambra hoş geldiniz. Burada, bu stüdyoda toplanan herkese hoş geldiniz diyorum.

 

Bir Onay Teşekkürü

Toplantımızın her zamanki bölümüne geçmeden önce, ben hepinize ve her birinize, en içten bir biçimde yolculuğunuzun ne kadar zor olduğunu anladığımı bildirerek teşekkür etmek istiyorum. Ben bunu gerçekten anlıyorum.

Bu şaşırtıcı. Burada olmanız, bizimle olmanız son derece sevindirici. Zor; bu gezenin enerjileri, bilinci, sizin veçheleriniz ile gerçekleştirdiğiniz çalışma, her nasılsa, her nasılsa gündelik yaşamınızı idare ederek üstesinden gelmeniz, ilişkileriniz, bir gezegenin değişen enerjilerinin meydan okuması, bedeniniz; bunların hepsiyle başa çıkıp, bedenli aydınlanmanıza, kendinizi gerçekleştirmeye bu kadar adanmış kalabilmeniz... Bazen benim, Tobias’ın ve Kuthumi’nin ve tüm diğerlerinin, gözlerimize yaşlar doluyor. Heyecan verici.

Ben bazen, sizin ne yaptığınızı, gerçekleştirdiğiniz şeyin büyüklüğünü gerçekten anlamadığınızı hissediyorum; bilinç değişimi, aydınlanmanıza izin vermek, bin veya binden fazla ömrün rüyası arasında en zor, en meydan okuyan ama en güzel biçimde şimdi gerçekleşiyor.

Aydınlanmanın kendisi acımasızdır. O, kendiniz olduğunuzu sandığınız her parçanızı alır ve un ufak eder. O, her şeyi parçalar.

Aydınlanma zihinle hiç de dost değildir. O, sizin ta içinize girecektir. O, sizin düşüncelerinize girecektir. O, onları temizleyip serbest bırakmak için her derin oyuğa, gölgede kalan her köşeye, zihnin kilitli olan her kapısından geçip, anılara girecektir. Ama bu, geçirilebilecek en meydan okuyan deneyimdir.

Üstatlığın bu haline erişmek, aydınlanmanın ötesine geçip gerçek Üstatlığa girmek, sizin kimliğinize ait tüm duyguları, öz-değerinizi, dengenizi ve diğer her şeyi yitirdiğiniz duygusuna yol açacaktır. Ancak siz her nasılsa adanmış bir biçimde kalıyorsunuz. Siz her nasılsa kendiniz ile bağlantıda kalıyorsunuz.

Biliyorum, sizin ile çalıştığım çok geceler oluyor ve ben sizin, kendinizi yeniden bir araya getirmek için umutsuzca teknikler denediğinizi görüyorum. Ben bazen muazzam derecede zihinsel güç görüyorum, tamamen irade kullanıldığını görüyorum. Ben sizin bunu her şeyi bir arada tutmak için kullandığınızı görüyorum. Ve ben size bir şey söylemek istiyorum ve ben sizinle geceleri bir araya geldiğimizde de bunu belirtiyorum; her şeyi bir arada tutmak için bu kadar çabalamayın. Her şey bir sebepten dolayı darmadağın oluyor.

Her şey darmadağın olsa da, siz hala burada olacaksınız. Tüm bölümler ve parçalar düşüyor ama önemli değil, siz hala gerçek “Ben Varım” olacaksınız. Bu, evrimsel bir sürecin parçası. Bu, keşfetme sürecinin bir parçası.

Siz şeyleri bir arada tutmak, dengenizi muhafaza etmek, delirmemek için çareler aradığınızda – ben bunun nasıl hissettirdiğini bilirim, bu en karanlık boşluğa düşmek gibidir – belki de bu düşünülenin aksi ama sizin o anda yapmanız gereken şey, izin vermek olacaktır. İzin vermek. Siz kendinize, Ruhunuza (spirit), Ben’imliğinize izin veriyorsunuz.

Siz bazen olduğu gibi, diğer şeyleri yaptıkça, klişelere tutunmaya çalıştıkça,  geçmiş kimliklere tutunmaya çabaladıkça -belki de bunlar geçmişte işe yarıyordu-  bu, durumu daha da acı verici bir hale getiren bir direnç yaratıyor. Bunlar belki zihni belki bir süreliğine tatmin ediyor ve sizin bir parçanız, sizin o zaman bir şey yaptığınızı sanıyor.  Ama siz bir şey yapmak istiyorsanız o zaman sadece izin verin. Siz, size, tanrısallığınıza, sizin gerçek doğanıza izin veriyorsunuz.

Ve evet,  siz zaman zaman her şeyi kaybettiğinize dair o korkunç duyguya, hiçliğin karanlığına düştüğünüz duygusuna kapılacaksınız. Ancak dostlarım siz bundan, Ben’imin gerçek ve tam farkındalığı ile kurtulacaksınız. Bu felsefi bir bildirim değildir. Bu spritüel bir klişe değildir. Bu, sizsiniz.

Daha sonra böyle toplanıyoruz. Ben sizin dikkatinizi dağıtıyorum. Bir keresinde, sizi kışkırttığımda ve kızdırdığımda bazılarınızın çıkıp gitmesine kasten neden olmuş olduğumu duydum. Ben tüm bu yaptıklarımdan dolayı kendimi suçlu hissettiğimi kabul ediyorum, hatta daha da fazlası ama siz bunun henüz farkında bile değilsiniz. (kahkahalar) Ama her şeyden önemlisi sizin şu anda burada olmanız, siz terk etmediniz. Siz pes etmediniz.

Siz bir şekilde bırakamazsınız. Geriye dönemezsiniz ve ben çoğunuzun bunu iki, üç, beş kez veya defalarca denediğini de biliyorum. (kahkahalar) Ve ben bir parçanızın,”Ben ne yaptım, ben neden normale dönemiyorum?” diye sorduğunu da biliyorum.  Ancak normal olan doğal değil. Siz bunu benden bir alıntı olarak kullanabilirsiniz. Güzel bir tişört. (izleyicilerden birine yönelik) Normal olan doğal değil. Normal, sizin için var olmanın doğal hali değil. Siz evrim geçiriyorsunuz. Siz ortaya çıkıyorsunuz. Siz gerçekleştiriyorsunuz.

Şimdi olduğu gibi toplandığımızda gülüyoruz, kışkırtıyoruz, dikkat dağıtıyoruz ve bunun gibi şeyler yapıyoruz. Ben sizi onaylıyorum, ben sizin hepinizi ve her birinizi onurlandırıyorum. Bütün bunlar çok zor. Siz, şu anda bu gezegende ne kadar az insan gerçekten Özlerine, Ruhlarına (spirit) izin veriyor fark ediyor musunuz? Oh, ruhsallığı veya dini oynayan o kadar çok kişi var ki, filozofu oynayan birçoğu var ama peki gerçekten, kendi aydınlanmaları için şu an burada bulunan kaç kişi var? Fazla değil, tüm dünyada bir avuç dolusu kadar insan.

Yine de uzun sürmeyecek. Uzun sürmeyecek. Bu, o patlayan mısır etkisi. Siz de patlamanın tam ortasındasınız. Siz o küçük mısır taneciğinden tamamen çiçeklenerek lezzetlenmiş Ben’ime dönüşeceksiniz.

O halde hadi şimdi kalbimiz bu duygular ile tam olarak açılmışken Adamus’a dönelim. (kahkahalar)

Güzel derin bir nefes alalım ve standart tarifemize geri dönelim. (Adamus kahvesinden bir yudum alır) ah.

 

Gerçek

Tek gerçek, varolan tek gerçek “Ben Varım’dır, Ben’im”dir. Bu kadar. Varolan tek gerçek budur. Geriye kalan her şey bir konsepttir, yaratılmış bir konsept. Ben bununla ilgili olarak sevgili dostum Üstat Ramesh’e atıfta bulunuyorum. Ben bunu biraz modifiye ettim. Ancak tek gerçek “Ben’im, Ben Varım”dır. Diğer her şey yaratılmış bir konsepttir. Bu, oldukça heyecan verici.

Aslında bundan başka bir gerçek yoktur. Evet, siz pencereden dışarı bakıp ağaçları, binaları, çimeni, diğer insanları görüyor olabilirsiniz.  Bunlar aslında gerçek değil. Onlar bir “ve” gerçekliği, onlar gerçeğin bir türü, tek gerçek “Ben Varım”dır. Ben hepinizin ve her birinizin bununla nefes almasını rica ediyorum, ta ki içiniz ve dışınız karışana kadar hissetmenizi, ta ki o “aha” anını yakalayıncaya dek. Ben Varım, sadece iki sözcük değildir, o biliştir. O, idrak etmektir.”Ben Varım, ben daima Varım.”

Siz insanca bir biçimde darmadağın olsanız da, zihninizde kaos oluşsa da fark etmez. Fark etmez. “Ben Varım.”

Siz ölüm konusunda endişelendiğinizde, yarın ne olacak diye endişelendiğinizde, nasıl yaşayacağınız, kiranızı nasıl ödeyeceğiniz konusunda endişelendiğinizde fark etmez. Gerçekten fark etmez. “Ben Varım.”

İşte ben bu nedenle ölüme gülebiliyorum. Her şeyden öte ben zaten ölüyüm. (kahkahalar)  Fark etmiyor. Şimdiye dek karşılaştığım birçok insandan daha canlıyım. İşte bu yüzden ben ölüme gülebiliyorum. Fark etmiyor. Bir Üstadın ölüm endişesinin ötesine geçmesi ile-ah- her şeyin ne kadar kolay hale geldiğini fark ediyor musunuz? Bir korku vardır “Eğer ben ölümü kabul edersem bir sonraki kapıdan adım attığımda bu gerçekleşir.” Korkusu. Hayır, hayır bu, şart değil. Er ya da geç ama siz sonsuza kadar ortalıklarda dolaşmaya devam mı edeceksiniz, sonsuza kadar? Hayır, hayır, hayır.

Siz ölüm endişesinin ötesine geçtiğinizde bütün insanların içinde var olan şeytanı ele geçirmiş olursunuz. Ben Varım’ı idrak ettiğinizde işte o zaman devamlı, devamlı ve devamlı var olacaksınız sevgili dostlarım…(Adamus  Linda yanından geçerken duraklar, kıkırdamalar) O kadar yavaş geçiyorsun ki (Linda’ya) ama bir o kadar da gürültü yapıyor. (Adamus kıkırdar)

Ben Varım’ı gerçekleştirdiğinizde bunlar için endişelenmezsiniz. Bir sonraki öğün konusunda endişelenmezsiniz. Siz aniden tüm enerji dinamiğinizi değiştirirsiniz ve her şey sizin için oradadır. Her şey. “Ben Varım.” Bu kadar basit, çok basit.

 

Güncel enerjiler

Biliyorum. Bunlar zor günler. Oh zor günler -zor günler konusunda konuşuyoruz- neredeyiz görün. Meydana gelen olaylara bir bakın. Bunu daha önceden biliyorduk tabi (takvimi kast eder) 4-4-8. Aslında bu rakam ile pek bir şey yapılmaz. Dört’ler çok dengelidir. Tıpkı bir kare gibi. Sekiz tabi dengenin dengesidir.

İşte biz bu 4-4-4 gününde buradayız, bu, denge olmalı ama çoğunuz böyle hissetmiyor.

İşte hepimiz buradayız. Bu ay tutulmasını henüz atlattık, bugün erken saatlerde meydana gelen kanlı ayı. Oh, tüm bunların enerjileri. İşte hepimiz bu Paskalya hafta sonunda buradayız. Tam Paskalya yortusundan önceki Hayırlı Cuma Günü ile –ki bunu böyle adlandırmış olmaları garip- (bazı kıkırdamalar) Yükselişin gerçekleştiği Paskalya Pazar Günü arasındayız. Biz bu ikisinin arasındayız. Tam şu anda heyecan verici enerjiler mevcut.

Biz şimdi Bahar ekinoksuna girdik, mevsim değişimi. Biz bir güneş tutulması yaşadık. Ben bunu aslında ProGnost yılı diye adlandıracağım.  

Yoğun enerjiler. Ve benim ProGnost sırasında belirtmiş olduğum gibi bu yıl birbiri ardına birçok olaylar dizisi, birçok drama olacak. Bütün bunlar tek başına çok yoğun olmayacak, hepsi aslında sonsuz ama sizin asla nefesinizi kesmeyecek. Oh, o fiziksel yorgunluk hissi. Son günlerde bedensel yorgunluk hisseden var mı? (izleyiciler onaylar) Evet!  Ancak bu, doğal.

Siz şimdi,”Bende yanlış giden ne?” diye endişe ediyorsunuz ama dostlarım geçirdiğiniz süreç bakımından bu çok doğal. Bunu birazdan anlatacağım.

Yani şimdi tüm bu farklı enerjilerin ortasındayız, peki neler oluyor? Ben geçtiğimiz iki hafta boyunca, geceleri, sizinle çok meşguldüm. (Adamus kıkırdar). Ah evet. Siz de meşguldünüz tabi, bir sürü garip rüya gördünüz. Hayır, hayır. Bunlar güzel rüyaların garip bir canlandırması. Arada büyük bir fark var. Siz tuhaf rüyalar görmüyorsunuz. Onlar, sizin rüyalarınızın tuhaf zihinsel canlandırmaları idi.

Sizin rüyalarınız güzel ama zihniniz ne __ olduğunu anlayamıyor. Evet. Benim o kelimeyi kullanmadığımı not edin. Kullanmak istedim. Yapamadım.

SART: Söyle gitsin.

ADAMUS: Sen benim yerime kullan Sart?

SART: Bok.

ADAMUS: Ah! Güzel. (güler) Ben Sedona için pratik yapıyorum, bana küfür etmem için izin vermiyorlar, o zaman ben de izleyicileri küfür ettiririm, kötü kelimeler kullandırırım.

Ben güzel bir küfrü severim, her zaman değil ama… taşın gediğine oturacağı zamanlar, böylece enerjiler biraz karışır.

O kadar üzgün değilim ki Edith. (bazı kıkırdamalar) Ama Edith, Edith, Edith, seni seviyorum sevgilim. Muah! (elini öper) Evet.

EDİTH: Oh.

Bugün senin için bir şey getirdim. Evet, özel olarak senin için. Bu benim yeni kitabım, bu en çok satanlar listesinde yer alsın diye üzerinde çalıştığımız bir kitap değil ama benim hayranlık uyandıran yeni kitabım. (kitabı gösterir: Bilincin Hareketi)

Bu aslında benim kitabım değil. Üzerinde tabiî ki benim adım yazıyor ama biraz da büyükçe. Çok büyük, evet. Ama satıyor. (kahkahalar) Bu sizin kitabınız. Bu sizin kitabınız. Bunun içinde birçok sözcük yer alıyor. İçinde ilginç düşünceler, fikirler ve ifadeler, bazı güzel klişeler var, başlığı da ilginç ama bu sizin kitabınız. Sizin enerjiniz Şambra, sizin enerjileriniz var bunun içinde. O enerjileri siz buraya koydunuz. Ben onları bunun içine mühürledim. Ben onları kitaba dökmek için geliştirerek tüm prodüksiyon aşamalarında bulundum. Bu sizin kitabınız, sizin yolculuğunuz.

Şimdi ben bunun tüm dünyada aniden milyonlarca kopyasının satılacağını ileri sürmüyorum çünkü bu kitabı gerçekten anlayacak milyonlarca insan yok. Ama bu kitap hazır olanlar için bir yolunu bulup bir çok, bir çok, bir çok insanın eline geçecek. Siz muhtemelen bunun içinde yazan her şeyi biliyorsunuz, evet. Yeniden okumak eğlenceli olabilir ve öncelikle ne kadar akıllı olduğunuzu görebilirsiniz. Ama o, bir yolunu bulup kendileri için her açıdan kurtuluş anlamına gelecek insanların eline geçecek.  

Yalnız olduklarını düşünen insanların, deli olduklarını zanneden insanların, onların ötesinde meydana gelen şeyler nedeniyle dengesini yitirmiş olan insanların eline. Onlar bu kitabı okuyup sözcükleri değil, enerjileri hissedecekler ve bu da onları değiştirecek.

Lütfen, bu kitabı sana hediye olarak vermeme müsaade et…

EDİTH: Teşekkürler.

ADAMUS: …sevgilim. (izleyiciler alkışlar)

EDİTH: Seni öpebilir miyim?

ADAMUS: Babaya bir öpücük kondur. Mmm. (bazı kahkahalar, Edith yanağına bir öpücük kondurur)

EDİTH: Teşekkürler!

ADAMUS: Teşekkürler.

Şimdi biz tüm bu enerjilerin hareket ettiğini görüyoruz. Bu zorlayıcıdır. Öyle günler gelecek ki çamaşır gibi sıkım sıkım sıkıldığınızı hissedecek ve kaçıp kurtulma ihtiyacı hissedeceksiniz, bir başka bir gün de sanki kollarınızın ve bacaklarınızın ip gibi farklı yönlere doğru çekildiğini hissedeceksiniz. Bu, derin bir nefes aldığınızda olacak.

Biliyorum, bedeni düzene sokmamak ve kesinlikle düşünceleri de düzene sokmayarak sadece izin vererek kendinize gelmeniz bazen zor oluyor.

İzin vermek, düşünceleri düzenlemek ve yönetmenin zıddıdır. Bu pek işe yaramaz. Bu sadece on dakika kadar işe yarar ve daha sonra bizim Yükselmiş Üstatlar Kulübü’nde ifade etmeyi sevdiğimiz gibi şişe kafa ya da damacana kafa olursunuz. (bazı kahkahalar ve Adamus kıkırdar) Ya da kesinlikle deliye dönersiniz. Ama tüm bu şeylerin içinde bir sürü küçük güzel haber var.

Biliyorum Şambra, şu sıralar zor geçiyor. Bunu kabul ediyorum. Böyle olduğunu biliyorum. Biz burada böyle toplandığımızda biraz ferahlıyor, biraz gülümseyebiliyor, gevşemek için şakalar yapıyoruz; müzik dinlemek için –bugün dinlediğimi çok beğendim-, dikkati birazcık dağıtmak için ve aydınlanmanız konusunda rahatlamanız için vakit oluyor. (Şaud’dan önce “Fade into you” Sam Palladio ve Clare Bowen”in seslendirdiği parçayı kastediyor.

 

Sorular ve Cevaplar

Sonraki bölüm, Linda mikrofon ile birlikte izleyicilerin arasına karışıyor, sizler benim yönelttiğim soruları cevaplayacaksınız.

LİNDA: Memnuniyetle.

ADAMUS: Birçok kişi, “ Adamus neden Tobias gibi soru-cevap bölümü yapmıyor?” diye soruyor. Ben Tobias’a benziyor muyum? (kıkırdamalar) Evet, benziyorum. Aptalca bir soru. Bunun cevabı, soruları ben soruyorum, cevapları siz veriyorsunuz.

O halde, biz bugün bir araştırma yapacağız. Sizden çok derin hissetmenizi, cevapları dürüstçe vermenizi ve gerçekçi olmanızı istiyorum.  Aksi halde makyo metre çığırından çıkıyor.

LİNDA: Aha.

ADAMUS: Benim kişi başına üç sorum olacak. Bir hissiyatım olsun istiyorum, salonda rastgele dolaşarak bugün başka bir örnek sergileyelim istiyorum Linda.

O halde mikrofonu birine uzatalım da ben sorayım.

LİNDA: Burada bize aşina olan biri mi yoksa yenilerden biri mi olsun?

ADAMUS: Yeni aşina bir simaya ne dersin? (kahkahalar) Yeni ama aşina olduğumuz biri olsun. Ama siz istemiyorsunuz. (Linda’nın mikrofon uzattığı kişi onu başkasına verir) Oh, bu mikrofonu başkasına verecek bir zaman değil. Bu… evet.

ŞAMBRA 1(kadın): Oh, ben mi?

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 1: Peki.

ADAMUS: Bu bir oyun değil. Bu mikrofon müzik yapmak için değil, bu sandalyeler de.

Peki. Soru. Ayağa kalkar mısınız lütfen?

ŞAMBRA 1: Peki.

ADAMUS: Böylece güzelliğinizi görebiliriz.

ŞAMBRA: Tamam.

ADAMUS: Evet, evet. Soru. Sizden bir değerlendirme yapmanızı isteyeceğim, bir derecelendirme. Sizden ilk önce nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunuzu derecelendirmenizi isteyeceğim, birden ona kadar. Bir; çok kötü, on; mükemmel. Bugün, tam da şu anda nasıl bir ruh halindesiniz?

ŞAMBRA 1: Sanırım altı.

ADAMUS: Bir altı.

ŞAMBRA 1: Eh, eh.

ADAMUS: Güzel cevap.  Biri bunu not edebilir mi, böylece toplayabiliriz?

LİNDA: Bunları nereye yazmamı istersin?

ADAMUS: Kağıda. (Adamus kıkırdar, Linda I Pad’e yazar) Tamam, tamam. Peki. 

ADAMUS: O halde ruh hali altı. Sıradaki. Enerjiniz hangi düzeyde? Birden ona kadar, bir; çok düşük, on; maraton koşacak kadar. Enerji düzeyiniz nasıl?

ŞAMBRA 1: İki.

ADAMUS: İki. Tamam. Harika. İki harika demek istemedim, harika olan dürüstlüğünüz. (Şambra kıkırdar) Ve üç numara.  Denge duygunuz ne düzeyde? Bir tamamen dengeden çıkmış, on tamamıyla bütünleşmiş.

ŞAMBRA 1: Vay.

ADAMUS: Vay bir seçenek değil. Birden ona kadar gidiyor.

ŞAMBRA 1: Birden ona kadar.

ADAMUS: Birden ona kadar.

ŞAMBRA 1: Ben dengeme üç veriyorum.

ADAMUS: Üç. Olağanüstü. Teşekkürler. Teşekkürler. Bununla bir sonuca ulaşacağız.

ŞAMBRA 1: Tamam.

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 1: Teşekkürler.

ADAMUS: Altı yazdın, eh… senin yazdığın o kelime ne…(Linda’nın ne yazdığını çözmeye çalışarak) Ruh hali. (biri ruh hali der) 

LİNDA: Ruh hali.

ADAMUS: Ruh hali. Enerji seviyesi üç, denge üç. Bu yeterince iyi. Yeterince iyi.

Peki sıradaki. Ben iyi demiyorum ama ben size bir şey göstereceğim ve sizden de buna son derece odaklanmanızı istiyorum.

ŞAMBRA 1: Peki.

ADAMUS: İşte burada ortalamanın 30 olma olasılığı varken 12 gibi bir sonuç çıktı. Ortalama neredeyse yarı yarıya. Gün sonunda aynı soruyu tekrar yönelteceğim ve ben size şeylerin nasıl çalıştığını göstereceğim.

Ah! Bunu seviyorum…

ŞAMBRA 1: Bunu mu soracaksınız…

ADAMUS: …muzipliği seviyorum. Oh! Bir de sana sarılabilir miyim? Adamus’un çiftliğinde bugün sarılma günü. (sarılırlar) Güzel, güzel. Sıradaki.

LİNDA: Kaç kişiye soracağız?

ADAMUS: Herkese.

LİNDA: Haaayır, tahtaya yazma bakımından.

ADAMUS: Hayır, ben herkese soracağım.

LİNDA: Yazıldı.

ADAMUS: Bilmiyorum henüz.

LİNDA: Peki ben bir plan çıkarmaya çalışacağım.

ADAMUS: Bunu prova etmedik. Bizim kesinlikle her şeyi hızlandırmamız gerek.

LİNDA: Bir plan tasarlamaya çalışıyorum.

ADAMUS: Evet.

LİNDA: Ben sana destek vermeye çalışıyorum.

ADAMUS: Peki sonraki.

LİNDA: Ben sana destek veriyorum.

ADAMUS: Teşekkürler. Bu ilk kez oluyor. Birisi bunu kaydetsin. (bazı kahkahalar, Adamus ona bir öpücük kondurur.)

ADAMUS: Ruh haliniz nasıl?

ŞAMBRA 2 (erkek): Kaç olduğunu bilmiyorum.

ADAMUS: Bilmiyorsunuz. Birden ona kadar bir rakam seçin sadece.

ŞAMBRA 2: Yedi.

ADAMUS: Yedi tamam. Enerjiniz hangi seviyede?

ŞAMBRA 2: Enerji seviyem mi?

ADAMUS: Evet.

ŞAMBRA 2: Beş… ya da altı diyeceğim. Beş buçuk.

ADAMUS: Beş buçuk tamam. Güzel, güzel. Son olarak da dengen konusunda ne hissediyorsun?

ŞAMBRA 2: Denge konusundaki hissim mi?

ADAMUS: Kendi dengen, bütünleşmen.

ŞAMBRA 2: Beş buçuk. (Adamus John Kuderka ile konuşan Linda’ya bakarak duraklar)

LİNDA: Ben meşgulüm! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Beş buçuk, peki. Tamam. Güzel. Linda bu rakamları yazar mısın lütfen? 

LİNDA: Hemen. I Pad’imde bir arıza var.

ADAMUS: Teşekkürler. Bu giysi dolabının bozulması gibi bir şey mi? (kıkırdamalar artar)

Yani “çok aşırı baskı yok” gibi bir sonuç var ortada. Doğru. 

ŞAMBRA 2: Evet, aşırı baskı yok.

ADAMUS: Aşırı baskı yok. Evet. Bu arada burada olduğunuz için memnun oldum. Birkaç gece önce tartıştığımızı hatırlıyor musunuz?

ŞAMBRA 2: Birkaç gece önce mi?

ADAMUS: Mikrofonu uzatır mısın lütfen? Hanımefendi o kadar meşgulsünüz ki. (Linda’ya) Birkaç gece önce biraz tartıştığımızı hatırlayın. Hatırlıyor musunuz?

ŞAMBRA 2: Hayır.

ADAMUS: Güzel. (Adamus kıkırdar) Güzel. Siz bana çok kızgındınız. Ve bizim uzun bir konuşma yapmamız gerekti. Evet.   

A: Peki.

ADAMUS: Ben uzun konuşmadan dolayı sizi suçlamadım. Evet. Teşekkürler. Sıradaki. Sıradaki. Ruh haliniz nasıl?

ŞAMBRA 3 (kadın): Yedi.

ADAMUS: Yedi mi? Vay! (Linda hala I Pad arızasını gidermeye çalışır) Biliyor musunuz, ben kağıt seviyorum. Eski moda güzel kağıt.

LİNDA: Kaçtı?

ŞAMBRA 3: Yedi.

ADAMUS: Teşekkürler. Yedi.

ŞAMBRA 3: Bir şey yapmadık ki henüz.

ADAMUS: Güzel. Enerjiniz ne düzeyde?

ŞAMBRA 3: Mm. Altı.

ADAMUS: Altı. Evet. Kahvaltıda ne yediniz?

 ŞAMBRA 3: Yoğurt.

ADAMUS: Ah, yoğurt. “Seni ilgilendirmez” diyebilirdiniz.

ŞAMBRA 3: Evet diyebilirdim.

ADAMUS: Güzel.

ŞAMBRA 3: Bir şey saklamıyorum.

ADAMUS: Yoğurt. Peki, dengeniz ne durumda? Kendinizi ne derece iyi hissediyorsunuz?

ŞAMBRA 2: Sekiz.

ADAMUS: Sekiz. Bu, çok eğlenceli, eğlenceli değil, eğlenceli. Bu, tuhaf. Sizi ağlamak üzereydiniz sanki 

ŞAMBRA 2: Hayır.

ADAMUS: Yanılmış olabilirim. Fena halde yanılmış olabilirim.

ŞAMBRA 3: Ben öyle hissetmedim. (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Ah, peki. Ben sadece bakıyorum. Sizin yoğurdunuz, sizin gözyaşlarınız, beni ilgilendirmez. Sıradaki. (bazı kahkahalar)

LİNDA: Mmm. Mm

ADAMUS: Burası geçit töreni gibi oldu. (bazı kıkırdamalar; Larry not defterinden kâğıt getirir)

LİNDA: Görünüşe bakılırsa.

MOFO: :Ah, benim.

ADAMUS: Mofo.

MOFO: Nasılsın?

ADAMUS: İyiyim. Ruh halin nasıl?

MOFO: Mmm.

ADAMUS: Biraz daha iyi.

MOFO: Daha iyi olmaya başladı, korkunç değil.

ADAMUS: Korkunç diye tanımlamak. İnsan koşullarında bu gezegende bulunuyorsunuz. Tuzağa düştünüz. Hayat zor. Tüm bu şeyler… Ne? Korkunç değil mi? Oh!

MOFO: Oh.

ADAMUS: Ruh halin nasıl? Benden sonra…

MOFO: Şimdi biraz…

ADAMUS: İnişe geçti.

MOFO: Sadece bamm!

ADAMUS: Evet, evet. Evet.

MOFO: Evet, evet. Bizim sekizdi, şimdi altı olduk.

ADAMUS: Altıya mı düştü?

MOFO: Evet, altı. Evet, evet.

ADAMUS: Altı. Peki, harika.

LİNDA: Altı mı?  

ADAMUS: Enerjin hangi seviyede?

MOFO: Bu tuhaf çünkü bir bakıyorsunuz on, bir bakıyorsunuz iki. Enerji dolup sonra pat diye düşüyorsunuz.

ADAMUS: Evet.

MOFO: Enerji dolu hissedip sonra tükeniyorum.

ADAMUS: Bipolar bozukluk.

MOFO: Evet! Evet! (güler) Evet! İlaçlar yetmiyor.

ADAMUS: Oh, bipolar bozukluk hastalığı ile, veya uç psikozlar ile benzerlikler kuruyorsunuz ama. Değil. Siz iyisiniz. 

MOFO: Vay. Şimdi uyuyabilirim.  

ADAMUS: Evet, artık uyuyabilirsin.

MOFO: Teşekkürler. Teşekkürler.

ADAMUS: Evet, güzel. Dengen ne halde?

MOFO: Hımm, muhtemelen dört diyeceğim.

ADAMUS: Hım.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Hım.

MOFO: Evet, yarı yarıya düştü.

ADAMUS: Yarı yarıya düştü. Peki.

LİNDA: Enerji seviyesi konusunda kaçta karar kıldınız?

MOFO: Oh, enerjim muhtemelen beş.

ADAMUS: Beş.

MOFO: Evet.  

ADAMUS: Farkı ayırt et. Bir kez daha uzlaşma yoluna git. Peki, güzel.

MOFO: İnsanca yollarla.

ADAMUS: Evet, evet. İki tane daha, iki tane daha.

LİNDA: İki tane daha.

ADAMUS: Peki. Bir artış olduğunu fark ettiniz mi? (birisi evet der)

LİNDA: Evet, evet.

ADAMUS: Peki.

LİNDA: Kesinlikle bir artış var.

ADAMUS: Kesinlikle bir artış var.

LİNDA: Berbat.

ADAMUS: Peki. Sıradaki. (bazı kahkahalar) Ruh haliniz nasıl? Kim uzatacaksa mikrofonu uzatsın. Evet. Ruh haliniz nasıl?

DENİSE: Geçtiğimiz iki üç haftadır çok dalgalı. Bugün yedi.

ADAMUS: Şu an kaç?

ADAMUS: Yedi? Güzel.

DENİSE: Bugün, bugün…

ADAMUS: Bum. Çektim.

DENİSE: Bugün, yedi.

ADAMUS: Yedi. İyi. Geçtiğimiz iki hafta içerisinde en düşük ne kadardı?

DENİSE: Bir.

ADAMUS: Evet. Güzel. Ve enerji seviyeniz nasıl?

DENİSE : Şu anda sekiz, iki hafta önce iki idi.

ADAMUS: Tamam güzel. Son olarak denge durumunuz nasıl?

DENİSE: Yedi. Ve size bunun iki hafta önce bir olduğunu söyleyeceğim.

ADAMUS: Bir. Siz birkaç hafta önce gerçekte var olmuyordunuz. (bazı kahkahalar 

DENİSE: Evet!

ADAMUS: Siz ve ben gece geç saatte tartışıyorduk.

DENİSE: Oh, hayır.

ADAMUS: Neden benimle tartışıyorsunuz. Ben sadece sizi merak ediyorum.

DENİSE: Sizinle tartışıyor muyum?

ADAMUS: Oh, evet, evet.  

DENİSE: Tamam, çoğunlukla sesimi duyurmak için.

ADAMUS: Sesini duyurmak için.

DENİSE : Biri beni duysun diye…

ADAMUS: İlginç.

DENİSE: …ve kendimi duymaya da ihtiyacım var.

ADAMUS: İlginç.

ADAMUS: Seni kim duysun istiyorsun?

DENİSE: Ben, kendim?

ADAMUS: Ohhh.

DENİSE: …özüm, ruhum.

ADAMUS: Neden duyulmayasın ki?

DENİSE: Neden duyulmayayım ki? (ağlamaya başlar)

ADAMUS: Evet, ruhunuz sizi neden duymasın ki?

DENİSE: (duraklar) Sanırım yıllarca değerli olmadığım söylendi, yeterince iyi olmadığım.

ADAMUS: Kim dedi bunu?

DENİSE: Sanırım büyürken dışarıdan verildi şimdi de yuvaya dönüyor.

ADAMUS: Bunu size kim söyledi?

DENİSE: Sanırım bunu ben bir yerlerden topladım ve buna inandım ve bunu kalbime yerleştirdim.

ADAMUS: Neden böyle yapıyorsunuz?

DENİSE: Bu iyi bir soru.

ADAMUS: Biliyorum. Size sordum. Sormalıydım (bazı kahkahalar) Güzel soru. Özür dilerim ben yanıldım. Ben gözyaşlarının sadece gözden aktığını sandım ama onlar kalpten akıyor. Aslında onlar her yerde.

Neden birisi kendine bunu yapar? Biliyorum ama neden bilmiyorum. Neden biri bunu kendine yapar? Buna değmez. Burada özel olarak bir konuşma yapabilir miyiz?

DENİSE: Lütfen

ADAMUS: Bu bir oyun, bu bağımlılık yapan çürümüş, kokuşmuş bir oyun. Siz veya sizlerden herhangi biriniz bu durumdan bir anda çıkabilirsiniz. Şöyle. (Adamus parmağını şıklatır) Hepiniz kendinize güzel şeylerden daha azını söylemeyi durdurabilir. Hiçbir şey yapamazsanız “ve”’ye başvurun. “Benim enerjim düşük. Benim dengem düşük ve düşük değil.” Ve neye inanmayı seçtiğiniz ile ilgili bir konu. Ve ben sizin ne dediğinizi biliyorum çünkü geçen gece bana bağırıyordunuz, bağırmak. Ben sizi enerjisel olarak, fiziksel olarak duyabiliyorum. Siz kendinize bağırın, ne demek istediğimi biliyorsunuz, kendinize. Siz, sizi hissedin. Ruhunuza bağırmayın, bana bağırmayın. Kendiniz ile konuşun.

Bana bağırırken,”Ben mutlu olmayı seçtim, bolluk içinde olmayı seçtim, sevinç içinde olmayı seçtim.” diyorsunuz. Bir anlığına durun. Siz bunları gerçekten seçtiniz mi yoksa sadece sözcükleri mi telaffuz ettiniz? Siz gerçekten, gerçekten seçim yaptınız mı yoksa ”Ben mutlu olmak istiyorum, evet ben mutlu olmak istiyorum” mu diyorsunuz? Siz hala o kendi kendini istismar eden o eski kalıbın tuzağına düşmenize izin veriyorsunuz.

Kendiniz ile konuşun. Kendinizi duyun, tamam mı?

DENİSE:  Ben bunun üzerinde bu hafta çalıştım.

ADAMUS: Üzerinde çalışmayı durdur.

DENİSE: Sadece yap.  

ADAMUS: Yap bunu. Üzerinde çalışmak. Tanrım. Kırk, elli ömür boyunca üzerinde çalışan insan varlıkları biliyorum. Evet ama siz aynı eski toprağı tekrar, tekrar ve tekrar kazmaya devam ediyorsunuz ve büyümek için hiçbir şeye izin vermiyorsunuz çünkü kazmayı sürdürüyorsunuz.

Şeyler üzerinde çalışmaktan ne keyif alıyorsunuz? Sadece yapın. Bu, bilincin değişmesidir, bu… kitabım nerede, ona ihtiyacım var. (Bilincin Hareketi’ni Edith’ten alır)  Teşekkürler. Kitabın adı Bilincin Hareketi. Şimdi size en yakın kitapçının raflarında. (Bazı kahkahalar)

Bu bilincin hareketidir. Üzerinde çalışmak değildir, denemek değildir, bu, Ben’im. (parmağını şıklatır) Bu kadar. Bu kadar.

Aranızdan o kadar çok kişi kendi kendini istismarın bataklığına düşüyor ki. Ohh! Engelleri aşabilir miyim? Dağın zirvesine çıkabilir miyim? Taşıdığım sorumluluk ve çocukluk dönemim. Kapa çeneni! Bum. (parmağını şıklatır). Yap bunu.

Ama siz biliyorsunuz, biliyorsunuz… (Adamus kıkırdar) Bu ürün değişimi, burada yaptığımız sadece kendinizin tanıtımı. Ama siz biliyorsunuz… bu dikkat dağıtma. Siz biliyorsunuz, oyunu oynamayı sürdürüyorsanız ondan aldığınız bir keyif var demektir. Bu kadar basit.

DENİSE: Mm.

ADAMUS: Aydınlanmalarına, yükselmelerine çok az kalan Yükselmiş Üstatlar vardı. Bana bağırıyorlardı, bana bir şeyler fırlatıyorlardı, fark etmez nasıl olsa fiziksel bir formda değilim, şeyler içimden geçip gidiyor. Bana bir şeyler fırlatıp hala bazı şeylerin hoşlarına gittiğini inkar ediyorlardı. Ben size, siz hala bir oyunun içindeyseniz ondan aldığınız bir şeyler vardır diyorum. Ve yorulduğunuzda oyundan çıkarsınız. Bu her zaman kolay değildir ama çıkın oradan. Ben bu nedenle başlangıçta bazı şeyleri ifade ettim. Her zaman kolay olmasa da çıkın o ilişkiden. Şeyleri eski yollar ile halletmekten çıkın. Istırap çekmekten çıkın.

Biliyorsunuz, ıstırap şehrinin nüfusu bugünlerde çok arttı ve harap durumda. Siz istediğiniz zaman sevinç şehrine taşınabilirsiniz. Çıkın oradan. Bu, bir bilinç hareketidir.

Bu arada, bu kadar açık olmamıza izin verdiğiniz için teşekkür ederim.

 

Gezegendeki Enerjiler Hakkında Daha Fazla

Ben size şu anda gezegende bulunan enerjilerin daha da yoğunlaşacağını bildirmek istiyorum. Evet. O halde yapmaktan hoşlandığınız bir şey bulup yapın. Gerisini unutun. Onlar kendi oyunlarını oynuyorlar. Bu enerjiler çok yoğun ve bununla ilgili iki faktör var. Biri kısa, öteki de uzun dönem. 

Uzun dönemi gözden geçirelim eh… ben önce kısa dönemi ele alacağım.

Kısa dönem dinamikleri devreye girdiğinde siz, “Ohhh. Ahh. Harikulade değil mi?” diyeceksiniz. (kahkahalar) Orada yeni bir (elektronik) sinyal görüyorum ama (Adamus tahtayı gösterir) üzerinde, alkış, oh, ah gibi bir şeyler yok. (kahkahalar artar) Evet.

Şu anda tuhaf enerjiler var ve “bunlar astrolojik” veya “onlar kozmostan geliyor” diyenler vardır. Peh! Bu enerjiler uzun zaman önce yaratıldılar ve tam bu yaşam zamanınızda gelmek için ayarlandılar. Siz şartları önceden yarattınız. Gerçekten yapmak istemediğiniz şeyleri yapmanıza neden olan şey astroloji değil. Hayır. Siz, bu yoğun ve zor enerjileri önceden yarattınız ki doğru zamanda yaşamınıza gelsinler. Yani bunları yaratan astroloji değil. Aslında o bunu destekliyor. Bu uzun zaman önce çağrı yapmanız üzerine işleyen bir mekanizma. “Alo, bana cehennemi verin” (bazı kıkırdamalar) Bu noktadayız.

Peki. Kısa dönem enerjilerin en büyük etkisi geçen haftalarda başladı ve bir o kadar ya da en fazla on beş gün daha sürecek ve bunların özellikle ilişkiler üzerinde şiddetli bir etkisi var. 

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: (güler) Sen… için yanlış kişiydin.

LİNDA: Ahh!

ADAMUS: Herkes gitmeyi düşünüyor. Hayır sen…

LİNDA: Herkes…

LİNDA VE İZLEYENLER: Uhhh!

ADAMUS: İlişkiler.

Enerjiler şimdi çok yoğun. Bu enerjiler doğrudan ilişkilerinizi etkileyecekler çünkü onlar artık uygun değil. Hadi hareket edin. Kendinizi özgürleştirin, diğerini özgürleştirin ve yolunuza devam edin.

Aynı enerjiler mevcut ilişkinizi daha derin, daha anlamlı bir hale de getirebilir. Yanınızda hala partneriniz varsa kafa kafaya vermelisiniz. Oh, evet! Böyle etkisi oluyor.

LİNDA: Ohh. Hım.

ADAMUS: “İşte bu, işte bu Adamus.”

İlişkilere olan etki sadece birlikte yaşayıp, yatağınızı paylaştığınız partnerler ile ilgili değil. Anne ve babanız ile ilişkileriniz de söz konusu. Anneler burada gerçekten ön planda. Oh, burada birisi annesi ile zorlu şeyler yaşıyor. Hatta iyi arkadaşlar bile söz konusu. Oh, siz onların dost olduğunu düşünüyordunuz ama değillermiş. Yani gerçekten zor.

Bu yılki enerji dinamikleri hep devrede olacak ama özellikle de bu yılki enerjiler basit. Bunu daha önce ifade ettim ama bir daha söyleyeceğim. Bunlar hep özgürlük ile alakalı. İnsanoğlu özgürlük için mücadele ediyor ya da özgürlük olarak düşündükleri şey için. Muazzam derecede. Şu anda gezegende oynanan en büyük düalite oyunu bu ve o kendini birçok farklı yolla dışa vuruyor ve bunlar bu yıl ve önümüzdeki yıl devam edecek. Bunlar hep özgürlük ile alakalı.

O kadar çok insan özgürlük çağırısında bulunuyor ki ama siz hangi haberleri okuyorsunuz? Bu o grubun, öteki grubun, bu kişinin, öteki kişinin özgür olması ile ilgili değil. Hiç değil. Bu, tuzağa düşürme, köleleştirme, sınırlandırma, bu gezegendeki hipnoz ile ilgili. 

 

Hipnoz

Bu gezegende şu an uygulanan hipnozun seviyesi sizin deyiminizle dereyi aştı. Bunu yapmak o kadar kolay ki. Çok kolay. Zihin şu anda o kadar savunmasız ki. Bunun boyutları daha sonra anlaşılacak  ama zihin son derece savunmasız ve insanlar bunu fark etmiyor.

Özgürlük ile ilgili bir dinamik var. İnsanlar özgürlük istediklerini söylüyorlar ama ben bunu birkaç yıl önce söyledim ve kesinlikle bu yüzden eleştirildim, onlar gerçekte bunu istemiyorlar. İstemiyorlar. Onlar özgürlük istediklerini düşünüyorlar ve liderler de “Biz size daha fazla özgürlük veriyoruz” diyorlar ama gerçekten vermiyorlar. Çok az insan gerçek özgürlük için hazır halde. İşte bu benim sizin her birinizi onurlandırmamın nedeni, siz mücadele ediyorsunuz ama ben sizin özde buna hazır olduğunuzu biliyorum.

İnsanlar genellikle biraz daha kolay bir hayat istiyorlar ama onlar şeylere tutunmaktan da hoşlanıyorlar. Bunu not ettiniz mi? Biliyor musunuz onlar kolaylıklar istiyorlar ama bu gerçek özgürlük değil. Siz onlara bunu gümüş tepside de sunsanız,  “İşte mutlak özgürlük, finansal, bedensel, ruhsal ve her konuda özgürlük.” “Ama şunu da belirtmem gerekir ki bu sizin hayatınızı değiştirebilir, sizin ilişkilerinizi değiştirebilir, düşünme biçiminizi değiştirebilir, sizin işinizi, sizin geleceğinizi ve geriye kalan her şeyinizi değiştirebilir” deseniz, onlar, “bunu bir düşüneyim.” diyeceklerdir. Bum! Onları yakalayın çünkü seçim yapmak yerine düşünmeye başladıklarının birinci dakikasında herkese, her şeye karşı o kadar savunmasız olurlar ki.

Ben Kolombiya’da hipnoz üzerine konuşma yaptığımda, hipnozun gruplar tarafından nasıl kullanıldığını anlattım. “Ah bu berbat bir şey.” Ama bu uzun zamandır böyle, bunu sadece biraz daha rafine bir hale getirdiler.

Uzaktan hipnoz uygulayan gruplar bunu kasten yapıyorlar, buna düşünce dalgası göndermek de diyebiliriz. Onların sizin önünüzde durup bir saatle sizi hipnotize etmeleri gerekmiyor. Uyan! Uyan (izleyicilerden birine, Adamus kıkırdar)  Onların önünüzde bir saatle durması gerekmez. Bu çok eski. Bu 1800’ler. Hayır. Şu anda çok farklı. Neredeyse anında hava dalgaları ile gönderiliyor. Seçim yapmayı bilmeyen birisi, gerçekten özgür olmak istemeyen birisi, kendi düşüncelerini başkasının düşüncesinden ayırt edemeyen birisi onları hemen toplayacaktır.

Bunu yapmak aslında çok kolay, hipnoz üstadı olmanız gerekmez. Sadece bir düşünceyi nasıl projekte edeceğinizi bilmeniz, süslemeniz ve doğru kitleyi belirlemeniz yeterli, daha sonra onların etkilenip etkilenmediklerine bakarsınız.

Uzaktan hipnozu işliyoruz, modern zamanlarda bunun kaynağının neresi olduğu konusunda bir fikri olan var mı?

LİNDA: Rusya. 4811.

Rusya duyuyorum. Başka? Bilen var mı? (biri Romanya der) Romanya, işte bu. Başka? Rusya, Romanya? Peki bu uzaktan hipnozcular, bu deneyimli uzmanlar trans durumuna geçip, ki bunun derin trans bile olması gerekmez, nerede toplantı yapıyorlar, nereden düşünceleri projekte ediyorlar? (Biri ordu der) Ordu.

Vatikan’da da yapıyorlar. Vatikan’da da (izleyiciler ohh! der) Kesinlikle.   Ve bunu zamanında ne diye adlandırıyorlardı? Duacı! (İzleyiciler Ahh! der) Şimdi “Ah” diyorsunuz. Şimdi. Şimdi.

Duacı. Bu illa da kötü amaçlar için yapılmadı ama bir şey keşfettiler. “Oh, hasta biri için dua ettiğimizde etkisi oluyor. Onlar bunun kutsal bir müdahale olduğunu düşünüyorlardı. Pıff. Bu basitçe hipnoz. Birisi daha iyi hissetsin diye hipnotize edilebilir. Nasıl? Onlar, “sen iyisin” şeklinde bir düşünce, zihinsel bir paket gönderirler ve o kişi aniden iyi hisseder. Kitabımı geri ver, kitabını, bu bilincin hareket etmesidir. (Adamus kitabını gösterir) Onlar hareket ettirdiler, hareket. Onlar da topladılar.

İşte bu nedenle papazlar, piskoposlar ve kardinaller toplantı yaparak, “Hım, bu dua işi daha çok şey yapabilir.” dediler. Eğer daha fazla para için dua edersek ne olur?

LİNDA: Ohh!

ADAMUS: Dünyayı hâkimiyet altına almak için dua edersek ne olur? O paketlerin içinde ne var bilmiyorsunuz. Çok hoş şeyler değil.

Onlar sizin tabirinizle kasıtlı bir biçimde, duacılar ile zihinsel düşünce göndermeyi keşfettiler. 

LİNDA: Öksürüyorsun, kahven. Bir şeyler içmeye ihtiyacın var.

ADAMUS: Öksürüyorum. O kadar heyecanlandım ki. Bunun etkisi oldu herhalde. (Linda kıkırdar)

ADAMUS: Hayır onlar neden ve nasıl anlamadılar. Bu beş, altı, yedi yüzyıl öncesine dayanıyor ama işe yaradığını biliyorlardı.

Şimdi, onlar bunun Tanrı aracılığıyla veya bunun gibi bir şeyle gerçekleştiğini zannettiler. Bunu umursamadılar.

Bu daha sonra tabii ki hükümetlerin eline geçti. Kötü komploları olmayan bir hükümet nedir ki? Ordu tarafından kullanıldı ve şimdi de başka insanlar kullanıyorlar, adına başka bir şey diyorlar. Ama bu hala duacı. Temelde duacı ile aynı, “Evet, David’in bana iyi davranmasını istiyorum.” Oradan gönderilen bir düşünce var.

Gerçek şu ki bu aslında bir dalga gibi sanki bir radyo dalgası gibi daha güçlü ve oradan çıkıp herhangi biri tarafından kapılabiliyor. Belli bir düşünce spektrumunu belirli insanlara odaklayabilirsiniz.

Düşüncenin kendisi istemediğiniz bir şeyi yapmanıza yol açmaz. Ancak birçok insanın kim olduklarına dair bir fikri yok, onlar ne istediklerini, neden burada olduklarını bilmek istemiyorlar. Onlar sadece yemek yemek istiyorlar, yatacak bir yere ihtiyaçları var, seks yapmak gibi temel şeyleri istiyorlar. Onların bir fikri yok. Yani onlar çok savunmasızlar.

Onlar bilinç ve düşünce arasındaki farkı bilmiyorlar. Onlar enerjinin ne olduğunu anlamıyorlar, onlar pek bir şeyden, pek bir şey anlamıyorlar. Yani onlar çok, çok müsaitler, özellikle de hipnotik bir düşünceye, uzaktan gönderilen paket halindeki bir düşünceye karşı, bu anında gerçekleşir. Bu zaman… tüm evrene anında gönderebilirsiniz ve onlar bunu sanki kendilerine aitmiş gibi kabul ederler.

Yani hipnotik düşünce ve telkin gezegende her gün yüksek düzeyde dolaşıyor, bazen kasıtlı bazen acemice gündelik yaşamın içinde. Bunlar orada ve hepinizi etkiliyorlar. Onlar, neyin size ait neyin ait olmadığı konusunda bir seçim yapana kadar sizi de etkilemeye devam edecekler. Denis, siz hayatınızda seçmediğiniz şeyleri de kabul ediyorsunuz. Siz onların size ait olduklarını iddia ediyorsunuz, onların geçmiş yaşamlardan, çocukluk döneminden, yaşam deneyimlerinden geldiğini iddia ediyorsunuz. Hayır. Onlar size ait değiller. Ta ki siz onları seçene kadar onlar size ait değiller. Size ait olan tek şey sizin seçtiklerinizdir. Siz geçmişten geldiğini bile düşünseniz, siz kötü bir alışkanlık olduğunu bile düşünseniz, elimden bir şey gelmiyor diye bile düşünseniz, o, size ait değildir. O siz seçmediğiniz sürece size ait değildir. O halde, o çöpten kurtulun, o, size ait değil.

Bu da şimdi başka bir soruya neden oluyor. Ben konuyu iyice dağıttım ama aynı noktaya döneceğim. Ne istediğinizi gerçekten biliyor musunuz? Büyük bir soru. Ne istediğini bilmek. Bana geleneksel cevabı vermeyin, “Benim cevabım, ben daha büyük bir ev istiyorum, ben faturaları ödemek istiyorum, ben sağlıklı olmak istiyorum, ben aydınlanmak istiyorum” ben bunlara inanmıyorum. Siz de.

O halde gerçekten ne istediğinizi hissedin. Ne istiyorsunuz? Bu… bir soru. Ne istediğini bilmek. “Ben aydınlanmak istiyorum” Bunu gerçekten istiyor musun? Çünkü siz özgür olmak istediğinizi söylüyorsunuz, siz sahip olduğunuzdan biraz daha fazla mı özgürlük istiyorsunuz yoksa tamamen mi özgür olmak istiyorsunuz. Biraz daha aydınlanmak, kokteyl partilerinde dolanan bir guru gibi mi veya guruların yer almadığı tam bir aydınlanma mı?

Sorular bunlar. Siz ne istiyorsunuz?

Mmm. Kolombiya’daki toplantımızda meydana gelen son uçak kazası konusunda konuşmam Şambra’yı biraz kaygılandırdı. Saf, kesin, kesin hipnoz durumu ve “uzmanlarca” kesinlikle yüzde yüz yanlış teşhis konuluyor. Tüm o uzmanlar geçmişe bakıyorlar, ilişkilerine bakıyorlar, tüm bu şeylere. Orada meydana gelenleri kesinlikle yanlış anlıyorlar.

Ve bu birey benim uzun zaman önce belirttiğim gibi anti-depresan ilaçlar alıyordu, bunu keşfettiler. Özür dilerim Linda onlar hakkında konuşuyorum ama bu büyük bir sorun.

Bunların etkisi ile sezgi kaybolur. Bu ilaçlar mantığı mutlaka yok etmezler ama hisleri de yok ediyorlar. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu hissini. Bu pilotun o girişimde bulunduğu zaman hisleri yoktu. Ahlaki bir hissi yoktu. Midesinde bir yumruk yoktu. Korku hatta endişe bile yoktu. Hipnotik etkiyi takip eden bir robot gibiydi.

Bunları yapan insanlar, bu arada bu Vatikan değildi. Ama bunu yapanlar izleme yapıyorlar. Onlar hangi tip sinyallerin çok daha etkili olduğuna bakıyorlar, onları nasıl süsleyip, paketleyeceklerine ve hangi sonuçlara ulaştıklarına bakıyorlar.

Ve dostlarım bu daha da, daha da, daha da artacak. Sizin endişelenecek bir şeyiniz yok; siz ne istediğinizi seçin. Kötü düşünceler varsa, kötü bir gün geçiriyorsanız, bir anlığına durun. Bu siz değilsiniz.

Hadi şimdi küçük çizelgemize, sorularımıza ve elektronik bloknotumuza geri dönelim.

LİNDA: Senin talimatın uyarınca bir tane daha.

ADAMUS: Senin ruh halin bugün nasıl Linda? Bugün.

LİNDA: Bugün?

ADAMUS: Bugün.

LİNDA: Sekiz.

ADAMUS: Sekiz.

LİNDA: Bugün.

ADAMUS: Peki, ya dün?

LİNDA: İki.

ADAMUS: Peki enerji seviyen?

LİNDA: Bugün sekiz.

LİNDA: Dün iki.

ADAMUS: Sekiz. Güzel, güzel. Ya dün?

LİNDA: İki. (Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Ve senin duygusal dengen ve iyilik derecen ne?

LİNDA: Bugün mü, dün mü?

ADAMUS: Hadi bir oyun oynayalım ve önümüzdeki haftaya gidelim.

LİNDA: On olması için dua ediyorum.

ADAMUS: (kıkırdar) Kendi kendini hipnotize ediyor. (kahkahalar)

Bu bir kanıt olacak. Yani gelecek hafta… hayır sadece seçin. Bunun için dua etmeyin. Ah, dua etmek o kadar zahmetli ki. Sadece yapın. Önümüzdeki hafta, önümüzdeki Çarşamba senin ruh durumun ve dengen nasıl olacak bakalım?

LİNDA: On.

ADAMUS: Güzel. Ne oldu görüyor musunuz? (biri o seçti der)  O, seçim yaptı. Sadece bu değil Kasama için de hazır olacaksın. O ruhun kaderi, o, temel anlamda sizin geleceğiniz, sizin şimdiye getirdiğiniz farkındalığınız. O, sadece 10’u seçti.

Şimdi garip olan, o, kendisine bir telkinde bulundu ama o, her şeyden daha çok gelecekteki bir potansiyeli getirmek için kendisine gerçekten izin verdi. O, bu nedenle gerçekten güzel bir gün, güzel bir gün geçirecek. Sizde de farklı olmaz. Olmaz. Buradaki seviyeye bakın.

Aranızdan hiçbiri için bu bir fark teşkil etmez. Etmez.

Buradaki seviyeye bir bakın. (Çizelgeyi gösterir) üstelik siz bugün cömert davrandınız. Ben size bu kadar vermezdim… ruh haliniz beşin biraz üstünde, enerji düzeyleriniz gerçekten iyi değil. Hadi bunu konuşalım.

Enerji düzeyleriniz her yerde üç-dört. Potansiyel enerjinizi düşündüğümüzde daha düşük bir rakam çıkacaktır ama üç-dört işte. Ve denge? Bunu hiçbir şey ile kıyaslamak istemiyorum. Sıfır olur mu onu bile bilmiyorum. Burada denge yok.

Hadi şimdi derin bir nefes alalım.

Çevirim içi izleyenler aynı soruyu kendilerine sorsun; Bugün ruh haliniz nasıl?  Enerji düzeyiniz nasıl? Dengeniz hangi seviyede?

Konuşmamızın diğer bölümüne geçerken hadi derin bir nefes alalım.

Gittiğimiz yerin sizin için bir anlamı yoksa benim için de bir anlamı yok. Nereye ulaştığımızı göreceğiz. Hayır, lütfen anlayın, biz bununla bir yerlere gidiyoruz.

 

Değişim

Buradan sonra gittiğimiz yer değişim, değişim. Kesinlikle değişim. Değişimi bekleyin. İnsanlar bazen rahatına fazla düşkün olma eğilimi gösteriyor. Eğer siz spritüel bir yolculuktaysanız bir sürü değişim beklemeniz iyi olur. Aydınlanmanız ile ilgili,  farkındalığınız ile ilgili zorlu bir değişim olmuyorsa o zaman muhtemelen aydınlanmıyorsunuzdur. Siz muhtemelen arkanıza yaslanıp oturarak eski günlerinizdeki gibi rahatsınızdır.

Değişim bekleyin. Değişim oluyor. Global düzeyde bile olağanüstü oranlarda meydana geliyor. Sizde, her yerde oluyor. Resmimi geri alabilir miyim?

LİNDA: Hangisini?

ADAMUS: Şunu. (Monitör değişir)

Denge; şaka yapıyor olmalısınız. Dengenin tüm eski konseptlerinden kurtulun yani onlar orada bu şekilde olmayacaklar demek istiyorum. Evet, bunun istikrarın farklı bir şekli olduğunu söyleyebilirsiniz… hım istikrarın demeyelim. Kolayca akışta olacaksınız. Ama denge, denge şimdi olmayacak.

Enerji seviyeleri; çok düşük. Bu bazı günler böyleyse tamam ama siz kendinizi bir sürü hap ile sabote ediyorsunuz. Doğal bileşimler, homeopatlar da haplar ile aynı. “Enerji düzeyim o kadar düşük ki. Ohh!” diyorsunuz. “Yaşlanıyor olmalıyım, bedenimde yolunda gitmeyen ne var?” deyip hapları alıyorsunuz. Hadi ama siz şimdi geçen yılkinden fazla ilaç alıyorsunuz. Üzgünüm ama böylece enerji düzeyiniz yükselmeyecek. Sizin enerji seviyeleriniz, siz şu anda bir değişimden geçtiğiniz için düşük. O, tonlarca enerji çekip tüketiyor.

Hatta uyku bile bazen işe yaramaz bunu da muhtemelen keşfetmişsinizdir. En iyisi biraz…(biri, Nedir o?! diye sorar) Evet, uyku nedir? En iyisi biraz temiz hava, hafif egzersizler; yürüyüş gibi, atlamak gibi ama hafif olsun, ağır olmasın. Yoksa sadece daha fazla enerji tüketmiş olursunuz.

Ve sizin ruh haliniz? Siz iki haftadır beslenmemiş bir köpek gibi olacaksınız. Ruh haliniz; siz onu kontrol etmeye çalışıyorsunuz.  Kendinize kızma izni verin, Kendinize sadece serbest bırakma izni verin, tamam mı, ruh haliniz kesinlikle değişken olacak.

LİNDA: Daha da mı? (kıkırdamalar)

ADAMUS: Bu kişiden kişiye değişir.

O halde diğer bölüme geçmeden önce değişimi anlayalım. Oh! O kadar çok şey değişiyor ki. Sadece izin verin, verir misiniz? Mücadele etmeyi bırakın, mücadele etmek zorlaştırır.

Bu dünyada o kadar çok şey değişiyor ki ben bilim insanlarına gerçekleri ve mantıkları ile bol bol eğlenmelerini söylüyorum. Bunlar ile eğlenin çünkü yakında patlayıp parçalara bölünecekler. Kesinlikle parçalanacaklar. Bir gün nükleer bir patlama olup da havaya uçacaklarından değil ama keşifler, bilimsel keşifler, fizik alanındaki keşifler o kadar hızlanacak ki. Bilim insanları ve fizikçileri her zamankinden daha fazla tartışıyorlar. Onların enerji ve realite konusunda değişmez teorileri var. Ve bunların hepsi havaya uçacak. Ve yaptıkları bazı deneylerden sonra yıkılacaklar.

Ve o dini liderlik yapanlar, genelde dini liderler, geçmişiniz ile dürüstlüğünüz ile eğlenin çünkü o toz haline gelecek ve rüzgarda uçup gidecek. Din konusundaki bütün konseptler -ki bunlar genellikle çok, çok sahte, genellikle Tanrı konusunu çok yanlış anlamışlar-, onlar da patlayıp, havaya uçup parçalara ayrılacaklar. Onlara da şimdi eğlenmelerini söylüyorum; siz terk edilirken kekeliyor vaziyette olacaksınız, geçmişe dönmeye çalışacaksınız ama bu mümkün olmayacak.

Ve bütün felsefecilere şimdi felsefe yapmamalarını söylüyorum (kıkırdamalar) Kum havuzuna girip oynayın aksi halde sadece ölüsünüz. Kum havuzuna girin. O kadar çok… biliyorsunuz işte felsefe bu gezegeni çok fazla irdelemiyor. Ben de felsefe ile oynadım bundan keyif de aldım. Ben bundan keyif aldım çünkü kibirli bir pis herif…

LİNDA: Ne?! (kıkırdar)

ADAMUS: …felsefi bildirimler. Hiç kimseyi hiçbir yere götürmez. Tüm filozoflar ve makyo köpekleri konuşmayı bırakın. Yaşamın içine girin ve yaşayın.

Eğlenip keyif alıyor musunuz, yoksa?

LİNDA: Oh, iyisin.

ADAMUS: Güzel.

LİNDA: Oh, iyisin.

ADAMUS: Ve son olarak bütün hükümetlerin liderlerine,  insanların ne istediğini bildiklerini zanneden liderlere sesleneceğim, onların gerçekten bu konuda en ufak fikirleri yok. Sevgili hükümet liderleri, bütün liderler, iş dünyasının liderleri ama özellikle de hükümetlerin liderleri insanların gerçekte ne istediklerini anlayın. Özgürlük. Ama bunun ne olduğu konusunda onların en ufak fikirleri dahi yok. Onların fikri yok.

Ve hükümet liderleriniz büyük demeçler verdiğinde, vaatlerde bulunup sözler verdiğinde, sizin onların gerçekte ne istediklerine bir bakmanız gerek. Onların gerçekten ne istediğine. Sadece sizin lideriniz olarak değil, onların hayatlarına. İstenilen şey kesinlikle özgürlük ama onlar bundan çok korkuyorlar. O kadar korkuyorlar ki.

Benim açımdan bütün bunlar değişecek. Dünya, haber başlıkları, bunlar… vaktimizi aşıyor muyuz? (Linda’ya)

LİNDA: Hayır, iyi gidiyorsun, iyi gidiyorsun.

ADAMUS: Dünya ışık hızıyla değişiyor. Siz bu değişimi yakalayabilirsiniz Şambra.  “Neler oluyor, ne kadar hızlı?” siz bunun içine girebilirsiniz.

Durun. Derin bir nefes alın ve sadece fark edin, evet her şey değişiyor. Bu evrim. Bu, bilinçten dolayı meydana geliyor. Sizden dolayı. Sadece durup derin bir nefes alın ve buna izin verin. Bu kadar basit.

Çevrenizdeki insanlar, dünya, haberler, çılgınlık, her bakımından işler daha da zorlaşacak. Daha da zorlaşacak. Ve ne biliyor musunuz Denis, sizden başka diğer her şey? Size ait değil. Size ait değil.

Siz bunları bedeninizde ve her şeyde hissediyorsunuz. Siz bunları hissediyorsunuz ama bunlar size ait değil.

 

Zihinsel

Sıradaki. Bu gezegendeki en büyük sorunlardan biri onun çok, çok, çok zihinsel olması. O zihinsel olduğu için hipnoz uygulamak çok kolay. Bir başkasını etkileyip ona bir şey yaptırmak çok, çok kolay. Bu kadar.  Dünya zihinsel olduğu için çok da yorucu Siz bunu hissediyorsunuz. Sadece sizin zihniniz değil, dünyanın da zihni. Bu sizi yorgunluktan tüketecektir.

Zihin çok yetersiz bir süreçtir, çok, çok yetersiz; o muazzam miktarlarda enerji tüketir. Sonsuz bir enerji olsa da fark etmez çünkü zihin onu, o şekilde algılamaz çünkü o sınırlıdır. Zihin sınırlara inanır. O, çok enerji tüketir ve enerjinin tükeneceğini düşünür. Bu nedenle daha fazla enerji bulmak için daha fazla enerji tüketir. Ve o bunu diğer insanlar vasıtası ile yapar. Zihin, siz veya diğerlerinin zihni olsun, başkalarından enerji çekecektir.

Siz bunu muhtemelen geçmişte yaşadınız. İki, üç ay kadar önce insanlar sizden enerji çekiyorlardı. Bu biraz siz daha farkında, daha bilinçli olduğunuz için, biraz da şu anda umutsuzluk, gezegende bir beslenme biçimi olduğu için. İnsanlar daha yorgun, zihinsel olarak daha karışık hale geldiklerinde, ilk yaptıkları şey, bu sevilen biri de olsa, bir başkasına ulaşmak. Onlar, sevdiklerine ne yaptıklarını durup bir düşünmüyorlar.  Onlar bunu herkese yapacaklardır. Bu, alışılagelmiş bir şey. Bu, bağımlılık yapan bir şey ve insanların yaptığı bu.

Bu çok zihinsel bir çağ olduğu için insanları hipnoza daha açık hale getiriyor. Ve bu muazzam derecede ruh halini etkiliyor. Ruh hali gerçek bir hissediş değildir. Ruh hali kendi kendine teşhis koymaktır. Zihin kendisine teşhis koyar ve “Ruh halim bugün berbat.” Gerçekte bu böyle değil, bu, bu zihnin görüşü, siz de bunu kabul eder ona göre hareket edersiniz. “Ruh halim kötü, yorgunum. Enerjim düştü. Depresifim.” İnsanlar bu yorgun, zihinsel, depresif ruh haline giderek daha çok, daha çok, daha çok kapılıyorlar.

Bu denge kaybı diye bile nitelendirilmez çünkü onlar artık dengenin nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyorlardır. Zihin biraz istikrar duygusu, biraz denge aramak için yola çıkar ama bu sadece biraz istikrarlı olmak demektir.  

O istikrarı bulmak için… sıcaklığı artır John, teşekkürler.

İstikrar aramaya çıkan zihin, kendisini delirtir. O, yorgundur ve kendisini sınırlar. O, kendisini bir kutuya koyar, sonra da kutuyu bir kutuya koyar O, kendisine, benim sağlıklı olarak nitelendiremeyeceğim, bir koza örer. O, kendisini izole eder ve her şeyi küçültür.

Buna gerçek denge diyemeyiz. Bu, akışı keser ve ruh halinin bozulmasına neden olur.

Bu dinamik enerjisel beslenmeye neden olur ve bu şimdi bütün dünyada böyle. Sana, bana, ona giderler. Bunlar aradığınız bisküvilerdir. Bu, o beslenmedir. Ve insanlar bu konuda şimdiye kadar olmadıklarından daha iyi. Onlar bunu çok manipülatif bir biçimde gerçekleştirirler. Onlar bunu çabucak yapabilirler. Küçük bir enerjisel beslenme için üç saniye yeterlidir.

Biliyorsunuz. Bunu siz de yaptınız. Ve bu, şu anda size yapılıyor.

Ben bunları gündeme getirince bu size çok korkunç ve kötü geliyor ve “Ne yapacağız” diye soruyorsunuz ve oh Adamus, “Ben şimdi gerçekten depresif oldum. Ben beş düzeyindeydim şimdi birlere düştüm. Bunu biraz ağırlaştırabilir misin?!” (bazı kahkahalar) Ah! Ama siz beni bilirsiniz. Ben çıkış yolunu bilmesem sizi cehenneme götürmezdim.

LİNDA: Ohh! (Adamus kıkırdar)

 

Kyeper

ADAMUS: Şimdi diğer bölüme geçelim. Bu bölüm çok güzel.

Ben bu bölümü çok seviyorum ve bunun için biraz daha fazla vakit ayıracağız çünkü… Bu bir çözüm bile değil. O, şimdi tam olarak burada. O, kullanılmadı.

Benim burada neden bahsettiğimi anlamanız için Antik Mısır’dan bir sözcük kullanacağım. Cauldre ve Linda’yı ayarlayabilirsem buradaki tahtaya bir şeyler yazmamız gerekecek.

LİNDA: Tamam.

ADAMUS: Şöyle yazılıyor… teknik olarak hazır mıyız? 

LİNDA: Bekliyorum.

ADAMUS: Peki, şöyle yazılıyor…(duraklar)

LİNDA: Uzun bir kelime mi, kısa bir kelime mi?

ADAMUS: Yazdığımızda karar verirsin. (bazı kıkırdamalar) Şöyle yazılıyor, bu Antik Mısır’dan bir sözcük, k-y-e-p-e-r.

LİNDA: K-y-e

ADAMUS: P-e-r

LİNDA: “p” mi “t” mi?

ADAMUS: K-y-e-p-e-r. Kyeper. (Kaypir diye okunur)

LİNDA: Tuhaf.

ADAMUS: Kyeper. Antik Mısır’dan bir sözcük. Kyeper; yaratım, doğum, yaratıcılık anlamına geliyor. Bu aynı zamanda eski Mısırda kutsal sayılan bokböceği ile de ilgili. Bokböceğini bilirsiniz. (Adamus kıkırdar)

Ama bu sözcük, ben bu sözcüğü seviyorum çünkü bu yaşama getirmek anlamına geliyor. Modern terimler ile bununla uyuşan en yakın sözcük yaratıcılık. Yaratıcılık.

Yaratıcılık, ruh halini iyileştirip, onun ötesine geçen bir şey. Yaratıcılık, enerjiyi, akışı, enerjinin dinamiğini getiren bir şey. Yaratıcılık ya da kyeper, dengeyi getiren şey. Tasavvur edebilirseniz o, daima değişime uğratır ama bunu hep dengeli bir biçimde yapar. Bu sizin kaybettiğiniz yaratıcılığınızdır.

Siz kendinizi kaybetmediniz. Tüm bu yeni çağ hikayeleri ve sizin hikayeleriniz hatta Tobias’ın anlattığı, “Siz bu gezegene yaptığınız yolculuk sırasında kendinizi kaybettiniz. Burada kayboldunuz.” Bu gerçekte böyle değil. Siz hala buradasınız. Kendinizi hissedebilirsiniz. Siz hala buradasınız. Siz kaybolmadınız. Sizin yaratıcılığınız kayıp. Kaybolan şey budur.

Kyeper terimi çok yanlış anlaşıldı ve bugünlerde de çok uygunsuz bir biçimde kullanılıyor. Çok basit: Ruh (spirit). Ruh.

Tanrı, ruh (soul),  ruh (spirit) terimleri konusunda büyük bir yanlış anlama var ve herkes bunları birbirine karıştırıyor. Siz ruhsal (spirit) dünyadan bahsediyorsunuz. Hayır. Ruh (spirit) Tanrı’nın yaratıcılığıdır. Ruh, bilincin yaratmasıdır. Kaybolan bu.

En son ne zaman yaratıcı oldunuz?

Yaratıcılık, kyeper, özde olan, doğal olandır. Sizin onu gidip aramanız gerekmez. Bu konuda ders almak için bir sınıfa devam etmeniz gerekmez. O, sizdir.

Bakın, sizin bilinciniz var, siz osunuz. O, enerji içermez. O, farkındalıktır. Ve o bilinç ışıdığında, kendisini dışa vurmaya izin verdiğinde farkındalık artar, o bilincin Ruh’u (spirit) vardır. Ruhu. Ruh (spirit) yaratıcılıktır. Bu kadar.

Ruh (spirit) sözcüğü o kadar yanlış kullanılmış, o kadar yanlış anlaşılmıştır ki. O, o kutsal üçlemede kullanılmıştır; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh. O, o kadar yanlış anlaşılmıştır ki. O sadece sizin doğal yaratıcılık kabiliyetinizdir.

Yaratıcılık, Kyeper, Ruh’un (spirit) Tanrı’nın size verdiği her şeydir ve o size “Hadi ilerle. Yarat. İlerle ve yarat.” demiştir. O kadar az kişi bunu yapıyor veya böyle ki. Yani çok azı yaratıcılıklarını kullanmak için kendilerine izin veriyor.

Bazılarınız “Ama ben dans ediyorum.” diyor. O, yaratıcılığın dışavurumudur. O yaratıcılığın kendisi değildir. “Ama ben bir yazarım.” Bu çok zihinsel olabilir. Ama bu yaratıcılığın dışavurumudur. Bazıları, “Ben resim yapıyorum. Çok yaratıcıyım.” diyor. O, Kyeper’in, yaratıcılığın bir dışavurumudur ancak yaratıcılığın kendisi değildir.  Başka sözcükler ile ifade edersek, resim yapmanız sizin mutlaka Ruh’un (spirit), sizin ruhunuzun daha derin düzeylerine giriyorsunuz anlamını taşımaz.

Yaratıcılığı, sorunlarınızı, insan yaşamınızla ilgili sorunları çözmek için sınırlı bir biçimde kullanma eğiliminiz var, bu yaratıcılığın en çok konulduğu yer. Bu çok sığ ama konulduğu yer orası. Bu parayı kullanmak gibi bir şey, diyelim bir sürü paranız var ama siz sadece yiyecek satın alıyor ve kiranızı ödüyorsunuz. Bu, nasıl bir israf. Yaratıcılığı küçük yaşamsal sorunları çözmek için kullanmak nasıl büyük bir israf.

“Benim hayatımda böyle bir çıkmaz var, bir şeyler ile başa çıkmam lazım.” deyip, küçük bir insan sorununu çözmek için yaratıcılığa çok az izin veriyorsunuz. Ama gerçek yaratıcılık, gerçek ruh, baskılanmış ve yitik.

Dostlarım şimdi onu geri getirme zamanı, o, sizin özünüz. O sizsiniz.

Şimdi zihin bu aşamada dönüp gider. Zihin, “Ah, evet ama ben bunu gerçekten anlamadım? Onun ne anlattığından emin değilim ve ben bunu nasıl uygulayacağım? Hangi alıştırmaları yapmam lazım? Ve buradan çıktığımda ne yapacağım?” diye sorar. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Bu, ruhun (spirit) öne çıkmasına izin vermektir.

O değişime neden olacaktır. Biliyorsunuz değişim her şekilde olur. O, sizin hayatınızın farklı olmasına neden olur ama sizin istediğiniz de zaten bu değil mi?

Kyeper, sizi aynı şekilde zihnin ötesine taşıyacaktır. Zihnin ötesine. Kyeper yaşamınıza ruh (spirit) ve yaratımı getirecektir. Siz yaratıcısınız, robot değilsiniz. Siz gerçekte yaratıcısınız, mantıksal ya da irrasyonel değil.

Fakat siz de diğer insanlar gibi monoton bir hayat yaşıyorsunuz, düşünüyorsunuz ve ruh haliniz giderek daha da kötüleşiyor. Ve bunun çoğu sizin ile alakalı. Bu şöyle demek gibi: “Daha iyi bir şeyler olsun diye düşündüm.” Ben de buranın şimdi fazla sıcak olduğunu düşünüyorum, Joe. (Adamus kıkırdar) “Enerji seviyemin yükseldiğini düşünüyordum ve ben yoga yapıyorum, kitap okuyorum, ama enerji düzeyim düşüyor, düşüyor ve düşüyor. Ben tüm bu şeylerin bana daha iyi bir denge sağlayacağını düşünmüştüm ama ben daha bölünmüş gibi hissediyorum.” Evet.  

Size tekrar diyorum, “ O yaratıcılığınıza izin verin.”

Hadi bunu yapalım artık. Hadi bunun hakkında daha fazla konuşmayalım ve sadece yapalım. Eh, zihniniz şu anda karıştıysa bu iyidir. (bazı kıkırdamalar) Bunun birazı kasıtlıydı.

 

Kyeper Merabh’ı

Hadi şimdi ışıkları azaltalım, derin bir nefes alalım ve şimdi uykuya dalabilirsiniz. (Adamus kıkırdar)

Buna Merabh diyelim. Evet, bu kategoriye giriyor. Ruh (spirit) merabhı. Yaşam getirmek, yaşamı yaratmak ile ilgili antik bir sözcük.

Derin bir nefes alarak gevşeyin.

 (Müzik başlar; Adamus ve Yoham ile “Sweet Integration”

 "Cevap ne? Neyi yanlış yapıyorum? Neden işe yaramıyor gibi gelen şeyler yapıyorum?” şeklinde bana o kadar çok soru yöneltiliyor ki. Başlangıçta dediğim gibi bir kez daha belirteyim. Ben adanmışlığınız ve kendinize bağlılığınız için sizi onurlandırıyorum. Biliyorum zor.

Ve ben biliyorum ki bu Ruh’u (spirit), Kyeper’ı, yaratıcılığı getirmeyi düşünmek bile zor. Oh, o büyük kazanın içine, yaşamınıza bir şey daha atılmış oldu ama bu yitik yaratıcılık.

Yaratıcılık düşünce değildir. Bu arada onun sol beyin-sağ beyin ile alakası yoktur. Hiç yoktur. Sol beyin, zihinsel aktivite ile ilgilidir. Ama şu sıralar bu yaratıcı olan sağ beyin ile ilgili konuşuluyor. Zihninizde yaratıcılık yok. Hiç yok.

Zihninizde yaratıcılık tarafından uyarılabilen bölgeler var ve o böylece daha dışavurumcu bir hale gelebilir ama yaratıcılık zihninizde değil. Düşüncede yaratıcılık yok. 

Uzaktan hipnozcular mesajlarını gönderirken yaratıcılığı kullanmıyorlar. Onlar saf düşünceyi ve mantığı kullanıyorlar. Onlar ruh istemiyorlar, yaptıkları şeyde yaratıcılık olsun istemiyorlar. Onlar düşünceyi kullanıyorlar, sınırlı, uyumlanmış düşünceyi. Bu, size bir anlam ifade edecektir dostlarım. Zihnin kendisinde yaratıcı bir şey yok. O, yaratıcılığın kaynağı değildir.

Evet, tekrar, bu tip şeyler zihinde yaratıcılık tarafından uyarılır, siz de onu dışavurum için kullanırsınız, dans demiştim, müzik, sanat, yazmak. Ancak bunlar sadece ifadelerdir.

Gerçek yaratıcılık ruhunuzdur.

Onu ölçmek veya miktarını belirlemek neredeyse imkânsızdır ama siz şu an onu hissedebilirsiniz. 

“Yaratım” kelimesini hissedin, yaratmak, doğmak, yaşam veren bilinciniz, bir şeye can vermek. 

Bana Merlin adını verdiklerinde nasıl sihir yaptığımı soruyorlardı ve ben de gülümseyerek, “Bu sadece benim ruhum (spirit)” bunun anlamı onun benim yaratıcılığım olması, benim şeyleri yaşama getiren doğuştan kabiliyetim çünkü ben bir yaratıcıyım. 

Bunun üzerinde çalışamazsınız dostlarım. Bunu zorlayamazsınız. Bu konuda zihinsel disiplinler yok. Fakat siz şu anda ona izin verebilirsiniz.

Bunu çözmeye çalışmayın. Bunu nasıl kullanmaya başlayacağınızı düşünmeye başlamayın. Sadece Kyeper’inize, ifade eden Ruh’unuza (spirit) geri dönün.

Siz basitçe bilincin hareketinde derin bir nefes alın ve izin verin. 

Ben size ruh halinizi ve enerji seviyenizi sordum. Ben size dengenizin ne durumda olduğunu sordum ve siz bana zihninizden konuştunuz, zihinsel değerlendirme.

Ben şimdi sizin ruhunuza soruyorum, nasılsınız?  

Ruhunuzdan gelen, yaşama yaşam getiren, doğuştan gelen yaratıcılık yeteneğiniz, nasılsınız? 

Çok zihinsel olan bir ruh halinin ötesine geçmek, yaşamı hissederek, size ait yaşamı hissederek olur. 

Bu, “Enerji seviyen nasıl?” demenin ötesine geçmektir ve siz bana zihinsel bir değerlendirme ile geldiniz.

Kyeper’de, Ruh’ta sınırlı enerji yoktur. Bu akışla ilgili bir konudur, akışa izin vermektir. 

Onu gerçekten hissedebilmek için akışın yavaş ve yumuşak mı olmasını istiyorsunuz? Yoksa akış hızlı ve dinamik mi olsun? Bunun gerçekten bir seviyesi yoktur. Bunun sadece dışavurumu vardır. Enerjiye bir sınırlandırma yoktur. 

Denge ile ilgili soru sizin için yanıtlaması en zor olandı. Dengeniz nasıl? İşte bir gün solda, diğer gün sağda; bir gün yüksek, öteki gün alçak. 

Yaratıcılığın dengeye ihtiyacı yoktur. Zihnin vardır ama yaratıcılığın yoktur.

Ruhun dengeye ihtiyacı yoktur. 

Ben Ruh, Kyeper içinizde derken o, zihninizde ya da bedeninizde demedim., ama o sizsiniz. Bu bilincin doğasıdır. 

Bilinç farkındalıktır. Farkındalık ile her şey doğurulabilir. Her şey hayal edilebilir. Her şey gerçekleştirilebilir. Zihinsel olarak değil, lineer düşünceler vasıtasıyla değil.

Bilincin gülümsediği zaman yarattığını belirtmeyi seviyorum. Bu kadar. Bilinç gülümser ve yenidünyalar yaratılır. Yaşama yeni realiteler gelir. Yeni deneyimler yaşama imkânı doğar.

Bilinç, “Ben Varım. Ben’im” i hissedince gülümser. O, o farkındalığa ulaştığında gülümser ve daha sonra bilincin ruhu yaratır.

(duraklama)

Zihnin yaratım veya yaratıcılık veya Ruh ile çok az alakası vardır. Zihin, kendi realitesinin bir parçası olması için ona izin verir ama onun kaynağı değildir. Kaynak sizsiniz. 

Nitekim zihin aslında yaratıcılığı taklit etmeye çalışarak, sahte bir yaratıcılık yaratmaya çalışarak aslında yaşamınızda sorunlar yaratmayı sürdürür, o da böylece onları çözmeye çalışabilir ve o, o zaman yaratıcı olduğunu ilan edebilecektir.

Ama bu yaratıcı değildir; bu sadece kötü döngülere girmek demektir, kötü alışkanlıklara.

Siz sorun yaratmayı sürdürdükçe, onları çözdüğünüzü mü zannediyorsunuz? Hayır. 

Yaratıcı doğanızı hissedin. Zihinsel odaklanma, hipnoz, zihin kontrolü olmadan, doğurma, düşünmeden hayal ederek şeyleri yaşamınıza getirme kabiliyetinizi.

Kyeper. Yaşama geliyor.

(duraklama)

Bazılarınız, “Ben asla pek yaratıcı olmadım.” diyecektir. Eh, o zaman hadi bilincin hareketini değiştirelim. Siz tamamen yaratıcısınız. 

Şimdi bazılarınız da, “Ben bununla ne yapacağım? Buna nasıl ele alırım? Bunu kapıdan çıkarken nasıl yanımda götürebilirim? Bunu kaybetmeyeceğimden nasıl emin olabilirim?” diye soracaktır. Dostlarım o daima sizin parçanız.

Daima.

Siz isteseniz de onu kaybedemezsiniz. Siz ona kesinlikle izin verebilirsiniz.

Zihin atlayıp şöyle der; “İyi, kaç tane, ne kadar ve bununla ne yapabilirim.” Sihirli bir Şato, tek boynuzlu atlar ve her şey yaratabilir miyim? Derin bir nefes alın. 

Sizin kontrol etmeniz gerekmez. Sizin onu zorlamanız gerekmez ve zaten zorlayamazsınız da. Bu onun farkında olmak ile alakalıdır. Onun farkında olduğunuz anda, Ruhu hissettiğinizde, yaratım aniden yaşamınıza doğar. Ona, nasıl, ne zaman ve hangi şekilde olacağınızı söylemeniz gerekmez, gerçek Kyeper özgürdür. O özgürlüğün içindedir. Gerçek Kyeper’a ayrıntıları- ne kadar çabuk, ne kadar büyük, hangi renk, hangi boy- anlatmak gerekmez. Yaratıcılığın güzelliği buradadır. 

Bu zihin için hayal etmesi güç bir şey, o, saymak ister, kontrol etmek ister, ölçmek ister. Fakat hayır, Kyeper’ın güzelliği onun tüm bu şeylerin ötesinde olmasıdır. 

(Duraklama)

Zihin, insanın kendisi, “Bunu yeni bir araba almak için kullanabilir miyim? Bunu bedenimi sağlığa kavuşturmak için kullanabilir miyim? diye sorar. Shhh. Bunun sadece farkında olun. Bu, bir şey yapmak için bir şeyi yönlendirmek değildir. Yaratıcılığın güzelliğidir bu. Yönlendirmezsiniz. Manipüle etmezsiniz. Bu Ruh’un güzelliğidir. 

Bu sadece yaşamın yaşama gelmesidir.

Farkında bir yaratıcı olmanın en keyifli yanı, onu kontrol etmeniz gerekmediğidir. 

(duraklama) 

Yaratıcılık size doğal olara karşılık verir. O kontrol edilemez, gerçekten. Yaratıcılığı, kendinizi gördüğünüz realitenin, yansımanın, düalitenin bir sonraki düzeyi gibi düşünün. Bu düalite dediğimiz şey uzun zamandır var. 

Düalite, Öz’e kendisini görmesi veya deneyimlemesi için izin vermiştir.  

Ama şimdi düalitenin ötesine geçersek ve gerçek yaratıcılığa gelirsek, bu kendinizi gördüğünüz bir ayna haline gelir. Başka kelimelerle ifade edersek; yaratıcılık, Ruh, kontrol edilmediği, yönetilmediği, manipüle edilmediği zaman doğrudan size karşılık verir. O, sizindir. 

Bilinciniz “Ben Varım” bilişi ile gülümser ise işte o zaman yaratıcılık, madde dünyasında ve diğer realitelerde en mükemmel yansımayı yapar.

Bilinciniz gülümsediğinde yani siz olmak için farkındalığınıza izin verdiğinizde, yaratıcılık o zaman sizin mükemmel realitenizi yaratır. Kontrol yok. Sizin tasarlamanız, mimarlık yapmanız, inşa etmeniz ve korumanız gerekmez. Bu sadece olur. Özgürlük budur.

(duraklama)

Kyeper ve yaratıcılık ile tüm bu ruh halleri, enerji seviyeleri ve dengeler gereksiz ve anlamsız bir hale gelir. 

(duraklama)

Hem geçmişte hem de gelecekte olan bir anı hissedin, sonra şimdi anına geleceğiz. Hem geçmişten hem de gelecekten olan bir an hissedin, orada sizin biliciniz ve yaratıcılığınız vardı. Başka bir şey değil. 

Çok uzun zaman önce siz fiziksel bir bedene sahip değilken, uzun zaman önce, siz bu gezegende insan olmanın koşullarına sahip değilken… Biliciniz gülümsediği zaman şeyler sadece olurdu. Onlar doğardı. Plan yok, hedef yok.

Onlar sadece doğardı. 

Zihin, “Bu biraz kontrolden çıkmak gibi.” diye düşünecektir.  Ah! Evet, çok güzel bir yolla. 

Bu gezegene gelmeden uzun zaman önce, henüz spritüel aile, meleksel aile diye bir şey yokken, orada sadece siz ve yaratıcılığınız vardı.

Şimdi, sizin yaratıcılığınız gelecekte. Ve bu bilinç gülümsediğinde, Ruh yaşama gelir. Yaratıcılık, düşünce olmadan, kontrol olmadan, manipülasyon olmadan yaratır, o, tanrısal bir ifadedir, tanrısallığın yaratımda kullanılması.

Buradan, belli bir zamanda Yükselmiş Üstat olarak çıkmak sadece sizin farkındalığınızdır. Kesinlikle deneyimlediklerinizden kazandığınız  bilgelik ile dolu olacaksınız  ve o, sizin farkındalığınızdır. O farkındalık gülümsediğinde doğum yapar; hayat verir ve ifade eder. 

Plan yok, mavi kopya yok, sınırlama yok. Duvarlar veya bariyerler yok. Basit, saf yaratım.

(duraklama)

Bugünlerde bu gezegende küçük yaratıcılık, insan sorunlarını ve çıkmazlarını çözmek için kullanılıyor. Ama dediğim gibi bu zengin olup parayı sadece yiyecek ve barınma için kullanmak gibidir. İsraf. Sadece sorunları çözmek için uygulanan doğru yaratıcılığın israfı gibi. Sadece insan yaşamını biraz daha iyi bir hale getirmeyi denemek için uygulanıyor. 

Yani dostlarım benim size ve her birinize önerim yaratıcılığın sadece birkaç sorunu çözen bu tür kullanımının ötesine geçmeniz. Kyeper’e ilerlemek için, yaşamınızda olması için izin verin, ev ekonomisi ile ilgili ihtiyaçlarınızı gidermek için, fiziksel veya duygusal şeyler için değil- bu güzel yaratıcılığın israf edilmesidir- ama yaşamınızda gerçek yaratıcılık için.

Ve siz yine “Peki. Çıkıp dans edeyim mi veya resim yapayım mı?” diye soracaksınız. Hayır, bunlar sadece dışavurumlardır. Bunları yapabilirsiniz ama yaratıcılığın yaşamınıza gelmesi için ona izin verin, yönlendirmeden.  

Yaratıcılık, yeni bir ayna olarak, gerçekten kendinizi görmenin yeni bir yolu olarak hayatınızdaki dualitenin yerini alacak. Yaratıcılık dualitenin yerine geçer.

O halde bu anın içerisinde derin bir nefes alalım.

  

Kyeper İzin Vermek

O nedenle ben hepiniz ve her birinizden Kyeper’ın yaşamınıza girmesi için izin vermenizi istiyorum. Bunun üzerinde çok fazla düşünmeyin. Ona odaklamaya çalışmayın. Ve benim bugün hipnoz ve diğer şeyler konusunda konuşmamın nedeni onların antitez olmalarındandır. O, odaklanmış zihinsel düşüncedir. Onun bir dalga formu vardır. Onun bir frekansı vardır diyebiliriz.  Bizim burada yaptığımız şey bu değil. Biz daha fazla zihne girmeyeceğiz, biz onun ötesine geçeceğiz.  

Gerçek yaratıcılığın frekansı yoktur. Gerçek yaratıcılığın sınırlı olmaya ihtiyacı yoktur ve o bunu istemez de.

Yaratıcılığın çeşitli dışavurum şekilleri vardır dostlarım ama onun doğru haline izin verin ve bu, onun serbest haldir.

Hadi derin bir nefes alalım. Ahh!

İşte ben size günün başlangıcında “ruh haliniz nasıl?” diye sormuştum. Enerji seviyeniz nasıldı. Dengeniz nasıldı?

Güzelce derin bir nefes alın.

Eh, hala düşük.  (Adamus kıkırdar) Ama başka bir şey meydana geldi. Bir şeyler tam da mükemmel zamanda geliyor. Onu oraya siz yerleştirdiniz. Siz koydunuz. Buna sizin yaratıcılığınız deniliyor. Şimdi onunla olun.

Bununla birlikte benim sevgili dostlarım, Tanrı tarafından terk edilmiş, bu çılgın dünyada gerçekleşen her şeye rağmen hatırlayın… (kahkahalar)

ADAMUS VE DİNLEYİCİLER … Tüm yaratımda her şey yolunda. 

ADAMUS: Teşekkürler. Teşekkürler. (izleyiciler alkışlar)

 

Çeviren: Meltem Taban