• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

ŞAUD:6 "İlerlemek - Güçsüz Yaşam"

ŞAUD:6 "İlerlemek - Güçsüz Yaşam"

Adamus mesajı Geoffrey Hoppe kanallığı ile
6 Şubat 2016'da 
Kırmızı Çember'e sunulmuştur.

  
                                  


Ben Ben'im Egemen Alan'dan Adamus.

Ahh! Yeniden hoş geldiniz.

Ah, evet, her şeyden önce kahvem. (Sandra kahvesini getirir) Cauldre içmiyor - teşekkür ederim Sandra ve ben Cauldre köpeğine süs köpeği dediği için özür dilerim (kahkahalar); ona komik gelmedi - ama Cauldre öğleden sonra kahve içmiyor ama - ah! - ama ben senin ile bu insan halinde kaldığım kısa süre boyunca kahve olsun. Mm.

Ben geçen gece Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde idim. (bazı kıkırdamalar) Bunlar daima kısmen gerçek, kısmen de abartı. Ben... burada kurabiyeler var. Eh teşekkürler. Bana bunları getirdiğiniz için size teşekkür ederim. Bu senin mi Edith? Oh bu sana ait. (arkadaki hanıma)

EDITH: Onun.

ADAMUS: Teşekkür ederim. (kurabiye tabağını alınca kahkahalar) Yiyeceğim var. Kahvem var. Mm. İster misin biraz?

LINDA: Hayır, teşekkürler.



Mücevherler

ADAMUS: Ben geçen gece Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde idim. (kıkırdamalar artar) Kısmen doğru, kısmen doğru. Bu benim hediyem. Ben bugün hediye dağıtıyorum. Ben bu hikayeyi açıklıyorum. Ben hediye dağıtıyorum.

Ben geçen gece Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde idim ve yeni Üstatlardan birisi içeri girdi ve dedi ki, "Adamus sen neden Şambra'ya bu mesajı vermek için Şubat ayını seçtin - özellikle 14 Şubat'ı?" Çünkü tabii ki Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde herkes biliyor. Herkes biliyor. Onlar da katılacaklar, izleyecekler ve Üstatların Üstadı'nın bunu nasıl yaptığını görecekler. (bazı kıkırdamalar)

İşte bu yeni Üstat dedi ki, "Adamus Şambra'ya mesaj vermek için neden 14 Şubat'ı seçtin? Neden Ocak'ın 1'i deği? Neden senin doğum günün değil? Neden başka bir..." Tanrım! (o, aynı zamanda kameraya vurur) Tüm dünyadan olduğu gibi kameraya bakan bu insanlar (şapşal bir surat ifadesi takınır; bazı kıkırdamalar) Hım.

"Sen neden 14 Şubat'ı seçtin? Ve ben dedim ki, dedim ki, "Sevgili Üstat arkadaşım - kıdemsiz Üstat ama yine de Üstat arkadaşım" - ben dedim ki, "Bunun için iyi bir sebep var. İyi bir sebep var çünkü aslında tatilin orijinal adı, aslında tüm ayın adı St. Germain Günü diye adlandırılıyordu." (izleyiciler bu hikayeye şüpheli yaklaşır; birisi "gerçekten mi?" diye sorar) hayır, açıklayacağım. Açıklayacağım. (Adamus kıkırdar) Gerçekten. Siz ne kadar şüphecisiniz? Sizin ne kadar sınırlı bir mizah anlayışınız var. Çünkü aslında - şimdi işte hikayenin gerçek kısmı (kahkahalar) - ben St. Germain olarak yaşadığım zaman, son ömrümde bedava mücevher dağıtmak gibi bir huyum vardı. Büyük değil ama küçük mücevherler, şeye benzeyen...

LINDA: (Linda eli açık bir şekilde gelir) Sende hiç mücevher olmadığını biliyorum. Cebinde ne var?

ADAMUS: Bu mücevherler senin için değil bebeğim! (yoğun kahkahalar) Yani (güler)... ohhh, Cauldre şu an kanallığı durdurdu (kahkahalar artar) Geri gelmek lazım. Geri gelmek lazım. Peki.

Yani ben değerli taşlar dağıtmak gibi bir alışkanlık edindim - küçük pırlantalar, safirler, yakutlar. Benim bunları bedava dağıtma alışkanlığım vardı ve bunlardan verdiğim kişiye de daima onların yaşamında gerçekte neler olduğunu ve neler olabileceğini hatırlatan bir mesajım. Çoğu müchevheri aldı, değerli taşı - ve koşarak onu hemen satmaya çalıştı - ama bazıları da bunun gerçekte ne anlama geldiğini anladı.

Yani başlangıçta bu ayın adı "St. Germain Ayı" idi. Gerçekten öyleydi - bunu onaylayan yazılı bir kayıt olsaydı - ama aslında onu St. Germain Ayı diye adlandırmak için bir hareket vardı. Ancak bu - öhöm - kilise denen güç tarafından değiştirildi. Onlar o kadar şaşkındı ki. Onlar St. Germain Ayı'nı, mücevherlerin ve değerli taşların dağıtılmasını başka bir şey ile değiştirmeleri gerektiğini biliyorlardı, o neden ile St. Valentine'yi çıkardılar.

Şimdi, her şeyden önce, ben Valentine'in o zamanlar bir aziz bile olduğunu düşünmüyorum. Onlar bu olaydan sonra onu aziz yaptılar. Onlar bunun hangi Valentine olduğuna bile karar veremediler. Sadece tek bir Valentine yoktu; bir sürü Valentine vardı.

Onlar küçük bir araştırma yaptılar ve bir sürü askeri evlendirmiş bir Valentine buldular, özellikle de Romalı askerleri Yahudiler ile ve ülkeleri ele geçiren başka milletlerden olan askerler ile evlendiren bir Valentine.

Şimdi, bunu yapmak, genç yaştaki erkek ve kadınları evlendirmek gerçekten zor bir şey değil, bilirsiniz. O nedenle o St. Valentine Günü haline geldi, St. Germain değil. Ama ben bizim belki de bunu düzeltmesi için Vatikan'a dilekçe vermemiz gerektiğini düşünüyorum. (bazı kahkahalar) Ama ben gerçekten de bedava değerli taş ve mücevherler dağıttım.

Potansiyeller

Şimdi, Cauldre'nin cepleri bugün orada bir şey olmadığını ilan eden Linda yüzünden boş veya benim para dağıtmam gerekti, çok para. Ama ben bunun yerine bugün bazı potansiyeller dağıtacağım. Şimdi, aslında burada herkes için potansiyeller söz konusu. Herkes.

Bir potansiyel nedir? O, henüz seçilmesi gereken ve deneyimlenen bir şey. Ve her birinizin muazzam potansiyelleri var. Bunu görmek bazen zor olabiliyor. Siz sadece yüz yüze gördüğünüzü görmeye eğilimlisiniz. Siz mücadele ettiğiniz şeyleri görmeye eğilimlisiniz, korktuğunuz şeyleri ve o nedenle de sınırlı kalma eğiliminiz var. Ama hadi bugün bazı potansiyelleri açalım.

Ben Mary Sue ile başlamak isterim. Senin Şimdi Walter'ı (Russel) getirme, ona kanallık etme potansiyelin var.

MARY SUE: Tamam.

ADAMUS: Ama senin sadece o potansiyeli kabul etmen gerek. Senin onun tam da burada bulunduğunu kabul etmen gerek.

MARY SUE: Merhaba.

ADAMUS: Senin kabul...merhaba. O şurada ama evet. Doğru. Özür dilerim Walter. Ama sen o potansiyele sahipsin. O seninle çalışmaktan mutlu olmaktan daha fazlasını olacaktır.

Şimdi, Mary Sue şöyle diyecektir, "Ama ben nasıl kanallık yapıldığını bilmiyorum. Bu sadece - öhöm - seçkin kişiler için bir şey değil mi? (Adamus kıkırdar) Bu Cauldre idi ben değil. Buna bir son ver. (bazı kıkırdamalar) Ama yaparsın. Nasıl kanallık yapılır biliyor musun? Sadece ağızını aç ve devam et veya yazmaya başla. Zihninden çık, şüphelerini bırak ve sadece devam et.

MARY SUE: Tamam.

ADAMUS: O potansiyel senin için burada.

MARY SUE: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Ah! Bunun ile birlikte derin bir nefes.

Ve Patricia. Ah, Patricia. Orada. Patricia, merhaba. Patricia, sen hayatında daha kullanışlı şeyler üzerinde çalıştın - insan hayatı ile ilgili şeyler - ama şimdi bu seni çevreleyen parlama potansiyeli var - eğer bunun fotoğrafını çekmek mümkün olsaydı, bakın o nasıl ışık saçıyor! - şimdi gerçekleşecek bir potansiyel. Bu - siz bunu nasıl adlandırırdınız? - o yaratıcılık, o şaşırtıcı esin; bunların hepsi senin etrafında. Ben bunu görebiliyorum. Herkes bunu görebilir. Sen şimdi ona ışığını katabilirsin. O, orada. Ve sen onun hakkında düşünmezsin. Sen onun için endişelenmezsin. Sen daha sonra "Ne demişti o?" diye dönüp metni 50 kere okumazsın. "Gizli sözcükler var mıydı?" Hayır! O tam da şimdi burada ve sen onu sadece nefesle içine çekersin, o yaratıcı dalgalanmayı, sana özellikle yapmayı düşünmemiş olduğun bir şeyler yaptıracak olan o ilhamı.O lineer değil. Bu senin daha önce yaptıklarının bir uzantısı gibi bir şey değil. Bu başka bir şey. Evet.

O halde sen bunun ile birlikte derin bir nefes alırsın.

Oh. Bu mücevher dağıtmaktan daha iyi değil mi? Sizin tercihiniz...(izleyiciler "Evet" der) Oh, evet. Oh, evet. Grubun yarısı "Evet diyor diğer yarısı da...(kahkahalar) "Hayır."

Scott. Scott. Ohhhh, evet. Sende benzer bir potansiyel var ve o senin ve senin partnerinin. Ortada devam eden tıbbi bir durum var. Partnerin için kalmak veya ayrılmak meselesi var - gerçek bir mesele bu - ama bu ağırlıklı olarak sana bağlı. Partnerinin, senin sevgilinin bu travmatik durumu atlatması senin atlatman demek. Görüyorsun, o bunu senin için üzerine alıyor. Senin kalma potansiyelin var ve hayatını tüm o sorumluluklar olmadan istediğin gibi yaşama potansiyelin, berrak olmak ve aslında yaşamdan keyif almak için kalma potansiyelin. Sen buna bazen hayret ediyorsun. Sen merak ediyorsun, "Yaşamdan gerçekten keyif alınabilir mi? Bu mümkün mü? Belki Yeni Dünya daha iyidir" ve senin partnerin bunu senin için canlandırıyor. Ve senin şimdi seçim yapma potansiyelin var. Ben bunu biraz daha açacağım tabii sen kabul edersen...

SCOTT: Oh, evet.

ADAMUS: …benim özel hayata girmeme. Biz dua etmiyoruz. Biz çok fazla seremoni yapmıyoruz. Ama bizim hepimizin yaptığı şey potansiyelin ışığını saçmak. Senin partnerin için Sam kim?

SCOTT: Samuel.

ADAMUS: Samuel. Hadi hemen şimdi senin ve senin partnerinin keyifli bir yaşam potansiyeline ışığımızı katalım.

Biz şifa için baskı kurmuyoruz. Biz şifayı zorlamaya çalışmıyoruz çünkü öylesi şefkatsizliktir. Biz basitçe Üstatlık yapıyoruz. Siz Üstatlarsınız. Siz benim Tarifsiz Mevcudiyet diye adlandırdığım durum içerisindesiniz. Ben buna sonra yeniden döneceğim ama biz sadece bu konumdayız, şimdi hepimiz. Onun nasıl gözüktüğünü bilmek zorunda değilsiniz, nerede olduğunu, durumunun ne olduğunu. Bunlarla bir alakası yok. Bu insanlar için, senin için, Samuel için görmesi zor olan potansiyellerin basitçe aydınlatılmasıdır.

Hadi bunu hemen şimdi yapalım, eğer sen de kabul edersen.

SCOTT: Bu çok hoşuma gider.

ADAMUS: Peki. o halde burada ve çevirim içi bulunan herkes derin bir nefes alsın ve hadi sadece ışığımızı getirelim. Dua etmek yok. Zorlama yok. Biz şifalandırmaya çalışmıyoruz. Bu büyük karanlık bir odanın ışığını açmak gibi bir şey siz böylece orada bulunan her şeyi görmeye başlarsınız, buna gerçekten keyifli bir hayatı yaşamak da dahil, birlikte keyifli bir hayat yaşamak da.

Hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alalım.

Ben size bunun St. Germain ayı olması gerektiğini söylediğimde siz benim şaka yaptığımı samdınız. Ahh. Ve işin eğlenceli kısmı şu ki bunu hepiniz ve her biriniz yapabilirsiniz. Hepiniz ve her biriniz bunu yaşamında gerçekleştirebilir.

Oh, merhaba, Teresa. Merhaba. Ayağa kalkar mısın lütfen? Evet, teşekkür ederim. Aslında ben sana geri döneceğim çünkü herkesin gördüğünü sanıyorum.

Bir insanın bu durumda kafasının karışması o kadar tipik ki bu özellikle de onlar üstatlıklarına girdikleri zaman böyle. "Benden yapmam beklenen nedir? Benim nerede yaşamam bekleniyor? Sırada ne var?" Oh! ve anksiyete de bundan kaynaklanıyor. Anksiyete, huzursuz geceler, "Doğru yapıyor muyum? Yanlış yapıyor muyum?" Hadi tam burada bir duralım. Hadi bir potansiyeli aydınlatalım. (Adamus daha çok aydınlatma için birkaç lambanın düğmesini açar; kahkahalar) Hadi bir potansiyeli aydınlatalım. Siz daha dönüp bakmadığınız potansiyellere bir ışık tutun. Bilirsiniz işte, siz zihne girip biraz lineer oluyorsunuz, "Ruh (spirit) benden ne yapmamı istiyor?" Ve siz bu konuda benimle konuşmaya çalışıyorsunuz ve ben size, "Bunun bir önemi yok." diyorum. Ben bunu gerçekten dedim.

O halde sizin yapacağınız şey güzel, derin bir nefes alıp potansiyelleri aydınlatmak. Siz eski gözleriniz ile görmediğiniz şeylere kendinizi açın. Siz Üstat Duyusuna geliyorsunuz.

Öncelikle işittiğiniz gibi nereye gittiğinizin bir önemi yok. İkinci olarak siz güzel, derin bir nefes aldığınızda yanıt, biliş orada olacaktır ve o hemen içeri girecektir. o halde stres yapmayı bırakın. Büyük kucaklaşma (kucaklaşırlar; izleyiciler "Oov" der) Oh, ben bu "ovv" anlarını seviyorum. Evet. (kahkahalar) Bu hepimiz için o kadar iyi ki. Peki.

Oh, ben buna bütün gün devam edebilirim ama daha konuşacak çok şeyimiz var ama ben seninle konuşacağım Paul.

PAUL: Evet.

ADAMUS: Yani Paul etrafta çok potansiyel var ama ohh bunu nasıl söylerim? Siz bazen belirsizlik ile daha rahat ediyorsunuz ve iyi bir şey var - baskı yapmamak ama gerçekten mevcut olma gibi - onlar gerçekten orada sizin için varlar ama siz biraz, "Emin değilim" ve "belki de ben..." şeklinde davranıyorsunuz. Sana karşı açık sözlü olabilir miyim?

PAUL: Tabii!

ADAMUS: Sen onun ile oyunuyorsun ama sen, "Büyük bir proje için benden geçti. Bende o enerji yoktur belki de. Benim belki de güvenli oynamam gerekiyor." gibi bir şeyler diyorsun. Orada gerçekten o kadar da güvenli olmayan bir potansiyel var ama bu eğlenceli. Yani bu gerçekten eğlenceli demek istiyorum.

PAUL: Eğlenceli şeyleri seviyorum.

ADAMUS: Eğlenceli şeyleri seviyorsun ama bunlar genellikle risksiz eğlenceler. Bir çeşit... (bazı kıkırdamalar) Sen yaşamında daha önce çok risk aldın - büyük, büyük riskler - ve sen daha sonra "Ben güvenli alanda kalacağım" dedin ve ehh, işte. Sen o potansiyele gelirsin, o aydınlatılmış alana gelirsin ve sen onun için endişe etmezsin. Sen onu düşünmezsin. Sen eski alışkanlıklara dönerim diye endişelenmezsin. Sen onu güvenli bir şekilde oynayıp oynamayacağın konusunda endişelenmezsin. Bu o kadar doğru ki ve bu o kadar iyi hissettirir ki. Yaparsın. Teşekkür ederim.

PAUL: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Güzel. Biz bu konuya devam edebiliriz ama bizim keşfedecek başka şeylerimiz var. O halde ışıl ışıl yanan lambaları kapatabiliriz. Oh, hayır kalsın çünkü bir şey yapacağız. (bazı kıkırdamalar)

Ama hadi St. Germain ayına geri dönelim. (Adamus kıkırdar) Bunların hepsi potansiyeller ile ilgili. Ben gerçekten de değerli taşlar dağıtmaya alışmıştım, harika, küçük mücevherler, onlar sanki herkesin yaşamında kendisini açmadığı potansiyellerin bir hatırlatıcısı.

Kendini bir şeye açmak ile bir şeyin peşinde koşmak arasında büyük bir fark var. Bilirsiniz işte, gollerin peşinde koşmak gibi, oturup, "Ben bunu planlayacağım" gibi. Bunun ile kendini sadece potansiyellere açmak arasında büyük bir fark var. Onların hepsi orada. Siz ne yapacağınız, nereye gideceğiniz konusunda endişelenseniz de, siz sadece zamanınızı bekleseniz de onların hepsi orada, bilirsiniz işte, sadece bu gezegendeki son yıllarınızı yaşayıp sona erdirmeniz değil. Siz sadece kendinizi ona açarsınız ve bu herhangi bir çaba ya da çalışma gerektirmez. Siz sadece ona açılmanızı kabul edersiniz ve sonra o, orada olur. Daha sonra size seçim yapmak kalır - Ne yapmak istiyorsunuz?

O halde hadi hayatınızda yer alan bütün potansiyeller için güzel, derin bir nefes alalım. Bu artık sizin alışık olduğunuz gibi sınırlı değil. O artık kısıtlı ve küçük değil. O kadar çok var ki. Ve ne biliyor musunuz? Sizin onun ile mücdele etmeniz gerekmiyor. Sizin onu düşünmeniz gerekmiyor. Siz sadece açık olmanıza izin verirsiniz. O kadar. kendi potansiyellerinize kendi ışığınızı tutun.

Güzel, derin bir nefes.

İlk Soru

Sıradaki. Linda, mikrofon ile lütfen. Sıradaki, ben bazı sorular yönelteceğim ve ilk sorum da ben neden her zaman soru soruyorum? Eğer Linda, sen... bu başlamak için iyi bir soru. Ben neden genellikle Şaud'un başında her zaman sorular soruyorum? Herhangi biri, Şaudlar'ın başında? Neden?

TAD: Sen bizim şu andaki enerjimizden yararlanmak istiyorsun. Zırvalar ile mi makyo ile mi dolu olduğumuzu görmek için veya...

ADAMUS: Hayır, ben onu sen buraya gelmeden çok önce yaptım. Evet. Ama bu iyi.

TAD: Ben, "Bilmiyorum" diyemem ama...

ADAMUS: Evet, sen, "Ben bilmiyorum" diyemezsin.

TAD: Hayır. Yani…

ADAMUS: Evet çünkü eğer bunu yaparsan o zaman "Ben arafı bilmiyorum" a varırsın. (kahkahalar)

TAD: Ben zaten orada bulundum.

ADAMUS: Evet, sen orada bulundun!

TAD: Evet, ben, evet! Bu…

ADAMUS: Evet. O halde ben neden toplantılarımızın başında sorular yöneltiyorum?

TAD: Eh, benim açımdan onların yanıtlanması için, o sayede buradayım.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Güzel. güzel. Birkaç tane daha. O sayede buradasın. Çünkü sen benim soruyu sormadan önce yanıtı bilmediğimi sanıyorsun? Evet. Neden soruyorum?

MARY SUE: Sanırım biz verdiğimiz yanıtlar ile kendi realitemizi belirliyoruz.

ADAMUS: Evet, belirliyorsun. Evet, belirliyoruz.

MARY SUE: Ve ben bunun, bunun bize yardımı dokunduğunu söyleyeceğim...onları sözcüklere dökerek, bu bizim nerede olduğumuzu anlamamıza yardımcı oluyor.

ADAMUS: Evet, güzel.

MARY SUE: Peki.

ADAMUS: Birkaç tane daha. Ben neden aylık Şaudlar'a başlamadan önce soru sormaktan hoşlanıyorum? Ben Linda mikrofonu uzattığında onların verdiği tepkiyi seviyorum.

TIFFANY: Mikrofon geldiğininde bizi korkutup ödümüzü bokumuza karıştırmak için.

ADAMUS: Evet! (kahkahalar) Kesinlikle! Bu iyiydi.

LINDA: Sen Kerry'ye konuştun. (Tiffany güler)

ADAMUS: Evet. Burada oturmanın, rahatça, şovu izleyip kendi uyuşuk dünyanıza dalmanın ne kadar kolay olduğunu biliyorsunuz. Siz mikrofonun ortalıkta dolaştığını bildiğinizde ve ondan sakındığınızda...bu arada, küçük bir ipucu: eğer siz mikrofonu istemiyorsanız fiziksel olarak, "Linda bana mikrofonu" demeyin. (kahkahalar)...

TIFFANY: Ben de onu diyordum.

ADAMUS: Çünkü onun duyduğu tek şey, "Ben mikrofonu istiyorum!" O halde evet, bu iyi bir taneydi. Senin şimdi ödün bokuna karıştı mı?

TIFFANY: Hayır.

ADAMUS: Hayır.

TIFFANY: Ama genellikle öyle oluyordu - "Hayır, ben değil. Ben değil." Yani...

ADAMUS: Evet, evet. Evet, şimdi anladın. Yine de iyi hissettirmiyor mu?

TIFFANY: Evet.

ADAMUS: O mikrofon sana gelir ve ah! Evet.

TIFFANY: Çocuklar size şarkı söylememi ister misiniz?

ADAMUS: Tabii. (kahkahalar)

TIFFANY: Hayır, yapma. Hayır, yapma.

ADAMUS: Hayır bunu sen söyledin. Ben ondan şarkı söylemesini istedim mi? Ben böyle bir şeyle çıktım mı? Hadi. Söyle.

TIFFANY: Hayır, söylemeyeceğim. Ben şarkı söylemeyeceğim.

ADAMUS: Söylemen gerek.

TIFFANY: Hayır.

ADAMUS: Evet, evet. Yap bunu.

TIFFANY: Söylemeyeceğim. (kıkırdar)

ADAMUS: Biliyor musun ben öyle dedim çünkü senin bunu söylemen için bir nedenin vardı. Bu rastgele bir şey değildi. Bunu ben harekete geçirmedim. bunu yanındaki kimse mırıldanmadı, sanmıyorum. (hanım kıkırdar) Tamam mı?

TIFFANY: Ben son kez insanların önünde konuştuğumda biraz utanmıştım. Ben biraz rahatsız hissetmiştim. yani sebap muhtemelen budur.

ADAMUS: Eh, hadi o zaman yeni bir potansiyel yapalım. İşte, sana bu potansiyel değerli taşları vermeme izin ver. işte başlıyorsun.

TIFFANY: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet. Ve hepsini bir yerde harcama. (hanım kıkırdar) İşte şimdi o potansiyele sahipsin, kendini açarsın ve, "Aman Tanrım. Potansiyel burada." Sen onun ile ne yapacaksın?

TIFFANY: Şarkı söylemek? Oh, kahretsin. Peki. (şarkı söyler) Hepinizin St. Germain ayı kutlu olsun!!

ADAMUS: Güzel.

TIFFANY: Nasıldı? (kıkırdar ve bazı alkışlar)

ADAMUS: Evet. Eminim listelerde üst sırada yer alacak. Evet, evet. Teşekkür ederim. Şimdi sen, "İyi hissettirmedi mi?" diyorsun. Sen o potansiyele daldın.

TIFFANY: Evet, ben tabii ki izleyeceğim. Ben kendimi 50 kere izleyip eleştireceğim.

ADAMUS: Evet, evet, evet. Evet, evet. Evet, insanların böyle yapması komik değil mi? Bilirsiniz işte, neden sadece anda değil, Tarifsiz Anda değil? Neden sadece anda olup sadece yapılmıyor? Ama sen geri döneceksin ve ona bakacaksın ve onu eleştireceksin ve bilirsin işte, "Nasıl görünüyordum? Sesim nasıl çıktı? Tanrım, bu aptalcaydı. Tanrım, eğer benim...?" Sadece anda ol. Kimin umurunda ki? Dönüp bakma. Lütfen yapma. Hayır, yapma. Peki.

LINDA: Daha?

ADAMUS: Hayır, ben diğer soruya geçiyorum.

LINDA: Oh, hadi ama! Ben ünlü birinden yanıt vermesini isteyeceğim.

ADAMUS: Peki, peki, peki.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Tamam. Ben neden soru soruyorum? (kahkahalar) Edith, Edith, Edith! Nasılsın?

EDITH: Zip-a-dii-duu-dah! Zip-a-dii-ay! (bazı kıkırdamalar)

ADAMUS: Leydi Edith, evet.

EDITH: Pardon.

ADAMUS: Edith, ben neden hep bu soruları soruyorum?

EDITH: Çünkü bundan keyif alıyorsun. Sana zevk veriyor.

ADAMUS: Öyle. Neden?

EDITH: Çünkü sen akıllısın. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Peh! Çünkü… yoksa benim insanlar ile alay ettiğimi mi düşündün?

EDITH: Hayır.

ADAMUS: Hayır.

ŞAMBRA 1 (kadın): Ben öyle düşündüm.

ADAMUS: Oh, sen öyle düşündün! (kahkahalar) Bunun bir nedeni var çünkü ben insanlara takılmayı seviyorum. Ben neden size sorular soruyorum?

EDITH: Bizim kendimizi sevdiğimizi, kendimizi tetikte tutmamızı ve izin verdiğimizi görmek senin hoşuna gidiyor.

ADAMUS: Evet, tetikte olma kısmını tuttum. Evet, evet.

Tetikte! Tetikte. Hepimiz bunun bir parçasıyız. Mevcut olmak için tetikte olun. Her biriniz, buradan $audu çevirim içi izleyenleriniz ben soru sorduğumda hemen yanıtlıyor. "Linda'dan mikrofon bana gelseydi ne yapardım? Ben ne yapardım? Oh, Tanrım, Linda mikrofonu bana verme." Bu bilinç getiriyor. Bu soruların sorulması bu toplantılara hepimize, ilgili olan herkese, bunun bir parçası olanlara biraz yaşama gücü enerjisi getiriyor. Ayrıca sorular da iyi çünkü hepsi güncel. Onlar tamamen bizim burada geçtiğimiz şeylere dayanıyor. Yani, iyi.

Sıradaki soru, Linda'ya rağmen, orada başka biri...

LINDA: Hayır, o...

ADAMUS: Peki.

LINDA: Şimdilik iyi.



İkinci Soru

ADAMUS: Peki. Güzel, sıradaki soru. Yıl başından bu yana devam etmekte olan en önemli şey nedir? Henüz daha 35, 36 gün oldu. Yılın ilk gününden bu yana devam etmekte olan dinamik nedir? Güzel. Mofo!

MOFO (Marty): Naber?

ADAMUS: Naber.

MOFO: Şöyle demem gerekirdi...

ADAMUS: İyi gözüküyorsun Mofo.

MOFO: Eh, teşekkür ederim.

ADAMUS: Evet, evet.

MOFO: Evet, aynı sana geldik dostum.

ADAMUS: Evet, teşekkürler.

MOFO: Tamam (Adamus kıkırdar) Ben belirsizliğin dolu dolu yardımı diyeceğim.

ADAMUS: Bunu sevdim.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Belirsizliğin dolu dolu yardımı.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Neden olduğuna dair herhangi bir şey?

MOFO: Sadece...sadece yuvarlanıyor, yuvarlanıyor, büyüyor ve kötü ve herkes giderek daha da belirsizliğe kapılıyor, daha çok korkuyor ya da Şambra gibi uğraşılması daha zor kişi haline geliyor. (bazı kahkahalar)

ADAMUS: Evet, evet. Güzel. Teşekkür ederim.

MOFO: Evet.

ADAMUS: Teşekkürler. Evet. Dönüp bunu tekrar dinleme. (kahkahalar)

MOFO: Oh! Bu kötü değil mi?

ADAMUS: Eh, hayır iyiydi! İyiydi. Sebep bu. çünkü sen o kadar iyi bir şey dedin ki - senin mizah anlayışın var, sen büyüleyicisin, zekisin – ama daha sonra geri bakıp, "Ben ne dedim? Ben onu görmek istiyorum." dersin. Sen sonra... you …

MOFO: (genizden konuşur) Sesim çok genizden çıktı.

ADAMUS: Oh! Evet. Sesim genizden çıktı.

MOFO: Oh, sümüğüm kurumuştu!

ADAMUS: Linda ona mağaradaki yarasa diyor biliyor musun. (kahkahalar) Oh! Veya...

MOFO: Büyüleyici.

ADAMUS: Veya sen, "Ben orada neden ellerim cebimde durdum? Neden öyle yaptım? Ve... (Marty kıkırdar) Sen andasın. Peki, teşekkürler. iyi cevap. Birkaç tane daha.

Yılın başında neler oldu? Siz bunu nasıl tanımlardınız? Yılın başında.

LINDA: Bir bakalım.

ADAMUS: Linda sinsice dolaşıyor.

LINDA: Henry hanıma geri döndüm.

ADAMUS: Oh, evet.

MS. HENRY: Hanım?

LINDA: Hayır.

MS. HENRY: Hanım.

ADAMUS: Evet, siz ne kadar geride de otursanız o size ulaşmanın bir yolunu bulur.

MS. HENRY: Um … uh …

ADAMUS: Bizim izleyiciye yukarıdan tutulan o büyük bum mikrofonlara ihtiyacımız var.

LINDA: Hayır, hareket etmek hoşuma gidiyor. Esnekliğimi ölçüyorum.

ADAMUS: Hayır, küçük bir kontrol ile ötekini uzatabilirsin.

LINDA: Hayır, ben esnek olmayı seviyorum.

ADAMUS: İşte şimdi senin dikkatini dağıttık. Neler oldu?

MS. HENRY: Şüphe mazide kaldı.

ADAMUS: Ah, peki.

MS. HENRY: Evet.

ADAMUS: Güzel.

MS. HENRY: Evet, evet. Onu kışkırttım.

ADAMUS: Kendi şüpheni mi?

MS. HENRY: Grup şüphesi ve daha sonra da benim olana giriş ve kendi şüphem.

ADAMUS: Evet, evet.

MS. HENRY: Evet.

ADAMUS: Bunu sevdim.

MS. HENRY: Çok var böyle.

ADAMUS: Güzel.

LINDA: Peki. Teşekkür ederim. Başka?

ADAMUS: Tabii. Üç tane daha.

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Yılın başında. Neler neler oldu? Gerçekten ne oldu?

DIANE: Yaşamı seçmek.

ADAMUS: Yaşamı seçmek. Evet. Bilirsiniz işte, bu iyi bir şey. Bu kötü bir şey ama bu iyi bir şey. Bu sanki her şeyi getiriyor, bilirsiniz işte ve ben gelişiyorum. Ben çileden çıkıyorum. Ben bu tartışmayı tamamen kışkırtıyorum.

DIANE: Mım hımm.

ADAMUS: Evet. ProGnost'ta olan şeyler gibi, Keahak'taki gibi, hatta Şaudlarda ve bizim kişisel konuşmalarımızda olduğu gibi. Bunların tamamı Yeni Dünya, Eski Dünya biz buradan nereye gidiyoruz? Bu üzüyor. Yani biz sadece güzel Kumbaya (spritüel şarkı) şeyleri yapabilirdik ama hayır ben bizim gerçekten, gerçekten bu noktaya doğru ilerlememeiz gerektiğini düşünüyorum. Yani, evet. Evet. "kalmalı mıyım? Zor bir şey. Zor bir şey.

DIANE: Asıl soru bu.

ADAMUS: Büyük soru bu. Ve bu soruya potansiyellere ışık tutmadan baktığınızda - kalmalı mıyım? - sadece baktığınızda, "Bu böyle 5, 10, 20, 30 yıl daha aynı şekilde mi sürecek?" Bu oldukça iç karartıcı bir açıklama. Bu çok iyi gelmez. İşte biz o nedenle St. Germain ayında potansiyellere açılıyoruz.

DIANE: Mm hımm.

ADAMUS: Evet, güzel.

DIANE: Peki.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Oh, bunu sevdim. Evet. Ve siz hissedebilirsiniz - Linda mikrofonu birine vermeden - siz bunun nasıl hissettirdiğini... siz şu anda odada meydana gelen enerji katmanlarının nasıl hareket ettiğini hissedebiliyor musunuz? Onlar büyük ve onlar küçük ve onlar sizin gibi, biliyorsunuz ki siz ağlamak istiyorsunuz ve siz gülmek istiyorsunuz ve evet hepsi orada. Mm. Sen bunu nasıl tanımlardın?

LINDA F: Benim için özgürlük demek. Ben evimi sattım. Ben sanki potansiyeller var gibi hissediyorum .

ADAMUS: Harika. Güzel. Evin için çok para aldın mı?

LINDA F: Yeterince.

ADAMUS: Yeterince. Peki.

LINDA F: Evet.

ADAMUS: İyi. Peki sırada yapacak ne var?

LINDA F: Gezi.

ADAMUS: Güzel. Güzel. Olağanüstü. Gideceğin ilk yer neresi?

LINDA F: Eh, listede Hawai var.

ADAMUS: Evet.

LINDA F: Florida ve sıcak su kaynakları.

ADAMUS: Sıcak baharlar. Colorado su kaynakları demediğin için memnun oldum, bilirsin işte, demek istediğim (kahkahalar) o sadece bir saat ötede. Bazı insanlar büyük düşünmüyor. Bilirsin işte, "Sanırım Colarado su kaynaklarına büyük bir tur yapacağım. Git bir öğleden sonra Tanrı'nın Bahçeleri'ni ziyaret et" ve bu iyiydir.

Güzel. Teşekkür ederim. Bir tane daha. Yıl başından b u yana neler oldu? Bir...

LINDA: Kafa karıştırmaya çalışmak. Dikkate şayan bir Şambra enerjisi var. Onlar mikrofonu pas ediyorlar Linda! (Adamus kıkırdar) Giderek uzaklaşıyor. Evet.

JOHN: Eh, büyük bir lunapark hız trenine biniş...

ADAMUS: Evet.

JOHN: Evet.

ADAMUS: Güzel.

JOHN: Özgürlük kesinlikle.

ADAMUS: Hız treni ile ilgili şey şu... hız treninin nasıl inip çıktığını biliyorsun?

JOHN: Evet.

ADAMUS: O aynı anda öne geriye, yukarıya ve aşağıya gidiyor.

JOHN: Evet.

ADAMUS: Ve bunun bir önemi yok. Bir hız treni nasıl ileri geri gider? Ama aslında gidiyor. Güzel. Teşekkür ederim. Burada olduğun için teşekkür ederim.

Benim yanıtım, gözlemlediğim, benim bu soruyu sorma nedenim çok basit: Şüphe. Şüphe. Birkaçınız bunu söyledi ya da buna yaklaştı. Şüphe.

Şimdi yoğun şüphe zamanı; kendinize şüphe, bu sizi bir çok şekilde bölüyor ve dünya konusunda şüphe ve sırada gelecek olana. Demek istiyorum ki daima bir dereceye kadar bir şüphe vardır ama şüphe şimdi o kadar derin ki. Bu o kadar göze çarpıyor ki ve gerçekten de çok derin düzeylerden iş görüyor. Doğru şeyi mi yaptığınıza dair şüphe ve siz bu konuda yalnız değilsiniz. Diğer Üstatlar, sizden önce bu yoldan geçen çok az kişi bu noktaya geldiğinde çok şüphe vardı. Bu çok sallanan bir zemin. Bu, aynı anda ileri ve geri giden bir hız treni. Ne yapılacağına dair bir sorgulama bu ve çoğu kez sizin potansiyelin tüm ışığına bakmama durumunuz oluyor; siz sadece gelmiş olduğunuz geçmişinize bakıyorsunuz ve onu geleceğe projekte etmeye çalışıyorsunuz.

Ve sizin içinizde özünü kurtarmaya dair hisler var - ama siz daha sonra onu analiz etmeye çalışıyorsunuz. Siz onu zihinsel olarak değerlendirmeye başlıyosunuz ve siz geçmişi bir kıyaslama olarak kullanıyorsunuz, en azından bir ölçü olarak ve diyorsunuz ki, "Ama ben gerçekten bunu yapabilir miyim?" Ve sonra kendinizden şüphe ediyorsunuz ve sonra Paul gibi yapıyorsunuz bu büyük fikirlere, heyecan verici esinlere sahip oluyorsunuz - o bir Üstat - ama o daha sonra güvenli oynuyor. Seni örnek gösterdiğim için pardon ama sen güvenli oynuyorsun ve çoğunuz da öyle yapıyor.

Bir şey yapmaya ihtiyacınız olduğundan değil. İhtiyacınız yok. Sizin bir şey yapmaya ihtiyacınız yok. Siz sadece seyahat edebilirsiniz. Siz sadece kolayına kaçabilirsiniz ama siz o zaman bir şey yapmazsınız ama sizin içinizde gerçekten bir şey yapmak isteyen bir şey olduğunda bu çok, çok meydan okuyucu olur, özellikle de sizin bu son ömrünüzde büyük bir tantana ile çıkmak, yüksek bir yaratıcılık ile çıkmak ve bu gezegende yapmak istediğiniz şeyler ile ilgili. Hatta bu sadece bu gezegene gerçekten çok yüce bir şekilde "Ben buradan çıktım" demek olsa da. (Adamus her iki orta parmağını çıkarır; bazı kahkahalar) "Ben buradan çıktım. Sana bok çukurunda iyi eğlenceler!" (yoğun kahkaha)

Hayır, ben bunu sadece bir örnek olarak kullanıyorum çünkü...siz onu dışarı çıkarmak istiyorsunuz, siz istiyorsunuz ama yapmıyorsunuz ve böylece onu baskılıyorsunuz. Ben sizin hepinize bun u yarın gidip yapmanızı önermiyorum ama o siz o hisse hiç sahip olmadınız mı? Siz, "Ben o kadar dışındayım ki!" dediniz.

Bilirsiniz işte, ben sizin bazılarınızın bunu okul günlerinde yaptığını biliyorum. Siz belli bir noktada - bazılarınız yüksek okulda, bazılarınız üniversitede - ve bir gün uyandıp dediniz ki, "Bu bana göre değil. Bu, belki başkaları içindir ama benim için değil. Ben iki ya da üç yıl daha okumayacağım." Bazılarınız bunu mezuniyetine aylar kala yaptı. "Bu benim yolum değil. Bu bir başkasının yolu olmalı. Ben buranın o kadar dışındayım ki. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Ben nereye gideceğimi bilmiyorum. Ve ben nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum ama ben o sıkıcı cehennem deliğinde daha fazla kalmayacağım ı biliyorum. Ben kendim olacağım." İşte siz bu nedenle Şambra korsanlarsınız. Siz bu nedenle inanılmazsınız ve ben bu nedenle bundan bahsediyorum.

Şu anda çok şüphe var. Şüpheyi uygun bulun. Bilirsiniz işte, siz şüpheden şüphelenmeye başladığınızda oh, aman, rrr, rrr" ve sizin yoğun bir baş ağrınız olur. (Adamus kıkırdar) Şüpheyi uygun bulun. Güvenli oynamaya çalışan, sizi korumaya çalışan sadece geçmişteki o küçük öz.

Peki, bunun ile birlikte kocaman, derin bir nefes.



Üçüncü Soru

Sıradaki soru. Ah. Hadi şimdi biraz rol yapalım, olur mu? Siz 50 kişilik bir grubun önündesiniz. Bunlar henüz uyanmış insanlar. Onlar benim Tanrı ile kendi Sohbetlerimi henüz okudular - Kuthumi'nin dediği gibi Kendim ile Sohbetler. Onlar bundan ilham aldılar. Onların hayatında büyük bir açılma veya herhangi bir şey oldu. onlar uyanışa daha yeni geçmeye başladılar. Siz bunun nasıl bir şey olduğunu bilirsiniz 10-15 yıl öncenizden bilirsiniz. Siz o saf ilham düzeyini bilirsiniz, "Oh, aman tanrım, bak ne keşfettim."

Şimdi, siz şimdi burada olduğunuz gibisiniz, üstatlığa giren varlıklar olarak. Siz bazı zor zamanlardan geçtiniz. Siz uyanışın o saf çoşkun halinden geçtiniz - "Oh! Başka bir şey var" - ve siz şimdi çok şeyden geçmiş olarak birkaç yıl sonra buradasınız Hangi iki ya da üç şeyi anlatırdınız?

O nedenle siz sanki bir grubun önündeymişsiniz gibi olacak. Üstat sizsiniz, öğretmen sizsiniz ve sizin sınırlı vaktiniz var, o neden ile doğrudan meseleye girmeniz gerek. Siz bu yeni uyanışa geçmiş varlıklara ne anlatırsınız? Diyelim iki ya da üş ana nokta hangileri ya da gerçekten isteseniz sadece bir ama nokta. Siz bu yolculuk konusunda onlara ne anlatırsınız? Siz onlara hangi hikmetli, bilge önerileri sunarsınız?

O zaman Linda buraya yazı tahtasına gelir misin lütfen ve hadi senin o sihirli pedini açalım ve...teknoloji heyecan verici. O, orada durabilir ve oradan izlenir. İnanılmaz. Sırada ne var? İşte biz şimdi rol oynayacağız. Hatırlayın, derin bir nefes alın çünkü bazılarınız şimdiden korkuya kapıldı. (bazı kahkahalar) Bilincin hareketi. Bunların tamamı hareket. Tamam mı?

O halde Linda siz çağıracak ama o burada durup ekrana yazacak bu da sizin buraya gelmeniz gerektiği anlamına geliyor...

LINDA: Ohhh!

ADAMUS: … sandalyeyer. O halde Linda, sen seç. Ben geri çekileceğim.

LINDA: Sart.

ADMUAS: Sart. Sen konuşuyorsun...(kahkahalar) Şimdi Linda'nın iyler mi kötüler mi listesinde olduğunu anlayacağın zaman. (kahkahalar artar) Ben neyin ne olduğunu söylemeyeceğim.

O halde Sart sen yaklaşık 50.000 kişilik bir grubun önünde konuşuyorsun, kamerayı dahil ederseniz...

SART: Merhaba, Shaumbra!

LINDA: Bu kadar utangaç olmamanı dilerdim.

SART: Utanmamaya çalışıyorum.

ADAMUS: Hangi noktalara değineceksin?

SART: Kimseyi dinlemeyin. Öncelikle kendinizi dinleyin. Başka? Oh, Sart gibi olun. (kahkahalar)

ADAMUS: Uh, Sart, ben…

SART: Gerçekten öyleyim…

ADAMUS: Bu bir çelişki değil mi? (kahkahalar artar) Sen dagha demin - başka yakalayan oldu mu yoksa sadece ben miydim? - "Kendinizi dinleyin, başkasnı dinlemeyin. Sart gibi olun." (kahkahalar artar)

SART: Peki, onu çıkardım.

ADAMUS: Peki. Linda bunu yazacak. Sihirli tahtayı alabilir miyiz? Peki.

LINDAL Yazmaya değer ne dedi?

ADAMUS: Hiçbir şey. (kahkahalar)

SART: Hey! İlki iyiydi!

ADAMUS: Dedi ki, "Hiçbir şeyin önemi yok." Evet. "kendini dinle."

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Peki.

SART: Yaşamdan keyif alın! Yapmak istediğiniz şeyi yapmak istediğiniz zaman yapın. Biliyorum bu parasal açıdan zor ve siz o güzel şeyleri düşünebilirsiniz ama yapmak istediğiniz zaman kendiniz için yapın.

ADAMUS: Peki. Şimdi, bu uyanışa geçmiş insanlardan oluşan bir grup ve onların önünde yapacakları biraz yolculuk var. Sahneden ayrılmadan önce söylemek istediğin başka bir şey var mı? Üstatlığa uyanmak ile ilgili bir şey var mı?

(Sart duraklar)

Çünkü bu bana cakewalk (bir çeşit dans) gibi geldi. Kapıdan çıkarlar, "Oh!" Bilirsiniz işte, mutluluktan uçarcasına. Ve paylaşmak istediğin başka bir şey var mı? Ben sadece soruyorum.

SART: Rüyalarınızın peşinden gidin çünkü onlar neyse o. Onlar iyi. (Adamus izleyicilerin tepkisine bakar; bazıkahkahalar) Bu makyo mu?

ADAMUS: Bunu ben demedim ama izleyiciler dedi gibi. (kıkırdamalar artar) Eh, hepiniz uyanışa geçmiş insanlar olsaydınız, "Oh, evet, evet, evet!" Ama siz uyanışa geçmiş insanlar değilsiniz. Siz üstatlığa giriyorsunuz. Sizin "Evet, evet, evet." demeye ihtiyacınızyok. Siz, "Odadaki büyük fili konuşmayacak mıyız?" Odada gerçekten büyük bir fil var. Bu sadece benim fikrim. Sahnede olan sensin Üstat. Yani, "Kendinizi dinleyin, yaşamdan keyif alın, rüyalarınızın peşinden gidin. bu kadar!" Üzerinde yavru kedi olan bir poster yapalım ve sonra da...(kahkahalar ve Adamus kıkırdar)

SART: Vay!

ADAMUS: Evet. Teşekkürler. Teşekkürler. Sıradaki. Ve bu arada burada olmak kolay değildir.

LINDA: Her kişi için yeni bir sayfa mı istiyorsun?

ADAMUS: Hayır, sadece yazmaya devam et. Ben bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum.

LINDA: Peki. Oh, oh, yeni biri. Bu – bu doktor olabilir.

ADAMUS: Ve sen de izleyiclerin arasında koşturabilirsin, mikrofonu birine ver.

LINDA: Peki, teşekkürler.

ADAMUS: Buraya geri koş.

LINDA: Ben bunu yapabilirim.

CHERYL: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Lütfen. Şimdi senin 50 tane yeni uyanışa geçmiş insanın var.

CHERYL: Güzel, harika varlıklar var burada.

ADAMUS: Evet, evet.

CHERYL: Benin düşündüğüm ilk şey kendini sevmenin çok, çok önemli olması. Çoğumuz büyürken birçok şekilde istismar edildi ve bize gerçek olmayan şeyler anlatıldı. Onlar sınırlamalar. O halde sınırlamaları salıverin ve sadece şaşırtıcı derecede harika varlığınızı sevin.

Ben öncelikle bunu söyledim çünkü benim ikinci şeyim şu, önünüzde cehennem gibi bir yol var.(bazı kıkırdamalar) Bu zorlu. meydan okuyucu. Bu zor. Bu korkutucu. Bu dehşet verici. Ama siz kendinizi sever ve kendinize güvenirseniz, yaratıcı olduğunuza güvenirseniz iyi gider ve siz nerede olmak istiyorsanız orada olun. (bazı alkışlar)

ADAMUS: Aslında sen burada oldukça inanılır bir sunum yaptın. Çok inanılır. Evet. Ben gerçekte seni bunu yaparken görüyorum.

CHERYL: Yıllar oldu.

ADAMUS: Oh, o kadar harika ki. Güzel.

CHERYL: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Linda, kimi gönüllü yapacaksın?

LINDA: Tamam, ben David McMaster gönüllü yapacağım.

ADAMUS: Oh! David. Ben senin sandalyeni alacağım.

DAVID: Benim önereceğim ilk şey ayağa kalkıp kafanızı bacaklarınızın arasına sokup poponuza bir veda öpücüğü kondurmanız. (bazı kahkahalar)

LINDA: Ben bunu yazmayacağım.

DAVID: Evet.

ADAMUS: Bunu gösterebilir misin David? (kahkahalar artar)

DAVID: Ben burada izleyicilerin arasına girip mikrofonu pas ederim

LINDA: Bana yazabileceğim bir şey ver.

DAVID: Evet. O zaman bunun ile birlikte sadece nefes alalım.

EIDTH: Eve dönüğünde poponu öpebilirsin.

DAVID: Bunu yapacığım. (Adamus kıkırdar) Hepsi hallolacak. Hepsi hallolacak. Her şey yoluna girecek. İnsan parçanız sizin aydınlanmanızdan, uyanışınızdan sorumlu değil.

LINDA: O zaman bunu nasıl biçimlendireceksin?

ADAMUS: “Her şey yoluna girecek. İnsan sorumlu değil."

LINDA: Tamam.

ADAMUS: Evet.

DAVID: Aynı zamanda bu sürece girmek muazzam derecede anksiyete ve şüpheyi de beraberinde getirecek ve işte o zaman gerçekten kendine güvenme ve kendini kabul etme vaktidir ve sizin asla hiçbir şeyi yanlış yapmamış olduğunuzu bilme zamanı. O halde yaşamdan keyif alın, nefes alın ve izin verin. Ve izin vermek sizin yapacağınız en basit ama zorlu şey çünkü siz her gün ondan şüphe edeceksiniz. Ama sadece izin verin.

ADAMUS: (alkışlar) Teşekkür ederim. (bazı alkışlar)

LINDA: Çok güzel. Sıradaki.

ADAMUS: Salonda çok bilgelik var. Güzel, güzel. Sıradaki.

LINDA: Peki, sıradaki Jan Luce. (Jan şaşırır, Adamus kıkırdar)

ADAMUS: Bu Linda’nın listesi. Benim iyi adamı oynadığımı fark edin. Ben kimseyi çağırmıyorum. Başla.

JAN: Ben, birçok şeyden geçerken bana en çok yardım eden şeyin yanlış yapamayacağımız olduğunu düşünüyorum. Bu benim için en büyük "aha" idi çünkü ben ömrüm boyunca ne yaparsam yapayım sanki doğru şeyi yapmadığımı hissettim. Ben doğru şeyi izlemiyordum. Ben doğru şeyi yapmıyordum. O nedenle benim için birinin bana yanlış yapmadığımı söylemesi muazzam bir şeydi. O nedenle sizin yaptığınız her şeyin geçerli olduğunu, yanlış yapamayacağınızı söyleyen ben olmuş olsaydım bu benim size söyleyebileceğim en önemli şey olurdu.

ADAMUS: “Yanlış yapamazsınız.” Güzel. Peki sen buna kendi hayatında uyuyor musun? Yani bu içeri alınması kolay bir şey midir?

JAN: Hayır, ben hala bunun üzerinde çalışıyorum. (kıkırdar) Evet.

ADAMUS Ama bu anlaşılması gereken çok iyi bir şey.

JAN: Evet, ben de öyle düşünüyorum.

ADAMUS: Güzel.

JAN: Bu…

ADAMUS: Peki burada dururken ne hissediyorsun?

JAN: Biraz heyecanlı.

ADAMUS: Güzel. Tamam. Ama sen bugün bir potansiyele girdin.

JAN: Girdim mi?

ADAMUS: Girdin.

JAN: Oh.

ADAMUS: Burada bu şekilde durarak.

JAN: Vay! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet, evet.

JAN: Tamam! (bazı alkışlar)

ADAMUS: Teşekkürler.

JAN: Teşekkürler.

ADAMUS: Peki, iki tane daha.

LINDA: Tam arkanda.

ADAMUS: Keşfedecek başka şeyerim var.

Ve herkes şimdi şöyle düşünüyor, "Oh, güzel. Bundan sonra sadece bir tane daha. Umut dolu bir olasılık, bana gelme oranı sadece yüzde iki ve belki de o ben olmam." Evet.

ŞAMBRA 2 (kadın): İyi günler. Bu süreçte benim deneyimlediğim en büyük hediye izin vermeye açılmak ve Ben Varım'a izin vermek ama sadece Ben Varım'a izin vermek değil ama Ben Varım'ı içimde hissetmek ve siz günlük aktiviteniz içinde Ben Varım'ı yaşamaya başlayacak kadar onu derinden hissedersiniz. Ve bu öyle büyük bir hediye oldu ki, gerçekten onu hissetmenin derinliğine dalmak ve izin vermek ve bunu bilmek, biz insanla birlikte zihnin ötesine, beş duyunun ötesine geçerek Üstat duyusuna giriyoruz. Biz sadece izin vererek bu büyük potansiyele kendimiz açıyoruz ve bu insanın, ben insanın gerçekten bunu hissedebileceğini hissetmiyorum. Onun ötesine, sadece beş duyunun ötesine geçme, zihinsel durumun ötesine geçme duyusu ile geçmek. Ve siz kendinizi bu sonsuzluk genişlemesine açarsınız, o ben Varım'a izin vererek başı olmayan sonsuzluk haline gelirsiniz, son olmadan, sona erme olmadan ve bunu kendi içinde hissetmek.

ADAMUS: Güzel. Tutkuyu hissediyor musun?

ŞAMBRA 2: Teşekkür ederim.

ADAMUS: Demek istiyorum ki o biraz heyecandan dolayı gitti.

ŞAMBRA 6: Ben gerçekten heyecanlıyım. Evet! (kıkırdar)

ADAMUS: Evet ama sen aslında…

ŞAMBRA 2: İlk başta fazla heyacan enerjisi vardı.(bazı alkışlar)

ADAMUS: Fazla heyecan enerjisi (Adamus kıkırdar). Ama sen o heyecanı tutkuya çevirdin ve bu hissedilebiliyordu. Çok, çok iyiydi. Teşekkür ederim. Son bir tane daha.

LINDA: JoAnne.

JOANNE: Sen benden Broncos (Ameriken futbolu takımı) şovu yapmamı istiyorsun. (o, yarın Super Bowl takımı ile maça çıkacak olan Peyton Manning adlı oyuncunun “18” numaralı turuncu formasını giymiştir)

LINDA: Eh, sen çok klas birinin formasını taşıyorsun. Mm hmm.

JOANNE: Bu doğru.

ADAMUS: Evet

JOANNE: Merhaba Peyton (kıkırdarlar) Peki. Canın yanacak.

ADAMUS: Peyton'ın izlediğinin mi sanıyorsun?

JOANNE: Elbette izliyor!

ADAMUS: Oh, peki.

JOANNE: Biz kankayız.

ADAMUS: Eminim, peki. (kıkırdar)

JOANNE: Eh, o şimdi biraz meşgul. O daha sonra izler.

ADAMUS: Evet, evet. Evet.

JOANNE: Çocuklar, cnınız yanacak. Siz ömürlerdir, ömürlerdirberaberinizde taşıdığınız birçok şeyi salıvereceksiniz. Bu canınızı acıtacak. O nedenle ben sizden kendinize iyi bakmanızı isteyeceğim. Egzersiz yaptığınızdan emin olun. Daha çok canlı besinler ile beslenin, çok su için ve kendinizi sevin. Mümkün olduğu kadar gidip dans edin. Bu bir çok şeyi serbets bırakıyor. Bu konuda bana güvenin. Ve bana olan bir şey daha var. Önemsiz şeylere canıızı sıkmayın ve biraz eğlenin tamam mı? Yuu huu!

ADAMUS: Teşekkür ederim. (bazı alkışlar) Teşekkür ederim. Ve ben bir kişi daha alacağımı unuttum sevgili Linda.

LINDA: Ben kendimi vuraca...

ADAMUS: Oh, mikrofona ihtiyacın yok. Devam et. Linda sen bir sınıf öğretmeniydin. İşte senin yeni uyanışa geçmiş sınıfın, uyanışın erken zamanları. O halde onlara ne anlatırdın? Ben yazayım mı?

LINDA: Daha önce söylenmemiş bir şey mi olması gerekiyor.

ADAMUS: Hayır. İstediğin herhangi bir şey. İstadiğin herhangi bir şey.

LINDA: (esner) Ağlayacağım.

ADAMUS: Bu iyi olurdu.

LINDA: Eğer ona izin verirsen ve sadece onunla olursan hayat çok güzel bir deneyim ve bunu yaptığınızda sizin gerçek Ben'iminiz her zaman hemen sizin için orada olur. (birisi "Çok güzel" der ve izleyiciler alkışlar)

ADAMUS: Peki.

LINDA: Haksızlık bu. Herkes… blegh!

ADAMUS: Teşekkür ederim Teşekkür ederim. Peki ve biz de bunları biraz kısalım ki gözünüze gelmesin.



Adamus'ın Yanıtı

Yeni uyanışa geçenlere verilecek Adamus öğretileri tahmin edeceğiniz gibi biraz daha farklı olacak.

LINDA: Gerçekten!

ADAMUS: Bir numara - şimdi, siz hepiniz yeni uyanışa geçenlersiniz. Bir numara: geri dönüş yok. Bunu unutun. Artık çok geç. Bunu daha önce akıl edecektiniz. (kahkahalar) Siz o kadar...(biri "sikilmiş" der ve yoğun kahkahalar) Ben birinin dediği gibi sikilmiş demeyeceltim. Ben sizin öyle bir uyanışta olduğunuzu söyleyecektim ki. Sikilmiş. Bu benim bir numaram.

Benim iki numaram: Önümüzdeki 5, 10 belki de 20 yılda insan özünüze dair bütün her şeyiniz, bütün dış görüntü nüz silinecek, parçalanacak, un ufak olacak. Bunu aşın çünkü bu olacak. Bu olacak.

Yüzünde o kocaman makyo gülüşü ile burada şimdi bu koltukta oturan "sen"... (birisi "Ohh!" der ve bazı kıkırdamalar) Ben de öyle yapardım.

ŞAMBRA 3 (kadın): Doğru değil mi?

ADAMUS: Evet, doğru. Öncesini düşün.

ŞAMBRA 3: Evet.

ADAMUS: Ben size kısa bir süre önce bundan bahsetmiştim.

Nerede kalmıştım? Sizin şu anda yüzünüzdeki o koca makyo gülüşte, hatırlayın çünkü yeniden gülmeniz uzun zaman alacak. (kahkahalar ve yorumlar; birisi; "Şimdi zevk al" der) Ben buradaki file işaret ediyorum çünkü uyanıştan üstatlığa kadar olan sürede her şey değişiyor.

Siz mükemmelliğe gidenin insan olmadığını fark edeceksiniz, insan daha iyi insan olmaya çalışmıyor. Bu, sizin kalpten arzuladığınız bir şey ve kutsal olan da ruh (soul), Ben'im. O nedenle sizin tamamen berbat hissedeceğiniz çok zamanlar olacak.

LINDA: Bu heyecan verici.

ADAMUS: Duygusal… shh! Ben konuşmamı yapıyorum. Birinin bunu size 15 yıl önce söylemiş olması gerekirdi değil mi?

Duygusal ve fiziksel olrak. Ve bu olduğunda bunun uyanışın bir parçası olduğunu anlayın. Bu gelecek nesiller için geçerli olmayabilir. Belki de bundan geçerek yolu yapan ve yolu yumuşatan sizin gibi bazı gerçek öncüler vardır. Belki. Ama sizin içinden geçeceğiniz şeyler içinizi dışınıza çıkaracak. Siz kendi şeytanlarınız ve kendi ejderhalarınız ile yüzleşeceksiniz.

Bu bir kabus olacak ve sizin hepiniz ve her biriniz bundan geçecek. Hepiniz ve her biriniz eninde sonunda Üstatlığına kavuşacak ve bu sizin şu anda düşündüğünüz gibi bir şey olmayacak. Bu sizin düşündüğünüz gibi bir şey olmayacak. Bu sonsuz derecede daha iyi olacak. Çok daha fazla potansiyel dolu olacak. Çok daha anlamlı olacak ve siz sadece kendinizi sevmekten bahsetmeyeceksiniz ama siz her an kendiniz ile aşk yaşayacaksınız. Sizin ilerisi için bakacağınız şey bu olmalı.

Önümüzdeki yıllar zor olacak. Biliyorum. Ben bundan geçtim ve sizden önce gelen ve Şambra diye adlandırılan grup, onlar bunun ne kadar zor olduğunu biliyorlar. Ama ben - sadece ben değil ama biz - şimdi onların yolun her adımında sizin yanınızda olduklarını sizin bilmenize izin veriyorum. Ben ve bu yaşam sürecinde kendi üstatlıklarını gerçekleştirenler, kendilerine şambra diyenler, en zorlu zamanlarda bu yolu yürüyenler yolun her adımında sizinle beraberler. Ben bunları derdim.

O halde hadi güzel, derin bir nefes alalım. (bazı alkışlar) Teşekkürler. Teşekkürler. Teşekkürler. Çünkü ben odadaki fili sizin hepiniz ile birlikte göstermek istiyorum. Ben size, sizi pek çok düzeye bölen o olguyu göstermek istiyorum. O sizin bakmak istemediğiniz parçalarınız ile yüz yüze getiriyor.

Biz insanları üye yapmaya çalışmıyoruz. Biz onlara hiçbir şekilde aydınlanmanın mucizelerini satmıyoruz. Bu arada biz, hepimiz insanları uzaklaştırarak iyi bir iş çıkardık. (bazı kahkahalar) ama doğru olan böylesi. Bu tüm zamanlar içinde yapılacak en zorlu şey iken biz neden onlara makyo bir resim çizelim?

Eğer siz çıkmazlara girdiyseniz, eğer siz en büyük korkular ile meydan okumalar ile yüz yüze kalıyorsanız ve hala yapabildiğinize hayret ediyorsanız, eğer siz, bunun sizin içinizde olduğuna şaşırıyorsanız, eğer siz eskiden yazılmış olan bazı büyük sözcüklere - güvenmek ve izin vermeye - geri dönebiliyorsanız muhtemelen bu sizin Dünya'daki son zamanınızdır. Bunlar uyanışın erken döneminden sonraki temel şeyler, siz Üstatlığa girmeye başlıyorsunuz. Güvenmek ve izin vermek. Kendini sevmekten önce güvenmek ve izin vermek, evet ama bunlar hala burasının dışında açık ve net olmayan kavramlar - kendini sevmek. Kulağa iyi geliyor; birçok insan bunun nasıl yapılacağını bilmiyor. Bu daha sonra geliyor. Güvenmek, izin vermek ve yanlış yapamayacağını gerçekten anlamak ama siz buna rağmen öyle yaptığınızı düşüneceksiniz. Siz bunlara girerek şimdiye kadar yapmış olduğunuz en büyük, en sersemce yanlışı yaptığınızı düşüneceksiniz ama siz daha sonra şimdiye kadar kendinize vermiş olduğunuz en güzel hediyenin bu olduğunu fark edeceksiniz.

O halde hadi derin bir nefes alalım. Oh! Evet ve bunlar sadece benim açılış yorumlarım. (Adamus kıkırdar)

Aslında sıradaki konuya geçmeden önce söylemek istediğim bir şey var, buradan gelen bilgeliği fark edin. Hepinize buradan gelen ve paylaşılan bilgeliği fark edin. Ve evet, bazen biraz makyo yapma eğilimi var. Bilirsiniz işte, bir grubun önündesiniz, tüm dünya sizi izleyecek ama sizin için önemli olan ana konular ile ortaya çıkıyorsunuz. Bu sizin bilgeliğiniz. Bu sizin öğrendiğniz şey ve bu sizin paylaşacağınız şey ve hadi o zaman St. Germain ayında bu potansiyeli açalım. Hadi hepiniz için sizin öğretmen olma potansiyelinizi açalım, siz 50 kişilik yeni uyanışa geçenlerden oluşan bir grubun önünde olmuş olsanız da çünkü kitabınız henüz çıktı; "Aydınlanma: Onu Yapmayın" adlı kitabınız. Hayır, ben ciddiyim. Bu harika bir başlık olurdu.

Bilirsiniz işte, sizin bir kitabınız olsaydı şöyle olurdu: "Aydınlanma: Yol, Güller ve Kurabiyeler" herkesin yaptığı gibi. Evet, "Aydınlanma, Evde Kalın" (Adamus kıkırdar) Ben bunu duydum. "Aydınlanma: Yapmayın" ondan sonra başlığın altında küçük bir spot, "Kendinize tam olarak adanmadığınız sürece." Kesilikle bestseller (en iyi satan) olur. Sadece başlığı bile. İçine yazdığınızın bir önemi yok ama...(bazı kıkırdamalar)

Ben sizin bugün ne hissettiğiniz ve ne işittiğiniz konusunda yorum yapmak istiyorum. Bir sürü bilgelik ve siz kendinize 10, 15 yıl öncesinden baktınız. Siz öğrendiğiniz ve şimdi paylaştığınız basit gerçeklere göz attınızve bunu mizah ile yapma yeteneği. Gerçekten heyecan verici. Hepinizin zihninde flaşlar patladı. Bu 50 tane yeni uyanışa geçmiş insanlardan oluşan gruba ne anlatırdınız? Ve ben sizi bunu sosyal medyanızda başkaları ile paylaşmanız için cesaretlendiriyorum. Eh! Paylaşın ama eleştirmeyin. Eleştiri yok. Paylaşın. Oraya koyun. Sizin bu gruba söyleyeceğiniz iki ya da üç şey ne olurdu?

Peki, hadi derin bir nefes alalım ve devam edelim. Üstat Duyusu.

Sandra sıcak bir kahve alabilir miyim? Çok sıcak demek istiyorum. Bu aniden soğudu.

SANDRA: Peki.

ADAMUS: Evet. Biraz krema, şekersiz, taze hazırlanmış. Demlikten değil. (bazı kıkırdamalar)

SART: Senin Starbucks'a gitmen lazım.

ADAMUS: Şekersiz, kremalı. Taze hazırlanmış.

LINDA: Onun Starbucks'a mı gitmesini istiyorsun?

ADAMUS: Hayır, hayır, hayır. Yap, arkanda bir makine var. Teşekkür ederim. Hey, ben bir Üstadım ve o da öyle. O kolaylıkla, "Kendin yap" diyebilir ve ben de muhtemelen yapardım. (kahkahalar) Evet. Bu bir potansiyel.

SANDRA: Hala o imkana sahip miyim? (kahkahalar)

ADAMUS: Hayır, bu zaman aşımına uğradı. Evet, sadece zaman aşıına uğradı.



Üstat Duyusu

Yani biz şimdi Üstat Duyusu'na gidiyoruz ve ben bir süre bu konuda konuşacağım. Ben sizin beş insan duyunuz hakkında konuşacağım ve bazılarınız sıkılacak ve siz şöyle diyeceksiniz, "Bu konuda konuşmaya devam ediyor." Evet, siz farkındalık kazanana kadar öyle. Bilgi sahibi olmak ile, gerçeklere sahip olmak ve onu gerçekte bedenlemek, idrak etmek, onu deneyime taşımak arasında büyük bir fark var. O nedenle ben insan duyuları ve Üstat Duyusu konusunda konuşmaya devam edeceğim. Ve lütfen artık şöyle yorumlarda bulunmayın, "ben her ay yeni bir şey istiyorum." Hayır siz sadece dikkatinizi dağıtacak bir şey istiyorsunuz. Bu, bizim ulaşacağımız şeyin özü. Peki.

Üstat Duyusu içinde iken sizin ilk fark edeceğiniz ilk şey ve bazılarınız da bunu yaptı, ilk şey zaman kavramı kaybı olacak. İlk şey. Bir şeyin temeli gibi. O, 101. Sizin daha önce öğrenciler, uyanışa geçmiş öğrenciler ile konuşurken verdiğiniz iki, üç şey gibi şimdi ben de size, Üstatlara konuşuyorum ve size Üstat Duyusu'nda idrak edeceğiniz ilk şeyin zaman kavramında kayıp olacağını söylüyorum. Bu sizin midenizi bulandırabilir. Bu sizde kesinlikle sanki parçalara ayrılıyormuşsunuz hissi uyandırabilir, sanki artık bir dayanak noktanız kalmamıştır ve bu size kesinlikle sanki deliriyormuşsunuz hissi verebilir.

Siz kendinizi içinde tuttuğunuz böyle kesin bir şeyi - uzay ve zaman en temel şeylerdendir - değiştirmeye başlarsınız ve delirmeye başladığınızı düşünebilirsiniz.

Sevgili varlıklar halindeki Üstatlar ben size şimdi şunu söylüyorum, ben size bırakın öyle olsun diyorum. Siz zaman kavramı kaybı, vertigo, uzaysal olmayan ilişki hissetmeye başladığınız zaman yani daha önce sizin hiç yaşamadığınız şekliyle hissettiğiniz zaman demek istiyorum, bunu makbul görün çünkü siz direnç gösterdiğinizde, siz dayanak noktası dediğiniz şeye, kafesinize geri dönmeye çalıştığınızda; siz ona geri dönmeye çalıştığınızda, siz zamanlı varlık ve zamansız varlık olmanın etkilerini iptal etmiş olursunuz.

Biz Üstat Duyusu'nda zamanın ötesine geçiyoruz. Bu arada siz ikisinde de olmaya muktedir olacaksınız ve bu zihne fazlasıyla karışık gelecek. Bu aynı anda iki yöne giden bir hız trenidir. Bu gerçekten zihinde karışıklığa neden olur ve bu normaldir. Yani ben size bunu biz ilerlerken iki, üç önemli şeyden biri olarak anlatıyorum tıpkı sizin öğrencilerinize uyanışı geçmenin nasıl bir şey olduğunu anlattığınız gibi. Siz dayanak noktanızı kaybediyorsunuz.



Uzayzaman Nehiri

Bir anlığına hayal edin, istiyorsanız tabii, siz omuzlarınıza kadar bir nehirin içindesiniz, küçük bir nehir ve su sizin yanınızda hareket ediyor. Su çağlamıyor, sizi devirmiyor ama siz gerçekten de suyu hissedebiliyorsunuz, isterseniz tabii. Ve hadi bunu merabh gibi yapalım. Hadi biraz müzik koyalım.

Yani siz ayakta duruyorsunuz... ve hadi şu

Yani siz nehirin içinde ayakta duruyorsunuz, harika, temiz bir su tabii ve siz bedeninizde suyun akışını hissedebiliyorsunuz. Siz sıcaklığı hissediyorsunuz. Siz o gücü, yanınızdan akan suyun basıncını hissediyorsunuz.

Siz suyun yumuşaklığını hissediyorsunuz. O size baskı yapsa da çevrenizden akıyor gibi.

Siz onun mevcudiyetini hissedebiliyorsunuz. Onun, suyun belli bir mevcudiyeti var. Ve o daima orada. Akış göreceli olarak sürekli, daima orada.

O akış, suyun bedeninizin çevresinde aktığı hissi sizin nehirin içinde olduğunuza dair sürekli bir hatırlatıcı. O size devamlı, "Sen buradasın. Sen canlısın. Sen varsın" diyor çünkü siz suyun çevrenizdeki akışını hissediyorsunuz.

Zaman ve uzay buna benziyor. Sürekli bir akış var. Sürekli olarak bir tür baskı var. Orada benim nazik direnç diye adlandırdığım şey var, keyifli bir direnç. Başka sözcükler ile ifade edersek siz onu hissedebiliyorsunuz. Ve bu durumda uzay ve zaman sizin içinizde hareket ediyor, siz bunu hissedebiliyorsunuz. O sizin biyolojinizin, zihninizin her parçasında var.

Uzay ve zaman nehir gibidir. Sizin uzay ve zaman içinde hareket etmediğiniz anlayışına gelmeniz büyük bir tür sıçramaydı; onun sizin içinizde ve etrafınızda hareket ettiği anlayışı. Ve bu nehir örneğinde, nehirde iken, onu hissetmek bir anlam teşkil ediyor - "Ah, evet, uzay ve zaman akışı olan şeyler."

Ve siz suyun içinde iken elinizi veya bacağınızı hareket ettirdiğinizde zaman ve uzay - bu durumda nehir - karşılık verir. Siz nehirin içinde koşmuyorsunuz. Siz giderken nehire baskı uygulamıyorsunuz. O sizin etrafınızda akıyor. Bu gerçekten de Uzayzaman prensibinin iş görme şekli.

Ama şimdi bir süreklilik var - nehirin akışı. O süreklidir, siz nehirde bile olduğunuzu unuttuğunuz noktaya kadar o daima oradadır. Siz aslında orada bir akışın olduğunu unutursunuz. Siz orada bir tür gücün olduğunu unutursunuz. Siz akımı hissedebilirsiniz. Siz orada bir direnç veya bir sürtünme olduğunu unutursunuz.

O süreklidir. O sizi bağlar ve aslında nehirin akışı, ısısı veya herhangi bir şeyi gerçekte asla değişmez. O daima oradadır.

Siz çok yakında bunu kabul edeceksiniz. Bu asla sorgulanacak bir şey değil, asla bu olmasa ne olurdu diye merak edilecek bir şey değil. O daima oradadır. O, bir bağlantı.

O olduğu gibidir, o - uzay ve zamanın akışı -sizin için neyse odur. Nehirde bir bacağınızı, bir elinizi hareket ettirin. Dalın. Kafanızı suyun içinde tutun. O size karşılık verir. O sizin etrafınızda akar.

Bu, uzay ve zamandır. Ve insanların yaptığı budur.

Peki, hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alın. Uzay ve zaman dinamiği konusundaki tüm hissediş böyle.

Siz buna alıştınız. Ama fark etmeye başladığınız üzere o değişmeye başladı. O değişmeye başladı ve işte aradaki farkı gösteren bir örnek.



Potansiyelin Zamansız Havuzu

Tipik bir insan için nehir onlara doğru, onların içinden ve durmadan akar. Onlar bunun farkına bile varmazlar. Onlar kendilerinin uzay ve zamanın içinden geçtiklerini sanırlar ama onlar nehirin içindedirler. Peki siz Üstat Duyusu'na gelirseniz ne olur, siz aniden farklı bir durumdasınızdır ve o zaman şöyle olur. Biraz müzik.

(müzik başlar)

Siz şimdi büyük, sıcak, güzel bir yüzme havuzundasınız. Sadece siz. Başka kimse yok. Çok güzel sıcak su ve siz kendinizi suya bırakıyorsunuz, batıyorsunuz, tıpkı bir duba gibi. Bu büyük, sıcak sulu havuz vücut sıcaklığında yani siz suyu çok fazla fark etmiyorsunuz.

Ve o hareket etmiyor; o sadece orada. Basınç yok. Güç yok. Siz sanki akıyor gibisiniz. bunu bir anlığına hissetmeniz için kendinize izin verin.

(duraklama)

Bu zamansızlık gibi. Su Şimdi anı. O size baskı yapmıyor. O bir yere gitmiyor. Siz bir potansiyeller havuzundasınız, zamansız potansiyeller.

(duraklama)

O sadece orada. Siz sadece oradasınız.

Bu zamansızlıktır ve sizin Üstat olarak ilk fark edeceğiniz şey şu, "Bu hoş ama benim bunun ile ne yapmam gerekiyor? Yaniiii... Ben sadece içinde sıcak su olan bir havuzda akıyorum. Benim ne yapmam gerekiyor?

Öncelikle kendinize hareket eden nehir ile şimdi içine battığınız sıcak su dolu havuz arasındaki farkı fark etmeniz için izin verin. Bazı benzerlikler var. İkisi de su. Ama diğer her şey çok farklı.

Bu zamansızlık, ben ona Tarifsiz An diyorum, Tarifsiz mevcudiyet. Tarifsiz demek tanımı olmayan demek. Onu nitelendirmeye çalışmayın. Onu tanımlamaya çalışmayın.

Sadece akışta olmak. Orada veya burada sıkışmak değil. Sadece akışta olmak.

Tarifsiz Mevcudiyet, Ben'im, uzay ve zamanın ötesinde varolan potansiyeller okyanusu ile çevrilidir. Su odur işte - bütün potansiyeller.

O aynı zamanda uzay ve zaman ama o nehirden çok farklı çünkü siz şimdiyi deneyimlemeyi seçtiğinizde siz yaratıcı olmayı seçersiniz, siz kendinizi dışavurmayı seçtiğiniz anda o hareket etmeyen su, o hareket etmeyen uzay ve zaman aniden aktive olur. Aniden. O, o zaman sizin arzunuz doğrultusunda mutlak mükemmel bir şekilde hareket eder. Ancak o, nehirin aksine sadece sonsuz şekilde akmaz. Siz onu değiştirebilirsiniz. Siz onu hareket ettirebilirsiniz. Siz onu adapte edebilirsiniz veya bir şey seçtiğinizde o size adapte olur. Ve bu uzay zamanın dışında olur.

Sizin burada su dolu havuzun içinde olmanızın, bu hareket etmeyen uzay ve zamanın içinde olmanızın bir önemi yok. Sizin, nehirdeki insanın çocukluğuna ait olduğunu zannedeceği bir şeyi seçmeniz fark etmez çünkü uzay ve zaman yoktur Üstat. Geçmiş yoktur. Sadece Tarifsiz Mevcudiyet vardır.

Fark etmez.

Sizin bu uzay ve zaman havuzu potansiyelinde nehirdeki insanın geleceğe ait olduğunu sandığı bir şeyi seçmeniz fark etmez - o, bunun bu havuzda değil akıntıyı aşınca bir yerlerde olduğunu düşünür - çünkü o zamansızdır.

İnsan için bu akıl almaz bir şeydir. "Bu nasıl olabilir?" İnsan ömürlerdir ve ömürlerdir ve ömürlerdir nehirde bulunmuştur ve nehirden başkasını bilmez. O nehire güvenir. O nehire bağlıdır. O nehiri varoluşunu doğrulamak için kullanır. Ama burada, Üstat Duyusu'nda, Uzayzaman potansiyelinin sıcak havuzunda bulunan sadece sizsinizdir.

Sizin olduğunuz o çocuk, bir noktada güvenliksiz hisseden o çocuk şimdi burada Üstat ile birlikte. Bazılarınız ona gelecekten gelen Üstat diyecektir. Ama öyle değil. Onlar şu anda sizin ile birlikte bu havuzdalar.

Mücadele ettiğiniz sizin o veçheleriniz şimdi bu havuzda tam olarak bütünleşmiş Öz ile birlikte. Tam, tamamen bütünleşmiş.

Bilirsiniz işte. lineer bir uzay ve zaman olmak zorunda değil. Sizin artık nehirin içinde durmanız gerekmiyor. Kahretsin, diğerleri bir nehir olduğunun bile farkında değil. Siz bu havuzun içinde olabilirsiniz.

Sizin olduğunuz o çocuk, o, o kadar güvenliksiz hissediyordu ki o şimdi Üstat ile birlikte burada, bu havuzun mutlak güvenliliğinde bulunabilir. Sizin olmaya çalıştığınız o Üstat şimdi tam da burada.

Ayrılık yok. Mesafe yok. Hepsi burada.

Ve aniden çok eğlenceli bir şey olmaya başlar, çok derin bir şey olmaya başlar. Görüyorsunuz, onlar her zaman burada idiler. Daima, daima. Onlar daima birlikteydiler ve aniden yaralı güvenliksiz çocuk kendisinin de bütünleşmiş Üstat olduğunu idrak eder. Kendisinin de. Ve.

Siz sandığınız insan şimdi nehirde yolunu bulmaya çalışıyor, Üstat olmaya çalışıyor ve o bu zamansızlıkta aniden Üstadın zaten orada olduğunu fark eder. Artık ayrılık yoktur ve onların hepsi burada bulunabilir. onların hepsi bu Tarifsiz mevcudiyeti paylaşabilir.

Ve aniden her şey değişir. Aniden o güvenliksiz çocuk artık güvenliksiz değildir. O bazı konularda başarısız olan yetişkin artık başarısız değildir. O Üstat haline gelmeye çabalayan kişi artık çabalamıyordur çünkü aniden bu uzay ve zaman olmayan yerde bütün potansiyeler aydınlatılmıştır. Siz zaten oradasınız.

Sizin çocuğu şifalandırmanız gerekmez. Sizin hatalarınızı düzeltmeniz gerekmez Sizin Üstat olmaya çalışmanız gerekmez. Onların hepsi burada.

(duraklama)

Ve aniden bu harika anda şu olur, "Boğuluyorum! Ben ne düşünüyordum?! ben su altındayım. Ben bu havuzun için de akıyorum. Böeghh! Eghh! Ben boğuluyorum! nerede... nefesimi tutmam lazım!" Böyle olcak. (Linda mimik yapınca güler)

Benim size bunların yerine, "Oh, kendini sevmeyi öğreneceksin ve bu çok keyifli olacak ve sen...é dememi mi istediniz?

LINDA: Evet!

ADAMUS: O zaman ben sana hemen şimdi anlatıyorum… (Adamus güler)

LINDA: Evet! bugün, evet!

ADAMUS: Ben sana şimdi bunların olacağını söylüyorum.

LINDA: (güler) Tanrım!

ADAMUS: Çünkü Üstat Duyusu'nda idrak edeceğiniz ilk şey zamansızlığın varlığı ve siz aynı zamanda da olacaksınız. Siz yine nehirde olacaksınız ve siz havuzda olacaksınız, ikisi aynı anda. Ve siz şimdi bizim yaptığımız gibi yapacaksınız, "Oh, bu benim gerçekten hoşuma gitti. Müzik o kadar güzel ki."

Ve siz şöyle olursunuz, "Bu öyle güzel ki, ben havuzun içinde sadece akıyorum." Ve siz daha sonra aniden şu boktan duruma düşersiniz, "Nefes alamıyorum! Ben su altında ne kadar kaldım?"

"Neyin var?!" diye bağırıp çağıran insandır. "Sen tüm bu spritüel bilgiye sahipsin ama senin nefes alman gerek, bir iş sahibi olman gerek ve yemek yemen gerek ve senin bütün bu sorunların geçmişten kaynaklanıyor ve sen kiranı ödeyemiyorsun."

Ne oluyor gördünüz mü? Buna alışın. (bazı kahkahalar) buna alışın.



Tarifsiz Mevcudiyet

Siz fiziksel olarak tamamen yolunuzu kaybetmiş gibi hissedeceksiniz. Eh, siz zaten bunların içinden geçiyorsunuz ama bedeniniz şöyle hissedecek, "Neler oluyor?" O biraz önce dediğim çığlık gibi olacak, "Boğuluyorsun!" Bedeniniz şu hale gelecek, "Nehir nerede?! Bizim nehire ihtiyacımız var! Sen deli misin?! 'Bu deneyimi yaşamana izin ver' - senin neyin var?! Hemen nehire geri dön. O güç olmazsa, o basınç olmazsa, sonsuza kadar nehirin içinde durmazsan, sen sonsuza kadar her ömründe öleceksin. Sen çıldıracaksın. Sen delireceksin."

Ben zihin kısmını oynuyorum. "Ne düşünüyorsun? Sen bunu daha önce yaptın. Hatırla, sen kendine bu anlamsız fanteziler için izin verdin, senin tek boynuzlu atların ve senin sahip olduğun her şey, senin makyon? Ben sana yardım etmeye çalışıyorum. Şimdi herkes gibi o lanet nehire geri dön. Orada sadece dur ve bırak nehir geçip gitsin. Sen o havuzun içinde ne düşünüyorsun? Ya o havuz başkasına ait ise? (kahkahalar) Ya o havuzun içinde timsahlar varsa? Senin bunu bile yapman... sen bir havuz sahibi değilsin. Senin kendine bir havuz alman için yeterli paran yok ve sen bir havuzun içinde mi akıyorsun?! Peki ya orada senin görmediğin timsahlar varsa çünkü bu olabilir?" (Adamus kıkırdar)

Ve bu realitedir dostlarım. Tıpkı sizin uyanışa geçen öğrencilerinize yaptığınız gibi ben de Üstat Duyusuna gelenlere konuşuyorum. Kaybedeceğiniz ilk şey zaman ile ilgili denge ya da bükülmezlik. Bu ilk başta gerçekten güzel gelir çünkü siz önce sadece o zamansızlık, o Tarifsiz Mevcudiyet, o "Oh, tanrım, bu çok iyi hissettiriyor. Bu, o kadar özgürleştirici ki" noktasındasınızdır. Ve sonra aniden - (bang!) - realite. Sizin eski realiteniz. Nehir realitesi.

O halde buna hazır ol. Tamam mı? Siz şimdi bunun olacağını bildiğinize göre gidip, "Oh, evet, hatırlıyorum. Biz bunu konuşmuştuk. Oh, ben şimdi bu konuda o kadar endişeli değilim. Şimdi iyiyim."

Yani siz zamansızlığın etkilerini hissedeceksiniz. Onunla olun. Cesur ve gözüpek olun. Kendinizi potansiyellere açın, tamam mı? tamam mı? Şimdi St. Germain ayı - tarihsel olarak daima St. Germain ayı olacak - zamansızlıkta varolan potansiyellere kendinizi açtığınız.

O zamansızlık halinde olanlar ... Ben klasik örnekleri kullanıyorum - yaralı çocuk, başarısız yetişkin ve bunlardan geriye kalanlar; ve Üstat , Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ne gelen bütünleşmiş Yükselmiş Üstat ve özenti Üstatlar'ın hepsi orada. Ve siz kendi yüzünüze Yükselmiş Üstat olarak bakıyorsunuz, gelmekte olan bir Üstat gibi, siz ona bakıyorsunuz ve gidip, "Oh, başardım. Çok uzak bir gelecekte değil; bu havuzda, bu mevcudiyette. Ben yaptım." Ve sizin şifalandırmaya çalıştığınız hırpalanmış ve dövülmüş ve güvenliksiz hisseden o çocuğun bunlara hiç ihtiyacı yok. Onun sadece oraya gidip, "Oh! Hey, bu işe yaradı. Güzel. Ben şimdi yeniden oyun oynamak ve eğlenmek ve olacaklar konusunda endişelenmemek için gidiyorum çünkü herşey işe yaradı" 'Bende endişe yok' gibi bir şey.

Siz zamansızlıkta zaman duygusunu tamamen kaybedersiniz, bu heyecan vericidir çünkü nehirde durduğunuz o lineer yaşamınızda artık sahte maskeler veya sahte ayrılıklar yoktur.

Ama siz bazen mideniz bulanıyormuş gibi hissedersiniz. Siz lütfen vertigo tedavisine yada bunun gibi bir şeye başlamayın. Belki bazı doğal takviyeler olabilir ama biraz bedensel hareket yapın. Biraz hareket edin. Bu sizi gerçekten yukarı çekicektir çünkü... (Adamus kıkırdar) hayır gerçekten bedensel iş yapın, kendinizi nehire geri döndürmeye zorlamak için değil ama sizin öncelikle orada olmanız gerektiği kavramını salıvermek için. Ve siz bedensel hareketleri yaptıktan sonra havuza girin, sıcak havuza girin. Ve bu arada havuzu satın alın ve varsa bütün timsahlardan kurtulun.

Ve siz aniden şunu idrak edersiniz, 'Hey, bu Uzayzaman denilen şey' o, Bon'un plazma projeksiyonunun tamamı, sizin realiteniz,' Tüm bu uzay zaman olayı bu arada bir numaraymış.' Uzay ve zaman sizi bekleyen güzel bir havuzdaki su, sıcak su gibidir. Siz orada uzun bir süre akabilirsiniz. O büyük bir potansiyeller havuzu. O, o kadar. Siz orada akarsınız, boş verin, akışta iken istediğiniz her şeyi yapın, güzel müzik dinleyin. Ve siz yaratıcılığınızı ön plana çıkarmak için dışavurmak ve deneyimlemek istediğiniz o anda size mutlak olarak karşılık veren zaman ve uzayın akıntısını, hareketini hissedeceksiniz.

Siz o nehirin içinde sadece akarken, akarken, akarken onun gerçekte size kişisel olarak karşılık vermediğini biliyordunuz. Ama şimdi, o, havuzda kişisel olarak karşılık vermeye başlar. Bu hayret vericidir.

Siz aniden neyi yaratabileceğinizi görürsünüz ama siz onun ile o büyük havuzda oynamaya başladığınız anda nehirin içinde duran insandan o çığlığı duyarsınız, "Boğuluyorsun! Ne yapıyorsun?" Siz sadece temel olarak hareket etmeye ve dışavuruma başladığınız o anda ve uzay ve zamanın nasıl karşılık verdiğini hissetmeye başladığınızda gerçekten enerjileri hareket ettirirsiniz, bu okadar basit, o kadar şaşırtıcı ve hayret vericidir ki insan, "İşte şimdi delirdin. Sen şimdi çıldırdın. Ne düşünüyorsun? Nereye gidiyorsun?" diye bağırmaya başlar. İşte o zaman yüzünüzde o gülüş olur ve siz, "Önemli değil" dersiniz çünkü eh, onu sadece hissedersiniz. Gerçekte hangisi daha gerçek? Size hangisi daha gerçek geliyor?

işte bu ilk şeydi. İkincisi... (Linda dudağını büker)

Hadi bunun ile birlikte derin bir nefes alalım. Gece bizim. Siz yarından önce buradan çıkmıyorsunuz. (bazı kıkırdamalar) Hadi ikincisine bakalım.

Yer Yok

Peki, ormanda bir ağaç düşerken onu duyan kimse yoksa, o, ses çıkarır mı?

Bu soruyu Gizem Okulları'nda ben yarattım bu arada. Ben size bile anlatmadığım çok şey yaptım. (bazı kahkahalar) Yani eğer... ve bu iyi bir Gizem Okulu sorusudur. Bir ağaç düşüyorken ve onu duyacak kimse orada yokken, o, ses çıkarır mı, evet mi hayır mı? (Birisi "Bunun bir önemi var mı?" diye sorar) Biraz evet ve biraz hayır. Ama gerçekte değil çünkü biz uzun zamandır bu gerçek olan, varolan, tezahür eden her şey için bu fare deliğinden geçebilirdik, bilincin mevcut olması gerekir. Evet. Bilinç.

Siz şimdi buna karşı çıkıp, "Evet ama o ağaç düşüyor ve hala ses çıkarıyor çünkü oraya bir ölçüm cihazı konabilirdi..." diyebilirsiniz - bir mikrofon, stato metre veya ne deniliyorsa adına - "... oraya konur ve o sesleri kaydeder. Eh, ölçümü yapan o cihaz bilincin bir parçası değil mi?

Şimdi, şöyle, bizim onu serbest bırakmamız gerekir çünkü bilinç mevcuttu.

EDITH: Belki orada onu duyan bir tilki veya bir sincap vardır?

ADAMUS: Belki orada onu duyan bir tilki veya bir sincap vardır ama sizin o tilki veya sincap ile konuşabilmeniz için yeterli bir bilince sahip olmanız gerekir ve "Dün öğlen 3:45 civarında bir ses mi oldu?" dersiniz. (bazı kahkahalar) Ve öyle bir bilince sahip olsaydınız siz muhtemelen ağaç düşerken orada olurdunuz ve o muhtemelen ses çıkarırdı ama siz orada değildiniz değil mi?

Aslında biz bunu hemen hemen bilimsel bir düzeye oturtabiliriz. O düşmüş olsaydı ve siz orada olmasaydınız orada bilinç yoktur, sizin aynı zamanda kulak sensörünüz de yok. Aslında o bir ses çıkarmaz: o titreşir. Kulaklar ses gibi şeyleri işitir. Evet. O zaman soru şöyle olur, o titreşim yayar mı? Eğer siz orada değilseniz hayır. Ve ben bunu Üstat Duyusu konusunda bir örnek olarak kullanıyorum, bir şey duymanız gerektiği fikrinden uzak kalın. Bu orada mevcut olmak ile ilgili. Bu algılanan bir titreşim de olabilir, bu duymaktan veya hatta gözlerden başka bir şey de olabilir. Bu tamamen farklı bir Şaud.

Benim bunun ile bağlantılı olarak konuşmak istediğim şey o soruyu ileriye taşımak: Bir alan bilinç olmadan varolabilir mi? Bilinç olmadan. Buranın bu o zaman varoluyorlar mı? Bu ağaç ve ormandaki sesin Üstat formu.

Bilinç asla orada olmuş olmasaydı bu boyutlar varolur muydu? Ve benim bu soruyu sormamın nedeni... bu arada yanıt hayır. Yanıt hayır. Bir şeyin tezahür etmesi, gerçek olması için bilincin mevcut olması gerekir; aksi halde o varolmaz.

Ben bunu gündeme getiriyorum çünkü sizin Üstat Duyusu ile birlikte idrak edeceğiniz diğer şey bir yerlere gidecek olmanız - kişisel olarak veya grup olarak - siz varolduklarını kabul ettiğiniz yerlere gideceksiniz, sizin orada olduğunu kabul ettiklerinize. Siz boyutlara gideceksiniz; siz varolmayan yerlere yolculuk yapacaksınız. Onlara Yer Olmayan deniliyor. onlar varolmuyor. Kimse oraya gitmedi. Kimse...

EDITH: Yeni Dünya için ne diyeceksin?

ADAMUS: Yeni Dünya için ne diyeceksin? Tamamen farklı bir konu. Bu şimdi benim girmek istemediğim tamamen farklı bir konu Edith.

Siz varlığınızın zamansızlık, uzaysızlık halinde göklerde olmayan yerlere gideceksiniz. Onlar varolmuyorlar. Ve üstat Duyusu'nda orada bile olmayan bir yere gitmek tamamen mantıklı olacak. Mantıklı olacak ama insan için bu çok büyük bir meydan okuma. "Eh, ağaç düşerse ve kimse orada değilse, o, ses çıkarır mı?" eskiye aittir. Eğer kimse oraya gitmediyse o varolur mu?

Siz gerçekte boyut bile olmayan yerlere gideceksiniz; onlar bilincin halleri, varlığın halleri. Ve siz oraya gittiğinizde, insan zihni, nehirde olan insan bundan şüphe duyacak. Ben o neden ile bu uzun Şaud'un en başında, "Yılın ilk günlerinden itibaren neler oldu?" diye sordum ve temel yanıt, "Şüphe" oldu.

Siz oraya bilinç olarak gideceksiniz, idrak olarak ama siz varlığın o hallerine aynı zihin ile gideceksiniz. Zihniniz bunun farkında olacak ve o şüphelenecek ve diyecek ki, "O, zaten burada olmasaydı o zaman ben nasıl burada olurdum? Eğer ben onu yaratmadıysam bile, ben ona bir şey katmadıysam ve aniden buradaysam ama o daha önce asla burada olmadıysa o zaman ben deliriyorum. Ben bunların hepsini uydurmuş olmalıyım." Ve siz uydurmadınız. Uydurmadınız.

Sizin gideceğiniz realiteler meleksi realiteler veya ruh ailesi realiteleri veya galaksiler değil. Şu anda varolmayan realiteler var. Onlar Olmayan Yerin muazzam potansiyelindeler. ve siz oralara genellikle bireysel yolculuklar şeklinde, genellikle kendiniz gideceksiniz. bu zihin için o kadar lanet derecede kafa karıştırıcı bir şey olacak ki. O referans noktası ister. O uzay ve zaman nehirini ister. O tanımlama ister. O bir şey ister ve siz oraya benim Tarifsiz Mevcudiyet dediğim hal içerisinde gideceksiniz; tanımsız, hatta - özellikle - zihin için. Tanımsız. Ve ben şimdi siz Üstatlara, sizin tıpkı daha önce uyanışa geçenlere verdiğiniz öğütler gibi bunun çok garip ama aynı zamanda çok güzel hissettirdiği öğüdünü veriyorum.

Ve siz bunu düşündüğünüz veya hissettiğiniz zaman bir dayanak noktası istiyorsunuz. Siz...ben her zaman zihnin ilişkilendiren olduğunu söylerim. O ilişkilendirecek bir şeye ihtiyaç duyar ama siz öyle şeyler algılayacaksınız ki...eh, iyi bir örnek. Biraz müzik koymak için iyi bir zaman ve biz bunun ile ilgili küçük bir ça ça merabhı yapacağız. (ça ça: latin Amerika dansı/müziği)

Ben müzik başladığında size güzel bir örnek vereceğim.

(müzik başlar)

Hepiniz renklerin ne olduğunu biliyorsunuz. Siz bugün çok güzel renkler giyinmişsiniz ve siz renk spektrumuna oldukça aşinasınız. Çoğunuz renk elde etmek için hangi renkleri karışrmanız gerektiğini biliyor. Ama asla gidilmemiş, varolmayan ve yaratmak için sizin aslında bir çalışma yapmadığınız yerlere örnek, daha önce algılamadığnız bir rengi algılamanıza benzer olabilir. Bir başkası da algılmadı. Bir renk. Yeşil değil, mavi değil, turuncu değil, siyah değil, beyaz değil ama yine de bir renk.

Üstat Duyusu bunu tam olarak anlar ve bu kozmik bir renk veya meleklerin gördüğü ama insanların görmediği bir renk olmak zorunda değil. Üstadın orada daha önce varolmayan, Tanrı'nın bile daha önce görmediği renklerin olduğuna dair bilişi vardır. Asla, asla.

Şimdi bu zihin için büyük bir şey gerçekten büyük. Zihin şöyle der, "Eh, hayır. Birisi onu yapmış olmalı. Bilirsin işte, ben sadece ziyaret edeceğim."

Hayır. Renkler var. Spektrumlar var. Tanrı'nın dahi zihninde varolmayan boyutlar var. Sizin kimsenin daha önce gitmediği kendinizi orada bulacağınız yerler ve alanlar var ve siz onların nasıl orada olabildiklerine şaşıracaksınız. Siz kendinizi aniden içinde bulduğunuz o yerleri kimin yarattığını, ne kadar eski olduklarını merak edeceksiniz; kime ait olduğunu ve siz aniden oraya daha önce asla kimsenin gitmemiş olduğunu idrak edeceksiniz.

Bu işte yaratıcılık ve Bon bir arada dediğiniz şey. Bon'un fonundaki bu esin, bu tutku, herhangi bir realitenin yaratılabileceği ve kimsenin bunu yapmadığı ekran.



Sizin bir yolculuğa çıkmanız ile ilgili bir şey, diyelim bir tatil ve siz daha önce gitmiş olduğunuz yerlere gidiyorsunuz. Çoğu insan böyle yapıyor. Onlar tatile gidiyor, onlar aynı yere yeniden gidiyor. Belki farklı bir otele gidiyor ama yer aynı. Bu rahat oluyor. Ama daha sonra iki kişi çıkar, "Ah! Ben Japonya'ya gitmek istiyorum. Daha önce oraya gitmedim" der. Ama başka insanlar gittiler. O zaten orada.

Yani bu biraz anlamlı gelir. Siz bir uçağa atlarsınız Japonya'ya gidersiniz, sizin için ilktir ama o hep oradadır. Eh, o uzun zamandır oradadır. Siz daha önce uzun zamandır başka insanların deneyimledikleri şeyleri deneyimlersiniz ve diğer insanların uzun zamandır yedikleri yemeklerden yersiniz.

Siz varolmayan, tarihi olmayan bir yere gittiğinizde ne olur? Ve daha önce oraya kimse gitmemiştir ama o aniden oradadır. Bu oldukça heyecan verici.

Ama zihniniz sonra der ki, "Boğuluyorsun. Nefes al! Sen deliriyorsun. Bunu daha önce yaptığın zamanı hatırla. Dur! Geri dön!" Ve işte siz bir Üstat Duyusuna sahip bir Üstat olarak mevcut bir halde güzel, derin bir nefes alır ve delirmediğinizi fark edersiniz. Siz sadece hayvanat bahçesinin dışına çıkıyorsunuzdur.

Hadi bunun ile birlikte güzel, derin bir nefes alalım, siz bunu nehir faresi özü ile eş zamanlı olarak deneyimleyeceğinizi fark edeceksiniz. Siz bunu yolda araba sürerken, manava giderken, trafikte sıkışmışken, çocuklarınızı düşünürken, gün içerisinde ödenmesi gereken faturalarınız düşünürken eş zamanlı olarak deneyimleyeceksiniz. Bu, Tarifsiz Mevcudiyet'te eş zamanlı olarak meydana gelecek.

İşte o zaman derin bir nefes alır ve, "ben Üstat Duyusu'ndayım" dersiniz.

İşte siz o zaman durup bazılarınızın sahneye çıkarak yeni uyanışa geçenler ile iletişim kurmaya çalıştığı, onlara neler olacağını anlattığı, uyanıştan üstatlıklarına geçerken onları nelerin beklediğini konuştukları bu günü hatırlarsınız. Siz bunun bu St. Germain ayında dahice bir dikkat dağıtma, benim size Üstat Duyusu ile birlikte nelerin geleceğini anlatmanın benim dahice bir yöntemim olduğunu hatırlayacaksınız

Zamansız olmak, varolmayan ve asla varolmamış yerlere gitmek delice bir şey değildir.

İnsan özü bağıracaktır. O, sizi durdurmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. O sizi, sizin yıl başından bu yana düştüğünüz şüpheye düşürecektir ve siz işte o zaman derin bir nefes alır ve dersiniz ki...

ADAMUS VE İZLEYİCİLER: Tüm yaratımda her şey yolunda.

ADAMUS: Bunun ile birlikte benim sevgili Şambram yeniden karşılaşana kadar keyifli olun. Teşekkür ederim Teşekkür ederim. (izleyiciler alkışlar)



İngilizce'den çeviren: Meltem Taban